8
En eski asırlardan beridir katiplerin göklerdeki bilinmeyen şeylerle irtibat halinde olduğu söylene gelmekteydi. Öyle ki şairlerin, katiplerin bir yerden bir şey aldığı bir yerden gelen bir veri olduğu düşünülmektedir. Buna hatta ilham derler. İlham....
Büyücü,sair,kain,cinlenmiş cinlerin istilasına uğramış mecnun. Peri iham perisi. Bütün şairlerin perisi vardır.
Peygamberlere Melek gelir, şairlere peri gelir, mecnunlara zavallı mecnunlara cinler gelir. Cinnet geçirmek cinlerin istilasına uğrayan mecnunlardır. Mecnun Kur'an terminolojisinde deli demektir. Tabi bu terimin anlamı daha sonra İslam kültüründe değişmiştir. Kötü bir anlam ifade ederken daha pozitif bir anlama bürünmüştür.
Ama niçin şairlere cin,peri geliyor ve ilham veriyor? Çünkü şair bazen tutturur bazen tutturamaz. Cinlerin getirdiği şeyler her zaman için doğru sonucu vermez çünkü de ondan. Bazen isabet ettirir bazen isabet ettiremez. Bugünün medyumları da bazen tutturuyorlar bazen sapıtıyorlar. Onların beslendiği kaynakta bellidir. Yani cinler.
Cin,peri,Melekten söz edebilmemiz için bir aracıdan söz ediyor olmamız gerekir. Bir şey getiriyor olması gerekir. İlham vahiy vesaire gibi..
Yani kahinlere,büyücülere,şairlere vesaire gökyüzünden bilgi alması lazım semanın üstünden bir veri alması gerekir ki bu işleri icra edebilsin. Semanın üstünden bilgi alabilmesi içinde görünmeyen varlıkların ona o bilgiyi getirmesi gerekir.
Kahinlerin kehanetinin,büyücü ise sihrinin,şair ise şiirinin kökeninde bu göze görünmeyen yabancı elçiler,aracılar var demektir.Peygamberler söz konusu olduğunda melekten söz edilir. Kur'andaki anlamı ile ruhun emin. Emin olunmuş ruh...Cebrail'e emin olunmuş ruh şeklinde bahsi geçer ayetlerde...
Arapların peygamberimize(s.a.v) sana bu vahiy i cinler getiriyor iddiasına Kur'an cinler getirmiyor demiştir neden büyücü büyü yapar bazen tutar bazen tutmaz şair bazen saçmalar bazen isabet ettirir.
O yüzden bu bilgiyi getiren bildiğiniz cinlerden değil peki ne ? Tanrının özel elçisi olan bir melek getiriyor cebrail....
Cebrail de yalan olmaz dolan olmaz o Tanrının sözcüklerini bizzat her hangi bir bozulmaya maruz bırakmadan direkt olarak iletiyor.
Biz şuanda bir tartışma yaşasak Kur'an ın tek harfinin bile peygamberimize geldiği gibi bize ulaştığını hiç bozulmadığı üzerine tartışabiliriz ancak. Ama o dönemde böyle bir tartışma söz konusu olmazdı. O dönemin tartışması peygamberimize söylenen ya Kur'an gökten sana inene kadar ki süreç de bir numara oluyorsa gökte bir numara dönüyor ise şeklinde olmuştur. Kur'an ayetlerini getiren elçinin gökten peygamberimiz s.a.v e doğru ayetleri getirebilmesi için güvenilir bir elçi olması gerekir o dönemin tartışılan konularından biri bu olmuştur.
O yüzden Kur'an teminat verir okuyucularına Allah dan vahyedilen aynen ulaşmıştır. Bu sürecin güvenilir bir süreç olduğu hep teminat altına alınmıştır. Örneğin şu ayeti yanlış anlarız.
İnnâ nahnu nezzelnez zikre ve innâ lehu le hâfizûn(hâfizûne).HİCR SURESİ 9. AYET
Muhakkak ki zikri (Kur'ân-ı Kerim'i), Biz indirdik. O'nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz.
Bu ayete şöyle mana verirler ki Kur'an 15 asırdır bozulmaya uğramamıştır. Bu mana yanlıştır. Hata şudur. Ayetin kastettiği süreç yanlış anlaşılır. Peygemberden bize kadarki olan sürecten bahsetmiyor ayet. Tam tersine Allah'tan peygamber e kadar ki süreç de ki işlemden bahsediyor.
Yani bizim ile peygamber arasındaki aşama ile ilgili değildir. Zikri biz indirdik onu koruyup ulaştıracak olanda biziz şeklinde teminat verilmektedir. Yani Allah ile Peygamber arasındaki aşamadan söz edilmektedir.
Peki o dönemin arapları neden şüphe ediyorlardı? Şüphe ediyorlardı çünkü o dönem araplarını incelediğimiz zaman bir Allah inancı var ve yanlışlık olarak bu Allah a putlarla ulaşmaya çalışıyorlardı. Allah onların inancına göre bir kürsüde oturuyordu. Kur'an da çok farklı şeyler söylemiyordu. Kur'an ın anlatımı ile meal babında yazacak olursak. Allah arşın kürsüsünde oturur. Ve bu arşı 8 melek taşır bu meleklere hameleyi arş melekleri denir. Bu meleklerden dört tanesi çok büyük ve güçlü olan bildiğimiz meleklerdir. Mikail,cebrail,israfil, azrail. ve bu meleklerin dört farklı yüzü vardır. Vesaire gibi ayrıtılar hadislerle vesaire ulaşılabilir.
Yani o dönem araplarının aşikar oldukları şeyleri Kur'an düzeltme yaparak anlatıyordu. O yüzden bilinen kendi inançlarının doğruluğundan şüphe etmedikleri için kendi inançlarının üzerine katkı yapılarak sunulduğunu düşünüyorlardı.
Halbuki o dönem belki mümkün değil ama Kur'an hakikatleri Mısır pramitlerinin duvarlarında da resmedilmişti. Bu meleklerin başları ve bedenleri hiyaroglif yazılarıyla örtüşmektedir. Dünya nın bir çok yerindeki inançların içinden bir parça Kur'an da bulmak mümkündür. Çünkü tam tersine insanlar hakikati saptırıp içine başka şeyler katmışlardır. Kur'an geçmişi reddetmez. Kendinden önceki kitapları ve peygamberleri reddetmez. Tam tersine onaylar. Fakat onların insanlar tarafından kar amacı ile bozulduğunu ve değiştirildiğini söyler. Allah ın bir dini vardır ve bu hak din sürekli insanlar tarafından bozulmaya uğratılmıştır. O yüzden Allah bu bozulan dini sürekli peygamberler vasıtası ile güncellemiştir.
Melekle cin aynı şeydir bunu anlatacaktım fakat yazı bir anda başka bir boyuta kaydı. Neyse onuda daha sonra anlatırız. Çünkü karışıyor. Cinin iyi olanına melek kötü olanına ise cin denir. Şeytanda bir melekti doğrudur fakat o nar olmuş ateşe yaklaşmış kızarmış olduğu için meleklikten çıkıp cin olmuştur ve cin taifesinin başına geçmiştir. Cin kelime manası olarak bilinmeyen yabancı anlamında kullanılır. Bilinmeyen cisimlere ne denir Ufo...
Adamın biri yolda giderken şeytana rastlar şeytan adama ben şeytan der. Adam seni çok kötü bir şekilde resmediyorlardı ama sen resimlerde resmedilen şeytanlara benzemiyorsun ne kadar güzelmişsin der. Şeytan da adama derki ''Sen hiç beni benden dinlemedin ki dostum der.''
Tabi bu işin latife kısmı onu ondan dinlersen işin kötü. Şeytan çirkin olsaydı kendine çekebilir miydi ki insanları?
YAZARI = BAHADIR ÇAKIR O ADAM SENSİN...