29 Ekim 2014 Çarşamba

BÜYÜK GÜÇ BÜYÜK SORUMLULUK İSTER

  Güçlü isen gücün gereklerini yerine getireceksin. Büyük güç büyük sorumluluk gerektirir. Eğer Türkiye gerçekten şuan güçlü olduğunu iddia ediyorsa bu gücün gereklerini yerine getireceksin. Devletin polisini askerini haince pusuya düşürmek için içerde bu işleri haber veren birinin olması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Tek paralel yapının cemaat olmadığını iyi biliyoruz. Fakat bu cemaat denilen yapının baş elamanının başını kesip atacaksın.
    Eğer Bizim ABD den malum adamı alıp gelemiyor isek onu orada infaz edecek kudretimiz de mi yok? Balık baştan kopar. Gönder sivil şekilde turist olarak bordo berelileri cebine silah alışı yapabilecek kadar parayı da bas ABD de silah bulmak zor değil. ABD vermiyorsa ABD de başını uçur. Sonra da en yakın ülkelere kaçışı da mükemmel bir şekilde ayarla Vietnam olabilir,Berezilya olabilir başka yerler de olabilir kaçışıda mükemmel bir şekilde ayarla cemaati kökten çöz. Sonra sırasıyla ülke abisini, bölge abisini biç bak daha sorun kalıyor mu? Devlet kadrolarına yerleşenleri de sabah akşam nasıl işini bitiririm diye düşünüp gerekirse uyku uyumam onların işini bitiririm.
   
    YAZARI= BAHADIR ÇAKIR                     O ADAM SENSİN...

27 Ekim 2014 Pazartesi

Uyanmadın İse Utan Türkiye İmiş

   Neden utanacağız. Gerektiğinde sıra bize geldiğinde  bizde al kanlarla yerde yatarız. Biz bu vatan toprağına gönül verdik. Utanması gereken birileri var ise bu vatan toprağının üstünde yaşayıp da ahlaksızca yaşayanlardır. Bu toprakların her karışında şehidimin emeği vardır. Bu topraklar üzerinde yabancılar gibi yaşamak isteyenler utansın. Bu topraklarda şuursuzca gezenler utansın. Bu topraklarda İslamı gerici görenler utansın. Bu toprakları Kuran'ı kerimler okunsun ezanlar susmasın diye şehit olan şehidime ihanet edenler utansın. Bu topraklarda yaşayıp da tarihinden haberi olmayanlar utansın. Bu topraklarda yaşayıp da fuhşa,zinaya, içkiye, kumara gönül verenler utansın. Bu toprakları zevk atmak yeri zannedenler utansın.
     Bu topraklar her karışı her metre karesi kutsal pislik yapmak isteyenler bu topraklar üzerinde bok dağıtmasınlar. Bir gün bu toprakların sahibi şehitlerim o hesabı sorar benim kanımla üzerinde yaşadığın bu topraklarda ülken ve milletin için ne yaptın der.
     Bu topraklarda yaşamak öyle basit değil bedeli kandır kan dökmedin ise ilim tahsil etmektir. Bedelini ödemeyenden bedeli bir gün elbet acı bir şekilde tahsil edilir.
     Şehidimizin kanı üzerinden siyaset yapanlar utansın. Çözüm sürecinin vesaire ne olduğunu bilmeden yüklenenler utansın. Kuru iftira atanlar utansın. Tek taraflı okuyup yazanlar utansın. Halkın % 50 sini vatan haini ilan edenler utansın.
     Utanalım hepimiz utanalım. Fıransa'nın laikliğini aldımız için utanalım. Utanalım Fıransa'nın idare hukukunu aldığımız için utanalım. Latin alfabesi ile yazdığımız için utanalım.Bayrağı haç olan bir ülkenin medeni hukuku ile yaşam sürdüğümüz için utanalım. Kur'an dan uzaklaştığımız için utanalım.Padişahlarımızı vatan haini ilan ettiğimiz için utanalım.  Yabancı kılık kıyafetiyle gezdiğimiz için utanalım. Milyon yıllık tarihi olan bir Millet olarak 200 yıllık tarihi bile olmayan ABD ye özendiği için utanalım. Kendi kaynaklarımızı okuyamadığımız için utanalım. Kendi tarihimizi yabancı tarihçilerden okuduğumuz için utanalım. İslam'ın çizgisinden şaştığımız için utanalım. Kendimiz olamadığımız için utanalım.
     Ne oldu üç şehidimizi şehit edenleri yakaladık hadi öldür kes cezasını kendi hukuk sistemin mi var ki öldüreceksin. Kur'an ın hükümlerimi var ki öldüreceksin. cezasını vereceksin vatan hainlerinin.
     Beni bu yasalara mahkum edenler utansın. Benim vergilerimle o hainleri bana baktırmak zorunda bırakan sistemin kurucusu utansın.
   
   YAZARI = BAHADIR ÇAKIR                         O ADAM SENSİN

26 Ekim 2014 Pazar

Belki Alttaki Üstte Çıkar

   Hakikat putların olduğu yere tecessüm etmez.Hakikat istenmediği bir gönül de nüfus etmez. Ancak her gönül onun yansımasını derininde hisseder ama ne olduğuna karar veremeyip bu der onu ne tanır ne duyar onu orada yalnız bırakır. Yalnız bırakan da  çokluğun içinde yalnızlığa düşer. Hakikatte insan yalnızken yalnız değildir. Çoklukta yalnızlığa daha çok düşer. Yalnızken vahdete yaklaşır. Hakikatte tek olana yaklaşır. İnsanın çoğu zamanını başkalarıyla değil kendisi ile geçirmesi gerektiğini düşünüyorum. İnsana kendinden daha yakın bir yaratık yoktur. Dolayısı ile insan hakka yolculuğa kendinde başlar. Her cesette bir kalp vardır. Her kalbte bir gönül vardır. Her gönülde bir sır vardır. Her sırda bir gizlilik vardır. Her gizlilikte daha büyük bir gizlilik gizlidir. İşte Hak bu gizlerin gizlisinde. O yüzden Hakkı dışarı dünyalar da yollar aramak nafile çünkü hakka varabilecek yol insanın kendi içinde gönlünde saklıdır. İşte bu yüzden biz de evvela hakkın tecessüm edebilmesi ona varılacak bir yol açmak için bizzat hakka onun isimlerinin kuvveti ile bu yolun asfaltlama çalışması için ter döküyor. Bileğimizi sıkıyor benliğimize ateş püskürüyor ve zorlu bir yolculuğa tatbiki zor bir donanımla sırt çantamızı omuzladık gidiyoruz. Umarız ayağı kayıp da çukura ve ya uçuruma yuvarlanıp vazgeçenlerden olmayız. Evvela inaşallah uçuruma düşmeyiz düşersek de vazgeçmeyiz. Bu yollara çıkanlardan iyi değiliz fakat bizi farklı kılan bence vazgeçmeyişimiz. ASLA VAZGEÇME....VAZGEÇİLMİŞ OLSAN BİLE. BELKİ KADER DE DEĞİŞİR ÇUVAL TERS YÜZ OLUR ALTTAKİ ÜSTTE ÜSTTEKİ ALTA GEÇER.

YAZARI = BAHADIR ÇAKIR               O ADAM SENSİN...

23 Ekim 2014 Perşembe

Zengin Olup Şükür Etmek De Kahramanlıktır

   Fakir olup şükretmekte kahramanlıktır, zengin olup şükür etmekte kahramanlıktır. Zengin zenginlik içinde yüzer iken her şeyi kendi penceresinden yorumlar. Gözlerinde zenginlik gözlüğü takılı olur. İşte zengin insan o gözündeki gözlüğü çıkarıp çıplak da bakabiliyorsa ne mutlu ona. Bendeniz mi zenginlik fakirlik umurumda değil. Bendeniz parayı amaçlara emellere ulaşmada bir araç olarak görüyorum.Ama şöyle bir sıkıntı var ki bizim amaçlarımıza emellerimize ulaşmada paranın rolü sıfır. O yüzden zenginlikte gözümüz yok. Ama Allah lütuf eder de bana çok büyük bir zenginlik verir ise her alanda ve bizde aynı çizgimiz de yürümeyi başarabilir isek ne mutlu bize. Allah eğer zenginlikle başımızı döndürüp bizi bizden alacak ise o zenginliği bize vermesin. Bizim istediğimiz en evvela gönül zenginliği ilim, irfan, tevazu, feraset... Ledün ilminde ilerleyip hakkı dillerde bir başka haykırmak La İlahe İllallah nidasını dünyanın dört bir yanına bir başka şekilde haykırmak fethi gönüllerde gerçekleştirmek. Bedenlerle değil ve ya tellerle değil gönüllerle ağ kurmak. Çok bilmek değil azı azlığı azınlığın çokluğa nasıl yön verdiğini bilmek. Az olanın çok olandan değerli oluşunu görmek ve tatmak.


     Bir de hikaye patlatalım bu sözlerin üzerine çünkü iyi gider. Hamsiyi yeyip üzerine tatlı çekmemek olmaz. Zamanın birinde bir büyük alim yaşar imiş. Alime göklerden bir karar gelir. İki seçeneğin var sana önündeki ilk 20 yıl zenginlik sonrası fakirlik olacak bir hayat mı verelim yoksa sana ilk 20 yıl fakirlik geri kalan ömründe de zenginlik mi verelim derler. Alim de bir eşime danışayım bakalım o ne der deyiverir ve huzurdan ayrılır.
     Alimimiz evine gider eşine danışır eşi de ilk 20 yıl zenginlik olanı seçelim der. Alim eşine derki karıcığım bak zenginlik den sonra fakirlik ağrına gider der. Kadın bire herif  sana böyle bir seçenek sunan rahmanın seni fakirlik çekeceğin zamanda bırakacağını mı sanırsın der. Sen benim söylediğimi talep et der. Adam karısının sözünü tutar.
     İlk 20 yıl zenginlik içinde yüzerler. Sonra 21. yıl olur servetlerinde hiç bir değişme olmazken daha da zenginleşmeye başlarlar. Alimimiz bu durumu çözemez bir hayli de şaşırır. Sonra bu durumun sebebini öğrenmek üzere istiare namazı kılar rüyasında göklerden gelen yeni kararın nidasını işitir. Sana ilk 20 yıl zenginlik verildi sen hiç bir değişilik geçirmeden Rabbine kulluk da devam edip fakirin hakkını gözettiğin için ve şükür de daimi olduğun için kalan ömrünü de zenginlik içinde geçireceksin denir.
     Adam karısı için içinden şöyle geçirir ulan karı bi şeyler biliyormuş. Karı sözü de dinleyeceksin bazen der.

    Adam alim olmuş ama evliya olamamış neyse. Böyle bir hikaye var mı literatür de bilmiyorum. Fazla uydurduk o yüzden sonu güzel olmadı bence. Sonunu değiştirebilirsiniz. Bu hikayenin sonunun nasıl bitmesini istersiniz.
 
     Sonunu şöyle yapalım ya da. Alim ulan kendi kafamıza gitseydik bu kadar yılı fakir fakir yaşayacakmışız der. Ve o an canı alınır.Çünkü Alimimiz o an Allah ın onu fakirken ki ona yakınlığını unutmuş kendini zenginlik deryasın kaptırmıştır. Halbuki zengin ya da fakir yaşaması önemli değildi Allah ın aşkıyla yaşaması önemliydi. Bu nedenle o kaybedenler den oldu. Karısı da ondan sonra keyfine bakar iken yoldan izden çıkar. O da zenginliğin vermiş olduğu şehvete kapılır ve oda kumar masasında bir gece de bütün varlığı kaybeder. 20 ylılın sonunda gerçek den feci bir sonla işleri biter. Hikayemizin sonuç kısmında çıkaracağımız ana fikir. Zenginlik insanı Allah dan uzaklaştırır o yüzden fakir yaşamaya devam.

   Tamam anlaşıldı kötü son hoşunuza gitmedi. Elimiz de kalem varken değiştirelim. Alim kendi kafamıza gitseydik gibi ukalaca bitecek bir cümle kurmaz. Tam tersine vay be şu iş de ki hikmete bak der. Allah bizi o kadar çok severmiş ki bize ne yollar ne hikmetlerle hayatın bir kitap oluşunu gösterdi. Kendi kitabımızı okuduk ne şükür ona zenginlik de fakirliği göstermeyen fakirlikte zenginliği nasip eden Allah a şükürler olsun. Bundan sonra gelecek olan zenginliğimi de dünya da ki ne kadar fakir insan var ise onlara dağıtacağım. Der ve alimimiz dünya da fakir adam bırakmaz. Sonra o fakir adamların da bir çoğu zengin olduğunda kimisi yoldan izden çıkarmış tabi. Mutlu sonla bitireceğiz öyle bir şey olmuyor. Herkes mutlu mesut dünyada yaşayıp ölüyorlar. Mutlu son...

 THE END...

Yazarı= BAHADIR ÇAKIR                                                       O ADAM SENSİN...

21 Ekim 2014 Salı

Cana Yakın İnsanlardan Kork

      Cana yakın insanlardan kokacaksın çünkü sevecen içten güler yüzlü olan insanlar başka işler peşinde koşuyor demektir. O yüzden aldanmamak lazım bazen şüpheci yaklaşmak en doğrusu genelde sezgilerim doğru çıkıyor. İyi gibi görünüp de ortalığın anasını ağlatan insanları halk bilmekte ve bulmakta zorlanıyor ama en son boyası ortaya çıkıyor.Bu nedenle sempatik insanlara çok ilgi ve alaka duymak doğru değil. Tam tersi işini yapan dürüst, akılcı, göründüğü gibi olan, çok ya da az konuşması önemli değil yerine göre konuşsun, az öz niteliğinde konuşsun,baş ağrısı yapmasın bu tip insanlar her zaman daha iyi. Çok sessiz adamda sıkıntı verir çünkü içten pazarlıklı oluyor. O yüzden her şeyin ortası ne oluyor o vasat mı ? Vasat....(YAZARI=Bahadır Çakır)

15 Ekim 2014 Çarşamba

MUTASAVVIFLAR KENDİ ÇIKARLARI İÇİN HAKKI SÖYLEMEKTEN ÇEKİNMEZ

Mutasavvıflar hakk bildiklerinden asla ve kata şaşmadığı için kendi çıkarı ve menfaati için asla geri adım atmamıştır. Nitekim Halveti şeyhi Niyazi Mısri hazretleri 4.Mehmet in 2.Viyana seferini tenkit ettiği için 70 yaşında LİMNİ adasına sürgün edildi. Mutasavvıfların derin düşüncelerini anlamayanlar zaferle değil eli boş dönmüşlerdir. Ama Yavuz gibi Fatih gibi Kanuni gibi Mutasavvıfların dizinin dibine çöküp onları can kulağıyla dinleyenler zaferle dönmüşlerdir. Mutasavvıf Allah tan gayrısını gönlünden sildiği için Allah dan gayrısına karşı bir yalakalık yapmaz. Doğru neyse o mutlak hakikat değişmez. Kişiden kişiye değişmez. Kişiden kişiye değişen kişinin iç hakikatidir. Hakikati kavrayış biçimidir. (YAZARI=Bahadır Çakır)

14 Ekim 2014 Salı

Bizim Hakkımız Da Kötü Düşünenlere

 Adam diyor ki mesela sana mı düştü koçum diyor. Sana ne ya sen karışma keşke siyasi konulardan konuşmasan çok iyi bir insansın aslında ama sen siyaset konuşunca dayanamıyorum. Bunları yüzüme karşı diyen çıkmadı şuanda ama içinden diyor bence duyuyorum çünkü. Şimdi ben de o içinden bana kin besleyenlere diyorum ki dünyada yapabileceklerin sınırlı o yüzden aklını başına al. Benim kesinlikle hakaret içermeyen şahsi siyasi düşüncemi paylaşmam dan ötürü bana karşı yanlış düşünen varsa istediği ne ise üzerimde uygulayabilir. Yani umurumda değil. İnsanların bildiklerini özgürce haykırması lazım. Artık devir geçmiş devirler değil. Düşüncemden ötürü yolda kalacaksam bu umurumda olmaz.Bendenizin kazanacağını düşündüğü ama kaybettiğim şeyleri bir düşünmeye kalksam elimde olanları kaybetmek daha mantıklı gelir ama halbuki elimde olanlar ve kaybettikten sonra kalacak olanlar benim kaybettiklerim den daha daha hayırlı bir sonuç çıkaracağına inanıyorum. Bu tıpkı van ı kazndığı için sevinen fakat akibetinin depremle son bulacağını bilmeyen hocanın sevincine benzer.O yüzden bir şeyi hayatta bir şeyi dünyalık bir şeye aşırı sevgi her zaman hakkı gücendirmiştir. O yüzden olduğu kadar bizi bizden daha iyi bilen bir varlık var gerisi beni ne kadar tanır ve bilir ki. Böyle bizi dünyalık servetten mahrum bırakmaya çalışan, bir uğraşa girenin aklına şaşarım bu dünya hayatı sınırlı nasıl yaşayacağımı ancak Allah tayin eder. Bunun dışında hiç bir güç hiç bir unsur bize dokunamaz. Allah'ın takdiri dışında hiç kimse üzerimizde hak sahibi olmaz. Allah izin verir ise biz de o kötü davranışı hak ettiysek Allah bizi hakir duruma düşürür ama Allah muradı ilahiyede bizim hakkımızda olumsuz bir karar alabileceğini düşünmüyorum. Biz hakkı seviyoruz hakk ise bizim onu sevdiğimizden çok daha fazlası ile bizi seviyor. Bu yüzden bendenizin korkusu yaratıklara karşı sıfırlandı. Biz nefsimizle batsak bile Allah başka bir taraftan başka bir yol açıp bizi geçiriyor ya bu Allah a karşı olan sevgimi ve sevincimi kat ve kat artırıyor ve içimde islami bir devrim gerçekleşiyor. Hayatta belkide daha alamayacağım mutluluğu bu yaşatıyor bana.Bu mutluluğa servet ödenir bu mutluluğa bütün sermaye heba edilebilir. Bu ayrı bir tat ve lezzet. Belki bu lezzet kişiden kişiye değişir ama bendeniz varlığıma bana ben değersiz varlığa karşı cevap veren hakkın karşısında bu değerli hazineye maruf olduğum zaman kendimi bir şey zannediyorum ve acayip bir hal ile mutlu oluyorum.

YAZARI=BAHADIR ÇAKIR                    O ADAM SENSİN...

Doğru Söyleyeni Dokuz Köyden Kovarlar (İnsan sosyal bir varlıktır)

İnsan sosyal bir varlıktır bunun akabinde beliren ise kendini kendi düşüncesine kayın bulduğu bir topluluğun içinde görebilme cabası yatar. O topluluğun içinde insanın sosyal ihtiyaçlarının bir kısmını giderebilmesi lazım bu sosyal ihtiyaçları belli bir çerçeve de gerçekleştiremez ise alternatif gördüğü başka bir sosyal çevreye doğru kayma yaşanır. Bendeniz felsefeye ilgili biri olduğum için felsefenin en yakın alt dalları olan sosyoloji, psikoloji,mantık gibi alanlarında da az çok bilgim var.Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Biz doğru bildiğimizi haykıralım da varsın kovsunlar önemi yok.... (Yazarı=Bahadır Çakır)

13 Ekim 2014 Pazartesi

(EL CİN)Cinleri Bir De Böyle Okuyalım( Sen Beni Benden Hiç Dinlemedin Ki Dostum)

8   En eski asırlardan beridir katiplerin göklerdeki bilinmeyen şeylerle irtibat halinde olduğu söylene gelmekteydi. Öyle ki şairlerin, katiplerin bir yerden bir şey aldığı bir yerden gelen bir veri olduğu düşünülmektedir. Buna hatta ilham derler. İlham....
     Büyücü,sair,kain,cinlenmiş cinlerin istilasına uğramış mecnun. Peri iham perisi. Bütün şairlerin perisi vardır.
      Peygamberlere Melek gelir, şairlere peri gelir, mecnunlara zavallı mecnunlara cinler gelir. Cinnet geçirmek cinlerin istilasına uğrayan mecnunlardır. Mecnun Kur'an terminolojisinde  deli demektir. Tabi bu terimin anlamı daha sonra İslam kültüründe değişmiştir. Kötü bir anlam ifade ederken daha pozitif bir anlama bürünmüştür.
      Ama niçin şairlere cin,peri geliyor ve ilham veriyor? Çünkü şair bazen tutturur bazen tutturamaz. Cinlerin getirdiği şeyler her zaman için doğru sonucu vermez çünkü de ondan. Bazen isabet ettirir bazen isabet  ettiremez. Bugünün medyumları da bazen tutturuyorlar bazen sapıtıyorlar. Onların beslendiği kaynakta bellidir. Yani cinler.
       Cin,peri,Melekten söz edebilmemiz için bir aracıdan söz ediyor olmamız gerekir. Bir şey getiriyor olması gerekir. İlham vahiy vesaire gibi..
         Yani kahinlere,büyücülere,şairlere vesaire gökyüzünden bilgi alması lazım semanın üstünden bir veri alması gerekir ki bu işleri icra edebilsin. Semanın üstünden bilgi alabilmesi içinde görünmeyen varlıkların ona o bilgiyi getirmesi gerekir.
            Kahinlerin kehanetinin,büyücü ise sihrinin,şair ise şiirinin kökeninde bu göze görünmeyen yabancı elçiler,aracılar var demektir.Peygamberler söz konusu olduğunda melekten söz edilir. Kur'andaki anlamı ile ruhun emin. Emin olunmuş ruh...Cebrail'e emin olunmuş ruh şeklinde bahsi geçer ayetlerde...
              Arapların peygamberimize(s.a.v) sana bu vahiy i cinler getiriyor iddiasına Kur'an cinler getirmiyor demiştir neden büyücü büyü yapar bazen tutar bazen tutmaz şair bazen saçmalar bazen isabet ettirir.
               O yüzden bu bilgiyi getiren bildiğiniz cinlerden değil peki ne ? Tanrının özel elçisi olan bir melek getiriyor cebrail....
                  Cebrail de yalan olmaz dolan olmaz o Tanrının sözcüklerini bizzat her hangi bir bozulmaya maruz bırakmadan direkt olarak iletiyor.
            Biz şuanda bir tartışma yaşasak Kur'an ın tek harfinin bile peygamberimize geldiği gibi bize ulaştığını hiç bozulmadığı üzerine tartışabiliriz ancak. Ama o dönemde böyle bir tartışma söz konusu olmazdı. O dönemin tartışması peygamberimize söylenen ya Kur'an gökten sana inene kadar ki süreç de bir numara oluyorsa gökte bir numara dönüyor ise şeklinde olmuştur. Kur'an ayetlerini getiren elçinin gökten peygamberimiz s.a.v e doğru ayetleri getirebilmesi için güvenilir bir elçi olması gerekir o dönemin tartışılan konularından biri bu olmuştur.
        O yüzden Kur'an teminat verir okuyucularına Allah dan vahyedilen aynen ulaşmıştır. Bu sürecin güvenilir bir süreç olduğu hep teminat altına alınmıştır. Örneğin şu ayeti yanlış anlarız.

İnnâ nahnu nezzelnez zikre ve innâ lehu le hâfizûn(hâfizûne).HİCR SURESİ 9. AYET

Muhakkak ki zikri (Kur'ân-ı Kerim'i), Biz indirdik. O'nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz.

     Bu ayete şöyle mana verirler  ki Kur'an 15 asırdır bozulmaya uğramamıştır. Bu mana yanlıştır. Hata şudur. Ayetin kastettiği süreç yanlış anlaşılır. Peygemberden bize kadarki olan sürecten bahsetmiyor ayet. Tam tersine Allah'tan peygamber e kadar ki süreç de ki işlemden bahsediyor.

      Yani bizim ile peygamber arasındaki aşama ile ilgili değildir. Zikri biz indirdik onu koruyup ulaştıracak olanda biziz şeklinde teminat verilmektedir. Yani Allah ile Peygamber arasındaki aşamadan söz edilmektedir.

      Peki o dönemin arapları neden şüphe ediyorlardı? Şüphe ediyorlardı çünkü o dönem araplarını incelediğimiz zaman bir Allah inancı var ve yanlışlık olarak bu Allah a putlarla ulaşmaya çalışıyorlardı. Allah onların inancına göre bir kürsüde oturuyordu. Kur'an da çok farklı şeyler söylemiyordu. Kur'an ın anlatımı ile meal babında yazacak olursak. Allah arşın kürsüsünde oturur. Ve bu arşı 8 melek taşır bu meleklere hameleyi arş melekleri denir. Bu meleklerden dört tanesi çok büyük ve güçlü olan bildiğimiz meleklerdir. Mikail,cebrail,israfil, azrail. ve bu meleklerin dört farklı yüzü vardır. Vesaire gibi ayrıtılar hadislerle vesaire ulaşılabilir.
       Yani o dönem araplarının aşikar oldukları şeyleri Kur'an düzeltme yaparak anlatıyordu. O yüzden bilinen kendi inançlarının doğruluğundan şüphe etmedikleri için kendi inançlarının üzerine katkı yapılarak sunulduğunu düşünüyorlardı.
       Halbuki o dönem belki mümkün değil ama Kur'an hakikatleri Mısır pramitlerinin duvarlarında da resmedilmişti. Bu meleklerin başları ve bedenleri hiyaroglif yazılarıyla örtüşmektedir. Dünya nın bir çok yerindeki inançların içinden bir parça Kur'an da bulmak mümkündür. Çünkü tam tersine insanlar hakikati saptırıp içine başka şeyler katmışlardır. Kur'an geçmişi reddetmez. Kendinden önceki kitapları ve peygamberleri reddetmez. Tam tersine onaylar. Fakat onların insanlar tarafından kar amacı ile bozulduğunu ve değiştirildiğini söyler. Allah ın bir dini vardır ve bu hak din sürekli insanlar tarafından bozulmaya uğratılmıştır. O yüzden Allah bu bozulan dini sürekli peygamberler vasıtası ile güncellemiştir.
   
       
      Melekle cin aynı şeydir bunu anlatacaktım fakat yazı bir anda başka bir boyuta kaydı. Neyse onuda daha sonra anlatırız. Çünkü karışıyor. Cinin iyi olanına melek kötü olanına ise cin denir. Şeytanda bir melekti doğrudur fakat o nar olmuş ateşe yaklaşmış kızarmış olduğu için meleklikten çıkıp cin olmuştur ve cin taifesinin başına geçmiştir. Cin kelime manası olarak bilinmeyen yabancı anlamında kullanılır. Bilinmeyen cisimlere ne denir Ufo...
   
       Adamın biri yolda giderken şeytana rastlar şeytan adama ben şeytan der. Adam seni çok kötü bir şekilde resmediyorlardı ama sen resimlerde resmedilen şeytanlara benzemiyorsun ne kadar güzelmişsin der. Şeytan da adama derki ''Sen hiç beni benden dinlemedin ki dostum der.''

    Tabi bu işin latife kısmı onu ondan dinlersen işin kötü. Şeytan çirkin olsaydı kendine çekebilir miydi ki insanları?

YAZARI = BAHADIR ÇAKIR                       O ADAM SENSİN...

7 Ekim 2014 Salı

Sebahattin Ali Bir Şiirinde

Sebahattin Ali, bir şiirinde Mustafa kemal'i eleştirdiği gerekçesiyle Sinop Cezaevine atılır. Burada hiç göremediği halde her dün duyduğu dalgaların sesine bir şiir yazar.
Gün geçer ve Sebahattin Ali hayata gözlerini yumar. Ölümünden yıllar sonra bir Kemalist gelir ve Mustafa Kemal'i eleştirdiği için hapis yatan bu adamın o şiirini besteleyerek, kendisini ünlü yapan o meşhur şarkıya dönüştürür.
O Kemalist Edip Akbayramdır...
Sebahattin Ali'nin o meşhur şiiri ise:
Dışarıda deli dalgalar
Gelir duvarları yalar
Beni bu sesler oyalar
Aldırma gönül aldırma!
Bir kemalist, kemal'i hiç sevmeyen birinin şiiriyle meşhur olabilir bu ülkede. Böyle bir ülkedir Türkiye...

2 Ekim 2014 Perşembe

Öyle Ateistlerin Dediği Gibi Değil

Bir evliyanın kitabında okumuştum söz aklıma tam gelmedi bir çiçeğin olması için baharın olması bir baharın olması için bir dünyanın olması gerektiği gibi bir cümleydi bendeniz şimdi o aklıma tam gelmeyen cümleyi biraz değiştirerek yazacağım. Bir çiçeğin olması için bütün kainatın olması gerektiği gibi olması gerekir. Ve yahut bir bakterinin olması için bütün kainatın şuan olduğu gibi olması gerekir. Öyle ateistlerin dediği gibi varlığımız tesadüflere dayandırılamaz. Çünkü varlığımız tesadüflere dayandırılamayacak kadar zincirleme oluşuma sahip.
     Ateistler diyor ki: Tesadüfen oluştuk. Madde bizi var etti. Ve yahut kimisi de bilim henüz nasıl oluştuğumuzu açıklayamadı bir gün açıkladığı zaman söylerim. Buna benzer cümleler.
     Ateist olmayı nasıl beceriyorlar anlayamadım doğrusu. Çiçek her şeyi anlatıyor yahut elma yahut elinde yediğin üzüm her şeyi anlatıyor. Yahut fırında şuanda pişirdiğin tavuk her şeyi anlatıyor.
       Uzayın başka bir diyarında başka bir gezegeninde dünyanın aynısı var olabilir. Bu Allah'ın var olmadığını göstermez ki....Uzayın başka bir coğrafyasında bizden başka canlılar olabilir olabilir değil hatta var zaten. Cinler biz insan oğlu yeryüzüne indirildiğinde onlar göklere kaldırıldığı en eski velilerimizin kitaplarında yazıyor. Onlarda Kur'an ın tefsirini yaparak bu bilgilere ulaşmışlardır. Ve yahut hadislerle her neyse bir şekilde islami yollarla bu bilgiler yazılmış. Ve bizden günümüzden yaklaşık 500 sene önceki alimlerimizin,velilerimizin kitaplarında var. Bilgi benim için kadimliği nisbetinde değer kazanır. Ne kadar kadim ise o kadar değerlidir.
     Tesla olmasaydı elektirik alternetif akımla ilgili olduğumuz bu safhada olur muyduk. Tesla da onu yetiştiren hocalar olmasaydı olmazdı. Bu bu şekilde kadimliğe doğru gider.
      Müslüman olmayan bilim adamları ne olacak cehenneme atılacak ne olacak. Bununla ilgili kesin hüküm var. Allah hükmünden asla geri  dönmez. Müslüman olarak ölmeyen tüm insanlar cehenneme atılcağını bildiren bir ayet var. Tersini söyleyenlerin İslam ile alakası yoktur. Fakat hadisi şerifte bildirildiğine göre Müslüman olmadan ölmüş olan iyi insanların iyilikleri cehennem ateşi ile aralarında duvar set olmasına sebep olacağına dair bildirim vardır. İlim adamlarının ilimleri cehennemdeki ateş ile aralarında set oluşturur.
       Kur'an ın içinde yer alan bilgiler en kadim bilgilerdir. Kur'an 1400 senelik bir kadimlik sınırı içinde yer almaz zira çok daha eskiye derine dayanır. Yazılışı 1400 yıllık gibi yeni olabilir ama Hazreti ademe kadar dayanır hatta daha eskiye gider. O yüzden Kur'an elimizdeki en kadim kitaptır.
      Ümmeti Muhammed kendinden önceki yaşamış olan diğer kavimlerin de şahitliğini yapacak ahirette.... Bunu anlatan hadis ya da ayet var. Büyük olasılık ayet var...
      Nasıl biz kendimizden önce yaşamış olan bir millet hakkında şahitlik yapacağız. Bilmediğimiz bir şey hakkında şahitlik yapabilir miyiz. Demek ki biliyoruz. Tabi bilik Kur'an ı kerimde yazıyor ya....Hadis kitaplarında ayrıntısı yazıyor. Velilerimizin kitaplarında daha ayrıntılı yazıyor...
        Sonuç olarak ateistler nasıl ateist oluyor beynim almıyor. O kadar çok delil var ki .......Soruya bak Allah bizi neden bu kadar büyük bir alemin içine küçücük bir noktanın içine hapsetti? Sanatının inceliğini kendi acziyetini gör diye seni iğnenin uçu bile olamayacak kadar küçük bir dünyaya hapsetti..Hatta o iğne uçu bile olamayacak dünyanın içinde bizi var ettii ve bizimde içimizde gözle görünmesi mümkün olmayan iğnenin ucundan bile küçük canlılar yarattı. Onlarında ayrı ayrı alemleri var.
      İkinci soru Allah benim kötü olacağımı biliyordu da beni niye yarattı? Şeytanında kötülük yapacağını biliyordu ama yarattı. Şeytan olmasaydı biz olmazdık. Sen kötü olmasaydın bir çok şuan olduğu gibi olmayacaktı. Senin kötü ya da iyi olman seni ilgilendirir. Şeytanında kötü ya da iyi olması onu ilgilendirir. Senin şuan kötü ya da iyi olman hakkında yorum yapamayız çünkü henüz sen istikametini belirlemedin. Şeytan yani kötü cin taifesinin başkanı o yolunu belirledi soruya onun üzerinden cevap vermeye çalışalım...
        Şeytan aynı insanlar gibi sınırlı bir irade sahibidir. Allah onun ademe secde etmeyeceğini kendi metaryalinin daha üstün olduğunu savunacağını biliyordu. Onun şeytan olacağını biliyordu. Biliyordu da neden yarattı ? Ve böyle bir düzen kurdu? bu soru derinlemesine düşünüldüğünde Allah neden bizi yarattı soruna gelir en son geleceği nokta budur.
      Allah sevdiği için yarattı. Neyi sevdi nicin sevdi ne zaman sevdi gibi sorular caçma olur çünkü Allah katında bir zaman yok. Bırak Allah katını farklı gezegenlerde bile zamanlar farklı akıyor. Örneğin güneş sistemimizdeki her şeyin oranını artılılmış hayali bir sistem düşünelim ve bu sitemin güneşi güneşimizden milyon kat büyük olsun dünya da aynı oaranda dünyamızdan milyon kat büyük olsun diğer gezegenler de aynı nisbette milyonkat daha büyük olsunlar o halde orada bir gün bizim şuanki günümüzden milyon kat daha büyük olur. Zaman orada milyon kat daha yavaş geçer. Büyük yıldızların etrafında zaman yavaşlar.
       Bu bir astronomi kanunu fizik kanunu. Allah'ın katında zamanın olmaması çok normal o halde sevdi.
         Şeytan a Allah bir irade verdi ona seçme hakkı verdi. Şeytanın iradesi sınırlı irade Allah ın iradesi sonsuz irade. Sınırlı da olsa ona verdiği değerden dolayı ona bir irade verdi ve seçme hakkı var. İyi ya da kötü o yolunu seçti . Kötülük ve rolünü oynuyor kıyamete kadar da o rolü oynayacak. Şeytan adrenelin tutkunu zannedersem benden daha adrenelin tutkunu olduğu kesin ateşe oynuyor.
      Üçüncü soru = Allah istese idi şeytanın iyi olmasını sağlayamaz mıydı? Sağlayabilirdi ama gereksiz bir şey olurdu. Şeytana bir irade verilmiş onun iradesine elinde olan tarafa karışmak ona müdahale etmek ona değer verilim ona verilen iradeye karşı yanlış bir tavır olur. Ama yine de ikaz almıştır.
       Bunlar düşünüldğünde çıkış noktası aynı yere geliyor. Allah'ın luzumsuz işi olmaz. Şeytan olmasaydı yani ibris denilen cin şeytan olmasa idi. Adem yasak elmayı yemeyecek ve biz insan oğlu dünyaya düşmyecek ve dünyada biz insanlar diye bir mahluk türemeyecekti. Her oluş bir sebebe bağlı. Kötülük olmasa idi iyilik diye bir kavram da olmazdı. Kainatta her şey Allah dışında her şeyin bir zıddı var.
        Şuanki oluşta aklın duracağı aklın çalışmaycağı kadar sanat var. Yaratıcının üstün sanatı her yanı kaplamış durumda biz ise çok küçük bir noktadan bir pencere açmış hayretle izliyoruz.
          Her sorunun cevabı olmaz içinde yaşa.
          Bana sorulacak olursa olağan gibi olan her durum bir mucize hayret verici . Bakmak ve görmek bunlar farklı şeyler ya da bir her durma olağan bakanlardan daha farklı bakıyoruz.
         Yaz yaz bitmez uykulu bir kafa ile sorulara tam tekbir cevap verdiğimi de sanmıyorum. Ama bir çıkış noktası var en azından. Çıkarmasa da batırmaz gemiyi...
           
     YAZARI = BAHADIR ÇAKIR                   O ADAM SENSİN..

1 Ekim 2014 Çarşamba

Kendimiz Olduğumuz Zaman Başaracağız (Millileşmek)

    Tarihimiz şanlı ve Avrupa'ya tokat atmakla geçtiği için bu milletin tarihi bağlarını, tarihten almış olduğu kuvveti düşürmek için tarihimizi itibarsızlaştırma çalışmaları başlattılar. Yeni bir oluşum değil fakat son 10 yıldır dizi ve filim ile bu daha da şiddetlendi. Muhteşem Yüzyıl isimli dizi de bunun bir göstergesidir.
    İzlediğimiz dizilerin çoğu türlü entrikalarla doludur. Özellikle bizi yanıltan yanı hep şu olmuştur. Övgüyle bizi içlerine çekip doğru söylediklerini zanetmemizi sağlamışlardır. Padişahlarımızı örneğin Kanuni Sultan Süleyman ı övüyorlar övüyorlar sonra araya öyle bir fitne koyuyorlar ki düşüncemiz bir anda şu şekle dönüyor ulan ben bile yapmam yaptığını koskoca padişahın yaptığına bak be şekline dönüşüyor.
      Koskoca padişah koskoca cihan padişahı oğlunu boğdurdu. Vay be ....İşte biz böyle kandırılıyoruz. Koskoca padişah bir şey bilmese canından bir parça olan oğlunu asmaz idi. Bunu düşündürtdürmüyorlar.Nasıl düşünmemizi istiyorlarsa öyle düşünmemizi sağlıyorlar. Padişahı hatalı konuma düşürüp gözümüzde itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.
        Şehzade Mustafa bir isyan çıkarıp binlerce kişinin ölmesine sebep olsa idi o vakitte kanuni sultan süleymenı ileriyi görememekle suçlamış olacaktık. Bir şehzade kendi adına tura bastırıyor ve hala padişahlık iddia etmediğini savunanlar var. Kanuni sultan süleyman basit bir padişah değil gerçek ile yalanı uydurmayı bir birinden ayırt edebilecek bir padişah. Şehülislamdan fetvayı almış gereken tüm bilgileri toplamış ve en son katline karar verilmiştir. Gelecekteki tehlikeyi önlemek için oğlundan bile vazgeçen bir padişah olduğu için Kanuni büyük bir cihan padişahıdır. Hiç bir dizi onu itibarsızlaştıramaz. Bugünün kafasıyla geçmişe bakanlar hep yanıldılar. Tarih içinde bulunulan şartlar dikkate alınarak araştırılır.
       Osmanlı başlı başına bir din devleti idi. Yani kuruluşundan itibaren İslam dininden kuvvetle itibar kazanıyordu. O yüzden Osmanlının eserleri bizi aslımıza yaklaştıracağı için batı bu bağlarla aramızı kopardı. Bunu başardılar. Neye uğradığımızı biz bile anlayamadık. Osmanlı devşirme usülü ile batıyı kendi çocukları ile zaptediyordu batıda benzeri bir oyunu bize en sonunda oynadı. Ve o en son şamarın etkisinden yaklaşık 100 yıl geçmesine rağmen uyanabilmiş değiliz.
      Devletimiz yine de büyük bir devlet yine de güçlüyüz. Henüz istenilen gücü yakalayamamış olsak bile dosta düşmana karşı güçlüyüz demek en doğrusudur. Özellikle binlerce milyonlarca kişinin karşısında konuşan kişiler devletinin alçak yanını göstermemeli. Alçak yanımızı eller bilmesin. Biz burada biz bizeyiz o yüzden bırakın gerçekleri konuşalım.
     Daha yeni yeni kendi milli teknolojimizle silah üretmeye başladık daha yeni yeni millileşmeye başladık. Hakiki milliliği zamanla kazanacağız. Kendi milli hukuk sitemimize geçtiğimizde kavuşacağız. Silah teknolojisinde millileştiğimiz gibi diğer alanlarda da son sürat millileitiğimizde önümüzde hiç bir güç duramayacaktır. Bu bir süreçtir ve başladı.  İdare hukukumuz neden fıransız olsun? Medeni hukukumuz neden İsviçre olsun? Tam bir millileşme yaşadığımızda kendimiz olmayı başarabilirsek o vakit gerçek bir başarı kazanacağız.    

   YAZARI= BAHADIR ÇAKIR                              O ADAM SENSİN...