Hakkında çok iftiralar atıldı. Tarihimize sahip çıkmadığımız için padişahlarımıza söven bir gençlik türedi. Ha anana sövüldü ha padişahına arada hiç bir fark yoktur. Senelerce bazı dar zihinliler bilmedikleri halde tarihe küstahça saldırdılar. Yarın öbür gün bütün gerçekler gün yüzüne çıkacak. O vakit engin tarihimizin gücüyle geleceğe çok büyük adımlar atacağız. Geçmişi olmayanın geleceği de olmaz. Bu millete geçmişini unutturmaya çalışıyorlar. Tarihimizi karalayarak içimizdeki cevheri öldürmeye çalışıyorlar. Fakat muvaffak olamayacaklar. Geleceğe umut dolu bakıyorum. Geçmişi okudukça gelecekte bir son nokta vuruşu yapacağımıza inanıyorum. Olur ve ya olmaz bu mühim değil mühim olan inanmak.
Padişahımız sultanımız gözbebeğimiz Yavuz Sultan Selim Han hazretleri bu sayfalara sığacak bir padişah değil. O yüzden acizane bir bölüm anlatabildiğimiz kadar anlatmaya çalışacağız. Genel bir kaide oluşturmaya çalışacağız. Stratejisinin önemine vurgu yapmaya çalışacağız. Anlatacaklarımız günümüz cumhuriyet beyniyle anlaşalımayacağı için zamanınızı 1500 lü yıllara ayarlarken beyninizi de bu yıllara göre konuşlandırın.
Selim'in ilk savaşı Çaldıran savaşıdır ve tabi ki ilk en büyük zaferidir. Zafer beraberinde yüksek bir otorite getirir.Bağlılık ve güç getirir. Yenilgi ise kopukluk ve otorite boşluğu getirir. Çaldıran savaşı önemli bir o kadarda getirisi yüksek olan bir savaştır. Bu savaşı düşünürken haritayı gözünüzün önüne getirin ve söyleyeceklerimi harita üzerine yerleştirin.
Güneyde İran anadoluyu ele geçirmek kaydıyla güçlü bir şiilik propagandası yapıyordu. Ve İran daha sonraki seferler açısından da köprü vazifesi görüyordu. Bu anlattıklarımız büyük ölçüde dinsel bir sebep teşkil ediyor. İran'ın alınmasının tek sebebi elbetteki olamaz. Osmanlı bir fetih yapıyorsa bu fethin tek sebebi olamaz. Bakın cümleme dikkat edin savaşın tek sebebi olabilir fakat fethin tek sebebi olamaz.
İran'ı ele geçirilmek istenmesinin tek sebebi dinsel sebep değildi. Bir diğer önemli sebep ise; dönemin en önemli ticaret yolu olan baharat yolunu ele geçirme düşüncesidir. Selim'in yapmış olduğu bütün fetihler çok yüksek kazançlara sahip fetihlerdir.
Savaşın başka sebepleri de vardır illaki fakat en önemli iki sebebin biri dinsel diğeri ise ticari bir sebep teşkil etmektedir.
Şah İsmail yabana atılacak biri değil dönemin zeki hükümdarlarından biridir. Savaş için izleyeceği taktik kaçmak olmuştur. Amacı Osmanlıyı ikmal noktalarından uzaklaştırıp kendi topraklarına çekip tuzağa düşürmekti. Ve bu amaç doğrultusunda Osmanlı erzağı tükenecek kendi topraklarında olmadığı için yorulacak ve bitkin düşecekti. Fakat tahmin ettiği gibi olmadı kaçarken kendisi bitkin düştü.
Osmanlı ordusu Yavuz Sulatan Selim Han önderliğinde İran'ın topraklarına doğru ilerliyordu. Bir türlü Şah İsmail'in ordusuyla karşılaşamayan ordu yorulduğunu söylüyordu. Hatta askerin padişah'ın çadırına ok attığı da rivayet edilmiştir. Selim han bu durumda askere şöyle demişti mealen siz koskoca ordu yorulmuş olabilirsiniz bizden kaçanlar da yoruldu. Siz gelmeseniz de ben tek başıma şahadet şerbetini içmeye gönüllüyüm şeklinde buna benzer bir konuşma yapıp tek başına atına atlamış yönünü güneye çevirmişti. Ayak bacak yapan ordu çaresiz padişahın peşinden gitmişti. Yavuz akıllıydı orduyu bilerek dinlenmesine fırsat vermedi. Bir anda bitirmek için uğraşıyordu. Nitekim böyle hızlı davranmasaydı. İkmal noktalarından uzaklaşan ordu tuzağa düşecekti. Nitekim Yavuzdan ders alamayan Kanuni viyana da askerin dolmuşuna gelmiştir.Askerinde değil hatta vezirin dolmuşuna gelmiştir. Kalabalığına güvenen Osmanlı ordusu Viyana'yı kuşatma altına alıp dinlenmeye geçmişti. Olumsuz giden koşullar viyanadan sonuçsuz geri dönülmesine sebep olmuştu. Biranda geldiği an girmiş olsaydı çok kayıp verirdik belki fakat Viyana bizim olurdu. Her neyse olsaydı şu olurdu bu olurdu demenin de fazla bir lüzumu yok. Geçmişe gidip olayı görme inceleme gibi bir ihtimalimiz olmadığı için şartları tam manasıyla bilemiyoruz. İyi de olsa kötüde olsa bu bir kader ne bir eksik ne bir fazla ...Çok iyi bir sonuç ilerde çok kötü bir sonuç çıkarabilir. Yaptığımız tespitin doğru verilerden yola çıkılarak yapıldığını düşünüyorum fakat yanlış verilerden yola çıkmış olsak da tespit doğru. Bu nedenle veriler tartışılır fakat tespite dayanarak günümüze dair fikirler üretilebilir.
Sonuç olarak yıl 23 Ağustos 1514 Osmanlı, Safevi ordularını darma dağın etti.Tebriz'e 100 kilometre kala Çaldıran Ovasında bozguna uğratılan Şah İsmail ordugahını ve hazinesini bırakarak önce Tebriz'e sonra ise adı aklıma gelmedi başka bir yere kaçtı.6 Eylül 1514 Osmanlı Tebriz'ide ele geçirdi.Mutlak zafer Osmanlı ordusunun oldu. Bu sefer sonucunda çok büyük kazançlar elde edilmiş oldu.Sonuç olarak Anadolu güvence altına alındı.Şiilik propagandası tehlikesi ortadan kalktı ya da etkisi minimum seviyeye indi diyelim. Önemli İran bilginleri İstanbul'a getirildi. Ticaret yolu Osmanlının eline geçti. Osmanlı bir sonraki sefer yapacağı Memlük devletine komşu oldu. Yavuz Sulatan Selim bundan sonra 1515 Turna dağ savaşı ile Anadolu Türk siyasi birliğini sağladı. İran gücü ortadan kalkınca Dulkadiroğlu ve Ramazanoğlu devletleri Turna dağ zaferi ile ele geçirildi. Gürcistan da alındı. Otomatik gibi bir durum oldu yani.
Yavuz Sultan selim üçüncü adımında daha güneyde olan Memlük devletinin işini bitirecek. Memlük seferi de çok bol kazançlı bir sefer oldu. İsterseniz hemen anlatalım. Memlükle geçmişten beri bir sürü husumet var. Husumetleri anlatmayacağım. Kazanç tarafından ele alacağız.
Memlük devleti dönemin ikinci süper gücü. Top gücü dikkat çekici. Sabit büyük topları var. Savaş için topları haritayı gözünüzün önüne getirin. Topları iki noktadan birine sabitleyecekler. Osmanlı'nın Memlük'e saldırması için iki güzergahtan birini kullanması lazım. Ya denizden yani Kuzey yolunu kullanacak ya da karadan doğu yolunu kullanacak. Karada doğu yolundan geçmesi için büyük bir çöl olan Sina Çölünü geçmesi gerekir ki dönemin teknolojisi baz alındığında mümkün görünmüyor. Bu nedenle denizden geleceği düşünülen Osmanlı için bir süpriz yapmak istediler. Deniz tarafına sabit toplarını araçlarını gereçlerini oraya doğru yönlendirdiler. Fakat bilmiyorlardı ki asıl süprizi Osmanlı yapacaktı. Geçilmez denilen Sina çölünü Yavuz geçmişti. Bununla ilgili de çok rivayet var fakat rivayetlere girersek bu yazı sabaha çıkmaz. Saat 00.50 ben ise bu yazıyı 1..10 geçe bitirmeyi planlıyorum. Her neyse . Yavuz Sina çölünü 13 günde geçmiş Memlük ordusunu arkadan vurmuş. Memlük'ün gözbebeği toplarını devre dışı bırakmıştı. Mutlak zafer Osmanlı'nın oldu. Peki bu zaferle ne kazandık?
Yavuz Sultan Selim 1516'da Mercidabık savaşında Memlük ordusunu yenerek Suriye ve Filistin topraklarını ele geçirdi. Ridaniye seferinde ise demin hikaye şeklinde anlattığımız sefer bu. Memlük ordusunu ikinci kez yenerek bu devleti ortadan kaldırdı. Mısır topraklarını ele geçirdi. İkinci seferle...
Memlük deyince benim aklıma ikinci sefer geliyor zaten birinci sefer ikincisinin hazırlığı gibi...
Sonuç olarak Baharat yolu Tamamen Osmanlıların eline geçti.Halifelik ve İslamın kutsal emanetleri Osmanlı'nın eline geçti. Bazı tarihçiler Halifeliğin Osmanlıya geçmesi ile Osmanlının teokratik bir yapı kazandığını söyler. Bu bence yanlış bir görüş. Osmanlı kuruluşundan itibaren teokratik bir yapıya sahipti Halifelik makamı ile bu yapı güç kazandı. Bir bakıma dini manda hakkettiği konumu dereceyi ele geçirerek yıllarca Ortadoğu'da barış ve güveni sağladı. İslamın şanlı sancağını yüzyıllarca dalgalandırdı. İslam devletlerine abilik etti diyebiliriz. Kafirin de anasını alattı o yüzden Osmanlı batıda halen korku ve endişe uyandırıyor. Oradan kalma bir korkuları var yani. Çocukken bir çocuğu dövmüştüm inanırmısınız halen benden korkarmış geçenlerde itiraf etti.Şunu söylim çocuk benim şuanda iki katım.Küçükken de benden iriydi. Kalıpla olmuyor tabi bu işler. Teknik adam olmak daha önemli.İrilik yavaşlatır çok küçüklük hız sağlar ama gücü indirir o yüzden ikisinin arası yani orta en idealdir. Ortalama fizik ölçültlerine sahibim zaten.
saat 1:11 bitiriyorum. Tarih benim anlattığım biçimde yani bu şekilde anlatılırsa ders alınır. Ben savaşsal manada Tarihim iyidir. Tarih geçmişte yapılmış şuanda elimizde olan istikbali gösteren bir dürbündür. Geçmişte İslam'ın sancaktarlığını yapan millet türk milletidir gelecekte de İslam'ın muzafferi yine Türk milleti olacağını düşünüyorum. Bu milletin milli rabıtaları gevşemiş olabilir fakat Allah bu millete torpil geçiyor sırf İstanbul'daki kutsal emanetlerin hatırına yine galibiyet bu milletin olacaktır. Aslımıza döneceğiz kaynaksız ırmak, köksüz ağaç olmayacağız. Tarihi okuyacağız kendi gözümüzün görme derecesine göre yol gösteren bu kılavuzdan yararlanacağız.
YAZARI : BAHADIR ÇAKIR O ADAM SENSİN....
Padişahımız sultanımız gözbebeğimiz Yavuz Sultan Selim Han hazretleri bu sayfalara sığacak bir padişah değil. O yüzden acizane bir bölüm anlatabildiğimiz kadar anlatmaya çalışacağız. Genel bir kaide oluşturmaya çalışacağız. Stratejisinin önemine vurgu yapmaya çalışacağız. Anlatacaklarımız günümüz cumhuriyet beyniyle anlaşalımayacağı için zamanınızı 1500 lü yıllara ayarlarken beyninizi de bu yıllara göre konuşlandırın.
Selim'in ilk savaşı Çaldıran savaşıdır ve tabi ki ilk en büyük zaferidir. Zafer beraberinde yüksek bir otorite getirir.Bağlılık ve güç getirir. Yenilgi ise kopukluk ve otorite boşluğu getirir. Çaldıran savaşı önemli bir o kadarda getirisi yüksek olan bir savaştır. Bu savaşı düşünürken haritayı gözünüzün önüne getirin ve söyleyeceklerimi harita üzerine yerleştirin.
Güneyde İran anadoluyu ele geçirmek kaydıyla güçlü bir şiilik propagandası yapıyordu. Ve İran daha sonraki seferler açısından da köprü vazifesi görüyordu. Bu anlattıklarımız büyük ölçüde dinsel bir sebep teşkil ediyor. İran'ın alınmasının tek sebebi elbetteki olamaz. Osmanlı bir fetih yapıyorsa bu fethin tek sebebi olamaz. Bakın cümleme dikkat edin savaşın tek sebebi olabilir fakat fethin tek sebebi olamaz.
İran'ı ele geçirilmek istenmesinin tek sebebi dinsel sebep değildi. Bir diğer önemli sebep ise; dönemin en önemli ticaret yolu olan baharat yolunu ele geçirme düşüncesidir. Selim'in yapmış olduğu bütün fetihler çok yüksek kazançlara sahip fetihlerdir.
Savaşın başka sebepleri de vardır illaki fakat en önemli iki sebebin biri dinsel diğeri ise ticari bir sebep teşkil etmektedir.
Şah İsmail yabana atılacak biri değil dönemin zeki hükümdarlarından biridir. Savaş için izleyeceği taktik kaçmak olmuştur. Amacı Osmanlıyı ikmal noktalarından uzaklaştırıp kendi topraklarına çekip tuzağa düşürmekti. Ve bu amaç doğrultusunda Osmanlı erzağı tükenecek kendi topraklarında olmadığı için yorulacak ve bitkin düşecekti. Fakat tahmin ettiği gibi olmadı kaçarken kendisi bitkin düştü.
Osmanlı ordusu Yavuz Sulatan Selim Han önderliğinde İran'ın topraklarına doğru ilerliyordu. Bir türlü Şah İsmail'in ordusuyla karşılaşamayan ordu yorulduğunu söylüyordu. Hatta askerin padişah'ın çadırına ok attığı da rivayet edilmiştir. Selim han bu durumda askere şöyle demişti mealen siz koskoca ordu yorulmuş olabilirsiniz bizden kaçanlar da yoruldu. Siz gelmeseniz de ben tek başıma şahadet şerbetini içmeye gönüllüyüm şeklinde buna benzer bir konuşma yapıp tek başına atına atlamış yönünü güneye çevirmişti. Ayak bacak yapan ordu çaresiz padişahın peşinden gitmişti. Yavuz akıllıydı orduyu bilerek dinlenmesine fırsat vermedi. Bir anda bitirmek için uğraşıyordu. Nitekim böyle hızlı davranmasaydı. İkmal noktalarından uzaklaşan ordu tuzağa düşecekti. Nitekim Yavuzdan ders alamayan Kanuni viyana da askerin dolmuşuna gelmiştir.Askerinde değil hatta vezirin dolmuşuna gelmiştir. Kalabalığına güvenen Osmanlı ordusu Viyana'yı kuşatma altına alıp dinlenmeye geçmişti. Olumsuz giden koşullar viyanadan sonuçsuz geri dönülmesine sebep olmuştu. Biranda geldiği an girmiş olsaydı çok kayıp verirdik belki fakat Viyana bizim olurdu. Her neyse olsaydı şu olurdu bu olurdu demenin de fazla bir lüzumu yok. Geçmişe gidip olayı görme inceleme gibi bir ihtimalimiz olmadığı için şartları tam manasıyla bilemiyoruz. İyi de olsa kötüde olsa bu bir kader ne bir eksik ne bir fazla ...Çok iyi bir sonuç ilerde çok kötü bir sonuç çıkarabilir. Yaptığımız tespitin doğru verilerden yola çıkılarak yapıldığını düşünüyorum fakat yanlış verilerden yola çıkmış olsak da tespit doğru. Bu nedenle veriler tartışılır fakat tespite dayanarak günümüze dair fikirler üretilebilir.
Sonuç olarak yıl 23 Ağustos 1514 Osmanlı, Safevi ordularını darma dağın etti.Tebriz'e 100 kilometre kala Çaldıran Ovasında bozguna uğratılan Şah İsmail ordugahını ve hazinesini bırakarak önce Tebriz'e sonra ise adı aklıma gelmedi başka bir yere kaçtı.6 Eylül 1514 Osmanlı Tebriz'ide ele geçirdi.Mutlak zafer Osmanlı ordusunun oldu. Bu sefer sonucunda çok büyük kazançlar elde edilmiş oldu.Sonuç olarak Anadolu güvence altına alındı.Şiilik propagandası tehlikesi ortadan kalktı ya da etkisi minimum seviyeye indi diyelim. Önemli İran bilginleri İstanbul'a getirildi. Ticaret yolu Osmanlının eline geçti. Osmanlı bir sonraki sefer yapacağı Memlük devletine komşu oldu. Yavuz Sulatan Selim bundan sonra 1515 Turna dağ savaşı ile Anadolu Türk siyasi birliğini sağladı. İran gücü ortadan kalkınca Dulkadiroğlu ve Ramazanoğlu devletleri Turna dağ zaferi ile ele geçirildi. Gürcistan da alındı. Otomatik gibi bir durum oldu yani.
Yavuz Sultan selim üçüncü adımında daha güneyde olan Memlük devletinin işini bitirecek. Memlük seferi de çok bol kazançlı bir sefer oldu. İsterseniz hemen anlatalım. Memlükle geçmişten beri bir sürü husumet var. Husumetleri anlatmayacağım. Kazanç tarafından ele alacağız.
Memlük devleti dönemin ikinci süper gücü. Top gücü dikkat çekici. Sabit büyük topları var. Savaş için topları haritayı gözünüzün önüne getirin. Topları iki noktadan birine sabitleyecekler. Osmanlı'nın Memlük'e saldırması için iki güzergahtan birini kullanması lazım. Ya denizden yani Kuzey yolunu kullanacak ya da karadan doğu yolunu kullanacak. Karada doğu yolundan geçmesi için büyük bir çöl olan Sina Çölünü geçmesi gerekir ki dönemin teknolojisi baz alındığında mümkün görünmüyor. Bu nedenle denizden geleceği düşünülen Osmanlı için bir süpriz yapmak istediler. Deniz tarafına sabit toplarını araçlarını gereçlerini oraya doğru yönlendirdiler. Fakat bilmiyorlardı ki asıl süprizi Osmanlı yapacaktı. Geçilmez denilen Sina çölünü Yavuz geçmişti. Bununla ilgili de çok rivayet var fakat rivayetlere girersek bu yazı sabaha çıkmaz. Saat 00.50 ben ise bu yazıyı 1..10 geçe bitirmeyi planlıyorum. Her neyse . Yavuz Sina çölünü 13 günde geçmiş Memlük ordusunu arkadan vurmuş. Memlük'ün gözbebeği toplarını devre dışı bırakmıştı. Mutlak zafer Osmanlı'nın oldu. Peki bu zaferle ne kazandık?
Yavuz Sultan Selim 1516'da Mercidabık savaşında Memlük ordusunu yenerek Suriye ve Filistin topraklarını ele geçirdi. Ridaniye seferinde ise demin hikaye şeklinde anlattığımız sefer bu. Memlük ordusunu ikinci kez yenerek bu devleti ortadan kaldırdı. Mısır topraklarını ele geçirdi. İkinci seferle...
Memlük deyince benim aklıma ikinci sefer geliyor zaten birinci sefer ikincisinin hazırlığı gibi...
Sonuç olarak Baharat yolu Tamamen Osmanlıların eline geçti.Halifelik ve İslamın kutsal emanetleri Osmanlı'nın eline geçti. Bazı tarihçiler Halifeliğin Osmanlıya geçmesi ile Osmanlının teokratik bir yapı kazandığını söyler. Bu bence yanlış bir görüş. Osmanlı kuruluşundan itibaren teokratik bir yapıya sahipti Halifelik makamı ile bu yapı güç kazandı. Bir bakıma dini manda hakkettiği konumu dereceyi ele geçirerek yıllarca Ortadoğu'da barış ve güveni sağladı. İslamın şanlı sancağını yüzyıllarca dalgalandırdı. İslam devletlerine abilik etti diyebiliriz. Kafirin de anasını alattı o yüzden Osmanlı batıda halen korku ve endişe uyandırıyor. Oradan kalma bir korkuları var yani. Çocukken bir çocuğu dövmüştüm inanırmısınız halen benden korkarmış geçenlerde itiraf etti.Şunu söylim çocuk benim şuanda iki katım.Küçükken de benden iriydi. Kalıpla olmuyor tabi bu işler. Teknik adam olmak daha önemli.İrilik yavaşlatır çok küçüklük hız sağlar ama gücü indirir o yüzden ikisinin arası yani orta en idealdir. Ortalama fizik ölçültlerine sahibim zaten.
saat 1:11 bitiriyorum. Tarih benim anlattığım biçimde yani bu şekilde anlatılırsa ders alınır. Ben savaşsal manada Tarihim iyidir. Tarih geçmişte yapılmış şuanda elimizde olan istikbali gösteren bir dürbündür. Geçmişte İslam'ın sancaktarlığını yapan millet türk milletidir gelecekte de İslam'ın muzafferi yine Türk milleti olacağını düşünüyorum. Bu milletin milli rabıtaları gevşemiş olabilir fakat Allah bu millete torpil geçiyor sırf İstanbul'daki kutsal emanetlerin hatırına yine galibiyet bu milletin olacaktır. Aslımıza döneceğiz kaynaksız ırmak, köksüz ağaç olmayacağız. Tarihi okuyacağız kendi gözümüzün görme derecesine göre yol gösteren bu kılavuzdan yararlanacağız.
YAZARI : BAHADIR ÇAKIR O ADAM SENSİN....