20 Ocak 2013 Pazar

BAKIŞIN GÜCÜ

   Bakışın bile bir edebi var bakmak var bakmak var.Kime baktığın neye baktığın dan ziyade nasıl baktığın önemli.Bakışla zina mı olurmuş diyor adamın biri, olmaz ama yaklaşır diyorum bende, karşında ki kişinin şekli ve giysisi önemli değil senin ona hangi düşünceyle baktığındır.Her bakışta bir nazar vardır allah dostlarının bakışında ki nazar şeytanı devirir ilmimizi açar diğer kötü düşünceli insanların bakışında ki nazarsa bizi maffeder.Düşünceyle günah işlenir mi elbette işlenir.Günahsız olsaydık zaten insan olmazdık her şeyi günah seVaB babında düşünmek pekte güzel değil.Hedefimiz belli yol belli iz belli.HEDEFİMİZ Allah'a ulaşmak ona giden yol kalbimiz öyleyse o kalple bizim işimiz.Tasavvuf demek zaten kalbin eğitimi demek, kalbi neden eğitiyoruz hakka ulaşmak için.Edeb amelden önemli.Niyetlerde amellerden öncedir.Sıralama budur o yüzden önce düşüncelerimizi düzeltmeliyiz.Güzel düşünen güzel bakar.Güzel bakan güzel görür.Düşüncelerimizi güzelleştirmek için için önce nerden geldiğini bilmeliyiz yani düşüncelerimizin kaynağını bilmeliyiz şimdi soruyorum öyleyse düşüncelerimizin kaynağı nedir?Cevap:Düşüncelerimizin kaynağı beyin değil kalbimizdir.Düşüncelerimizin ilk çıkış noktası kalptir.Kalbin içinde düşünce üreten iki kaynak vardır biri nefis diğeri ruhtur.Yaşamsal faaliyetler ve kötü tip düşünceler nefse aittir.Ruhsa daima güzellik kaynağıdır.Bu yüzden ruhumuzu nefsimize karşı güçlendirmeliyiz ruh nefse karşı güçlü olursa beynimize kalbimizden güzel sinyaller gider beden rahatlar psikolojik yıkıntılar son bulur dertler ve tasalar tükenir.Peki ruhumuzu nefsimize karşı nasıl güçlendireceğiz.Ruhun gıdası ibadetlerdir peygamberimiz s.a.v bu yüzden namazı dünyalık saymıştır.Ruh allahın güzel adlarını andıkça güçlenir.Esma bu babta önemlidir.Normal düzeyde ibadetlerini yerine getiren bir insan zemindedir onuda yapmayan çukurdadır.Zeminden üst katlara doğru çıkan insanda tasavvuftadır.Tasavvuf belirli sayılarda esma almakla başlar.O halde bir esma alan birde esma veren olmalıdır.Esma alan kişi tasavvufa başlayan kişidir esma veren tassavvufla yetişmiş belli bir seviyeye yükselmiş bir kişidir.Şimdi düşüncelerimize etki eden asıl şeyleri öğrendik şimdi sıra hangisini sececeğimizde.İnsan seçimlerinde özgürdür.İnsan özgür irade sahibidir.Eğer nefs denen şey olmasaydı dünyadada olmazdık fakat nefsin bize veriliş sebebi özgürce hareket edip kalbimizde onu bulmaktır.Mevlananın bir sözü var dönmek marifet değil bulmak marifet.Evet dönmek marifet değil her yaratılan dönüyor ama kaç tanesi onu buldu?
  HAKK TUALA BİZİ BOŞ YERE DÖNENLERDEN EYLEMESİN AŞK İLE AŞİNAYA DÖNENLERDEN EYLESİN KALBİMİZDE ONU BULANLARDAN EYLESİN.
 ( MEVLAM GÖRELİM NEYLER NEYLERSE GÜZEL EYLER)''erzurumlu ibrahim hakkı hz.''
             BAHADIR ÇAKIR.

17 Ocak 2013 Perşembe

Kibir Hastalığı

 Kibir tehlikesinden korunmalıyız.Bu kibir dediğimiz hastalığı anlayabilmemizi sağlayan tarihin yapraklarını karıştırdığımda karşıma çıkan ilk isim ve etkilendiğim diyelim fatih sultan mehmet hanın babası gazi 2.murat han dır.şimdi onunla başlamak istiyorum.Gazi murat han sarayın bahcesine mezar büyüklüğünde bir çukur kazdırmıştı.Her sefer dönüşü o çukurda nefsini terbiye eder sonra tebrikleri kabul ederdi.Hey nefsim gururlanma ölüm var,işte böyle mezara gireceksin derdi ve nefsini bu şekilde terbiye ederdi.Murat han hazretleri fatih hazretlerine şöyle nasihat etmiştir tam ağzından çıktığı gibi değil ama yakın sözcüklerle nasihatı anlatalım.
  ey oğul kibir her hayra ve her iyiliğe manidir.kibir kişinin kendisini başkasından üstün görmesidir.rabbini unutmanın alametidir.hadisi şerifte:''kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse(bundan tevbe etmedikçe)cennete giremez''buyruldu.
   Kibir çeşitlerinin en kötüsü allahutealaya karşı olan kibirdir.
nemrut böyle idi,firaun böyle idi daha birçok ahmak böyle idiler zay oldular.Her asırda böyle ahmaklar gelmiştir.bunlar tarih kitaplarında okudukları zalimlerin feci sonlarından ibret almadılar.
  onun için haçlı ordusunu perişan ettikten sonra geri döndük fakat bu zaferi nefsimiz kendine mal etmek istedi.
 kibir felaketinden ancak geçmişten ders alan,tevazu sahibi akıllı,iyi kimseler kurtulabilmişlerdir.

 inşallah sende büyük zaferler kazanacaksın.ne zaman ki kazandığın zaferi kendinden bilir,kibirlenirsen işte ozaman sen bittin oğul.
  HAKKI KÜÇÜK GÖRMEK KİBİRDENDİR.

Her kadın seviyeli olduğu müddetçe iltifat görmekten ve beğenilmeden hoşlanır.Aslında her kadın değil her insan beğenilmekten,övülmekten hoşlanır dersek daha doğru olur.işte tamda bu noktada tehlike baş gösteriyor eğer insan bir şekilde içindeki hayvani dürtülerine ket vurmaz ise bu övgü sözcükleri beğenilmek onun kibirlenmesine neden olabilir.O yüzden her tebrik,beğeni,iltifat aldığımızda bunun farkında olmalı ne olduğumuzu bilmeliyiz.Esasen kendini bilen kendini tanıyan kendini yaratan rabbini tanır ve bilir ve böyle bilen bir kişide her şeyin farkında olur duygularına ve hislerine hakim olur. duygu ve hisller ona hakim olamaz o hakim olur.Kibir hastalığından korunmak için nelerin kibre sebep olabileceğinin bilinmesi gerekir.
  BİRÇOK DİN VE DEVLET ADAMI BU HASTALIĞA YAKALANMIŞTIR.
BAHADIR ÇAKIR

16 Ocak 2013 Çarşamba

BİLEN BİLİR


biz yazma devrini geçtik
şimdi sıra sende
bizim harfler aşk deryasında yandı dedik koç yazamıyoruz artık
buda farklı bir boyutu olsa gerek aşkın
hissedileni dile dökememe boyutu bazı hissler vardır sözcükler onu anlatmakta yetersiz kalır
dünyanın bütün lügatleri bile anlatamaz bazen
işte o boyut bu boyut
yaşarsın ama konuşamazsın
hissedersin ama söyleyemezsin o ağzından o bir çıksa san ki bütün varlığın çıkacak gibidir
o yüzden susarsın benlik davasından değil aşkın özüne duyulan bir saygıdır bu
yaşamayanlar bilmez
ancak yaşayan bilir
hiçbir şair onu anlatamaz
ve hiçbir şair onu dillendiremez
aşkın seyretmesin de işte her birimiz kendimizi var eden o yakıcı bakıştanız
binlerce damlanın içinde ondan damlayanız bizde
aşık sözü bunlar o yüzden birazı yıkık birazı dökük birazı kayıp ama yinede halimizi anlatıyor zannedersem
BAHADIR ÇAKIR

GÜZEL BİR ŞİİR

niyazi mısri sözü:

derman arardım derdime
derdim bana derman imiş
burhan arardım aslıma
aslım bana burhan imiş

sağ u solum gözler idim 
dost yüzünü görsem deyu
ben taşrada arar idim 
ol can içinde can imiş

öyle sanırdım ayriyem
dost gayridir ben gayriyem
benden görüp işideni 
bildim ki ol canan imiş

savm u salat u haccile 
sanma biter zahid işin
insan-ı kamil olmağa 
lazım olan irfan imiş

kanden gelir yolun senin 
ya kande varır menzilin
nerden gelip gittiğini 
anlamayan hayvan imiş

mürşid gerektir bildire 
hakkı sana hakkel-yakin
mürşidi olmayanların 
bildikleri güman imiş

her mürşide dil verme 
kim yolunu sarpa oğratır
mürşidi kamil olanın 
gayet yolu asan imiş

anla heman bir söz dürür 
yokuş değildir düz dürür
alem kamu bir yüz dürür 
gören anı hayran imiş

işit niyazi'nin sözün 
bir nesne örtmez hak yüzün
hak'tan ayan bir nesne yok 
gözsüzlere pünhan imiş
NİYAZİ MISRİ

güzel bir dörtlük

niyazi mısri sözü:

derman arardım derdime
derdim bana derman imiş
burhan arardım aslıma
aslım bana burhan imiş

15 Ocak 2013 Salı

TERÖRE KARŞI ÇÖZÜM NEDİR?

      Teröre karşı iki yollu savaş açılmalıdır.Birinci yol fikri mücadele yoludur.Darvinizm in bilimsel kılıf giydirilmiş bir idoloji olduğu yersiz olduğu çürütülerek geniş geniş anlatılmalıdır.Okul kitaplarında halen darvinin öğretileri bilimsel bir ders gibi anlatılıyor anlatılsın fakat yersiz geçersiz olduğuda anlatılmalı ve çürütülen fikrinde öğretilmesi gerekir.Kuantum fiziğinin metaryalizm i nasıl bilimsel olarak çürüttüğü ayrıntılı bir şekilde ele alınmalıdır.Yani önce terörün dayanağını oluşturan fikirlerin çürütülmesi ve fikri mücadelenin yapılması çok önemlidir.
       Teröre karşı ikinci önemli mücadele şekli askeri mücadele şeklidir.Bu ordu islamın son yıkılmaz ordusudur.İmanımızın gücü ordumuzdaki mücadele azminde gözükmektedir.En evvala doğu illerimizi kapsayan askeri bir saha oluşturulmalıdır.Devlet her an ve her dakika halkın güvenliğini sağlamalıdır.Çatılarda özeltimler keskin nişancılar yerdede özel birlikler devamlı olarak devriye atmalıdır.Halk devletin onu koruduğunu ve orda devamlı onları koruyacağını bilmeli ve inanmalı öylede olmalıdır.Halkı teröristin eline teslim bırakmamak lazımdır.Sokaların her yerin muazam bir şekilde korunması şartır heryerin kameralarla donatılması kuş ırgansa devletin en başında ki kişinin bundan anında haberdar olması gerekir.Sınır bölgesinde kuşun bile uçmaması gerekir ki uçan kuşu da vuracaksın.SINIR HATTINDA herkese yasak askeri bölgeler oluşturulmalıdır.
       Özellikle bu dönemlerde yani şu dönemlerde çok büyük çaplı operasyonlar yapılmalıdır.İki koldan darbe alan örgüt dağılacak yıpranacak ve yokolacaktır.HAKK KARŞISIN DA BATIL YOKOLUÇUDUR YOKOLMAYA MAHKUMDUR.
                          BAHADIR ÇAKIR

13 Ocak 2013 Pazar

KAİNATIN YARATILIŞI

KAİNATIN YARATILIŞI

Euzubillahiminerşeytanirracim.bismillahirrahmanirrahim.''allah adın zikredelüm evvala.Vacip oldur cümle işte her kula''Süleyman Çelebi'nin bu güzel cümleleriyle başlarken.Yaratılış bizim için bir başlangıç teşkil ederken,yaratıcı içinde ayrı bir güzelliktir.Yaratılışı anlatırken en başından başlar gibi hissediyorum kendimi.
Hiçbir şey yok iken bir tek Allah vardı.Zaman,mekan,hiçbir şey yok iken Vucudu mutlak,Kemali mutlak,hüsnü mutlaktır.Onun şanı kendini izhardır.Allah'ın aşk-ı zati nedeniyle kendini görmek ve göstermesi için ayna hükmündeki varlığı yarattı.

Bir diğer deyişle Cenab ı Allah,ehadiyet mertebesinde bir gizli hazine iken,bilinmeyi istemiş ve sevdiği için yaratmıştır.
Allah bütün mahlukattan evvel,yoktan çok nurlu bir cevher yarattı. Bize göre bu ilk cevher peygamberimiz(s.a.v) dir.Bazı alim ve fıkıhçılar bunu kabullenmemektedir.Bir kutsi hadiste Cenab ı hakk şöyle diyor:''sen olmasaydın alemleri yaratmazdım.''Yine enbiya suresi 107.ayette:Ve ma erselnake illa rahmeten lil alemin(alemine)''Biz seni,sadece alemlere rahmet olarak gönderdik.''
Çoğu insan Allah'ı kabul eder fakat rabbül alemin olduğunu Rabliğini kabul edemez.Allah kendinden başka her şeyi yaratandır.Bunu kabul eden yaratılışı kabul eder.
Bizler,Allah ilk olarak kün mühammeda dedi ve ilk yaratılan varlık Peygamberimiz (s.a.v)'dir dediğimizde sizin ne hadis dayanağınız ne de ayet dayanağınız var diyorlar.Şimdi size soruyorum sizce de yok mu?
Şimdi biz bu sataşmaları bir tarafa bırakalım da hakikat bildiğimizi ahengi içinde anlatmaya devam edelim.
Allah'u teala kendi nurundan yarattığı peygamberimiz(s.a.v) in ruhuna haşmetli nazarıyla aşkıyla bakınca ruh utancından terleyip su gibi akmış,özü su yüzüne çıkınca ondan önce külli nefsi yaratmış,sonra sırasıyla meleklerin,peygamberlerin,velilerin,ariflerin,abidlerin,müminlerin,kafirlerin,cinlerin,şeytanların,hayvanların,bitkilerin her birisi için,mertebelerine göre bu sırayla yaratılmıştır.
Sadece bu hakikati bilmek dahi dinin içine karıştırılan birçok hurafeyi açıkça göstermektedir.Peygamberimiz 40 yaşında peygamber olmamıştır.Bir hadiste şöyle buyrulmuştur:''Adem çamur halindeyken ben nebiydim.''Bu hadisi hakikat manasında düşünemeyenler için uydurmadır fakat ayete muhalif düşmez.İnsanların bu noktada düştüğü yanlış şudur.Bir insanın ruhu çok önceden yaratılıp en sonra vucut bulabilir.Bu bizim açımızdan pekala olağandır.Fakat topraktan geldik toprağa gideceğiz diyenler için pek olağan değildir.Biz topraktan gelip toprağa gidicilerden değiliz Allahtan geldik Allaha gidicilerdeniz.
Adem a.s ın vucut buluşu cinlerden de sonradır.Adem a.s ın yaratılışını kısaca anlatalım.Hakk teala,ruhlar alemini yarattıktan 2bin yıl sonra cisimler alemini yarattı.Arşı aladan karanlık perdelere varıncaya kadar,hepsinin düzenini tamamladı.Sonra kerrübiyyün meleklerine arşı azamı,haffun ve saffun meleklerine arşın yanını mesken yaptı.Kainatın her yanını meleklerle dolduran cenab ı allah yeryüzünüde çeşitli yaratıklarla doldurdu.Yeryüzünde önce bir tavus kuşu yaşamıştır.Sonra hakk teala,yeryüzünde hikmetiyle renksiz,dumansız ve hareketsiz ateşten can ı yarattı,adını mariç koydu.Sonra karısını yarattı,onada marice adını verdi.Onların izdivacından cin taifesi türedi.İblis bunlardandır.Zamanla bu cin taifesi öyle çoğaldı ki yeryüzünü doldurdu.Onların asıl sureti insanlarınkine benzer fakat bedenleri meleklerinki gibi latif olduğu için her surete girebilir.
7 bin sene sonra,cinlerin yeryüzünde kalanların kötülük yapmaya ve kan dökmeye başladılar,cenab ı allahın her yüzyılda kendilerine gönderdiği peygamberleri öldürdüler.12 bin senede 120 peygamberi katlettiler.Sonra cenab ı hakk onları helak ettikten sonra dünya semasına cıkardığı iblis ve taifesini Dünyaya indirdi.Daha sonra onu cennete sokmuş dünyaya semadan melekleri indirmiştir.
Sonra cenab ı allah ademi yaratmak için azraile emretti azrail dünyadan kuru toprağı yoğurup getirdi.O hamura şekil verdikten sonra allah kendi ruhundan ademin başına üfürerek ademi diriltmiştir.Allah ademe secde etmelerini istedi fakat iblis secde etmedi o yaşanan olaylardan sonra adem oğlu züriyetine musallat olma iznini aldı ve kovuldu.
sonra allah adem a.s ı firdevs cennetine sokarak onun sol göğsünden havva anamızı yarattı.Cenab ı hakk onlara cennetimde kalın her nimetimden faydalanın fakat şu ağaca yaklaşmayın,ondan tadıp bana asi olmayın buyurdu.
Birçok alime göre yasak elmadan kasıt çiftleştmektir.Bende bu görüşe katılıyorum çünkü ard arda gelen ayetler de buna işaret ediyor.Şeytan adem a.s a vesvese verdi.Adem babamız ve hava anamız o yasak elmadan tattılar daha sonra bu hatalarından ötürü dünyaya düşürüldüler.Uzun bir müddet ayrı yaşadılar.İkiside çokca yalvardılar.Adem babamızın bir gün aklına arşın sutunlarında yazan o yazı geldi la ilahe illallah muhammeden resurullah adem babamız bunun üzerine allahım beni hz. muhammed s.a.v in hürmetine bağışla diye dua etti.Allahta bildiği halde sordu muhammedi nasıl tanıdın diye.Adem a.s şöyle cevap verdi:''ya rabbi''sen beni yaratıp dirilttiğin vakit başımı kaldırıp yukarı bakmıştım.İşte o sırada arşın sutunları üzerinde la ilahe illallah muhammeden resurullah diye yazılı olduğunu gördüm.Bildim ki sen,kendi adının yanına ancak en sevdiğinin ismini koyarsın.Bunun üzerine cenab ı hakk ''eğer muhammed olmasaydı ben seni ve alemleri yaratmazdım''buyurdu.
Allahu teala bunun üzerine havva anamızı ve adem a.s ı bağışladı ve bir araya getirdi.V e insan nesli dünya yüzünde türemeye başladı.En son peygamber olan peygamberimiz s.a.v de hz.adem in zürriyetinden dünyaya gelmiştir.İlk yaratılan varlıkta peygamberimizdir.VE bizler allahın sen olmasaydın hiçbir şeyi yaratmazdım dediği bir peygamberin ümmetiyiz.Diğer peygamberlerin hz. muhammed s.a.v'e ümmet olmak için peygamberlik vazifesinden bile vazgeçmek isteyecek kadar değerli bir ümmetiz.En evvela bu şuurun farkına özümüze dönüp.Adem a.s ın ettiği dua gibi dua edip bağışlanmayı ve birlik olmayı dilemeliyiz.Dinsin artık bu islam dünyasındaki acılar hz.muhammed s.a.v in yüzü suyu hürmetine allahım sen islam dünyasının acılarını dindir ve onların tek çatı altında birleşmesini nasip eyle yarabbi.
Allah her birimizin birbirimize gönül bağıyla kilitlenmemizi nasip etsin.Allah şuanda şu kağıda yazamadığım gizliden gizliye kalbimden geçirdiklerimide kabul etsin makbul eylesin.
Aslında herbirimiz Adem a.s ın yaşamış olduğu döngüyü yaşamaktayız.Ruhlarımız ruhlar aleminde idi tıpkı hz.adem gibi sonra ana rahimine düştük rahimde yedik içtik yangeldik tıpkı cennet gibi sonra tıpkı adem a.s gibi cennetten dünyaya düştük.Üstelik yine adem a.s gibi ağlayarak geldik dünyaya sonuç olarak burası bir benzetme tuhaf ama çok benziyoruz.Bilimsel olarak ciğerlerimize dolan havanın yangınından ağlıyoruz belki ama manevi olarak o yazdığımız sebepten dolayı ağlıyor olabiliriz.Bu paragraf benim bir tesbitim olduğu için üzerinde dini açıdan düşünmenizi istemiyorum.
İnsan mutlaka şu sayacak olduğum sırayla alemleri yaşamış ve ya yaşayacaktır.1)ruhlar alemi2)ana rahimi3)dünya hayatı4)kabir hayatı5)mahşer hayatı6)cennet ve ya....... şimdi kısaca bu alemler üzerinden bahsedelim.1. si ruhlar alemi ki bir çok divan edebiyatı şairimizin beyitlerinde çokça vurguladığı bir yerdir.Dilersiniz ki benim de çokça beğendiğim bir beyiti yazmak istiyorum.
''Canıma bir merhaba sundu ezelde çeşmi yar öyle mest oldum ki gayrın merhabasın bilemedim.''(Ahmet paşa)
Fatih Sultan Mehmet hanın veziri aynı zamanda tasavvuf hocasıdır.Tasavvuf yolunda ilerlemiş ve bize bu beyiti bağışlamıştır.Adeta gönüllerimizin tercumanı olmuştur.
Yar dediği sevgili peygamberimizdir biz peygamberimizi dünya hayatında göremedik fakat elez bezminde gördüğünü ve ona sunmuş olduğu merhabadan dolayı dünyada ona merhaba sunan güzellerin merhabasını bilemediklerini söylüyor.Daha derin manaları var tabi ama çapımız kadarını açıkladık.
Mevlana hz.lerinin bir dizesiyle devam etmek istiyorum.''Yaratıldı yaratılalı göklerin dönüşünü aşk dalgasından bil aşk olmasaydı dünya donar kalırdı.''
hz. mevlana bu beyitinde Ahmet paşa hz.lerinden daha geriye gitmiş ve kainatın dönüşünü o ilk yaratılışta ki aşka bağlamıştır.Yani allahın hiçbir şey yokken bilmek isteyip yaratmış olduğu peygamberimize o haşmetli aşk dolu bakışından dolayı yani o aşktan dolayı döndüğünü söylüyor.ve nitekim aşk olmasaydı o dönüş biterdi diyor.nitekim burdan kıyamete de atıfta bulunmuş olabilir.Emin olamadığım için üzerinde ısrar etmiyor ve bu boyutunu yazmıyorum.
elez bezminde cenab ı allah ruhlarımıza ''elestü bi rabbiküm''ben sizin rabbiniz değil miyim?diye sordu.Ruhlarımız da cevaben ''kalu bela'' (evet)dediler.rabbül aleminin onların yaratıcısı olduğunu sonu bela ile biten kelimeyle kabul ettiler.
Rabbimiz aynı suali nefislerimize sordu.Nefislerimiz ise şöyle yanıtladı''sen sensin bende benim''Nefislerimiz benlik davasıyla yaratıcıyı reddettiler.
işte biz insanların kalbinde ezelde kalu bela diyen güzel bir ruh.diğer tarafta ''sen sensin bende benim'' diyebilmiş aşağılanmış bir nefis bulunmaktadır.insan kalbinde bulunan bu nefis ve ruh ergenlik çağına kadar yan yana ve bitişik halde bulunur.Ergenlik çağından sonra ayrılan nefis ve ruh birbirine zıt muhalif bir şekilde hareket etmeye başlar.İşte bu zor dönemde eğitime tabi olmayan kalp zor duruma düşebilir.
Beyin düşünce sinyallerini kalbimizden alır.Eğer nefis ruhtan kuvvetli ise ilk sinyal nefis tarafından ulaşır ve insan kötülük yolunda adım atabilir.
Ruhumuzu nefsimize karşı kuvvetlendirebilmek için ruhumuzu beslemeli ve güçlendirmeliyiz.Ruh allahın güzel isimlerini anmakla güçlenir.
Her insanın nefsiyle ruhunun güç miktarı farklıdır dolayısıyla her insanın esma (zikir)sayısıda farklı olacaktır.işte bunu ayarlayan kişiye mürşidi kamil denir.Esma alan kişiyede mürit denir.işte tasavvuf ekolünün oluşma sebebi budur.
Tasavvuf un temelleri ta hz.ademe dayanır çünki ilk esma veren allahtır ilk esma alanda hz.ademdir.O HALDE İLK ŞEYH ALLAH İLK DERVİŞ HZ.ADEM DİR.
Peygamberimiz s.a.v de ümmetinden tasavvufçuların çıkması için biat kurumunu oluşturmuştur.Kuranı kerim de ağacın altında biat edenler diye geçerler.Bu konuda araştırma araştırma yapmak isteyenler fetih suresi-18 ayete baksınlar.
Kuranı kerimimizde birçok ayette veli kullarından yani evliyalardan mürşitlerden yani tasvvuftan bahsetmektedir.Yunus suresi 62 den 65 kadar olan ayetlere bakabilirsiniz
''yarattıklarımızdan öyle bir topluluk da vardır ki,onlar hakk a iletirler ve hakk ile hüküm verirler.''araf 181
''bize kendi katından bir veli ver bize kendi kadından bir yardımcı ver''nisa 75
Kuranı kerimde allah dostlarıyla alakalı 67 tane ayetle belki daha fazla ayetle sabitlenmiş durumda olduğu halde birileri çıkıp tarikat yok diyebiliyor.
Yok diyenler önce ashab ı suffe kimdir bunu bir öğrensinler.Ağacın altında peygamberimize biat edenleri öğrensinler niçin ashabın diğerlerinin o ağacın altında biat edenlerle birlikte orada olmadığını öğrensinler.
Ben anne rahiminde yaşadıklarımı hatırlıyorum diyen var mı?Kimse anne karnında ki o ortamı hatırlayamaz.Ruhlar aleminide kimse hatırlayamaz.VE öyleyse soruyorum hatırlayamadıklarımıza yok diyebilirizmiyiz?Cevab hayırsa dünya hayatına dönmek istiyorum.
Allah her birimizin ruhunu sevdiği için yarattı.Peki biz bu sevgiye ne kadar layıkız.Ben şuanda düşünüyorum ve pek o sevginin layıkı olduğumu zannetmiyorum.Yani varolmayı hakettimiyim acaba?
Her insan oğludünyaya gelir doğar büyür gelişir ve ölür.Belki her canlı için böyle olur desek yanlış olmaz fakat canlı cansız ayrımı yaptığımız şu dünyada her şey canlıdır desem büyük bir iddiamıdır?Ne varsa bu alemde hepsi canlıdır yapı taşlarına insek bu canlılığın farkına varırız.Atomdan kürreye kadar herşey canlıdır ve üstelik dönerek hareket eder.Mutlaka dönerken buluruz.Biz insanlarda aşkın bu dönüşünü temsil ederiz kabede.Mevleviler,kadiriler,nakşiler daha nice tasavvuf erkanları aşk ile dönerler.
Biz insanlar için aslında ölüm falan yoktur bir dünyadan diğer dünyaya göçmenin adını ölüm koymuşlar.Ölüm anında azrail ruhumuzu alıp göğe doğru yükseltir orda makamına uygun bir kabre sokar ve kabir hayatı dediğimiz diğer dünya hayatımız başlar.Bedenimizde topraktaki makamına kabrine gömülür.''Ölürse ten ölür canlar ölesi değil''yunus emre hz.leri
Yunus emre hz.lerini mevlana hz.lerini tanımak bilmek için tarikat nedir marifet nedir hakikat nedir bilmek gerkir.Dahası bilmekte yetmez yaşamak gerekir.İslam dini tapınma dini değildir yaşam dinidir.Bazı şeyler yaşamadan bilinmez.
''Yunus dur benim adım,gün geçtikçe artar oldum iki cihanda maksudum,bana seni gerek seni''
Şuanda günümüzde kaç hz.yunus var hiç düşündük mü?Bunu hesaplamak için Türkiye deki her tarikatın içine girip bunu yaşayarak bizati anlayabiliriz ancak her yaşanan da anlatılamaz ya da anlatılmaz sevgili okuyucularım.
Sözcükler düşüncelerin ifadesidir.Açaba bildiğimiz tüm sözcükler yaşadıklarımızı ifade edebilecek güçte midir?Elbette ki hayır bazı şeyler vardır ki dil onları telaffuz edemez.Bir bakıştır onu anlatacak olan.Halimizden anlamayan telaffuz ettiklerimizden de anlattıklarımızdan da asla anlayamaz.
Niçin ibadet ederiz?elbette ki yaşamak için.mezhep yeni bir din değildir mezhep araçtır ihtiyaçları karşıladığı sürece önemlidir.
Allahtan kormak sözcüğünde ki yanlış nedir?Güzelden korkulur mu?severek yaratandan korkulur mu?Allahtan bir yaratıktan korkulur gibi korkulmaz.Onun bizi terketmesinden sevgisini azaltmasından korkulur.İnana insanlar allahın onlara asla gazap etmeyeceğini bilir.Bazı alimler ya da kendini alim zannedenler insanları kuranda ki azap ayetleriyle korkuturlar.Korkan insan allahı sevebilir mi bence hayır.Kuranda ki ayetlerin tümü müslümanlara gelmemiştir.Bazı din adamları müslümana gelen ayetle kafire gelen ayeti karıştırdığı için insanları dinden soğutuyorlar.Allah onların bin türlü belasını versin.Bu belayı marifet ehline okusaydık eyvallah derlerdi. fakat onlar o ehil kişilerin bastığı topraktaki toz olamaz.Bu da onlara yeter sanırım.
''Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz,allahu teala sizi helak eder ve yerinize günah işleyen fakat töğbeleri sebebiyle mağfiret edeceği kimseler yaratırdı.''(kutsi hadis)
sevgili dostlar günahsız kul yoktur o yüzden günah ile boğulmak yerine hakka yönelmek onun bir anadan kaç bin kat daha merhametli olduğuna inanarak merhametine sığınmaya muhtacız. Allah'ım bizleri hesap günü adaletiyle değil merhametiyle yargılar inşallah....Muhabbetiyle lütufta bulunur inşallah...
        BAHADIR ÇAKIR  

    

7 Ocak 2013 Pazartesi

FUZULİ

 YAKARIŞ... 
Ya Rab hemişe lutfunu kıl reh-nüma bana
Gösterme ol tariki ki yetmez sana bana

Kat' eyle aşinalığım andan ki gayrdır
Ancak öz aşinaların et aşina bana

Bir yerde sabit et kadem-i i'tibarımı
Ancak öz aşinaların et aşina bana

Yok bende bir amel sana şayeste ah eğer
A'malime göre vere adlin ceza bana

Havf ü hatada muztaribim var ümid kim
Lutfun vere beşaret-i afv-i ata bana

Ben bilmezem bana gereğin sen Hakim'sin
Men' eyle verme her ne gerekmez sana bana

Habs-i hevada koyma Fuzuli-sıfat esir
Ya Rab hidayet eyle tarik-i fena bana


GAZELİN AÇIKLAMASI
Tanrım! Lütfunu rehber kıl daima bana ve sakın sana ulaşmayan yolu bana gösterme!
Senden başka her şeyden dostluğumu kes benim; yalnızca kendi sevdiklerini sevdir bana! (Yalnız sana dost olan kişileri benim için dost kıl, sana dost olmayanlardan yolumu ayır.)
İtibar ayağımı öyle bir yerde sabitle ki, orada yalnızca dinin yol göstericisine (Hz. Muhammed'e) uyulsun, sadece onun yolundan gidilsin.
Yazık ki sana layık bir amelim yok benim. Eğer adaletin beni amelime göre cezalandıracak olursa benim vay halime!..
Hata ve buna bağlı korkular içinde kıvranıp duruyorum. Umarım, lütfun bana hatalarımın bağışlandığı müjdesini verir (yoksa halim haraptır.)
Ben bana tam olarak neyin gerektiğini bilemem.Hakim (her şeyi bilen Allah) sensin; bana gerekmeyeni bana verme!
Beni Fuzuli gibi heva (hevesler, istekler, ihtiraslar veya dünya ilgileri)
içinde hapis bırakma! Tanrım! Bana fena (Senin aşkında yok olma) yolunda kurtuluş nasip eyle (veya bu kötü gidişime bir hidayet nasip et!)


______

Bu ödevi İnönü Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türkçe Öğretmenliği ikinci sınıfta okuyan öğrenciler yapmıştır. 



OK BEDENDEN ÇIKINCA... 

Benim tek hiç kim zar ü perişan olmasın ya Rab
Esir-i derd-i aşk u dağ-i hicran olmasın ya Rab

Dem-a-dem cevrlerdir çekdiğim bi-rahm bütlerden
Bu kafirler esiri bir müselman olmasın ya Rab

Görüb endişe-i katlimde ol mahı budur derdim
Ki bu endişeden ol meh peşiman olmasın ya Rab

Çıharmak itseler tenden çeküb peykanı ol servin
Çıhan olsun dil-i mecruh peykan olmasın ya Rab

Cefa ü cevr ile mu 'tadım anlarsız n'olur halim
Cefasına had ü cevrine payan olmasın ya Rab

Demen kim adli yok ya zulmü çok her hal ile olsa
Gönül tahtına andan gayrı sultan olmasın ya Rab

Fuzuli buldu genc-i afiyet mey-hane küncünde
Mübarek mülkdür ol mülk viran olmasın ya Rab


GAZELİN AÇIKLAMASI 

Kimseye verme ağlayıp inlemeyi benden gayrı; kimse perişan olmasın, aman!.. Allahım! Yani aşk derdine tutsak etme hiç kimseyi ve ayrılık yarasıyla başbaşa bırakma Tanrım!
Eziyet ve cefa görmekteyim merhametsiz güzellerden daima. Tanrım! Bir Müslüman'ı bu kafirlere tutsak etma aman! (Yoksa onu dinden imandan çıkarırlar.)
Beni öldürmeyi tasarladığını gördüm o ay yüzlünün. Tasam şu ki Tanrım! o ay yüzlü bu düşünceden caymasın. (ve beni öldürecek süzgün bakışı benden esirgemesin!)
Servi boylu sevgilinin gamze okudur bağrımdaki. Ve bana acıyan dostlarım onu çıkarma sevdasındadır... Yalvarırım Tanrım; çıkan yaralı gönlüm olsun da bağrımdaki ok olmasın tek!.. (Zira ben onu, nice zamandır, sevgiliden mukaddes bir armağan diye saklıyorum yüregimde.)
Eziyet ve sıkıntısı ile sevgilinin, can ciğer oldum. Nasıl yaşarım artık onlar olmadan Tanrım! Umarım bundan böyle cefası sınırsız, eziyeti sonsuz olur!..
''Adaleti yok; üstelik zulmü çokmuş!.. '' Asla söylemem ben bunları!.. Her nasıl olursa olsun, yeter ki gönül tahtımda ondan başka bir sultan olmasın ya Rab!..
(Nice yatırlar, tekkeler dolaşmıştı aşk derdine şifalar arayarak) Fuzuli.
Meyhane köşesinde buldu sonunda esenlik ve zindelik hazinesini. Ne mübarek yerdir orası Tanrım, inşallah viran olmaz!.. 


HASRET...HASRET 

Gönlüm açılır zülf-i perişanını görgeç
Nutkum tutulur gonce-i handanını görgeç

Ra'nalık ile kamet-i şimşadı kılan yad
Olmaz mı hacil serv-i hıramanını görgeç

Çok aşka heves edeni gördüm ki hevasın
Terk etti senin aşık-ı nalanını görgeç

Naziklik ile gonce-i handanı eden zikr
Etmez mi haya la'l-i dür-efşanını görgeç

Sen hal-i dilin söylemesen n'ola Fuzuli
El fehm kılar çak-i giribanını görgeç

GAZELİN AÇILAMASI 
Gönlümü açar saçlarını dağılıp saçılması, nutkumu kapatır gonca (açılmamış gül gibi dudak) nın açılması. Konuşamaz olurum, dilim tutulur.
Hasretle baktıkça sana, kanlı yaşlar dökülür gözlerimden. Kirpik oklarını gördükçe, delinir bağrım ta derinden...
Çoklarını gördüm, aşka heves eden... İnleyen aşığını görünce senin, bu hevesi tek edip gittiler...
Cehenneme inanmayan bir kafir bile ayrılığının ateşini görünce inanası gelir cehennem ateşine...
Saklasan gönlündeki aşkı bir sır gibi, söylemesen ne çıkar a Fuzuli; görenler anlamaz mı sanırsın yakanın yırtığından acınası halini... 



SEVGİLİNİN HÜZÜNLER KULÜBESINDE... 

Ah eylediğim serv-i hıramanın içindir
Kan ağladığım gonca-i handanın içindir

Sergeşteliğim kakul-i müşginin ucundan
Aşufteliğim zülf-i perişanın içindir

Bimar tenim nergis-i mestin eleminden
Hunin ciğerim la'l-i dür-efşanın içindir

Yaktım tenimi vasl günü şem teg amma
Bil kim bu tedarik şeb-i hicranın içindir

Kurtarmağa yağma-yı gamından dil ü canı
Sa'yim nazar-ı nergis-i fettanın içindir

Can ver gönül ol gamzeye kim bunca zamandır
Can içre seni sakladığım anın içindir

Vaiz bize dün düzahı vasfetti Fuzuli
Ol vasf senin külbe-i ahzanın içindir

GAZELİN AÇIKLAMASI 
Salınan servi endamın içindir ah edişim; kan ağlayışım ise gülen dudağının hasretinden...
Başımın dönmesi, misk kokulu kaküllerinden; düşkünlüğüm ise, dağınık saçlarını hatırlamaktan...
Baygın bakışlarını düşünmekten melankolilerde bedenim inci sözler saçan (arasından inci dişlerinin parıltısı saçılan) dudağındır ciğerimi kanla dolduran...
Yaktım tenimi kavuşma gününde mum gibi, amma... Bil ki bu hazırlık ayrılığının kara günleri içindir.
Aşk derdinin yağmasından gönlümü ve canımı kurtarmaya çalışmam asla; amacım çapkın gözünün dikkatini çekebilmek içindir.
Ey gönlüm! Ver canını sevgilin bir süzgün bakışına; bunun içindir çünkü seni bunca zaman canla başla beslediğim...
Ey Fuzuli! Nasihatçi cehennemin özelliklerini sayıp döktün bize. Anladım ki anlattıkları hep senin hüzün evine dair şeylermiş, senin ayrılık acılarını çektiğm hüzün yurduymuş meğer cehennem!.. 


EL ÇEK İLACIMDAN TABİP!.. 

Aşiyan-i mürg-i dil zülf-i perişanındadır
Kanda olsam ey peri gönlüm senin yanındadır

Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib
Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır

Çekme damen naz edip üftadelerden vehm kıl
Göklere açılmasın eller ki damanındadır

Bes ki hicranındadır hasiyyet-i kat'-i hayat
Ol hayat ehline hayranem ki hicranındadır

Ey Fuzuli şem'-veş mutlak açılmaz yanmadan
Tablar kim sünbül rişte-i canındadır

GAZELİN AÇIKLAMASI 

Gönül kuşum dağınık saçların arasında yuva kurdu ey sevgili!.. Artı nerde olursam olayım veya iki elim kanda da olsa gönlüm senin yanındadır.

Aşk derdiyle başım pek hoş benim ey tabib, bırak bana ilaç vermeyi. Bana derman vermeye ki, senin dermenın beni helak edecek zehrin ta kendisidir.

Ey sevgili naz edip düşkün aşıklardan eteğini çekme. Eteğine yapışan ellerin (sen eteğini çevirince) göklere açılmasından (dua eder gibi) sakın!..

Senin ayrılığında, hayatı sona erdirme özelliği gizlidir, ayrılığın ölüm demektir. Senden ayrı düşüp de hala yaşayanlara hayranım.

Ey Fuzuli! Sevgilini saçının büklümü sen can ipliğine bağlıdır. Sen mum gibi yanmadan o büklümler açılıvermez. 


SONSUZLUK ÜLKESİNE DOĞRU 

Baka mülkün dilersen varını yok eyle dünya teg
Etek çek gördüğünden afitab-i alem-ara teg

Ta'ulluk zulmetin tercidi hurşidine kıl matla'
Eger alemde bir gün görmek istersen Mesiha teg

Yeter tavus teg 'ucb kıl arayiş-i suret
Vücudundan geçib alemde bir ad eyle Anka teg

Güher teg kılma tağir-i tabiat delseler bağrın
Karar et her hevadan olma şur-engiz derya teg

Fuzuli kainat esbabının kıldın temaşasın
Nedametsiz tena 'um yok tasarufsuz temaşa teg

GAZELİN AÇIKLAMASI 

Sonsuzluk yurduna varayım diyorsan eğer, varlığını yok eyle, tıpkı dünya gibi! Her gün dünyayı süsleyen güneş misali, çek eteğini gördüklerinden...

Eğer bu dünyada Hz. İsa gibi bir gün görmek istersen, dünya ilgilerinin zulmetini soyutlanmışlık güneşinin doğduğu bir yer eyle!..

Tavus gibi kabarıp dış görüşünü süslemen daha yetmeyecek mi? Varlığından sıyrılıp şu dünyada Anka kuşu gibi bir ad bırakmaya bak!..

Bağrını inci gibi del.ip zorlasalar da, yaradılışını değiştirme! Bir hal üzre karar kıl da deniz gibi hemen her rüzgârda (veya heveslerinin peşinde) dalgalanıverme.

Ey Fuzuli! Dünyanın her türlü gidişatını, zevkini, sefasını, derdini, kaderini seyrettim sonuç şu: Dünyada tasarrufsuz seyir gibi sonu pişmanlığa çıkmaya bir nimet yok. 


SEVGİLİNİN AĞZINDAKİ SIR... 

Bilmez idim bilmek ağzın sırrını düşvar imiş
Ağzını derlerdi yok dediklerince var imiş

Aciz olmuş yıkmağa ahıyla kuhu Kuh-ken
N'eylesin miskin anun aşkı hem ol mikdar imiş

Taşa çekmiş halk için Ferhad Şirin suretin
Arz kılmış halka mahbubun aceb bi-'ar imiş

Ömrlerdir eylerim ahval-i dünya imtihan
Nakd-i ömr ü hasıl-i dünya heman bir yar imiş

Dün Fuzuli arızın görgeç revan tapşırdı can
Laf edip derdi ki canın var emanet-dar imiş

GAZELİN AÇIKLAMASI 

Bilmiyordum ağzındaki sırrı bilmenin güç olduğunu. Ağzın için yok diyorlardı, dedikleri kadar var imiş meğer...

Ateşli ahı dağı eritmekten aciz kalmış dağ eri Ferhat'ın. Ne yapsın miskin, işte o kadar imiş onun da aşkı.

Kabe ziyareti için ihrama bel bağladı dediler sofu için; araştırdım, meğer onun beline bağladığı papaz kuşağı imiş, ihram değil. (Dış görünüş yetmiyor içi kurtarmaya. )

Varımı yok ettim, sevgilinin yüzüne öykünerek. Ebedi zevk dedikleri şey, sevgilinin yüzünü görmekmiş meğer!..

Yanağını görünce dün senin ey sevgili, Fuzuli can verdi hemen ''Canım var, '' deyip dururdu, meğer bir emanetçiymiş.. 



SEVGİLİNİN AYAK UCUNDA BİR GölGE... 

Kıldı zülfün teg perişan halimi halin senin
Bir gün ey bi-derd sormazsın nedir halin senin

Gitdi başından gönül ol serv kaddin sayesi
Ağla kim idabara tebdil oldu ikbalin senin

Zinet için cism divarında etmezdim yerin
Çekmeseydi aşk levh-i cana timsalin senin

Dam-gah-ı aşkdan tut bir kenar ey mürg-i dil
Sınmadan seng-i melametden per ü balin senin

Saye-veş çoktan Fuzuli hak-i kuyun yastadır
Ol ümid ile ki bir gün ola pamalin senin

GAZELİN AÇIKLAMASI 

Ey âşıklarını dert edinmeyen sevgili! Senin bu umursamaz tavrın halimi perişan eyledi. Bir gün olsun ''Ne haldesin? '' diye sormuyorsun ya asıl dert bu.

Ey gönül! O servi boylu sevgilinin himayesi üzerinden gitti. Artık ağlama vaktidir, çünkü yükselmen, alçalmağa (talihin talihsizliğine) döndü.

Ey sevgili! Aşk ta ezel gününde can levhasına senin suretini çizmeseydi, beden duvarını süslemek üzere sana itibar etmez, oraya seni desenlemezdi.

Ey gönül kuşu! Ayıplama ayıplama taşı ile kolun kanadın kırılmadan evvel aşk tuzağından kurtulmaya bak.

Zavallı Fuzuli, bir gün gelir de sevgilinin ayağının altına serilirim diye, hayli zamandır senin semtinin toprağın gölge gibi uzanmış kalmıştır. 




CAN VERİP ŞAN ALDIK... 

Yar rahm etti meğer nale vü efganımıza
Ki kadem bastı bugün külbe-i ahzanımıza

Eşk baranı meğer kıldı meded kim nageh
Bitti bu şah-ı gül-i taze gülistanımıza

Bu visale yuhu ahvali demek mümkün idi
Eğer olsaydı yuhu dide-i giryanımıza

Yar mihmanımız oldu gelin ey can u gönül
Kılalım sarf nemiz var ise mihmanımıza

Dilberin cana imiş kasdı Fuzuli gel kim
Can verip dilbere mihnet koyalım canımıza

GAZELİN AÇIKLAMASI 

Sevgili çığlık ve inleyişlerize acımış olsa gerek ki bugün hüzünler içinde yaşadığımız kulübemizi teşrif etti.

Gözyaşı yağmurları imdadımıza yetişmiş olmalı ki, şu taze gül fidanı sevgili, ansızın gülistanımızda bitiverdi.

Bu kavuşmaya bir rüya demek mümkün idi... Eğer ağlayan gözlerimize uyku giriyor olsaydı...

Sevgili evimizi teşrif etti ey can ve gönül! Gelin, neyimiz var ise konuğumuza harcayıp onu ağırlayalım, uğruna canımızı ve gönlümüzü verelim.

Ey Fuzuli! Dilberinin geliş sebebi can almakmış meğer. Canımıza minnet!... Şimdi dilbere can verip şan alalım.

3 Ocak 2013 Perşembe

yunus emre

YUNUS ve HACI BEKTAŞ VELİ

Eskişehir'in bir köyünde çiftçilikle geçinen çok yoksul bir adam varmış. Bir yıl kıtlık olunca bu adamın yoksulluğu iyice artmış. Bir çok keramet ve inayetlerini duyduğu Hacı Bektaş Veli'den yardım istemeyi düşünen yoksul adam, sığırının üstüne bir miktar alıç koyup, dergâha gitmiş. Pirin ayağına yüz sürerek hediyesini vermiş bir miktar buğday istemiş. Hacı Bektaş Veli ona lütufla muamele ederek, birkaç gün dergâhta misafir etmiş. Yoksul adamın geri dönmek için acele ettiğini gören dervişler, Hacı Bektaş Veli'ye onun acelesini anlatmışlar. Hacı Bektaş Veli de yoksul köylüyü huzurana çağırıp sormuş: 
- Buğday mı istersin, yoksa erenler himmeti mi istersin?
- Buğday istiyorum efendim.
- Buğday yerine nefes versek olmaz mı?
- Olmaz.
- İstersen bana getirdiğin alıcın her tanesine bir nefes edeyim!..
- Olmaz. 
- İsterse her çekirdek sayısına bir nefes edeyim!..
Yoksul adam buğdayda ısrar ediyormuş. 
- İstersen her çekirdek başına on nefes edeyim!..
Yoksul adam yine buğdayda ısrar edince, Hacı Bektaş'ın emriyle götürebileceği kadar buğday verilmiş. Sevine sevine bir çuval buğdayı alıp dergâhtan uzaklaşan yoksul köylü, yolda giderken düşünmeye başlamış ve kendi kendine demiş ki: 
- Bu insan, büyük insan olmasa bana bir çuval buğday vermezdi. Bir çuval buğday böyle bir insandan daha mı değerli? 
Yaptığı kusurun büyüklüğünü anlayıp pişman olan yoksul köylü, hemen geri dönerek kusurunu itiraf etmiş:
- Pirim, ben çok büyük bir bir kusur işledim. Sizden çok özür diliyorum. Bu buğdayı geri verip, sizden nefes istiyorum.
Bunun üzerine Hacı Bektaş Veli demiş ki:
- Evladım, senin nasibin Taptuk Emre tarafında verilecek. Senin kilidini Taptuk Emre'ye verdik, onun dergâhına git.
Bu cevabı alır almaz, hemen Taptuk Emre dergâhına giden yoksul köylü, kendisini Yunus Emre yapacak manevi eğitimine başlamış.

YUNUS VE TAPTUK EMRE

Taptuk Emre dergâhında her derviş bir iş görürmüş. Kimi toprakta, kimi işlikte çalışırken, kimi duvar örer, kimi de aş pişirirmiş. Dergâha yeni gelen Yunus'a da odun taşıma işini vermişler. Dergâhının ocağına özene bezene kırk yıl odun taşıyan Yunus'un, her getirdiği odun da dümdüzmüş. Öbür dervişler sormuşlar:
- Ey Yunus, senin getirdiğin odunların hepsi dümdüz, bunun sebebi nedir?
Yunus demiş ki:
- Taptuk Emre dergâhına odunu eğrisi bile giremez!..

Taptuk Emre güzel saz çalarmış ve Yunus ona sazı için bağlanmış. Yunus uzun süre tekkeye hizmet etmiş, sonunda bıkmış ve kaçmış. Yolda erenlerden yedi kişiye rastlamış, yoldaş olmuşlar. Her akşam erenlerden biri içinden geçirdiği bir ermiş adına Tanrıya dua ediyor hemen bir sofra geliyormuş ortaya. Sıra Yunus'a geldiği akşam o da demiş ki: 
- Yarabbi, bunlar hangi kulun adına dua ettilerse, ben de onun adına yalvarıyorum sana, ne olur utandırma beni!.. 
Yunus'un duası biter bitmez, iki sofra birden gelmiş. Erenler şaşırıp sormuşlar:
- Ey Yunus, kimin adına dua ettin?
Yunus bu soruya şu yanıtı vermiş:
- Önce siz söyleyin. 
Erenler hep bir ağızdan demişler ki: 
- Taptuk'un dervişlerinden Yunus diye biri var, biz onun adına dua ettik. 
Yunus bunu duyar duymaz hiçbir şey söylemeden dergâha geri dönmüş ve Taptuk Emre'nin karısı Anabacı'ya sığınmış:
- Anabacı, dergâhtan kaçmakla büyük bir kusur işledim. Şimdi pişman olup geri döndüm. Ne olur şeyhime söyleyin; beni affetsin!..
Anabacı demiş ki: 
- Yarın sabah tekkenin eşiğine yat. Taptuk abdest almak için dışarı çıkarken ayağı sana takılır. Gözleri iyi görmediği için bana: "Kim bu eşikte yatan?" diye sorar ben de "Yunus", derim. "Hangi Yunus?" derse çekil git, başka bir tekke ara kendine, başının çaresine bak. Ama bizim "Yunus mu?" derse anla ki gönlünden çıkarmamış, hala seviyor seni. O zaman kapan ayaklarına, "Bağışla suçumu" de. 
Yunus, Anabacı'nın dediğini yapıp, kapının eşiğine yatmış, ertesi sabah olan olmuş. Ayağı Yunus'a takılanTaptuk, Anabacı'ya sormuş: 
- Kim bu eşikte yatan? 
Anabacı cevap vermiş:
- Yunus.
-Bizim Yunus mu?
Bunun üzerine Yunus, Taptuk'un ayaklarına kapanmış ve sevincinden ağlamış.


YUNUS VE MOLLA KASIM

Yunus Emre'nin vefatından yüz yıl sonra yaşayan ve devlet görevinde yetkili biri olan Molla Kasım'a Yunus'un şiirlerini yazılı olarak getirmişler. Molla Kasım bir nehir kenarına gelmiş ve yanında getirdiği Yunus Emre şiirlerini okumaya başlamış. Her okuduğu şiiri dine, şeriata aykırı bularak yakıp suya atan Molla Kasım, kendine yüz yıl önceden hitap eden bir şiiri görünce, çok şaşırmış. Yunus şöyle diyormuş:

Ben dervişim diyene bir ün edesim gelir, 
Seğirdüben sesine varıp yetesim gelir. 

Sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir, 
Varıp anın üstüne evler yapasım gelir. 

Altında gayya vardır, içi nar ile pürdür, 
Varuben ol gölgede biraz yatasım gelir. 

Oda gölgedir deyu ta'n eylemen hocalar, 
Hatırınız hoş olsun biraz yanasım gelir. 

Ben günahımca yanam, rahmet suyunda yunam, 
İki kanat takınam, biraz uçasım gelir. 

Andan Cennete varam, Cennette huriler görem, 
Huri ile gılmanı bir bir koşasım gelir 

Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme, 
Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir.

Molla Kasım bunu görür görmez, yaktığı ve suya attığı şiirler için çok pişman olmuş, yakmadığı suya atmadığı şiirleri de bir hazine gibi saklamış. Halkımızın rivayetine göre; bu yüzden Yunus Emre şiirlerinden binlercesini göklerde melekler, binlercesini denizlerdeki balıklar, kalan binlercesini de insanlar söylermiş.

1 Ocak 2013 Salı

FUZULİ

OkunuşuOrjinal yazılışıBugünkü Türkçede Anlamı
Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni
Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni
Az eyleme inayetini ehl-i dertten
Yani ki çoh belâlara kıl müptelâ beni
Oldukça ben götürme belâdan iradetim
Ben isterim belâyı çü ister belâ beni
Gittikçe hüsnün eyle ziyâde nigârımın
Geldikçe derdine beter et müptelâ beni
Öyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim
Vaslına mümkün ola yetürmek sabâ beni
Nahvet kılıp nasîb Fuzuli gibi bana
Yâ Rab mukayyed eyleme mutlak bana beni
يا رب بلای عشق ايله قيل آشنا بني
بر دم بلای عشقدن قیلما جدا بني
آز ایلمه عنایتيکي اهل درددن
یاني که چوق بلالره قیل مبتلا بني
اولدقجه من گوتورمه بلادن ارادتم
بن ایسترم بلایي چو ایستر بلا بني
گتدکجه حسنک ایله زیاده نگارمین
گلدکجه دردینه بتر ايت مبتلا بني
اویله ضعیف قیل تنمي فرغتیکده کیم
وصلڭه ممکن اولا یتیرمك صبا بني
نخوت قیلوب نصیب فضولي گبي بکا
یا رب مقید ایلمه مطلق بکا بني
Ya Rab aşk belasına kıl aşina beni,
Bir an bile ayırma aşk belasından beni
Az eyleme yardımını dertlilerden,
Yani ki çok belâlara kıl müptelâ beni
Oldukça ben götürme belâdan irademi
Çünkü ben belayı isterim bela da beni
Gittikçe arttır sevgilimin güzelliğini,
Geldikçe derdine beter et müptelâ beni
Onun ayrılığında öyle zayıflat ki beni
Sabah yeli ulaştırsın ona beni
Bana gurur verme Fuzuli gibi
Ya Rab bana bırakma asla beni

AŞK BEZİRGANI


AŞK BEZİRGÂNI

Aşk bezirgânı, sermaye canı,
Bahadır gördüm cana kıyanı.

Zehî bahadır, can terkin vurur,
Kılıç mı keser himmet giyeni?

Kamusun bir gör, kemterin er gör,
Adi görmegil palas giyeni.

Tez çıkarırlar fevkal'ulâya,
Bin isa gibi dine uyanı.

Tez indirirler tahtes-sarâya,
Bir karun gibi dünya kovanı.

Âşık olanın nişanı vardır,
Melâmet olur belli beyanı.

Atlası kodu, palası giydi,
İbrahim Edhem sırdan duyanı.

İlmin var deyi mağrur olmagıl,
Hak kabul etti kefen soyanı.

Çün Mansûr gördü, ol benim dedi,
Od'a yaktılar, işitin onu.

Od'a yandırdın, külün savurdun,
Öyle mi gerek seni seveni?

Zinhâr ey Yunus, gördüm demegil,
Od'a yakarlar gördüm diyeni.

Yunus Emre

yunus emre şiirleri

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLA
  1. TAŞTIN YİNE DELİ GÖNÜL 

    Taştın yine deli gönül, sular gibi çağlar mısın?
    Aktın yine kanlı yaşım, yollarımı bağlar mısın

    Nidem elim ermez yâre, bulunmaz derdime çâre
    Oldum ilimden avâre, beni burda eğler misin

    Yavu kıldım ben yoldaşı, unulmaz bağrımın yaşı
    Gözlerimin kanlı yaşı, ırmak olup çağlar mısın

    Ben toprak oldum yoluna, sen aşurı gözetirsin
    Şu karşıma göğüs geren, taş bağırlı dağlar mısın

    Harami gibi yoluma, arkurı inen karlı dağ
    Ben yârimden ayrı düştüm, sen yolumu bağlar mısın

    Karlı dağların başında, salkım salkım olan bulut
    Saçın çözüp benim gibi, yaşın yaşın ağlar mısın

    Esridi Yunus'un canı, yoldaşım illerim kanı
    Yunus düşte gördü seni, sayrı mısın sağlar mısın

    Yunus EMRE


    GEL GÖR BENİ AŞK NEYLEDİ 


    Ben yürürüm yane yane, aşk boyadı beni kane
    Ne deliyem ne divane, gel gör beni aşk neyledi


    Aşkın beni mest eyledi, aldı gönlüm hast’eyledi
    Öldürmeye kast eyledi, gel gör beni aşk neyledi


    Gah eserim yeller gibi, gah tozarım yollar gibi
    Gah akarım seller gibi, gel gör beni aşk neyledi


    Akar suların çağlarım, dertli ciğerim dağlarım
    Şeyhim anuban ağlarım, gel gör beni aşk neyledi


    Benzim sarı gözlerim yaş, varım pare ciğerim taş
    Halden bilen dertli kardaş, gel gör beni aşk neyledi


    Ya elim al kaldır beni, ya vaslına erdir beni
    Çok ağlattın güldür beni, gel gör beni aşk neyledi


    Ben yürürüm ilden ile, şeyh anarım dilden dile
    Gurbette halim kim bile, gel gör beni aşk neyledi


    Mecnun oluban yürürüm, o yâri düşte görürüm
    Uyanıp melül olurum, gel gör beni aşk neyledi


    Miskin Yunus biçareyim, baştan ayağa yareyim
    Dost elinde avareyim, gel gör beni aşk neyledi

    Yunus EMRE


    ELHAMDÜLİLLAH 


    Haktan gelen şerbeti, içtik elhamdülillah
    Şol kudret denizini, geçtik elhamdülillah


    Şol karşıki dağları, meşeleri bağları
    Sağlık safalık ile, aştık elhamdülillah


    Kuru idik yaş olduk, kanatlandık kuş olduk
    Birbirmize eş olduk, uçtuk elhamdülillah


    Vardığımız illere, şol safa gönüllere
    Halka tapduk manisin, saçtık elhamdülillah


    Beri gel barışalım, yad isen bilişelim
    Atımız eğerlendi, estik elhamdülillah


    İndik Rum'u kışladık, çok hayır şer işledik
    Uş bahar geldi geri, göçtük elhamdülillah


    Dirildik pınar olduk, irkildik ırmak olduk
    Artık denize dolduk, taştık elhamdülillah


    Taptuğun tapusuna, kul olduk kapusuna
    Yunus miskin çiğ idik, piştik elhamdülillah

    Yunus EMRE


    ÇEKE GELDİ ÇEKE GİDER 



    Aşkın odu ciğerimi, yaka geldi yaka gider
    Garip başım bu sevdayı, çeke geldi çeke gider

    Kâr etti firak canıma, aşık oldum cananıma
    As zencirin dost boynuma taka geldi taka gider

    Sadıklar durur sözüne, gayri görünmez gözüne
    Bu gözlerim dost yüzüne, baka geldi baka gider

    Bülbül eder ah-ü figan, hasret ile yandı bu can
    Benim gönülcüğüm ey can, Hakk'a geldi Hakk'a gider

    Arada olmasın asi, onulmaz bağrımın başı
    Gözlerimin kanlı yaşı, aka geldi aka gider

    Miskin Yunus'un sözleri, efgan eder bülbülleri
    Dost bahçesinin gülleri, koka geldi koka gider

    Yunus EMRE


    İLİM KENDİN BİLMEKTİR 



    İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir
    Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır

    Okumaktan murat ne, kişi Hak'kı bilmektir
    Çün okudun bilmezsin, ha bir kuru ekmektir

    Okudum bildim deme, çok taat kıldım deme
    Eğer Hak bilmez isen, abes yere yelmektir

    Dört kitabın ma'nisi, bellidir bir elifte
    Sen elifi bilmezsin, bu nice okumaktır

    Yiğirmi dokuz hece, okursun uçtan uca
    Sen elif dersin hoca, ma'nisi ne demektir

    Yunus der ki ey hoca, gerekse var bin Hac’ca
    Hepisinden iyice, bir gönüle girmektir

    Yunus EMRE



    AH NİDEYİM ÖMRÜM SENİ



    Yok yere geçirdim günü, ah nideyim ömrüm seni
    Seninle olmadım gani, ah nideyim ömrüm seni

    Geldim ve geçtim bilmedim, ağlayıp güssa yemedim
    Senden ayrılam demedim, ah nideyim ömrüm seni

    Hayrım şerim yazılacak, ömrüm ipi üzülecek
    Suret benden bozulacak, ah nideyim ömrüm seni

    Gidip geri gelmeyesin, gelip beni bulmayasın
    Bu benliğe sermayesin, ah nideyim ömrüm seni

    Hani sana güvendiğim, güveniben yuvandığım
    Kaldı külli kazandığım, ah nideyim ömrüm seni

    Miskin Yunus gideceksin, acep sefer edeceksin
    Hasret ile kalacaksın, ah nideyim ömrüm seni

    Yunus EMRE


    AĞLA GÖZÜM AĞLA GÜLMEZEM GAYRİ 



    Ağla gözüm ağla gülmezem gayri
    Gönül dosta gider gelmezem gayri

    Ne gam bunda bana bin kez ölsem
    Orda ölüm olmaz ölmezem gayri

    Yansın canım yansın aşkın oduna
    Aksın kanlı yaşım silmezem gayri

    Beni irşad eden mürşid-i kamil
    Yeter ben el daha almazam gayri

    Varlığım yokluğa değişmişim ben
    Bu gün cana başa kalmazam gayri

    Fenadan bakiye göç eder olduk
    Yöneldim sol yola dönmezem gayri

    Muhabbet bahrinin gavvası oldum
    Gerekmez ceyhun'a dalmazam gayri

    Dilerim fazlından ayrılmıyasın
    Tanrı'm senden özge sevmezem gayri

    Söyle aşık dilinden bunu YUNUS
    Eğer aşık isem ölmezem gayri

    Yunus EMRE


    DOLAP NİÇİN İNİLERSİN 


    Dolap niçin inilersin
    Derdim vardır inilerim
    Ben Mevlaya aşık oldum
    Anın için inilerim

    Benim adım dertli dolap
    Suyum akar yalap yalap
    Böyle emreylemiş çalap
    Derdim vardır inilerim

    Beni bir dağda buldular
    Kolum kanadım yoldular
    Dolaba layık gördüler
    Derdim vardır inilerim

    Ben bir dağın ağacıyam
    Ne tatlıyım ne acıyam
    Ben mevlaya duacıyam
    Derdim vardır inilerim

    Dağdan kestiler hezenim
    Bozuldu türlü düzenim
    Ben bir usanmaz ozanım
    Derdim vardır inilerim

    Dülgerler her yanım yondu
    Her azam yerine kondu
    Bu iniltim Hak'dan geldi
    Derdim vardır inilerim

    Suyum alçaktan çekerim
    Dönüp yükseğe dökerim
    Görün ben neler çekerim
    Derdim vardır inilerim

    Yunus bunda gelen gülmez
    Kişi muradına ermez
    Bu fanide kimse kalmaz
    Derdim vardır inilerim.

    Yunus EMRE


    GELİN EY KARDEŞLER 

    Gelin ey kardeşler gelin
    Bu menzil uzağa benzer
    Nazar kıldım şu dünyaya
    Kurulmuş tuzağa benzer

    Bir pirin eteğin tuttum
    "Ana beni" deyip gittim
    Nice yüzbin günah ettim
    Her biri bir dağa benzer

    Çağla Derviş Yunus çağla
    Sen özünü Hakk'a bağla
    Ağlar isen halin ağla
    Erdem vefa yoğa benzer

    Yunus EMRE


    NİÇİN AĞLARSIN BÜLBÜL HEY 


    Sen burda garip mi geldin
    Niçin ağlarsın bülbül hey
    Yorulup iz mi yanıldın
    Niçin ağlarsın bülbül hey

    Karlı dağlardan mı aştın
    Derin ırmaklar mı geçtin
    Yârinden ayrı mı düştün
    Niçin ağlarsın bülbül hey

    Hey, ne yavuz inilersin
    Benim derdim yenilersin
    Dostu görmek mi dilersin
    Niçin ağlarsın bülbül hey

    Kal'alı şehir mi yıkıldı
    Ya nam-u arın mi kaldı
    Gurbette yârin mi kaldı
    Niçin ağlarsın bülbül hey

    Gulistanlarda yaylarsın
    Taze gülleri yeğlersin
    Yavlak zarılık eylersin
    Niçin ağlarsın bülbül hey

    Uykudan gözüm uyandı
    Uyandı kana boyandı
    Yandı sol yüreğim yandı
    Niçin ağlarsın bülbül hey

    N'oldu şu Yunus'a n'oldu
    Aşkın deryasına daldı
    Yine baharistan oldu
    Niçin ağlarsın bülbül hey

    Yunus EMRE


    GELDİ GEÇTİ ÖMRÜM BENİM 

    Geldi geçti ömrüm benim,
    Şol yel esip geçmiş gibi
    Hele bana şöyle geldi,
    Şol göz yumup açmış gibi

    İşbu söze hak tanıktır,
    Bu can gövdeye konuktur
    Bir gün ola çıka gide,
    Kafesten kuş uçmuş gibi

    Miskin âdemoğulları,
    Ekinlere benzer gider
    Kimi biter kimi yiter,
    Yere tohum saçmış gibi

    Bu dünyada bir nesneye,
    Yanar içim göynür özüm
    Yiğit iken ölenlere,
    Gök ekini biçmiş gibi

    Bir hastaya vardın ise,
    Bir içim su verdin ise
    Yarın anda karşı gele,
    Hak şarabın içmiş gibi

    Bir miskini gördün ise,
    Bir eskice verdin ise,
    Yarın anda karşı gele,
    Hak libasın biçmiş gibi

    Yunus Emre bu dünyada,
    İki kişi kalır derler
    Meğer HIZIR, İLYAS ola,
    Ab-ı hayat içmiş gibi

    Yunus EMRE
  2. Cevap: Yunus Emrenin Şiirleri


    DURUN DURUN AŞKA SELA 


    Divaneler divaneler
    Durun durun aşka sela
    Aşk esriği mestaneler
    Durun durun aşka sela

    Mest-i elestler kandaksız
    Mestane mestler kanatsız
    Saki duruptur çanaksız
    Durun durun aşka sela

    Merdaneler merdaneler
    Erlik demi bu gündürür
    Baş verüben can terkini
    Vurun vurun aşka sela

    Ey nice hamle idelim
    İşbu fenadan gidelim
    Binin binin şevk atalım
    Sürün sürün aşka sela

    Muhabbet yoluna girip
    Aşktan dava kılan kişi
    Tan eylemiş aşıklara
    Görün görün aşka sela

    Akıl ne bilir aşkı kim
    Mağrur oluptur aklına
    Aşkı bu gün bu Yunus'a
    Sorun sorun aşka sela

    Yunus EMRE


    SELAM OLSUN 


    Bu dünyadan gider olduk, kalanlara selam olsun,
    Bizim için hayır dua, kılanlara selam olsun

    Sela verin kastımıza, gider olduk dostumuza
    Namaz için üstümüze, duranlara selam olsun

    Ecel büke belimizi, söyletmiye dilimizi
    Hasta iken halimizi, soranlara selam olsun

    Eceli gelenler gider, hepsi gelmez yola gider
    Bizim halimizden haber, soranlara selam olsun

    Tenim ortaya açıla, yakasız gömlek biçile
    Bizi bir asan vech ile, yuyanlara selam olsun

    Derviş Yunus söyler sözün, yaş doludur iki gözün
    Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun

    Yunus EMRE


    KALANLARA SELAM OLSUN 

    Bu dünyadan gider olduk
    Kalanlara selâm olsun
    Bizim için hayır dua
    Kılanlara selâm olsun

    Ecel büke belimizi
    Söyletmiye dilimizi
    Hasta iken halimizi
    Soranlara selâm olsun

    Tenim ortaya açıla
    Yakasız gömlek biçile
    Bizi bir âsan vech ile
    Yuyanlara selâm olsun

    Azrail alır canımız
    Kurur damarda kanımız
    Yuyacağın kefenimiz
    Saranlara selam olsun

    Sala verile kasdımıza
    Gider olduk dostumuza
    Namaz için üstümüze
    Duranlara selam olsun

    Dünyaya gelenler gider
    Hergiz gelmez yola gider
    Bizim halimizden haber
    Soranlara selam olsun

    Miskin Yunus söyler sözün
    Yaş doldurmuş iki gözün
    Bilmeyenler neyi bilmiş
    Bilenlere selâm olsun

    YUNUS EMRE


    SELAM OLSUN


    Azrail alır canımız, kurur damarda kanımız
    Yuyıcağız kefenimiz, saranlara selam olsun

    Gider olduk dostumuza, eremedik kastımıza
    Namaz için üstümüze, duranlara selam olsun

    Sözdür söylenir araya, kimse değmez bu yaraya
    İltup bizi makbereye, koyanlara selam olsun

    AŞIK oldur HAKKI seve, HAK derdine kıla deva
    Bizim için hayır dua, edenlere selam olsun

    Aşık Yunus söyler sözü, kan yaş ile doldu gözü
    Bilmeyenler bilsin bizi, bilenlere selam olsun

    Yunus EMRE


    AŞKIN ALDI BENDEN BENİ 


    Aşkın aldı benden beni
    Bana seni gerek seni
    Ben yanarım dün ü günü
    Bana seni gerek seni

    Ne varlığa sevinirim
    Ne yokluğa yerinirim
    Aşkın ile avunurum
    Bana seni gerek seni

    Aşkın aşıklar oldurur
    Aşk denizine daldırır
    Tecelli ile doldurur
    Bana seni gerek seni

    Aşkın şarabından içem
    Mecnun olup dağa düşem
    Sensin dünü gün endişem
    Bana seni gerek seni

    Sufilere sohbet gerek
    Ahilere ahret gerek
    Mecnunlara Leyla gerek
    Bana seni gerek seni

    Eğer beni öldüreler
    Külüm göğe savuralar
    Toprağım anda çağıra
    Bana seni gerek seni

    Cennet cennet dedikleri
    Birkaç köşkle birkaç huri
    İsteyene Ver anları
    Bana seni gerek seni

    Yunus'dürür benim adım
    Gün geçtikçe artar odum
    İki cihanda maksudum
    Bana seni gerek seni

    Yunus EMRE


    Ah Ölüm 


    Yalancı dünyaya konup göçenler
    Ne söylerler ne bir haber verirler
    Üzerinde türlü otlar bitenler
    Ne söylerler ne bir haber verirler

    Kiminin başında biter ağaçlar
    Kiminin başında sararır otlar
    Kimi masum kimi güzel yiğitler
    Ne söylerler ne bir haber verirler

    Toprağa gark olmuş nazik tenleri
    Söylemeden kalmış tatlı dilleri
    Gelin duadan unutman bunları
    Ne söylerler ne bir haber verirler

    Yunus derki gör takdirin işleri
    Dökülmüştür kirpikleri kaşları
    Başları ucunda hece taşları
    Ne söylerler ne bir haber verirler

    Yunus Emre


    AŞKIN BENİ 

    Gözüm seni görmek için
    Elim sana ermek için
    Bu gün canım yolda kodum
    Yarın seni bulmak için

    Bu gün canım yolda koyam
    Yarın ivazın veresin
    Arz eyleme uçmağını
    Hiç arzum yok uçmak için

    Benim uçmak neme gerek
    Hergiz gönlüm ona bakmaz
    İşbu benim zarılığım
    Değildürür bir bağ için

    Uçmak uçmağım dediğin
    Mü'minleri yeltediğin
    Vardır ola bir kaç huri
    Arzum yoktur koçmak için

    Bunda dahi verdin bize
    Ol huriyi çiftü helal
    Ondan geçti arzum tamam
    Arzum sana ermek için

    Sufilere ver sen onu
    Bana seni gerek seni
    Haşa ben terkedem seni
    Şol bir evle çardak için

    Yunus hasretdürür sana
    Hasretini göster ona
    İşin zulüm değil ise
    Dad eylegil istedi çün.

    Yunus EMRE

    ADEM OĞLU 


    Miskin Adem oğlanı
    Nefse zebun olmuşdur
    Hayvan canavar gibi
    Otlamağa kalmışdur

    Hergiz ölümün sanmaz
    Ölesi günin anmaz
    Bu dünyadan usanmaz
    Gaflet önün almışdur

    Oğlanlar öğüt almaz
    Yiğitler tevbe kılmaz
    Kocalar taat kılmaz
    Sarp rüzigar olmuşdur

    Beğler azdı yolundan
    Bilmez yoksul halinden
    Çıktı rahmet gölünden
    Nefs gölüne dalmışdur

    Yunus sözü alimden
    Zinhar olma zalimden
    Korkadurun ölümden
    Cümle doğan ölmüşdür.

    Yunus EMRE

    GÖNÜL ÇALAB'IN TAHTI 


    Miskinlikte buldular, kimde erlik var ise
    Merdivenden ittiler, yüksekten bakar ise
    Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar
    Dış yüzüne o sızar, içinde ne var ise

    Ak sakallı pir hoca, bilemez hali nice
    Emek vermesin hacca, bir gönül yıkar ise
    Sağır işitmez sözü, gece sanar gündüzü
    Kördür münkirin gözü, alem münevver ise

    Gönül Çalab’ın tahtı, Çalap gönüle baktı
    İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise
    Sen sana ne sanırsan, ayruga da onu san
    Dört kitabın manası, budur eğer var ise

    Bildik gelenler geçmiş, konanlar geri göçmüş
    Aşk şarabından içmiş, kim mana duyar ise
    Yunus yoldan azuban, yüksek yerde durmasın
    Sinle sırat görmeye, sevdiği didar ise

    Yunus EMRE

    dem-be-dem : Zaman zaman
    münevver : Bilgili, aydın
    Çalap : Allah
    bedbaht : Talihsiz
    sin : Mezar
    sırat : Cennet yolu
    didar : Allah'a kavusma, hakkın yüzü


    AĞAÇ 


    Giderim ben yol sıra, yavlak uzanmış bir ağaç
    Böyle lâtif böyle şirin, gönlüm aydur birkaç sır aç

    Böyl’uzamak ne manâdır, çünkü bu dünya fânîdir
    Bu fuzûllük nişânıdır, gel beri miskinliğe geç

    Böyle lâtif beziniben, böyle şirîn düzünüben
    Gönül Hakk’a uzanuban, dilek nedir neye muhtâç

    Ağaç karır devrân döner, kuş budağa birken konar
    Dahi sana kuş konmamış, ne güvercin ne hod turaç

    Bir gün sana zevâl ere, yüce kaddin ine yere
    Budakların oda gire, kaynaya kazan kıza saç

    Er sırrıdır sırrın senin, er yeridir yerin senin
    Ne yerdedir yerin senin, sana sorarım ey ağaç

    Yunus Emre sen bir nice, eksikliğin yüz bin onca
    Kur’ağaca yol sorunca, teferrüclen yoluna geç

    Yunus EMRE


    BİR DAĞ İÇİNDE 

    Adım adım ileri, beş alemden içeri,
    On sekiz bin hicabı, geçtim bir dağ içinde.

    Gözler gibi görmedim, söz gibi söyleşmedim.
    Musi'leyin münacaat, ettim bir dağ içinde.

    Bir döşek döşemişler, nur ile bezemişler.
    Dedim bu kimin ola, sordum bir dağ içinde.

    Vardım ileri vardım, Levh-i elime aldım,
    Ayetlerin okudum, yazdım bir dağ içinde.

    Açtım Mekke kapısın, duydum ol dost kokusun,
    Erenlerin hepisin, gördüm bir dağ içinde

    Yetmiş bin hicab geçtim, gizli perdeler açtım,
    Ol dost ile buluştum, gördüm bir dağ içinde.

    Gökler gibi gürledim, yeller gibi inledim,
    Sular gibi çağladım, aktım bir dağ içinde.

    Ayrılmadım pirimden, ayrılmadım şeyhimden,
    Aşktan bir kadeh aldım, içtim bir dağ içinde.

    Kalpten büyük dağ olmaz, Ol Allaha doyulmaz,
    Sohbetine kanılmaz, erdim bir dağ içinde,

    Yunus eyder gezerim, dost iledir pazarım,
    Ol Allahın didarın, gördüm bir dağ içinde.

    Yunus EMRE
  3. GÖNÜLLER YAPMAYA GELDİM 

    Benim bunda kararım yok,
    Bunda gitmeye geldim
    Bezirganım mataım çok,
    Alana satmağa geldim.

    Ben gelmedim da'vi için
    Benim işim sevi için
    Dostun evi gönüllerdir,
    Gönüller yapmağa geldim

    Dost eşruğu deliliğim,
    Aşıklar bilir neliğim
    Devşuruben ikiliğim,
    Birliğe bitmeye geldim

    Yunus Emre aşık olmuş,
    Ma'şuka derdinden olmuş
    Gerçek erin kapısında
    Ömrüm harcamaya geldim

    Yunus EMRE

    bezirgan: Tüccar
    mata : Mal,erzak
    dav'i : Dava peşinde koşmak,kavga,dava.
    sev'i : Sevgi
    eşruk : Sarhoşluk
    devşuruben : Kaldırıp
    bitmek : Kavuşmak
    maşuk : Allah (Aşık olunan)


    SEVELİM SEVİLELİM 



    Hak cihana doludur, kimseler Hakkı bilmez
    Onu sen senden iste, o senden ayrı olmaz

    Dünyaya gelen geçer, bir bir şerbetin içer
    Bu bir köprüdür geçer, cahiller onu bilmez

    Gelin tanış olalım, işin kolayın tutalım
    Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz

    Yunus sözün anlar isen, mani'sin dinler isen
    Sana iyi dirlik gerek, bunda kimseler kalmaz

    Yunus EMRE



    ÇAĞIRAYIM MEVLAM SENİ 


    Dağlar ile taşlar ile çağırayım mevlam seni
    Seherlerde kuşlar ile çağırayım mevlam seni
    Sular dibinde mahi ile, sahralarda ahu ile
    Abdal olup ya hu diye çağırayım mevlam seni

    Gökyüzünde İSA ile Tur dağında MUSA ile
    Elindeki asa ile çağırayım mevlam seni
    Derdi okus EYYÜP ile, gözü yaşlı YAKUP ile
    Ol MUHAMMED mahbub ile çağırayım mevlam seni

    Hamd u şükrullah ile, vasf-ı kulhuvallah ile
    Daim zikrullah ile çağırayım mevlam seni
    Yunus okur diller ile, ol kumru bülbüller ile
    Hakkı seven kullar ile çağırayım mevlam seni

    Yunus EMRE

    mahi : Balık
    ahu : Ceylan
    abdal : Derviş
    ya hu : Allah
    okus : Çok
    mahbub: Sevgili


    Dervişlik Dedikleri 


    Dervişlik dedikleri hırka ile tac degil
    Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil
    Durmuş marifet söyler, erene Yunus Emrem
    Yol eriyle yoldadır, yolsuza yoldaş değil

    Yunus EMRE


    HİÇ BİR KİŞİ BİLMEZ BİZİ 

    Hiç bir kişi bilmez bizi,
    Biz ne işin içindeyiz
    Ne hırsımız baydır bizim,
    Ne nefsimiz içindeyiz

    Bir kimsenin devletine,
    Ta'nediben biz gülmeyiz
    Ne munkiriz alimlere,
    Ne tersanın hacındayız

    Yunus eydur hey sultanım,
    Özge şahım vardır benim
    Ko dünya altın gümüşün,
    Ne bakır-u tacındayız

    Yunus EMRE

    bay : Zengin
    ta'netmek : Yermek, kınamak
    özge : Başka
    tersa: Hıristiyan
    munkir : İnkar eden


    AH NEFİS 


    Girdim Aşkın denizine bahrılayın yüzer oldum
    Geştediben denizler Hızır'layın gezer oldum

    Cemalini gördüm düşte çok aradım yazda kışta
    Bulamadım dağda taşta denizleri süzer oldum


    Sordum deniz malikine ırak değil salığına
    Girdim gönül sınığına gönülleri düzer oldum

    Viran gönlüm eyledim şar bunculayın şar nerde var
    Haznesinden aldım gevher dükkan yüzün bozar oldum

    Ben ol dükkan-dar kuluyum gevherler ile doluyum
    Dost bağının bülbülüyüm budaktab gül üzer oldum

    Ol budakta biter iman iman bitse gider güman
    Dün gün isim budur heman nefsime bir tatar oldum

    Canım bu tene gireli nazarım yoktur altına
    Düştüm ayaklar altına topraklayın tozar oldum

    Tenim toprak tozar yolca nefsim iltir beni önce
    Gördüm nefsin burcu yüce kazma aldım kazar oldum

    Kaza kaza indim yere gördüm nefsin yüzü kara
    Hümeti yok resul'lere bentlerini bozar oldum

    Bu nefs ile dünya fani bu dünyaya gelen hanı
    Aldattın ey dünya beni işlerinden bezer oldum

    Yunus sordu girdi yola kamu gurbetleri bile
    Kendi ciğerim kanıyla vasf-ı halim yazar oldum

    Yunus EMRE

    BE HEY KARDAŞ 


    Be hey kardaş Hakk'ı bulam mı dersin,
    Hakk'a yarar amel işlemeyince
    Tarikat sırrına erem mi dersin,
    Kamil mürşid sana söylemeyince.

    Özenirsen gardaş, tevhide özen.
    Tevhiddir nefsinin kal'asın bozan
    Hiç kendi kendine kaynar mı kazan
    Çevre yanın ateş eylemeyince.

    Değme kişi gönül evin düzemez
    Hakk'ın taktirini kimse bozamaz.
    Tarikat ummandır dalıp yüzemez,
    Aşkın deryasını boylamayınca.

    Aşkım galip geldi yüreğim harlar
    Aşık olan ar-ı namusu neyler
    Behey yunus sana söyleme derler
    Ya ben öleyim mi söylemeyince.

    Yunus EMRE


    AŞIKLAR ÖLMEZ 

    Ya Rab bu ne derttir derman bulunmaz
    Benim garip gönlüm aşktan usanmaz
    Aşık ki cana kaldı aşık olmaz
    Canın terketmeyen, ma'şukun bulmaz

    Aşk pazarıdır bu canlar satılır
    Satarım canımı kimseler almaz
    Aşık, bir kişidir, bu dünya malın
    Ahiret korkusun bir pula saymaz

    Bu dünya ol ahiretten içeri
    Aşıkın yeri var kimseler bilmez
    Yunus öldü diye sala verirler
    Ölen hayvan imiş, aşıklar ölmez

    Yunus EMRE


    LA ŞERİKE 


    La şerike okursun, sonra şerik katarsın
    Bire iki demegil, fitne kimden tutarsın
    Çün Kuran gökten indi, Onu Allah buyurdu
    Ondan haber ver bana, ha kitaptan ötersin

    İlim okumaktan gerek kendözünü bilmektir
    Kendözünü bilmezsen bir hayvandan betersin
    Kılarsın riya namaz, günahın çok hayrın az
    Dinle neye varır söz, Cehennemde bitersin

    Halka fetva verirsin, Ne için sen tutmazsın
    İhlas ile gelirsen bizden nesne utarsın
    Sen fakihsin ben fakir, sana hiç tan'umuz yok
    İlmin var amelin yok, günahlara batarsın

    Yunus EMRE

    utarsın : Kazanırsın
    tan : Kınama


    SUFİYİM HALK İÇİNDE 

    Sufiyim halk içinde, tesbih elimden gitmez
    Dilim marifet söyler gönlüm hiç kabul etmez
    Söylerim marifeti, saluslanırım katı
    Miskinliğe dönmeye gönlümden kibir gitmez

    Görenler elim öper, tac u hırkaya bakar
    Söyle sanırlar beni, zerrece günah etmez
    Dışımda ibadetim sohbetim hoş taatım
    İç pazara gelince bin yıllık ayyar etmez

    Dışım derviş içim boş, dilim tatlı sözüm hoş
    Amma ettiğim işi dinin değişen etmez
    Yunus eksikliğini Allah'ına arz eyle
    Onun keremi çoktur sen ettiğin o etmez

    Yunus EMRE

    saluslanmak : Hilekarlık, düzenbazlık.


    HABER EYLEN AŞIKLARA 

    Haber eylen aşıklara,
    Aşka gönül veren benem
    Aşk bahrisi oluban
    Denizlere dalan benem

    Gördüm göğün meleklerin,
    Her biri bir işteymiş
    Hak Çalabın zikr-in eden
    İNCİL benem KURAN benem

    Gördüm diyen değil, gören
    Bildim diyen değil, bilen
    Bilen O'dur, gösteren O,
    Aşka esir olan benem

    Deli oldum adım Yunus
    Aşk oldu bana kılavuz
    Hazrete değin yalınız
    Yüz sürüyü varan benem

    Yunus EMRE


    ERENLER YOLU 


    Canım erenler yolu inceden ince imiş
    Süleymana yol kesen şol bir karınca imiş
    Eydürler idi bana aşık avare olur,
    Geldi başıma gördüm, ol söz yerince imiş

    Dört kitabın manisin okudum hasıl ettim
    Aşka gelincek gördüm, bir uzun hece imiş
    İki kişi söyleşir Yunus'u görsem diye
    Biri eydur ben gördüm bir AŞIK koca imiş

    Yunus EMRE


    AHIR ZAMAN 


    İşidün ey ulular,
    Ahır zaman olusar
    Sağ müslüman seyrekdür,
    Ol da güman olusar

    Danışman okur tutmaz,
    Derviş yolun gözetmez
    Bu halk öğüt işitmez,
    Ne sarp zaman olusar

    Gitti beyler mürveti,
    Binmişler birer atı
    Yediğü yoksul eti,
    İçtiğü kan olusar

    Ne acayip sergüzeştler,
    Bağrım dolu serzenişler
    Durmaz akar kanlı yaşlar,
    Aksa gerek şimden gerek
  4. BU ACAİP BİR HALDİR 


    Bu bir acaip haldir bu hale kimse ermez
    Alimle davi kılar, Veli değme göz görmez
    İlm ile hikmet ile, kimse ermez bu sırra
    Bu bir acaib sırdır, ilme kitaba sığmaz

    Alem ilmi okuyan, dört mezhep sırrın duyan
    Aciz kaldı bu yolda, bu aşka el uramaz
    Yunus canını terk et, bildiklerini terk et
    Fena olmayan suret, şahına vasıl olmaz

    Yunus EMRE

    davi : Savunulan şey
    veli : Amma lakin
    fena : Benliği terkedip yokluk halinde olma


    EY BENİ AYIPLAYAN 


    Ey beni ayıplayan, gel beni aşktan kurtar
    Elinden gelmez ise, söyleme fasid haber
    Hiç kimsene kendinden, halden hale gelmedi
    Cümlemizin halini, maşuk eder mukarrer

    Aşıkların her hali, Maşuk katında biter
    Sözün var ona söyle, benim elimde ne var
    Her kim aşk kadehinden,içti ise bir cura
    Ona ne yad ne biliş, ona nesrik ne humar

    Dost yüzünden nikabı, her kim giderdi ise
    Hicap kalmadı ona, ayruk ne hayr u ne şer
    Şeriat edebinden korkaram söylemeye
    Yok ise eydeyidim daha ayrıksı haber
    Dost kılıcından Yunus ölürse gam değil
    Dost göğünden uyanan, Maşuk burcundan doğar

    Yunus EMRE

    fasid : Bozucu, fesat
    mukarrer : Kararlaştırılmış
    cur'a : Yudum
    yad : Yabancı
    biliş : Tanıdık
    humar : İçkinin verdiği başağrısı
    nesrik : Sarhoş
    ayrıksı : Aykırı
    nikap : Perde, yüz örtüsü


    AŞK KİTABIN OKURUZ 

    Söylememek harcısı, söylemeğin hasıdır
    Söylemeğin harcısı, gönüllerin pasıdır
    Cümle yaratılmışa bir göz ile bakmayan
    Halka müderris ise, hakikatte asidir

    Şeriat haberini şerh ile eydem işit
    Şeriat bir gemidir, hakikat deryasıdır
    Ol geminin tahtası her nice muhkem ise
    Deniz mevci kat olsa, tahta uşanasıdır

    Bundan içeri haber işit, ey deyin ey yar
    Hakikatin kafiri, şer'in evliyasıdır
    Biz talib-i ilimleriz, aşk kitabın okuruz
    Çalap müderris bize, aşk hod medresedir

    Yunus EMRE

    Harcısı : Uygunu
    Has : Güzel
    Şerh : Açıklama
    Eydem : Söyleyim
    Hakikat : Kuranın gizli
    anlamlarının bilindiği makam
    Muhkem : Kuvvetli
    Mevc : Dalga
    Kat : Kesme
    Uşanmak : Kırılmak
    Şer'in : Şeriatın
    Talib-i ilim : İlim öğrenen
    Hod : Kendi, zaten



    HAK BİR GÖNÜL VERDİ 


    Hak bir gönül verdi bana, ha demeden hayran olur
    Bir dem gelir şadan olur, bir dem gelir giryan olur
    Bir dem gelir söyleyemez, bir sözü şerh eyleyemez
    Bir dem cehalette kalır, nesne bilmez nadan olur

    Bir dem dev olur ya peri, viraneler olur yeri
    Bir dem uçar BELKIS ile sultan-ı ins u can olur
    Bir dem varır mescitlere, yüz sürer anda yerlere
    Bir dem varır deyre girer, incil okur ruhban olur

    Bir dem gelir İSA gibi ölmüşleri diri kılar
    Bir dem girer kibr evine, Firavn ile Haman olur
    Bir dem döner CEBRAİLE rahmet saçar her mahfile
    Bir dem gelir gümrah olur, miskin Yunus hayran olur

    Yunus EMRE

    hayran : Şaşkın
    şadan : Sevinçli
    giryan : Ağlayan
    beşaret: Müjdelenmek
    şerh : Açıklama
    nadan : Cahil
    deyr : Kilise
    ruhban : Rahip
    mahfil : Toplantı yeri
    gümrah : Sapmış



    Aşk Bezirganı 

    Aşk bezirganı Sermaye canı
    Bahadır gördüm Cana kıyanı

    Zehi bahadır Can terkin urur
    Kılıç mı keser Himmet giyeni

    Kamusun bir gör Kemterin er gör
    Alu görmegil Palas giyeni

    Tez çıkarırlar Fevkal'ulaya
    Bin isa gibi Dünya yakanı

    Tez indirirler Tahtesseraya
    Bir karun gibi Dünya kovanı

    Aşık olanın Nişanı vardır
    Melamet olur Belli beyanı

    Yunus EMRE


    İŞİTİN EY YARENLER 

    İşitin ey yarenler
    Aşk bir güneşe benzer
    Aşk olmayan gönül
    Misal-i taşa benzer

    Taş gönülde ne biter
    Dilinde agu tüter
    Nice yumuşak söylese
    Sözü savaşa benzer

    Geç Yunus endişeden
    Gerekse bu bişeden
    Ere aşk gerek evvel
    Ondan dervişe benzer

    Yunus EMRE

    yaren : Dost
    agu : Zehir
    bişe : Orman


    KİME GÖNÜL VERİR İSEM 


    Kime gönül verir isem, benim ile yar olmadı
    Halim bilip derdim sorup bana vefadar olmadı
    Haktan meğer takdir idi, aşık oldu gönlüm sana
    Hiç kimseler bencileyin, aşka giriftar olmadı

    İbrahim'e Nemrud odunu, aşktır gülistan eden
    Aşktan nazar ericeğiz, gülzar oldu nar olmadı
    Aşkta kahırlar çok olur, aşıklara gayret gerek
    Yunus aşık oldun ise, aşıklarda ar olmadı

    Yunus EMRE

    giriftar : Tutkun olmak, tutulmak
    gülistan, gülzar : Gül bahçesi
    nar : Ateş
    ar : Utanma


    NİCE BESLEYESİN 


    Nice bir besleyesin, bu kadd ile kameti
    Düştün dünya zevkine unuttun kıyameti
    Dürüs, kazan, ye yedir, bir gönül ele getir
    Yüz Kabeden yiğrektir, bir gönül ziyareti

    Uslu değil delidir Halka Salusluk satan
    Nefsin müslüman etsin var ise kerameti
    Yunus imdi sen dahi, gerçeklerden olagör
    Gerçek erenler imiş, cümlenin ziyareti

    Yunus EMRE

    kadd : Boy, pos
    kamet : Boy
    dürüs : Toplayıp biraraya getirme
    yiğrek : Daha iyi
    salusluk : Hilekarlık
    keramet : Olağanüstü işler, haller


    AŞIK KENDİ KANINI 

    Helal kıldı ma'şuka aşık kendi kanını
    Ma'şuk nakşından okur aşk eri Kur'anını

    Yardan ayrı olunca asılıp ölmek yeğdir
    Aşık kendi bırakır boynuna urganını

    Gitmez aşık gözünden hergiz ma'şuk hayali
    Nitekim zilha verir Yusuf'un nişanını

    Dirlik budur aşıka ma'şuk yolunda öle
    Sorarlar ise aydam aşıkın burhanını

    Belkıs ile Süleyman aşka düştü bir zaman
    İsteyip bulmadılar bu derdin dermanını

    Gökteki Harut Marut aşk için indi yere
    Zühre yüzün görecek unuttu Rahman'ını

    Güzaf görmen siz aşkı kime oğradı ise
    Sultanı iltir baştan yitirir hanmanını

    Ferhat bu aşk yolunda başın külünge tuttu
    Hüsrev Şirin derdinden dosta verdi canını

    Leyli'yle Mecnun işi acebdür ( ür ) bu halka
    Abdürrezzak terk etti aşk için imanını

    Zemane vefaları cefa gelir Yunüs'a
    Bir doğru yer bulucak fidi kılar canını

    Yunus EMRE


    BİLMEDİLER 

    Hakiykatin ma'nisin şerh ile bilmediler
    Erenler bu dirliği riye dirilmediler

    Hakiykat bir denizdir şeriattır gemisi
    Çoklar gemiden çıkıp denize dalmadılar

    Bular geldi tapıya şeriat tuttu durur
    İçeri giribeni ne varın bilmediler

    Dört kitabı şerh eden asıdır hakıykatte
    Zira tevsir okuyup ma'nisin bilmediler

    Yunus adın sadıktır bu yola geldin ise
    Adın değşirmeyenler bu yola gelmediler.

    Yunus EMRE


    SENSİN KERİM 

    Sensin kerim sensin rahim,
    Allah sana sundum elim
    Senden artuk yoktur emim,
    Allah sana sundum elim

    Ecel geldi vade erdi,
    Bu ömrüm kadehi doldu
    Kimdir ki içmeden kaldı,
    Allah sana sundum elim

    Gözlerim göğe süzüldü,
    Canım göğüsten üzüldü
    Dilim tetiği bozuldu,
    Allah sana sundum elim

    Geldim salacam sarılır,
    Dört yana sela verilir
    El namazıma derilir,
    Allah sana sundum elim

    Can cenazeden şeştiler,
    Üstüme toprak saçtılar
    Hep koyubeni kaçtılar,
    Allah sana sundum elim

    Yunus tap uzattın sözü,
    Allah'ına tutgil yüzü
    Didardan ayırma bizi,
    Allah sana sundum elim

    Yunus EMRE

    emim : İlacım
    salaca : Tabut taşıyan tahta
    şeşmek : Çıkarmak
    tap : Yeter, kafi
    didar : Allahın cemali, yüzü


    AŞK VER BANA 

    İlahi bir aşk ver bana, kandalığım bilmeyeyim
    Yavı kılayım ben beni, isteyi ben bulmayayım
    Al gider benden benliği, doldur içime şenliği
    Diriliğimde öldür beni, varıp orda ölmeyeyim

    Bülbül olup öteyim, dost bahçesinde yatayım
    Gül oluben açılayım, ayruk dahi solmayayım
    Aşkdır derdin dermanı, aşk yoluna koydum canı
    Yunus Emre eydur bunu, bir dem aşksız olmayayım.

    Yunus EMRE