30 Temmuz 2014 Çarşamba

BİREY Mİ TOPLUM MU?

Bir tek kendini düşünen Allah hidayet nasip etmez,feraseti kapanır.Toplumun menfaat ve çıkarları bireyin menfaat ve çıkarlarından öndedir.Benim çıkarlarıma uygun olmadığı halde toplumun çıkarlarına uygunsa ben kaybettiğim halde toplumun kazanması için menfaat ve çıkarlardan vazgeçmeliyim.Toplum kazanırsa herkes kazanır küçük odaklar kazanırsa bu kısa sürer uzun vadede daralmaya yol açar.Çanakkalede 15 yaşındaki genç canını feda ederken yavuklusunu geleceğini para iş aş bunları düşünmedi.Düşündüyse de bunları toplumun amacı uğruna feda etti.Gerçek fedai elindeki tüm varlığını tüm sermayesini feda edendir canını feda edenden daha büyük bir fedai yoktur. Canakkalede İstiklal harbinde kuvai milliyelerde can feda eden fedailerimiz canlarını Bu ülkede Kur'an rahat rahat okunsun.Kadınlarımız başının örtüsüyle rahat rahat gezsin diye canlarını feda etti.Fakat onlardan daha büyük bir fedai çıktı Türk kadının başının örtüsünü zorla açıp Kur'an ıKerimleri piyasadan kaldırmaya çalıştı.

YAZARI=BAHADIR ÇAKIR                                       O ADAM SENİN...

28 Temmuz 2014 Pazartesi

Türkiye'de Bilimin Düştüğü Çukur

   Ne zaman TV açsam boş konularla ilgili şeyler karşıma çıkıveriyor. Bugüne kadar hiç bilim ve teknoloji ile ilgili bir habere denk gelemedim bundan sonrada en az 5 yıl gelebileceğimi zannetmiyorum. Haberler de bilim konuşulsun istiyorum teknoloji adına da şu yapıldı yapılıyor denilsin istiyorum. Bunun sebebi nedir acaba diye biraz durup düşündüm ve araştırma isteği doğdu içimde. Araştırdım araştırdıkça vahim sonuçlarla karşılaştım. Bilim ve teknoloji adına şu son 2-3 yıldır faaliyetlerin gözle görünür hale geldiğini gördüm. Ondan önce hiç bir şey yok desek çok fazla abartmış olmayız. Gözle görünüyor fakat elle tutulur bir faaliyet henüz yine olmuş değil.
    Yabancı telefonların hastası bir milletiz . Teknolojiyi çok kullanan ama kendi üretmeyen bir milletiz ne yazik ki. Bunun önünü açmadık her şeyi devletten beklemek ahmakça bir davranış olur. Hani müteşebbislerimiz hani zenginlerimiz hani teknoloji erbabı. Zengin kesimle zekalı kesimi henüz buluşturmayı başaramamış bir Türkiye var karşımda. Ve bunu başaramadığı müddetçe de istediği doygunluğa asla kavuşamaz kavuşmayacak.
    Türk'ün beyni farklı çalışıyor bence ama yıllarca olmayacak meselelerde enerjisini tüketti. Tv ler de başörtüsü meselesi teknoloji meselesinin önüne geçti. Böyle bir meseleyi ortaya çıkaranların neden böyle olmayacak meseleler le ülke gündemini buraya kilitlediğini iyi sorgulamak gerekiyor. Avrupa da başörtüsü serbest iken Türkiye de okullarda sadece kılık kıyafetinden ötürü zehir gibi beyinlerin nasıl horlandığını bir düşünün. Düşünün bir kez olsun en ahlaksız insan bile zekenın kılık kıyafetle alakası olmadığını bilmiyor mu?Üstelik bir şey söyliyeyim mi en zeki insanların kılık ve kıyafetleri en hışır insanlar olduğunu da belirtmek isterim en azından benim tadıklarım öyle. Beyinli insanların çoğunun güzel görünmek gibi bir kaygısı da yoktur. Bir fikir üzerinde çalışan bir insan fikir mühendisleri beyinleri hep o şey de olduğu için unutkanlıkları artar bazı ayrıntıları göremez olurlar en azından başarana kadar buluşunu ortaya koyana kadar hızı minumum seviylere düşer enerjisinin çoğunluğunu araştırmış ve geliştirmiş olduğu bilimsel faaliyete harcar. O yüzden zeki insanlar çok fazla kılık kıyafet uzamanı insanlar değildir.
    Bazı ideolojik faaliyetlerden artık insanların kurtulması lazım. İnsanları siyasi fikirleri ile artık değerlendirmekten vazgeçmek lazım. Üstelik bendeniz bir siyasi görüşün kölesi olmayı da asla kabullenemeyecek ve kölesi olunması taraftarı da değilim. Sandığa gidene kadar tercihler değişebilmeli. Türkiye siyasetinde zaten siyasiler kalıp yollarını çizmişler. Ve bu kalıpların asla dışına çıkamıyorlar. Bu kalıpların dışına çıkabilen partiler de zaten gündeme bile giremiyor. Şöyle bir göz attığımız da Chp nin her şeyin önüne pıranga geren her şeye karşı olan havasından millet usandı.Ülke de hiç mi doğru bir şey yapılmıyor her şeye karşı Üçüncü havalanına karşı üçüncü köprüye karşı marmaraya karşı Kanal İstanbul'a karşı böyle dev projelere karşı olursan kaybedersin. Zaten geçmişini araştırdığımız da da karşımıza çok farklı bir Chp çıkmıyor. Geçmişten gelen kalıplarının dışına çıkmadığını ve çıkmayacağını görüyoruz. Gelelim MHP ye İktidar'ın yanında yer alsa oyunu artırabilecek iken o ise kendi deyimi ile 360 derece farklı olduğunu iddia ettiği bir parti ile ittifak kurdu ve gidişatı içler acısı. Zaten tarihine baktığımız zaman koltuk için koalisyon kurduğunu hemen görürsünüz. Gelelim AKP ye içine bir çok paralel çetenin sızdığı ve yıllarca içten kemirilmiş bir parti AKP  milletin teveccühünü ise yalnızca içinde belli başlı sağlam kitlesiyle birlikte kazandığını hemen göreceksiniz. Başta Recep Tayip Erdoğan olmak üzere, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Taner Yıldız, Süleyman Soylu gibi isimler sayesin de hala ayakta kalmayı başarmış bir partidir ve bence gücünü önce Allah'a sonra bu has kadrosuna borçludur.
   Türkiye de en çok siyaset konuşuluyor bilim ve teknoloji arka plana atıyormuş gibi görünse de doğru bir çıkış noktası bence. Siyaset güçlü olursa bir çok şey gerçek hakkettiği değeri yakalar. Bilim de yakalar teknolji de yakalar ilimde yakalar ilim adamlarına verilen değer de yerini bulur. İş siyaseti ve siyasileri bu noktaya kafa yoracak hale getirebilmekte. Bu da zamanla olur neden zamanla. Öncelikli aşılması gereken sorunlar var evvela sistemler tam oturmadı. Siyaset henüz kendini paklayamadı. Öyle zannediyorum ki siyaset kendini paklayacak ve 5 yıl içinde konuşulmayan gündem maddesi bile olmayan bilim ve teknoloji en öncelikli gündem maddesi olacak. Profösörler artık siyaset için değil de enerjilerinin büyük bir bölümünü Bilim ve teknolojiye ayırabilecekler. Sorunlar konuşularak halledilir. Şimdi sorsak desek ki her hangi bir siyasi ye Türkiye de Bilim Ve Teknoljinin gelişmesine mani olan bir kaç sorun say desek 5 i geçemez belki hiç aklına gelmez. Çünkü bu konularla ilgili gerekli araştırmalar yapılmadı ve bu konular gündeme getirilmedi ve siyasilerle paylaşılmadı.
    Bu zamana kadar olan oldu artık bu zamandan sonra Bilim ve Teknolji Devletin Zirvesinde ki İsmin en birinci önceliği olması gerekir. Ve ona ulaşan Bilim ve Teknolji ile ilgili her şeye anında cevap vermesi gerekir. Bunun için özel bir kurul mu oluşturur ve ya direk kendiene mi yönlendirtirir bilemem. Özellikle de düşünceye yönelik olan bilimler de Felsefe, sosyoloji,psikoloji, mantık, iktisat, astroloji gibi dallara dağa çok önem verilmeli zira bu dallar geliştikçe diğer dallar otomatik olarak gelişir.
    Osmanlı devletinin en ihtişamlı zamanlarına bir gidip gelecek olursak göreceğimiz en somut gerçeklik devrin en iyi en yetenekli kişilerinin devletin ricalinde bir mevki edindiğini göreceksiniz. Padişah Kanuni Sultan selim, Mimari Mimar Sinan,Piri Reis, Şeydi Ali Reis, MATEMATİK VE ASTRONOMİ'de Yusuf bin Kemal, Hacı Muhyiddin bin Mehmed, Derviş Mehmed bin Lutfi, Cezayirli Ali bin Veli, Hızır Halife, Mustafa Zeki, Abdullah bin Perviz, Hafız Mehmed bin Ali, Takyüddin Mehmed,TIP sahasında eser vermiş ünlüler de az değildir: Ahî Mehmed Çelebi, Kaysûnîzade Mehmed Çelebi, Sinaüddin Yusuf, İlyas bin İsa, Atûfî Hayreddin, Cerrah ibrahim, Derviş Nidaî, Perviz Abdullah.tarihçiler Şeyhülislâm Ibni Kemal, Veziriazam Damad Lütfi Paşa, Şeyhülislâm Hoca Saded-din Efendi, Gelibolulu Mustafa Ali Paşa, Selânikli Mustafa Efendi, Ebulfazl Mehmed Efendi, Mustafa, Cenabî, Abdülkadir efendilerdir. Matrakçı Nasuh'un tarihçiliğinden de yukarı söz etmiştik. Bu yazarlardan bazıları çok yönlü üstad-lardır.
    Bakiler,Fuzuliler, Bağdatlı Ruhilerin, Taşlıcalı Yahyaların olduğu muhteşem adına yakışır bir yüzyılın kurucularının adını en azından hatrımız da olanları zikretmeden bu devir şöyle güzeldi böyle yüksek  ilerlemiştik demek olmaz.
     Bütün bunlar gösteriyor ki İhtişam tesadüfi ve tek kişinin cabasıyla olan bir şey değildi. Takımı kurarsın ve hedefe 12 den vurursun. Devlet bir takım işi. Takım ruhu olmadan devletin ihtişam kazanması mümkün değil.
     Bir tek Tayip'le bu işler yürümez , bendeniz Tayip Erdoğan'ı gönülden seviyorum fakat bir tek Tayip le olmaz diyorsam demek ki kadrosunun içindeki iyi adamlara ilaveten daha iyilerinin de eklenmesi kötülerinin ayıklanıp atılması gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Zaten gerçekleri konuşacaksak partiyi alıp götüren baş elemanlar belli. Diğerleri ise yiyici takımı bunlardan kurtulmadığın müddetçe devletin tam manada yükselmesi düşünelemez. Liderlik iyi adamları bulmayı yola sağlam adamlarla basabilmeyi de gerektirir. Kaypuk kuypak adamlarla bir şey başarılmaz. Mert dürüs akıllı cesur  sağlam adamlarla iş başarılır. Şuanda benim gördüğüm kadarıyla millet vekillerinden aşağı yukarı 50 tanesi faal iş yapan cinsten 550 millet vekilinin 500 tanesini kafadan hiç düşünmeden at çöpe gitsin. Zaman kaybından başka bir şey değiller. 500 tane çalışan süper beyin insan olsa bu ülkenin gelebileceği seviyeyi asla düşünemiyorum.
      Yapılması gerekenler İngilizceyi eğitim müfredatından kaldıracaksın. Osmanlının tüm eserlerinin alfabesini latinceye çevittireceksin. Araştırmacıların önüne bir sözlük bir de bu eserleri koyacaksın olay tamam. Gerisini düşünme. Bütün sistemleri yeniden inşa edeceksin. En azından teorik düzlemini halledeceksin. Sonra ne olur biliyor musnuz ? Çocuklar ingilizce öğrenmek zorunda kalmazlar eski kelimeler tekrar ruh bulur. Bilim de ve teknoljide sıçrama yaşanır. Batı ingilizler de dahil olmak üzere okularında Türkçeyi zorunlu olarak müfredatına yerleştirir. Bu Türkler ne yaptı da bu kadar ilerledi diye araştırmaya başlarlar.
         Araşatırmacılar doğru araştırsınlar görecekleri şu olur Avrupa ABD Osmanlının çöpleri ile ilerlediler . Asas kaynağın üstünde kaynaktan habersiz bir şekilde biz oturuyoruz. İnanın abartmıyorum.

YAZARI =BAHADIR ÇAKIR                              O ADAM SENSİN...

25 Temmuz 2014 Cuma

Zekat Haktır Zenginden Söke Söke Alınmalıdır

Hoş bizim buradaki zenginler de bunlardan farklı değil İslam'ın ana halterleri olan zekat, sadaka, fidye ,fitre gibi düzenleyici unsurlar işlevini kaybettiği zaman vaziyet her yerde bu durumu alıyor ne yazık ki ...Hazreti Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul'u fethederken Bizans kralına yazmış olduğu mektupta bizim diyarlarda zekat gibi fakirin hakkı olan verildiği için bizim ülkede fakir kalmadı diyor. Gelin siz de İslam a girin bizim gibi lüks içinde yaşayın diyor. Bugün bunu diyebilecek ne bir lüksümüz var ne de İslam'ın tam manada yaşandığını gösteren bir kaide mevcut. Durumumuz içler acısı. 500bin tl si olan bir şahsın 12.500 tl zekat vermesi gerekirken bu 12.500 tl neden gözünde büyür büyür bunu anlamış değilim. 5 bin tl verim diyor onu da vermekten vazgeçip 2,5 veriyorsa sorun var demektir. Hz. Ebu Bekir (r.a)'in; “Zekatlık bir keçiyi dahi vermeyenlere savaş açarım” Sözünün uygulamaya sokulması gerekir. Devlet eliyle vesaire zengin olandan bunu söke söke almak gerekir. Çünkü o malın zekatı fakirin hakkıdır. Sol taraftaki masadaki yemeklerin birazı sağ tarafta olsa kötü mü olur...

 YAZARI?=   (Bahadır Çakır)            

24 Temmuz 2014 Perşembe

Mimar Sinan'ın 400 SENE SONRASINA SUNDUĞU ÇÖZÜM

NEREDEN NEREYE GELDİK 400 SENE SONRASINI DÜŞÜNEN BİR ECDADIN TORUNLARI BİZ, LOZAN'DA BURNUNUN UCUNU DAHİ GÖRMEKTEN ACİZ OLAN SAHTE KAHRAMANLARIN ucuz metaına yenik düştük....(Bahadır Çakır)
Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taşlarda yer yer çürümeler vardı. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu. Biz inşaat fakültesinde teorik olarak kemerlerin nasıl inşaat edildiğini öğrenmiştik fakat taş kemer inşaası ile ilgili pratiğimiz yoktu. Kemerleri nasıl restore edeceğimiz konusunda ustalarla toplantı yaptık. Sonuç olarak kemeri alttan yalayan bir tahta kalıp çakacaktık. Daha sonra kemeri yavaş yavaş söküp yapım teknikleri ile ilgili notlar alacaktık ve yeniden yaparken bu notlardan faydalanacaktık.
Kalıbı yaptık.
Sökmeye kemerin kilit taşından başladık. Taşı yerinden çıkardığımızda hayretle iki taşın birleşme noktasında olan silindirik bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık.
Şişenin içinde dürülmüş beyaz bir kâğıt vardı. Şişeyi açıp kâğıda baktık. Osmanlıca bir şeyler yazıyordu. Hemen bir uzman bulup okuttuk. Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı. Şunları söylüyordu:
"Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu müddet zarfında bu taşlar çürümüş olacağından siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu kemeri nasıl yeniden inşaa edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu ben size, bu kemeri nasıl inşa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum."
Koca Sinan mektubunda böyle başladıktan sonra o kemeri inşa ettikleri taşları Anadolu´nun neresinden getirttiklerini söyleyerek izahlarına devam ediyor ve ayrıntılı bir biçimde kemerin inşaasını anlatıyordu.
Bu mektup bir inşanın, yaptığı işin kalıcı olması için gösterebileceği çabanın insanüstü bir örneğidir. Bu mektubun ihtişamı, modern çağın insanlarının bile zorlanacağı taşın ömrünü bilmesi, yapı tekniğinin değişeceğini bilmesi, 400 sene dayanacak kâğıt ve mürekkep kullanması gibi yüksek bilgi seviyesinden gelmektedir. Şüphesiz bu yüksek bilgiler de o koca mimarin erişilmez özelliklerindendir. Ancak erişilmesi gerçekten zor olan bu bilgilerden çok daha muhteşem olan 400 sene sonraya çözüm üreten sorumluluk duygusudur.


19 Temmuz 2014 Cumartesi

Gerçek Bu Koçum

Gerçek bu koçum ister kıyısında gez ister içine dal baştan aşağı bala bulan...Seçim senin ya kal ya da git ...gidenler kaybettiler kalanlarında bir kısmı kazandı hepsi değil...O yüzen gitmeyi seçmek daha mantıklı gelebilir...Gerçeğin kabullensen de bu da yeterlidir kabul ediyorum ama ben yalanlarda yaşamak istiyorum desen bile bu bile bir çıkıştır. En azından yalanı gerçek miş gibi göstermeye çalışmazsın bilerek yaşarsın...Bu da bence ahmaklık ama yine de her an gerçeğe adım atacakmış gibi bir his uyandırdığı için ümit var olmak güzeldir...Sözü fazla uzatmaya gerek yok...Kimileri bu baldan bir parmak tattı kimisi bir kaşık kimisi baştan aşağı bal oldu...Bal olursan tadından geçilmez olursun gerisi teferruattır bakın dikkat edin gerisi gereksizdir demiyorum gerisi vesairedir diyorum..Aşk ki gerisi vesaire...Gerçek olan bir tek aşk var ona ulaşanlar aşkın oldular ulaşmayanlar nasibi olmayanlar ise yalanlar da kaldılar...

(Bahadır Çakır)

18 Temmuz 2014 Cuma

EY ZALİM

Bu dünya dönemeye devam ettiği müddetçe zalim de mazlum da olmaya devam edecek. Bu bu dünyanın bir kaidesi. Bu dünya döndükçe adaletsizlik devam edecek. Bu dünya da kimse kazık çakamıyor. En fazla 100 yıllık bir ömür yaşarsın zalim neyine güveniyor bunu henüz anlamış değilim. Hadi bilimsel çalışmalarla ömrünü uzatmayı başardı diyelim bu dünyanın bir ömrü var. Bu kainatın bir ömrü var. Ölümden kimse kaçamayacak. EEE o halde ne yapacağız zalimin gözünün yaşına bakmaycağız zalimi ezip geçeceğiz. Korkmayacağız ha bugün öldük ha yarın sonuçta öleceksek bu dünyayı zalimlerden temizleyelim de bari bizden sonraki nesil rahat etsin. Belki gelecek nesilin sevabını alırız. Gerçi gelende geçmişe sövüyor o da ayrı bir mesele de  napalım. İyilik yapıp denize atalım malik bilmezse halik bilir. Hakk bilir hakk görür. Böyle olması gerekiyormuş demek ki zalimler galip şuanda ama bu böyle devam etmeyecek. İyiler ve kötüler arasındaki savaş hep sürecek ...Kaybetsek de bu dünyanın galibi olmaz. Asıl galebeyi zamanı geldiği zaman Allah'ın izniyle kazanacağız...Sonu ne olursa olsun bu güne kadar karşıma çıkan hiçbir zalime boyun bükmedim. Biz ancak Allah'ın önünde boyun büker eğiliriz. Allah bizi insanların karşısında hakir aciz bırakmasın...Biz Allah'ın karşısında aciziz ancak...(Bahadır Çakır)

10 Temmuz 2014 Perşembe

Bütün İdeolojilere Kapıları Açmak

Bütün ideolojilere kapıları açmak bütün ideolojilerin hepsini kabullenip uygulamaya koymak değildir. Bütün ideolojilerin içinden en doğru olanlarını almaktır. Bir insan 1000 söz söylese 999 tane yanlış söz sıralasa ve 1000. söz doğru bir söz olsa o 999 yanlış sözü o 1 doğru sözün hatırı için dinlemeliyiz. O 1 doğru söz bazen kaderi bile değiştirecek etkiye sahiptir. Hakikat bir düşmanın dahi ağzından çıksa o haktır onu kabullenmek farzdır. Hakikatte kader değişmez fakat zahirde değişir. Allah'ın değiştiremeyeceği hiç bir şey yoktur. Ama değiştirmek istemediği şeyler vardır. Düşmanından ders alan cengaverin bileği bükülmez. Güç düşmanın doğrularında saklıdır. Osmanlının devşirme usulü sitemi buna en güzel örnektir. Bir sürü doğrunun içinde bir yanlış saklıdır. O bir yanlış o bir sürü doğrunun içinden bulunup ayıklandığı vakit , bir sürü yanlışın içinden de bir doğrunun bulunup ayıklanması işlemi öğrenilmiş olur. Bu çok önemli bir kaidedir.En azından benim için benim anlayışım bu çerçevede harekat etmeye çalışmaktır. Çalışmaktır diyorum çünkü henüz bunu uygulamayı başarıp başaramadığımı bilmiyorum...

YAZARI = BAHADIR ÇAKIR                                O ADAM SENİSİN