İSTANBUL'UN FETHİNİ 50 GÜN GECİKTİREN EVLİYALAR
EVLİYALAR SAVAŞI
Buhara’lı bir şeyh olan Abdül Vedûd Hazretleri Veysi tarikatı mensubudur. Dilinden hiç düşmeyen Allahın sıfatlarından biri olan “Ya Vedûd zikri sebebi ile bu ismi almıştı. Bizans devri İstanbul’unda yaşayan bir Allah dostudur o. Ayasofya içinde rahiplik yapsa da onun asıl amacı orada bulunanları Müslüman yapmaktı. Yani o, kendince kaleyi içeriden fethediyordu. Orada bulunanları Müslüman yapabilirse hiç kan dökülmeden irşâd ile bu fetih gerçekleşecek diye düşünüyordu.
Fatih’in orduları surlara dayanmış, fetih an meselesi ama bir türlü gerçekleşmiyor. Akşemsettin Hazretleri, 70 evliya ve gayb erenleri toplanmış bu işi nasıl gerçekleştireceklerini düşünmekteler. Ve İstanbul’un top, kılıç ve iman ile alınacağına hep birlikte karar verirler. Zaten Allah’ın katında fethi Akşemsettin Hazretleri ve Sultan Mehmet’in birlikte gerçekleştirecekleri daha çocukluk yaşlarında müjdelenmiştir. Ayrıca Allahın katında vakti saati her şeyi bellidir ama dualar ile Allah’ın yardımını almaları gerekmektedir. Ama her nedense dualar bir türlü Allah’ın katına ulaşamaz ve atılan toplarda hedeflerini bulamaz.
Bu durum Akşemseddin Hazretlerini, Molla Gürani’yi ve diğer velileri son derece üzer. Padişaha ulaşıp durumu arz ederler. İstanbul’un teslim alınamama sebebi Ayasofya’nın içindeki bir rahipten dolayı gerçekleşmediğini bildirirler. Orada rahiplik yapan Abdül Vedûd isminde biri, Allah’a “Bir tek mümin kanı dökülmeden İstanbul alınsın” diye gece gündüz gözyaşı dökerek yalvarmaktadır. Bu duayı o kadar gönülden ve sevgi ile yapar ki duası bütün duaların önüne geçer ve diğer duaların göğe çıkmasına mani olur.
Kendisine hemen yaptığı bu duayı kesmesi için ricacı elçiler gönderilir. Ama gelen elçilere bu meselenin çözümünün kendisinde değil. Cibali Baba denilen bir zata ait olduğunu bildirir.
Cibali Baba’da etrafında bulunan ve senelerce birlikte yaşadığı halka kıyamadığı için Osmanlı ordusu tarafından atılan topları yine Allah’ın kerameti ile havada yakalayıp denize atan kişidir. “Gâvurcuklarım ölmesin” diye yalvarır Rabbine. İster ki hiç kimsecikler ölmesin. Duyulan sevgi, Yaradan Allah’ın bütün mahlûkatınadır. Onlar bütün kâinata sevgiyi vermek, herkesi korumak üzere eğitilmiş Allah dostlarıdır.
Bu dururum karşısında Akşemsettin Hazretleri çok üzülür ve seccadesine kapanıp bir gece boyunca Rabbinden bu işi neticelendirmesi için yalvarıp yakarmaya başlar. “ Rabbim ya benim canımı al, ya onun canını al. Çünkü bu evliyanın ruhu kabzedilmeden İstanbul alınamayacaktır ”diye çaresizliğini dile getirir. Bu yakarış Allah’ın katına ulaşır ve o gece Cibali Baba son nefesini verir. Ve o gün İstanbul fethedilir.
Abdül Vedûd Hazretleri de zaten o gün vefat edeceğini çevresindekilere müjdelemiştir. Birde vasiyeti vardır. “Sakın benim bedenime kimse dokunmasın. Melekler gelip bana gusül aldıracak ve beni kefenleyecekler. Sonra sandukam nereye giderse beni oraya götürün” diye olacakları yakınlarına bildirir.
Cihan Padişahı Fatih Sultan Mehmet han, manevi fatihi Akşemsettin Hazretleri ile fethettiği İstanbul’a girdiğinde şehrin bir harabe olduğunu görür. Şehirde Büyük kilise dedikleri Ayasofya’dan başka elle tutulur hiç bir şey yoktur. İlk namazlarını kılmak için oraya ulaşırlar. İbadethaneye yaklaştıklarında Ayasofya’nın heybetinden ürperen Fatih Sultan Mehmet beyaz atından inerek kapıdan içeri girer ve hemen secdeye kapanır. Adet üzere ilk namazlarını burada ifa ederler. Bundan böyle Cuma namazlarını da burada kılacaklardır. İşte ilk Cuma namazında Terleyen Direkte gördüğü nur ile kendine gelir. Yerde kıbleye dönmüş beyaz bir beden yatmaktadır. Yaklaştığında göğsünde kendi kanı ile yazılmış Ya-Vedûd ismini görür. O anda terleyen direkten bir nida işitilir “ Merhum yıkanmıştır, defnedebilirsiniz”. Bunun üzerine yanına gelen Akşemsettin Hazretleri ve 70 evliya “İşte Sultanım, İstanbul’un alınmasını 50 gün geciktiren bu zattır size durumu arz etmiştik” buyururlar.
EVLİYALAR SAVAŞI
Buhara’lı bir şeyh olan Abdül Vedûd Hazretleri Veysi tarikatı mensubudur. Dilinden hiç düşmeyen Allahın sıfatlarından biri olan “Ya Vedûd zikri sebebi ile bu ismi almıştı. Bizans devri İstanbul’unda yaşayan bir Allah dostudur o. Ayasofya içinde rahiplik yapsa da onun asıl amacı orada bulunanları Müslüman yapmaktı. Yani o, kendince kaleyi içeriden fethediyordu. Orada bulunanları Müslüman yapabilirse hiç kan dökülmeden irşâd ile bu fetih gerçekleşecek diye düşünüyordu.
Fatih’in orduları surlara dayanmış, fetih an meselesi ama bir türlü gerçekleşmiyor. Akşemsettin Hazretleri, 70 evliya ve gayb erenleri toplanmış bu işi nasıl gerçekleştireceklerini düşünmekteler. Ve İstanbul’un top, kılıç ve iman ile alınacağına hep birlikte karar verirler. Zaten Allah’ın katında fethi Akşemsettin Hazretleri ve Sultan Mehmet’in birlikte gerçekleştirecekleri daha çocukluk yaşlarında müjdelenmiştir. Ayrıca Allahın katında vakti saati her şeyi bellidir ama dualar ile Allah’ın yardımını almaları gerekmektedir. Ama her nedense dualar bir türlü Allah’ın katına ulaşamaz ve atılan toplarda hedeflerini bulamaz.
Bu durum Akşemseddin Hazretlerini, Molla Gürani’yi ve diğer velileri son derece üzer. Padişaha ulaşıp durumu arz ederler. İstanbul’un teslim alınamama sebebi Ayasofya’nın içindeki bir rahipten dolayı gerçekleşmediğini bildirirler. Orada rahiplik yapan Abdül Vedûd isminde biri, Allah’a “Bir tek mümin kanı dökülmeden İstanbul alınsın” diye gece gündüz gözyaşı dökerek yalvarmaktadır. Bu duayı o kadar gönülden ve sevgi ile yapar ki duası bütün duaların önüne geçer ve diğer duaların göğe çıkmasına mani olur.
Kendisine hemen yaptığı bu duayı kesmesi için ricacı elçiler gönderilir. Ama gelen elçilere bu meselenin çözümünün kendisinde değil. Cibali Baba denilen bir zata ait olduğunu bildirir.
Cibali Baba’da etrafında bulunan ve senelerce birlikte yaşadığı halka kıyamadığı için Osmanlı ordusu tarafından atılan topları yine Allah’ın kerameti ile havada yakalayıp denize atan kişidir. “Gâvurcuklarım ölmesin” diye yalvarır Rabbine. İster ki hiç kimsecikler ölmesin. Duyulan sevgi, Yaradan Allah’ın bütün mahlûkatınadır. Onlar bütün kâinata sevgiyi vermek, herkesi korumak üzere eğitilmiş Allah dostlarıdır.
Bu dururum karşısında Akşemsettin Hazretleri çok üzülür ve seccadesine kapanıp bir gece boyunca Rabbinden bu işi neticelendirmesi için yalvarıp yakarmaya başlar. “ Rabbim ya benim canımı al, ya onun canını al. Çünkü bu evliyanın ruhu kabzedilmeden İstanbul alınamayacaktır ”diye çaresizliğini dile getirir. Bu yakarış Allah’ın katına ulaşır ve o gece Cibali Baba son nefesini verir. Ve o gün İstanbul fethedilir.
Abdül Vedûd Hazretleri de zaten o gün vefat edeceğini çevresindekilere müjdelemiştir. Birde vasiyeti vardır. “Sakın benim bedenime kimse dokunmasın. Melekler gelip bana gusül aldıracak ve beni kefenleyecekler. Sonra sandukam nereye giderse beni oraya götürün” diye olacakları yakınlarına bildirir.
Cihan Padişahı Fatih Sultan Mehmet han, manevi fatihi Akşemsettin Hazretleri ile fethettiği İstanbul’a girdiğinde şehrin bir harabe olduğunu görür. Şehirde Büyük kilise dedikleri Ayasofya’dan başka elle tutulur hiç bir şey yoktur. İlk namazlarını kılmak için oraya ulaşırlar. İbadethaneye yaklaştıklarında Ayasofya’nın heybetinden ürperen Fatih Sultan Mehmet beyaz atından inerek kapıdan içeri girer ve hemen secdeye kapanır. Adet üzere ilk namazlarını burada ifa ederler. Bundan böyle Cuma namazlarını da burada kılacaklardır. İşte ilk Cuma namazında Terleyen Direkte gördüğü nur ile kendine gelir. Yerde kıbleye dönmüş beyaz bir beden yatmaktadır. Yaklaştığında göğsünde kendi kanı ile yazılmış Ya-Vedûd ismini görür. O anda terleyen direkten bir nida işitilir “ Merhum yıkanmıştır, defnedebilirsiniz”. Bunun üzerine yanına gelen Akşemsettin Hazretleri ve 70 evliya “İşte Sultanım, İstanbul’un alınmasını 50 gün geciktiren bu zattır size durumu arz etmiştik” buyururlar.