Evrende hiçbir şey tesadüf değildir.Buradaysanız burada olmanız gerektiği içindir.
27 Mayıs 2013 Pazartesi
AVRUPA'NIN NESİ VAR?
Gece olmuş ortalık farkında değilim odanın penceresinden dışarı baktığımda anladım karanlığın ortalığı kapladığını...Geceler gündüzleri gündüzler geceleri takip ediyor.Günler akıp gidiyor tıpkı akıp giden su gibi.Zaman durmuyor dursa zaten zaman olmazdı.Durmuş bir zaman hayal edebilir misin?Tüm bunları düşünürken açık olan odamın balkon kapısından esen serin rüzgarla tenim rahatlıyor.Anlaşılan buradan sonraki kısım başlangıcı kurtaracak ve güzelleşerek devam edecek...Bu şekilde roman havasına doğru akıp giderken birden duraksamak geldi içimden...Çünkü romanları çocukken okurdum..Masalları halen okuyorum...Osmanlıda roman gelişmemiş çünkü ecdadın romanla kaybedecek vakti yoktu daha mühim konularda çağların ilerisinde yazmışlar.Romanların insanlara pek fazla bir şey kazandırdığını da düşünmüyorum açıkçası.Avrupa da roman gelişmiş bizimkiler de romana adım atmışlar halbuki roman zaman kaybından başka bir şey değil.Kar ve rant amaçlı yazılan yazılar.Osmanlı da öyle miydi?Elbette ki hayır öyle değildi küçük istisnalar dışında bütün yazarlar rant amacı gütmeden yazarlardı.Avrupa mı bu özenilip durulan Avrupa'nın nesi var ki?Avrupa'nın ne Fuzuli'si ne Baki'si,ne Galib'i var.Itrı'si ve Sinan'ı olmadığı gibi.Avrupa kültürü cihanşümul saltanatını reklama borçlu.Biz mi yönünü tamamen batıya çevirmiş geçmişiyle bağları kopmuş, batıdan çaldıklarıyla ilerlemeye çalışan zavallı bir toplumuz.Dışardan kendimize baksak bakabilsek halimize ağlar mıyız güler miyiz bilemiyorum.Kapital isimli kitabı okumakla kendini kapitalist zanneden,marx okumakla kendini sosyalist zanneden bir garip insanlarız.Üstelik padişahına laf etseler gıkı çıkmayan fakat marx'a laf atılınca kavga edebilen bir toplum haline döndük.12 yaşında kapital isimli kitapla tanıştım marx'ı lenin'i satalin'i çok okudum.14 yaşına kadar kafam karışık yaşadım.Sürekli gitgeller içindeydim.Marx okumak bende güçlü bir sorgulama yeteneği oluşturmuştu.Din kültürü derslerinde hocalarıma içinden çıkamadıkları donup kaldıkları sorular yöneltir olmuştum.Ama bu çok uzun sürmedi çünkü sürekli bir arayış içindeydim.Marx ve diğerleri beni bencilleğe itiyordu ben merkezli bir dünya kurmuştum.Bu egomu tatmin etmiyordu dahası hayvanlaşıyordum.Din kültürü hocam bir derste Peygamberimizle ilgili bir menkıbe anlattı.Öyle güzel anlattı ki dilerseniz sizlerle o menkıbeyi paylaşmak istiyorum.
Ebu Zer isimli bir sahabe Bilal'i Habeşi'yi ''kara kadının oğlu''diyerek aşağılamış.Bu durum peygamberimizin kulağına gitmiş.Önce Bilal'i dinlemiş.Sonra Ebu Zer gelince Peygamberimiz duyduklarım doğrumu ya Ebu Zer demiş.Ebu Zer ise doğrulamış. Bilâl-i Habeşî’yi tahkîr eden Ebû Zer el-Gıfârî’ye:
“–Ey Ebû Zer! Gerçekten sen, hâlâ kendisinde câhiliye âdeti bulunan bir kimse imişsin!”buyurmuştur. (Buhârî, Îmân 22, Itk 15; Müslim, Eymân 40)
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bu ihtârı üzerine Ebû Zer -radıyallâhu anh- başını eşiğe koymuş:
“–Yâ Bilâl! Sen ayağınla başımın üzerine basıp geçmedikçe onu yerden kaldırmam!..” diyerek yapmış olduğu nezâketsizliği affettirebilmek için bu şekilde bir telâfî cihetine gitmiştir…
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, nezâketleri sebebiyle misafirlerine bizzat kendileri hizmet ve ikrâm ederlerdi. (Beyhakî, Şuab, VI, 518, VII, 436)
Bu olaydan çok ders çıkarılacak yerler var fakat o gün bende ışık çaktıran kısmı peygamberimizin iki tarafı da dinleyerek karar vermesi idi.İki tarafı da dinlemek hayatımızda sürekli atladığımız mühim bir nokta...Bu fikir bende kendi kaynaklarımıza yönelme daha fazla kendimizi anlamaya yöneltti ve şu ortaya çıktı dışarıda anlatılanlarla gördüklerim çok farklıydı.İslam Materyalist Felsefeyi saniyede ayaklarını yerden kesiyordu.Her şey İslam'daymış fakat bizlerin habersiz bir şekilde yaşadığını farkettim.İslam bir güneş imiş fakat biz farkında olmadan bu dünyadan göçüp gitmekte varmış.17 yaşımda tasavvufla tanıştım gösterilmeye çalışılanın ve anlatılandan çok farklı yaşamayan bilemez bimeyenlerin konuşmas ıda yakışa kalmaz.Tassavvuf'un kadiri ve nakşi kolundan halen eğitim alıyorum.Tasavvuf dinden bağımsız değil halbuki din tasavvufsuz olamaz.Tasavvufsuz din ancak tapınmaya yarar egoyu tatmin etmekten başka bir şeye yaramaz bir müddet sonra egoyu da tatmin edemez hale gelir.İslam bir tapınma dini değil,İslam yaşam dinidir.İşte o yaşanılmadan anlaşılmayacak şeylerden biride İslam'dır.Ateş kelimesi bizi yakar mı?Elbetteki yakmaz.Dilimizde söylediğimiz ateş sözcüğü bizi yakar mı?Elbetteki yakmaz.Ateşin görüntüsü bizi yakar mı?O da yakmaz fakat ateşin aslı bizi yakar değil mi?Kaç ateşten bahsettik ama ateşin aslından gerisinin ateş olmadığı kanısına vardık.Kuran'ı Kerim'in harFleri sözcükleri kuran mıdır?Hakiki kuran'a ulaşabilmek için tasavvuf'a ihtiyaç vardır.Şuanda insanların çoğu ateş yazısını ateşin aslı sanmaktadır.Bu gafletten kurtulmak için gören gözün yanında olmalıyız.Efendimizin benden sonra Velilerim devam edecek dediği velileri bulmalıyız.Gerçek din ve hakikatin bilgisine ancak bu şekilde ulaşabiliriz.Derinlik neymiş o zaman görülür.Okuyucularıma nacizane bir tavsiyem olacak ey okuyucum hiç bir zaman doyma ,aradığın her neyse iyice düşün defalarca kalbine yönel.Bizim de yanıtlayamadıklarımızı yanıtlayan biri vardır elbet...Her sorunun bir cevabı mutlaka vardır?
Fakat bu işlerde birden bire olmaz ey okuyucum.Süt çocuğuna bulgur pilavi verilebilir mi?Amaç beslemek,yetiştirmek büyütmek,iyi dahi olsa süt çocuğuna bulgur pilavı verilirse çocuğu tıkar boğabilir hatta öldürebilir.O yüzden büyüklerimiz derki hakikati bile birden bire söyleme hazmedemez O hakikat dahi olsa...Kendi blogger sayfam dahi olsa yazamadığımız çok hakikat var.Sevgili okuyucum hakikatleri bizzat yerinden öğrenin.Her insanın kendine uygun bir mürşidi kamile ihtiyacı vardır.Her insanın tasavvufla tanışması lazım.Farklı farklı tasavvuf kolları var, insanlarda farklı farklı çünkü, canın nerede rahat ederse orasıdır senin nasibin, farklılıklarımız zenginliklerimizdir.Bütün tasavvuf kollarının ana halteri aynıdır, sadece uygulamada bir takım değişiklikler vardır ,onuda şöyle izah edebiliriz.Yaramaz bir çocuğun eğitimiyle uslu bir çocuğun eğitimi aynı olmaz eğitimleri aynı olmadığı gibi hocaları da onlara özel olmalı.Eğer böyle olursa işte o yaramaz dedikleri çocuklardan ne dahiler çıkar.
Yazarı: BAHADIR ÇAKIR
22 Mayıs 2013 Çarşamba
Tasavvuf Hakkında...
Tasavvuf bakma ilmi değildir,görme ilmidir.Herkes bakar amma herkes göremez.Görmek için ilim gerekir.Örneğin herkes üçgen şekline bakar ama öklidi,pisagoru,muhteşem üçlüyü vs. göremez bunu görmek için nasıl ki geometri ilmine ihtiyaç varsa;hayatı görebilmek için,kendini görebilmek için de tasavvuf ilmine ihtiyaç vardır.Yunus Emre Hazretlerinin dediği gibi:''İLİM İLİM BİLMEKTİR,İLİM KENDİNİ BİLMEKTİR,SEN KENDİNİ BİLMEZSEN YA NİCE OKUMAKTIR.''İlim kendini bilmekse önce kendimizi bilmekle başlamalıyız.Kendini bilen kendini yaratan Rabbini de bilir ve tanır.Kendimizi tanımak dediğimiz de dış hatlarla aynadan bakmayı istirham etmiyoruz.Kendini tanımak,kendi içindeki cevheri bilmek kalbine yolculuk yapmak orada hakk ile buluşmayı kastediyoruz.ALLAH'a giden yollar dışarda değil birzatı Bizlerde dir.Allah'a giden yollar kalplerimizdir.Bir diğer deyişle HAkka giden yollar hakkın yarattığı nefisler adedincedir.Tasavvuf bu manada bizi hakka ulaştıracak olan kalplerimizi masivadan temizleme ilmidir.Bir diğer deyişle tasavvuf kalbin eğitilmesi ilmidir.Tasavvuf araçlar aracılar ilmi değildir tersine araç ve aracıların da yok olduğu bir ilimdir.''LA İLAHE İLLALLAH'' sözünün manasını idrak etmeye çalışırsak sözlerimiz daha iyi anlaşılır.La İlahe İllallah: Allah'tan başka ilah yoktur demek değildir,yalnızca Allah var başka bir şey yok ki demektir.Siz ve ben bunu idrak etmeye çalışa dururken Ruhun gıdası namazdır bedenin gıdası da spordur diyerek stada koşu yapmaya gidiyorum kendinize iyi bakın çünkü bizler Şeyh Galip Esad'ın dediği gibi:''Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen / Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen"
Beytin kısa anlamı : "Kendine iyi bak ki, âlemin özü sensin. Sen varlığın gözbebeği olan âdemsin." Kendimizi böyle bilir böyle tanırsak her şey çok daha güzel olur sanırım..
YAZARI: Bahadır Çakır
21 Mayıs 2013 Salı
Çivi Çıkar İzi Kalır
| Çivi Çıkar İzi Kalır |
| Kötü karakterli bir genç varmış. Bir gün babası ona çivilerle dolu bir torba vermiş. "Arkadaşlarınla tartışıp, kavga ettiğin her zaman bu tahtaya bir çivi çak" demiş. Genç, ilk gün tahtaya 37 çivi çakmış. Sonraki haftalarda kendi kendini kontrol etmeye çalışmış ve geçen her gün daha az çivi çakmış. Nihayet bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış. Babasına gidip söylemiş. Babası onu yeniden tahtanın önüne götürmüş. Gence "Bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahtadan bir çivi çıkar sök" demiş. Günler geçmiş. Bir gün gelmiş ki her çivi çıkarılmış. Babası ona "Aferin iyi davrandın ama bu tahtaya dikkatli bak. Çok delik var. Artık geçmişteki gibi güzel olmayacak" demiş. Arkadaşlarla tartışılıp kavga edildiği zaman kötü kelimeler söylenilir. Her kötü kelime bir yara (delik) bırakır. Arkadaşına bin defa kendisini affettiğini söyleyebilirsin, ama bu delik aynen kalacak kapanmayacak. Bir arkadaş ender bulunan bir mücevher gibidir. Seni güldürür, yüreklendirir, ihtiyaç duyduğunda sana yardımcı olur, seni dinler ve sana yüreğini açar" demiş. |
Gemileri Yakmak
Cebelitarık Boğazı'na adı verilmiştir. Arapça'da "cebel" dağ demektir. Cebel-i Târık, "Tarık'ın dağı" anlamına gelmektedir.
İspanya'daki Vizigot Krallığı'nın son kalıntılarının arasındaki karışıklık ortamında İspanyol Yahudileri ve bazı Vizigot yöneticilerinin daveti üzerineİspanya'ya 711 yılında çıkarak önemli birçok şehri fetheden komutandır.
Kuzey Afrika'da yaşayan bir Berberi ailesindendir. Kuzey Afrika'nın fethi döneminde İslam orduları komutanı Musa bin Nusayr'ın hizmetine girdi.
İspanya'daki karışıklıklardan istifade etmek isteyen Musa bin Nusayr, Tarık bin Ziyad'ı 7000 kişilik bir kuvvetle İspanya üzerine görevlendirdi. 7000 kişilik ordusu ile Cebelitarık Boğazı'nı geçen Tarık bin Ziyad İspanya'ya çıkar çıkmaz gemileri yaktırarak askerlerinin geri dönme umudunu kırdı. Askerlerine şu tarihi sözleri söyledi: “Arkanızda düşman gibi deniz, önünüzde deniz gibi düşman. Nereye kaçacaksınız? Vallahi sizin için ancak sadakat ve sabır kalmıştır. Düşmanın silahı, teçhizatı ve erzakı boldur. Sizin silah olarak ancak kılıçlarınız, erzak olarak da düşmanın elinden sahip olabileceğiniz vardır.”
Daha sonra Carteya ve Algeziras kentlerini aldıktan sonra Vizigot kralı Rodriguez'in asker toplayıp üzerine geldiğini haber alınca Musa bin Nusayr'dan yardım istedi. Gelen 5000 kişilik yardım kuvveti ile birlikte Rio Barbeta'da Rodriguez ile karşılaştı. Tarık bin Ziyad Vizigot kralını ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu başarının ardından Musa bin Nusayr da 10.000 kişilik bir kuvvetle İspanya'ya geçti. Onun başarılarını da kıskandığı için daha fazla ilerlememesini buyurdu. Ancak Tarık bin Ziyad ortamın müsait olduğunu düşünerek harekatına devam etti. Toledo'yu ele geçirdi. ArdındanKurtuba, Archidor ve Libire kentlerini ele geçirdi. Bu arada orduyla buluşan Musa bin Nusayr buyruğunu dinlemediği gerekçesiyle Tarık bin Ziyad'a askerin önünde büyük hakaretlerde bulundu ve onu kırbaçlattı. Bundan sonra İslam orduları Saragossa, Aragon, Leon kentlerini ele geçirdi.
İspanya'nın fethinden sonra Musa bin Nusayr burada bazı komutanlar ve askeri birlikler bıraktı ve Şam'a döndü. Yanında götürdüğü Tarık Bin Ziyad'ı Halife Hişam'a şikayet etti. Halife yaptığı araştırmada İspanya'nın gerçek fatihinin Tarık bin Ziyad olduğunu öğrendi onu cezalandırmadı ama ülkesine de geri göndermedi. Tarık Bin Ziyad ölümüne kadar Suriye'de yaşadı.
Kaynak: Vikipedi (internet sitesi)
Büyük Komutan Halid Bin Velid Niçin Görevden Alındı?
''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLA
Halid Bin Velid; Büyük komutan, girdiği her savaştan zaferle çıkan, savaşları başarı ile bitiren, Allah’ın Kılıcı lakabını almış, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük komutanlarından biriyken ve zaferleri devam ediyorken dönemin halifesi Hz. Ömer tarafından başkomutanlık görevinden alınıyor ve sebep olarak deniyor ki;
- İnsanlar onu gözlerinde o kadar büyüttüler ki Allah’ı bırakıp başarıyı onun elde ettiğine inanacaklarından korktum.
Ve yine Hz. Ömer diyor ki;
- Onun elde ettiği başarıların,sadece onun cesaret ve kahramanlığından kaynaklanmadığını bu başarıları ona Allah’ın nasip ettiğini, Allah’tan geldiğini, komutanla alakasının Allah’ın dilemesiyle olduğunu,bütün insanların bilmeleri ve görmeleri gerektiği için böyle hareket ettim...
Çünkü o günlerde insanlar 'Eğer Halid Bin Velid varsa savaşı kesin kazanırız, o yoksa kaybederiz' diye düşünmeye başlamışlardı.
Hz. Ömer, Halid Bin Velid’e de diyor ki;
- İnsanlar kazanılan savaşları elde edilen zaferleri senden bilip, senin sayende olduğunu sanmaktalar. Korkarım ki bu onları şirk haline sokabilir, Olur ki sen de bu zaferleri ben kazanıyorum sanarak, kibre kapılabilir, bu zaferlerin Allah’tan geldiğini unutarak şirk haline düşebilirsin. Senin için de toplum için de hayırlı olan senin bu görevden alınmandır. (Nitekim yeni komutan Ebu Ubeyde b. Cerrah döneminde de İslam orduları çok önemli zaferler kazanmış, önemli fetihlerde bulunmuştur.)
İnsanların başarılarının altında kendi zekâları, cesaretleri, dehalarının payı olabilir ama gerçek odur ki bizler olanları kişilere mal ederek; o yaptı, o etti, o olmasaydı bu işler olmazdı, onun sayesinde bu ülke bu halde diyorsak, bizler Allah’ın dilemesini bir kenara koyarak “şirk batağına” batıyor olabiliriz.
Öte yandan; komutan, yönetici, lider ve benzeri pozisyonda olanlar da gerçekleşen hizmetleri kendilerine mal ederek her şeyi ben yaptım, ben ettim, ben olmasaydım sizler uçurumdaydınız, bizler sizi ayağa kaldırdık diyerek toplumun önüne çıkıyorlarsa onlar da Allah’ın iznini ve nasibini unuttukları veya dile getirmedikleri için şirk batağına batıyor olabilirler. Üstelik Allah zamanla bu kişilerin hayırlı hizmetlerde bulunmalarına da müsaade etmeyebilir.
Unutmamalıyız ki bütün makamlar, mevkiler, zenginlikler Allah’ın çeşitli sebepler dairesinde insanlara nasip ettiği dünyalıklardır ve çok ağır imtihanlardır. Ki bu makamları Allah insanlara lütfundan mükâfat olarak mı, kahrından azap olarak mı nasip etmiştir bilemeyiz. Eğer insanlar bu nasiple haksızlığa, hırsızlığa sebep olmadan hayırlara sebep olabiliyorlarsa bu durum lütuftur, yok birilerinin hakkını yiyerek, zulmederek kendilerine ve çevrelerine çıkar sağlamaya çalışıyorlar veya buna sebep oluyorlarsa bu durum ise kahırdır ve azap sebebidir.
Kaynak: BİLİNMİYOR
BAHADIR
B ırak umutsuzluğu, yaşa aşkını doyasıya
A cıları dindir gel seni çok seven aşkına
H ayat sevdikçe güzel, sevildikçe yaşanırsa
A l sevgimi, tüm duygularım geliyor sana
D urma! Koş sevgilim senli duygulara
I şığınla aydınlansın geleceğimiz, geçmişe elveda
R esmini çizelim mutluğun doyalım aşkımıza
B ütün hayatım sendin.
A şıktım sana ölesiye.
H ayatım oldun herşeyim oldun
A llahtan duam oldun.
D eli sevdam benimsin.
I nan sensiz ben hiçim.
R azıyım ölmeye gel artık yeter..
A cıları dindir gel seni çok seven aşkına
H ayat sevdikçe güzel, sevildikçe yaşanırsa
A l sevgimi, tüm duygularım geliyor sana
D urma! Koş sevgilim senli duygulara
I şığınla aydınlansın geleceğimiz, geçmişe elveda
R esmini çizelim mutluğun doyalım aşkımıza
B ütün hayatım sendin.
A şıktım sana ölesiye.
H ayatım oldun herşeyim oldun
A llahtan duam oldun.
D eli sevdam benimsin.
I nan sensiz ben hiçim.
R azıyım ölmeye gel artık yeter..
11 Mayıs 2013 Cumartesi
İslam Dünyası Neden Batının Gerisinde?
İslam dünyası neden batının gerisinde?Evet sorumuz budur.Bu soruya bazı guruplar şöyle cevap verir:Molla kafasıyla bu kadar ilerlenir.Gerilememizin sebebi olarak İslam'ı gösterirler.İslam sanki ilerlemenin karşısında geri zihniyetlerin bir dayanağı olarak empoze ediliyor.Gerçekten durum böyle midir?Geri kalmışlığımızın sebebi İslam mıdır?Bu ve buna benzer soruların cevabını verebilmek için,batı tarihinin sayfalarına gitmek gerekiyor.Tarihin yapraklarını karıştırdığımızda karşımıza çıkan şu olacaktır.Batı batıl olan dinini aklın gerisine attığı için ilerledi biz ise Hak olan dinimizi aklın gerisine attığımız için geriledik.Bu zannederim her şeyi özetliyor fakat durumu izah babında biraz daha açacağız.Öncelikle ilerlememizin önünde İslam'ı bir engel olarak gösteren şahsiyetlere nacizane bir sorum olacak:''Hep Viyana'dan Yeşil Köye kadar gerilememizin sebebini İslam'a yüklediniz,Peki bizi Söğüt Domaniç'ten Viyana önlerine kadar götüren kudret İslam değil miydi?''Bu sorumun yanıtını versinler bende onlara İslamın bizi nasıl tekrar şahlandıracağını anlatım.İslam güneştir güneş gözlerini kapatan yalnızca kendisine gece yapar.İslamın bilimle çatışan bir tane ayeti yoktur.İslam bir olan Allah'ın yeryüzüne indirdiği tek dindir.Evet en büyük yanlışlıklardan biri de burada yapılıyor.Sanki Allah yeryüzüne İslam'dan başka din indirmiş gibi gösteriliyor.Halbuki durum hiçte böyle değildir dünyaya gönderilen ilk insan Hz.Adem'den beri dünyaya İslam'dan başka din inmemiştir.Allah yeryüzüne 124 bin tane peygamber göndererek sürekli insanların bozduğu tahrip ettiği İslam'ı düzeltmiştir.Bir olan Allah'ın bir tane dini vardır on tane değil...İlk peygamber ve son peygamber olan Hz.Muhammed s.a.v de bu Allah'ın tek dinini gerçek haliyle anlatmıştır.Hep gördüğümüz şu Peygamberimiz 40 yaşında Peygamber oldu bu bilgi yanlıştır.Şimdi soruyorum öyleyse Peygamber olmanın ölçütü vahiy almak mı?Eğer vahiy diyorsanız.Hz.İSa Peygamber 30 yaşında Vahiy aldı fakat ayette bebekken konuşup peygamber olduğunu söylüyor o zaman bu ayet iddia edilenin tersine vahyin peygamber olmada bir ölçüt olmadığını kanıtlıyor.Peygamberimiz bir hadisinde yine bu duruma şöyle açıklık getiriyor Hz.ADem toz ile toprak içindeyken ben peygamberdim.diyor.Evet bu doğrudur çünkü ilk yaratılan varlık Hz.Muhammed s.a.v dir.İslam dünyası daha doğru düzgün bir şekilde peygamberini tanıyamamış batıyı nasıl geçsin?İslam dini gerçek manada yaşandığı vakit İslama inanlarda o vakit dünyaya hükmedecektir.İslam hem ilerletir hem yükseltir.Batı yalnızca ilerler yükselemez.Batı değimiz yerin bir sınırı yok avrupa diyelim amereka diyelim onlar yanlızca ilerlerler yükselemezler.Yükselmeden ilerlemenin hiçbir manası yoktur.Yine ilerlemeden yükselmeninde manasızlığı ortadadır...
yazarı: BAHADIR ÇAKIR
yazarı: BAHADIR ÇAKIR
10 Mayıs 2013 Cuma
BAŞLIĞI BULUNAMADI SEN KOY
Bu gece üzerimde güzel bir hava var ne yapsam ne etsem diye düşünürken aklıma birden yazmak geldi.Bilgisayarın karşısına geçtim ve hazırlıksız bir şekilde yazmaya başladım işte şuanda yazıyorum.Yazının gidiş şekline göre bir sohbet havası içinde ne olursa yazmak istiyorum.Yani rüzgar nereye savurursa yönümüz orası bakalım rüzgar bu küçük yaprağı nereye atacak.Bu söylediğim son cümle bir kıvılcım yaktı bile.Acaba biz insan oğlu rüzgar bizi nereye atarsa oraya mı gidiyoruz?Rüzgarın önünde nereye gideceğini bilmeden sürüklenen bir yaprak gibi miyiz?Evet insanlar nerede bir olumsuz durum olsa onu kadere yüklüyor nerede de olumlu bir durum olursa onu kendi başarısına yüklüyor ve nedense orada kader hiç aklına gelmiyor.Bu durum her birimiz için geçerli olmasa da bendenizin görerek tespit ettiği genel geçer bir durumdur.Halbuki Allah bu duruma ayetinde açıklık getiriyor.Nisa 4)"sana gelen her iyilik allahtandir.basina gelen her fenalik ise senin kendi nefsindendir." Bendeniz bu ayeti kerime üzerinde biraz daha durmak istiyorum ayetlerin yanlış yorumlanmasından dolayıda çok bizarım.Allah bize zulmetmez yoktur böyle bir sıfatı fakat biz kendi kendimize ceza çektiririz.İnsanda sürekli iyilik üreten bir ruh vardır.Hatta ayeti kerime de ruh hakkında şöyle der:İsra 85(Bir de sana ruhtan soruyorlar. De ki: «Ruh Rabbimin emrindendir. Size ise pek az bilgi verilmiştir.»)Şimdi soru:''Bizim içimizde rabbinin emrinde olan bir ruh olduğu halde niçin rabbin emirlerine ters geliyoruz?İlk baş bakıldığında kendime zor bir soru doğrultmuş olsamda cevab çok basittir.Yine içimizde Ruhun karşısında ona karşı zayıf bir durumda olması gereken bir nefis vardır.Nefis ruhun karşısında güçlendiği zamanlarda Rabbimize ters fiiller işlememize neden olur.Asıl soru şu eğer kaderde Allah yazdığı için biz onu yaşıyorsak bizim ne suçumuz var?Soru kadere girdiği için çoğu kendini islama bağımlı gösterenler bu soru karşısında donup kalırlar nefislerinden dolayıda bilmiyoruz da diyemezler o konu bizim aklımızın idrakının ötesinde deyip geçiştirirler.Kader konusu her ne kadar aklımızın idrakının dışında da olsa gönül idrakımızın içindedir.Aklımızın ulaşamadıklarına gönüllerimiz ulaşır.Kader : Allah'ın sonsuz ilmiyle önceden bilmesi ve yazmasıdır.Şimdi sorunun kaynaklandığı noktaya geliyorum.Allah yazdığı için biz yaşamıyoruz,bizim nasıl yaşayacağımızı Allah bildiği için yazmıştır.BÜYÜK Hakk aşıkları derki:''O yazdığı için mi yaşıyoruz yoksa yaşam bilindiği için mi yazılmış ne fark eder ki bizde varsa onun kalemi der.''Bu tabi ki avamın ağzından çıkabilecek bir söz değil,aşkın kendini aşmış Allah'ın aşkına erişmiş olan zatların söyleyebileceği bir sözdür ancak.
Bu yazıma başlamadan önce herhangi bir konu olmadığı için aklımda yazı içinde konuyu değiştirme hakkımı kullanarak kalbime doğanları sizlere aktarmak istiyorum kaynağını net olarak bilemediğim için bu satırla başlayan kısmı pek dikkate almayın bu kısım yazımızın saçmalama bölümü olsun anlaştık mı değerli okuyucum bu kısımdan sorumlu değilim.Araştırma yapmadan yazacağım için sorumlu değilim nette konuşmuyorum dikkate de almayın daha çok bahsedeceğim şeyler sizin araştırma yapmanıza vesile olur inşallah.Şuanda araştırma yapacak imkanlara sahip değilim olursa sabahlara kadar yazmak yerine sabahlara kadar araştırma yaparım.Sabahlara kadar yazıyorsunda hani biz senin internet sayfana neden her gün yazmıyorsun diyebilirsiniz fakat internet sayfasına yazdıklarım her kalbime doğanlar değil sorumluluğunu üzerime aldığım üzerinde araştırma yapılmış hadis ve ayetlerle desteklenmiş yazılardır.Yani bizim yazmaya başlama şeklimiz şöyledir önce bilgi bir kaç kaynaktan gelir sonra biz kaynaklara bakmayız direk gelen bilgi hakkında ayet ya da hadis var mıdır ona bakarız varsa başlarız yazmaya.Şimdi yazacaklarımda ise böyle bir durum yoktur o yüzde şimdiki yazacaklarımın delilini bulabilirseniz bulun ve altına yorum olarak atın.Eğer delili yoksa zaten saçmalama kısmı olarak kabul ettiğimizi söyledik.Dünyamızdan başlayalım dünyamız batıdan doğuya doğru dönmektedir.Yani saat yönünün tersine dönmektedir.Kabe tavafı da sağdan soladır yani saat yönünün tersidir.Kur'an da sağdan soladır.Yine dünya ve diğer güneş sistemindeki gezegenlerde aynı saat yönünün tersine dönerler.İşin garip tarafı güneşin etrafını da sağdan sola dönerek tavaf ederler.Dünyamız güneşin etrafını her yıl tavaf ediyor.Soru şu acaba güneş sitemimiz neyin etrafını tavaf ediyor?Ya da etmeye çelışıyor diyelim en iyisi.Sistemimizden çıkalım samanyolu galaksisi içerisinde hep sağdan sola dönen dğer sistemler neyi tavaf ediyor?Samanyolu galaksisinin ortasında ki kara deliği mi tavaf ediyor?Peki samanyolu galaksisi ve diğer bütün galaksiler nereyi tavaf ediyor onlarda muhtemelen sağdan sola akıyor.Soruyu biraz daha genişletelim bütün bu evren nereye dönüyor neyi tavaf ediyor?Tam diyalektiği kurdum düşünce sistemiyle tam buluyordum neyin etrafında döndüklerini biranda kafamın arkasına şiddetli bir ağrı vurdu ve halen ağır ağır devam ediyor.Bazen düşünceleri sıraya koyup sistemleştirirken düşüncelerin yaydığı elektiriğin beynimi yakmasından korkuyorum.Kafam ateş atıyor şuanda....Şöyle bir soru soralım hacılar kabeyi neden tavaf eder?Kabenin tavafının sebebi Allah'ın ilk varlığı yaratmasıyla alakalıdır.İlk yaratılan varlık Peygamberimizin ruhudur.Yaratılan ilk varlık Hz.Muhammed s.a.v'dir.Yaratılan ilk insan ise Hz.Adem'dir.Allah kendi ruhundan yarattığı peygamberimize olan aşkından bu alemler meydana geldi.İşte kabe de hacılar bu ilk aşkın dönüşünü sembolize ediyor.İslamın tevhit anlayışına göre tek olan Allah vahdet i vucut'tur.İlk yaratılışla birlikte bir olan varlık iki oldu.Fakat bu ikilik Allah'ın birliğini bozmamıştır.Biz Allah'tan geldik yine Allah'a gideriz.Nefsini terbiye eden insan oğlu Şeriat, Tarikât, Marifet ve Hakikât kapılarından geçer ve en sonunda Hak ile Hak olur.Kabe yedi kez tavaf edilir insanda da nefsin yedi derecesi vardır.Her tavaf edişte nefiste bir derece atlamaya işaret eder.Her dönüşte bir menzil aşılarak yedi kat göğün üzerine çıkıp maddi alemi aşıp kalbinde hakk ile buluşmak demektir.Kısaca ilk aşkı sembolize ediyoruz.Bu konuda araştırma yapıp ayet ve hadislerle derin manalara ulaşılabileceği kanısındayım.Cansız zannettiğimiz varlıklar dahi bu dönüşü gercekleştiriyor.Atomun çekirdeğinin etrafında elektronlar,içimizdeki hücreler bile dönüyor dönüş yönünü baksınlar sağdan sola çıkar yani saat yönünün tersine kıvrılırdır muhtemelen.Fasulye bitkisi dahi sararken sağdan sola sarıyor.Bezelye de öyle saat yönünün tersi istikamette sarar.Az önce güzel şeyler yazacaktım ama unuttum uykum geldi yatmak zorundayım...Nedense hep yastığa başımı koyunca geliyor ışık çaktıracak fikirler ama onları da not alamıyorum sorun bu dostum.O kadar şeyi not alsam araştırabilecek miyim acaba yüksek özellik araştıramayacağım o yüzden her şeyi yazmaya gerek yok.Düşüncenin bir gücü vardır.Allah'ı düşünmek insanı Allah'a yaklaştırır.Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hakk: "Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan her şey O'nu tesbih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz onların tesbihinin farkında değilsiniz." buyurmaktadır. (İsrâ, 44) Kuranda her ayet herkese inmemiştir bir kısmı alime bir şeyler anlatır bir kısmı cahile...hep şunu karıştırırlar müslümana inen ayetle kafire inen ayeti karıştırdıkları için müslümanları kafire inen azap ayetleriyle korkuturlar korkan insanlarda dinden uzaklaşırlar.Ayetin içindeki allahı tesbih eden dünya yaşı kadar dönerek allah'ı tesbih etti etmeye de devam ediyor.Yunus Emre hazretlerinin şu güzel dizeleriyle bitirmek istiyorum:''İLİM İLİM BİLMEKTİR İLİM KENDİNİ BİLMEKTİR SEN KENDİNİ BİLMEZSEN YA NİCE OKUMAKTIR.''(söz:Yunus Emre Hazretleri)
yazarı: BAHADIR ÇAKIR
Bu yazıma başlamadan önce herhangi bir konu olmadığı için aklımda yazı içinde konuyu değiştirme hakkımı kullanarak kalbime doğanları sizlere aktarmak istiyorum kaynağını net olarak bilemediğim için bu satırla başlayan kısmı pek dikkate almayın bu kısım yazımızın saçmalama bölümü olsun anlaştık mı değerli okuyucum bu kısımdan sorumlu değilim.Araştırma yapmadan yazacağım için sorumlu değilim nette konuşmuyorum dikkate de almayın daha çok bahsedeceğim şeyler sizin araştırma yapmanıza vesile olur inşallah.Şuanda araştırma yapacak imkanlara sahip değilim olursa sabahlara kadar yazmak yerine sabahlara kadar araştırma yaparım.Sabahlara kadar yazıyorsunda hani biz senin internet sayfana neden her gün yazmıyorsun diyebilirsiniz fakat internet sayfasına yazdıklarım her kalbime doğanlar değil sorumluluğunu üzerime aldığım üzerinde araştırma yapılmış hadis ve ayetlerle desteklenmiş yazılardır.Yani bizim yazmaya başlama şeklimiz şöyledir önce bilgi bir kaç kaynaktan gelir sonra biz kaynaklara bakmayız direk gelen bilgi hakkında ayet ya da hadis var mıdır ona bakarız varsa başlarız yazmaya.Şimdi yazacaklarımda ise böyle bir durum yoktur o yüzde şimdiki yazacaklarımın delilini bulabilirseniz bulun ve altına yorum olarak atın.Eğer delili yoksa zaten saçmalama kısmı olarak kabul ettiğimizi söyledik.Dünyamızdan başlayalım dünyamız batıdan doğuya doğru dönmektedir.Yani saat yönünün tersine dönmektedir.Kabe tavafı da sağdan soladır yani saat yönünün tersidir.Kur'an da sağdan soladır.Yine dünya ve diğer güneş sistemindeki gezegenlerde aynı saat yönünün tersine dönerler.İşin garip tarafı güneşin etrafını da sağdan sola dönerek tavaf ederler.Dünyamız güneşin etrafını her yıl tavaf ediyor.Soru şu acaba güneş sitemimiz neyin etrafını tavaf ediyor?Ya da etmeye çelışıyor diyelim en iyisi.Sistemimizden çıkalım samanyolu galaksisi içerisinde hep sağdan sola dönen dğer sistemler neyi tavaf ediyor?Samanyolu galaksisinin ortasında ki kara deliği mi tavaf ediyor?Peki samanyolu galaksisi ve diğer bütün galaksiler nereyi tavaf ediyor onlarda muhtemelen sağdan sola akıyor.Soruyu biraz daha genişletelim bütün bu evren nereye dönüyor neyi tavaf ediyor?Tam diyalektiği kurdum düşünce sistemiyle tam buluyordum neyin etrafında döndüklerini biranda kafamın arkasına şiddetli bir ağrı vurdu ve halen ağır ağır devam ediyor.Bazen düşünceleri sıraya koyup sistemleştirirken düşüncelerin yaydığı elektiriğin beynimi yakmasından korkuyorum.Kafam ateş atıyor şuanda....Şöyle bir soru soralım hacılar kabeyi neden tavaf eder?Kabenin tavafının sebebi Allah'ın ilk varlığı yaratmasıyla alakalıdır.İlk yaratılan varlık Peygamberimizin ruhudur.Yaratılan ilk varlık Hz.Muhammed s.a.v'dir.Yaratılan ilk insan ise Hz.Adem'dir.Allah kendi ruhundan yarattığı peygamberimize olan aşkından bu alemler meydana geldi.İşte kabe de hacılar bu ilk aşkın dönüşünü sembolize ediyor.İslamın tevhit anlayışına göre tek olan Allah vahdet i vucut'tur.İlk yaratılışla birlikte bir olan varlık iki oldu.Fakat bu ikilik Allah'ın birliğini bozmamıştır.Biz Allah'tan geldik yine Allah'a gideriz.Nefsini terbiye eden insan oğlu Şeriat, Tarikât, Marifet ve Hakikât kapılarından geçer ve en sonunda Hak ile Hak olur.Kabe yedi kez tavaf edilir insanda da nefsin yedi derecesi vardır.Her tavaf edişte nefiste bir derece atlamaya işaret eder.Her dönüşte bir menzil aşılarak yedi kat göğün üzerine çıkıp maddi alemi aşıp kalbinde hakk ile buluşmak demektir.Kısaca ilk aşkı sembolize ediyoruz.Bu konuda araştırma yapıp ayet ve hadislerle derin manalara ulaşılabileceği kanısındayım.Cansız zannettiğimiz varlıklar dahi bu dönüşü gercekleştiriyor.Atomun çekirdeğinin etrafında elektronlar,içimizdeki hücreler bile dönüyor dönüş yönünü baksınlar sağdan sola çıkar yani saat yönünün tersine kıvrılırdır muhtemelen.Fasulye bitkisi dahi sararken sağdan sola sarıyor.Bezelye de öyle saat yönünün tersi istikamette sarar.Az önce güzel şeyler yazacaktım ama unuttum uykum geldi yatmak zorundayım...Nedense hep yastığa başımı koyunca geliyor ışık çaktıracak fikirler ama onları da not alamıyorum sorun bu dostum.O kadar şeyi not alsam araştırabilecek miyim acaba yüksek özellik araştıramayacağım o yüzden her şeyi yazmaya gerek yok.Düşüncenin bir gücü vardır.Allah'ı düşünmek insanı Allah'a yaklaştırır.Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hakk: "Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan her şey O'nu tesbih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz onların tesbihinin farkında değilsiniz." buyurmaktadır. (İsrâ, 44) Kuranda her ayet herkese inmemiştir bir kısmı alime bir şeyler anlatır bir kısmı cahile...hep şunu karıştırırlar müslümana inen ayetle kafire inen ayeti karıştırdıkları için müslümanları kafire inen azap ayetleriyle korkuturlar korkan insanlarda dinden uzaklaşırlar.Ayetin içindeki allahı tesbih eden dünya yaşı kadar dönerek allah'ı tesbih etti etmeye de devam ediyor.Yunus Emre hazretlerinin şu güzel dizeleriyle bitirmek istiyorum:''İLİM İLİM BİLMEKTİR İLİM KENDİNİ BİLMEKTİR SEN KENDİNİ BİLMEZSEN YA NİCE OKUMAKTIR.''(söz:Yunus Emre Hazretleri)
yazarı: BAHADIR ÇAKIR
Kaydol:
Yorumlar (Atom)