29 Mayıs 2015 Cuma

Sıddık Olmak

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN 

AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA



   Dünyada gelmiş geçmiş tüm insanların bilgisi, ilmi, bilimi hepsini toplasak bilinmeyenlerin karşısında bir toplu iğnenin ucu kadarcık yer ihtiva etmez. Biliyorum biliyorum diye kibir yapıyorlar ne biliyorsun? İnsan bildiğinden sorumludur, bilerek yapılanla bilmiyerek yapılan arasında fark vardır. Cahil adamın yaptığı hata ile alim adamın yaptığı aynı hata bir olmaz. Adam bakıyorsun profösörüm diye övünüyor cahilin yapmıyacağı hatayı yapıyor. Çok bildiğini zannederek kendi bildiğini okuyor. Halbuki yanılıyor. Şüphe ben şüpheye değer veririm öyle her şeyi ışık hızı ile sahiplenmeyeceksin önce doğrumu neyin nesi nedir amacı ney kim öyle ya bir bak bakalım. Müslüman her şeye şüpheyle yaklaşır. Ama hakikatte idrak ettikten sonra şüphesi tamamıyla ortadan kaldırır ve başkalarının da onu şüpheye düşürmesine izin vermeyecek düzeyde kendini yetiştirir. Hatta inandığı şeyi savunabilecek kadar bilgiye ulaşır. Bağnazlığa meydan vermez. Ha şunu da belirtelim dışarıdan gelen bilgilere vesaire şeylere şüpheyle yaklaşılır içeriden gelenlere şüpheye mahal verilmez. Hazreti Ebu Bekir in kapısına geliyor müşrikler Senin peygamberin bir gece de gidilemeyecek yere gidip gelmiş diyorlar doğru mudur diyorlar.Ebu Bekir sıddık diyor ki;'' Kim söylüyor diyor o mu söylüyor siz mi söylüyorsunuz diyor. '' O söylüyor dedikleri zaman. O söylüyorsa doğrudur diyor. Kimin söylediği önemli duruma göre süzgeçten geçirmek lazım.Neyin hak neyin batıl olduğunu anlayabilmek için kimin söylediğine bakmalıyız.Hakikati düşmanımız dahi söylese kabul etmeliyiz. Hakka muhalif olunmaz. Kimse her şeyi bilemez her şeyi bilen tek varlık Allah'tır. İnsan bildiğinin alimi bilmediğinin cahilidir. O halde herkes hem alim hem cahil. Alim insan dinlemesini bilen insandır. Alim insan sözü kesmez. Karşısındakinin düşüncelerine değer verir. Akıllı insan başkalarının da aklından yararlanan insandır.( İlim ilim bilmektir ilim kendini bilmektir.) ''Hazreti Yunus Emre'' Kendini bilen kendini yaratanı bilir. İnsana en yakın olan kişi kendisidir. İnsan kendisinden yola çıkarak Hakkın varlığına ulaşır. Hakka giden yol gönüllerimizdir. İnsan cihanın içindedir cihanda insanın içindedir.Balık deryanın içindedir ama deryada olduğunu bilmez. Balık oltaya düşünce deryanın ne olduğunu anlar gönülde aşk ağına düşünce ne olduğunu kim olduğunu anlamaya başlar.

Allah En Güzel Sevgilidir

    

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN 

AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA


     Allah en güzel sevgilidir. O en güzeldir. O bizi kendisine sevgili olmamız için yarattı. Seveceksek şayet içimizdeki sonsuz sevgiyi gönlümüzde o sevgiyi var eden sevginin gerçek sahibine yöneltmeliyiz. Sonsuz sevgiyi yaratıklara değil yaratana yöneltmeliyiz. Şu da var ki bir varlığı mürşidini, zevcesini ve ya başka başka şeyleri hiç sevmemiş tecrübe etmemiş bir gönül onları yaratanı da sevemez. Yaratılanı yaradan dan ötürü sevmek gerekir. Bir yaratılmışı sevemeyen bir yaratanı da sevemez. Hazreti Mevlana'nın Hazreti Şemse olan aşkı ile Hazreti Mevlana'nın Hazreti Allah'a olan aşkı aynı aşk'tır. Aşk değişmez mutlaktır. Sadece aşkın şiddeti değişir. Aşk iki beden arasında değil iki gönül arasındadır. Aşk maddesel değil manevidir. Aşk duygudur istemeden duyguları kaptırmaktır. Aşk nasip işidir. Herkes aşık olamaz. Beşeri aşk ilahi aşka çıkmıyorsa o aşk değildir. Aşk tektir beşerisi ilahisi yoktur. İzah babında ayırmak zorunda kalıyoruz. Aşk gönülde onu var edene aittir gönülde ona aittir...Kıyamet koptuğu vakit bütün kainat bütün alemler cansız kaldığı vakit Allah bu mülkün sahibi kimdir diyecek. Bunu üç defa tekrar edecek kendisinden başka yanıtlayacak bir canlı kalmadığı için kendi kendine cevap verecek bu mülkün sahibi yalnızca ve yalnızca Kahhar olan Allah'ındır. Biz de Allah'ınız. Her şey Allah'ın. Onu anmadan tek bir şey yaşayamaz. Kafir bile olsa ateist deist ne olursa olsun bilmeden onu anar. Hücreleri anar atomları anar çıkardığı nefes anar ama anar. Onu anmadan dünya dönemez onu anmadan güneş gidemez onu anmadan kainat deveran edemez.

28 Mayıs 2015 Perşembe

Güncel Olamama Sorunu

   
''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA



  Çağımızın temel sorunlarından biri de hiç şüphesiz güncel olamama sorunudur. Bu sorun hayatımızın her noktasında sirayet etmiş durumdadır. Her zamanın kendine göre gereklilikleri vardır. Bu gereklilikleri yerine getirmekle mükellefiz. Zamanın da üzerimizde hakkı vardır. Çağın vermiş olduğu bütün olanaklardan en üstün düzeyde yararlanmaya o olanakları en üstün düzeyde kullanmaya çalışmalıyız. Sürekli kendimizi yenilemeliyiz. Yeniliklere açık olmalıyız. Teknolojiyi en iyi şekilde takipçisi olmalı ve hayatımızın her noktasına elimizden geldiğince geçirmeliyiz.
       Bugün için artık fıkıh bilgileri ile kendini donatmış olan hocaların vadesi doldu. Çünkü artık fıkıh bilgileri çok rahat bir şekilde internet aracılığı ile ulaşılabiliyor. Ve istediğimiz zaman anında bu bilgilere ulaşabiliyoruz. Açıyorsun telefonu hangi durumlarda hayvanın eti yenmez bilgisine çok rahat ulaşabiliyorsun. Ve ya hangi hayvanın eti hangi durumlarda mundar olur bilgisine çok rahat ulaşabiliyorsun. Telefondan anında ulaşılabiliyor ava çıktın bu bilgiye sahip değilsin avlandın avı tüfekle avladın ama av senin vurmanla ölmedi uçurumdan düşerek öldü. Avladığın avın etinin mundar olup olmadığını akıllı telefondan internete girip sorgulayarak bulabiliyorsun. Avladığın avın senin vurmanla ölmeyip de başka bir sebeple öldüğünde etinin yenemiyeceği bilgisine böylelikle ulaşmış oluyorsun. Bu bir misaldi ve ya çok başka konular da da arama yaparak bu tip fıkıh bilgilerine ulaşabiliyorsunuz. Bayram namazının nasıl kılındığını unutmuş olabilirsin bayram namazına 10 dakika var akıllı telefonu açıyorsun hemen bakıyorsun öğreniyorsun.
       Mesela fıkıh neymiş diye açıyorsun telefonu bakıyorsun. Kısaca İslam hukuku tamam işte öğrendin. Amacı neymiş diye bir araştırma ek olarak yapma isteği genelde olmaz ama yapsan hemen şu şekilde bir amacını da öğrenelim mesela...(Fıkıhın amacı, yasa koymaktan çok, ana kaynaklara, yani Kur’an ve sünnete uygun hükmü araştırmaktır. Fıkıh, ana kaynaklara! dayanarak uygun hükmü oluştururken, icma, kıyas, istihsan, mesalihi mürsüle, sedd’i zerayi, istishab gibi ikincil kaynaklara da yönelir. Bunlardan icma, İslam bilginlerinin bir konudaki görüş birliği; kıyas ise, bir hükmü, benzerliği dolayısıyla başka bir konuya uygulama anlamına gelir. İstihsan açık kıyası bırakıp, gizli kıyasa başvurma olarak ortaya çıkarken, mesalihi mürsele açık bir hükmün bulunmadığı konularda, toplum yararını gözetmek şeklinde anlaşılır. Öte yandan, sedd’i zerayi kötülüğe giden yolları kapatmak; istishab ise, bir şeyin değişmiş olduğunu ortaya koyan bir kanıt sunuluncaya kadar, eski durumun geçerli olduğunu kabul etmek anlamına gelmektedir)
       Teknoloji bu boyuta gelmiş durumda artık bütün Müslümanların bu teknolojiyi hayatının her safhasında kullanması gerekir. Bu teknoloji fıkıh hocalarına olan ihtiyacı minimum seviyeye indirmesi gerekir. Bu teknoloji bir çok şeyi değiştirir ezberci eğitimi de değiştirmesi lazım. Teknoloji hayata aktarılsa zamanın gerekleri yerine getirilse kolay bir şekilde zorlanmadan ilerleme kaydedilir.
        Bu teknoloji daha da ilerleyecek örneğin kafa tasına sinir uçlarına düşünce sinyallerini okuyan bir cihaz yerleştirilecek. Oradan düşündüğün şey ile alakalı internete bağlanıp çok hızlı bir şekilde arma yaparak saniyeler içerisinde düşündüğün şeyle ilgili binlerce kaynaktan binlerce bilgiye ulaşarak ulaşılan bu bilgiler de tekrar gözündeki lense ve ya gözlüğünün camına yansıyarak konuşurken ve ya bir işle meşgulken uğraştığın şeyle ilgili bilgilere ulaşıp paylaşabileceksin.
        Ne demeye çalışıyoruz yani demek istiyorum ki beynimizin belleğini basit bir şekilde ulaşabileceğimiz bilgilerle doldurmaya gerek yok bu teknoloji çok yakın bir gelecek de herkesin sahip olabileceği bir hale gelecek. O yüzden daha çok metotla sistem üzerine çalışmamız gerekiyor. Yani bu teknolojiye hazırlanmalıyız. Yaklaşık 10 senedir bu teknolojiye hazırlanıyorum. Çıkana kadar bayağı bir daha hazırlanırım. Bu sayede çok iyi bir şekilde çıkar çıkmaz onu en iyi şekilde kullanmaya ve yararlanmaya başlayacağım.
        Bu nasıl bir artı sağlayacak birincisi burada yazdığım gibi konuşabilme yeteneğine sahip olacağım. Anahtar kelime sayımla çok hızlı arama yapıp çok daha fazla bilgiye çok daha hızlı ulaşmış olacağım. Amaçlar doğrultusunda ne kadar kaynak varsa ne kadar kaynak da ne kadar bilgi varsa hepsine ulamış olacağım. Bu sayede binlerce kaynağı okumaktan kurtulacağım sadece beni ilgilendiren kısımlarını bilerek hayatımı ona göre yönlendirmiş olacağım.
       Buna başladım aslında ama ulaşmış olduğum kaynak sayısı az. İnternette eski kaynakların bir çoğu yok. Bunlarda her ilerleyen yılda çok sayıda artacak. İstediğim kaynaklara inşallah ulaşacağım. Şuan için bir kaç kaynakla ilerlemeye devam ediyoruz. Yeni kaynakla çıktıkça listeye sürekli ekliyorum. Ve bu sayede aradığım konu ile ilgili hangi kaynak ne yazmış bilgisine ulaşabiliyoruz.
       Bizim yaşadığımız sorunları eskiden de  bir çoğu yaşanmış ee şimdi eski zamanlarda yaşayan alim evliya bilim adamı vesaire bu sorunlara nasıl çözüm bulduğunu yazmış. Çözümü bulunmuş bir şeye biz neden kafa yorup ona çözüm önerisi hazırlamakla zaman kaybedelim. Biz çözümü bulunmamış olana çözüm üretelim ki zamanımızın en iyilerini farka boğalım. Bizim buraya yazdıklarımız var ya 30 sene sonrasına kadar ki kısmı kapsar nitelikte. Geleceğe yönelik durumlar üzerinde düşünüyoruz hatta çoğunu da yayımlamıyorum saklamak zorunda olduklarımı saklıyorum.
        Bizim hocamızın sözlerini çoğu kişi anlamaz çünkü konuştuğu makam yüksek bir makam. Hazreti Musa Hazreti Hızır'ı anlayabilmiş mi? Örneğin orada çocuğun öldürülmesi şeriata uymuyor. Ama hakikate uyuyor. Dolayısı ile Kur'an şeriatın dışında da Allah'ın nizamı ile hareket eden kulların olduğuna işaret ediyor.  

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Yaratıklara Verilecek Sevgi Haddi Aşmamalıdır

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN 

AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA   


  Sevginin de ölçüsü var. Yaratıklara verilecek olan sevginin bir miktarı var o miktarın üzerine çıkmak haddi aşmak olur. Sevilen puta dönüşür. Hiç bir yaratığı ilah boyutun da sevmemek lazım. Yaratıkları ilah boyutunda sevmek bir şirktir. Sevdiğini ilah boyutuna çıkarır isen sevdiğine zarar verirsin. Ya sevdiğin kişi ile aran açılır ya sevdiğin kişiden en büyük darbeyi yersin ya aşırı sevgin onu hasta eder. Yaradan onun bir ilah olmadığını bir şekilde gösterir. En uygun şekilde yaradan bunu gösterir.
Hak teala hiç bir şey yok iken kendi ruhundan çok nurlu bir ruh yarattı bunun adı Nuru Muhammedi'dir. Efendimiz s.a.v in ruhudur. Hiç bir şey yok iken yaradan ilk olarak onu yaratttı. Ve o yaratmış olduğu varlığa aşk dolu haşmetli nazarı ile temaşa buyurmuştur. Ve o nuru muhamediye o aşk dolu haşmetli nazar karşısında cevherin özü ortaya çıkmış ve bütün alemler ondan damlayanlar ile oluşmuştur. Sen olmasaydın olmazdık ya Resurullah sözünün manası budur.
Allah katında en üstün derece sahibi olan Efendimiz s.a.v dir. Onun makamı halen de yükselmeye devam etmektedir. Onun dışında hiç bir yaratılan onun derecesine çıkamaz. Efendimiz buyurmuşlar ki “Benim ümmetimin alimleri Benî Israil´in peygamberleri gibidir”
Allah u teala gizli bir vanayı peygamberimizin eline vermiş bu vana ilim vanasıdır o kıstığı anda vanayı feyiz akmaz. Devrin imamına feyiz icabet etmez.Devrin imamının elinde de bir vana vardır o da kıstığı zaman diğer onun altındaki veliler de feyiz durur.

Seven İnsan Haset Edemez

     ''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN 

AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA


      
    Seven insan sevdiğine haset edemez. Seven insan sevdiğini kıskanamaz. Hayın bire onda olsun ister. Hele sevginin şiddetli hali olan aşk halinde bütün her şey onun olsun ben de onun olayım onda o olayım ister. Hatta olur da görünene bakarlar aldanırlar.Aşık sevgili olmuştur. Seven sevdiğini taklit eder bir müddet sonra seven sevgilisine o kadar benzemiştir ki o bile bunun farkında değildir ama sevgilinin hali tavrı yürüyüşü konuşması ona bulaşmıştır. Aşık sevgilisinin müptelası olmuştur. Her seven gece olup yastığa başını koyacağı zaman mümkün değil ki sevgilisini düşünmeden uykuya dalsın. Geceleri azar aşıkların dertleri geceleri, geceler bir başkadır seven ve sevilen için. Karanlığın ortasın da bir güneştir sevgilinin yüzü. O güneş aşığın gönlünü aydınlatır. Nice bahadırlar gördük de aşkta bahadır olanı göremedik çünkü aşkın bahadırı olmaz. Aşık her zaman boynu büküktür. Cesurluk onun şerefine yakışmaz. Aşkın şerefi dillerin susması gönüllerin konuşmasıdır. Diller sustuğu zaman gönüller öyle duygularla konuşur ki bunun manasını hiç bir lügatte ki hiç bir kelime kaldıramaz.Aşık, aşkında devriyeler atlayarak sevgili de yok olmuştur. Ama görenler onu hala orada duruyor zanneder. Halbuki gördükleri görüntü hayali bir yansımasından başka bir şey değildir.

26 Mayıs 2015 Salı

Kibirli İnsanların Karşısında Kibirli İmiş Gibi Durmak Farzdır

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN 

AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA    


Dışarıdan bakan biri bizi havalı bir şey zannedermiş...Sonra muhabbet edince düşündüğüm gibi çıkmadın diyorlar bunu çok sefer duyduk. Ön yargılarla hareket etmemek lazım yani. Bazen ufak bir göz teması her şeyi anlatır. Bazen üç beş cümle bir kitaplık konuyu özetler. Tabi ki de havalı değiliz bunu bizimle arkadaş olan kimseler çok rahat anlayabiliyor. Havalanacak ne var ki mikroskobik canlılar mikroskop olmadan görünebiliyor mu? Kendimize dünyanın dışından bakma ihtimalimiz olsa idi ne kadar aciz varlıklar olduğumuzun farkına varırdık. Bizler aciziz bir Bakiye her daim muhtacız. Ama şu da var kibirli insanın karşısında ezik durmamız istenmiyor kibirli bir insanın karşısında kibirliymiş gibi gözükmek doğru bir davranış.

Her Şey Kademe Kademe

     ''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN 

AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA

    Her şey kademe kademe birden bire hiç bir şey olmaz. Birden olanların temeli zayıf olur ve bir yıkılmaya yıkılır. Ağır ağır emin bir o kadar zarif bir o kadar akıllıca taşları birer birer bir yapbozun parçası gibi üst üstte oturtmak en iyisi diye düşünüyorum. Hızlı başlayan tez yorulur ve sonunu getiremeden pes eder. Uzun bir maraton koşusu yapanlar hep yavaş başlar ama sonuna doğru hızlanır enerjisini sona saklar. Uzun soluklu işler de hızlı başlarsan tez sıkılırsın o yüzden yavaş başlayıp kademe kademe tempoyu artırırsın...

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Bilgi ilim ile de kibre kapılanlar oldu

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN 

AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA



    Şeytanı çirkin ecük bücük bir şekilde tasvir ediyorlar. Eski safiler şeytanın aslının bir melek olduğunu dillendirmişler. Hatta meleklerin en bilgilisi meleklerin hocası olduğunu belirtmişlerdir. İblis yani şeytan çok bildiği halde yoldan sapanlardan olmuştur. Materyale takılmış Hz.Adem in çamurdan kendinin ise daha üstün bir maddeden olduğunu ifade ederek insandan üstün olduğunu belirtmiştir. Halbuki çok bilgili olmasına rağmen böyle bir ahmakça bir girişimde bulunmuş ve şeytan olmuş. Çok bilmek ve bilgili olduğu için bilgisi ile kibir yapanların sonu böyle basit şeylerde gurur kibir riya yaparak sapmalarına neden olur. Adamın biri şeytan çok çirkindir her halde diye düşünürken birden şeytan yolda karşısına çıkar. Aman şeytan der bana seni çok çirkin dediler ama sen çok güzelmişsin der. Şeytan ona şu cevabı verir. Dostum sen beni bana hiç sormadın ki...! Sen hep beni başkalarının ağzından dinledin der.Bir de beni benden dinle der... Yani şeytan çirkin bir şey olsa insanları sapıtabilir mi? Elbette ki hayır güzel bir şey fakat ondan daha güzelleri de var 

Allah'dan gelen Allah'a Gider

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN 

AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA




Toprak tan geldin toprağa gideceksin diyorlar HAYIR. Ben ve benim gibiler topraktan gelip toprağa gidicilerden değildir. Topraktan gelen toprağa gider. Beden topraktan gelmiştir o varsın toprağa gitsin. Ama biz Hay dan geldik Hu ya gideriz. Allah dan geldik Allah a gideriz. Biz sadece topraktan ibaret değiliz ki şeytan materyale baktı ve aldandı. Şeytan Ruhumuzu bilemedi göremedi...Halbuki Allah biz ademe kendi ruhumuzdan bir parça üfledik buyuruyor. İnsan da tek bir ruh yok ruhlar var bu ruh ruhu sultan denilen ruhtur ancak...(B.Ç)

21 Mayıs 2015 Perşembe

İnsan Hayır Zannederek şerre Dua Edebilir

Mazlumun ahı zalimde asla kalmaz. Zalimlere bazen acıyorum başlarına gelecekleri bilseler küçük bir kare gösterilse anında yere kapanırlar. Ama öyle bir şey olmayacak tabi müddet tanınacak onlar o müddet dahilinde yine vazgeçmeyecekler kimisi çok ileri gidecek daha dünya iken kahır tecellisine maruz kalacak belki ahir hayatta da devamı gelecek. Şunu bilsinler istiyorum bir şekilde Allah'ın adil sıfatı tecelli ediyor. İsrail'li zalimlerin belki Filistinli günahsız sabileri öldürmesine karşılık isyan edenler var. Allah'ın adaleti bu mu diyorlar. Halbuki insan işin sonunu göremez.Allah hesap günü Mazlumun ahını zalimden alır varsa mazlumun günahlarını zalime yükler varsa zalimin sevapları mazluma yükler. Zalimi mahveder. Allah'ın sevdikerine kalbinden dahi olsa kötü düşünce geçirmeyeceksin. Allah sevdikleri ile beraberdir. Onlara yapılanı asla affetmez. En çok dikkat etmemiz gereken yer Allah'ın sevdiği bir kalbi asla kırmamak. Allah bizi sebdikleri ile beraber olmamız ve onlara karşı en küçük saygısızlığımızın dahi olmasını engellesin.Onlara karşı olacağımıza canımızı alsın daha iyi...
''Ve yed’ul insânu biş şerri duâehu bil hayr(hayri), ve kânel insânu acûlâ(acûlen).''(İsra Suresi 11. Ayet) İnsan, (sanki) onun duası hayırmış (gibi) şerre dua eder. İnsan, çok aceleci olmuştur.(İsra suresi 11.Ayet Meali)
İnsan işin sonunu bilemez. Belki o Filistinli çocuk yaşamış olsa çok büyük bir fitne çıkaracak gelecek de belki küfrün lderi olacak. Belki de onun o şekilde günahsız bir şekilde bu dünyadan ayrılması ile bir çok kişinin sabah akşam ibadetle ulaşamadığı çok büyük bir makama erişti. Ve gelecekte yaşasaydı erişemeyeceği ve hatta hak edemeyeceği kadar çok büyük nimetlerle ödüllendirildi. Hayat bu dünyadan ibaret değil ki. Hayatı bu dünyadan ibaret sayanlar haşa Allah'ın adaletini tartışmaya sokuyorlar. Kıçını yıkamaktan aciz olan haya yerlerini temizlemekten aciz olan kokuşmuş mendeburlar. Allah'ın adaletini tartışıyorlar. Önce git bir kendine çeki düzen ver ondan sonra her türlü ayarı veririz merak etme.
Hayır sandığın şer, şer sandığın hayır çıkar. o yüzden bir şeyi aşırı şekilde üstelemek mantıksız. Geçen gün biri bana diyor ki küçük çocuklara tecavüz edilmesine sen kader mi diyorsun diyor. Tabi ki de kader diyorum deyince beyninde yüzde yüz bir yobaz imajı oluştu bundan eminim.
Kader ney önce. Olumsuz olaylar kader olumlu olaylar kendi başarımız böyle bir şey yok ki. Kaderin dışında bir yaprak bile kıpırdamaz. Bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün alemlerde ki gerçekleşen her şey kaderin içindedir her şey kadere dahildir.
Ama adam öyle demiyor ki ağzında bir ben kelimesi saplanmış sen kimsin desem üç mantıklı cümle kuramaz. Çok para kazanırsa o kendi başarısı, batarsa o kader. Nerede saçma bir şey var sa kaderin üzerine atılmış.
Şu sayacak olduğum sebeplerden dolayı kaderin aklen tam manada açıklanmasının mümkün olmadığını kanıtlayacağım. İnsan aklı sınırlıdır. İnsan mekandan ve zamandan ayrılamayacağı için mekanın zamanın üstünde olan konuları anlatmakta izahatını yapmakta zorlanır çoğu zaman kendi de anlayamaz. Allah tarafından diyelim ki mekandan ve zamandan sıyrılıp kaderin ne olduğunu tam anlamıyla bilmiş olsa bile geri döndüğünde mekanın ve zamanın içine girdiğinde zaman ve mekan dışı algıladıklarını bu mekana ve zamana uyarlayamaz. Bundan dolayı kader konusunun kaderin ne olduğunun tam manasıyla bilinmesi mümkün değildir. Ama kaderin ne olduğundan ziyade kadere yanlış yaklaşımların çürütülmesi daha önemlidir.
Biz filmi iki defa izlediğinizi düşünelim. üçüncü defa izlediğiniz de filimdeki karakterler önceki izlediğiniz den farklı harekat edebiliyorlar mı? Edemezler. Allah katında her şey bir anda olup bitmiştir. O sonsuz ilmi ile daha bizi yaratmadan evvel bizim nasıl olacağımızı biliyordu.Kader Allah'ın her şeyi bilmesidir.
Kader değişir mi? Kader ayetlerinden icelediğim kadarıyla değişeni var değişmeyeni var. Benim algılamama göre sanki izah babında Allah kaderi ikiye ayırarak anlatıyor. Kaderi Mutlak ve kaderi muallak... Kaderi mutlak değişmeyen kader kaderi muallak ise değişen kader manasındadır. Allah'ın iki levhası vardır. Biri Levhi Mahfuz levhasıdır diğeri ise Lehv i mahv ı İsbat. Levhi mahfuz değişmeyen kaderin levhasıdır. Bütün her şey orada yazılıdır. Diğeri de değişen kaderin levhasıdır.
Değişen kader de bütün fiiller bir şartta bağlanmıştır. Gözyaşı döküp af dilerse şu beladan feragat edecek göz yaşı döküp bağışlanma dilemezse yaptığı hataya karşılık şu bela üzerinde sirayet edecek gibi. Ve ya sadaka verirse ömrü şu kadar uzayacak vermez ise şu vakitte ölecek gibi. Ölümü hak edecek kadar bir olay işlemişsindir ve ya bir şeye sebep olmuşsundur başının gözünün sadakasını verirsin Allah kabul eder seni affedip ölmeyip küçük bir kaza ile durumu atlatırsın mesela. Tabi biz örnek olsun diye yazıyoruz daha detaylı şartlara bağlanmıştır daha mantıklı açıklamalarla her türlü savunmayı men edecek düzeydedir.
Allah'ın karşısında kimse dik duramaz. Dik durmaya çalışanlar yamulur. Şundan dolayı şu hatayı işledim demiyeceksin affını dilemekten başka yapabileceğimiz hiç bir şey yapamayız. Mazeret sunamayız olsa bile sesini çıkartmayacaksın. Affet yarabbi sen affetmeyi seversin. Bundan başka diyebileceğimiz hiç bir şey yok.
Değişen kader vesaire bunlar izahat babında. Allah senin göz yaşı dökeceğini bilmiyor mu? Ve ya filan uçağa binip o uçağın düşmesi ile öleceğin halde uçağı kaçırıp ölmyeceğini bilmiyor mu? Karar değiştireceğini bilmiyor mu? Bilmez olur mu her şeyi biliyor. O halde kader değişmez. Allah bir damla göz yaşına kainatı değiştirebilir fakat bunu yapıp yapmayacağını da biliyor. Dolayısı ile kaderin değişmesi durumu izah babında olduğunu düşünüyorum.
İzah babında kaderi ikiye ayırarak incelemeye gerek var mı demek ki var olmasa Allah ayette kaderi ikiye ayırmazdı. İzah babında kaderi ikiye ayırmak zorundayız. Zira insanlar yanlış düşüncelere kapılabiliyor.
Kader ile ilgili ayetleri incelediğimiz zaman şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor Allah her şey benim dilemem ile oluyor senin bir hükmün yok diyor. Hüküm sahibi benim diyor. Yapan ve yaptıran benim sen ise yalnızca bir kuklasın diyor.
Küçük pencereden baktığın zaman yapan ve yaptıranı devre dışı bırakma ahmaklığına kapılarak ben yaptım zannediyorsun halbuki büyük pencereden baktığın zaman olayı tümüyle ele aldığın zaman yapan ve yaptıranın Allah olduğu ortaya çıkıyor.
Ufak bir olay canlandırıp üzerinde düşünelim. Hep cinayet vakıası örnek alınır genelde ama güzel düşünelim güzel şeylerle meşgul olalım. Kötü düşüncelerden ne kadar uzak durur isek o kadar iyi. Diyelim bir komutansın ve bir savaş kazandın. Ben kazandım diyorsun. Şimdi inceleyelim. Diyelim ki savaşı kazandıracak büyük bir hamle yaptın kaçarmış gibi yapıp düşmanı tuzağa düşürdün diyelim. Bu hamle ile düşmanı alt ettin diyelim. Yapmasaydın kaybedecektin. Şimdi başlıyoruz sana o zekayı veren kim? Sana o savaş anında ve ya öncesinde öyle bir tuzak aklına getirten kim? Manevi olarak düşündüğümüz zaman senin önceki hayatın dikkate alınarak yapmış olduğun bazı iyi şeylerin önüne gelmesi bu zafer olabilir. Düşman ise yapmış olduğu ters fiillerden dolayı bu yenilgiyi hakketmiş olabilir. Sen sadece bir piyon olmuş olabilirsin. Allah belki de seni araç olarak kullanıp intikamını alıyor olabilir.
Belki de tam tersi zaferle senden itikam alıyor olabilir. Sen şimdi zaferi kendi nefsinden bilip Allah'ın sana o zaferi kazandırdığını unutacaksın. Belki düşmanın Allah katında senden daha üstündü ama yapmış olduğu küçük bir hatadan dolayı Allah düşmanını seninle ikaz etti. Ve ya sana zafer vererek ona yenilgi yaşatarak onu daha büyük bir yenilgiden kurtardı. Yenildiği için daha fazla hazırlık yaptı sen ise zafer sarhoşluğuna kapılıp yattığın için kazandığın zafer daha büyük bir yenilgi olarak ilerde karşına çıktı. Allah'ın o zaferi sana bahşetiğini unutup o zaferi kendi nefsinden bildiğin için daha büyük kayıp yaşamış olabilirsin.
Gibi gibi gibi daha da uzatılabilir daha da iyi anlatılabilir. Ama en azından ufak bir kıvılcım da olsa mutlaka yakmıştır diye ümit ediyorum.

20 Mayıs 2015 Çarşamba

KADER KONUSU İLE İLGİLİ KURAN AYETLERİ

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA




KADER KONUSU İLE İLGİLİ KURAN AYETLERİ
Hiç şüphesiz, Biz her şeyi kader ile yarattık. (Kamer Suresi,49)

Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır. (Kamer Suresi, 52)

Küçük büyük herşey satır satır (yazılı)dır. (Kamer Suresi, 53)

De ki: "Allah'ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiç bir şeye) malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne öne alınabilirler. (Yunus Suresi, 49)

Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur'an'dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiç bir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın. (Yunus Suresi, 61)

"Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi. Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. Sen bir insan öldürmüştün de, biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik.' Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa." (Taha Suresi, 40)

Allah'ın izni olmaksızın hiç bir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın yararını (sevabını) isterse ona ondan veririz, kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ödüllendireceğiz. (Al-i İmran Suresi, 145)

Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Alah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: "Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz işin tümü Allah'ındır." Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı). Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Al-i İmran Suresi, 154)

Sizi çamurdan yaratan, sonra bir ecel belirleyen O'dur. Adı konulmuş ecel, O'nun Katındadır. Sonra siz (yine) kuşkuya kapılıyorsunuz. (En'am Suresi, 2)

Her ümmet için bir ecel vardır. Onların ecelleri gelince, ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler (tam zamanında çökerler.) (A'raf Suresi, 34)

Biz kendisi için bilinen (takdir edilmiş) bir kitap olmaksızın hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmadık. (Hicr Suresi, 4)

Hiç bir ümmet, kendi ecelini ne öne alabilir, ne de onlar ertelenebilirler. (Hicr Suresi, 5)

Gökte ve yerde gizli olan hiç bir şey yoktur ki, apaçık olan bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) olmasın. (Neml Suresi, 75)

Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır. (Hadid Suresi, 22)

Eğer Rabbinden geçmiş bir söz ve adı konulmuş (belirlenmiş) bir süre (ecel) olmasaydı muhakkak (yıkım azabı) kaçınılmaz olurdu. (Taha Suresi, 129)

İnsanlar, tek bir ümmetten başka değildi; sonra anlaşmazlığa düştüler. Eğer Rabbinden geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda mutlaka aralarında hüküm verilmiş olurdu. (Yunus Suresi, 19)

De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiç bir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)

Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, O'ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O'nun bol fazlını geri çevirecek de yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettirir. O, bağışlayandır, esirgeyendir. (Yunus Suresi, 107)

"Eğer Allah sizi azdırmayı dilemişse, ben size öğüt vermek istesem de, öğüdümün size yararı olmaz. O sizin Rabbinizdir ve O'na döndürüleceksiniz." (Hud Suresi, 34)

Ümmetlerden hiçbiri, kendisine tesbit edilmiş eceli ne öne alabilir, ne erteleyebilir. (Mü'minun Suresi, 43)

Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer; seçim onlara ait değildir. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir, yücedir. (Kasas Suresi, 68)

... Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir. (Ahzap Suresi, 38)

Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah'a ait olmasın. Onun karar (yerleşik) yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. (Bunların) Tümü apaçık bir kitapta (yazılı)dır. (Hud Suresi, 6)

"Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)" (Hud Suresi, 56)

İnkâr edenler dediler ki: "Kıyamet-saati bize gelmez." De ki: "Hayır gaybı bilen Rabbime andolsun o muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey O'ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da daha büyük olanı da istisnasız mutlaka apaçık bir kitapta (yazılı)dır." (Sebe Suresi, 3)

Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez. Kim Allah'a iman ederse, onun kalbini hidayete yöneltir. Allah, herşeyi bilendir. (Tegabün Suresi, 11)

Gaybın anahtarları O'nun Katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır. (En'am Suresi, 59)

İnsana bir nimet verdiğimizde sırt çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokunduğu zaman da umutsuzluğa kapılır.(İsra Suresi, 83)

İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, ye'se düşen bir umutsuzdur. (Fussilet Suresi, 49)

Gerçekten, insan, 'bencil ve haris' olarak yaratıldı. (Mearic Suresi, 19)

Kendisine bir şer (kötülük) dokunduğu zaman feryadı basar. (Mearic Suresi, 20)

İnsanlardan kimi, Allah'a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır. (Hac Suresi, 11)

Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır.(Nur Suresi, 11)

İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir. (İsra Suresi, 11)

Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi, 35)

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Hedef, Amaç Ve Gayemiz

    ''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA


 Hedef, Amaç Ve Gayemiz
  Başlığımız Hedef Amaç Ve Gayemiz üçü de aşağı yukarı aynı anlama çıkıyor ama her nedense üç defa vurgulama arzusu hissettim yüreğimde.
  Bizim Hocamız bizim önümüze öyle ulvi bir hedef ve gaye koydu ki bir çok kişinin aklının almayacağı bir çok kişinin gönlünün almayacağı bir çok kişinin hayalinde bile olmayan öyle büyük bir hedef. Bu dünyanın hakimi olmak ve ya bu dünyaya hükmetmek değil. Ve ya çok lüks bir hayat tarzı bu değil. Biz dünyalık makam ve mevki istemiyoruz lakin dünyanın da üzerimizde hakkı olduğu için o hakkı ödemek babında rol icabı üzerimize verilen rolü oynamaya çalışıyoruz.
   Dünyaya olan hevesimiz düşkünlüğümüz git gide sürekli bir azalış içerisinde olmasına rağmen dediğim sebepten dolayı dünyayı da boşlamak istemiyoruz. Her ne kadar insanlara garip gelse de bu durum. En basit yoldan şöyle bir izaha çalışıyorum. Dünya için olan bütün hayallerin gerçekleşse başka ne istersin. Bu söz üzerine düşünen bir kişi o en derin yerinden gelen bir sesle onu isterim der. Tabi eğer düşünür ise.
    Bizim hocamız bize derki bizim tek bir amacımız var o da Allah'a ulaşmaktır. Ona giden yollar çok ama ona ulaşan yol en son tek bir yol üzerinde birleşir. Allah'a ulaştıracak yol bizdedir kendi kalbimizdir. Bir Hadis-i Kudsi ‘de: “Bilmiş olunuz ki, her cesette bir kalp vardır. Her kalbte bir gönül vardır. Her gönülde bir sır vardır. Her sırda bir gizlilik vardır. Her gizlilikte daha büyük bir gizlilik gizlidir. İşte BEN bu gizlilerin gizlisindeyim” buyurulmuştur
     İnsanın yaratılış gayesi için imtihan vesaire gibi kelimeleri kullanırlar doğrudur ama her mertebenin kendine göre bir yaratılış gayesi vardır. İnsan ki eşrefi mahluktur.O insanların içinde bir gurup var ki onlar için imtihan dersek yanlış olur.  Allah zatını,sıfatını,eserini,fiilini seyretmek için ayna hükmündeki bu kainatı yarattı. Ve bu kainatta 3000 sıfatı ilahiyesi ile tecelli etmektedir. Etrafımıza baktığımız zaman eser tecellisini hayranlıkla seyrediyoruz. Sıfat tecellilerini fiil tecellilerini seyrediyoruz. Bir başka tecellisi var ki o zat tecellisidir. O bu alemde tek bir varlık üzerinde tecelli edebiliyor o da Allah'a Gavs olmuş insandır. Allah'ın zatı ile tecellisine kainattaki hiç bir varlık dayanamamıştır. O öyle bir şiddeti nura sahip ki bu nura hiç bir varlık dayanamamış bir tek insan gönlü buna dayanabilecek kabiliyettedir. Allah'ı zatı ile bu madde aleminde görememizin sebebi şiddeti zuhurudur. Şiddetli nurudur. Bu şiddete ancak gönül aynası dayanır. Gönül aynası dediğimiz bu ayna hem onun zatının tecellisine gark olur hem de kendine de göz olur her şey bir anda ona tecelli olur.
       Işık ki görünenlerin en şiddetlisi zira görenler onun varlığı ile görür. Bir ışık kaynağına bir müddet bakıldığı zaman gözleri kör eder. Allah'ın şiddetli nuru karşısında bu gözlerin bir gücü kalır mı? Onu ancak ve ancak gönül gözü görebilir.
       Bizim en büyük gayemiz Allah'a Gavs olmaktır. Yani öyle çok büyük bir hedefimiz yok Gavs olmayı istiyoruz sadece. Avam bizim için öyle çok büyük bir şey istemedi uçak, halikopter, ferrari, yat kat, ün, şan, şöhret istemedi yav öyle ufak bir şey Gavslık o da ne oluyor ise onu istedi diyor ve şaşırıyor. Ama gönül ehli zatlar diyor ki vay be ne büyük şey istedi biraz zor ulaşır o makama diyor. İkisine de cevaben diyoruz ki biz makam ve mevki için değil o makamsız Allah'a ulaşılamayacağı için Gavs olmak istiyoruz. Allahsız Gavslığı ne eyleyelim. Hiç bir makam ve mevkiyi kendimiz için istemiyoruz Allah için istiyoruz. Yaratılış gayemize uygun davranmak istiyoruz. Allah gayemizi muvaffak eylesin....
       

15 Mayıs 2015 Cuma

Sirus Yıldızı (Miraç ile alaksı var)Henüz çözülmedi


''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA



Kuran'da geçen bazı kavramlar, 21. yüzyılın bilimsel verileriyle araştırıldığında karşımıza bir Kuran mucizesi olarak çıkmaktadırlar. Bunlardan biri, Necm Suresi'nin 49. ayetinde geçen Sirius yıldızıdır:
Doğrusu, 'Şi'ra (yıldızı)nın' Rabbi O'dur. (Necm Suresi, 49)
Arapça karşılığı "Şi'ra" olan Sirius yıldızının, sadece "yıldız" anlamına gelen Necm Suresi'nin 49. ayetinde geçmesi son derece dikkat çekici bir durumdur. Çünkü bilim adamları geceleri gökyüzünün en parlak yıldızı olan, Sirius yıldızının hareketlerindeki düzensizliklerden yola çıkarak, onun bir çift yıldız olduğunu keşfettiler. Dolayısıyla Sirius, Sirius A ve Sirius B olarak ifade edilen iki yıldızdan oluşan bir takım yıldızdır. Bunlardan daha büyük olan Sirius A, Sirius B'den Dünya'ya daha yakındır ve özelliği çıplak gözle görülebilen en parlak yıldız olmasıdır. Sirius B yıldızının özelliği ise teleskopsuz görülememesidir.
Sirius takım yıldızları, birbirlerine doğru yay şeklinde bir eksen çizerler ve her 49,9 yılda bir birbirlerine yaklaşarak gökyüzünde sarkarlar. Bu bilimsel veri, günümüzde Harvard, Ottawa ve Leicester Üniversiteleri'nin astronomi bölümlerinin fikir birliğiyle kabul ettikleri bilimsel bir gerçektir. Bazı kaynaklarda bu bilgiler şöyle aktarılır:
En parlak yıldız Sirius gerçekte bir çift yıldızdır... Dolanım periyodu 49.9 yıldır.
Bilindiği gibi, Sirius-A ve Sirius-B yıldızları birbirleri çevresinde her 49,9 yılda bir çift yay çizerek dolanırlar.
Burada, dikkat edilmesi gereken nokta, iki yıldızın birbirleri etrafında dolanırken yay şeklinde iki adet yörünge çizdikleridir.
Ancak 20. yüzyılın sonlarına doğru anlaşılabilmiş bu bilimsel gerçeğe, mucizevi bir şekilde bundan 14 asır önce Kuran'da işaret edilmiştir. Necm Suresi'nin 49. ve 9. ayetleri beraber olarak okunduğunda bu mucize karşımıza çıkmaktadır:
Doğrusu, 'Şi'ra (yıldızı)nın' Rabbi O'dur. (Necm Suresi, 49)
Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı. (Necm Suresi, 9)
Necm Suresi'nin 9. ayetinden anlaşılan "ikisi arasındaki uzaklık" anlatımı bizlere bu iki yıldızın çizdiği yörüngede birbirlerine yaklaştığını ifade etmektedir. (En doğrusunu Allah bilir.)

Miraç

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA



Miraç hakkında çok şey duymuşsunuzdur bizde farklı bir açıdan yaklaşmaya çalışacağız. Peygamberimiz efendimiz s.a.v in Miraca yükseldiği o yılda çok sevdiği Hazreti Hatice validemiz ve amca Ebu Talib vefat etmişti. Bir yıl içinde iki sevgilinin ebediyete uğurlanması efendimiz üzerinde yüksek dereceli bir hüzne sebebiyet verdiği için o yıla hüzün yılı adı verilmişti. Hüzün yılında cenab ı hak sevgilisi (habibi) olan Peygamberimiz efendimiz s.a.v i Miraca çıkartarak kendisi ile buluşturarak bir nevi hüznünü dağıttı paylaştı gönlünü aldı. Efendimiz s.a.v gerçek sevgili ile bütün mertebeleri aşarak büyük bir buluşma yaşadı. Bir gecede mescidi haramdan mescidi aksaya geçip oradan da 7 kat göğü aşıp Allah ile buluşması olayına Miraç denir. Bir buraka binilerek bu yolculuk yapıldı. Nasıl bir araca bindiğini bilmiyoruz.O öyle bir araç ki bir gecede çok hızlı bir şekilde mescidi aksa dan gökleri aşarak bir yere yoluculuk yaptıracak kadar etkili bir araç. Bir yere kadar bu araç yükseldi bir yerden sonra bu araç gidemez oldu cebrail eşlik etti daha sonra cebrail de artık Hakkın şiddetli nurundan dolayı gidemez oldu. Sonra Peygamberimiz yine yükselmeye devem etti cebrail ben artık seninle gelemem ya resurullah dedi. Tam olmasa da benzer cümlelerle durumu ifade ediyoruz. Efendimiz s.a.v ya cebrail kendimde bir hafiflik hissediyorum hala yükselmekteyim bunun sebebi nedir dedi. Cebrail şöyle dedi senin neslinden senden sonra gelecek olan evliyan Hazreti Gavsul Azam Abdulkadir i Geylani Hazretlerinin ruhu senin ayaklarının altına omuz verdi buyurdu. Burak ve Cebrail den sonra peygamberimiz yükselmeye devam etti.En son Allah ile buluştu. Miraç da peygamberimize bir çok şey verildi. Miraç olayı çok önemli bir olay her sene Miraç gecesi Miraç olayı ile ilgili farklı bir boyutunu öğreniyor üzerinde düşünüyor ve yazıyorum.Peygamberlerin mucizeleri ümmetleri tarafından benzer bir şekilde tekolojik olarak gerçekleştirilir.Hazreti İsa Allah'ın izni ile kuş yarattı ve uçurdu kavmi uçakları icad etti. Hazreti İsa'nın ve Hazreti Musa'nın mucizeleri kavimleri tarafından benzer şekillerde büyük bölümü gerçekleştirildi. Fakat Peygamberimiz s.a.v in çok büyük mucizeleri henüz Müslümanlar tarafından çok büyük bir bölümü belkide hiçbiri teknolojik olarak gerçekleştirilmedi. İleride Müslümanlar tarafından büyük icadların yapılacağına inanıyorum.Temennim o ki inşallah o vakitlere yaklaşmışızdır.

ONLAR BENİ ANLAMAZ BEN ONLARI

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA



Onlar beni anlamaz ben onları,
Kovmak isterler Müslümanları,
Onlar nasıl kalp taşır öyle kaskatı
Sözleri de öyle kurşun gibi katı.

Merhamettir hakkın kalbe nişanı,
Yoksa kalbin merhametten nisabı,
Eylemez Müslümanlara hicabı.
Hak eyler gönülde tecelli,açar hicabı.

Onların eline düşen gider güme,
Şükür ederiz her daim her güne,
Hak eylemiş, düşmüşüz eline
Var dola,  bizi hakkın ulvi ipine.

Bilenler buldular, bulanlar oldular.
Hakkı talep edenler, buldular bir guşe,
O guşe de bildiler,buldular, oldular.
Dışarıda arar iken gönülde buldular.

BAHADIR ÇAKIR







14 Mayıs 2015 Perşembe

GÖNÜL BAHÇEMDE


''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA




Gönül bahçemde seninle beraberim,
Orada akar her an senin ırmakların,
Sol ırmağın kenarında beklerim,
Susakmış ruhum şarabın içerim.

BAHADIR ÇAKIR

Lütuf Sağanakların Altında Sırılsıklam Yap Mevlam

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA



Ey güzel Mevlam sen bizi lütuf sağanakların altında sırılsıklam yap. Bizi rahmet sağanakların altında izzetin adına sevinç gözyaşlarına boğ....Senin rahmetin gazabından üstün rahmetine gark eyle. Bizi sevdiklerimizi senin sonsuz rahmet denizlerinde yüzdür. Her kulaç atışımızda ulvi aşkın ile yok olalım. Sana yalvarıp sende kendimizi kaybedelim.

Gönül Her An Sevgilide

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA



Ey sevgilim aşkının alevi yüreğimde,
Yanıyor yüreğim yanıyor aşk ateşinde,
Bedenim burada ruhum başka seferde,
Sevgi çağlayanların akıyor gönlümde,

Kendimi kaybettim  ulvi meskeninde,
Aşıklar yönelir sana gönül kıblesinde
Aşk ile eğilir başlar, her dem önünde,
Her saniye her an gönül sevgilide...

Bahadır Çakır

Allah'ın Adaletini İnsan Aklı Yargılayamaz

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA



Günahsız diyorlar sabi diyorlar binlerce çocuk bebek arakanda, Filistin de ölüyor bunları Allah görmüyor mu diyorlar. Yüreğimi acıtsa da her ne kadar bu sözler. Biliyorum altında yatan bir bilmememe var. Ama heveslerine yenik düşen bir insan bunları sorarken Allah'ın adaleti bu mu dememeli. Evet ister beğen istersen beğenme Allah'ın adaleti bu...İnsan kendi beynine aklına güvenerek Allah'ın adaletini sorgulayacak kadar yücelmedi. Sana aklı veren de o aklına o kadar güvenme. Akıl karmaşa oluşturur ve araya giren başka şeylerle birlikte uzaklaştırır. Halbuki Allah'ın bildiği bizim bilmediğimiz ne çok şey var. Kuran'ı azimü şan da Allah'u teala bunu küçük bir kıssa ile özetlemiştir. Hazreti Musa ve Hazreti Hızır aleyhisselamın anlatıldığı bölümde. Hızır bir Müslüman ailenin çocuğunun başını uçuruyor. Yani onu öldürüyor. Sebebi ise hazreti Hızır'a Allah tarafından gaybi bilgilerin açılmasıdır. Çocuğun ileride anasına babasına asi olacağını bildiği için evvelden bu işlemi gerçekleştiriyor. Biz işlerin içindeki hikmetleri anlamaktan çok uzağız. Hani şu övünüp durduğumuz akıl gelecekten geleceğimizden tam bir şekilde haber versin de görelim. Aklın sınırları var. Ona haddinden fazla değer verenler kaybettiler. Bir katili başı boş sanma. Olayın iç boyutuna girince altından bir kitaplık durumlar zuhur eder.

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Dehşet Bir Bilgi Çağı

   
''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA



     Dehşet bir bilgi çağındayız. Bilgiye çok hızlı ulaşıldığı bir devirdeyiz. Eskiden bir konu hakkında bir araştırma yapıyor olsaydınız o konu hangi kaynaklarda var ise o kaynakları tek tek bulup hatta bu kaynakları bulmak için seyahat etmek zorunda kalıyor. Çok basit bir konu hakkında dahi teferruatlı bir araştırma günler, haftalar hatta aylar ve yıllar alabiliyordu. Bugün ise çok mühim konularda çok hızlı araştırmalar yapılabiliyor. Belki iki dakikada 200 yıl alabilecek bir araştırma yapılabiliyor. Tabi her şey rast giderse. Uygun kelimelerle uygun arama yöntemlerini kullanarak internet bu olanakları sağlıyor. Hatta şimdi android telefonlara indirilen kocaman külliyelere aranılan anahtar kelimeler girilerek konunun geçtiği sayfalar önünüze dökülüyor. Böyle bir dehşet bilgi çağındayız.
      Devrimizin sunmuş olduğu bütün bu imkanları en iyi şekilde kullanabiliriz inşallah. Çünkü bunun getirmiş olduğu katkılar çok büyük. Tabi ki her zaman ki gibi maddi katkılardan bahsetmiyorum. Kendi adıma konuşmak gerekir ise benim araştırdığım konuların maddi getirisi şuan yok gelecekte de tahminimce olmaz. Yani maddi getirisi olabilecek konularla meşgul değilim. Fakat haz denilen bir durum var. Kendime ait bir alanım oraya girildiği zaman filozof kesilme gibi ukalaca karşılanabilecek durumlar ortaya çıkabilir. Şunu da eklemek istiyorum araştırdığım konular günlük hayatta pek muhabbeti açılabilecek konular da değil. Ya niye araştırıyoruz ilgimizi çekiyor diyerek geçiştirelim.
       Genel de ilgi çekici şeyler dışarıda bir çok ortamda rahat konuşulabilecek günlük hayata aktarımı gerçekleştirilebilecek özellikte olurken. Bizim ilgi alanımıza giren yerler her nedense hiç bir yerde konuşamıyacağımız konuşulması zor olan konular. Bu konuları yazıya da geçiremiyoruz. Çünkü yazılınca anlatılmak istenilenin tam tersi bir mana da ifade edilebiliyor. Böyle büyük bir zorluk içerisindeyiz.
        Dehşet bir bilgi çağı bir şeyi konuşurken aklınıza gelmeyen yani unuttuğunuz fakat unuttuğunuz yeri yanınızda taşıdığınız bilgi fabrikası telefonlarınıza danışarak bulabileceğiniz bir çağdayız. Çağın gereklerini en iyi şekilde uygulayabilen ve çağın sunmuş olduğu yeniliklerden en iyi şekilde yararlanabilmemizi yüce yaradan dan temenni ediyorum.
        İnternetin açık olduğu her yerde rahat konuşur ve rahat yazabilme özeliğine sahibim resmen internete endekslenmiş durumdayım. Bilmediğim bir sözcüğü normal konuşma dilinde kullanamam ama anlamını bilmediğim o kadar çok sözcükle haşır neşir olmuşum ki bu sözcükleri kullanma isteğine karşı çok yüksek bir eğilimim var. Açık konuşmak gerekirse eski kelimeleri cümle içerisinde kullanmaktan çok büyük haz alıyorum. Aklıma geliyor cümleyi kurar iken bu kelime bu cümlede benim istediğim anlamı ihtiva ediyor mu etmiyor mu diye tereddütte kalıyorum. O kullandığım kelimenin manasını arama motorundan aratıp bakabiliyorsun. Böylelikle ne konuştuğunu bilmeyen ahmaklara dönmüyorsunuz. Eski kelimeleri aralara serpiştirmeye çok önem veriyorum. Aralara serpiştirdiğiniz zaman cümlenin gidişatından sözcük anlamını ortaya çıkarıyor.
        Benim okuduğum kitaplar da öyleydi. Örneğin risaleyi nur külliyatı eski kelimeler çok fazla kullanılmış. Fakat arada çıkan sade Türkçe sözcüklerle anlamını aşağı yukarı kestirebiliyorsunuz. Bende de şöyle bir hata var bu tip eserleri okurken bir sözlük kullanmam gerekiyor ama zamanında okurken hiç sözlük kullanmadık. Dolayısı ile çoğuna yanlış mana yüklemişiz. Çok sözcük biliyorum fakat manası yanlış çıkabiliyor. O yüzden şu aralar bir yeni baştan tekrar dan okuduğum yerleri sözlükle tekrardan üzerinden geçiyorum. Okumuşuz ama boş okumuşuz. O zamanlarda internet bu kadar yaygın değildi. Şuan ki imkanlar çok fazla. İleride ise şimdikinden çok çok daha fazla imkan olacağı dikkate alınır ise anahtar kelimeler biliyor olmamın dahi çok fazla katkısı olacağını düşünüyorum. Boşuna okumuşum çoğu kitabı ama ileride bu boşuna dediğim kısım doluya okumuşum şeklinde değişecek. Çünkü okuduğum yerlerde ki önemli yerleri aratma imkanına sahip olacağım. İleriye doğru okuduğum tüm kaynaklar adroid telefonların tabletlerin içine girebilecek halde hazırlanacak. O vakit hangi kelimeyi aratacağımızı hangi eserde neyi arayacağımızı çok iyi bileceğiz. Dolayısı ile çok hızlı bir arama araştırma ve çözümleme yeteneğine sahip olacağımız düşünüyorum. Şuan da bildiğimi zannettiğim şeylerin kullanıma kapalı olması çok kötü bir durum ama gelecekte inşallah kullanıma açılacak.

BAHADIR ÇAKIR
       

10 Mayıs 2015 Pazar

Mehdi Ve Mesih Olduğunu İddia Edenler İçin Küçük Bir Not

   
''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA





      Bazı kişi ve kişiler geçmişte olduğu gibi bugünde kendilerini Mehdi ve Mesih zannedip Mehdilik ve Mesihlik ilan ediyorlar. Lakin iddia eden her kimse bu iddiasını ispat ile yükümlüdür. Şunu söylemek lazım gelir ki kendilerini bu ulvi makamlarda gören kimseler kendilerine bir başkası gözüyle bakabildiler mi? Ve kendilerindeki eksiklikleri görebildiler mi?
     Hiçbir makamı nefsine yakıştırma. Nefis hiç bir makamı ve mevkiyi hakketmiyor. Çünkü nefis denilen bu canavar kendindeki eksiklikleri görmeyerek görmezden gelerek kendini sürekli yüceltmek ve yükseltmek ister. Halbuki Allah'ın karşısında dik duranlar kaybettiler ve kaybetmeye de mahkumlar. Allah'ın karşısında mütevazi tevazu sahibi akıllı iyi niyetli kendini en aşağılık varlık kabul eden şanı yüce şeref sahibi kimseler yüksek makam ve mevkilerin sahibi oldular. Daha da fazlası Allah'ın aşkına, meşkine gark oldular.
     Ölmeden önce ölünüz hadisi şerifine inşallah nasip oluruz. Hazreti Yunus'un dediği gibi ''Nefsin burcu yüce kazma aldım kazar oldum.Kaza kaza indim yere gördüm nefsin yüzü kara.''(Hz. Yunus)
Nefsin yüzü kara bu dünyayı istiyor ne var bu dünya da dünya senin olsa ne olur? Tatmin eder mi dünyayı sana verseler tatmin olur musun? İşin garip tarafı nefis dünya ile de tatmin olmaz. Hep daha fazlası hep daha fazlası.
     Bazen öyle durumlar oluyor ki şeyhler dahi kendini mehdi zannedebiliyor. Bunu da şuna bağlıyorum velilik de bazı makamlar var Makamı Mehdiyet, Makamı Üveys, Makamı Hızırlık gibi bu makamlara çıkan ve makamın vermiş olduğu halden kurtulamayanlar imtihanı kaybediyor. Her makamın kendine has imtihanı var. Hal ile dahi olanlar bu imtihanı kaybediyor.
      Bu makamlara yükselmiş büyük zatlar da makamın vermiş olduğu bir yanılgıya kapılarak kendilerini öyle görebiliyorlar.
      Mehdilik konusu üzerine çok araştırmalar yaptım büyük veli zatların eserlerinden bu konu ile alakalı bölümleri okudum. Burada yazdığımdan daha fazla bilgiye ve kanıya sahibim lakin bu konu çok hassas iyi de söylesek yanlış anlaşılabiliyor. Ne anlattığımızdan ne anlatmaya çalıştığımızdan daha çok ne anlamak istiyorlar ise onda diretiyorlar.
      Belki olmadığı halde kendini Mehdi zanneden şahısların dahi bilmeden hizmet ettiği bir gaye mevcuttur. O yüzden  fazlaca kurcalamak istemiyorum. Allah bizi Hazreti Mehdi'nin yanında savaşan cengaverlerinden eylesin. Bu savaş fikri olabilir bedeni olabilir ilmi olabilir ne türlü olursa olsun Allah bizi mehdi ile birlikte onun adı ve sancağı altında savaşan yiğit bahadır cengaverlerinden eylesin.
       Mehdinin şerefi ile şereflenmek ve onun en yakın bir pişdarı en yakın bir bahadırı olmayı Haktan niyaz ederim.
      Bu yazımızın son sözü olarak bu satırla bitirmek istiyorum. Mehdi de olsan Sultan Süleyman da olsan ölüm var. Dünya kimseye kalmadı kalmayacak. Mehdilik iddia edenlere şöyle bir bakın ve neden mehdilik iddia ettiklerini bir düşünün amaçları nedir? KÂR amacı gütmeden Mehdilik ilan eden var mı? Dünyayı isteyen ucuz şahsiyetler Mehdi olarak karşımıza çıkabilir mi? Mehdi ve talebelerinin kendine has özellikleri vardır. Onlar o özelliklerle tanınırlar. Bu özellikler göz kamaştırıcı bu cemiyet dışında olmayan kendine has ayırt edici özelliklerdir.

        Bahadır Çakır

7 Mayıs 2015 Perşembe

Sultanım Seninle Övünürüm


''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA






Sultanım senin dergahın ile övünürüm,
Övünsek de yeridir diye düşünürüm,
Seninle övünmek bir şeref benim için,
İsteyen kibir saysın, gurur saysın...

Her sözün yerli yerince tam merkezden,
Vurdu gönlümü tam on iki den
Her sözün benim için bir şahane,
O dergahtan kaçmaya yok bir bahane.

Bilseler akıyor ırmaklar haktan,
Her sözün geliyor yüce haktan,
Hatırlatır peygamberimi yürekten,
Duruşunda bir başka cihetten.

Seni sevdi işte kalp, işte gönül,
Övünmez isem inan çatlar ölürüm,
Pek sezdirmez sevse de bu gönül,
Ondandır bu satırlara vuruşum.

Zamandır her şeyin ilacıdır bilirim,
Bir aşkım var başka da hiç bir şeyim,
Vursunlar onu da zamana beklerim.
Bırakmaz seni gönlüm, aşığım bilirim.

BAHADIR ÇAKIR


Yenemediğin Bileği Öpeceksin

    ''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA



   Adam hocasının ölmesini ister mi? Ben böyle bir saçmalık duymadım daha....Ve yahut hadi hocası olmasın maneviyatta ilerlemiş birini çekememezlik olur mu? Git dizinin dibine otur sende büyü ve geliş. Onun senden üstün olmasının neyini çekemiyorsun. Ulan bu çekememezliği Allah başa vermesin. Günlük hayatta esnaf esnafı çekemiyor vesaire onlara çok şahit olduk ama maneviyatta da çekememezlik varmış Allah başa vermesin çok şaşılacak bir durum. Hatta Halac'ı Mansur hazretlerine 49 evliyanın sözün mahiyetini bildiği halde Halaç'ın manevi büyüklüğünü çekemeyip onun ölmesini istemeleri ve bu doğrultuda karar almaları çok garipsemişimdir. Bilek güreşi yaptınız mı bilmiyorum ama şöyle bir kural var bükemediğin bileği öpeceksin. Dövüş kavga har kur çıkaranlar yenilgiyi yediremeyenler(hazmedemeyen). Önceden çok bilek güreşi yapıyordum uşağın biri namımı duymuş geldi otur seninle bilek güreşi yapacağım dedi yanında da bir kaç kişi. Elinin büyüklüğü ve bileğinin kalınlığı benim bacağımın kalınlığı gibi. Kilo farkı da var benden daha ağır cüssesi 2 3 katım abartısız. Oturduk tabi herkes onu yenecek gözüyle falan bakıyor. Durdum yeneceğimi anladım önceden üç beş cümle söylemekte fayda var dedim. Yenilmek de büyük bir erdemdir yenilsem bile asla gurur yapmam ve bu işi yenilen pehlivan güreşe doymaz olayına dökmem. Eğer yenersen seni tebrik ederim sporcu kişiliği olan kişiler har kur yapmaz yenildiğinde pes etmez mütevazi bir şekilde köşesine çekilir. Rövanşı almak için çalışır ve çabalar. Azmin elinden hiç bir şey kurtulmaz falan gibi sofistike cümleler kurdum.
     Çok uzatmayalım müsabaka başladı sandığımdan da daha güçsüz çıktı çok  hızlı bitti. Sonra bir güreş daha yapalım dedi olur tabi dedim. Yenilen pehlivan harbiden güreşe doymazmış falan dedi. İkinciye bu benim bileği biraz daha geriden başlattı. Neyse izin verdik. Hatta yenilecek miş gibi yaptım gücün tamamını birden verince kolundaki saati çıkarmamış onu kırdım. Sonra bu benim bileğimi öptü. Ve şöyle dedi bükemediğin bileği öpeceksin dedi. Ansızın yakalandım. Elimi çekemedim direk öptü.
      Başka sporlarla da uğraştım sporculuk hayatım boyunca yenildik kazandık ama bu prensipten kesinlikle taviz vermedim bükemediğin bileği öpeceksin. Taekwondo sporu ile uğraştım mesela salonda dövdüğüm kişilerin bazısı dışarıda karşıma çıktı dışarıda da dövüştük falan filan. Ama asla salonda birinden dayak yiyip onu benliğime yediremeyip 4-5 kişi toplayıp kimsenin karşısına çıkmadım. Dayak yediysem rövanşını almak için çabaladım salonda kurallara uygun olan müsabakayı yine kurallarına uygun bir şekilde kazandım. Nakavt ettik sedyeyle gönderdik falan filan işte.
       Hep şunu biliyordum birine hak etmediği halde vurursam bir gün beni de biri çıkar ve feci bir şekilde sedyeyle gönderir bunu biliyordum. O yüzden kimseye çok kaşınmadan bir hamlede bulunmadım. Ya sözle beni tahrik etmiştir ya çok havalanmıştır,ya kural dışı vuruşalar yapmıştır hep bu tip müsabakaları nakavt ile bitirmişimdir. Şunu da itiraf edeyim puanlamada çok iyi bir sporcu değilim karşıma çıkan sporcunun beni kızdıracak bir hareket yapması işime geliyordu açıkçası. Kafaya bir tekme nakvt edip gönderiyordum. Öyle çok puanla uğraşacak bir adam değilim adamın karnına vur bir puan bir puan puan topla bu biraz amelelik gibi geliyordu bana hep bu zamana kadar kestirme işleri sevmişimdir. Gereksiz şeylerden nefret ederim.
      Bilmiyorum ukalaca mı geliyor. Ya yarım bırakırım işleri ya da kestirmeden bitirmişimdir. Bu da benim bir huyum zannedersem. Kendimle övünüyor muşum gibi mi geliyor. Hiç bir zaman hocalarıma karşı gelmedim onlar konuştuklarında hep sustum bu okul hocam olsun ilk okul hocam olsun lise olsun üniversite olsun şua zamana kadar hiç bir hocama geri cevap vermedim. Bu benim saygı anlayışım. Hakkımı yeseler dahi geri cevap vermedim. Bundan sonra da inşallah bu istikamette giderim.
       Kendimle övünmüyorum her insanın pozitifleri ve negatifleri vardır. Kimsenin bilmediği negatif yanlarımı biliyorum. Onları buraya yazacak halim yok. Kimse kendi söküğünü göstermez.
      Sevgi var aşk var ve bunların bir çok şeyin üzerini örteceğine inanıyorum. Bir tek sevgi bende yok bunu biliyorum ama bu yola baş koydum. Sevgi ve aşk yoluna. Ben kendimi bu yola adadım. Gayduru gubbak şeylerle ilgilenmeye gerek duymuyorum. ALLAH GAZAMIZI MÜBAREK EYLESİN....

  BAHADIR ÇAKIR

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Osmanlı'nın Pratik Zekasını Almalıyız

   ''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA




     Biz Osmanlının neyini araştırıyoruz keskin zekasını araştırıyoruz sistemlerini araştırıyoruz yaptığı hatalar yok mu illaki vardır hatalarını araştırıyoruz. Niçin araştırıyoruz bunları durumu etrafımızı daha net okuyabilmek için. Osmanlının düşündürücü sistemlerini geliştirip hayatın içinde uygulamaya aktarabilmek için. Osmanlı da sermaye birikimi olmamıştır neden?
   Olmamıştır çünkü Osmanlı tımar sistemini kullanıyordu.Toprak sahipleri Avrupa da kiler gibi değildi çünkü; Her toprak sahibi toprağın ve arazinin özelliklerine göre devlete vergi verir ve devlet için tam donanımlı asker yetiştirirdi bu sayede devlet en uç noktalarda dahi güvenliği bedava sağlamıştır. Burada dikkat çekici bir başka noktayı daha söyleyelim her padişah değişimin de toprak sahipleri de değiştiriliyor. Esasen toprak kiralanıyor. Avrupa o çağda bunu yapmadığı için toprak sahipleri aşırı güçlenmiş ve feodal beyler ortaya çıkmıştı. Bu feodal beyler aşırı güçlenip merkezi otoriteye dahi kafa tuttu. Ama Osmanlı da ki sistem toprak sahiplerine güçlenecek kadar zaman tanımıyor.
    Ha bugün için toprağa dayalı bir sistem belki mümkün olmayabilir fakat bu sistemden alacağımız dersler var. Al bu sistemi sanayiye aktar mesela. Bu sistemi al kapitalist dünyaya aktar bakalım ne oluyor. 
     Osmanlının ders alacağımız tek sistemi bu değil. Örneğin padişahlık sistemi bu sistemi al seçim olayına vur. Seçimle başa gelmiş ve padişah kadar yetkili bir makama ihtiyacımız var.

(Araştırmacı=Bahadır Çakır)

Mübalağaya Gerek Var Mı?

  ''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA




    Mübalağaya gerek var mı? Abartılacak hiç bir şey yok göründüğü gibi anlattık. Bu zamana kadar yazdıklarımda hiç bir abartı yoktu. Gördüklerimin hissettiklerimin ötesinde bir şey yazmadım. Sultanım üstadım bellidir ve onunla ne kadar gurur duysam ne kadar övünsem yine azdır. O bir güneş demişsem yanlış demişim güneş onun yanında sönük kalır. Yıldız desem yıldızlar ışığını ondan alır. Gül desem güller onun kokusunu kıskanır. Ne desem hangi kelimeye vursam onun altında kalır onun üzerine çıkamaz. Bütün lügatleri kullansam onu yine de övemem. Yazıya geçiremediğim duygu ve düşüncelerim var. Yazıya geçmeyen yaşanmışlıklar var. Yazıya geçmeyen nice aşklar var.
    Gizlesem de aşikar etsem de bil ki tek sevgilim sensin. Senden başkası yok inan ve bil. Sana anlatmasam da gösteremesem de sevgimin yüceliğini bil ki sana aşığım ben. Dile getirememe durumum da bu olsa gerek. Büyük sevgiler dile gelmez. Büyük aşklar ne hale gelir ne dile gelir.
     Kapında hizmetçin olsam ve her cümleni emrinle başım üstüne koysam yine az gelir. Fakat diyorum ya sevgimi belli eden bir insan değilim. Aşığım sana anlasana ben sana aşık olduğumu anlatmadan. Seviyorum seni bilsene ben sana seviyorum demeden. Yanıyorum sana anlasana ben senden su istemeden.
   
     BAHADIR ÇAKIR