Evrende hiçbir şey tesadüf değildir.Buradaysanız burada olmanız gerektiği içindir.
30 Aralık 2018 Pazar
21 Aralık 2018 Cuma
18 Aralık 2018 Salı
2 Aralık 2018 Pazar
25 Kasım 2018 Pazar
15 Kasım 2018 Perşembe
DÜŞÜNCELER MASUM DEĞİL
Düşünceler, öyle zannedildiği, kadar masum değildir. Yeri geldiğinde hayatınızı feda etmenizi isteyebilir. Hakim sınıflar ideolojilerini, geniş kitlelere, kurumlar aracılığı ile empoze eder.İşte bu ideolojiler ne zaman sorgulanmaya başlar, işte bu dönüşüm noktalarıdır.
Birileri bu dönüşümü başlattı.Nabız yoklamalarını her geçen gün gördüğümüz bu günler toplumsal bir mühendislik çalışmasının bir göstergesi niteliğinde.
Suriye'nin kuzeyinde petrol büyük enerji kaynaklarının üstünde kurulan ABD destekli terör devleti 2019 yılının zorlu bir yıl olacağının göstergesi niteliğindedir.
Fırat'ın doğusu olarak bahsedilen bölge bizim için büyük bir güvenlik tehdidi. (B.Ç)
12 Kasım 2018 Pazartesi
6 Kasım 2018 Salı
21 Ekim 2018 Pazar
1 Ekim 2018 Pazartesi
17 Eylül 2018 Pazartesi
16 Eylül 2018 Pazar
GÖRÜNEN KÖY KILAVUZ İSTER
Görünen Köy Kılavuz İstemez
Açıkça belli olan durum, açıklamak gerekmez o zaten yeterince açıktır. Böyle diyoruz da herkes için aynı açıklıkta olmuyor her şey.Görme açısı herkes için farklı ve bazen zamana mekana bağlı olarak değişkenlik gösterebiliyor. Olana ve olacağa karşı değiliz.Sadece olanı iyi analiz edip olacak olandaki rolümüzü bir nevi bilelim açısından bir analiz babında yazacaklarım.
Bilsek de bilmesek de her şey bir denge üzerinde. Ve birden bir gücün ortadan kalktığını düşündüğümüzde istemesek de dengenin bozulacağı ve yeni ve belki eskisinden daha kötü sonuçlar doğuracağı bariz bir gerçektir. O bakımdan istemediğimiz kötü karşıt büyük güçlerin de bir denge unsuru olduğunu hatırlatmak istiyorum. Öyle olmasa zaten güçlü görünenlerin bir saniyelik bile sürmeyecek saltanatlarının olduğunu yine hatırlatırım.
Bir diğer söylemek istediğim şey bizim eski ana düşüncemiz değişmez. Genel olarak böyle doğru bir tanedir ve değişmesi beklenemez. Eski savunduklarımızı eskisi gibi savunmuyorsak bizim düşüncelerimizin değişmesinden ötürü değil, savunduğumuz şeylerin değişmesinden ötürüdür.
Kontrolsüz güç, güç değildir. Biz gücün esiri değiliz, güç bizim esirimizdir. Birileri sahip oldukları güçlerin esiri olarak hareket ediyorsa sahip oldukları güç bir gün oları da imha eder. Kendi kendine imha olma süreci başlar.
Zincirleme süreçler var. Yok olması gerekeni biri yok eder, o yok edeni de ya başka bir güç yok eder ve yahutta o kendi kendini yok eder. Bu böyle sürüp gider. Taki gerçekten doğrudan yana biri çıkana dek bu çarkı bozana dek.
Biraz önce bizim ana düşüncemiz değişmez demiştim. Bunu biraz açmak istiyorum. Nedir bu sahip olduğumuz ana düşünce. Ana düşünce uzun tecrübeler bilgiler ve uzun araştırmalar sonucunda oluşmuş olan bir birikim. Bu düşünce merkezde varsayımsal olarak oluşturulmuş kaynağını etrafındaki bilgi yumağından alan ve sürekli kendini yenileyen güçlendiren değişmeyen tek şeyin değişimin kendisi olduğu gerçeğinden uzaklaşmadan sürekli güçlenen ve güçlendikçe köklerine kendini daha çok ispatlayan bir gerçek bir doğru. Çok fazla delil kanıt ve mantık gibi diğer ilimlerle kendini güçlendiren bir merkez.
En azından bendeki karşılığı bu. Sürekli güçleniyor yanlış yan düşüncelerden temizleniyor temizlendikçe o yanlış yan düşüncelerden doğrularla beslendikçe daha da güçlü bir hale geliyor.
Şuraya kadar yazdıklarımın çoğu bir zemin, diyalektik felsefecilerin söylemek istedikleri şeyi söylemeden önce yanlışlanmasını önlemek için kurduğu zemin gibi.
Her şey zıddı ile kaimdir. Sadece onun dışında.
O halde her şey zıddı ile varlık sahnesindedir.
Zannediyorlar ki kendileri geliyor. Halbuki bir getiren var.
Kardeşim herkesin bir zirve dönemi var. Önemli olan zirveye çıkmak değil, zirvede kalmaktır.Kimse zirvede sonsuza dek taht kurup saltanat süremeyeceğine göre. Zirvede işi tadında bırakmaktır.
Zirvedekiler zirvede bırakamıyorsa, zirveye yenilmiş demektir.
Sonu hiçlikse işin başında hiç olmak lazım.
Günümüz dünyasında maddi gücün, maddeci felsefeye bir tapış var. Maddenin mutlak varlığına inaniyor bir çoğu. Halbuki madde mutlak var değildir varlığını ona borçludur. Bunun isbatı ile uğraşmayacağım.
Demek istediğim kısaca şu. İnsanlar sevilmek içindir, eşyalar ise kullanılmak içindir. Günümüzde ise belki eskiden de bir çok devirde öyleydi. İnsanlar kullanılıyor eşyalar ise seviliyor.
Böyle yanlış bir denklem kuruyorlar. insana değer vermiyorlar maddeye değer veriyorlar. İnsan bir cevher insan bir mücevher. Ama onlar taşlara tapıyorlar. İçinde ruhu olmayan altınlara mücevherlere tapıyorlar. Asıl mücevheri asıl cevheri görmüyorlar.
Genel olarak insanlık böyle. Bir isyanda değil sözlerim genelin böyle olması bir avuç hak ehlini değiştirmeye gücü yetmez. Az olan çok olanı beslemeye devam eder. Az olan değerlidir.
Baştada söylediğim gibi olan ne kadar kötü olursa olsun hak edildiği için başa gelmişdir. Dolayısı ile olana bu nedenle karşı değilim. Herkes hak ettiği şekilde yaşar.
Bugün bunu hak ediyorken yarın daha iyi ve ya daha kötü olabilir.
Daha meseleye girmedim dur hele bakalım.
Yazdığım kadar daha yazsam ve onun iki katını daha yazsam meseleye girmek istemiyorum.
Bir çok açıdan düzlemini oluştursam bile meseleye anlatmak istediğim asıl meseleyi anlatmak istemiyorum.
İçimden gelmiyor kıyısında köşesinde etrafında dönmek daha çok içten geliyor.
Gerçekler acıdır. Bir çoğunun hoşuna gitmeyecek biliyorum. O yüzden kimseyi değiştirmyecekse ve benim de zaten kimseyi değiştirmek gibi bir isteğim olmadığı için boşuna gerçeklerle insanların kalbini kırmak istemiyorum.
İnsan değerli kalp kırmanın manası yok. Gerçekler yüzünden kalp kıramam. İnsan gerçekleri avazının yettiği kadar haykırmak istiyor lakin insan kalbi gerçeklerden daha değerli.
Mutlu olunuyorsa yalanlarla varsın yaşasınlar gerçekler bizimdir bir gün meydana çıkacaktır. ZAMAN HER GERÇEKLERİ GÜN YÜZÜNE VURUR.
GERİ DÖNMEDİK BİZ ZATEN HİÇ BIRAKMADIK HEP DEVAM ETTİK.
Benzer yazılarımızı takip etmek isteyenler altta atacağım blog sitemi takip etmelerini öneriyorum.Çünkü uzun zamandır blogda yayınladığım hiç bir yazımı facebook'da paylaşmadım. Eskiden tüm yazılarımı hem blogta yayınlıyor hem facebook da paylaşıyordum. Diğer platformlarda belli bir okur kitlesine sahibim. Facebook'daki arkadaşalrımdan da bir okur kitlesi olsun diye cabaladım uzun müddet. Fakat baktık ki gözle görünür bir refleks yok. o halde refleks yoksa talep yoksa bizde talep olan yerde yazılarımızı devam ettirdik olmayan yani facebook da devam ettirmedik. Belki bir kaç kişi vardır diye geri de kalanları alıp blog sitesine götürmek için bu yazıyı kaleme aldım. Zaten sonuna kadar okuyan okurumdur onu blogta görmek istiyorum. Takip etmesi yeter. Gizli bir okurda olsa olur.
Sonuna kadar okuyan bizdendir sonuna kadar okumamışsa boş ver kalbim gitsin üzülme.
BAHADIR ÇAKIR
18 Mayıs 2018 Cuma
27 Mart 2018 Salı
HAK KATINDA İŞ BİTMİŞ GİBİ GÖRÜNÜYOR DAHA DÜZELMEZ...'!
HAK KATINDA İŞ BİTMİŞ GİBİ GÖRÜNÜYOR DAHA DÜZELMEZ...'!
Bir şeyin hak katında hükmü çıkmışsa o daha düzelmez. Hata yaparsın bela gelir bunu durduramazsın yalvarsan yakarsan nafile fayda etmez. Çünkü hatadan dönmek için tanınan süre içinde af dilememişsindir. İşlenen suçun hafifletilmiş cezası gelir bunu daha değiştiremezsin.O, hükmünden asla geri dönmez. Değişenler karar alma sürecinde yaşanan geri dönüşlerdir. Firavun da secde etti amma artık iş bitmiş hak katında hükmü kesilmişti. Güneşin batıdan doğduğunu gördüklerinde bir çokları hakikati anlayacak ama artık geç kalınmış bir dönüş olduğu için kıyametin üzerlerine kopmasını durduramayacaklar.
Dolayısı ile geç kalınmış durumlarda Hakkın gazabının bir şekilde tecelli edeceği kesindir. Bu değişmeyen bir gerçektir. Ama hakkında Hak katında hükmü çıkmamışsa onu da hiç bir kul değiştiremez. Ölümü hak etmemişse bir insan dünya toplansa öldüremez. Bilerek mübalağa yapıyorum. Ölümü hak etmemişse zaten dünya onu öldürmek için toplanmaz velev ki toplandı yine de öldüremez.
Kelebek etkisi diye bir şey var bilmiyorum duydunuz mu? Felsefesi kısaca şu:'' Bir kelebeğin kanat çırpışı bile kainattaki her şeye etki eder.'' Yani zincirleme bir etki söz konusu. Küçük bir kıvılcımla devasa yangınların çıkması gibi, domino etkisi en arkadaki taşı hareket ettirdiğinizde en sonuna kadar giden bir harekattan bahsediyoruz.
Sebepsiz yere diye düşündüğünüz şeyin aslında sebepler dairesinde bir yerinin olduğunu belki de önemli bir yeri temsil temsil ediyor olduğunu görüyorsunuz.
Esasında küçük pencereden bakıldığında görünenler ve birde büyük pencereden bakıldığında görünenler diye katigorize etmek gerekiyor. Küçük pencereden bakıldığın da kazık atan ve kazık yiyeni görüyorsun büyük pencereden baktığında aslında kazık yiyenin de kazık atan kadar suçlu olduğunu görebiliyorsun. Biraz araştırıyorsun zamanında kazık yiyen de kazık atmış. Aslında zincirleme gelişen bir olay söz konusu.
Her zaman böyle mi hemen hemen böyle bir durum söz konusu. Büyüklerde iş değişiyor tabi ki küçüklerin yaptığı hataları yanlışları büyükler yapsa duman olur.
Yükselmeyi iyi zannediyoruz. Onuncu kattan düşmekle birinci kattan düşmek aynı değil. O yüzden yüksekte olanlar için daha büyük bir tehlike söz konusu.
Tutum, davranış, olaylara yaklaşım biçimi ile farkını otaya koyar biz büyükleri biliriz. Büyük adamları da küçükleri de biliriz.
Bireysel hata ve kusurlara kesinlikle karışmam fakat insanlığı canlıları ilgilendiren bir konu varsa, ortada, Hak adil ismi ile tecelli edecek koçum bundan kaçışın yok. Söz verip sözünde durmayanlar, adam satanlar, hileciler, çıkarcılar, menfaat, kul hakkı yiyenler kusura bakmayın ilahi adalet yakanıza öyle bir yapışacak ki neye uğradığınızı şaşıracaksınız.
Bir yerde menfaatci, çıkarçı, yalakalar dolmaya başlamışsa orada hakikati aramayın. Orada adaleti aramayın. Orada öncelikle adalet kavaramı bitmiştir. Adalet kavramı bittiği için çıkarcı, menfaatçi, yalaka kişiler dolmaya başlamıştır. İşte bu son safada sayılarının çokça artığına şahit olmuşsanız oranın çöküşünü izlemeye hazır olun.
Bizim gördüğümüz çöküş kardeşim bu daha durdurulamaz. Çökecek kalbende çökmesini istiyorum.Eğer bir yerde yalaka sayısı artıyorsa o yerin sahibi her kimse kendini sorgulaması lazım sorgulamıyorsa çöküşü mutlak, MUALLAK DEĞİL.
Biri gelir o yapıları çökertir. Sonra o çökerteni de başka biri çıkar sonra ilerde o çökertir. Böyle zincirleme gider. Bazen zincir arada kırılır.Ömer gibi adiller de o zinciri ara sıra kırar.
Bir şeyin hak katında hükmü çıkmışsa o daha düzelmez. Hata yaparsın bela gelir bunu durduramazsın yalvarsan yakarsan nafile fayda etmez. Çünkü hatadan dönmek için tanınan süre içinde af dilememişsindir. İşlenen suçun hafifletilmiş cezası gelir bunu daha değiştiremezsin.O, hükmünden asla geri dönmez. Değişenler karar alma sürecinde yaşanan geri dönüşlerdir. Firavun da secde etti amma artık iş bitmiş hak katında hükmü kesilmişti. Güneşin batıdan doğduğunu gördüklerinde bir çokları hakikati anlayacak ama artık geç kalınmış bir dönüş olduğu için kıyametin üzerlerine kopmasını durduramayacaklar.
Dolayısı ile geç kalınmış durumlarda Hakkın gazabının bir şekilde tecelli edeceği kesindir. Bu değişmeyen bir gerçektir. Ama hakkında Hak katında hükmü çıkmamışsa onu da hiç bir kul değiştiremez. Ölümü hak etmemişse bir insan dünya toplansa öldüremez. Bilerek mübalağa yapıyorum. Ölümü hak etmemişse zaten dünya onu öldürmek için toplanmaz velev ki toplandı yine de öldüremez.
Kelebek etkisi diye bir şey var bilmiyorum duydunuz mu? Felsefesi kısaca şu:'' Bir kelebeğin kanat çırpışı bile kainattaki her şeye etki eder.'' Yani zincirleme bir etki söz konusu. Küçük bir kıvılcımla devasa yangınların çıkması gibi, domino etkisi en arkadaki taşı hareket ettirdiğinizde en sonuna kadar giden bir harekattan bahsediyoruz.
Sebepsiz yere diye düşündüğünüz şeyin aslında sebepler dairesinde bir yerinin olduğunu belki de önemli bir yeri temsil temsil ediyor olduğunu görüyorsunuz.
Esasında küçük pencereden bakıldığında görünenler ve birde büyük pencereden bakıldığında görünenler diye katigorize etmek gerekiyor. Küçük pencereden bakıldığın da kazık atan ve kazık yiyeni görüyorsun büyük pencereden baktığında aslında kazık yiyenin de kazık atan kadar suçlu olduğunu görebiliyorsun. Biraz araştırıyorsun zamanında kazık yiyen de kazık atmış. Aslında zincirleme gelişen bir olay söz konusu.
Her zaman böyle mi hemen hemen böyle bir durum söz konusu. Büyüklerde iş değişiyor tabi ki küçüklerin yaptığı hataları yanlışları büyükler yapsa duman olur.
Yükselmeyi iyi zannediyoruz. Onuncu kattan düşmekle birinci kattan düşmek aynı değil. O yüzden yüksekte olanlar için daha büyük bir tehlike söz konusu.
Tutum, davranış, olaylara yaklaşım biçimi ile farkını otaya koyar biz büyükleri biliriz. Büyük adamları da küçükleri de biliriz.
Bireysel hata ve kusurlara kesinlikle karışmam fakat insanlığı canlıları ilgilendiren bir konu varsa, ortada, Hak adil ismi ile tecelli edecek koçum bundan kaçışın yok. Söz verip sözünde durmayanlar, adam satanlar, hileciler, çıkarcılar, menfaat, kul hakkı yiyenler kusura bakmayın ilahi adalet yakanıza öyle bir yapışacak ki neye uğradığınızı şaşıracaksınız.
Bir yerde menfaatci, çıkarçı, yalakalar dolmaya başlamışsa orada hakikati aramayın. Orada adaleti aramayın. Orada öncelikle adalet kavaramı bitmiştir. Adalet kavramı bittiği için çıkarcı, menfaatçi, yalaka kişiler dolmaya başlamıştır. İşte bu son safada sayılarının çokça artığına şahit olmuşsanız oranın çöküşünü izlemeye hazır olun.
Bizim gördüğümüz çöküş kardeşim bu daha durdurulamaz. Çökecek kalbende çökmesini istiyorum.Eğer bir yerde yalaka sayısı artıyorsa o yerin sahibi her kimse kendini sorgulaması lazım sorgulamıyorsa çöküşü mutlak, MUALLAK DEĞİL.
Biri gelir o yapıları çökertir. Sonra o çökerteni de başka biri çıkar sonra ilerde o çökertir. Böyle zincirleme gider. Bazen zincir arada kırılır.Ömer gibi adiller de o zinciri ara sıra kırar.
BAHADIR ÇAKIR
5 Mart 2018 Pazartesi
28 Şubat 2018 Çarşamba
27 Ocak 2018 Cumartesi
Kaydol:
Yorumlar (Atom)