''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA
Kaynağımız belli bir yazan var bir de yazdıran var. Hatta ukalalık yapmayalım yazanı ortadan çıkaralım sadece yazdıran var. Yazana bakma yazdırana bak.
İsterim ki bütün bu yazıların çıkış noktası nedir açıklayayım. Onu övmek onu yüceltmek tek gayem ve tek amacım olur. Aslında yazar iken övüyorum da. Bizim esin kaynağımız şudur ben şu kaynaktan besleniyorum demeyi çok ama çok isterim ama söyletmiyorlar. Gurur, kibir ve ya başka şeylerle alakalı değil. Yazılanların bir ahengi var bir amacı var. Bilemediğim bir şeylere hizmet ettiğini düşünüyorum. Bu yazıların çıkış kaynağı her hafta sohbetine gittiğimiz çok değer verdiğim tasavvuf hocam. Lakin bu yazılar aynen çıktığı gibi bire bir aynısı değil. Hocamın şöyle bir özelliği var. Kullandığı sözcükler doğuruyor. Sadece bir sohbette söyledikleri ile senelerce yazı yazabilirsiniz. Hatta hiç konuşmasa sadece yanına gitseniz dizinin dibine otursanız haline bakıp senelerce yazabilirsiniz. Öyle bir özelliği var.
Ve düşünüyorum ki sözlerini kasede çeksem ve öyle bir yol izlesem farz edelim böyle yapsam kimse hiç bir şey anlamaz. Ve ya anlar anlatılmak istenenin tam tersi manalar hatta belki din dışı şeyler anlayabilirler. Yani anlatmaya çalıştığım şu hocamız konuşur iken sanki başka şeyler de konuşuyor. Haller konuşuyor,diller konuşuyor, kalpler konuşuyor vesaire. Bunlar konuştuğu için sıradan sözcükler ulvi bir makama çıkıyor. Ve biz sözcükleri değil oradan bir şeyler koparıyoruz. Ve bu kopardığımız şeyleri olduğu gibi bire bir aynen aldığımız gibi aktarmıyoruz. Ne yapıyorum yanlış ve ya doğru onun üzerinde bir işlem yapıyorum. Sözcüklerin makamını aşağı indiriyorum. Özetlemek gerekirse. Yani şöyle sohbetteki herkes algılama gücü kadar emer. Benim emiş gücüme bağlı olarak sözcüklerin makamı zaten bir düşüş yaşıyor. Sonra onlara bir düşüş daha yaşatıyorum. Düşürme oranım duruma göre değişiyor.
Bu kadar izahattan sonra hocamın adını duyurmama sebebim şöyle açıklanabilir. Kullandığım sözcüklerin kalitesi ilk çıkışa itibaren çok çok düşük. İsim versem hocamın sohbetlerinden almış olduğum feyizle bu yazılar yazılıyor desem. Hocamın itibarını sarsarım korkusu ile bunu yapamam. Benim adım geçsin ben yazılarımın arkasındayım. Mantıki analizlerini yapıyorum. İnşallah hatalı değildir. İçlerinde hatalı olan var ise biz hataları düzeltiriz. Sonuçta yazdığımız yazılar sadece yazıldığı gün okunmuyor. Tekrar tekrar okunuyor. Süresi doldu zamanı geçti bayatladı değil yani.
Bizim hocamızın sohbetleri formüllerle dolu bu formülleri alıyorum kopyala yapıştır başka konu ile alakalı bir noktaya yapıştır. Doğru sonucu veriyor. Denedim veriyor. Her söz kendi makamında doğrudur. İzah babında ayrımlar şunlar bunlar olur ama ana hatları ile değerlendirildiğinde yazılarda genel itibari ile hatalı olduğunu zannetmiyorum. Yazılarımda iniş ve çıkışlar var. Yukarı makamda söylenmiş sözler var aşağı makamda söylenmiş sözler var. Allah karşısında kul acizdir.
Hazreti Mevlana diyor ki''Ey Gönül !Şimdi sorarım sana, hangi Aşk daha büyüktür..? Anlatılarak dile düşen mi, anlatılmayıp yürek deşen mi?'' (Hazreti Mevlana)
Bence anlatılmayıp yürek deşen daha büyüktür. Hocamın adını niye vereyim. Bir gün gelecek bir mevkiye geleceğiz Allah nasip eder ise o zaman herkes duyacak hocamın adını.
Bir gün bir arkadaş ile muhabbet ediyoruz. Konu benim alanıma girdi. Takır takır başladım konuşmaya. Tabi bilmiyordum arkadaş da başka bir cemaate takılıp orada sohbetler dinlermiş o sohbetlerden duyduklarını anlatırmış lakin biz işin doğrusunu eğrisini sözlerin asıl ne ifade ettiğini anlatmaya başlayınca. Durdu ve şunu söyledi. Sen çok derinden giriyorsun.Hak ile batılı öyle bir ayırıyorsun ki tere yağından kıl çeker gibi. Seni dinleyince hata da olduğumu farkkettim. Benim dinlediğim hocalar senin gibi derin, ince anlatamıyorlar. Sen benim dinlediğim hocalardan üstünsün. Bunu görmüş. Duygu ve düşünceleri buydu. Hemen duruma girdim kaynak ben değilim. Benim tasavvuf hocam var. Asıl kaynak odur. Biz sadece o kaynaktan çıkan bir ışık ışınıyız. Sen ışık ışınına bu kadar iltifat ediyorsan kaynak ile karşı karşıya kalsan acep ne olur? Gel davet ettim. Bir çekimserlik falan filan seninle muhabbet etsem daha iyi. İyi tamam olur dedim ne yapacaksın daha. Akıllı adam kaynağı arar. Hakikati arar. Böyle yüklensek adamı hep kaybedeceksin. Bizi tercih etmesinin sebebini de tahmin edebiliyorum da buraya yazmayalım daha.
İnsanlar üzerinde tesir edip etmediği mi bilmeden ben hocamın adını vermem kardeşim...O bir cevher o bir mücevher...Başka bir irfan kardeşimin dediği gibi. Hazineyi nasıl saklıyor isen onu da öyle sakla diyor. Bilinmesi gerekenleri paylaşırız. Ama hazinemize laf söyletmeyiz. Söyleyenin dilini koparırız. Başıma bela almıyayım diyen kendi yoluna gitsin. Kimseyi yolundan çevirmedik. Her koyun kendi bacağından asılır.
Allah'ın izni ile onun lütuf- u keremi ile olmazlar olur. Onun ihsanı bol. Ringe doğru zamanda doğru bir çalışma ile tam hazırlıklı bir anda çıkmak için kendimize ayar vermeye çalıyoruz. Tam hazırlıklı olmak önemli fakat ondan daha önemlisi ringe doğru zamanda çıkmak. Zamanlamayı doğru yapmak çok çok önemli...ALLAH'IN DİLEDİĞİ OLUR....GİZLİ ŞİRK YAPMAYAYIM DİYEN ADAM ALLAH'IN VERDİĞİ İHSAN ETTİĞİ HER ŞEYE RAZI OLUR. KARA DOLUYA SELE GÜNEŞE YAZA KIŞA HER ŞEYE RAZI OLUR RIZA GÖSTERİR. BU DA NEREDEN ÇIKTI DEMEZ. İsyan edenlerden olmayız inşallah.
BAHADIR ÇAKIR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder