''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ ÜZERİNE TIKLA
Hedef, Amaç Ve Gayemiz
Başlığımız Hedef Amaç Ve Gayemiz üçü de aşağı yukarı aynı anlama çıkıyor ama her nedense üç defa vurgulama arzusu hissettim yüreğimde.
Bizim Hocamız bizim önümüze öyle ulvi bir hedef ve gaye koydu ki bir çok kişinin aklının almayacağı bir çok kişinin gönlünün almayacağı bir çok kişinin hayalinde bile olmayan öyle büyük bir hedef. Bu dünyanın hakimi olmak ve ya bu dünyaya hükmetmek değil. Ve ya çok lüks bir hayat tarzı bu değil. Biz dünyalık makam ve mevki istemiyoruz lakin dünyanın da üzerimizde hakkı olduğu için o hakkı ödemek babında rol icabı üzerimize verilen rolü oynamaya çalışıyoruz.
Dünyaya olan hevesimiz düşkünlüğümüz git gide sürekli bir azalış içerisinde olmasına rağmen dediğim sebepten dolayı dünyayı da boşlamak istemiyoruz. Her ne kadar insanlara garip gelse de bu durum. En basit yoldan şöyle bir izaha çalışıyorum. Dünya için olan bütün hayallerin gerçekleşse başka ne istersin. Bu söz üzerine düşünen bir kişi o en derin yerinden gelen bir sesle onu isterim der. Tabi eğer düşünür ise.
Bizim hocamız bize derki bizim tek bir amacımız var o da Allah'a ulaşmaktır. Ona giden yollar çok ama ona ulaşan yol en son tek bir yol üzerinde birleşir. Allah'a ulaştıracak yol bizdedir kendi kalbimizdir. Bir Hadis-i Kudsi ‘de: “Bilmiş olunuz ki, her cesette bir kalp vardır. Her kalbte bir gönül vardır. Her gönülde bir sır vardır. Her sırda bir gizlilik vardır. Her gizlilikte daha büyük bir gizlilik gizlidir. İşte BEN bu gizlilerin gizlisindeyim” buyurulmuştur
İnsanın yaratılış gayesi için imtihan vesaire gibi kelimeleri kullanırlar doğrudur ama her mertebenin kendine göre bir yaratılış gayesi vardır. İnsan ki eşrefi mahluktur.O insanların içinde bir gurup var ki onlar için imtihan dersek yanlış olur. Allah zatını,sıfatını,eserini,fiilini seyretmek için ayna hükmündeki bu kainatı yarattı. Ve bu kainatta 3000 sıfatı ilahiyesi ile tecelli etmektedir. Etrafımıza baktığımız zaman eser tecellisini hayranlıkla seyrediyoruz. Sıfat tecellilerini fiil tecellilerini seyrediyoruz. Bir başka tecellisi var ki o zat tecellisidir. O bu alemde tek bir varlık üzerinde tecelli edebiliyor o da Allah'a Gavs olmuş insandır. Allah'ın zatı ile tecellisine kainattaki hiç bir varlık dayanamamıştır. O öyle bir şiddeti nura sahip ki bu nura hiç bir varlık dayanamamış bir tek insan gönlü buna dayanabilecek kabiliyettedir. Allah'ı zatı ile bu madde aleminde görememizin sebebi şiddeti zuhurudur. Şiddetli nurudur. Bu şiddete ancak gönül aynası dayanır. Gönül aynası dediğimiz bu ayna hem onun zatının tecellisine gark olur hem de kendine de göz olur her şey bir anda ona tecelli olur.
Işık ki görünenlerin en şiddetlisi zira görenler onun varlığı ile görür. Bir ışık kaynağına bir müddet bakıldığı zaman gözleri kör eder. Allah'ın şiddetli nuru karşısında bu gözlerin bir gücü kalır mı? Onu ancak ve ancak gönül gözü görebilir.
Bizim en büyük gayemiz Allah'a Gavs olmaktır. Yani öyle çok büyük bir hedefimiz yok Gavs olmayı istiyoruz sadece. Avam bizim için öyle çok büyük bir şey istemedi uçak, halikopter, ferrari, yat kat, ün, şan, şöhret istemedi yav öyle ufak bir şey Gavslık o da ne oluyor ise onu istedi diyor ve şaşırıyor. Ama gönül ehli zatlar diyor ki vay be ne büyük şey istedi biraz zor ulaşır o makama diyor. İkisine de cevaben diyoruz ki biz makam ve mevki için değil o makamsız Allah'a ulaşılamayacağı için Gavs olmak istiyoruz. Allahsız Gavslığı ne eyleyelim. Hiç bir makam ve mevkiyi kendimiz için istemiyoruz Allah için istiyoruz. Yaratılış gayemize uygun davranmak istiyoruz. Allah gayemizi muvaffak eylesin....
Hedef, Amaç Ve Gayemiz
Başlığımız Hedef Amaç Ve Gayemiz üçü de aşağı yukarı aynı anlama çıkıyor ama her nedense üç defa vurgulama arzusu hissettim yüreğimde.
Bizim Hocamız bizim önümüze öyle ulvi bir hedef ve gaye koydu ki bir çok kişinin aklının almayacağı bir çok kişinin gönlünün almayacağı bir çok kişinin hayalinde bile olmayan öyle büyük bir hedef. Bu dünyanın hakimi olmak ve ya bu dünyaya hükmetmek değil. Ve ya çok lüks bir hayat tarzı bu değil. Biz dünyalık makam ve mevki istemiyoruz lakin dünyanın da üzerimizde hakkı olduğu için o hakkı ödemek babında rol icabı üzerimize verilen rolü oynamaya çalışıyoruz.
Dünyaya olan hevesimiz düşkünlüğümüz git gide sürekli bir azalış içerisinde olmasına rağmen dediğim sebepten dolayı dünyayı da boşlamak istemiyoruz. Her ne kadar insanlara garip gelse de bu durum. En basit yoldan şöyle bir izaha çalışıyorum. Dünya için olan bütün hayallerin gerçekleşse başka ne istersin. Bu söz üzerine düşünen bir kişi o en derin yerinden gelen bir sesle onu isterim der. Tabi eğer düşünür ise.
Bizim hocamız bize derki bizim tek bir amacımız var o da Allah'a ulaşmaktır. Ona giden yollar çok ama ona ulaşan yol en son tek bir yol üzerinde birleşir. Allah'a ulaştıracak yol bizdedir kendi kalbimizdir. Bir Hadis-i Kudsi ‘de: “Bilmiş olunuz ki, her cesette bir kalp vardır. Her kalbte bir gönül vardır. Her gönülde bir sır vardır. Her sırda bir gizlilik vardır. Her gizlilikte daha büyük bir gizlilik gizlidir. İşte BEN bu gizlilerin gizlisindeyim” buyurulmuştur
İnsanın yaratılış gayesi için imtihan vesaire gibi kelimeleri kullanırlar doğrudur ama her mertebenin kendine göre bir yaratılış gayesi vardır. İnsan ki eşrefi mahluktur.O insanların içinde bir gurup var ki onlar için imtihan dersek yanlış olur. Allah zatını,sıfatını,eserini,fiilini seyretmek için ayna hükmündeki bu kainatı yarattı. Ve bu kainatta 3000 sıfatı ilahiyesi ile tecelli etmektedir. Etrafımıza baktığımız zaman eser tecellisini hayranlıkla seyrediyoruz. Sıfat tecellilerini fiil tecellilerini seyrediyoruz. Bir başka tecellisi var ki o zat tecellisidir. O bu alemde tek bir varlık üzerinde tecelli edebiliyor o da Allah'a Gavs olmuş insandır. Allah'ın zatı ile tecellisine kainattaki hiç bir varlık dayanamamıştır. O öyle bir şiddeti nura sahip ki bu nura hiç bir varlık dayanamamış bir tek insan gönlü buna dayanabilecek kabiliyettedir. Allah'ı zatı ile bu madde aleminde görememizin sebebi şiddeti zuhurudur. Şiddetli nurudur. Bu şiddete ancak gönül aynası dayanır. Gönül aynası dediğimiz bu ayna hem onun zatının tecellisine gark olur hem de kendine de göz olur her şey bir anda ona tecelli olur.
Işık ki görünenlerin en şiddetlisi zira görenler onun varlığı ile görür. Bir ışık kaynağına bir müddet bakıldığı zaman gözleri kör eder. Allah'ın şiddetli nuru karşısında bu gözlerin bir gücü kalır mı? Onu ancak ve ancak gönül gözü görebilir.
Bizim en büyük gayemiz Allah'a Gavs olmaktır. Yani öyle çok büyük bir hedefimiz yok Gavs olmayı istiyoruz sadece. Avam bizim için öyle çok büyük bir şey istemedi uçak, halikopter, ferrari, yat kat, ün, şan, şöhret istemedi yav öyle ufak bir şey Gavslık o da ne oluyor ise onu istedi diyor ve şaşırıyor. Ama gönül ehli zatlar diyor ki vay be ne büyük şey istedi biraz zor ulaşır o makama diyor. İkisine de cevaben diyoruz ki biz makam ve mevki için değil o makamsız Allah'a ulaşılamayacağı için Gavs olmak istiyoruz. Allahsız Gavslığı ne eyleyelim. Hiç bir makam ve mevkiyi kendimiz için istemiyoruz Allah için istiyoruz. Yaratılış gayemize uygun davranmak istiyoruz. Allah gayemizi muvaffak eylesin....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder