21 Eylül 2013 Cumartesi

Religion

  There is one God.  There are a religion.  Jesus was born without a father.   But the father is not God. Hz. Jesus defended Islam.   but. churches for money.  changed the true religion.
    To fix the god. HZ.   Muhammad sent. The only religion of Islam until the Day of Judgment will remain permanently.

YAZARI: BAHADIR ÇAKIR             O ADAM SENSİN

16 Eylül 2013 Pazartesi

Büyük Zenginlere Karşı

   Büyük zenginler oldum olası beni rahatsız eder.Sebebi de şudur:Büyük zenginlik gözlerini kör eder.Daha çok büyümek için alt kademeyi ezerler.Bu meşru olmayan bir büyümeye ve güçlenmeye doğru gider.
   Devletin büyük zenginlerin doğmasını engellemesi gerekir.Peki nasıl?İşte bu yazımızda büyük zenginlerin zararlarından bahsedeceğiz.İstisnalar kaideyi bozmaz.
   Orta çağda Avrupa'da büyük zenginler olarak bilinen burjuva sınıfı vardı.Bunlar çok büyük arazilere sahipti.Şatolarda yaşarlardı.Krallara bile karşı gelirlerdi.Orta çağ Avrupa'sında bu yüzden adaletten söz etmek imkansız.Çünkü halk üç katmana bölünmüş durumdaydı.Köleler,orta sınıf,burjuva sınıfı şeklinde bir sınıf ayrımı vardı.Bugün aynı sistemi kapitalizm ekonomik olarak uyguluyor.Bugün ülkemiz insanını fakir,orta sınıf ve zengin sınıfı diye ayırabiliyoruz.Fakat istatistiklere baktığımız zaman zengin sınıfının sayısının azlığı ve orta sınıfın çok olduğunu görüyoruz.
    Tamda yeni anayasa çalışmaları yapılırken.Bunları yazmamda yarar var diye düşünüyorum.Çükü bazı yeni yasalarla halkın büyük zenginler karşısında ezilmesinin önüne geçilebilir.Özelleştirmenin artığı bu günlerde özel sektöre dayalı kanun ve yasaların sayısının artırılması gerektiği kanaatindeyim.
    Büyük zenginler devletten vergi kaçırarak ve bazı konularda direterek daha da büyümektedir.Örneğin şöyle yapmaktadır.Büyük şirket sahipleri çalıştırdığı işçilerin sayısının fazlalığını bahane ederek ben sana vergi vermem diyor devlete.Devlette tamam demek zorunda kalıyor çünkü işcileri atmakla tehdit ediyor.Devlet kaosa ve işsizlik sayısının artmaması için çoğu yerde çoğu şeye göz yummak zorunda kalıyor.Bazı çok büyük zenginler devlettin arazisini bedava alarak üzerine şirket kuruyor bina dikiyor vesaire.
    Yılanın başını küçükken ezmezsen işte böyle dertler açar başına.
     Yılanın başı küçükken nasıl ezilir.
1)Biz üretim dursun demiyoruz.Yeni şirket açanlara her türlü teşviğin yapılmasına olumlu bakıyorum.Fakat büyüyüyen bir şirketin önüne bazı bariyellerin çekilmesini istiyorum.Örneğin vergi yükünün çok artırılması gibi.Yani belli bir aşamaya gelmiş olan şirketlerin çok ağır vergilerle dahada büyümesinin engellenmesini istiyoruz.
2)Büyüyen şirketlerin işcilerine ödediği miktarın artmasını istiyoruz.
3)24 saat çalışan şirketlerin ikinci vardiyasında çalıştırdığı işcilere daha fazla ödeme yapmasını talep ediyoruz.
4)Büyük şirketlerin işcilerini tatile çıkarmasını istiyorum...
5)İşcilerin 8 saatten fazla çalışmamasını istiyorum.
6)kaliteli mal üretmeyen şirketlere ceza verilmesini talep ediyorum.

saydıklarımızın hepsi yasalarla sağlanabilecek şeyler böylelikle hem verim hemde kalite hemde ülke kalkınacaktır.Zenginlerin boş yere parayı depo etmesi önlenmiş olacak.Halkın refah düzeyi artacaktır.

   Eğitimde de bazı düzenlemeler istiyoruz eğitim özel sektörde değil devletin elinde olduğu için daha iyi yaptırımlar yapılabilir.
1)Düşük seviyede eğitim veren öğretmenlerin maaşlarının düşürülmesini.Eğitimi iyi veren öğretmenlerin maaşlarının artırılmasını talep ediyorum
2)Okulun başarı düzeyi artıkça müdürün ve diğer eğitim görevlilerinin de maaşına belli bir artış olsun.azaldıkçada tam tersi olsun.
3)Bölüm bölüm öğrencilerin bölüm bölüm her alandan aldığı başarı ortalamasına göre bireysel olarak maaşlarda oynama yapılması daha mantıklı olur.Örneğin Matamatikten öğrencilere belli dönemler de seviye belirleme sınavları ile matamatik başarısını ölçülsüz derse giren öğretmenin öğrencilerin başarı düzeyine göre azalış varsa maaşı düşürülsün artış var ise artırılsın şeklinde olması öğretmenleri ve öğrencileri daha verimli hale getirecektir.
   Sağlık sektörü devletin elinde ondada bazı düzenlemeler gerçekleştirilmeli
1)Devletin elinde olmayan özel hastahaneler de çalışan personellerin maaşlarının artırılmasını
2)Devlet sektöründe çalışanlarda başarılı doktorların daha fazla maaş almasını...
3)Doktorların genelde zengin ailelerin çocuklarında seçilmesi için  özel yeni tıp fakülteleri açılması bu fakültelere en başarılı öğrencilerin seçilmesi ve bu en başarılı öğrencilere ailesinin devlete para ödemesi istenmeli.Niçin zengin ve başarılı kişilerin doktor olmasını istiyorum 1.sebep para için tıp icra etmemesi için ikinci sebep ilim ilim için olsun diye.
4)Doktorların başarı düzeyi düştükçe maaşlarının azalmasını talep ediyorum.

     Esnaflıkta;
1)100 metre kare içerisinde aynı esnafların olması engellenmeli
2)Esnafın belini büken büyük alışveriş merkezlerinin kırsal alanlara çekilmesini talep ediyoruz
3)Esnafların kullanmış olduğu enerjilerin fiyatının normailn altına düşürülmesini talep ediyoruz.elektirik su ve benzeri şeylerde daha az para ödeneleri


Daha bir çok alanda buna benzer düzenlemeler olması gerektiğini düşünüyorum.

YAZARI: BAHADIR ÇAKIR                            O ADAM SENSİN


Kaşınmayın Kardeşim

    Tıp ilmi,insanların hayatlarını kurtaran.Bazende insanların eski sağlıklarına dönmesini sağlayan bir ilimdir.Bazen insanlar ufak tefek hastalıklara yakalanırlar ve doktora tıp ilmiyle meşgul olan kişiye giderler.Doktorda bu kişiye önce teşhis koyar.Teşhis koyabilmek için önce sorgular.Neren ağrıyor.Nerenden memnun değilsin gibi sözlerle bilgi alır.Hasta olan kişi de örneğin.Başım ağrıyor.Midem de yanma var.Gibi hastalığına dair ip uçları verir.Doktorda.Almış olduğu tıp ilmiyle hastanın şikayetlerinden ötürü hangi hastalığın belirtilerini taşıdığını bulur.Fakat olur ya yanılmış mıyım diye teknolojiden yararlanır.Tahlil etmek için bazı cihazlardan geçirir.
   
     Yüksek özelik hastalığın teşhisi doğru çıkar.Çünkü her hastalığın belirtileri farklıdır.Bazı hastalıkları bir birinden ayırt eden belirtiler çok bir birine yakın olabilir.O yüzden insanlar az çok neresinin ağrıdığını sızladığını bilmesi gerekir.Karnım ağrıyor bugün ilkokul çocuğu bile karnının neresinin ağrıdığını bilir.Karnım ağrıyor derseniz doktora.Doktorun işi zorlaşır.Sizi mecburen bütün taramalardan geçirmek zorunda kalır.Karnın ağrıyor tamam anladık ama karnın içinde nerede sorun var.Miden de mi?Böbrekte mi?Bağırsakta mı?Pankreasta mı?Karaciğerde mi?Hangisi sorunlu acaba.İşte bu yüzden normal bir insanın dahi az da olsa biyoloji bilgisine ihtiyacı vardır.En azından böbreğin karaciğerin nerede olduğunu bilmesi gerekir.
   
      Çok uzun bir açıklama yaptık.Benim söyleyeceğim şey biraz daha farklı bir nokta ile ilgili olacak.Normal insanlar hatta tıp ilminde ilerlemiş olan insanları dahi ilgilendiren bir noktaya temas edeceğim.Allah teala kullarına sevinci de hüznü de yaşatır.Biz bu dünyada yaşıyoruz ki her şeyi görebiliriz.Allah yine de bizleri bela ve musibetlerden korusun.Balda onun biber de.Her ikisine de razı olmalıyız.Allah kulunun sesini yakarışını duymak için bazen kuluna hastalıklara tabi tutar.Hastalığın bir insana bulaşmasının çok farklı sebepleri olabilir.
       
      Ey insanlar Allah bazen çok ciddi hastalıklar verebilir fakat siz farkında olmadan onu tekrar sizden alabilir.Örneğin size kanser virüsü bulaşmıştır Allah sizi belli bir süre o hastalıkla baş başa bırakmışken sizin başka bir yerinizde örneğin gözünüzde ki ve ya dizinizde ki bir sorundan dolayı hastahaneye gidersiniz.Fakat sizde ayriyeten bir de kanser mevcut fakat siz bunu bilmiyorsunuz.Doktora gitmişken bir de genel bir tarama yaptırayım demeyin.Çünkü o taramada o kanser mikrobu görünecek ve başınıza iş alacaksınız.Halbuki hastalığınız neyse onu tedavi ettirip ayrılsaydınız.Allah sizden diğer hastalığı üzerinizden alacaktı.

      Dünyada sağlıklı insan zaten yok herkes hastalıklı.Sağlıklı olsalardı ölmezlerdi.Her nefis ölümü tadacağına göre herkeste bir gün zayıf tarafından hasta olabilir.Mesele hasta olmak değil mesele kaşınmamaktan geçiyor.Hastalığınız şikayetiniz nerenizde ise orayı tedavi ettirip bir an önce hastahaneden uzaklaşın.Hastanede yok oramı da bir baksınlar yok  kalpten de baktırayım yok genel tarama yaptırayım demeyin.Derseniz kaşınıyorsun demektir kalpte çıkabilir başka bir şeyde çıkabilir uğraşıp durursunuz o zaman.Hemen uzaklaşın.


YAZARI: BAHADIR ÇAKIR                                 O ADAM SENSİN

10 Eylül 2013 Salı

Mektuba Okunmadan Verilen Cevap

       3.Murat Han,3.Mehmet Han,1.Ahmet Han,2.Osman Han ve 4.Murat Han Üsküdar'daki  Hüdai dergahının kapısından her daim edep ve hürmetle istişare rica etmiş,dua beklemişlerdir.Belirli günlerde Sultan Ahmet Caminde halka sohbet ve vaazlarda bulunmuştur.Eskiden Camilerde Tasavvuf ehline ayrılmış bölümler bulunurdu.Şimdi bunlar olmadığı için halk tasavvuftan uzak düştü.Tasavvuf yeniden eskisi gibi halkla iç içe olmadıkça bu devlette bu millette aşama kaydedemez.İlerleyebilir fakat asla yükselemez.Hem ilerlemek hem de yükselmek için Tasavvuf ehline olan ihtiyacın anlaşılması ve yeniden çalışmalarını rahat bir şekilde sürdürebilmesine olanak sağlanmalıdır.Tarihçiler Osmanlının dünyaya hakim oluşunu hep yanlış sebeplere bağladılar,zira Osmanlıyı dünyanın süper gücü yapan tek bir etmen vardı o da Tasavvuf ehline olan hürmetinden kaynaklanıyordu.
        Bugünkü Anayasamızda halen tekkelerin kapatılması ile ilgili yasa kaldırılmış değil.Nasıl ki şapka kanunu kaldırdıysak bugün tekke ile ilgili olan kanunu da kaldırmalıyız.Bugünün şartlarına uygun olmayan yanlış kanun  ve hükümler Devleti Aliyemizin önünde birer barikat gibi durmaktadır.Eskimiş hüküm ve kanunlardan bir an önce sıyrılmalıyız.Türkiye artık eskisi kadar Genç bir ülke değil yaşı olguluk safasına gelmiş ve yaşına uygun davranışlar sergilemesi gerekirken halen çocukluk yıllarından kalma olaylarla uğraşıyor olması sıkıntı verici bir durum ve kaidedir.
       
           SULTAN'IN RÜYASI

     Osmanlı tahtında Sultan 1.Ahmet'in bulunduğu yıllardı.Bir sabah sultan sarayda bulunan ulemanın toplanmasını ister.Saray meclisinde toplanan ulemaya şöyle seslenir:''Dün gece bir rüya gördük ki dehşetliydi.Şu zamanda cihadımıza mukavemet eden Avusturya kralı ile güreş tutmakta idik ki ve biz sırt üstü toprağa düştük.Bu rüyayı tabir için ne buyurursunuz?Sarayda bulunan ulemadan şahıslar bir şeyler söylerler fakat Padişah bir türlü tatmin olmaz.En sonunda içlerinden biri Padişahın bu durumunu anlayınca şöyle der:''Padişahım biz sizin bu rüyanızı yorumlayamadık fakat sizin bu rüyanızı yorumlayabilecek bir Arifi tanırım.''der.Padişah Kimdir bu alim der.Alim zat şöyle der:''Padişahım Üsküdar'daki Hz.Hüdai'den başkası değildir.Vesselam.''Der.Sultanın Rüyası derhal bir kağıda mektup şeklinde dökülür,müğürlenir ve bir haberci tarafından Hüdai dergahına gönderilir.Haberci dergahın kapısını çalar çalmaz Hüdai hazretleri bizzat kapıyı kendisi açar ve haberci mektubu vermeden.Sultanımızın mektubunun cevabıdır diyerek elinde tuttuğu mektubu haberciye uzatır.Haberci elinde iki mektupla Padişaha geri döner.Padişah vay haberci demek sen mektubu vermeden cevabını sana verdi öyle mi deyince.''öyledir padişahım der.''   Padişah: ''Demek bizim kelamımız ulaşmadan cevabı yazılmış,velilerin işi ne hoş diyerek mektubu açar.''
     Padişaha gönderilen mektupta hamd ve selamdan sonra şu satırlar yazılmıştır:''Allah insan vücudunda sırtı,cansız varlıklarda ise toprağı,en kuvvetli olarak yarattı.İnsanın sırtı ile toprağın bir birine değmesi bu iki kuvvetin bir araya gelmesi demektir.Dolayısı ile rüyanızda bu iki kuvvetin bir araya gelmesi ile devletimizin düşmana karşı zafer kazanacağı anlaşılmaktadır.''Diyerek mektup son bulur.
    Padişah işte rüyamın tabiri budur diyerek kendisine verilen müjdeyi gerçekleştirmek için hazırlıkları başlatır.

YAZARI:  BAHADIR ÇAKIR                         O ADAM SENSİN

Keramet

  Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri saraya da hoş sesi ile Müridi Sultan Ahmet Han'a ve çevresindeki diğer saray ehline sohbet veriyordu.Sulatan Ahmet Hazretleri sürekli anasına Aziz Mahmut Hüdai Hazretlerinin kerametlerinden bahsederdi.Annesi de keramet nasıl bir şeydir diye çok merak ederdi.Hiç keramet görmemişti.Keramet bazen insanların imanına bazen var olan imanlarının güçlenmesine vesile olur.Çünkü insanlar olağanüstü şeylere pek meraklılar.
  Aziz Mahmut Hüdai hazretleri sohbetten sonra Abdest tazelemek istediler.Derhal ibrik ve leğen getirildi.Sultan Ahmet Han Mürşidine hürmetten abdest suyunu döküyor,validesi de bir kafesin ardında hazırladığı havlu ile bekliyordu.Hüdai hazretlerinin abdest alışını seyreden valide sultan kalbinde şöyle geçirdi:''Şeyh hazretlerinin bir kerametini görebilseydim.''Diye düşündü.Hüdai Hazretleri kafes ardından uzatılan havluya yüzünü silerken konuşmaya başlar:
   ''Hayret Bazı kimseler var ki bizden keramet görmek ister.Osmanlı malikinin hünkarı abdest suyumuzu döküyor, bir yandan da muhterem valideleri havlumuzu hazırlıyor.Bundan daha büyük keramet mi olur?''
   
    Sultan Ahmet olaydan sonra Validesine Müridinin havluya yüzünü silerken söylediği sözcüklere istinaden Validem siz miydiniz keramet isteyen diye sorar.Valide Sultan şöyle der sen kerametlerini bana anlatırken bir gün bende görebilsem diye düşünürdüm.Böyle ansızın yakalandım.Kalbim yerinden çıkacak gibi oldu der.Sulatan Ahmet han biz sohbet esnasında her dakika her an senin o an yaşadığını yaşıyoruz dedi....

   Sevgili okuyucum Hak dostlarının mübarek ağızlarından  çıkan her söz hikmetli ve kerametler ile doludur.Var erenlerin ocağında imanına iman kat....

   YAZARI :     BAHADIR ÇAKIR      ALLAH BİZLERİ ONLARIN DUALARINDAN AYRI KOYMASIN.......................

8 Eylül 2013 Pazar

Her Şeyi Bilmenin Sonu

    Her şeyi bildiğimi zanneden her durumda söyleyecek bir sözü olan kendini alim zanneden cahilin biriydim ben.Her şeyi bildiğimi zannettiğim günler artık geride kaldı.Bilmediklerimizin yanında bildiklerimizin bir hiç olduğunu görerek tecrübe etme fırsatını yakaladım.Ne yazık ki eski çok bilmişliğim çok ağır bir bedel ödememe sebep oldu.Tarih benim adımı her şeye karışan çok bilmiş kendini beğenmiş ukala olarak kaydetti.İşte her şey bundan sonra  başlıyordu.Beni çok bilmişliğimden vazgeçiren o olay hayatımın dönüm noktası oldu.O günden sonra benlik davasından vazgeçtim.Ve inanılamayacak güzelliklere şahit oldum.
     Adım Molla Kasım.Herkes beni o kötü olayla tanıdı.Şimdi anlatacağım şeyleri yaşamamış olsaydım.Hz.Yunus Emere'nin İki bin kadar şiirini daha okuyor olabilirdiniz.Evet ben suçuluyum hayatım boyunca bu kara leke alnımdan hiç silinmedi.Ve Hz. Yunus Hatırlandıkça bende suçlu bir zanlı olarak hatırlanacağım.Ne var ki bunları suçlu olarak hatırlanmaktan bıktığım için yazmıyorum.Bu suçumu affettirebilmek için kendimi Hz.Yunusa adadım.Kendimi adamış biri olarak bu suçumu affettirebileceğimden şüpheliyim.Zira bütün yazacaklarım Hz.Yunusun Yaktığım ve ya ırmağa attığım tek bir şiirin tek bir harfine bile denk değil.
     On yıl Şam,üç yıl Isfahan ve altı yıl da Konya medreselerinde okudum.Fıkıh ve hadis ilmiyle meşgul oldum.O yıllarda Anadolunun her yanına dağılmış olan Tarikatlar asabımı bozardı.Tarikatlara karşı biriydim.Bbunların şeriyatla da kurranla da alakaları yok diye düşünürdüm.Hafız idim çok kitap okur okuduğum kitaplarda Allah'ın kitabına ters bir şey görür isem kaldırır atar idim.Ebu Said Bahadır Han'ın İlhanlı Devleti tahtına oturduğu yıllardı.Konya'da müderris Fazullah Efendi diye birinin 'ilm i fıkıh' adı altında kitaba aykırı şeyler anlattığını duydum.Ona haddini bildirmek üzere söğütten yola çıkmış Konya'ya gidiyorum.
     Sakarya Suyu kenarında bir yer bulup o gece orada sabahlayacaktım.Bir kaç çalı çırpı toplayıp bir ateş yaktım.Oltamı çıkarıp suya daldırdım.Yakaladığım balıkları ateşte pişirip yiyecektim.Sonra aklıma geldi.Akşam Meczup bir derviş yağmurun altında elime bir tomar kağıt tutuşturmuş.Bunu sana gönderdi gönderen diyerek kaçıp gitmişti.Yağmurun altında o gece elime tutuşturduğu kağıtlarda hiç ıslaklık yoktu.Fakat o an fırsatım olmadığı için malum yağan yağmurdan ıslanmasın diye torbama atmıştım.Şimdi hazır balıklar oltaya vuradursun bende açıp şu Gönderen  ne göndermiş okuyayım dedim.Yazan bir şiir yazmış güzel yazan benim şiirle uğraştığımı bilirmiş.Hadi okuyalım bakalım ne yazmış.Baş sayfada ''Haza divanı derviş Yunus''yazılıydı.Bu derviş Yunus kimdi bilmiyordum.Mısralara bakınca usta bir şair tarafından tertiplenmiş olduğu belli idi.Başladım okumaya:''Sensiz yola girer isem/Çarem yok adım atmağa/Gövdemde kuvvetim sensin/Başım görüp gitmeğe..''
    Güzel bir dörtlüktü şiir güzeldi.Allah'ın birliğinden bahsediyordu.Kitaba uygundu.Atmadım ayırdım kenara.İkincisini okumaya başladım.İkincisi tam bir din düşmanı tarafından yazılmış gibiydi.Tahmmül edemedim.Buruşturup suya attım.Aman Tanrım üçüncüsü gözüme daha kötü göründü.Şairine kağıdına yazanına lanetler okuyarak cehennem ateşinde yanasıcalar diyerek kabaran ateşe attım.Dördüncü şiir aşktan bahsediyordu:''Aşk davasın kılan kişi/Hiç anmaya hırs'u heva/Aşk evine girenlere/Ayrık ne meyl ü ne vefa''Bu şekilde devam eden bir şiir tam onuda buruşturup atacaktım ki suya.Aşk kelimesi ile din kelimesini değiştirmek geldi aklıma.Din o yüce varlığa aşık olmak içindi şair doğru yapmıştı belkide.Ama ne hikmetse dinin adını aşk koymuştu.Onu tuttum.Sonraki şiiri okudum onu beğenmedim suya bir sonrakini ateşe suya ateşe derken kimini tuttum kimini attım.
    İlkindi olmak üzereydi kalkıp aceleyle Öğle namazını kıldım.Namazdan sonra olatamı yokladım.İrice bir balık takılmış oltama kim bilir ne zamandan beri çırpınıp duruyordu.Bu günlük o balık bana yeterdi Onu güzelce ateşte dönzere dönzere pişirdim.Yanımda iki avuç içi kadar da ekmek vardı torbamdan ekmeği çıkardım.Birde başka bir kaba su doldurdum.Balığı kılçığından tamamen sıyırıp ekmeğimin arasına yerleştirdim.Aceyip lezzetliydi.Karnımı doyurduktan sonra ateşi söndürmedim zira daha yakacağım şiirler olabilirdi.Ateşi biraz daha körükledim.Ve ilk şiiri başladım okumaya.:
    ''''Ben dervişim diyene/Bir ün edesim gelir./Tanıyuban şimdiden/Varıp yetesim gelir.Sırat kıldan incedir/Kılıçtan keskincedir./Varıp onun üstüne evler yapasım gelir.''''
   Bu kadarına vurulmuşken şiirin ayengi her yerimi kuşatmıştı.Bütün ruhaniyetiyle beni içinine çekmişti.Son beyit ise kanımı dondurdu:

     ''Derviş Yunus bu sözü/Eğri büğrü söyleme/seni sigaya çeker /Bir molla Kasım gelir.''Adımı duyunca korkudan altıma işedim.Tomarı elimden atıp secdeye kapandım.Bu yabancı benim adımı nerden bilmişti.Gönderen bir tomar şiir değil bir dehşet göndermişti besbellli.Ağlıyordum Ağlayışım iki sbeptendi.Birincisi O güne kadar Tarikat ehline hor gözle bakmıştım.İkincisi de o şiirleri Ateşe atmıştım.

     Kendini bilmiş adamın dini herkesten çok bildiğini zanneden ben hafız Molla Kasımın Farkına vardığı bir şey vardı o da Bir bilenden ziyade bir başka bilenin olduğuydu.Birincisinden pişmandım geri dönebilirdim.İkincisi ise asla telafi edilmezdi.İki bin kadar şiiri Ahmakça yok etmiştim bu derviş Yunus kimse bana ağır bir şamar vurmuştu.O sırada uyku ile uyanıklık arasında bir nida işittim.

  ''Üzülme molla....Onun şiirlerinden bini yerde mahluk içindir.Allah binini suda balıklar,Binini de gökte melekler okusun istedi.''
    Yarından tezi yok onu arayacaktım.Bir yıla aşkın Yunus Emre hazretlerini aradıktan sonra onu buldum.Onu bulduktan sonra kendimi buldum.Kendimi bulduktan sonra bana benden daha yakın olan Rabbimi buldum.Bu zamana kadar boş yaşamıştım buna çok üzülüyordum.Yunus Emre Hazretlerinin Dizinin dibimde ham idim pişmeye durdum.Ey beni okuyan okuyucu bu yazının birazı Molla Kasımdan Birazı Yazıyı Yazandandır.Biliniz ki mest olanların kelamı kendinden değildir.Varın Bir Mürşide Mürid olun.....


YAZARI:     BAHADIR ÇAKIR            O ADAM SENSİN

1 Eylül 2013 Pazar

Zihin Okuma


 Beyin okuma alt taraftaki 1 dakka 22 saniyelik videoyu izleyin......


Çok şaşıracaksınız....................İnanamayacaksınız.......dikkatlice yapın.....



HAZIRLAYAN:  BAHADIR ÇAKIR                     O ADAM SENSİN....

İslam Estetiği

   İslam estetiği her alanda gösterilmesi gerekir.Öncelikle ben şehirlerden başlamak istiyorum.Müslümanların şehirleri düzgün her şeyiyle farklılığını gözler önüne seren en iyi mimari yapılarla doğayı iç içe sunan yapıda olmalıdır.Eski mimarimize baktığımız zaman Ecdat her şeyi düşünerek inşa etmiş.Eski köprüler,Kervansaraylar,camiler vesaire yüksek bir mimari zenginliği bulunmaktadır.Bir yabancı Müslüman ülkesine baktığı zaman hayran kalmalı.Ama bugün ne yazık ki yabancılara bir Müslüman görünümü verebildiğimizi zannetmiyorum.İnşallah bundan sonra o görünümü vereceğiz.
     Eski köprüler dümdüz yapılmazdı ovel yapılırdı ve bu sağlamlığını buna borçluydu aynısını bugün Japonlar büyük köprülerde kullanıyor çünkü depreme daha dayanıklı oluyorlar.Osmanlı her alanda bugünün öncülüğünü yapıyor.Bizim dışımızda her gelişmiş ülke ondan yararlanıyor faydalanıyor üzerine katarak kendini ortaya koyuyor biz ise geçmişi pek fazla sahiplenmeyişimizden kaybediyoruz.
   
yandaki resim Mostar köprüsü Osmanlı



yandaki resim sokullu vezirin bosnaya armağanı





yandaki resim adana ceyahan osmanlı köprüsü






yandaki resim Yunanistan'daki Osmanlı köprüsü





yandaki resim Adana Varda köprüsü Almanlar tarafından 1912 yılında yapılmıştır....





yukarıdaki resim Mimar SİNAN tarafından 1577'de Drina Irmağı üzerine yapılan 11 gözlü köprüdür...

yukarıdaki resim Selimiye camii Edirne Mimar Sinan Tarafından inşa edilmiştir.


yukaridaki resim selimiye camiinden 


yukarıdaki resim selimiye camisinden 


yukarıdaki resim selimiye camisi Mimar Sinan tarafından 1574'te inşa edilmiştir...



    Osmanlı Mimarisi gerçekten insanı büyüler niteliktedir.Bugün aynı mimariyi hayatımıza sokmamız gerektiğini düşünüyorum.Osmanlının üzerine kendimizi koyarsak sonucunda şaheserler ortaya koyabiliriz.Osmanlının ihtişamını bilmeyenler onun hakkında ileri geri konuşmaktadır ne yazık ki.Bendeniz istiyorum ki herkes Osmanlıyı tanısın ve bilsin.Ecdadının ne dereceli bir iman gücüne sahip olduğunu anlasın istiyorum.Çok şey mi istiyorum henüz bundan emin olmuş değilim fakat çok fazla şey istediğimi zannetmiyorum.Batıyı taklit eden bir Türkiye görmek beni çıldırtıyor.Çünkü bugün taklit ettiğimiz batı Osmanlıdan çalıp çırptıklarıyla yarım yamalak bir medeniyettir.Eğer biz kendi ecdadımızı anlayabilirsek ki bunu dünyada tam manada sadece biz başarabiliriz.Her kes taklit eder fakat biz geçmişimizi taklit edemeyiz geçmişimizi daha fazlasıyla bugüne taşıyabiliriz.Batı Osmanlıyı taklit ederek bu kadar ilerledi biz bizler gerçek cevherin sahipleri daha fazlasını ortaya koyabiliriz.

   Şimdide siz değerli okuyucularımla bir başka alandaki estetiği ortaya koyacağım videoları izlemenizi tavsiye ederim...


Aşağıdaki video Erzurum'da bir sabah Ezanıdır.......







Aşağıdaki video bir çocuğun Kuranı kerimi okuyuşundan...





Aşağıdaki video Namaz esnasında kuran okunurken...




Aşağıdaki video güzel bir sabah ezanından ......



Aşağıdaki video güzel bir Kuran okuyuşu...



          Sevgili okuyucum İslam bir yaşam dinidir.Onu hayatımızda yaşarsak işte o zaman dünyada iken rahat ve huzurla buluşmuş oluruz.Hak din insanları dünyada ve ahirette mutlu etmek içindir.Müslümanlık hak din olduğuna göre Müslümanların dünyada iken mutluluğu yaşamaları gerekir.İslam her alanda ilerde olmamız için gönderilmiş olan Allah'ın ilahi haberler bütünüdür.İslam biten ve azalan bir şey değildir.Hep aynı yere geliyoruz farkındayım fakat İslam gerçek manada Halkla buluşması için Tasavvufun yerin altında n yerin yüzüne taşınması gerektiği kanaatindeyim.İslamın güzelliği karşısında o vakit insanların hayranlık içerisinde kalacağını düşünüyorum...Gerçek İslamla buluşma vaktine çok az kaldı.......



YAZARI:BAHADIR ÇAKIR                                            O ADAM SENSİN...