30 Nisan 2014 Çarşamba

Hiç Bir Şey Tesadüf Değil

    Sadece yazmak için yazmıyorum belli bir demi var bu eylemin de beklemek gerekiyor bazen sadece beklemek. Yaşamak gerekiyor ve yaşadığına anlam vermek. Daha doğrusu görerek yaşamak diyorum buna ben. Bakmak ve görmek herkes bakar fakat herkes göremez. Gerçekleri örneğin göremeyebilir. VE yahutta gördüğü halde benlik duygusundan dolayı yanılgısından vazgeçmeyenler var birde. Hiç girmeyeceğim. Zira yapan yaptıran yalnızca Allah'tır.
    Çok net yazdım belkide temelde kaderciler ikiye ayrılıyor. İslam dünyasında en fazla ayrılığın yaşandığı bir konu adı kader. Tek cümle ile bütün ayrılık bitti sanki yapan yaptıran Allah.
    Geçen gün youtube de bir video izledim videodaki prof. ilahiyatçı aynen şöyle diyor: İmanın şartı 5 diyor. Allah Allah dedim. İmanın şartı nasıl 5 ben mi yanlış biliyorum yoksa dedim. Sonra daha bir dikkat kesildim.Adam prof. um diye hava yapıyor baktım. Kaderi imanın şartı olarak göstermiyor. Yani bildiğiniz adam imansız ama ilahiyatçı ve üstüne prof.
     Kader konusunda uzun araştırmalar yaptım. İslam dünyasındaki bir çok hatalı görüşü akıl yolu ile diskalifiye ettim. Daha sonra bu hatalı görüşleri ayete ters düştüğü için tamamen çıkarttım. Ve kader konusunda yaşantımda yaşamış olduğum olaylardan netice çıkararak bana hakim olan alimlerin görüşlerini çıkarttım. Ve sonuç hissediyorsunuz ama şudur deyip de kesin cümlelerle telaffuz edemiyorsunuz. Daha sonra niçin telaffuz edemediğimin yanıtını aradım. Biliyorsun ama anlatamıyorsun. Bu cidden sıkıntı verici. Fakat neden anlatamadığımı telaffuz edemediğimi çözdüm. Biz insanlar sebepler alemindeyiz. Bir şeyi ele alırken iki boyutta ele alıyoruz. Birincisi zahiri boyutu.İkincisi manevi boyutu yani hakikat boyutu.
     Bir yere hakkı yerleştirmek için önce batılı yıkmak gerekir. Bu yüzden İslam dünyasında hatalı olan en etkili iki görüşü çürütmek istiyorum.
     1.Görüş:Kader vardır. Gerçektir. Biz insanlar rüzgarın önündeki yaprak gibi güçsüz ve çaresiziz.
      Çürütülüşü: İnsan irade sahibi değilse sorumsuz demektir. Davranışlarında sorumlu olmayan bir insanın yargılanması düşünülemez. Oysa Allah kulları için Cennet ve Cehennem yaratmıştır. Buraya kullarını hangi ölçüye göre koyacaktır. Bu yanlış anlayış Allah'ın adaletini tartışmaya soktuğu için kesinlikle kabul edilemez.
 
      2.Görüş:Kader yoktur.Süreci biz belirleriz.Yazar ve değiştiririz.
       Çürütülüşü:İnsan kaderini belirliyebiliyorsa. Allah'ın bu süreçte hiçbir etkisi yoktur demektir ki bu durum Allah'ın sonsuz iradesine aykırıdır. Öte yandan Allah olaydan sonra haberdar olur demek olur ve bu da Allah'ın sonsuz ilmine aykırı olur. Bu nedenle bu iki görüşte kabul edilemez.

      Şimdi bu iki görüşten de kurtulmayı başardıktan sonra kalbimizde kini ayete hadise zıt düşmeyen bir görüş ortaya koymamız lazım. Şimdi peş peşe kritik cümleler yazacağım. İlk yazacağım cümle zirvedeki cümle: YAPAN VE YAPTIRAN ALLAH. ikici cümle:İNSAN SORUMLULUK SAHİBİ. üçüncü cümle: ALLAH SONSUZ İLME SAHİP. dördüncü cümle: KUL SINIRLI BİR İRADEYE SAHİP. beşinci cümle:ALLAH SONSUZ İLİM SAHİBİ. altıncı cümle: KUL SINIRLI BİR İLME SAHİP.

    Şimdi olan olayların bir kaçını ele alalım. Yukarıda yazmış olduğum cümleler her şeyi anlatıyor fakat iş bunları doğru bir şekilde idrak edebilmekte. Zira anlatılmak istenenin tam tersi de anlaşılabilir. O yüzden açıklamaya ihtiyaç var.Örnekler üzerinden gideceğiz. Örneğin dünyada binlerce insan hatta milyonlarca insan masum insan öldürülüyor. Afrika da çocuklar susuzluktan ve açlıktan ölürken diğer yandan Amerika da insanlar obezlikten kapıdan geçmiyor. Bütün bu yaşanılanları hesaba kattığımız da karşımıza bir tablo beliriyor. Allah bu tabloyu değiştiremez mi? Elbette ki değiştirebilir fakat değiştirmiyor ise bir hikmeti vardır. Belkide binlerce hikmeti var. İnsanlar başlarına bir bela geldiği vakit isyan ediyorlar. Örneğin kazançları düştüğünde maaşları az yatırıldığında başlarından kötü bir olay geçtiğinde isyan ediyorlar ve hep şikayet hep şikayet kimi kime şikayet ediyorsun. Balı da yaratan Allah biberi de yaratan Allah dünyaya geldik ki hem bal hem biber tadacağız. Ben istiyorum ki en kötü durumda dahi şunu diyebilelim canımız sağolsun eyvallah. YAPAN VE YAPTIRAN ALLAH. Her şey Allah'tan . Yaratan Allah....
    Yukarıdaki satırda bir olay anlattık . Afrika da çocuklar açlıktan ölüyor. Sebep: Doymak bilmeyen insan ırkının kendine zulmünden başka bir şey değil. İnsanları bir bütün olarak kabul ettim. Zira hesap günü mazlumun hakkı zalimden alınacak. Dünyada adalet yok zira dünyada Allah'ın kaideleri uygulanmıyor. Yani bu kaideler dindir yani İslam'dır. Dünya bunu uygulasa yukarıdaki tablo asla çıkmaz. Sözlerimize dikkat edin isyan kokusu asla yok. İnsanın insana yaptığını kimse kimseye yapmamıştır. Biz olanı yazıyoruz olana isyan etmiyoruz. Şeytanı yaratan Allah yaratmaya da bilirdi. Fakat Allah sebepler alemini yarattıktan sonra her şeyi bir sebebe bağladı. Cam kırılmışsa taş atılmıştır. Camın bir kırılma sebebi  var. Ve zamansal bir akış var hep aynı yöne doğru akıyor. Önce taş atılır sonra cam kırılır. Önce cam kırılıp sonra taş atılmaz. Nedensellik hep düz ilerler. Tersten ilerlemiyor.
    Basit manada kadere bir yaklaşım yapacak olursak. Kaderde değişir her şey Allah'ın elinde. Bir damla göz yaşına Allah kainatı yenden düzer. ''Göklerde ve yerde olan herkes ondan ister, O her an yaratma halindedir.''(Rahman suresi 29. ayet)
     Yüce Mevlamız samimi tek bir göz yaşına kainatı yok edebilir. Allah kulunun göz yaşına dayanamaz. Allah'la aramızdaki en ulvi şey sevgidir. Kader değişir. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Dolayısı ile kaderi çok bayağı somut elle tutulur gözle görülür bir nesne gibi somutlaştımayacağız.
     Sonuç : İnsan yapmış olduğu davranışlardan sorumludur. Fakat bu dünyada insanın da elinde olmadan gerçekleşen olaylar vardır. Kul acizdir Allah'a ihtiyacı vardır. Yukarıda çelişkili cümleler kullandım zira kimisi zahiri düşünülmüş kimisi ise hakikat manasında düşünülmüştür. Şimdi ise ikisini de birleştirerek bir düşünce tarzı ortaya koyacağız. Kader Allah'ın sonsuz ilmi ile bilmesidir. Yüce yaradan her şeyi bilir. Bizi yaratmadan önce bizim nasıl bir yaşam çizgisi belirleyeceğimizi göz yaşı döküp ağlayacağımızı vesaire tüm ayrıntıları biz yokken de biliyordu. Bu Allah'ın sonsuz ilmidir. Allah cinlere ve İnsanlara özgür hür irade vermiştir. Ve onların ne yapacağını bilmektedir. Kul Allah yazdığı için iyi ya da kötü olmaz, Allah kulun iyi ya da kötü olacağını önceden hiç bir şey yokken de biliyordu. Tartışılıyor yazılan mı yaşanıyor yoksa yaşam bilindiği için mi yazılmış ne fark eder ki bizde varsa Allah'ın kalemi.
    Allah zamandan ve mekandan münezzeh dir onu bir cisim gibi düşünemeyiz. O düşüncelerimizin çok ötesindedir. Biz insanlar Allah'ı tasavvur edebildiğimiz derece de ancak kaderi ve bazı anlayamadığımız mevzuları idrak edebiliriz. Allah din ile idrak edilmeye çalışılmalıdır. Bu alem yani dünya hayatı bir hayal gibidir.Bir kimse hayalinde bir takım işler yapsa bu kimse hayalinin içindedir ve ya dışındadır denemez. Çünkü hayal gerçek değildir rüyada hayale benzer. Bir insan 50 100 sene hep rüya görse rüyasını gerçek zanneder. Bu alem bir rüyadır. Kainat hayal mertebesinde yaratıldığı için bize var gibi görünmektedir. Ebedi ve ezeli var olan yalnızca Allah'tır.O halde Allah hayal olan bu kainatın içindedir ve ya dışındadır denemez.O halde hayali kavramlarla uğraşmayalım gerçek olan Allah olduğuna göre gerçek olan Allah'ın isimlerini anarak gerçekliğe doğru adımlayalım.
    Her kul kendi derecesinde kadere iman eder. YAPAN VE YAPTIRAN ALLAHTIR.
    Kulun iradesini yok saymıyorum. Fakat sonsuz iradenin yanında kulun iradesi ne ifade eder demek istediğim sadece bu. Kainatta küçük cisimler büyük cisimlerin çekimi etkisine girer  ve etrafında dönmeye başlar. Bizlerde Allah'ın çekimi etkisinde olan kullarız.

    YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                    O ADAM SENSİN...

4 Nisan 2014 Cuma

KİMSE TARAFSIZ DEĞİL

 Tarafsızlık diye bir gerçeklik yoktur. Herkesin bir tarafı vardır. Başlangıçta objektif başlasa da her şey, araştırma yapan insan araştırdıkça ortaya çıkan durum onu bir tarafa doğru çeker. Eğer araştırmacı kar, rant, çıkar, menfaat, kişisel hazlar vesaire gibi nefsi duygu ve düşüncelere kapılmadan yalnızca hakikatleri bulmaya çalışıyorsa o zaman hakkın ve hakkikatin tarafında olur. 
     Tarihle meşgul olan kişilerin yanılma payları çok düşüktür. Çünkü tarihten beri dünya devletlerinin oynadığı roller hep aynıdır. Zalimliği farklı karakter üzerinde farklı şekilde oynasa da zalimliktir, rolü bellidir.
      Şu son günlerde bazı sağcı kendini sağcı olarak nitelendiren. Ve görüşlerinin sol gruptan 360 derece farklı olduğunu nitelendiren sağ grubun sol ile anlaşmasına anlam veremiyorum. Bu bütünleşmenin tek bir açıklaması olabilir o da iktidarı koltuktan indirme uğruna milli benlik ve kimliklerinden vazgeçmeyi bile göze alacak kadar gözlerinin dönmüş olmasıdır. 
       Geçen günlerde bir tablonun altında bir yorum okudum söylemeye çalıştıklarımı tam özetler nitelikte. MHP li bir arkadaş diyor ki haritada kırmızıyı sarıya her zaman tercih etmişimdir. Aynen böyle diyor. Kırmızı dediği eski düşmanı...Düşmanımın düşmanı dostumdur mantığı kurmuşlar zannedersem. Eskiden sağ sol çatışmaları olmuş...Bu ülkenin çocuğunu yine bu ülkenin evladına kırdırmışlar. Düşman kelimesini gerçek anlamı ile kullanmıyorum. Fakat o eskilerin hatırları için düşman kelimesini mecazi anlamda yaşatılması gerektiğini düşünüyorum. 
        Düşman dediysek bir birimizi vuralım kıralım manasında bir düşmanlıktan bahsetmiyorum. Fikri düşmanlık. Fikirlere saygılı olacağız. Karşımızdaki fikri beğenmeyebiliriz fakat onun o beğenilmeyen fikrini sonuna kadar söyleyebilme özgürlüğünü savunacağız.
       Bugünün muhalefeti iktidarı düşürmek uğruna devleti düşürmeyi göze almış durumda.. Bu kin ve nefretin hiç bir açıklaması yok... Koltuk sevdası gözleri bu denli kör etmemeli....Bende söyleyeyim terciğimi bende altı oka üç hilali tercih ederim... ''Zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem , gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem...'' diyor Mehmet Akif Ersoy.... Ecdadımıza padişahlarımıza sövdürten. Ders kitaplarında Vahdettin'i vatan haini gibi gösteren bir zihniyetin yanında olamam. Son söz : İslamcıların birleşmesi lazım....

 YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                                                                      O ADAM SENSİN...

3 Nisan 2014 Perşembe

Zalime Acırsan Mazlumun Ağı Ne Olacak?

   Zalim sizin elinize düştüğü zaman ona merhamet mi edeceksiniz? Benim elime zalim biri düşerse ben ben affetmem. Bu güne kadar elime düşen hiç bir zalimi affetmedim. Bugünden sonrada affetmeyeceğim. Düşünsenize siz zalime acıyacaksınız sizin yüzünüzden mazlumun ağı bu dünyada sonuç bulmamış olacak. Fırsat ele bir kere geçer. Mazlumu ezen zalimlik yapan zalime acımak insaniyet değildir. Aksine zalime acımak zalimliktir.
    Eğer bu paralel yapıya acırlar ise kalbimden geçen yeter zannedersem. Mit tırlarına operasyon yaptıkları gün içimden bu paralel yapıya öyle bir kalben buğz ettim ki o gün transa girmiştim adeta...Elimden bir şey gelmiyordu zira devlet adamı değildim. Dilimden bir şey gelmiyordu zira okullarda öğretmen değildim. Kalemim durmadı tabi kalbim ve kalemim ikisi bir uzlaşmış gibi sözcükleri dizdi. Ve bugün kalbimin geldiği noktadayız. Şimdi sıra o kalbin gönlüne taht kurmuş olan şahısların ellerine verilen fırsatı değerlendirme vakti. Vakit zalime geçit vermeme vakti. Vakit mazlumun ağını zalimden alma vakti. Vakit zalimin anasını ağlatma vakti. Hep mazlumun anası ağladı biraz da zalimin anası ağlasın. Zalimin gözyaşlarına kanma ey ulu çınar. Zalimin göz yaşları timsah gözyaşlarıdır aldanma. Timsahta göz yaşı döker lakin ceylanın bacağı boğazına takıldığı vakit. Şimdi zalimin boğazına takılmış olan bir ceylan var. Şimdi bu ceylanı zalimin buğazından kurtarma vaktidir vakit.
      Bu dönem çıkarcılardan, menfaatçılardan, rüşvetçilerden, kan emicilerden kurtulma vaktidir. Vakit kademe atlama vaktidir. Zamanı geldi artık... Gözü yaşlı ninelerin her bir damlasına bir dünya verme vaktidir. Zaman doldu saat artık tamam diyor. Bütün sesleri kapattık çıtırtı patırtı tıkırtı yok kulaklarımız odaklanmış dinliyor zalimin iniltisini duymayı bekliyor. İntikam soğuk yenen bir yemektir. Yemek soğuma vaktini geçti küflenmeye yüz tuttu. Ağlama vakti geçti şimdi ağlatma vakti...
     Bu kadar kin ve nefret kustuğum için tüm okuyucularımdan özür diliyorum. Fakat şunu hatırlatmak lazım. Ana ağlatan var ya şimdi biz o anaları ağlatan yavukluları dul bırakanların anasını ağlatacağız. Belki çok ağır söylüyorsun diyebilirsiniz. Fakat ağır değil. Her ağlayan ananın göz damlasında bir miktar payları var bu soysuzların. Dolaylı ve ya doğrudan bu beni alakadar etmiyor. Zira devletin önüne pranga çeken her şahıs bir terörist vazifesi görüyor. Eliyle çeksin ve ya fikriyle çeksin bu hiç önemli değil. Her prangayı yırtıp atacağız.
      Devlet adamlığı korkaklık değil cesurluk ister. Bir insan devlet adamı olmuşsa ve korkaksa o iş ona göre değil zalimlik yapmadan bıraksın. Korkak adamlar korkularından dolayı korkusuz zalimlikler yaparlar. Bu yüzden etrafımda her şeye bir nebze müsaade ederim fakat korkak adama müsaade edemem. Bu yüzden tekim genelde tek başımayım.
      En sevmediğim şey korkak insanlarla dolaşmaktır.
      Ben yalnızken yalnız değilim. Bu cümle bir hikayeyi hatırıma getirdi. Hazreti Mevlana, başka bir büyük zat da olabilir zira Anadolu dervişler ve dergahlar diyarı. Hazreti Mevlana bir odada tek başına iken bir müridi içeri girer efendim yalnızmıydınız mealinde bir söz söyler söze karşılık Hazreti Mevlana'nın karşılığı şu olur. Şimdi daha yalnızım.
       Bu yolda tek başıma da kalsam hak bildiğim yolda tek de olsam yürürüm. Hemde alfabenin ilk harfi gibi dimdik.
       Şairin biri demiş ki: Tohum saç bitmezse toprak utansın,Hedefe varmayan mızrak utansın.hey gidi Küheylan koşmana bak sen. Eğer çatlarsan doğran kısrak utansın. demiş.
       
     YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                       O ADAM SENSİN...

2 Nisan 2014 Çarşamba

Anlatamıyorum!

ANLATAMIYORUM
ağlasam sesimi duyar mısınız, 
mısralarımda; 
dokunabilir misiniz, 
göz yaşlarıma, ellerinizle? 

bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, 
kelimelerinse kifayetsiz olduğunu 
bu derde düşmeden önce. 

bir yer var, biliyorum; 
her şeyi söylemek mümkün; 
epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; 
anlatamıyorum
                                                                            Orhan Veli