28 Mart 2014 Cuma

Büyük Deha Yavuz Sulatan Selim Han

    Hakkında çok iftiralar atıldı. Tarihimize sahip çıkmadığımız için padişahlarımıza söven bir gençlik türedi. Ha anana sövüldü ha padişahına arada hiç bir fark yoktur. Senelerce bazı dar zihinliler bilmedikleri halde tarihe küstahça saldırdılar. Yarın öbür gün bütün gerçekler gün yüzüne çıkacak. O vakit engin tarihimizin gücüyle geleceğe çok büyük adımlar atacağız. Geçmişi  olmayanın geleceği de olmaz. Bu millete geçmişini unutturmaya çalışıyorlar. Tarihimizi karalayarak içimizdeki cevheri öldürmeye çalışıyorlar. Fakat muvaffak olamayacaklar. Geleceğe umut dolu bakıyorum. Geçmişi okudukça gelecekte bir son nokta vuruşu yapacağımıza inanıyorum. Olur ve ya olmaz bu mühim değil mühim olan inanmak.
    Padişahımız sultanımız gözbebeğimiz Yavuz Sultan Selim Han hazretleri bu sayfalara sığacak bir padişah değil. O yüzden acizane bir bölüm anlatabildiğimiz kadar anlatmaya çalışacağız. Genel bir kaide oluşturmaya çalışacağız. Stratejisinin önemine vurgu yapmaya çalışacağız. Anlatacaklarımız günümüz cumhuriyet beyniyle anlaşalımayacağı için zamanınızı 1500 lü yıllara ayarlarken beyninizi de bu yıllara göre konuşlandırın.
     Selim'in ilk savaşı Çaldıran savaşıdır ve tabi ki ilk en büyük zaferidir. Zafer beraberinde yüksek bir otorite getirir.Bağlılık ve güç getirir. Yenilgi ise kopukluk ve otorite boşluğu getirir. Çaldıran savaşı önemli bir o kadarda getirisi yüksek olan bir savaştır. Bu savaşı düşünürken haritayı gözünüzün önüne getirin ve söyleyeceklerimi harita üzerine yerleştirin.
      Güneyde İran anadoluyu ele geçirmek kaydıyla güçlü bir şiilik propagandası yapıyordu. Ve İran daha sonraki seferler açısından da köprü vazifesi görüyordu. Bu anlattıklarımız büyük ölçüde dinsel bir sebep teşkil ediyor. İran'ın alınmasının tek sebebi elbetteki olamaz. Osmanlı bir fetih yapıyorsa bu fethin tek sebebi olamaz. Bakın cümleme dikkat edin savaşın tek sebebi olabilir fakat fethin tek sebebi olamaz.
     İran'ı ele geçirilmek istenmesinin tek sebebi dinsel sebep değildi. Bir diğer önemli sebep ise; dönemin en önemli ticaret yolu olan baharat yolunu ele geçirme düşüncesidir. Selim'in yapmış olduğu bütün fetihler çok yüksek kazançlara sahip fetihlerdir.
      Savaşın başka sebepleri de vardır illaki fakat en önemli iki sebebin biri dinsel diğeri ise ticari bir sebep teşkil etmektedir.
       Şah İsmail yabana atılacak biri değil dönemin zeki hükümdarlarından biridir. Savaş için izleyeceği taktik kaçmak olmuştur. Amacı Osmanlıyı ikmal noktalarından uzaklaştırıp kendi topraklarına çekip tuzağa düşürmekti. Ve bu amaç doğrultusunda Osmanlı erzağı tükenecek kendi topraklarında olmadığı için yorulacak ve bitkin düşecekti. Fakat tahmin ettiği gibi olmadı kaçarken kendisi bitkin düştü.
      Osmanlı ordusu Yavuz Sulatan Selim Han önderliğinde İran'ın topraklarına doğru ilerliyordu. Bir türlü Şah İsmail'in ordusuyla karşılaşamayan ordu yorulduğunu söylüyordu. Hatta askerin padişah'ın çadırına ok attığı da rivayet edilmiştir. Selim han bu durumda askere şöyle demişti mealen siz koskoca ordu yorulmuş olabilirsiniz bizden kaçanlar da yoruldu. Siz gelmeseniz de ben tek başıma şahadet şerbetini içmeye gönüllüyüm şeklinde buna benzer bir konuşma yapıp tek başına atına atlamış yönünü güneye çevirmişti. Ayak bacak yapan ordu çaresiz padişahın peşinden gitmişti. Yavuz akıllıydı orduyu bilerek dinlenmesine fırsat vermedi. Bir anda bitirmek için uğraşıyordu. Nitekim böyle hızlı davranmasaydı. İkmal noktalarından uzaklaşan ordu tuzağa düşecekti. Nitekim Yavuzdan ders alamayan Kanuni viyana da askerin dolmuşuna gelmiştir.Askerinde değil hatta vezirin dolmuşuna gelmiştir. Kalabalığına güvenen Osmanlı ordusu Viyana'yı kuşatma altına alıp dinlenmeye geçmişti. Olumsuz giden koşullar viyanadan sonuçsuz geri dönülmesine sebep olmuştu. Biranda geldiği an girmiş olsaydı çok kayıp verirdik belki fakat Viyana bizim olurdu. Her neyse olsaydı şu olurdu bu olurdu demenin de fazla bir lüzumu yok. Geçmişe gidip olayı görme inceleme gibi bir ihtimalimiz olmadığı için şartları tam manasıyla bilemiyoruz. İyi de olsa kötüde olsa bu bir kader ne bir eksik ne bir fazla ...Çok iyi bir sonuç ilerde çok kötü bir sonuç çıkarabilir. Yaptığımız tespitin doğru verilerden yola çıkılarak yapıldığını düşünüyorum fakat yanlış verilerden yola çıkmış olsak da tespit doğru. Bu nedenle veriler tartışılır fakat tespite dayanarak günümüze dair fikirler üretilebilir.
      Sonuç olarak yıl 23 Ağustos 1514 Osmanlı, Safevi ordularını darma dağın etti.Tebriz'e 100 kilometre kala Çaldıran Ovasında bozguna uğratılan Şah İsmail ordugahını ve hazinesini bırakarak önce Tebriz'e sonra ise adı aklıma gelmedi başka bir yere kaçtı.6 Eylül 1514 Osmanlı Tebriz'ide ele geçirdi.Mutlak zafer Osmanlı ordusunun oldu. Bu sefer sonucunda çok büyük kazançlar elde edilmiş oldu.Sonuç olarak Anadolu güvence altına alındı.Şiilik propagandası tehlikesi ortadan kalktı ya da etkisi minimum seviyeye indi diyelim. Önemli İran bilginleri İstanbul'a getirildi. Ticaret yolu Osmanlının eline geçti. Osmanlı bir sonraki sefer yapacağı Memlük devletine komşu oldu. Yavuz Sulatan Selim bundan sonra 1515 Turna dağ savaşı ile Anadolu Türk siyasi birliğini sağladı. İran gücü ortadan kalkınca Dulkadiroğlu ve Ramazanoğlu devletleri Turna dağ zaferi ile ele geçirildi. Gürcistan da alındı. Otomatik gibi bir durum oldu yani.
      Yavuz Sultan selim üçüncü adımında daha güneyde olan Memlük devletinin işini bitirecek. Memlük seferi de çok bol kazançlı bir sefer oldu. İsterseniz hemen anlatalım. Memlükle geçmişten beri bir sürü husumet var. Husumetleri anlatmayacağım. Kazanç tarafından ele alacağız.
      Memlük devleti dönemin ikinci süper gücü. Top gücü dikkat çekici. Sabit büyük topları var. Savaş için topları haritayı gözünüzün önüne getirin. Topları iki noktadan birine sabitleyecekler. Osmanlı'nın Memlük'e saldırması için iki güzergahtan birini kullanması lazım. Ya denizden yani Kuzey yolunu kullanacak ya da karadan doğu yolunu kullanacak. Karada doğu yolundan geçmesi için büyük bir çöl olan Sina Çölünü geçmesi gerekir ki dönemin teknolojisi baz alındığında mümkün görünmüyor. Bu nedenle denizden geleceği düşünülen Osmanlı için bir süpriz yapmak istediler. Deniz tarafına sabit toplarını araçlarını gereçlerini oraya doğru yönlendirdiler. Fakat bilmiyorlardı ki asıl süprizi Osmanlı yapacaktı. Geçilmez denilen Sina çölünü Yavuz geçmişti. Bununla ilgili de çok rivayet var fakat rivayetlere girersek bu yazı sabaha çıkmaz. Saat 00.50 ben ise bu yazıyı 1..10 geçe bitirmeyi planlıyorum. Her neyse . Yavuz Sina çölünü 13 günde geçmiş Memlük ordusunu arkadan vurmuş. Memlük'ün gözbebeği toplarını devre dışı bırakmıştı. Mutlak zafer Osmanlı'nın oldu. Peki bu zaferle ne kazandık?
      Yavuz Sultan Selim 1516'da Mercidabık savaşında Memlük ordusunu yenerek Suriye ve Filistin topraklarını ele geçirdi. Ridaniye seferinde ise demin hikaye şeklinde anlattığımız sefer bu. Memlük ordusunu ikinci kez yenerek bu devleti ortadan kaldırdı. Mısır topraklarını ele geçirdi. İkinci seferle...
       Memlük deyince benim aklıma ikinci sefer geliyor zaten birinci sefer ikincisinin hazırlığı gibi...
  Sonuç olarak Baharat yolu Tamamen Osmanlıların eline geçti.Halifelik ve İslamın kutsal emanetleri Osmanlı'nın eline geçti. Bazı tarihçiler Halifeliğin Osmanlıya geçmesi ile Osmanlının teokratik bir yapı kazandığını söyler. Bu bence yanlış bir görüş. Osmanlı kuruluşundan itibaren teokratik bir yapıya sahipti Halifelik makamı ile bu yapı güç kazandı. Bir bakıma dini manda hakkettiği konumu dereceyi ele geçirerek yıllarca Ortadoğu'da barış ve güveni sağladı. İslamın şanlı sancağını yüzyıllarca dalgalandırdı. İslam devletlerine abilik etti diyebiliriz. Kafirin de anasını alattı o yüzden Osmanlı batıda halen korku ve endişe uyandırıyor. Oradan kalma bir korkuları var yani. Çocukken bir çocuğu dövmüştüm inanırmısınız halen benden korkarmış geçenlerde itiraf etti.Şunu söylim çocuk benim şuanda iki katım.Küçükken de benden iriydi. Kalıpla olmuyor tabi bu işler. Teknik adam olmak daha önemli.İrilik yavaşlatır çok küçüklük hız sağlar ama gücü indirir o yüzden ikisinin arası yani orta en idealdir. Ortalama fizik ölçültlerine sahibim zaten.
      saat 1:11 bitiriyorum. Tarih benim anlattığım biçimde yani bu şekilde anlatılırsa ders alınır. Ben savaşsal manada Tarihim iyidir. Tarih geçmişte yapılmış şuanda elimizde olan istikbali gösteren bir dürbündür. Geçmişte İslam'ın sancaktarlığını yapan millet türk milletidir gelecekte de İslam'ın muzafferi yine Türk milleti olacağını düşünüyorum. Bu milletin milli rabıtaları gevşemiş olabilir fakat Allah bu millete torpil geçiyor sırf İstanbul'daki kutsal emanetlerin hatırına yine galibiyet bu milletin olacaktır. Aslımıza döneceğiz kaynaksız ırmak, köksüz ağaç olmayacağız. Tarihi okuyacağız kendi gözümüzün görme derecesine göre yol gösteren bu kılavuzdan yararlanacağız.

     YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                   O ADAM SENSİN....
       

26 Mart 2014 Çarşamba

Ders Alalım

   Tarihte en sevdiğim Padişahlardan biri 4.Murat Han'dır. Bu akşam ondan büyük dersler alacağımız kanaatindeyim. 4.Murat Han Hazretleri babası çok küçük yaşta iken vefat etmiş ve boşalan devlet idaresini Annesi devralmıştı. Bu nedenle devletin içinde zorbalar şimdiki tabirle darbeciler yiyiciler paralel yapılar devleti sarmıştı. Ve tabi ki doğal olarak işleyen bütün düzenin içine yerleşmiş halka kan ağlatıyorlardı. Daha küçük yaştan itibaren bu zorbaları nasıl bitireceğini hesaplayan 4.Murat bütün esnafları ve kurum,kuruluşları gezerek tek tek bu zorbacı halka kan ağlatan kişilerin isimlerini defterine kaydetmişti. Halktan biri gibi giyinir ve özel defterine bütün yanlışlıkları not alırdı. Teferruatına girmeyeceğim. Zira bu gece vermek istediğim mesajı tarihi bir gerçeklik üzerinden vererek tarihin geleceğe nasıl ışık tuttuğunu değerli okuyucularıma göstermek istiyorum.
     Elbette gün gelmiş 4.Murat Han hazretleri devleti aliyenin başına gelmişti. Fakat devleti yine o yönetmiyordu. Yeni çeriler iyice çığırdan çıkmış padişahı tehdit ediyorlardı. Bütün her şey onların midesine göre şekil alıyordu. 4.Murat bu duruma çok öncelerden planlar yapmıştı. Dolayısı ile uygulama vakti gelmişti. Aynen uygulamaya koydu.
    Yeniçeriyi galeyana getiren Topal Reçep ismindeki vezirdi. Bu vezir yeniçerinin içindeki bozuk rüşvetçi adamların başıydı. Ondan kuvvet alıyorlardı. Adap olmadığı halde padişahı bahşişe zorluyorlardı. Kafaları estiğinde bahşiş alıyorlardı. Yani bir nevi padişahı haraca bağlamışlardı. Bir gün yine sarayın avlusunda birikmiş. Ya padişahı alırız ya da bahşişimizi alırız diye bağırıyorlardı. Padişah aklındaki planı uygulamaya koydu.
    Topal Recebin başını vurduracaktı. Abdest al bre paşa dedi. Manasını anlayan Reçep paşa duruma şöyle cevap verdi. Beni öldürürseniz sizde ölürsünüz dedi. Zorla abdest aldırtdırılan Reçep paşanın başı vuduruldu. Bir torbaya konup azgın yeniçerinin önüne atıldı. Yeni Çeri evvela bahşiş sanarak torbanın ağzını açtı baktı ki baş rolde oynayan başlarındaki adam kellesi gitmiş. İlk seferde şok olan yeniçeri korkudan dağıldı. Geri döneceklerini bilen padişah dönüşte onlara güzel bir düzenek kurmuştu.
     İslama göre davet etti onları. Ya bana tam itaat edin nice fetihler gerçekleştirelim ya da sizin bu islama ters hareketlerinizin karşılığını vereceğiz mealinde uzunca mehter eşliğinde nutuk okuyan padişah daha sonra ona katılma kararı alan yeniçeriyi kur'an a el bastırarak bir de imza alarak onları kendi buyruğu altına sokmayı başardı. Ondan sonrası mağlum her birine zorlu görevler vererek bu tayfayı dağıttı.Onları savaşlarda kullandı.
     Ülkenin bozulan nizamını tekrardan inşa etti. Sırasıyla dev ıslahatlar gerçekleştirdi. Kumarhaneleri kapattı, içki,nargile gibi şeylerin satışlarını yasakladı. Devleti tekrardan din nizamına kavuşturan 4.Murat rüşvetin,adam kayırmanın önüne geçmeyi başardı.
      Tarih adam kayıranların sonlarını bize gösteriyor. Rüşvete bulaşanların sonlarını bize gösteriyor. Biz toplum olarak ne zaman ki rüşvet iltimas adam kayırmanın önüne geçer isek o zaman ilerlemiş ve yükselmiş bir toplum olacağız.
       Bu akşam bunu neden anlattım. Bugün gördüğümüz hataları not alalım diye anlattım. Gün gelir devran döner belki şerefsizlerin makam ve dereceleri halis kullarında eline geçer. O yüzden halis niyet taşıyan kardeşlerim. Kur'an ve Sünnet çizgisinde yürüyen güzel kardeşlerim not alalım. İllaki adamları not alalım demiyorum. Ama not alalım illa kötü adamları da not alacağız diye de bir durum yok. Ben iyi adamları not almaya çalışıyorum.
     Bana göre iyi sigara içmeyen, rakı , kumarı olmayan Kur'an ve  sünnet yolunda yürüyen tarihi,edebiyatı iyi olan fikri genişliğe sahip insanlardır.Kibirli insanlara kibirli görünmek farz kılınmıştır. İnce çizgileri iyi yorumlayabilen ince zarif narin bir o kadar da yerine göre hiddetli insanları iyi insan olarak nitlendiriyorum. Hha bunun dışında kalanlarda kötü insan olmuyor. Bu benim standartlarım. Yani bir nevi su gibi durgun ama önüne dağların taşların dayanmadığı insanlar benim idealimdir. Su da yavaş akar hatta damla damla dahi aksa altındaki taşlarda oyuklar açar. Yumuşaktır fakat sert kayaları deler geçer. Eskiler suyla ateşin önüne dağ taş dayanmaz derler de bu hakikaten doğrudur.
      Her neyse bu tarihi mesajı neden vermek istedim. Bu bir formüldür al bu güne uygula.

YAZARI: BAHADIR ÇAKIR                                O ADAM SENSİN...  

25 Mart 2014 Salı

Dua

Dua

Biz, kısık sesleriz... minareleri,
Sen, ezansız bırakma Allah’ım!
Ya çağır surda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allah’ım!
Mahyasızdır minareler... göğü de,
Kehkeşansız bırakma Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah’ım!
Bize güç ver... cihad meydanını,
Pehlivansız bırakma Allah’ım!
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah’ım!
Bilelim hasma karşı koymasını,
Bizi cansız bırakma Allah’ım!
Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma Allah’ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah’ım!
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız;
Ve vatansız bırakma Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah’ım
Arif Nihat Asya

Dili Yok Kalbimin

El kaide Suriye topraklarında Osmanlıdan kalan türbeleri bombalıyor. Allah adını zikreden kafirler Osmanlının kalıntılarını yok edeceğiz diyor. Günümüzün firaunları namaz ve Allah allah diyerek de kafirliklerini icra ediyor. El Kaide sözde İslamcılar Suriye deki tek toprak parçamız olan Süleyman Şah'ın Türbesini bekleyen askerlerimizi tehdit ediyorlar. Gevur ne zaman türbelerimize dokunsa Allah'ın gazabına tutulmuştur. Yine tutulacak dün Suriye jeti vuruldu yarın ne olur hep birlikte göreceğiz. Bu yerel seçimler nedense içeride ve dışarıda iktidarı düşürmek için uğraşıyorlar. Milletimiz akıllı olsa iç ve dış tehditlere karşılık dışarının istemediği iktidarın yanında olur. Dünya korkuyor.Kimden korkuyor biliyor musunuz?Osmanlıdan...Şimdi Osmanlı olmadığına göre şimdi kimden korkuyor o halde? Şimdi ise Osmanlının torunlarından korkuyorlar. Zihinlerimizden korkuyorlar. Tekrar Osmanlıca düşünmemizden korkuyorlar. Tekrar diriliriz diye korkuyorlar. Tekrar hakim güç oluruz diye korkuyorlar. Tekrar dünyaya adaletle hükmederiz diye korkuyorlar. Keyfimiz kaçar diye korkuyorlar. Anadolu'ya sıkışıp kalan zihinlerimizin Anadolu'nun dışına çıkmasından korkuyorlar. Velhasıl korkuyorlar. Fakat içerideki bilmeyerek kafire hizmet edenlerin yüzünden bir demir yumruk vuramıyoruz. Dünya bir demir yumruk arıyor fakat biz bunu vuramıyoruz. Ağlarım ağlatamam dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım...

Yazarı : Bahadır Çakır o adam sensin...

23 Mart 2014 Pazar

Son İmza

   Biz ne istiyoruz. Biz dediğim kim en evvela bu biz dediğim ögeyi açmalıyım. Biz Müslümanlarız. Biz dediğim tüm Müslümanlar tüm halis Müslümanlardır. Biz dediğim bencilliği bırakmış kişisel menfaat ve çıkarlarını bir kenara bırakmış toplumun yükselmesi için çabalayanlardır. Biz dediğim kendi menfaat ve çıkarlarını toplumun çıkarı için bırakanlardır. Biz dediğim sessiz yığınların sesidir. Biz dediğim İslami kaideleri isteyenlerdir.
   Ben Müslümanım diyen herkes şunları canı gönülden isteyenlerdir:'' Hilafet makamının gelmesini, Medreselerin yeniden açılması,Dergahların yeniden açılması, Camilerde yeniden tasavvuf erbabı kişilerin sohbet ve zikirler vermesi,Bütün tarihi kaynakların tarihçilere araştırmacılara açılması, Devletin bütün sistemlerinin Kur'an ve sünnete uygun hale getirilmesini, hukuk sistemlerimizin vesaire bütün her şeyin Kur'an hükümlerine göre şekillendiği bir ülke istiyoruz. Çok şey mi istedik. Kendim için istediysem olmasın. Milletim ve devletim için istiyorum. Sıkışıp kalan zihinlerin kalıplardan kurtulması için istiyorum.
    Bizi bedenen Anadolu'ya sıkıştırdıkları gibi zihnen de sıkıştıran zihniyetin yıkılması için istiyorum. Hak tecessüm edince batılın yok olacağını bildiğim için istiyorum. Geniş ve kudretli anlayışımızın yeniden filiz vermesi için istiyorum. Devletim dünya da süper güç olsun diye istiyorum. Dünya'ya yeni bir nizam vermek için istiyorum. Dünya İslamın gücünü ve kudretini yeniden görsün diye istiyorum.
     İstediklerim ağır şeyler biliyorum toplum henüz bu isteklerime hazır değil. Çünkü bu söylediklerime öcü gözüyle bakanlar var.
     O halde aşama aşama yapılması gerekenleri söyleyelim.
      İlk yapılması gereken tekke ve zaviyeler kanunun kaldırılmasıdır.
      Bu gerçekleştirildikten belli bir müddet milletin nasıl bir şekil aldığına bakılsın. Millet hakikatleri hazmetmeye başladığı zaman ikinci adım olarak camiler de tasavvuf erbabı kişilerin yani şeyhlerin serbest cuma vaazı vermeleri sağlanmalıdır. Daha sonra bu aşamada geçildikten sonra medreselere müsaade edilmelidir. Medreseler ve dergahlar tamamen devlete ait binalar olmalıdır. İçinde ise değişik tarikatlara ait bölümler ayrılabilir ya da her tarikata ayrı bir bina olabilir. Bunlar o işlerden sonra şeklini gösterir zaten. Daha sonra belli bir müddet sonra millet tamamen kıvama geldiği zaman bir sonraki aşama olarak. Medeni hukukumuz şeriata göre yani Ayet ve hadislere göre yeniden bir kurul ile oluşturulması. Daha sonra idare sistemimizin ayet ve hadisler eşliğinde yeniden yapılması, daha sonra tüm ince sistemlerin kur'an ve hadisler eşliğinde Allah'ın hükmüne en yakın seviyeye getirilmesi. Hiçbir hüküm Allah'ın hükmüyle eş değer değildir. Kullar ancak adaletli, ahlaklı, edepli hükümleri ile Allah'ın hükümlerine yakınlaşabilir.
      Bütün bir kurulun istediğim gibi oluşturmama fırsat tanınırsa bütün bu anlattıklarımı iç detayları ile yapar ve mükemmeli yapabiliriz. Ve sonucunda en son atak olarak Halifeyi de ilan eder. Yaklaşık 2030 yılına kadar bunu başarabiliriz.
       Diğer türlü bu yerleşik düzene devam edilirse ilerlense bile yükselme elde edilmez sonuç olarak yeni gelen nesil yapılan bütün icraatları berbat eder. Yemesine içmesine yan gelmesine bakar.
      Bütün sistemlerin en ince ayrıntısına kadar töz halinde aklımda mevcut fakat uzman kişilerle bunu şekillendirmek hataları var ise telafi edip mükemmeli yakalamak istiyorum. Bunun için ise gerekenleri yapabilmem için yeterli imkanın oluşturulmasını istiyorum. Ütopya ya da rüya gördüğümü zannetmiyorum. Ben buna aşığım. Aşığın gönlü aşkı neticesinde mükemmeli yakalar.
     Hep birlik olalım bu birliği  sözde değil özde sağlayacağımızı umuyorum...
 
     Her insan hayata bir imza çakar giderken Bizim imzamız Allah için olsun. Allah için imza atanların imzaları halen gönlümüzde duruyor o halde bizde o gönlümüzdeki imzanın görüntüsünü çakalım...
YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                                                 O ADAM SENSİN.

18 Mart 2014 Salı

İlk Materyalist Şeytan

Fikirler ölmez ölürse ten ölür canlar ölesi değil.Bizim işimiz fikirle fikir adamı fikirlerle meşgul olur kişilerle değil. Zalimler için yaşasın Cehennem. Mazlumun karşısında zalimin yanında olmak için bilmek gerekir ve tartmak gerekir. İnsanları en çok sevgi ve vicdan ile kandırıyorlar.Ulu Hakan Metehan'ın dediği gibi İnsaniyet maskesi altında ne zalimlikler yapıyorlar. Taktıkları bu sahte maskeye aldanmayacağız gerçek yüzlerini ve gerçek amaçlarını göreceğiz. Ateizm de bir fikir bizim işimiz ateistlerle değil bu yanlış insanları yutan aldatıcı fikrin karşısına hakkı koyacağız yani İslami fikirleri çıkaracağız ki Hakk batılı kovsun.Ama maalesef biz fikirlere saygı duyarız diyen ateistler dayanamıyor çıldırıyorlar. Siz sizin fikrinizi yerle bir eden fikre tahammül dahi edemezsiniz. Siz sizin fikrinize katkı yapan yobazların fikirlerine saygı duyarsınız ancak. Çünkü onların fikirlerini alt etmek kolay. Batıl hak karşısında ezilecek ezilmeye mahkumdur. Önce putlar yıkılacak en evla önceliğimiz budur. Bir gönülde batıl taht kurmuş keyfine bakarken hakkı anlatsan da o gönle işlemez hakk batılın olduğu yere tecessüm etmez. O yüzden önce batılı kovacağız ki hakkı anlatabilelim. İlk materyalist Şeytandır. Çünkü Şeytan'ı aldatan materyali olmuştu. Ben ateş o ise toprak demişti. Şeytan materyali görmüş ilerisini görememiş ve karşı çıkmıştı. Bütün materyalistler bu ilk materyalist de hizmet ediyor. Biz ise materyalizmi darma dağın edeceğiz. Ayaklarını yerden keseceğiz.

Yazarı : Bahadır Çakır                 o adam sensin

17 Mart 2014 Pazartesi

Dünya Tersine Dönüyor

    Kıyamet alametlerinden bir tanesi hatta en önemli dönüm noktası diyelim dünyanın batıdan doğuya olan dönüş istikametinin ters yöne gitmesi olacaktır. Dünya doğudan batıya döneceği gün kıyametin en büyük alameti gerçekleşecek ve o günden sonra iman edenlerin imanı da kabul dahi olmayacak. Tıpkı Kızıl deniz yarıldığı zaman Hazreti Musa peygamberin peşine giden Firaun'un deniz tekrar üzerine kapanırken iman etmesi secdeye kapanması nasıl fayda vermediyse o gün gerçekleştiği vakit hiç bir insanın sonradan iman etmesi bir şey ifade etmeyecek.
     Tabi benim bu akşam ki konum kıyamet alametleri değil. Fakat teşbih yaparak bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Bugün dünya madden tersine dönemese de manen tersine dönüyor. Bugün bizim yanımızda olması gereken şahısların ilim adamları doktora yapmış profosore yapmış kişilerin olması gerekirken tam tersi gerçekleşiyor. Çıkar rant kar amacı en son vurması gereken bu yüksek mecrayı ele geçirmiş durumda.
       Bir ilim adamı ilme verdiği değeri hiç bir şeye vermemesi gerekirken ardında bugün gördüğümüz şudur İlim adamları ihlaslı olanlarını istisna tutmak kaydıyla ilim adamları kar bataklığına saplanmıştır.
       İlmi bir gerçeklik hatta gerçeklikte olmasın ilmi bir vakıa bir olgu ele alınırken ideolojilerin esiri tutsağı haline gelmiş bir ilim adamı düşünmek bile istemiyorken en çok tutsak olmuş esir düşmüş insanlarla karşılaşıyoruz. Ve dikkat çekiyorum bu esirler ilim adamı.
        İlim adamı en güzel dinleyicidir. En güzel konuşmacı aynı zamanda en güzel dinleyici olma niteliğini taşıyan kişidir. İlim adamı öfkeyle harekat etmez. Hakikati elinde tutan kişi öfkesine hakim olan kişidir.
         Bugün biz en çok kendini ilim adamı olarak nitelendiren kişilerle uğraşıyoruz. Nerede sıkıntı var bakıyoruz.İlim adamlarında Allah Allah Allah...
         Şaşılacak şey doğrusu fakat şaşmamak,şaşırmamak lazım. Her şeyin bir nedeni var. Sebepler dünyasında yaşıyoruz. Yaşıyorsam sebebi var. Bu alemde hiç bir şey sebepsiz değil. O halde ilim adamlarının bu çarpık düşüncelerinin çıkış noktası nedir? Bu bir eleştiri. Bakıyoruz. Yabancılardan etkilenmişler onların dolmuşlarına gelmişler vesaire vesaire zaten batıl ile yoğruldular. Onunla mayalandılar. Ama adam bir dinler bu adamlar neden bu şekilde der. Bizi dinleme gayreti içine girmediler. Tam tersine aşağılama nefislerinin baskı ve dürtülerine uyup toplum içerisinde galip gelme düşüncesi ile azarladılar. Ne olur yani fikren yanik düşsen pabucun damamı atılır. Ben bazı kez fikren yenildiğim anlar oldu. Hatalarımın peşinden mi gitseydim. Karşımdaki taraf doğruyu söylediği halde benliğime uyup benim dediğim mi doğru deseydim.
         Bakın tekrara düşmeyi sevmiyorum fakat aynı cümleyi bir çok yazımda yazdım yine yazmakta fayda görüyorum. Hakkı düşmanımız da söylese kabul etmeliyiz.
         Kabul et canım ne olacak. Bir kez de yenil . Hakkı söyleyene itibar etmek istemiyorsan yine etme lazım değil. Söyleyene bakma söyletene bak.
          Ben kendi mesüliyetimden kurtulmak için hakkı suyu yüzüne çıkarmaya çalışıyorum . Ha hakkın ne bana ihtiyacı var ne aliye ne veliye ihtiyacı var. Hakkın kimseye ihtiyacı yok tam tersine bizim hakka ihtiyacımız var. 50 100 her ne kadarsa bir ömrümüz var bu ömrü batıl karşısında heba etmek istemiyorum. Ömrümü belki çok konforlu geçiremiyebilirim ama konforlu batıl bir şekilde geçirmek istemiyorum. Konforsuz olsun bu hiç önemli değil önemli olan hakk yolunda bunu tüketmek istiyorum.
           Bir sanat değeri taşıyan bu ömrü hakikatlerin peşinde tüketmeyi arzuluyorum. Konforlu ya da konforsuz bu Hakkın bileceği bir kaide.Nasıl olursa olsun? Biz hakkın balına da razıyız biberine de razıyız. Bu sanat değeri taşıyan hayat kitabını eğri büyrü alavere dalavere işlerle heba etmeye hiç niyetim yok. Ha sonunu Allah bilir. Cennette yerimiz garanti değil. Zaten bizim amacımız da cennet değil. Böyle sevab günah terazisi kurup kendi kafasına göre düzenlerden de değiliz. Hakka ulaşmak ona aşık kullar zumresinde safında yer almak istiyoruz hepsi bu.
           Ha biz böyle dediğiniz zaman insanların kafasında beliren şablon şu. Elinde baston cami kapısında ezan saatini bekleyen kafasında aklında fikrinde başka bir düşüncesi olmayan ahmak ahmak oturan hiç bir ilmi uğraşı olmayan insan tasvirinde bulunuyorlar. İşte bu şekilde olan insanlar demin söylediğimiz gibi sevab günah tartısı ile uğraşan insanlar. Kendi kafasına göre kurup düzen kişiler. Bir günah işliyor peşine bir sevab. Eşitlendi sanıyor geri zekalı aklı sıra hakkı kandıracak.
         Her neyse nereden nereye geldik. Ve hasıl söylemeye çalıştığımızı özetlersek. Bugünün havasını özetleyen cümle silsilesi şu olur.
         Bir tarafta yanlış anlatılan din var diğer tarafta da bu yanlış anlatılan dinin karşına çıkardıkları dinden üstün gördükleri bir bilim var. Ve bu bilim hiç bir etik,ahlaki yasalar içermiyor. Kendi kafalarına göre inşa ettikleri ahlakilik bencilliklerine yenik düştüklerinin üstünü dahi örtebilecek düzeyde iken . Biz bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz.

       Azıcık ufacık bir kıvılcım yakabildiysek bu bizim maharetimiz değil bizi yetiştiren hocaların maharetidir. Eleştirmek bizim işimiz eleştirmeyi de severim eleştirilmeyi de severim. Zaten bu otomatik bir olgu. Eleştiyor isen eleştirilmeye de açık olacaksın.
       Kur'an ne zaman kitapçılar da sıradan bir kitap gibi satılır hale geldi bu ta o zaman bu düzene yenik düştük. Bu da öz eleştiri olsun.
       Ben bir söz söylerken ulan buda bana dokunuyor bu da filancıya dokunuyor diye hakikati söylemeyecek içinde saklayacak biri asla değilim asla olmadım.Sır diye bir şey yoktur hazmedilemeyecek hakikatler vardır. Bunları da alıştırmasını yaptıktan sonra inşallah açıklayacağız. Bebek önce bir büyüsün bakalım ayağa kalksın yürümeye başlasın emeklerken emekliyen bebekten yürümeden yüzme dersi verecek halimiz yok. Bu akla mantığa aykırı.
       Ben uzun konuşurum ve uzun yazarım. Anlık cevap veremem. Düşünemem zaman alır hızlı düşünemem. Yavaş ve ağır düşünürüm. Bu nedenle bire bir konuşurken sözümü kesen insanlarla bir konu üzerine münakaşa yapmamam o an o her neyse onu kabul ettiğim anlamına gelmez.
       Yanlışı onaylamam doğruyu es geçemem. Bilmediğime de yorum yapamam. İkinci klasik cümlemi yazayım.
        Her kes bildiğinin alimi bilmediğinin cahilidir.
         Dolayısı ile her kesin bildiği gerçekten doğru bildiği bir şeyler vardır. O yüzden herkesi dinlemeliyiz fakat her sözünü onaylayacak halimiz olamaz.
         İlim cinde de olsa alınız sözü de buna işaret ediyor. Hak batıl bir toplum üzerinde de cereyan etse onu kabullenmeli sinemize çekmeliyiz. Bu geniş bir kafa yapısı ister bu öyle her benim diyenin uygulayabileceği bir bir söz değildir.
       
      YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                          O ADAM SENSİN...
        

15 Mart 2014 Cumartesi

Neyi Bekliyorum?

  Bütün gerçekleri bir anda yazmak isterdim fakat gerçekler bazen istemeyeceğiniz kadar ağır olabilir. Aslında gerçekler ağır değil fakat siz hazır değilsiniz. O yüzden bekliyorum hazır olmanızı bekliyorum. Bildikleriniz size ezberletilenler hepsi yalandı desem bana inanır mısınız? Hepimiz aynı gerçeklerle yetiştik. Fakat gerçek olarak bildiklerimizin hepsi bir yığın yalanlar ve komplolar düzmecesiydi. Bütün gerçekleri bir çırpıda anlatıp beyinleri kurtarmak istiyorum. Fakat görüyorum ki çıkar,rant, kar ,fayda ,haz vesaire nedenlerden dolayı beyinler yalanlarla yaşamayı istiyor.
    O yüzden bekliyorum. Hakikate hazır olmanızı bekliyorum. Hazım gücünüzün artacağı anı bekliyorum. İdeolojilerden sıyrılacağınız anı bekliyorum. Aslınız olmanızı bekliyorum ve tabi ki kendinize dönmenizi bekliyorum. Yabancı kaynaklarla beslenmiş beyinlerinizin kemirilmiş olduğunu gördüğüm vakit çok üzülüyorum. Bırakın artık yabancıları dinlemeyin. Biz bize yeteriz.
     Bütün her şeyi sorgulamalıyız diyorum bütün her şeyi ta en başından yoksa düzmeceler oyunlar komplolar çözülemez.Evet en başından başlayarak her şeyi burada yazıp karanlıkları aydınlığa ulaştırmak isterdim. Fakat bir den söyleyince uzun uzadıya yazdığım zaman masal gibi geleceğini bildiğim için yazmıyacağım. Bu gece alıştırma yapıyorum.
      Görebilmek için bakmak yetmez. Parçaları alakasız yerlere değil tam olması gereken yere diğer parçasıyla bir bütün olacağı noktaya koymalıyız. Görmek için doğru parçalardan bütün elde etmek gerekir. Tarihleri sayıları rakamları yerli yerince oturtmalıyız. Kronolojiye uyum sağlamalıyız.
      Gerçek alavere dala vere yapmaz. Alıştırma yaparken bile mizah kullanmaz. Gerçek angil dingil işlerle uğraşmaz. Çünkü gerçeğin vakti yoktur. Gerçek fazla düşünmez o yüzden aceleye gelir. Durup düşünmeyi plan yapmayı beklemez.
       Yalan ise tam tersidir. Yalan plan yapar, unutmamak için gerçek gibi davranır. Hatta o kadar gerçekçi davranır ki kendisi bile yalan olmuştur da farkında değildir. Yalan bekleme gerektirir. Yalan plan ve proje gerektirir.Yalan aceleye gelmez. Yalan her adım düşünülerek inşa edilir.
        Böyle olduğu halde yalan uygulamaya konulurken gerçekten farklı olarak hızla faaliyete geçer. Hazmedilmeyi beklemez çoktan hazmedilmiştir bile. Yalan hakikatleri kim vurdu ya getirir. Yalan hızla uygulanır ve sanki beyinlerin içini açıp yerleştirilmiş gibi etki yapar. O yüzden yalan fazla sorgulanmaz ve sorgulanması istenmez. Koruma altına alınır kimse dokunmasın kimse sorgulamasın diye.
        Şimdi bu bu söz yumağından sonra doğduğunuz andan itibaren olan tüm öğretileri tüm eğitim aşamalarını buna göre sorgulama vakti geldi de geçiyor bile. Ben kimim ile başlayın devamı gelir....

      YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                         O ADAM SENSİN...
  Bütün gerçekleri bir anda yazmak isterdim fakat gerçekler

13 Mart 2014 Perşembe

Bil Bul OL

   Herkes bildiğinin alimi, bilmediğinin cahilidir. Biliyorum diye övünme tüm bilinenler bilinmeyenlerin yanında yok gibidir. Bildiklerimizin de tabanında bilinmeyenler yatmaktadır. O yüzden bilmek yetmez.Bildiğini yaşamak tatbik etmek gerekldir.İnsanlar ilimleri ile dahi kibre düşebilirler bu yüzden bildiği ile övünmekten çok bildiğini yapmak uygulamak gerekir. Fakat bildiğinin doğruluğunu iyice analiz etmek lazım. Dinlemek lazım herkesi her insanı dinlemek lazım. İnsan olan değerlidir. Biz insana değer veriyoruz. Eğer atılan iftiralara sesimizi çıkarmıyor isek bunun tek sebebi var insanları üzmemek çünkü onlar ellerindekini mutlak hakikat zannediyorlar. Müslüman şüpheci olur her şeye şüpheyle yaklaşır. Dibini sorgular. Sorular açıkta başı boş kalmamalıdır. Beyinde kalan sorular imansızlığa neden olabilir. Tam iman için soruların cevabını tatmin derecesinde almak gerekir. Haksa bir şey batıla galip gelir. Elindekinin mutlak hak olduğunu bilen insan karşısındaki düşünce ne kadar zıt olursa olsun tahammül eder. Cevap verebiliyorsa bazen duruma göre bir yerde batıl baskınsa veremeyebilir. Dilimizden anlamayan halimizden de anlamaz. Dille aktaramadıklarımızı hal ile aktarıyoruz. Fakat sözlerimizden anlamayan halimizden de anlamıyor. Bazı şeyler dile gelmez fakat hale gelir. Bunlar halle anlatılır. Şeklimize baksa anlar hakikati ama bakmıyor. 
     Hakkı düşmanımız da söylese kabul etmeliyiz Hakka muhalif olunmaz.Olanların sonlarını tarih kitaplarından okuduk. Bunlardan ders almalıyız. Nemrut'u Kur'an anlatıyor hazin olayı kulaklarımızda...Ölç biç tart. Bu değişmez altın kural. Kur'an her zaman aklı ön planda tutuyor. Düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. Çoğu ayette geçer. Müslüman olmak için evvela düşünür olmak şart. İslam düşnürlerine baktığımız zaman teknolojiye bile galip gelen fikirlerini göreceğiz ama okumuyoruz. Ecnebileri okumaya alıştırıldık. Bizim alimimiz evliyamız yok sanki eski devirler de kaldığını söyleyerek insanları kandırıyorlar. 
     Yunuslar,Mevlanalar her yüzyılda olduğu gibi bu yüzyılda da vardır.Onları bulmalıyız. Bil bul ol. İkinci altın kural.Bil , bul ,ol . Bilmeden bulamazsın,bulmadan olamazsın,bilmek lazımdır. Bilenler buldular,bulanlar oldular,Bilemezsen bulamayacaksın onun için oku...İlk emir oku....İkra...İlk ayet oku diyor ama ne okuyoruz. Bildiğimizi okuyoruz. Yabancı kaynakları okuyoruz. Elin ecnebisi içerideki işbirlikçilerle anlaşmış bize kendini okutuyor. Okudunuz kaynaklara bakın niçin yabancı?
    Bu kadar sorgu yeter mi diyorsunuz? Gerilemeyi İslama yüklediler. Halbuki bizi Söğüt domaniç Köyünden Viyana önlerine götüren yegane kuvvet İslam değil miydi? Bu millet ne zaman İslam yolundan tavizler verdi ise o zamandan sonra gerilemeye başlamıştır. Batı batı eyvah hep battık. Türk farklı düşünce sistemine sahibiz bize batılılar gibi düşün diyorlar biz batlı değiliz ki biz doğuluyuz. Dünyanın en geniş kafasına sahibiz. Batı içine şeytan girdi diye delileri yakarken biz delileri musiki ile tedavi etmiş bir milletiz. Peygamberden sonra İslam'ı en güzel şekilde yaşayan tek milletiz. Ve tabi ki yaşatan. İslam her düşünceye her fikre kapılarını açmış ve her düşünceyi her fikri yenmeyi başarmış hakkın dini olduğunu kanıtlamıştır. Hak din her şeyden üstündür. Bilime ters düşmez bilim ondan aşağıdır. Onun içinden bilim fışkırır. Her insanın bir ilmi vardır. Edebiyatçı isen Kur'an da edebiyatın alası var. Hukukçu isen Kur'an da hukukun alası var. Ecnebi hukukunu bırakalım artık kendi hukuk sistemimizi kuralım. Artık kendimiz olalım istiyorum. Ya tam batılı olalım ki bu her açıdan batıya benzemek olur. Bu bereberinde aslını unutturmayı getirir. Bir dizi olumsuz vakayı alır gelir.O yüzden ikinci alternatif kendimiz olacağız. Kendimiz olmak için İbn i Haldun a döneceğiz. Harezmi ye döneceğiz. Mimar Sinan'a döneceğiz. Kendimize döneceğiz aslımıza.
    Fikirler tartışılmaz fikirler paylaşılır. Fikri olan paylaşır tartışmaz. Aydınlar aydınlığı konuşur cahiller aydınlanma aletlerini konuşur. Sağ ve sol diye bir şey yoktur bu batı kaynaklı bir olgudur. Türkiye de ne sağ var ne de sol. Çünkü Türkiye batılı değildir. Doğunun medeniyetidir. Göz medeniyeti değil söz medeniyetidir.
     Batı göz medeniyetidir. Biz ise söz medeniyetiyiz. Batı heykele resme göze hitap eden şeylere önem verir. Biz ise gönül e hitap eden şeylere önem veririz. Biz ruha hitap ederiz batı bedene hitap eder. 
     Hatta güzel bir olay vardır. Yarim yarim yüzünde göz izi var sana kim baktı yarim. Biz gözü çirkinlik vesikası olarak görürüz. Bu nedenle yarimize göz ile bakıldığını yarimizin yüzündeki kızarıklıktan anlarız. Fakar şimdilerde gözler yarların yüzünü kızartmıyor. Ya bakışlarında tesir yok ya da yarlarda iş yok..

     YAZARI: BAHADIR ÇAKIR                            O ADAM SENSİN...

Mukaddes Dava


Bu seçim çok değişik bir seçim çoğu AKP'li kendini o şekilde gösteren kişi ve kişiler vaatlerle birlikte döndüler. Doğru olacaksın dönme olmayacaksın. Vaatle menfaat uğruna dönenlere dönme denir.Hakkı görüp doğru bildiğine dönenlere bir sözümüz yok. Çoğu kişi ve kişiler iş vaadi üzerine dönüyorlar. Koçum belediyenin kontenjanı belli 100 kişi 200 kişi her neyse yeni bir iş sahası oluşturmayacaksa seni alır mı almaz mı bunu bile tam tartmadan söz aldım deyip dönenler sonra çok pişman olacaklar. Bizim oyumuzu satın almaya çalışanlara söyleyecek bir sözüm var. Biz satılık insanlar değiliz. Bizim gönlümüz menfaatla,çıkarla fethedilmez. Bizim gönlümüz davanız mukaddesse fethedebilirsiniz. Biz partizan değiliz. Biz takım tutar gibi parti tutanlardan değiliz. Mukaddes davamızda davamıza yakın bulduklarımız ile birlikte yürürüz.Bakın dikkat edin davamıza inanlar ile demedim yakın olanlarla dedim. Bizim davamız dünyalık bir dava değil o yüzden o dava uğruna yürüyen şuanda çok az kişi var belki de yok. O yüzden bizim davamıza yakın kişiler vardır uzak kişiler vardır alakası bile olmayanlar vardır. Bizim davamız yüce bir dava bir dava adamı olduğumu söylemiyorum belki ben bile bu davaya tam vakıf değilim. Fakat bu dava İslam davası, İslam bir güneştir. Güneşe yaklaşanlar yanarlar. Yakın olanlar ısınırlar. Uzak olanlar donarlar. Güneş palçıkla sıvanmaz. Gözlerini kapayanlar yalnızca kendilerine gece yaparlar. Zannederim anlaşılmıştır.
YAZARI: BAHADIR ÇAKIR O ADAM SENSİN...

9 Mart 2014 Pazar

Kola İçme

Arkadaşlar coca-cola içmeyin bu yahudi kolası içinde ne olduğu belli olmayan bu kolayı içmeyin. İçmemeniz için ilk neden kısırlık yaparmış bu kolayı içen insanların çocuklarında değişik problemler olabilir. İçmemekte yarar var kola ne marka olursa olsun içmemek lazımdır. Genel anlamda unutkanlık yapıyor. Gebe kadınların hiç içmemesi lazım. Bebeciğin hafıza gelişimini etkiliyor. Aman içmeyin bir ülkede çifçiler böcek ilacı olarak kullanıyor. Bunu bende deniyeceğim gerçekten böcekleri öldürüyor mu merak ettim. Sütle karıştırınca ayrışmaya başlıyor tortu şeklinde dibine birikiyor. Şeker atınca asidi etkisiz hale geliyor. Zaten şeker oranı da oldukça fazla kandaki şeker oranını zıplatıyor. Klestorol falanda yapıyor. Hastalıklara davetiye çıkarıyor. Ayrıca içinde domuz yağsı da var olabilir İslami olmayan maddelere sahip olabilir dolayısı ile insanları madden zehirlerken manevi olarak da zehirliyor olabilir.Örneğin domuz eti insanların eşlerine olan sadaketini azaltıyor. Domuz eti yağsı her nesi bulaşan insanlar eşlerini başkaları karşısında kıskanma oranı zayıflıyor. Bizi yabancılardan ayıran en önemli özellik te budur zaten. Şuan için öyle fakat çikolata da şun da bunda bu meşru olmayan besin maddeleri Müslümanların vücuduna girerse ve girmeye devam ederse yabancılarla bu manada çok fazla farkları kalmaz.Bitkisel besinlerle beslenen insanlar yumuşak huylu olur. Tasavvufta bazen bazı kişiler özel durumlarda halvet gibi durumlarda belli dönem aralığında hayvani gıdayı keser. Hayvani gıda insanı hırçın yapar. Nefsi güçlendirir. Benim de en çok tükettiğim gıda hayvani gıdadır. Tam tersine çalışıyorum ben. Bunu hayvani gıda tüketmeyin diye yazmıyorum. Her türlü meşru gıdayı tüketin vucudun her türlü bitkisel ve hayvani gıdaya ihtiyacı vardır. Et yemeyen mercimek türü besinler tüketmeyen insanlarda bazı hastalıklar zuhur eder. Dengeli beslenmeliyiz arkadaşlar. İslam bu nedenle her yıl Kurban bayramı denilen bayramla yılda en az bir kez vucüdun etle buluşmasına öncülük ediyor. Zekatlarla fityelerle fitrelerle durumu olmayan almaya gücü olmayan vatandaşlara yardım ediliyor. İslam en güzeldir, yaşanıldığı tam tatbik edildiği vakit. Vejeteryanlara bakın bu şeilde bitkisel beslenen hayvani gıda süt ve süt ürünlerini tüketmeyen insanlar çok yumuşaktır.Çok narin ve nazik konuşurlar. Hayvani gıda ile beslenenlerin sesi gür olur. Güçlü olurlar.Neyse bu mevzuyu burada bitirelim meşru olmayan gıdalardan uzak durun sigara içmeyin alkol tüketmeyin.Bunlar yaşam kalitesini düşürüyor. Sigara içen insanlar tat alma duyuları zayıflıyor.Sabahları ağızları bis olurmuş. Bu tip yaşam kalitesini düşüren şeyleri insanlar neden içer aklım almıyor. Bu pis şeyleri bırakın arkadaşlar. Yöntemde önerim bak bırkanlara soruyorum nasıl bıraktınız falan diye kimisi ilaç kullanarak bırakmış kimisi sakız çiğneyerek bıakmış kimisi oruç tutarken 15 gün sigara içmeyince sabahları ağzı rahat kalmış yataktan soluk yoları rahatmış bırakmış. İçmeyen kadınların kocalarına baskı yapması gerekir kül tablası ile aynı yatakta yatmak hoş bir durum değil. Sürekli sözlü ve davranışsal baskı yapsınlar. Yani böyle sigara oldukça tehlikeli buna rahmen içecem diyorsan çokta umrumdasın yani içersen iç. Sigara içmeyen kişi içenlere oranla yaşamdan daha fazla zevk alır. Yediğinden lezzet alır çektiği havadan zevk alır. Hayatı zevk içince tatlı tatlı geçer. Sigara içen ise maraton koşucusu olabilecekken halısağa maçında bile koşamaz. Atıyorum sigara içip de iyi koşanlar var bana etki etmiyor diyor sen öyle san. Normal insanlara göre iyi koşuyor olabilirsin fakat içmesen anormallerden de iyi koşacaktın. Her neyse bu bahsi burada kapatıyorum. Sigara öksürük yapar damarları tıkar. Sigara içernlerin en azaından aklında bırakmak gibi bir fikri yoksa bu zehri kesmek için yoğurdu normalden fazla tüketmelerini öneririm.

YAZARI : BAHADIR ÇAKIR O ADAM SENSİN...

Dünyaya Nizam Verenler

    Tarihte Müslüman hakanlar ne zaman büyük fetihlerle cihan devleti kurdularsa, Yahudilerin güdümündeki Batını Rafızi gruplar o bölgede yoğun bir şiilik propagandasına girişerek saf Ehli Sünnet Müslümanların itikadını bozarak, o ülkede fitne çıkarırlar, haçlılarla ittifak edip, Müslümanları arkadan vurdular.
     Tarihte hep böyle olmuştur. Bugünde tarih aynı şekilde kendini farklı yüzüyle ortaya koyuyor. Tarihten beri oynan oyunların ana halteri hep aynıdır. Zaman değişir, mekan değişir,aletler değişir fakat hep aynı şekilde olaylar zuhur eder. Bu yüzden gelecekteki olayları bilebilmek için günümüz şartlarını çok iyi anlaliz ve tarihe göre karşılaştırma bir kıyasa vurmamız gerekmektedir. Ve yaptığımız kıyaslarında doğru bir kıyas olması içinde Tarihi iyi analiz etmeliyiz.
      Bugün de aynı oyunlar servis ediliyor. Türkiye güçlü bir devlet olursa Suriye deki pazarlık payı artar. Irak'taki pazarlık payı artar. Kırımdaki pazarlık payı artar. Etrafında etkin bir politika yürütür. Bu hiç bir devlet tarafından istenen bir durum değildir. Türkiye büyürse ayrı bir güç unsuru olarak dünyanın güç dengelerini altüst edecek bir konuma sahiptir. Türkiye büyürse konumundan dolayı çok çabuk zıplama yapar. Dünyayı sıkıntıya sokar. Şuanda dünyanın en güçlü orduları arasında 10. sıraya girmiş durumdayız. Yeni yapılacak olan Uçak gemisi ile bu durum ilk 7 ye bizi sokacaktır. Bütün askeri projelerimiz aynı oranda gerçekleştirilirse ilk 3 e düşeriz bu ne demek biliyor musunuz. Bu gidişat 2023 yılında askeri güç olarak ilk üçte yer alan bir ülke demek dünya piyasasını sarsan bir ülke konumuna geleceğiz demektir. Hele hele bu son yaşanan olaylarla birlikte bu şer odaklarının su yüzüne çıkması ile Türkiye'nin prangaları çözülmüş daha hızlı büyümesi ve ilerlemesi muhtemeldir. 2023 ten önce istenilen kıvama gelmemizi bekliyorum şuanda.
     Devletten ricam kesinlikle bu şer odaklarıyla bir antlaşmaya bir uzlaşmaya gitmesin. Seçimden sonra böyle bir uzlaşmaya giderse Genel seçimlerde dersini alır. Çünkü millet bu şer odaklarına iyice tavır almış onların dersinin verilmesini beklemektedir. Bu şer odaklarının devlet içinden temizlenmesi ile Türkiye'nin en büyük engeli açılmış olacaktır. Bir kale içten fethedilir. Bu odaklara verilecek her hangi bir taviz ülkemizin önüne yeni bir barikat koymak olur. Artık bu iş çığrından çıktı.
      Biz 17 Aralık operasyonun ve ardından gerçekleşen Mit Tırlarına yapılan operasyonların dış güçler tarafından servis edildiğini bu olaylara  maşa olan odakları biliyoruz bunun neticesinde bir hırsızlık olayının olmadığı kanıtlanmıştır. Bu iş 17 Aralık oparasyonları ile bitmiş olsaydı daha fazla yüklenmeselerdi millet ayalmayacaktı. Fakat bu odaklara kendilerinin yok olması olasılığına rağmen bu denli yüklenmeleri anlaşıldı ki bu olaylar servis edilmiş düzmece olaylardır. İşin kötü tarafı millet İktidara bu olaylarla aşırı güvenmeye başlamıştır.
      Ey iktidar bu millet sana güveniyor bu milletin güvenini boşa çıkarma Kur'an yolundan asla ayrılma. Kibre kapılma. Bu millet sana güveniyor diye gerçekten çalma girişimine kalkma. Artık öyle bir safhaya geldi ki İktidar gerçekten hırsızlık yapsa millet artık inanmayacak hale geldi. Bu bu şekilde olabilir fakat millet doğruyu yanlışı ayırt edebilecek güçtedir. Sakın bu milletin güvenini sarsmayın. Güvenilen dağlara kar yağar derler bu denli aşırı sevgi beni korkutuyor. Bu seferde İktidardan darbe yeriz diye korkmaya başladım.
      Bir badireden kurtuluyoruz peşine bir yenisi geliyor. Bu olaylar sizi asla ve asla davanızdan saptırmasın. İnşallah daha iyi olacak. Batılın karşısına Hakkı çıkarın . Kaldırın şu tekke ve zaviyeler kanununu bu yapılırsa ülke genelinde bir yükseliş harekatı başlayacaktır. Milletin kafasına batıl sanki içini yarıp yerleştirilmiş gibi. İçini açıp yerleştirilse o kadar olur yani. Bu batıl yok edilmedikçe hiç bir zaman tam bir doygunluk sağlanamaz.
     Ben bir fikir adamıyım fikre ket vurulmaz bunlar benim fikirlerim. Birilerinin hoşuna gitsin diye yazmıyorum. Hak bildiğimi bildiğimi yazıyorum. Fikir adamı demek fikir için yaşayan adam demektir. Ben fikir için yaşayan insanım. Dolayısı ile bu birilerine vuruyor diye yazmamazlık yapmam. Kime vuruyorsa vursun ben kimseden korkmam yazarım.

     YAZARI: BAHADIR ÇAKIR            O ADAM SENSİN...

8 Mart 2014 Cumartesi

Kur'an-ı Kerim Neden Arapça'dır?

   Evvela sormamız gereken soru bu değildir. Evvela peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz neden Araplar içinden çıktı diye sormalıyız.
   Çünkü devrin en bozuk toplumu Araplardı. Cahile devri olarak nitelendirilen bu devir Arapların çok şiddetli çirkeflikler yaptıkları bir devirdi. Cahiliye devri derler fakat Araplar güçlü bir edebiyata,sanata, felsefeye sahiptiler.Onların cahillikleri dünyaya kendilerini çok fazla kaptırmış olmalarıydı.Arapların cahilliği ilmi yönden değildi onların cahilliği başka konulardan kaynaklanıyordu.Çok bilgili insanlarında çok cahilane olduğuna şahit olmuştursunuz.Allah her zaman peygamberleri en bozuk toplumların içinden çıkarmıştır.Dolayısı ile devrin en bozuk toplumu Araplar olduğu için peygamber efendimiz Arap toplumunda zuhur etmiştir. Ama o bütün ırkların peygamberidir. İslam ırki,din,dil ayrımı gözetmemektedir.Peygamberimiz Arap toplumunda zuhur ettiği için Kur'an da arapça olarak gönderilmiştir. Fakat bu demek değildir ki Kur'an bir tek Araplara gönderilmiştir. Allah her toplumun içine peygamber den varis velilerini göndererek her topluma Kur'an ilmi ile feyiz almasına fırsat tanımıştır. Fakat toplumlar bu velilere itibar etmeyerek itibar kaybı yaşamaktadır.
    Bir de şöyle bir soru var. Peygamberler neden hep Orta Doğudan çıkıyor diyorlar.Böyle bir genelleme yapmak doğru değildir. Kur'an ı kerimde 25 peygamberin hayatı anlatılmıştır fakat Kur'anda adı geçmeyen peygamberler vardır. Takriben 120 bin den fazla Peygamberin yeryüzünde irşat vazifesini yerine getirdiği bilinmektedir.Hatta bir ayette de bu konuya şöyle değinilmiştir:Nisa suresi 164. Ayette şöyle deniyor:''Daha önce sana anlattığımız peygamberler olduğu gibi sana anlatmadığımız peygamberler de vardır.Allah Musa ile ona görünmeksizin konuştu.''(Nisa 164.ayet)
    Bu ayetten de anlaşılacağı üzere Kur'anda anlatılmayan ismi bile geçmeyen peygamberler vardır.Dolayısı ile bütün peygamberlerin Orta Doğu da ortaya çıktığını söyleyenler kafadan söylüyorlar böyle bir ispat yoktur. Allah peygamber ve veli göndermediği bir toplumu sorumlu tutmayacaktır ki tüm toplumlara peygamber gelmiştir.
     Türkler den de peygamberler çıkmıştır diğer toplumlardan da peygamberler çıkmıştır.Fakat insan oğlu sürekli dini bozduğu için içine kendi faydaları çıkarları için ekleme çıkarma işlemi yaptıkları için hak olan din sürekli bozulmuş. Allah tarafından peygamberler vasıtası ile sürekli güncellenmiştir.
    Peygamberler sonradan oluşma değildir. Burası çok önemli bir nokta peygamberler sonradan seçilmiş değildir. Toplumlarda öyle bir algı vardır biz bu algıyı düzelteceğiz. Peygamberler de silsile silsile geçmişle bağlantılı bir şekilde son Peygambere kadar bu nübüvvet nuru ulaşmıştır.Hatta bu nur Son peygamber efendimiz (s.a.v) de şiddetini artırmıştır.
     Hazreti Ademden beri gelen bu yüksek irtifalı seyir son peygambere kadar sürekli artarak gelişmiş son Peygamber s.a.v de son raptiyesini inşa etmiştir. Bir daha da insanlık peygamberimizin döneminde ulaştığı doygunluk safhasına çıkamayacaktır.
 
  YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                             O ADAM SENSİN...

5 Mart 2014 Çarşamba

Giresun'un Geleceği Nasıl Değiştirilir?

   Değişimi insanlar yanlış değerlendirmişler.Pozitif yönlü bir değişim her alanda olmalıdır. Değişmeyen yerinde sayan kişiler yerinde saymamış günün gereklerinin gerisinde kaldığı için dururken bile geri gitmiştir. Bu gelişen teknolojiye ayak uydurabilmek için yürümek bile yetersiz kalmakta koşmak bir maraton koşucusu gibi koşmalıyız. Bu günlerde önümüze bir de barikatlar çekiyorlar bu durumda engelli koşu yapmalıyız. Her neyse ben bir Giresunluyum.Bügün gelişen süreçte Giresun'a neler yapılabilir bu konuda bir kaç proje önerisinde bulunacağım.
    Yeni inşa edilen Hava Alanı Giresun'umuza katkı sağlayacaktır. Hava alanı demek turist demektir. Giresun yeşil ve mavinin dans ettiği Türkiye'nin en güzide yerlerinden bir tanesi içindedir. Bu nedenle Giresun'a turistleri cezbedecek projelerin yapılması gerekmektedir.Giresun Karadeniz sahilinin tek adasına tek doğal adasına sahip olması açısından karadeniz sahilinde diğer illerden bu bakımdan ayrılmaktadır.
     Giresun'a güzergağı çok fonksiyonlu bir teleferik kurulması en evla şarttır. Çok büyük bir teleferik kurulması gerekmektedir. Hattın güzergahını da beş aşağı beş yukarı söyleyelim. Giresun kalesinden Gedik kayaya oradan adaya dönüşlü gelişli muhteşem bir hat oluşturulabilir. Başka alternetiflerde mümkündür fakat bu yol çok kar gedireceği kanaatindeyim.
      Giresun'un büyük bir kapalı çarşıya ihtiyacı vardır. Giresun'u burun kısmı köstebek yuvası gibi altı delinmelidir beş altı yerden delinerek altına çok büyük bir kapalı çarşı yapılmalıdır. İstikameti tam olarak Giresun kalesinin altına gelmektedir.
        Giresun meydanı çok boş bir meydan oldu bu meydanın altına büyük alışveriş merkezleri ile donatılabilirdi. Ve ya alt geçitler ile süslenebilirdi.
         Giresun Gazi caddesinin altından alternetif yol atılabilirdi.
         Giresun büyük bir liman kenti haline getirilmelidir.
         Arka tarafla bağlantısını sağlayacak önemli geçitler oluşturulmalıdır. Limanı kullanılabilir hale getiren hinterlandı dır. Bu nedenle Giresun'u iç kesimlerle bağlantı kurmasını sağlayacak büyük geçitlerin yapılması tünellerin yapılması şarttır. Limanın fonksiyon kazanması açısından iç kesimlerle olan bağlantılarının artırılması gereklidir. Giresun bulunduğu stratejik konum itibarı ile Trabzon'dan daha önemli bir yerde durmaktadır. Büyük illere daha yakındır.Dolayısı ile Giresun limanının daha işlek olması daha işlek hale getirilmesi en önemli olaydır.
        Giresun'a büyük dev fındık işleme fabrikaları getirilmelidir  fındığın yerinde kaliteli bir şekilde işlenip ihraç olması üreticiyi koruyucu bir nitelik kazandırır.
         Giresun derelerinin temizlenmesi gerekmektedir. Islah edilen dereler de halen pislikler akmaktadır bu pisliklerin her iki koldan dere içinde bir menfez içine alınıp öyle akıtılması derelerin temizlenmesine katkı sağlayacaktır.
         Çöp ayrıştırma tesisinin açılması gerekmektedir. Çöpler toplanırken ayrıştılmış olarak toplanması daha önemlidir.İyi bir çöp ayrıştırma tesisinin kurulması gereklidir. Bu tesis kurulduğu vakit Aksu daha bir güzel hale gelecek şehir ayrı bir güzellik kazanacaktır.
        Aksu deresinin suyu kanallarla şehirin içine alınarak şehre ayrı bir silüet katılabilir. Bu çok bütçeli bir olay bu daha sonra yapılabilir. Ve yahutta derelerin kenarlarına yürüyüş alanları yapılabilir bisiklet yolları yapılabilir derenin debisinin içindeki su pronsiyeli önüne kapaklı set çekilerek derenin içinde kayıkların gidebileceği şekilde yapılabilir kenarları da yeme içme gezinti alanları şekline inşa edilebilir.
        Büyük bir kapalı spor tesisi içinde her şeyi olan havuzu, taekwondo salono dev salonlar çok katlı çok amaçlı büyük bir kapalı spor tesisine ihtiyaç vardır.
        Stadyum'unun kapestesi artırılabilir ve yahutta satdın yeri değiştirilmelidir. Kapestesini artırmaya yöenilirse tam güvenlik sistemleri ile donatılmış yeni çok katmanlı tribün yapılmalı eski tribünler yıkılmalıdır.
        Osman Ağa parkı gereksiz bir parktır Osman Ağa parkı kaldırılmalı yeri boşaltılmalı ve yahutta bulancak durağı haline getirilebilir üstü otoparklı bir şekilde çok katlı bir sisteme geçirilebilir.
        Giresun kıyılarındaki tüm araçların kaldırılması için dev otoparkların yapılması gereklidir. Bu yapılacak otoparkların Şehrin Esnetiğiğini bozmaması için uygun yerlere yapılması veya çok katlı inşa edilip üst katlarının park şeklinde yapılması daha uygundur.

        YAZARI : BAHADIR ÇAKIR               O ADAM SENSİN
         

2 Mart 2014 Pazar

Kırım Meselesi

   Kırım bizim eski topraklarımızdır.Eskiden Altınordu Devletinin himayesi altında bulunan bu coğrafya da kurulan Kırım Hanlığı Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı'nın egemenliği altına girmiştir. Zaten Altınordu Devletinden kalma türklerin saysı oldukçe fazla olan bir bölge idi Kırım.Kırımın bütün tarihçesini anlatmaya lüzum görmüyorum en son Küçük kaynarca anlalaşması ile elimizden çıkmış bağımsız bir devlet olmuştur. Sadece dini bakımdan halifeye bağlı kaldı. Halifelik makamından yararlanarak bir şeyler elde ederiz düşündük fakat bir etkisi olmadı.Kırım mücadelesinde daha sonra Osmanlı bir başarı elde edemedi ve sonucunda Kırım tamamen elde çıktı. Kırım hususunda hep Ruslarla mücadele ettik. Kırım STRATEJİK bir konuma sahip bir yerdir. Kırımın Rusların eline geçmesi Rusların sıcak denizlere inme hayalinin gerçekleşmesi adına atmış olduğu büyük bir adım olmuş olur. Kırımın Ruslar'ın eline geçmesi büyük bir tehlike anlamına gelir. Bizim elimizde zaten değil fakat Rusya gibi güçlü bir devlet yerine Ukrayna gibi bir devletin elinde olması bizim çıkarlarımız açısından daha önemlidir. Çünkü Ruslar Kırımı ele geçirirse Kırımla kalmak gibi bir düşünceleri olmayacaktır. Bunun ikinci bir adımını elebette atmak isteyeceklerdir. Atarlar ve ya atamazlar bunu şimdiden kestiremeyiz fakat rahat durmayacakları kesindir. Bugün Kırımın onların eline geçmesi yarın için bizi bir sıfır yenik bir konuma getirecektir.
    Rusların uzun menzilli füzeleri olduğu için Kırımı aldıklarında buraya büyük bir askeri üst kuracaklarını şimdiden söylüyorum.Bakın hale aldıklarında diyorum çoktan aldılar haberlere göre fakat devletlerin buna bir hayır demesi gerektiğini ulusal basında bunun çok ağır bir şekilde üstüne gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. Şuan Kırım işgal edildi dolayısı ile Rusların oradan çıkmayacağını düşünerek neler yapacaklarını şimdi yazalım.Oradaki Türk halkı sıkıştıracaklar. Onları oralarda taciz edecekler. Sinop Nükleer santrali kurulacak inşallah. Rusların kırımı ele geçirmesi ile Snop nükleer santrali Rus füzelerinin kapsamı altına girecek.Bırak Sinop'u Ankara bile onların füzelerinin kapsamı altına girer. Malatya da Nato Üstü var yani füze savunma kalkanı bu kalkan şimdi Rusların füze menzili içerisine girecektir. Dolayısı ile bunu bahane ederek Amerikayı bu işin içine katmalıyız. Kırım'ı ne yapıp edip Ruslara yedirtmememiz gerekiyor. Kırım'ın Ukrayna'nın elinde olması bizim için daha iyidir. Bu yüzden bu amaçla oraya sahip çıkmalıyız.
    Şuanda yapılması gerekenler Kırımın Ruslara geçmemesi için elimizden geleni yapmalıyız. Yaptıklarımız yetersiz kalırsa Nükleer santralin yerini değiştirmeliyiz.Sinop'a füze savunma sistemi kurmalı karşı saldırı yapacak sistemler yerleştirilmeli. Santralin yerini değiştirmez isek ki bence kesinlikle değiştirilmeli.Çünkü ilerde tehdit unsuru olacaktır. Giresun Görele civarlarına hesaplanıp ona göre ikinci bir savunma sistemi ve saldırı sistemi kurulmalıdır. Sinop'ta zannedersem bir füze sistemi var ama bu sistem Rusya'ya karşı biraz pasif kalır bence...Yerli Füze savunma sistemi kurulmalı Nato falan değil.Malatya'da ki Nato savunma sistemi bizim çok fazla işimize yaramaz.
     Her neyse anlaşılan o ki yerli Füze sistemlerinin geliştirilmesine çok ağırlık verilmeli. Bu seneki yatırımların çoğunluğu bu tarafa kaydırılmalıdır. Uçak gemisi ihtiyacımız yine devam etmekte olup yerli gemilerimizin milgem projesi kapsamında 10 a çıkarılmasının bir an önce tamamlanması için çalışmalar hızlandırılmalıdır. Şuan bildiğim kadarıyla 2 tane yerli savaş gemimiz var. Bu iki gemi bile Akdeniz de İsrail'i ürkütmeyi başardı. Kıbrıs'ı güvence altına almayı başardı. Bu gemiler son teknoloji olup aynı anda 70 hedefi vurabilecek güçte olması düşmanı caydırmaktadır. Düşmanlarımızın Rusya olsun İsrail olsun Fıransa olsun ellerindeki Savaş gemileri eski bizim yeni gemilerimiz dolayısı ile teknolojik bakımdan ileri bir teknolojiye sahip. Yerli savaş gücüne çok önem veriyoruz bu önemin azalmadan artarak devam etmesini temenni ediyorum. Hakkımızda hayırlısı olsun....

YAZARI: BAHADIR ÇAKIR                                  O ADAM SENSİN....