8 Eylül 2013 Pazar

Her Şeyi Bilmenin Sonu

    Her şeyi bildiğimi zanneden her durumda söyleyecek bir sözü olan kendini alim zanneden cahilin biriydim ben.Her şeyi bildiğimi zannettiğim günler artık geride kaldı.Bilmediklerimizin yanında bildiklerimizin bir hiç olduğunu görerek tecrübe etme fırsatını yakaladım.Ne yazık ki eski çok bilmişliğim çok ağır bir bedel ödememe sebep oldu.Tarih benim adımı her şeye karışan çok bilmiş kendini beğenmiş ukala olarak kaydetti.İşte her şey bundan sonra  başlıyordu.Beni çok bilmişliğimden vazgeçiren o olay hayatımın dönüm noktası oldu.O günden sonra benlik davasından vazgeçtim.Ve inanılamayacak güzelliklere şahit oldum.
     Adım Molla Kasım.Herkes beni o kötü olayla tanıdı.Şimdi anlatacağım şeyleri yaşamamış olsaydım.Hz.Yunus Emere'nin İki bin kadar şiirini daha okuyor olabilirdiniz.Evet ben suçuluyum hayatım boyunca bu kara leke alnımdan hiç silinmedi.Ve Hz. Yunus Hatırlandıkça bende suçlu bir zanlı olarak hatırlanacağım.Ne var ki bunları suçlu olarak hatırlanmaktan bıktığım için yazmıyorum.Bu suçumu affettirebilmek için kendimi Hz.Yunusa adadım.Kendimi adamış biri olarak bu suçumu affettirebileceğimden şüpheliyim.Zira bütün yazacaklarım Hz.Yunusun Yaktığım ve ya ırmağa attığım tek bir şiirin tek bir harfine bile denk değil.
     On yıl Şam,üç yıl Isfahan ve altı yıl da Konya medreselerinde okudum.Fıkıh ve hadis ilmiyle meşgul oldum.O yıllarda Anadolunun her yanına dağılmış olan Tarikatlar asabımı bozardı.Tarikatlara karşı biriydim.Bbunların şeriyatla da kurranla da alakaları yok diye düşünürdüm.Hafız idim çok kitap okur okuduğum kitaplarda Allah'ın kitabına ters bir şey görür isem kaldırır atar idim.Ebu Said Bahadır Han'ın İlhanlı Devleti tahtına oturduğu yıllardı.Konya'da müderris Fazullah Efendi diye birinin 'ilm i fıkıh' adı altında kitaba aykırı şeyler anlattığını duydum.Ona haddini bildirmek üzere söğütten yola çıkmış Konya'ya gidiyorum.
     Sakarya Suyu kenarında bir yer bulup o gece orada sabahlayacaktım.Bir kaç çalı çırpı toplayıp bir ateş yaktım.Oltamı çıkarıp suya daldırdım.Yakaladığım balıkları ateşte pişirip yiyecektim.Sonra aklıma geldi.Akşam Meczup bir derviş yağmurun altında elime bir tomar kağıt tutuşturmuş.Bunu sana gönderdi gönderen diyerek kaçıp gitmişti.Yağmurun altında o gece elime tutuşturduğu kağıtlarda hiç ıslaklık yoktu.Fakat o an fırsatım olmadığı için malum yağan yağmurdan ıslanmasın diye torbama atmıştım.Şimdi hazır balıklar oltaya vuradursun bende açıp şu Gönderen  ne göndermiş okuyayım dedim.Yazan bir şiir yazmış güzel yazan benim şiirle uğraştığımı bilirmiş.Hadi okuyalım bakalım ne yazmış.Baş sayfada ''Haza divanı derviş Yunus''yazılıydı.Bu derviş Yunus kimdi bilmiyordum.Mısralara bakınca usta bir şair tarafından tertiplenmiş olduğu belli idi.Başladım okumaya:''Sensiz yola girer isem/Çarem yok adım atmağa/Gövdemde kuvvetim sensin/Başım görüp gitmeğe..''
    Güzel bir dörtlüktü şiir güzeldi.Allah'ın birliğinden bahsediyordu.Kitaba uygundu.Atmadım ayırdım kenara.İkincisini okumaya başladım.İkincisi tam bir din düşmanı tarafından yazılmış gibiydi.Tahmmül edemedim.Buruşturup suya attım.Aman Tanrım üçüncüsü gözüme daha kötü göründü.Şairine kağıdına yazanına lanetler okuyarak cehennem ateşinde yanasıcalar diyerek kabaran ateşe attım.Dördüncü şiir aşktan bahsediyordu:''Aşk davasın kılan kişi/Hiç anmaya hırs'u heva/Aşk evine girenlere/Ayrık ne meyl ü ne vefa''Bu şekilde devam eden bir şiir tam onuda buruşturup atacaktım ki suya.Aşk kelimesi ile din kelimesini değiştirmek geldi aklıma.Din o yüce varlığa aşık olmak içindi şair doğru yapmıştı belkide.Ama ne hikmetse dinin adını aşk koymuştu.Onu tuttum.Sonraki şiiri okudum onu beğenmedim suya bir sonrakini ateşe suya ateşe derken kimini tuttum kimini attım.
    İlkindi olmak üzereydi kalkıp aceleyle Öğle namazını kıldım.Namazdan sonra olatamı yokladım.İrice bir balık takılmış oltama kim bilir ne zamandan beri çırpınıp duruyordu.Bu günlük o balık bana yeterdi Onu güzelce ateşte dönzere dönzere pişirdim.Yanımda iki avuç içi kadar da ekmek vardı torbamdan ekmeği çıkardım.Birde başka bir kaba su doldurdum.Balığı kılçığından tamamen sıyırıp ekmeğimin arasına yerleştirdim.Aceyip lezzetliydi.Karnımı doyurduktan sonra ateşi söndürmedim zira daha yakacağım şiirler olabilirdi.Ateşi biraz daha körükledim.Ve ilk şiiri başladım okumaya.:
    ''''Ben dervişim diyene/Bir ün edesim gelir./Tanıyuban şimdiden/Varıp yetesim gelir.Sırat kıldan incedir/Kılıçtan keskincedir./Varıp onun üstüne evler yapasım gelir.''''
   Bu kadarına vurulmuşken şiirin ayengi her yerimi kuşatmıştı.Bütün ruhaniyetiyle beni içinine çekmişti.Son beyit ise kanımı dondurdu:

     ''Derviş Yunus bu sözü/Eğri büğrü söyleme/seni sigaya çeker /Bir molla Kasım gelir.''Adımı duyunca korkudan altıma işedim.Tomarı elimden atıp secdeye kapandım.Bu yabancı benim adımı nerden bilmişti.Gönderen bir tomar şiir değil bir dehşet göndermişti besbellli.Ağlıyordum Ağlayışım iki sbeptendi.Birincisi O güne kadar Tarikat ehline hor gözle bakmıştım.İkincisi de o şiirleri Ateşe atmıştım.

     Kendini bilmiş adamın dini herkesten çok bildiğini zanneden ben hafız Molla Kasımın Farkına vardığı bir şey vardı o da Bir bilenden ziyade bir başka bilenin olduğuydu.Birincisinden pişmandım geri dönebilirdim.İkincisi ise asla telafi edilmezdi.İki bin kadar şiiri Ahmakça yok etmiştim bu derviş Yunus kimse bana ağır bir şamar vurmuştu.O sırada uyku ile uyanıklık arasında bir nida işittim.

  ''Üzülme molla....Onun şiirlerinden bini yerde mahluk içindir.Allah binini suda balıklar,Binini de gökte melekler okusun istedi.''
    Yarından tezi yok onu arayacaktım.Bir yıla aşkın Yunus Emre hazretlerini aradıktan sonra onu buldum.Onu bulduktan sonra kendimi buldum.Kendimi bulduktan sonra bana benden daha yakın olan Rabbimi buldum.Bu zamana kadar boş yaşamıştım buna çok üzülüyordum.Yunus Emre Hazretlerinin Dizinin dibimde ham idim pişmeye durdum.Ey beni okuyan okuyucu bu yazının birazı Molla Kasımdan Birazı Yazıyı Yazandandır.Biliniz ki mest olanların kelamı kendinden değildir.Varın Bir Mürşide Mürid olun.....


YAZARI:     BAHADIR ÇAKIR            O ADAM SENSİN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder