31 Ağustos 2013 Cumartesi

Gündem Belirleyen Olmak

     Gündem belirleyen konumda olmak için Güçlü olmak gerekir.Eğer zayıfsanız gündeminiz belirlenir.Bugün günümüz dünyasının gündemini hangi devlet ya da devletler belirliyor?Başta ABD olmak üzere diyoruz değil mi?ABD,RUSYA,ÇİN,İNGİLTERE,ALMANYA,FIRANSA bu ülkeler gündem belirliyorlar.Konuşmaları gündem oluyor.Ne söyleyelim yavaş yavaş Türkiye'de konuştuğu zaman marşet oluyor.Sözünüzün dinlenmesi için Askeri teknolojinizin yerli ve güçlü olması gerekir.ABD konuşunca niçin dünya onu dinlemek zorunda dinlemesin sıkıyorsa.Bugün için Türkiye dinleniyorsa kendi başına kararlar verip bu ülkelere rest çekebiliyorsa demek ki güçleniyor.Yerli teknolojiyle kendi silahını kendisi üreten bir devlet her sahada güçlenir.Dış politika da söz sahibi olur.Yeni sorumuzun şu olması gerektiği kanaatindeyim.Yeterli güce ulaşmadan İslam dünyası birlik olabilir mi olsa ne kadar etkili olur?
      Türkiye Osmanlının küllerinden inşa olmuş büyüyen gelişen bir devlettir.Osmanlı ilk başlarda büyümesini kendi beylikleriyle anadoluda bir mücadeleye girişmeyip batıya açılma fikriyle kazanmıştır.Anadolu da tüm beylikler Anadolu'nun hakimi olmaya çalışırken Osmanlı'da anadolunun hakimi olmak istiyordu fakat bunu anadoluda ki beylikler gibi aralarında mücadele ederek değil batının kaynaklarına hucum ederek gerçekleştirdi.Hiç hesapta yokken düzgün stretejisi ile Anadolu da ki en güçlü beylikten 5 6 kat daha güçlü hale geldi.Bu gücün karşısında Anadolu beyliklerinin bir kısmı Osmanlıya bağlandı gücüne güç kattı bir kısmı da farklı yollarla alındı.Söylemeye çelıştığım şey şu Osmanlı ilk adımlarını batıya değilde Anadoluya atsaydı belkide hiç büyüyemeyecek belkide yok olacaktı.
      Aynısı bugün Türkiye için geçerli.Erbakan hoca D8 ülkelerini vesaire ile Türk-islam birliği kurmaya çalışıyordu başarabildi mi?Başaramadı çünkü henüz Türkiye o alt yapıyı kurmuş değildi.Bugün bu alt yapıyı inşa ediyor ve henüz tam kurmuş değil daha vakti var.Çok acele ediyoruz.Acele işe şeytan karışır.Bu birliğin bir an önce kurulması için çabalamalıyız.Şuan cabalarımızın yetersiz olduğunu düşünüyorum daha fazla çabalamalı ve güçlenmeliyiz.Şunu hiçbir zaman unutmamak lazım Kanunin alt yapısını hazırlayan Yavuz Sultan selim Han'dır.Yavuzu hazır hale getirdik mi Kanuni çıkacaktır.
       
    YAZARI: BAHADIR ÇAKIR                                   O ADAM SENSİN...

25 Ağustos 2013 Pazar

BİLDİKLERİMİZ BİZE HATIRLATILANLARDAN İBARETTİR....

  Dinler Tarihi diye bir ders var.Şu din bu yüzyılda çıktı filan din şu yüzyılda ortaya çıktı falan filan diye bir şeyler saçmalıyorlar.Ey insanlık İslamdan başka bir din mi var ki şu din bu din vesaire diyorsunuz.Hz.Adem'den bu yana İslamdan başka bir din mi indi ki de bizim mi haberimiz yok.Kardeşlerim yeryüzüne inen tek bir din vardır o da İslam'dır.Bütün Peygamberler bu tek olan Allah'ın tek dinini yeryüzünde yaymaya çalıştılar.Allah tek olan dinini insanlar bozduğu için ara ara peygamberler vasıtasıyla yeniledi.Öncelikle din nedirin tanımını bir yapalım.Din insanları dünyada ve ahirette mutlu etmek amacıyla peygamberler(elçiler)vasıtasıyla gönderilmiş olan ilahi haberler bütünüdür.Din kitabın iki kapağından ibaret değildir.
   Bütün bildiklerimizin yegane çıkış kaynağı dindir.Allah Dünyaya inen ilk insana İslam dini ile şereflendirdi.Ve ona meleklerin bile bilmediği bilgilerle besledi.Eğer din olmasaydı insanlık cahil kalırdı.Bütün dinler diye bir kavram yoktur.Din sapan insanları doğru yola iletmek için vardır.Doğru yolunda giden inanları da yolundan sapmaması içindir.Din insanları bilgilendirir ve bilinçlendirir.Din teknolojinin,bilimin ve ilimin tek kaynağı olup bu  ve benzeri alanlarda ilerlememiz için Allah'ın bir lutfudur.Din insanları cehaletten ve cahillikten kurtarmak içindir.Bütün bildiklerimiz din sayesindedir.Ne yazık ki insanların bazıları dinin ortaya koyduğu bilgileri çarpıttı ve sapıtarak kendini cahilleştirdi.Allah peygamberler ve veliler vasıtasıyla bozulan Hak dini sürekli düzeltti.Ve ilk yaratılan ve son düzeltici olarak peygamberimizi gönderdi.Hak olan din son kez düzeltildi.Kıyamete kadar İslam yeryüzünde bozulmadan kalacak bunu veliler vasıtasıyla Allah sürekli bozulmasını önleyecek.
    Bildiklerimiz bize dinin hatırlattıklarından ibarettir.

YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                          O ADAM SENSİN

Hatırladıklarımız Unuttuklarımızdır

    Bugün hava sıcak tam deniz havası şortu giyip denize atlamak en doğrusu bence.İnsanlar benim gibi bu şekilde olağan şeyler peşindeyken pekte olağan olmayan şeylerle uğraşan insanlarda var.Biz onlara Filozof,Felsefeci diyoruz.Felsefe her şeyi sorgulamaktan çekinmiyor hatta kendini bile sorguluyor.Sorguladığı soruları bile her şeyi sorgulayabiliyor.Peki Felsefe felsefeyi sorgulayabiliyor mu?Evet kendini de sorgulamalı insan olarak değil ortaya çıkışını sorgulamalı bence.Evet bunu da yapmış.Felsefeciler bu soruya cevaben şöyle derler ilk filozoflar doğa filozoflarıdır.Ve Felsefe insanlığın varoluşuyla aynı yaşa sahiptir.Tamam bu gavaraları geçiyorum bence hiçbiri doğru değil.
    Bir kere demin yapmış olduğumuz sorgulamalar çokta önemli değil bence şimdi yapacak olduğumuz sorgulamalar çok daha önemli diye düşünüyorum.Bu zamana kadar hiç kendimizi sorguladık mı?Ben kimim?Ben dediğim şey nerede?
     Evet bu sorular cidden sıkıntılı sorular.Fakat kendimizi nereden başlatıyoruz.Doğumdan ibaret olan kısımla çok fazla ilgileniyoruz peki ya doğumdan önce ben yok muydum?Ve ya  öldükten sonra ben ne olacağım.Bu kritik noktalarla pek fazla ilgilenmedik belkide.Felsefe düşünmenin kritiğe vardığı noktalara inmeyi başarmıştı fakat çoğu zaman felsefeciler hakikatin bilgisinden uzak düştüler bu yüzden Felsefe bazen yanıldı.Her neyse konumuz felsefe nedir ne değildir değil.Anlatmaya çalıştığım basit ama kritik noktalarda ki sorulara asla fazla yanaşmak istemeyişimizden kaynaklanıyor.Ve yahutta çevremizdeki şahsiyetlerin fazla derin düşünme kafayı yersin demelerine belkide  fazla aldırış ediyoruz.Fakat şunu söylemeliyim ki deli kim akılllı kim? Hakikatin bilgisine ulaşamayan mı?Ulaşmaya çalışan mı?Ulaşan mı?Yoksa ulaşmaya çalışırken bu uğurda kendini kaybeden mi?Deli bu dediklerimiz içinden hangisi?Ulaşan mı?Ulaşan deli olamaz zira o akıllılardan da daha aklıllı aklı yaradana ulaştığı için.Ulaşmaya çalışırken bu uğurda kendini kaybeden gerçekten deli olsa gerek çünkü ulaşan insanlar varken onlardan destek almadığı için bu uğurda kendini feda etmesi gerçekten akıl dışı bir hareket olduğunu düşünüyorum.Peki ya ulaşmaya çalışan en dikkatli olması gereken şahsiyet işte bu bende bu kategoride yer alıyorum zannedersem.Ulaşmaya çalışan şahsiyet aklını kaybetmemesi için ve yahut aklını kaybetme riskine girmemek için hakikatin bilgisine ulaşanların dizinin dibinde olması gerekir.
     Her neyse bu kadar bunaltmadan sonra asıl sorumuza dönelim.Doğmadan önce ben kimdim?Hafızalarımız doğumdan öncesini hatırlamaya yetmiyor.Doğumdan önce kimin ne olduğunu doğanların nasıl olduğuna bakarak anlıyoruz.Biyolojik olarak bir siperm bir yumurta hücresi ile birleşerek döllenmiş yumurtayı meydana getiriyor.Ve bu yumurtanın rahim içinde büyüyüp gelişmesi ile biz oluştuk.Soru o yumurta ve siperm birleşmeden önce biz neredeydik?
      İşte bu sorulara felsefe cevap veremiyor bu sorulara Felsefeyi de kapsayan Hak din İslam cevaplayabiliyor ancak.İnsan anne karnından önce ruhlar aleminde idi.Orayı hatırlayamaz çünkü oradaki nurun şiddeti dahili her şeyi unutturdu.Hatırladıklarımız unuttuklarımızdır.Her şeyi biliyorduk fakat unuttuk tekrar hatırlamak için Hakka yönelmeliyiz.

 YAZARI:       BAHADIR          ÇAKIR                                       O ADAM  SENSİN

18 Ağustos 2013 Pazar

Mısır Demokrasisinin Katilleri

    Mısır demokrasisinin katilleri darbecilerdir.Darbeciler her yerde aynı zihniyete sahip kişilerdir.Öncelikli olarak Mısırda yaşananlardan ders çıkarmalıyız.Her şerde bir hayır.Her hayırda da bir şer mevcut olabilir.Bazı şerler daha büyük şerlerin önüne geçmektedir.İslam dünyası birlik olamadığı müddetçe bu acıları malesef yaşayacaktır.Artık daha fazla acı çekmemek için önce beyinlerimize format atmalıyız.Her şey beyinde biter.Fikren beynimizi kemiren virüslere karşı bir an önce anti virüs programı geliştirmeliyiz.Yoksa bu gidişle kısa devre yapar yanarız.Dün ateş Libya'da idi,bugün Suriye,şimdi Mısır sıra kimde bunu sorgulamalıyız.Daha neleri feda edeceğiz.Yetmedi mi feda ettiklerimiz.Yarın bu ateş Sudi Arabistan'a sıçrayacak.Oradan sonra yavaş yavaş sıra bize doğru yanaşacak.Dünyada bu zulümleri yöneten baş elamanlar bir avuç zalim topluluğundan kaynaklanıyor.Başını uçurmadığımız müddetçe dünyada zulümler devam edecek.Ne zamanki vakit vuku bulur da bu bir avuç zalimin başını uçurabilirsek dünya o vakit huzura kavuşur.Her zaman şunu söylemişimdir Baştaki zalimin başı uçarsa geridekilerin kalbini korku kaplar.Öyle ki korkularından kıpırdayamazlar.
   En büyük temennimiz Mısırdaki baş zalimlerin biran önce yıkılmasıdır.Darbe hükümetinin gitmesi ve demokrasinin halkın özgür iradesinin kazanmasını istiyoruz.Şuan için bu zulümlere karşılık elimizden ne geliyorsa karşılık vermeliyiz.Bu ve buna benzer zulümlere karşı her zaman güçlü olmalıyız.Şimdi Dünyaya meydan okuyacak kadar çok güçlü bir konumda olsa idik bu zulümlerin yaşanmasına engel olabilirdik.O yüzden Müslümanların en güçlü olması için var gücümüzle bu yönde ilerlemeliyiz.Geri zihniyetten bir an önce kurtulmalı.İki bacaklı şeytanların aramıza soktuğu fitneden bir an önce kurtulmalıyız.Dini,dili,ırkı ne olursa olsun zulmün karşısında mazlumun yanında olmalıyız.

YAZARI   :  BAHADIR   ÇAKIR                O ADAM SENSİN

17 Ağustos 2013 Cumartesi

RAHİP BAHİRA OLAYI

     Peygamber efendimiz Muhammed Mustafa s.a.v amcası Ebu Talip ile birlikte ticaret için kervan ile yola çıkarlar.Efendimiz Peygamberimiz s.a.v 12 yaşlarında bir çocuk.Fakat yıllardan beri yolunu bekleyen bir Rahip var.Evet yanlış duymadınız yolunu bekleyen bir rahip okumuş olduğu kitapta son nebinin özellikleri ve bulunmuş olduğu Busra şehrinden geçeceği ve ona ait özellikler yazıyor.
     Yıllardır gözleri yollarda kalan rahip son nebiyi bekliyor.Biran için onu heyacanlandıracak bir olaya şahitlik ediyor.Durup kalka ilerleyen bir bulut bulunmuş olduğu yere doğru yaklaşıyor.Düşünüyor diyor ki çölün bu yakıcı sıcağında eğer bu bulutun altında ilerleyen biri varsa kesinlikle o Allah'ın çok önem verdiği biridir.Ve bu son nebi olabilir diyor ve kalbi şiddetle atmaya başlıyor.Gerçekten düşüncelerinde haklı olduğunu yaklaşan şeyin bir kervan olduğunu anlayınca ağırlık kazanıyordu.Derhal hizmetçilerine emir veriyor kervan için yemekli hazırlık tertipliyor.
     Peygamberimizin içinde bulunduğu kervan Rahip Bahira'nın meskenine yakın bir yerden geçerken Rahip Bahira'nın adamları tarafından durduruluyor.Ve Rahibin onları yemeğe davet ettiğini söylüyor adamlar.Ebu Talip şöyle diyor daha önceleri de buradan çok geçtik fakat rahip bizi hiç davet etmezdi bu işte bir iş var diyor fakat kestiremiyor tabi.Daha önceleri peygamberimizle hiç geçmemişti ki oradan rahibin aradığı yoktu ki daha önceleri.
      Develeri beklemesi için Peygamberimizi orada bırakıp Rahibin davetine icabet ediyorlar.Sofraya oturuyor bütün kervandakiler fakat her nedense Rahibin takip ettiği bulut kervanın durduğu yerde duruyor.Rahip soruyor sizden başka birileri daha var mı diyor.Ebu Talip var o develerimizi bekliyor ,12 yaşında  bir yeğenim var diyor.Bunun üzerine Rahip bizim adamlar develerinizi bekler onunda burada bizimle olmasını istiyorum eğer uygun bulursanız diyor.Ebu Talip bu nazik istek karşısında Hay hay elbette memnun oluruz diyor ve peygamberimiz rahibin meskenine ilerlerken gerçekten onu sıcaktan koruyan bulutta onunla birlikte harekete geçiyor bu durum karşısında Rahip Bahira kalbinin şiddetini bastırmak için elini kalbinin üzerine koyuyor.Efendimiz davete icabet edince Rahip yemek aralarında efendimize bazı sorularla sınıyor.Sen putlara mı tapıyorsun sorusuna Efendimiz ben bir olan Allah'a inanırım cevabını alınca yüreğine hakim olamıyor gözlerinden yaşlar boşalıyor.Sormuş olduğu sorulara almış olduğu olağan üstü cevaplarla Rahip tamamen son nebinin o olduğuna kanaat geliyor.Kitabın tüm yazdıklarını doğrular nitelikte olan Efendimize son olarak Kitabın peygamberlik mührü olarak bahsettiği İki omuz küreğinin ortasında bulunan yaprak büyüklüğündeki beni görmek istediğini belirtiyor.
       Oradakiler Rahip Bahiranın daha önce hiç görmediği bir çocuğun sırtındaki beni ve yerini bilmesi oradakileri şaşkına cevirecekti fakat peygamberimiz edeben sırtını açmak istemeyişinden talebine karşılık vermedi fakat orada bulunanların ısrarı üzerine sırtını rahip Bahira'ya gösterdi Rahip gözlerinden yaşlar boşalırcasına ağlıyor ve işte son nebi bu diyor ve peygamberimizin peygamberlik mührünü öpüyor.Ben sana tabi oldum diyor nasıl senin dinine girilirse ne olur beni de kabul buyur diyor.Peygamberimiz söylenmesi gereken kelimeyi şahadedeti söylemesini söylüyor Rahip aynan dediklerini yaparak son nebiye uymanın şerefiyle şerefleniyor.
       Değerli okuyucularım duygulanmama sebep olan bu olayda dikkat çekmek istediğim önemli gödüğüm bazı noktalar var.Birincisi peygamberimiz asla 40 yaşından sonra peygamber olmamış daha öncede paygamber idi ikincisi ilk müslümanlar diye anlatılanların yanlışlı burada açıkça ortadadır.Ayrıca çokça söylediğim bir söz peygamberimizin geçmişle olan bağlarını kesmek istiyorlar halbuki o Hz.İbrahimin Dini olan dine inanıyor ve onun son temsilcisi idi.Yeryüzüne islamdan başka din inmemiş olup Hz.Ademden beri Allah'ın yeryüzüne indirdiği tek din İslam'dır.Bir olan Allah'ın bir dini vardır başka yoktur.

    YAZARI:  BAHADIR ÇAKIR                     O ADAM SENSİN.....
        

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Uzaya Çıkan Dünya'ya Hükmeder

  Uzaya çıkanların asıl aradıkları şey nedir?Evet önemli bir soruyla sevgili okurlarımın karşısındayım.Uzay araştırmalarının asıl amacı,yeni bir dünya bulmak,dünyayı uzaydan gelebilecek tehlikelere karşı koruyabilmek falan olduğunu  zannetmiyorum.Farz edelim ki o kadar iyi niyetli düşünüyor olsunlar.Sonuç olarak Güneş sistemimize bağlı hiçbir gezegende insanın yaşayabileceği koşulların olmadığını çok iyi biliyorlar.Peki bizim yıldızımızın sisteminde insanın yaşayabileceği koşullar olmadığına göre,diğer sistemler hakkında konuşalım.Dünyamıza Güneşten sonra en yakın yıldız,Proxima Centauri diye bir yıldız,ve Dünyamıza olan uzaklığı ışık hızında yola çıktığımızı düşünürsek,4 yıl 2 ayda varıyoruz.Şuan için ışık hızında gidebilecek bir makinamız olmadığına göre buraya şuan en hızlı gidebilecek uzay mekiği ile varmamıza ömrümüz yetmez.Her neyse diyelim ki bir yerlerden uygun materyalleri bulduk ve ışık hızında gidebilen bir makine ürettik diyelim,4 yıl iki ayda bu sisteme vardık diyelim.Bir de baktık ki insanın yaşayabileceği koşullara sahip bir gezegene sahip değil,dön geri 8 yıl 4 ay boşa gitti.Tabi şuan için bu yaptığımız zamansal hesaplar dünya zamanına göre fakat uzayda zaman farklı olduğuna göre ışık hızına çıkabilirsek bu zahmete katlanılabilir.
    Diyelim ki ışık hızıyla Proxima yıldız sistemine vardık,atıyorum 7 gezegeni var  kaç gezegeni olduğunu tam bilmiyorum,diyelim ki 5. gezegeni aynı dünyamız gibi bir ortama sahip,ne oldu yani ölümden kurtulabildik mi?Dünyada da yaşasan öleceksin başka bir dünya da da yaşasan öleceksin.Yani sonuç olarak Nasa'nın yeni bir dünya aradığını falan düşünmüyorum.Peki ne arıyorlar uzay boşluğunun içinde?
    Avrupa coğarafi keşiflerde ne arıyorsa bugün ABD'de onu arıyor.Peki Avrupa coğrafi keşiflerde ne arıyordu?Zengin kaynakları tüketilmemiş bir kıta arıyordu.Ve aradığını buldu ABD'yi buldu.Ve orayı talan etti,yerli halkı öldürdü,değerli madenlere el koydu,AVP'de rönasans ve reform başladı.Bu sayede zincirleme olarak sanayi devrimini başlatarak,osmanlının ilerisine geçti bir bakıma çağ atladı.ABD keşfedilmemiş sömürülmüştür.Peki tam tersini düşünecek olursak,yerli halkın daha ileri bir yıkım makineleri olsa idi ve Avrupalılar ABD'yi keşfetse idi keşfetmekten çok keşfedilen olurdu zannederim çünkü onların mantığıyla keşif talandan ibaret.EEE karşı taraf savaş olarak üstün olursa bu sefer ABD değil Avrupa keşfedilirdi.
   Bugün ABD ne arıyor uzayda?Silah teknolojisinde işe yarayabilecek madenler,altın dolu bir gezegen...

   Peki bu uzay yarışının biz neresindeyiz?Nasa Kur'an-ı Kerim'i bilimsel bir kitap olarak ilan ederken.Gerçek cevherin sahipleri ne yapıyor?Neden bu zaman kadar basit hesapların ötesinde bir şey yapılmadı.

    Şunu söyleyelim evvela ilk hedefimiz ışık hızına ulaşmak olduğunu düşünürsek bu hıza ulaşabilecek bir makinenin tasarımını düşünmeliyiz öyle ki bu makinenin parçalarında demirden,çelikten daha dayanıklı maddeler kullanılmalı bu dünya da olmayabilir bunu başka gezegenlerden temin edebilmemiz için uzay yarışında bende varım demeliyiz.

   Soru uzayda hayat var mı?Uzayda hayat kesinlikle vardır diye düşünüyorum.En son bizim güneş sistemimize ait olan satürn'ün Titan isimli uydusunda ortalama dünya büyüklüğünde ki uydusunda su bulundu,su geç nehir bulundu.İnsanın yaşayabileceği koşullara sahip değil fakat yaşam olabilir.Bakteri virüs gibi şeyler mutlaka vardır diye düşünüyorum.Ppeki uzayda insanın yaşabilecek olduğu koşullarda dünyamızdan başka yeni bir dünya var mıdır?
     Bence var niye çünkü;Hz.İsa göğe kaldırıldı nereye gitti?Kuranı Kerimde uzayda başka kavimlerin yaşadığına dair ayetlerde yorumsal ip uçları var.Bu bizim için pek bir şey ifade etmez şuan için.
     Uzaya teknolojimizi güçlendirmek,üst bölgeleri kurmak için çıkmalıyız.Kuranla Kuran ayetleriyle Allah dostlarının yardımıyla stratejik bir ilerleme kaydedebilir ve her adımda bir kar sağlayabiliriz.Tabiki bunlarda Allah'ın izin vermesiyle olabilecek şeylerdir.Bize düşen talip olmalı ve talip olduğumuzu girişimlerimizle hisseddirmeliyiz.Uzaya çıkan Dünyaya belki de Dünyalara hükmedebilir.
 
      YAZARI :BAHADIR ÇAKIR                      O ADAM SENSİN

10 Ağustos 2013 Cumartesi

TARİKATLAR SONRADAN MI TÜREDİ?

    Tarikatlar Peygamberimiz döneminde var mıydı?Önemli bir soruyla başlangıç yapıyoruz öyle ki bu sorunun yanıtına çokça yanlış cevaplar verilmiştir.Dolayısıyla bu soruyu hakkını vererek cevap verebilirsek bir çok yanlış algıda ortadan kalkacaktır.Kim ki Tarikatlar 11.yüzyılda çıktı diyorsa bunu diyene cahil demekten gurur duyarım.Anne karnında ki bebeğin doğduğunda hemen ismi verilmesin veyahutta doğar doğmaz adı Ayşe konsun biz bu Ayşe'nin anne karnındaki halinden bahsederken Ayşe anasının karnında nasıl tekme atıyordu diyoruz demi.Adının sonradan konması Ayşe'nin 9 ay 10 günlük varlığını yok mu eder?Elbetteki hayır diyenler.Peygamberden beri gelen evliyaların meclislerine 11.yüzyılda tarikat ismi verildiyse onun öncesini silip götürüyor mu?Elbetteki hayır diyenler zaten leb dememden leblebi diyeceğimi çoktan anladı fakat bunların üstüne birde delil gerek diyorlardır.Delimiz Ayeti Kerimedir.
      ''Andolsun o ağacın altında (Hudeybiye'de) sana bey'at ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş onlara güven indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ile mükâfatlandırmıştır''(Fetih suresi 18 ayet)
       Tarikatlar 11.yüzyılda türedi diyenlere sorsak ki Biat kurumu nedir desek bilmezler.EEEE biat kurumunun ne olduğunu bilmeyip birde üstüne Tarikatların 11.yüzyılda türediğini söylüyorsa kör cahil demekte haklı olduğumuz ortaya çıkmıştır.Ashab-ı suffe'nin ne işler yaptığını bilmeyenler tarikatlar sonradan türemiştir demektedir.Ashab-ı suffenin ne işler yaptığını geçin böyle bir kurumun varlığından haberdarlar mı acaba.Ayette işaret edilen o ağacın altında sana biat edenler diye vurgulanan gurup ashab-ı suffedir.Ayetlede özellikle ağaç kastedilerek dikkat çekilmiş ve sabitlenmiştir.Peki kimdir bu ashab-ı suffe?Kimdir biliyor musunuz?İşte o 11.yüzyılda türedi denilen tarikatlardır.Ashab-ı suffe yaşları peygamberimiz döneminde genç ve gölgelik alanlarda sürekli onunla birlikte ayet ve hadis ezberleyen peygamberimizin öğrencileridir.Bir yere öğretmen gönderileceği vakit onların içinden seçilirdi.Yani islamın yayılmasında ve genişlemesinde ve paygamberimizden sonra silsile silsile devamı bu biat kurumunun varlığıyla sağlanmıştır.Mevlanalar,Yunus Emreler kendi başına ortaya çıkmamıştır.Onlarında hocaları vardı kimisinin bir kimisinin birden fazla fakat geçmişleri Peygamberimiz s.a.v efendimize dayanıyordu öyle ki kaynak efendimizdir.Her yüzyılda 124bin Veli(evliya)(ALLAH DOSTU)görev almaktadır ve yeryüzünde Allah'ın onlara vermiş olduğu kerametlerle irşad etmektedirler.Peygamberler mucize gösterirler onlar ise Peyagamberden varis olan Allah'ın izniyle keramet gösterirler.Günümüzdeki Tarikatlar da oradan türemiş olup dinin direkleridir.Peygamber Efendimize sizden sonra peygamber gelmiyecekse biz ne olacağız sorusuna karşılık benden sonra varislerim gelecektir onlarla birlikte olun dediği evliyaların varlığına nasıl karşı çıkılır?
       Tarikatın görevi nedir?Bu soruyu yanıtlamadan önce değerli okuyucularıma şu soruları yönelteceğim.Matamatik kitabı okumakla matamatikçi olunur mu?Hukuk kitabı okumakla hukuçu olunmayacağı gibi kitabı okumakla da matamatikçi olunamayacaktır.Ama her nasılsa Kuran okuyarak imam olduğunu zannedenler var.Tarikatın asıl görevi işte hocalık yapmaktır.Tarikata mensup olan kişiler nefis eğitimine tabi tutulup kademe kademe eğitimi sağlanır.Tarikat hocaları kendi nefsiyle mücadele eden değil kendi nefsini aşmış kişilerdir.Öyle ki etrafına toplananlar da onun tecrübeleriyle onun geçtiği yollardan geçmeye gayret gösterirler herkes geçebilir mi tam tabi olursa geçer....inşallah...


YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                               O ADAM SENSİN....

8 Ağustos 2013 Perşembe

CUMHURİYET SİSTEMİNİN ANALİZİ

     Geçmiş geleceğe örnek teşkil eder.Geçmişinden ders alan kişiler benzeri hatalara meyil vermezler.Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak devletimizin ders alabileceği yegane kaynak Osmanlı Devleti'dir.Osmanlı'nın her anı bir örnek teşkil etmektedir.Osmanlı bizim geleceği görebilmemizin yegane varlığıdır.Osmanlının yükselişi gibi yükselmeli genişlemesi gibi genişlemeli fakat batması gibi batmamak için son dönemde bu felaketin başına niçin geldiğini çok iyi bilmeli ve büyük dersler çıkarmalıyız.Geçmişine sövenin geleceğine de sövülmüş gibidir.Geçmişe küfretmek yerine hatasıyla cihana meydan okuyuşu ile kabullenmeliyiz.Osmanlı'dan miras kalan eserleri özellikle kitaplara dan bahsediyorum onlara sahip çıkmalı.Ve onları günümüz diline çevrilmesi imkansız fakat en azından günümüz alfabesine döndürerek insanları eski alfabeyi öğrenme zahmetinden kurtarmış oluruz.Ve böylelikle bir şeyin daha önüne geçilmiş olur.Batı kaynaklı yabancı sözcüklerin dilimize girmesi olayı da çözülmüş olur.Günümüz Türkçesinin yetersizliğinden dolayı batı kaynaklı sözcüklerin dilimize akın ettiğini kabul etmeli ve bu durumda eski türkçeleşmiş kelimelerin geri kazanımı sağlanmalıdır.Dediğimiz yöntemle bu zaten otamatik olarak gerçekleşecektir.Eski kitapların yeni alfabeye çevrilmesi sözcükler üzerinde hiçbir oynama yapılmaksızın bu gerçekleştiği vakit osmanlının birikimine sahip olmuş olacağız.
    Biz ileri bir medeniyetin çocukları idik evvela bu şuurun farkına varmalı ve adımlarımızı ona göre atmalıyız.Dilerseniz şimdi birazda bu ileri medeniyetin çökmesine sebep teşkil eden olayları bir gözden geçirelim.
      Osmanlı son dönemlerinde şu sebeplerden dolayı zayıflamıştır.En başı Padişahlığın babadan oğla geçmesi olayı islama ters'dir.Yıllarca bu olayın ters etkilerini bir takım pratik çözümlerle engellense de bu yönetim tarzının kökten değiştirilmediği için olumsuz sonuçlarından kurtulunulamadı.Padişahlar Yavuz Sultan Selim hanın İslamın hilafetini alması ile Osmanlıya geçmişti yani Padişah aynı zamanda tüm islam dünyasınında Halifesi idi.Fakat Dört halife döneminde Halifelerin seçimle seçildiğini bildiğimiz için Padişahın babasından aldığı halifelik ünvanın islami anlamda bir değeri olamamıştır.Padişahlık siteminden kaynaklanan taht kavgaları devletin yıpranmasına sebep olmuştur.Açıkcası babadan oğula geçen bu tip uygulamalar her zaman zarar vermiştir.Öyle ki Padişahlık sistemini bundan sonra asla kullanamayız.Cumhuriyete gelince ondan da daha gelişmiş sistemler oluşturabiliriz.Ama mutlaka halkın seçtiği ve seçildiği bir sistem olmalıdır.Bunun cumhuriyet olması şart değil.Günümüz Cumhuriyeti yarı demokrasi sistemine tabidir.Doğrudan demokrasinin imkansızlığından dolayı bu sistemin mükemmel olduğu söylenemez.Benim öne sürdüğüm sistem şudur: Osmanlının yükselme dönemindeki yönetim şeklinin padişahın seçimle seçilmesi olayının değişmesi olayıyla kullanılmasıdır.Yetkinin tek kişinin elinde olduğu ve halkın seçtiği belli bir süreyle seçimlerin gerçekleştiği bir sistemin programlanması gerektiği kanaatindeyim.Gökyüzünde nasıl ki tek bir tanrı varsa yeryüzünde de tek bir kişinin halife olması gerektiği kanaatindeyim.Yanlış ve ya doğru eleştirilebilir.
       
       BAHADIR ÇAKIR                 O ADAM SENSİN