30 Mart 2015 Pazartesi

Haram Helale Dönene Kadar bekleriz Yiğidim..

   ''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA



   Haram helale, helal harama karışmıyor. İki tane pazarcı kadın varmış ikisi de pekmez satarmış. Birinin pekmezi kapış kapış diğeri çoğu zaman siftah bile yapmadan evine. üstelik yan yanalar fakat birinin ki satılıyor diğerininki kalıyor. Sonra kadın ya kardeş ikimizin pekmezi de aynı pekmez senin ki satılıyor da benim ki neden bekliyor. Pekmezi satılan kadın şöyle diyor ben içine su karıştırıyorum sende karıştır seninki de satılsın. Şuan millet haram para kazandığı için onların haram parası senin helaline karışmıyor. Bir numara yap da satılsın diyor. Biz şuan ne pazarlasak satılmıyor. Aşk pazarlasak satılmıyor. Sevgi pazarlasak yine satılmıyor. Hımmm anladım ki bizim devrimiz daha henüz gelmemiş...Satmak için illaki helalimizi harama çevirmeye gerek yok milletin parası helal olana kadar helale dönene kadar bekleriz yiğidim...(Bahadır Çakır)

29 Mart 2015 Pazar

Kullun Allah'ına Verebileceği Nedir?

   'AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA


Kulun Allah'ına verebileceği şey namaz, oruç, haç , zekat, kurban değil. Kulun Allah'ına verebileceği şey yalnızca ve yalnızca duygu ve düşünceleridir. Kul Allah'ına yalnızca bunu verebilir. Allah için yapabileceğin bir damla göz yaşı...Ve ya Damlalar ca gözyaşı...
    Düşünürsün düşünürsün aklında Allah meşguliyeti yer kaplar düşüncelerini onun üzerinde yoğunlaştırmaya başlarsın onu düşünmeye başlarsın onu düşünürken gözlerin dolar damlacıklar yanaklarından tane tane süzülür işte verebileceği şey buydu.
     Duyguların fikirlerin bir anda ona yönelir. Onun o enginliğine yönelir. Senin onu bıraktığın halde onun seni bırakmayışı duygu yumağını peşinde sürükler ve duygulanırsın...Ağlarsın...
     Allah için göz yaşı dökmek çok güzeldir. Onun için Ağlamak onun için duygulanmak duyguların en güzeli...

    BAHADIR ÇAKIR  

Dünyalık Makam Ve Mevkiler

 ''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA



 Dünyalık makam ve Mevkilerin satın aldığı çok insan gördük de. Dünyalık makam ve mevkilere önem vermeyen onun kulu ve kölesi olmayan çok az insan tanıdık. Makam ve mevkiler bizi satın almamalı bizler makam ve mevkileri satın almalıyız. İnsan kendini dünyalık makam ve mevkilere kaptırır büyüklenip  kibirlenir ise o insan kaybedenler arasında yerini alır. Dünyalık makam ve mevkilerin hakkını veremez. Bu şekilde kibir yapan insanlar dünyalık makam ve mevkilerin yüksekliği neticesinde büyük bir düşüş yaşar fakat farkına varamaz. Dünyalık makam ve mevkin ne kadar büyük ise vereceğin hesap sorumluluk alanında bir o kadar geniştir.  O yüzden dünyalık makam ve mevkilere heveslenir iken onu hakkıyla yerine getirebileceğini o makamın hakkını verip veremeyeceğini de hesap etmek lazım gelir. Hz. Ömer R.A  Halife olduğu vakit bir dağda bir koyunu bir kurt kapsa hesabını benden sorarlar demiş ve bulunmuş olduğu makamın sorumluluk alanının ne derece hassas olduğunu beyan buyurmuştur.
     Bu şekilde düşünmek lazım gelir. Çünkü Dünyalık makam ve mevkiler içinde bir çok imtihan barındırır. Buralarda yenik düşmemek lazım gelir. Bizim ne olduğumuzu henüz bilmiyorum zaten dünyalık makam ve mevkiler de gözümüz yok. Fakat şuanda hakketmediği halde bir çok kişi bir çok makam ve mevkiyi işgal ediyor. Bunu da şuna bağlıyorum. Siz nasılsanız sizi yönetenler de öyledir. Bu sözü baz aldığımızda halka göre yöneticilerin olduğu aşikardır. O öyle bu böyle şu şöyle elli tane eleştiri okunu fırlatır iken durup bir düşünüp bu halk nasıl diye bir bakmak lazım gelir. Yabancılaşma oranı nedir toplumun batı toplumlarının ahlaksız içeriklerini sahiplenişi nasıl bunlara da bir bakış atmak lazım gelir. Yani öyle ki demek istediğim hayatta her şey olması gerektiği gibi. Biz kendimizi düzeltirsek toplum düzelir toplum düzelir ise yöneticiler düzelir. Toplumun değerine  göre yöneticiler gelir. Toplum ne düzeyde ise yöneticiler de o düzeyde. Hatta şöylede denebilir Allah'ın rahmet,rahim sıfatları diğer sıfatlardan fazla olduğu için kefenin ağır basan tarafı yine bir nebze yöneticiler topluma referansla daha iyidir. KİM NEYİ HAK EDİYOR İSE HAK ONU NASİP KILAR...HATTA HAK ETMEDİĞİNİ NASİP KILAR..HAK ETTİĞİNDEN BİRAZ FAZLASINI BULUR.
     
     BAHADIR ÇAKIR                                                

28 Mart 2015 Cumartesi

Kirli Duygu Düşüncelerden Arınmak

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA



Kirli Duygu Düşüncelerden Arınmak
Kalp haset,kibir(ene),riya gibi düşünceler ile kirlenir. Başka şeylerle de kirlenir fakat biz özellikle bunlara temas etmek istedik. Bunlardan kurtulamamış zatların Allah katında yüksek bir mevki teşkil edemiyeceğini bilmek lazım gelir. 
Allah Rızası için eylemlenen bir zat yalnızca Allah'ın rızasını kazanmak için eylemlenir. Yani öyle ki bir fakiri doyurmuş ise ondan bir karşılık beklemez. Yapmış olduğu işlerden karşılık beklemez. Allah rızası için yapılan işlerden karşılık umulmaz. Allah rızası için yurt açtık diyor isen orada okuyan çocuklardan herhangi bir karşılık umulmaz. Ve onlara sürekli bize ilerde yardım etmez iseniz bu yapmış olduğumuz iyiliğe vefasızlık etmiş olursunuz denmez. Allah rızası için yaptı isen ondan bir beklentin olmayacak. İyilik yap denize at malik bilmez ise Halik bilir.
Birileri bilsin diye iyilik yapılmaz. ''Kuldan medet umulmaz.'' Bunu biraz daha açalım şimdi keşfettim ki yanlış anlaşılmaya mehilli bir söz. Medet Allah'dan umulur. Kullar ona aracı olur. Allah'ı unutarak bir kimseden medet ummak, şefaat dilenmek hakkı gücendirir. Örneğin dersin ki arkadaşına söyle senin işini hallettiği gibi benim işimi de halletsin. Bunu Hakkı unutarak o kişinin gerçekten senin işini halledebileceğini düşünerek yaptıysan o adam senin işini falan halledemez. Böyle düşündün ya dünya da ki bütün insanlar o adamın emrinde olsa Allah senin işini o adama hallettirmez ise haledilemez. Peki nasıl demek lazım. Arkadaşına söyle inşallah senin işini halledebildiği gibi benim işimi de halledebilir. Allah izin verir ise halleder. Bütün kainat onun karşısına dikilse Allah ol dediyse o iş olur. Yanlış anlaşılmasın İnşallah demenle o iş olmaz, inşallah demene Allah karşılık verir ise o iş olur. Allah dilemişse iş bitmiştir. Zafer İslam'ındır inşallah.....,


BAHADIR ÇAKIR

25 Mart 2015 Çarşamba

İSTİKAMETİMİZ Neresi?

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLA


Biz diyoruz siyaset üstü bir anlayışa sahibiz zannediyorlar ki bizi siyasetçi hayır değiliz, doğruya doğru deriz yanlışa yanlış deriz. O yanmasın bu yanmasın diye eğriye düzgün denmez. Siyasetin kendisi mi ahlaksız yoksa siyaset adamları mı? Bence siyaset adamları ahlaksız. Biz yolunu şaşırmadan yürüyenin yanındayız madden olmaz isek manen mutlaka yanındayızdır. Doğruyu olması gerekeni her halükarda överiz. Bu demek değil ki o şahsiyeti, o kurumu, o partiyi , o övdüğümüz her neyse tümüyle kabul ettiğimiz anlamına gelmez. Bir kimsenin doğruları yanlışlarından fazla ise onu doğru kabul eder ona destek veririz. Ondan daha fazla doğruları olan çıkarsa onu bırakır daha doğru olana destek veririz. Biz gönüller yıkmaya gelmedik gönüller yapmak için varız. İstikametimiz minare eğri oldu diyen çocukla çocuk olup eline ip verip minare düzelten Koca Sinan'ın istikametidir. İstikametimiz İslamın asırlarca sancaktarlığını yapmış kutlu ecdadın istikametidir. İstikametimiz Halifeyi Raşid'in istikametidir. İstikametimizi bu derece de neticelendirmeye çalışıyoruz. (Bahadır Çakır)

22 Mart 2015 Pazar

Biz Kimseyi Bırakmadık

  ''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLA

 Bu zamana kadar arkada adam bırakmadım bundan sonra da bırakmayız inşallah. Arkada adam bırakmadım ama arkada bırakıldım. Biz kimseyi bırakmayız. Bırakmayacağız da. Eften püften sebeplerle kimseyi bırakmadık.
    Arkadaşlık manasında olsun, dostluk manasında olsun, sevmek manasında olsun kimseyi bırakmadık. Bırakmayacağız da inşallah.
     Sevdik mi sevmişizdir sevdiysek bırakmamışızdır. Mesafeler değil yürekle söylüyorum bunları. Mesafeler bizim için bir engel teşkil etmez. Yürekten sevenler için mesafelerin ne önemi var.
     Bir kere sevdiklerimiz şunu unutmasınlar biz bir kere sevdik mi bir daha bırakmayız. Gönlümüze bir defa girdiyse çıkışı zor bulur. Bizim gönlümüzün girişi var ama çıkışı çok zor. Bir kere sevdiğimizi anladıysan, bir işret aldıysan bizim tarafımızdan sevildiğine dair, bütün bahaneleri unut, bütün diğer vesveseleri unut, hala sen vardır gönlümüzde.
      Sevgisini pek belli edebilen bir insan değilim. Böyle kötü bir huyum var. Sevdiğim insana seni seviyorum diyememe gibi bir kötü alışkanlığım var.
      Sevdiğim insan bakışımdan anlamalı duruşumdan dokunuşum dan ona olan alakam ilgimden daha sayamadığım bir çok şeyden anlayabilmeli. Yüreğimin dili yok ise gözlerim ne güne duruyor. Sevdiğim bir varlığa bakarken ki gözlerle sevilmeyen bir şeye bakarken ki aynı değildir aynı olamaz.
       Sevginin anlatılması taraftarı da değilim sevilen insan sevildiğini anlamalı. Bakışından anlamalı.
       Anlamıyor ise çokta önemli değil. Sevgi bizi yüceltir sevgi bizi küçültmez.SİZ BANA BAKMAYIN SEVEN SEVDİĞİNE SEVDİĞİNİ SÖYLESİN. Sevgi güzeldir güzeller sevilir. Huyu güzel kendi güzel yüzü güzel gönlü güzel dili güzel sevilir. Kim sevmez ki?
       Bu devirde yukarıda saydıklarımın dışında parası olan seviliyor. Yukarı da saydıklarımın ve ya saydıklarıma benzer hiç bir şey olmasa parası olan seviliyor. Parayı sevenleri sevmiyorum, gösterişi sevenleri sevmiyorum. Benliğini sevenleri sevemiyorum. Büyüklenenleri sevmiyorum sevemiyorum elimde olan bir şey değil.
       Bilginin kölesi olanları seviyorum, ilmi olanları seviyorum, ilmi ile kibir yapanları bile bir miktar seviyorum. Ama  kendinden başka kuş tanımayanları sevemiyorum. Elimde değil, gösteriş için ilim sahibi olanları olmaya çalışanları sevemiyorum.
       Saf temiz sevgi adamıyım hiç bir şeyi olmasın ama saf temiz pak sevgisi olsun.

BAHADIR ÇAKIR 

400 Milletvekili, Yeni Anayasa, Başkanlık Sistemi Ve Yeni Yol Haritası Nasıl Olmalı?

   ''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLA


 Bunlar hep tahmini şeyler kimse bilemez asıl yapılmak istenen nedir? 400 Millet vekili istiyor Cumhur reisimiz bu sayıya ihtiyacı var yeni bir anayasa için. Bu sayıyı elde edebilir mi edemez mi bilemem. Lakin şuan için bu sayıyı elde edebilecek yeni bir oluşum henüz yok seçime kadar olur mu bilemem. Olması lazım mı yapılmak istenen şeye bağlı. Düşündüklerime halkın istediği şeylere paralel şeyler yapılacak ise tabi ki de 400 millet vekili çıkarması iyi olur. Ama yok aksi olacak ise ne gerek var.
     Şuan Türkiye'nin ilerleyişi emin ve kontrollü birden açılmadı yavaş ilerliyor ama sağlam basıyor yere. Bunun tabi bazı yan etkileri var. Halk yine tam doygunluğa ulaşamadı. Vergiler vesaire etkilerle yine halkın suyu sıkılıyor. Ben yanmasam biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. Yanalım sorun yok ama sadece mazlumlar yanmasın. Yanacak isek hep beraber yanalım. Emek verecek isek hepimiz emek verelim birileri yatar iken birileri depar atmasın zira kopukluk başı bozukluk getiriyor hak geçmeyi getiriyor fitne getiriyor fesat getiriyor getiriyor oğlu getiriyor.
     Tamam yapılması gereken bu krizlere karşı vesaire sorunlara karşı halkın cebinde para bırakmamalısın bu doğru ama halk aç iken millet vekilleri ortalığı soyup sovana çeviremez çevirmemeli.
       Osmanlının son dönemlerin de ekonomik krize giriyor ve büyük sıkıntılar buhranlar yaşıyor duruma çözüm arayışları baş gösteriyor. Ve şartlar koyarak kellem gitmesin diye şartlar koyarak gelen bir vezir var ilk yaptığı şey sarayın harcamalarını hesaplamak oluyor. Ve bakıyor ki saray çok büyük bir israf içinde. Dolayısı ile ilk başlangıcı oradan yapıyor. Şimdi bugün millet vekilleri paşalar ağalar durur iken önce halkın suyunun sıkılması beni rahatsız ediyor.
        Tamam çıkış yapabilmemiz için ilerleyebilmemiz için bu devir insanları sıkıntı çekecek ama fakirler değil orta kesim değil zenginleri önce hedefe al. İzlenen metot sıkıntı. Metotsal bir sıkıntı var. Yöntem doğru böyle olması lazım ama izlenen metot sıkıntılı yine garip gurabanın yine mazlumun emeği ile olmaz.
        Sıkı maliye politikası tamam talep enflasyonunu önlemek için ağır vergiler her şeyden vergi tamam öyle yap ama önce Millet vekillerinin maşının bilmem kaçta kaçına el koy. Önce millet vekillerinin serevetlerinin bilmem kaçta kaçına el at bakalım. Önce şu ortalıkta çirit atanların faizcilerin tefecilerin şunların bunların servetlerini aşağı çekici bir formül getir bakalım. Bunları yaptığın halde bütçe açığı var ise bunları yaptığın halde cari açık var ise en son halkın gırtlağını sıkarsın. Ama öyle yapıyorlar mı hayır. Önce halkın kırtlağını sıkıyorlar sonra da beşeri sermayeye yatırım yapacağız diyorlar. Aç adam düşünebilir mi? Doymamış adam felsefe yapamaz. Doymamış adam bilim üretemez. Aklı fikri çocuk üretmeye yarar.
        Türkiye ne ile ilerler ve yükselir? Beşeri sermeye(İnsana yatırım,eğitim, yani nitelikli iş gücü), ARGE, Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım(Rüzgar, güneş, hidroelektirik vesaire) bunların yanı sıra ahlak dersi verilmesi lazım insanlar bir birini arkadan hançerlemiyecek, ekonomi dersi verilmesi lazım bireyler tasarruflarını yatırıma dönüştürmeli. Bolluk sürecine girilmeden piyasanın doğrulması mümkün değil. Ne teşvik yaparsan yap. Bolluk sürecine gireceksin. Gireceksin girmesine de bu sürece bireyleri kurumları şirketleri hazır hale getirmelisin bilgi ve donanım açısından. Bolluğun yatırıma dönüşmesi lazım. Tüketime dönüşüp talep enflasyonuna dönüşmemesi lazım.
        Vergiler şunlar bunlar devletin borcunu kapattın şimdi ne çıktı piyasaya özel sektörün borç dalgası çıktı. 50 şirket açılıyor 30u  batıyor geriye 20 tane kalıyor vaziyet bu durum bu.
         Yani sonuç olarak 400 millet vekili alsın istiyorum. Alsın ve yeni bir anayasa yapılsın Kur'an a uygun bir anayasa. Her şey sıfırdan güzel bir şey yapılsın. Anayasamız Kur'an olsun. Ekonomik sistemimiz de faiz olmasın. Yeni yepyeni bir ekonomik sistem kuralım. Yeni çok üstün bir düzen kuralım.
      400 Millet vekili alsa bunları yapabilir mi yapamaz ancak kıyısından kuçağından yakalar. Bu da bizim için bir kazanım olur. 400 millet vekilini al Başkanlık sistemini getir sonra millet vekili sayısını aşağı düşür 50 tane millet vekili yeter. Gerisini tahliye et. Diğer sistemler de de gereksiz adamları at. Gereksiz adamların bu ülkeye zararı çok fazla. Her şeyi sistemleştir en ince ayrıntısına kadar. Her şeyin internet ortamında yapılır hale gelmesi lazım. Bilgisayar programcıları ile yeni programlar yeni yazılımlar vesaire üretilmeli. İşler çok hızlı görülmeli işlemler hızlı gerçekleşmeli. Kararlar çok hızlı alınmalı. Önündeki engeller kaldırılmalı.
     Genlerin önü açılmalı. Genç adamların fikirlerini anında değerlendirleceği platformlar oluşturulmalı. Siyasiler ile gençler istişare toplantıları yapmalı. Üniversiteler vasıtası ile siyasiler buralara sürekli gelmeli. Buralarda sürekli bilgi fikir alışverişinde bulunulmalı. Projelerin sayısı artırılmaı ve proje üretilmesi için proje başvurularının rahat ve hızlı sistemli gerçekleşebilmesi için yeni mecraların oluşturulması lazım.
     Lise öğrencilerinin üniversite öğrenilerinin ders müfredatlarını değiştirilmeli konuların sayısı azaltılmalı nitelikli vermli işleyişi artırılmalı. Proje ağırlıklı olarak yeni ders müfredatları hazırlanmalı. İçeriğin ve sistemin tamamen değişmesi lazım. Boş ve gereksiz dersler atılmalı. Gereksiz dersler gereksiz bölümlere konulmamalı. Zamanın verimli kullanılması için her şeyin yeni baştan düzenlenmesi lazım.
      Bunların nasıl yapılması gerektiğini bunları yapmak isteyen kişi beni bulsun ve benimle istişare yapsın. Tel numaram=05535132875   24 saat aranabilir mesaj atılabilir....MSN ADRESİM= cakir_2893@hotmail.com  

BAHADIR ÇAKIR

20 Mart 2015 Cuma

GÜVENME VE GÜVENSİZLİK MESELESİ





''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLAGÜVENME VE GÜVENSİZLİK MESELESİ

Çağımızın en temel sorunu güven sorunu. Devrimiz de kimse kimseye güvenmiyor çünkü bir çok kanı bozuk arkadan hançerliyor. Güvensizlik almış başını gidiyor. Güvenilmesi gerekene de güvenilmiyor, güvenilmemesi gerekene zaten güvenilmesin bu bizi sallamaz. Ama güvenilmesi gerekene belli bir miktar güvenilmeli. Biz de bu yazımız da kime güvenilmeli ne kadar bunun ölçüsü miktarı nedir? Bunu açılamaya çalışacağız karınca kararınca.

    Kimseye haddinden fazla güvenme. Boş koyarlar avucuna... Güvendiğin dağlara karlar yağar. Kimseye Allah'a güvendiğin gibi güvenme. Kime haddinden fazla güvenirsen kime haddinden fazla dayanırsan çöker. Bir insana güvenebilirsiniz fakat ona karşı olan güveninizin miktarı ona karşı hissettiğiniz duygu ve düşüncelerin üzerine çıkmamalı. Bir insanın konuşmalarından muhabbetinden hal ve hareketlerinden ona ne derece güvenileceğini anlarsın onun üzerine çıkmamalısın eğer çıkarsan güvendiğin kişinin çöküşünü izlersin.
 
     Bir insanın eserlerinden,fiillerinden,sıfatlarından,zatından ona ne derece güveneciğini miktarını otomatik belirlersin. Bunun üzerine çıktığın anda güvenenin haddini aştığı için hakketmediği sevgiyi ona yöneltirsin ve onu sonucunda onu kaybedersin....

  BAHADIR ÇAKIR 

19 Mart 2015 Perşembe

Bilmesinler...

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLA




Hani durur ve düşünürsün,
O boşluğa doğru bakarsın,
O boşluk hüzün verir,
Bakarsın bakarsın ağlarsın.
Orası onun yeridir,
Kimseler oturmasın,
Kimseler bilmesin,
Yüreğindeki yerini.
Kimseler duymasın,
Nasıl sevdiğini bilmesinler,
Bilmesinler bırak bilmesin,
Sözlerimi duysunlar,
Ama yanışımı bilmesinler,
Aşkımı bilmesinler,

BAHADIR ÇAKIR

18 Mart 2015 Çarşamba

Çanakkale İman Dolu Göğüslerin KALKAN OLDUĞU YER.

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLA



Çanakkale İman Dolu Göğüslerin KALKAN OLDUĞU YER.

 Zamanda yolculuk yapan veliler. Ve daha bir çok keramet ve menkıbelerin anlatıldığı özel bir savaş. Dünya tarihindeki savaşların göbeğine yakın bir yerde. İngiliz taburunu bir bulutun ardında yok olması. Ve daha bir çok karşı tarafın anlattığı nice esrarengiz olayın yaşandığı savaş. Böyle esrarengiz olayların yaşanmadığını iddia edenler var. Peygamberimiz kendi savaşlarında neden mucize göstermediğini soranlar var. Bunlara şöyle karşılık vermek istiyorum. Peygamberler kendi nefisleri adına bir şey istemezler isteseler peygamber olmazlar. Lakin yine de savaşlarda telef düşen askerlerine bir takım mucizeler göstermiştir bu da zorunluluktan. Veliler de öyle kendi nefisleri adına bir şey istemezler isteseler veli olmazlar. Zorunluluktan bir takım kerametler göstermişlerdir. Çanakkalenin ruhuna uygun davranılmıyor. örneğin Şehitliğin bulunduğu bir araziden yol geçirir iken bütün tüfeği ile üstü ile başı ile hiç bozulmamış bir şehidin bedenine denk gelinmiştir. Çanakkale özel bir yer ve oranın ruhuna göre davranılmıyor.  Ölümünden 150 yıl sonra çanakkale de bir askere yardım eden Abdurrahman arvasi hazretlerini asker savaştan sonra ziyareti için onun belirttiği van da ki köyüne gidiyor ve orada görüyor ki Abdurrahman Arvasi Hazretlerinin türbesi var ve ölüm tarihi 150 yıl geri de. Durumu araştırmaya başlıyor zira Çanakkale de ona yardım etmişti. Abdurrahman Arvasi Hazretlerinin karısının yazdığı bir menkıbeyi okuyor. Menkıbe de karısı Abdurrahman Arvasi Hazretleri evine üstü başı kan içind egeliyor karısı durumu sorunca bugün canakkale de gevur ile harp deydim cevabını veriyor. Bu durumu Öğrenen Asker onun zamanda yolculuk yaparak Çanakkale de savaştığını anlıyor. Çanakkale stratejik bir savaş Çanakkale demek İstanbul demek. Çanakkale demek bütün anadolu demek. (Bahadır Çakır)

17 Mart 2015 Salı

AĞLAMAK İSTİYORUM AMA SEBEPSİZ

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLA



Caresizlik içinde kendi köşesine çekilmiş usul usul ağlayanların isyan etmeden sadece ağlayanların göz yaşlarının hürmetine ağlamak istiyorum. Zor durumda olup fakat içinde bulundukları hale isyan etmeyip öylece ağlayanlar için ağlamak istiyorum. Sessiz çığlıkların arasında bir çığlık gibi çağlamak istiyorum. Ağlamak dünya da zulüm gören ama isyan etmeyen mazlumlara ağlamak istiyorum. Müslümanların garip guraba haline isyan etmeden sadece ağlamak istiyorum. Sadece ağlamak sesimi duyurmak değil. Sadece ağlamak. İçinde tırnak kadar benlik olmayan tırnak kadar isyan olmayan bir ağlayış istiyorum. Saf ve duru göz yaşları. Her bir damlası mücevhere değecek temiz damlacıklar istiyorum. Ama ağlıyamıyorum. Ağlasam sanki çirkin naramı herkes duyacak. Ağlasam sanki bütün şiddetiyle yer ve gök üstüme yıkılacak. Ağlasam sanki bütün vücudum yok olacak. Ağlasam köşeme çekilip öylece ağlasam. Kimse duymasın istiyorum göz yaşlarımın sesini. Kimse bilmesin. Yerin dibin de bir mekan olsa özel sesin çıkmayacağı kimsenin bilmeyeceği ve orada öylece ağlasam. Kime neden niçin ağladığımı bilmeden tatlı tatlı ağlasam. (BAHADIR ÇAKIR)

14 Mart 2015 Cumartesi

Zühdün Dereceleri

     ''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLA



   Zühd soğuk ve ilgisiz davranmak yüz çevirmektir.  Zühd Hakka yönelmek için dünya dan ve ahiretten el etek çekmektir.  Yani bir bakımına değerini düşürmektir. Fakat bunu iki şekilde yapabilirsin bir düşüncede ikincisi ise madden. Bazı şeyleri hem düşüncede bitirmek hem de madden bitirmek gerekirken bazı şeyleri ise sadece düşünce de bitirmek gerekir. Ölçü şu Hakkı unutturuyor ise bir şey ondan uzaklaşmak. Hakkı unutturmayan helal kılınan şeylerden uzaklaşmayı doğru bulmuyorum.Önce düşünce de zühdü başarmak lazım. Bir şey hakkı unutturuyor diye onun maddesel varlığından uzaklaşmadan evvel düşünce de önce bundan kurtulmaya çalışmak lazım. Bir şeyi düşünce de bırakamayıp maddesel olarak onu bırak doğru değil. Düşünce de bırakamadığınız şey maddesel olarak bırakmanızın bir önemi olmaz. Dolayısı ile anlatmaya çalıştığımız şey maddesel zühdü yapar iken o şeyi o şeyi önce düşünce de bırakmış olmak gerektiğidir. Düşünce de bırakılamayan şeyi maddesel olarak terk etmenin bir anlamı yok.   Bir düşünce bir fikir hakkı unutturuyor ise ondan uzaklaştırıyor ise onu terk etmek için uğraşmalıyız. Bir nesne bir cisim bir canlı Hakk dan uzaklaştırıyor ise onu da terk etmek lazım.
      Zühdün dereceleri vardır. 1)İçinde dünya sevgisi olduğu halde onu terk etmek. 2)Ahirete nazaran dünyanın ehemmiyetsiz olduğunu görmek. 3) Zühdüne karşılık zühd ettiğin için zühdünden dolayı zühdünü gözünde büyütmemek zühdünü zühd etmek...
      Hakka gider iken dünyayı aradan çıkar tamam, hakka gider iken cenneti aradan çıkar tamam. Hakka gider iken ibadetleri aradan çıka tamam. Bunları yaptığın için kendi zühdünü büyük görüp bu defa zühdünü gözünde büyütmeyeceksin. Zühdünü de küçük göreceksin. Dolayısı ile zühdünden zühd edeceksin...
       Dünyayı aradan çıkart ne yapacaksın dünyayı dünya kime kalmış dünya sevgisini bırak. Cennet için ibadet etme Allah için ibadet et. Cennete secde etme Allah'a secde et. İbadetlerin ile kibir yapma ben yaptım deyip gururlanma kibirlenme. Bütün bunları başardıktan sonra bunu büyük bir zafer miş gibi sanıp bu başarıdan dolayı gizli kibir besleme.
     
    BAHADIR ÇAKIR      

13 Mart 2015 Cuma

Aşka Haset Edilmez

    ''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLA




Bazı sır olması gerekenleri söylememek gerekir bunda hem fikiriz ama geçen gece öğrendim ki bunları en yakınındaki kişilere anana babana eşine arkadaşına hiç kimseye söylememek gerektiğini öğrendim. Bir insanı en çok kim sever eşi anası babası vesaire bunlara bile söylenmemesi gereken şeylerin olduğunu öğrendim.
     Onda var bende niye yok. Bu düşünce haset etmesine neden olur. Etmez zannedersin ama düşünür düşünür başlar haset etmeye ondan benim aşa olan yanım ney ben daha üstünüm vesaire. Yoksa yok olmayanı var edemezsin. Herkes eşit değil. Kiminin ilmi fazladır kiminin başka şeyleri. Kiminde de her şey zirve dedir.
     Onda var bende niye yok mu demek lazım. Kabul edeceksin ilmi fazla ise git istifade et. Soru sor akıl al. İstişare yap ona tabi ol. Senden üstün ise onlar bende yok onda da olmasın diye kıskançlık yapacağına git istifade et.
      Halac ı Mansur Hazretleri Ennel Hakk dediğinde:Halife Hallacın sözünün manası için elli tane evliya zata danıştı bu elli evliyadan kırk dokuzu sözün mahiyetini anladıkları halde kendilerinden üstün makam ve derecede olduğunu anladıkları Mansur dan kurtulmak istediler.o yüzden allah bu bilerek hüküm veren kırk dokuz evliyayı evliyalıktan men edip şiddetli gazabıyla gazap etti.Allah kolay kolay gazap etmez fakat sevdiklerine zülmedenleride kolay kolay affetmez.
      Haset eden insan Allah'ın kendine vermiş olduğu şeylerden razı olmayan insan demektir. Dolayısı ile Allah'dan razı olmadığı için Allah'da ondan razı olmaz. Hani makamlar var ya nefsin makamları Allah dan razı olmadığı için ileri gidemez. Kendi kendini geri düşürür yani.
       Ne oldu yani Hallacı ortadan kaldırdılar da iyi mi ettiler. Gitselerdi zora  düştükleri zaman Halac a danışsalardı. İlimlerini ikiye katlarlardı. Halaccın neyini ortadan kaldıracaklar hallacı öldürmekle ortadan kalkmaz ki kendi kendilerini ortadan kaldırdılar.
       Bilmeyenlar için Hallaccın hikayesini tekrar hatırlayalım.
      Hallac ı mansur allah aşkı ile kendinden geçtiği bir sırada;''ennel hakk''dedi.Bu sözün anlamı her ne kadar,ben hakkım(allahım)demek istede,ben kalbimde allahla beraberim demek istemişti.Yani Hallac ı Mansur ilahlık iddia etmemiş kalbinde allahı bulan nadir insanlardandı.Fakat halife alınan kararlar doğrultusunda o fitne çıkarmak istiyor onu katledin ve ya sözünden dönene kadar dövün emrini verdi.Onu önce kırbaçladılar.Hiç ses çıkarmadı.Ölmediğini görünce ellerine kesik attılar.''Korkudan sarardığımı sanmayın kan kaybetmekten sararıyorum.''buyurdu.Darağacında tasavvuf nedir diye sordular.''Tasavvufun en aşağı derecesi işte bende gördüğünüz bu haldir.''Ya ileri derecesi dediler.''Onu görmeye tahammülünüz olmaz''dedi.İdam edilmeden önce halk taş atmaya başladı.Atılan taşlara tebessümle karşılık veriyordu.Bir dostu gül attı o zaman inledi.Sebebi sorulunca:''Taş atanlar beni tanımaz.Halden anlayanın bir gülü beni incitti.''dedi.Tahammül edemeyip dilinide kesmek istediler.İzin isteyip:''ALLAHIM bana senin için bu işkenceyi reva görenleri affet diye yalvardı.''Dili ve başıda kesildi,cesedi yakıldı külleri dicleye atıldı.Dicle kabardı bağdat ı basmak üzereydi.O zaman bir dostu hırkasını çıkardı dicleye attı nehir bir müddet sonra eski halini aldı.Hallac bu kimseye şehit edilmeden önce:''Benim bedenimi yakıp,külünü dicleye atarlar korkarım ki nehir taşıp bağdat ı basar.O zaman hırkamı götürüp at''buyurmuştu
       Evliyalardan bazıları Allahü tealayı zikrettiği zaman Rabbinden gayrı her şeyi hatta kendi nefislerini bile unutur.Zikrettiği yani andığı mahbubun adını dilinden düşüremez.Hallac ı mansur hazretleri,LA ilahe illallah demeyi o kadar çoğaltmıştı ki,anması kalpten ruha geldi.Orada ünsiyet peyda ederek ilahi aşka kavuştu.Dünyada ki herşeyi hatta kendi adını dahi unuttu.Aşk sarhoşluğu kapladı bu halde sen kimsin diyenlere''ennel hakk'' diye cevap verdi.
      Mecnuna adın ne diyorlar,leyla diyor.çünkü gönlü leylay la dolu.Leyladan başka kimseyi tanımıyor bilmiyordu.Şehrin ortasında leyla leyla diyerek geziyordu.Leyla diyerek feryad edip ağlıyordu.Derdine deva olmak için leyla gelip kendini tanıtmışsada,(ben seni tanımıyorum sen gerçek leyla isen ya bende ki leyla kim?)diye cevap vermişti.Aşk ile akıl yanyana duramaz.Biri geldimi diğeri gider.
      Herkes aşık olamaz olduğunu zanneder.Aşk nasip işidir.Büyüklerin taklit edilmesi caizdir fakat şunu unutmamak lazım mesht olanların kelamı kendinden gelmez.Hele bir Mansur ol o zaman ''Ennel hakk'' de.Mansur olmadan ''Ennel hakk'' deme küstahlığında bulunma.
      Muhabbetin kadar yükselirsin, fakat muhabbet yükselmek için duyulmaz. Aşkın kadar yol alırsın fakat yol almak için aşık olunmaz. Aşk bu yolun ilk basamağı önce aşk sonra meşk sonrası hiç.

    BAHADIR ÇAKIR                   

11 Mart 2015 Çarşamba

Sevgili En Çok Sevenindir

 



''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLA


 Seven sevdiğini taklit etmeye başlar. Seven sevgilisinin konuştuğu gibi konuşmaya başlar,onun kullandığı sözcükleri kullanmaya başlar, onun gibi davranmaya başlar.Hatta seven sevdiği gibi düşünmeye başlar. Aşkın zirve yaptığı nokta da onun gibi olur. Ben senmişim sevgilim bende seni bulmuşum. Sen olmuşum. Bu sözlerin çıkış noktası kalbe işarettir. Kalpte onunla olmak onu düşünmek onu sevmek onunla o olmak.
     Sevginin en somut göstergesi. O olmayan bir cisim o olabilir mi? Seven sevdiğinden olabilir mi? Sevenin sevdiği gibi tamamen o olması ondan gelmesi ile alakalıdır. Kalbinde o olan cismen de o olabilir mi? Bunun belli hudutları çizgileri sınırları var. O olamaz bir yere kadar. Bir yerden sonra olabilir mi onu da bilmem. Gelme manasında tekrar ona gider orada da o olur. O olma konusunda biri yok olur. Mantık açısından birinin yok olması gerekiyor.
      O olamaz şundan dolayı olmaz. O olmak için tek olmak lazım gelir. Çokluk da vahdet olmaz. Çoklukta vahdet yakalanır. O olmaz ama o olduğunu zannedebilir. O olduğunu düşünebilir. Bir çok açıdan da benzerliği yakalamıştır zaten. Fakat tümünü düşündüğümüz de o olamaz.
       Sevgilinin sıfatlarının tecellilerinin bir çoğunu üzerine almıştır. Alabilir de. Hepsini alamaz hepsini alsa zaten teklik meydana gelir. Sevgili de aşığın üzerine geçmeyecek bazı özel tecelliler vardır. Aşık sevgilisini üzerine alabileceği sıfat tecellileri ile ona yaklaşır o olur.Ve ya olduğunu zanneder diyelim.
        O özel tecellilerin dışında diğer sıfatların hepsinin tecellisine  tutulabilir. Alabilir fakat herkes hepsini alamaz. Herkes muhabbeti ölçüsünde sıfat tecellilerine giriftar olur. Sevgili en çok sevenindir sözü de bir bakıma bunu nisbeten açıklar niteliktedir.
        Gönüldeki sevgiyi kim bilebilir? Her sevgi davranışta belli olur mu ? Gibi sorular da işin latife kısmı. O zaman şöyle bir cümle kuralım öyle bir şey sevki gönlündeki sevginin miktarını da bilsin.Sevgili o olmak için sevilmez. Sevgili onun sıfat tecellilerini almak için sevilmez. Fakat sevdiğin zaman zuhur eden şeyler bunlardır. Seven sevdiğine benzemek zorunda da değildir onun gibi davranmak zorunda da değildir. Fakat işaret olarak istemsiz olarak gerçekleşen ona benzemek onun gibi davranmak onun gibi konuşmaktır.
        Yazılarım da hata var zannediyordum fakat karşı tarafın makamına göre azaltıp artırma yaparmışım o yüzden yazılarım doğruymuş. Her söz kendi makamında doğrudur.

YAZARI:BAHADIR ÇAKIR                        O ADAM SENSİN...

Rüyalarımı Süsleyen Sevgili

Ölçmeye çalışmak ta beynim,
Ne var ki hepsi boş bir terane,
Aşkın sarhoşluğunda bedenim.

Bilinmez ki hangi diyara açılır bu kapı,
Çıkışa diye açılan bu kapı.
Başladığım yere götürür aynı kapı
Rüyalarımı süsleyen sensin sevgilim..

BAHADIR ÇAKIR

Gönlümün Sultanı


''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLA



Aşkın deryası gözlerin,
Aşkın musikisi sözlerin,
Aşkın dokunuşu ellerin, 
Aşkın nişanesi her yerin.

Sensin gönlümü dağlayan,
Sensin gözlerimi ağlatan,
Sensin gönlümün sultanı,
Sensin gönlümdeki sevgili.

Sana yakışmaz gözlerim,
Sana yakışmaz ellerim,
Sana yakışmaz sözlerim.
Sana yakışmaz sevgilim..

BAHADIR ÇAKIR

9 Mart 2015 Pazartesi

Peygamberimizi Ne Kadar Sever İsek Sevelim Onu İlah Boyutuna Asla Çıkaramayız

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLA




Peygamberimize Olan Muhabbetimizin Bir Nişanesidir Ona Olan Övgülerimiz. Abartılı değil zira hep eksik kalıyor. Biz peygamberimizi ne kadar çok övgü kelimesi ile övsek bile onu asla ilah boyutuna çıkarıp şirke düşemeyiz. Ne kadar çok sever isek sevelim ne kadar çok abartılı gibi görünen cümle kurar isek kuralım hiç bir zaman onunla şirke düşmemiz mümkün olmaz. Sen olmasaydın olmazdık ya Resullallah diyoruz ya hani biz (bilmeyenler ne bilsin) diyorlar ki varlığı sadece tek bir sebebe bağlamışlar hiç bilimsel yanını düşünmüyorlar diyerek bizi çağ dışı yobaz göstermeye çalışan kendine bilim adamı sıfatı yakıştıran kişi bilyorsun sus. Bilmiyorsun aşkımızı sevgimizi yangınımızı bilmiyorsun sus. Aşk dan zerre nasibi olmayan adam sus. Sen sus sus çünkü sevimsiz çığlıkların ses duvarını aşıyor bende nasıl iğrenti oluşturuyorsa onu sevenler de de bir iğrenti oluşturuyor. Bilmiyorsun ey aşktan zerre nasibi olmayan Yaratıcının ona nasıl bir aşk duyduğunu bilmiyorsun. Bilsen o aşkı seyredersin yıldızlara baktığın vakit. Bilsen alemin her yanında aşkın sevginin nasıl bir ahenkle dans ettiğini görürsün ama bilmiyorsun o halde sus. Sus çünkü kibirle söylediğin cümleciklerin adeta kalbimi deşti.
Varlık kademe kademedir. Yaratıcı yüce mevlamız varlığı derece derece yaratmıştır. İnsana yüklediği ehemmiyet diğer varlıklardan kat be kat yücedir.İnsana diyoruz ama dikkat kesilin lütfen çünkü insan görünümlü olup da diğerleri de var. İnsanların içinde öyle bir insan var ki ona yüklediği ehemmiyet hepsinden daha ala. Bunun neresini anlamıyorsun. İlk yaratılan varlık peygamberimiz s.a.v efendimizin ruhudur. Ve her şeyin oluşma var ediliş sebebi odur. O olmasaydı hiç bir şey olmayacaktı sözünün işareti budur. Ona olan aşkın bir nişanesidir bu cihan. Ona olan sevgiyi anlatabilecek dilimiz yok olsa da keşke dillendirebilsek. Ancak onu bir nebze hissedebilirsin. Sözlerimizin manasına ancak kabuğunu kırınca erişebilirsin. O kabuğu kırabilmek için ise en azından o baldan bir parmak tatmış olmak gerekir. Tepeden tırnağa bal ol demiyorum. Ama nefsini bir kenara bırak da sözün derin manasına eriş. Bilimde de benlik örtüsü ile konuştun mu ahmaklar fırlıyor aradan. Kimisi bilim yapıyorum derken hatalı bir yere girdiği halde bunu farkettiği halde benlik örtüsünden oradan çıkamıyor. Ve yanlışını bilimmiş gibi kabul ettirme cihetine girişiyor.
Kendini bilim adamı zanneden bir şahıs diyor ki İslami alimlerin hiç biri niçin yaratıldığını düşünmediler diyor.Çünkü sebebi Peygamberimize bağlamaları imiş. Ne alaka? Sözlerini bir hararet ile söylüyor zaten geri kalmışlığımızı buna bağlayacak güya. Geri kalmışlığımızın suçunu İslam alimlerinin üzerine yıkacak. Sorsan 10 tane İslam alimi ismi sayamaaycak adamlar hakkında yorumlarda bulunma cüretini kendin de bulabiliyor. Bakın eserlerini demiyorum 10 tane İslam alimi ismi sayamayacak adamlar İslam alimlerinin geneli hakkında yorumda bulunma gibi bir olaya imza atıyor. Adamın biri demiş ki işte hakim bey demiş ben böylelerini ..... demiş.
Varlık derece derecedir. Zahiri var batını var. En azından karıştıran adamlar izahı mümkün olması için bu şekilde incelemesi lazım gelir. İzah babında yapılması gereken ayrımların yapılması lazım. Böyle kendini bilim adamı zanneden kişiler olduğu müddetçe biz hep izah babında ayrım yapmaya devam edeceğiz. Aşk derken ilahi aşk beşeri aşk demek zorunda kalacağız. Böyle olduğu müddetçe seviyeyi alçaltarak böyle ayrımlar yapmaya devam etmek zorunda kalıyoruz. İzah babında bu ayrımları yapmak zorunda kalıyoruz. Diyemiyoruz ki aşk tektir ilahisi beşerisi falan izah babında ilaha duyulan aşk da aynı aşk beşere duyulan aşk da aynı aşk diyemiyoruz. Aşk değişmez ki aşk aynı aşk. Neye aşık olduğun kime olduğu önemli. İçindeki sonsuz sevgiyi kime kaptırdığın önemli. Karşılık ummuyoruz lakin karşılık umulsa zaten aşk olmaz. Lakin beşere duyduğun aşkın kaçta kaçı sana geri döner. Ama ona duyduğun aşkın tamamı sana geri döner. Geri dönsün diye ona aşık değiliz ama döner mutlaka döner.
Aşkı insanlar cinsellikle karıştırdığı için biz bu kelimeyi bu kadar ucuza pazarlayanlardan olmadık olmayacağız. Aşk başka şeylerle karıştırıldığı için izah babında ilahi aşk demek zorunda kalıyoruz. Sonucunda ilahi sevgiliye ulaşmayan aşk zaten aşk değildir. Adı aşk ama duygusu arzu,tutku, heves ve mehilden öteye varamamış adı aşk. Böyle aşk olmaz. Karşı tarafın seni sevmesini istiyor isen onun adı aşk değil. Ona aşk deme. Aşk da hiç bir karşılık umulmaz. Nedensizce seversin. Bir nedeni var ise onun adı aşk değildir.
Bir olan Allah'ın bir dini vardır. Hakikatte din tektir. Hak din tektir. İsmi değişmiştir peygamberleri değişmiştir. Muhatap aldığı kitleye göre içeriği verdiği feyiz oranı değişmiştir. Cümleleri değişmiştir. Ama temel kaideler hep aynıdır. Din bir araçtır. Din bir ihtiyaçtır. Din kendi başına bir ilah değildir. Ve temel amacı da İnsanları Allah'a ulaştırmaktır. Dinin en temel amacı insanları cennete ulaştırmak değildir. En temel amacı Allah'a ulaşmaktır.
İnsanlık geçmişten bu yana en zirve en tepe noktasına vardığı yer Peygamberimiz s.a.v zamanıdır. Devrine göre enlerin sahibi Peygamberimiz dir. Devrine göre baz aldığımız da teknolojik olarak da başka açılardan da her şeyin doruk noktasındadır. Teknolojinin bilimin ve diğer şeylerinde ötesinde İnsanlığın anlayışının ruhaniyetinin, terbiyesinin edebinin maneviyatının doruk noktasına vardığı yer de yine peygamberimiz s.a.v dir.
Bugün eğer Müslüman alemi geri kalmış ise bunun sebebi İslam değildir. Peygamberimize olan sevgimiz aşkımız muhabbetimiz hiç değildir. Geri kalmışlığımızın sebebi kafayı kullanmayışımızdır. Yabancılar seni taklit ederek bu kadar bu seviyeye ulaştı. Demek ki biz aslımıza dönsek bizi tutma ihtimallleri hiç yok. Nedir bu aslına dönme olayı aslına dönmek Osmanlıya dönmek değildir. Aslına dönmek Peygamberimizin amanet ettiği ashab ı suffeden bu yana el alarak gelmiş olan peygamberimizin öğrencilerine dönmektir. Onlara döndüğümüzde onlar bizi aslımıza dönzerir. Her asırda Allah katında manevi olarak o devrin sahibi bir iman gönderildi bu imam aynı zamanda peygemberimizin kurmuş olduğu hilafet kurumunun halifesi ünvanıyla en tepede olması gerekiyor iken 4 halifeden sonra başımıza gerçek bir halife geldi mi?Soruyu düzeltiyorum geldi ama başımıza çıkardık mı başımıza çıkardıklarımızın sıfatı ne kadar?  Sorgulamamız ve sormamız gereken budur.
     Bilmiyorlar paşam bilmiyorlar kızma kızdıkça daha da çok kuduruyorlar. Peygamberimizi aşırı sevgimizle ona ilah mış gibi tapacağımızı zannediyorlar. Bilmiyorlar ki ona duyduğumuz aşk bizi Yüce Mevlaya yaklaştırıyor. Bilmiyorlar ki Mevla ancak ona olan aşkımızla bizi kabul ediyor. Kendine sevgili görüyor. Bilmiyorlar cahilliklerine bağışlayalım. İlim cahili irfan cahili bilim cahili insanlar gördüm de en kötüsü sevgi cahili olanıymış onu da yeni anladım. 
       Biz batacağımızı bilsek onu sevmeye devam ederiz batacak isek de sevgimizle batalım. Sevgisiz çıkmışsın ne manası var. Ona ümmet olabilmek için Peygamberlikten vazgeçmeyi göze almış Peygamberler var. Ona ümmet olmak için Hazreti İsa tekrar zuhurat gösterecek. Kadir kıymet bilmeyenler ne bilsin ne söylesek boş...
BAHADIR ÇAKIR