5 Aralık 2013 Perşembe

TASAVVUF NEDİR?

TASAVVUF NEDİR?
Tasavvuf nedir? sorusu ile başlayalım.Çünkü kaynak arayışı yapmamaktan kaynaklanan cahilliklerden dolayı tasvvufu bir islam felsefesi zannediyorlar önce bu yanlışı bir düzeltmemiz lazım.Bu yanlışların oluşmasının en temel sebebi dinin bu dünyaya ait olmadığı öteki tarafa yatırım olarak görülmesidir.Bu yanlış görüşler islamı diğer dinler gibi tapınma dini zannedilmesine sebebiyet vermektedir.Halbuki islam bir tapınma dini değildir bir yaşam dinidir.Madem ki islam bir inanç sitemi değildir bir yaşam dinidir.Hele hele zahitlerin zannettiği gibi islam bir tapınma dini değilse,zahit dediğimiz kabuğu görüp içini görmeyenlerdir.Dini yeşil bir cevize benzetelim:Dış kabuğu şeriat'tır,serttir ve acıdır.Onun içindeki kahverengi kabuk serttir kırmasını bilen kırar bir mürşid kırar ancak,ona ise tarikat derler.İçindeki çevize hakikat derler.Bunu okuyan alim kişiler diyeceklerdir ki hani bu işin içinde marifet nerde onu benzetemedin mi? derler.Marifet neye denir onuda söyleyelim.Cevizden kasıt içindeki özdür ne dıştaki yeşil kabuk nede içteki kahverengi kabuktur.Marifet işte o cevizi yemeye derler.O cevizi yiyenlerin aldığı lezzet ise o kişinin şahsına göre değişir.Onun için cevizi yeşil kabuktan ibaret zannedenlerle ceviz konuşulmaz.Keza cevizi kahverengi kabuk zannedenlerle de ceviz konuşulmaz.Ceviz cevizi yiyenlerle konuşulur.O zaman anlaşılır ancak cevizin ne olduğu.O yüzden zahitler islamı bir takım ibadet rituelleriyle bitti zannederler.Ve bir büyük mutasavvufumuz olan Niyazi Mısri efendimiz bu duruma asırlar öncesinden cevap veriyor:''Savmu salatı hac ile. Sanma biter zahid işin İnsanı kamil olmaya. Lazım olan irfan imiş '' İşte o irfan ancak tasavvuf ile kazanılır. Demiyoruz ki şeriat,tarikat,hakikat,marifet kapılarından geçemeyen cennete gidemez. Kimin nereye gideceğini ancak Allah bilir ve Allah'ın gösterdiği insanlar bilebilir. Bizim hedefimiz cennet değil cennete gitmek için hakikate ermiş olmana gerek yok. Allah'ın zatına ulaşmak için rızasından vazgeçmek gerekir. Hazreti Yunus Emre hazretleri yine asırlar öncesinden duygularımıza tercüman oluyor.''Cennet cennet dedikleri bir kaç köşkle bir kaç huri isteyene ver onları bana seni gerek seni'' Bize hocamız hep şöyle der ben sizi cennete göndermeyeyim diye uğraşıyorum. İncelik anlayan anladı...

İslam'da cemaatler yoktur.Bugünkü manada oluşum gösteren cemaatlerden bahsediyorum.İslam tarihinin her bir yaprağını çevirsinler İçinde cemaat tipi oluşumlar gözleyemezler.Tarih yapraklarında karşımıza çıkacak yegane varlık Tarikatlardır.Osmanlı'da bir kaç padişah dışında tüm padişahlar uzaktan yakından tarikatla bağlantılı kişilerdir.Osmanlı camilerinde tarikat hocaları halka zahiri ve manevi dersler verirlerdi.Bugünde aynısının olması gerekir.Tasvvufun halkla buluşması gerekir.

Osmanlı camilerinin dışında sadaka için oymalı taşlar vardı ve içindeki oyuklardaki para kesinlikle bitmezdi.İhtiyacı olan ihtiyacı kadar alır hatta kimisi oradan kendince borç alır tekrar yerine bırakırdı.İşte toplum bu hassasiyete ulaşmadıkça bir yükselmeden bahsedilemez.İşte bu hassasiyeti kazanabilmek için tasavvufun yerin altından yerin yüzeyine çıkarılması gerekir.Toplum gelişirse,hakkettiği kişilerle yönetilir.Siz nasılsanız sizi yönetenler de öyledir.Sözü buna işaret eder.Biz gelişmedikçe bizin etrafındakilerin gelişmesini bekleyemeyiz.İnsan kendi iç aleminde kendi duygu ve hal aleminde gelişmedikçe yükselemez.Batı toplumların da görüyoruz ilerlemişler diye onlara imreniyoruz.Fakat sorduğumuz zaman mutlu musunuz diye hayır cevabını veriyorlar.Nedeni şudur.İnsan bu dünyada nedenini bilmediği bir şeyi arar kimisi bunu para zanneder kimisi teknoloji zanneder kimisi bilim kimisi bilmem ne hepsi bir şeyler zanneder.Zannettiği şeyler için çabalar ve sonunda muvaffak olanlar olur.Bakar ki istediği şey o değilmiş.İşte sonsuz istek sahibi olan insanın aradığı her neyse bu dünya da değildir.İnsan yaratıcısını arar kendini yaratan her şeyin sahibi mutlak mükemmel olan Halik'i arar.İşte bu dünya da bunun farkında olanlar onu kalbinde bulurlar.Dünya da iken Hakkal yakin olurlar işte biz onlara erenler deriz.Bunlar her yüz yılda dünya yüzeyinde belki 120 binden fazla ermiş olan zatlardır.Onların ocaklarına dergah denir.İnsanlar hep erenlerin evliyaların Allah dostlarının geçmiş çağlarda yaşadığını zannederek gaflete düşerler.Bir kaç örnek vermek gerekirse.Abdulkadir-i Geylani hazretlerinin tasavvufiyatını devam ettirenlere Kadiriler denir bugün hala varlıkları devam etmektedir.Hazreti Mevlana devrinde en meşhur fakat devrinde yegane değil devrine damgasını vurması yegane olduğunu göstermez,Onun izinden gidenler hala mevcut,onun ve onun öncesinin bu isimler halk tarafından verilmiştir.Onlara Mevlanaya atıfta bulunarak halk mevleviler der hala mevcut.Şahı nakibend hazretlerinin yolundan gidenler hala mevcut adı nakşiler.İnsanlar sanmasın ki bitti bitmez.Ta hazreti Muhammed Mustafa'dan el aldılar kıyamete dek vuku bulacaklar.Tarikatın ismi sonradan konmuştur önceden peygamberimiz döneminde tarikat diye bir isimde böyle oluşumlar göremezsiniz fakat isminin sonradan konması çocuğun nasıl ki anne karnında ki varlığını değiştirmiyorsa o şekilde tarikat bilmem 5 yüzyılda çıktı demekte bir o kadar yanlıştır.5.yüzyılda ismi kondu o yüzyılda meydana gelmedi.Tarikatlar sonradan dogma oluşumlar değildir.Peygambere ağacın altında biat edenler diye Kuranı kerimde ayetle de sabittirler.İşte o ağacın altında söz verenlerden el ala ala tarikatlar bugüne kadar silsile şeklinde gelmiştir.Her öğreticinin eğiticinin eğitim öğretim şekli farklıdır fakat öğrettiği eğittiği şey aynıdır.Tarikatlarında çeşitli olmasının sebebi budur.Yaramaz bir çocuğun öğretmeni ile uysal bir çocuğun öğreticisi hocası aynı olamaz.

YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                                                                            O ADAM SENSİN...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder