17 Aralık 2012 Pazartesi

ÖLÜLERİN DİRİLİŞİ VE MAHŞERDE TOPLANMALARI

Cenabı allah yeryüzünü şiddetli rüzgarla dümdüz edip mahşer yerini  dımeşk sahrasının bir yerinde, yeryüzünden 100 bin defa geniş yapar.Sonra arşın altında olduğu bildirilen denizden 40 gün erkek menisi gibi bir yağmuru yeryüzüne indirir ve bütün dünyayı deniz gibi bu suyla doldurur.Yerde bulunan ve toprak olmuş olan bütün insan ve hayvan vucutları o yağmuru çeker ve sonra bedenin bütün kısımları  bir araya gelip her ceset eskisi gibi yerde bakla gibi biter.ALLAH vucudumuzda kuyruk sokumumuza öyle bir hücre koymuşki bilim insanları bu hücreye ölümsüz hücre demektir.BU hücre biz ölsekte bile ölmemektedir.Alimler bu konu üzerinde ikiye ayrılmaktadır.Bir kısmı bizim gibi o hücreden dirilişin gercekleşeceğini belirtirken bir kısmıda daha nurani bir dirilişten söz ettmektedir.Biz kendi bildiğimiz şekilde anlatmaya devam edelim.Toprağa ne ekildide bitmedi ne diye insan toğumunda böyle bir şüpheye düşersiniz.İslamiyette bedene saygı vardır artı biz bedenlerimizi toprağa ekilen toğuma benzetiriz sembolik olarak asıl toğumdan kastımız işte o hücredir kuyruk sokumumuzda uyluk kemimizin içindeki o hücredir.O hücreyle gökten yağan yağmur etkileşime gecerek cesetler eski haline gelecek sonra cenabı allah 8 mukarrep meleği tekrar yaratır ve israfile süra 3. kez üfürmesini emreder.O da bu 3. üfürüşü öyle yavaş ve şefkatle üfürür ki , surun içindeki bütün ruhlar etrafa yayılır ve her ruh kendi bedenini bulur.Tıpkı , bir sürünün içinde kendi anasını bulan kuzu gibi.Bütün melekler ,huriler,insanlar,cinler ,şeytanlar ve hayvanlar bir anda dirilir ve mahşer yerinde toplanırlar.Bütün peygamber ,veliler,alimler ve salihlere, cennetten giyecek  ve binek gelir.Hepsi giyinir arşın gölgesinde ki minber ve kürsülerde rahat ve selametle otururlar.Geri kalan bütün yaratıklar aç ve susuz ,başları açık,vucutları çıplak,yalın ayak yürüyerek bitkin ve yorgun bir halde mahşer alanında toplanırlar,sıkışıp ayakta dururlar.Kendilerine çok yakın güneşin hareketleriyle ter döküp dururlar.Günahına göre kimi topuğuna kimi dizine kimi göğsüne kimi boğazına kadar terin içine gömülürler.700 BİN ZEBANİ , cehennemi ,yer altından mahşere götürürler ve halkı çepe cevre sararlar.Mahşer ehli ,50 bin yıl kadar  o halde  hesaplarının görülmesini beklerler.Dünyada iken her insanın sağ ve sol omuzunda bulunan ve kiramen katibin  denilen iki meleğin  tuttuğu amel defterlerini  sahiplerine verirler.Müminlerinki sağdan ,kafirlere ve kötü insanlara soldan verilirler.
   Sonra cenabbı hak insanlarla vasıtasız konuşur.Hesaplarını görerek mazlumun hakkını zalimden alıp,onun iyilikleri varsa alır mazluma verir,yoksa mazlumun günahlarını zalimlere yükler.Hesap görüldükten sonra cenabı hakk,hayvanları tekrar toprak eder. O zaman kafirler hayvanları kıskanıp keşke bizde toprak olsaydık derler.hesap işlemi bittikten sonra kötüler cehennemde yanacak eğer zerre kadarcık imanla ölenler dahi cehennemden sonra  cennete gireceklerdir.
   Sırat körüsü uzunluğu 3 bin yıllık yoldur bin yılı yokuş bin yılı düz  bin yılıda iniştir.BU köprü cehennemin üzerine kurulur ve bütün  mahşer halkı bunun üzerinden gecerler.Kimi şimşek hızında kimi ok hızında kimi at hızında geçip giderken kimide kötülüklerini yüklenmiş olarak yürür.Kimi cehenneme düşüp yanar..Cehennemse şöyle bağırır EY MÜMİN ÇABUK GEÇ  ÇÜNKÜ SENİN NURUN BENİM ATEŞİMİ SÖNDÜR.Sonra bütün müminler sırat köprüsünü selametle geçerler.Kevser havuzundan su su içer ve onda yıkanarak ayıp ve kusurlarından temizlenirler.Ondan sonra cennete girerler.Herkes rütbe ve makmına göre  8 cennetten birine girerler bu cennetlerin en güzeli aden cennetidir cenabbı allahın tecelli ettiği yerdir cennet ehli her hafta vasıtasız allahı görmekle şereflenirler bundan daha güzelş bir durumda yoktur.Cennetle cehennem arasında bir sur vardur yüksekliği tam 500 yıl,mesafe uzunluğunu ise bilemiyoruz parlak ve renkli cevherlerden yapılmıştır.ona ARAF derler ki deliler ve kafirlerin çocukları bu surun üstünde kalırlar.cennet ehline bakıp onların nimetlerini gördükleri zaman üzülürler cehennem tarafına baktıkları zamansa sevinirler ve cenabbı hakka şükrederler bunların ebedi hayatları da  böyle geçer.

       EY okuyucum biliniz ki bu anlattıklarımız Ayet i kerim ve Hadis i şeriflere dayanır.İnsan aklı bunları anlamaktan acizdir.Ancak bizim en büyük arzumuz cenabbı hakka kavuşmak onun kudret ve azemeti üzerinde düşünmek bize yol gösteren kuran ve hadislere bağlanıp bu yolda yürüyerek her iki dünya saadetinede nail olmaktır.Hepinize hoşcakal allah herbirimizi doğru yola hidayet eylesin.Eğer doğru yol üzeysek ilerlememizi değilsek doğru yola hidayete ermemizi hakktan talep ederim.Cenabı hakk her birimizi korusun ve kollasın.

                                                                  BAHADIR ÇAKIR

KIYAMET ALAMETLERİ VE KIYAMETİN KOPUŞU

Kıyametin gizli alametleri:şehirlerde cami çok ,fakat cemaatları az olacak,her tarafta  binalar yükselecek ,ince elbiseler giyilecek,kadın ve gençler fazla süslenecek ,kadınlar erkeklere,erkeklerde kadınlara giyim,kuşam ve diğer  şeylerde benziyecek,erkekler kadın kadınlar erkek işlerini yapacak,hayır ve bereket azalacak,doğum kısılacak,ahkam satılacak,kötü insanlar beğenilip övülecek ,zinalar ve gayrı meşru doğumlar artacak,fısk,fücur ve sefahat çok fazla olacak,mezarlar süslenecektir.

Bu saydığımız alametlerin hepsi gerçekleşmiştir.şimdi size kıyametin açık alametlerini yazacağım.Kıyametin açık alametlerinin hepsi gerçekleşmedikce kıyamet kopmaz kıyametin olmazsa olmazları:

KIYAMETİN AÇIK ALAMETLERİ:Deccalin çıkışı,Ay tutulmalarının artması,üç yıl boyunca kıtlık olması,yoğun bir dumanın ortalığı kaplaması,HZ. MUHAMMED (S.A.V)soyundan  MEHDİNİN çıkması,40 yıl adaletle hüküm sürmesi,mehdi dünya hakimiyetini sağlayacaktır fakat hz.süleyman peygamberinki kadar büyük hükümdarlık kuramayacaktır.hz isa şamdaki beyaz minareye inecek ve orda deccali öldürecek.daha sonra  mehdiyle buluşacak.dabbetül ard ortaya çıkacak yecuc ve mecuc iskender seddini aşarak yeryüzüne dağılacak,hz. isanın mekkeye gitmesi ve orada vefat etmesi  ve allahın evi olan kabenin yıkılması,sonra güneşin batıdan doğup yine oradan batması.

KIYAMETİN KOPUŞU:
     Bu alametlerin hepsi olup bittikten sonra misk ve amber kokusuna benzer güzel ve serin bir rüzgar esecek,bununla müminlerin ruhları şenlenecek,bundan sonra ise kuranın hükümleri yeryüzünden kalkacak,bütün insanlar cehalette kalacaktır.Bu durum 100 yıl sürecek ondan sonra cenabı allah,israfil a.s 'e süra üfürme emrini verir.SURDAN çıkan sesin şiddetinden o anda  7 kat gökte bulunan melekler ve dünyadaki bütün yaratıklar ,kıyametin koptuğunu sanarak yüzüstü düşüp bayılırlar.Göklerle yer sarsılır yıldızlar dökülür, insanların sacı sakalı biranda ağırır,gebe kadınlar çocuklarını düşürür.İNSANLAR ŞUURLARINI YİTİRMİŞ SARHOŞLARA DÖNER bu şekilde 1.surun üfürülüşünün korkusu 40 yıl sürer.sonra cenabbı allah 2. surun üfürülmesini emreder o anda israfil o kadar şiddetele sura üfürür ki  bütün dağlar pamuk halacı gibi dağılır,7 kat gök parçalanıp su gibi yeryüzüne dökülür.Bütün denizler kurur güneş ve ayın ışıkları yok olur,bütün dünya karanlığa bürünür kainattaki bütün yaratıklar mahvolup ölürler.yanlızca allaha mukerrep 8 melek sağ kalır.sonra azrail bu 7 meleğin cannını alır.en sonra kendi ruhunu alırken öyle bir haykırışla bağırır ki yer ve gökler sarsılır.yer yıkık ve boş olarak böyle devam eder.İŞTE OZAMAN CENABI ALLAH BU MÜLK KİMİNDİR SORUSUNU SORAR.FAKAT KENDİSİNDEN BAŞKA BİR CANLI OLMADIĞI İÇİN YİNE KENDİ KENDİNE BU MÜLK YALNIZCA VE YALNIZCA KAHHAR OLAN ALLAHINDIR CEVABINI VERİR.

sevgili dostlar sevgili okuyucularım amacım sizleri kıyametin dehşetiyle korkutmak değildi fakat medyada ki kıyamet senaryoları fazlasıyla beni rahatsız etti kıyamet o kadar basit senaryolar gibi olmadığını belirtmek istedim yazdıklarımız ayet ve hadislerle desteklenmektedir.Şu anda kabirde olan bütün ruhlar kabirlerinde kıyametin kopmasını beklemektedir.VE kıyamet alametlerinin bir çoğu gerçekleşmiştir.ALLAH sevdiklerini o gün dünyada bırakmaz.ALLAH zulmedici değildir.ALLAH sevdiklerini korur.Ölen insanın kiyameti kopmuş sayılır çünkü dünyaya gelip yaptıklarını değiştirme hakkı yoktur.
ALLAH bütün ümmeti muhammedi korusun.
               BAHADIR ÇAKIR

11 Aralık 2012 Salı

toplumcu gerçekçiler

Serbest Nazım: Genellikle ölçü ve kafiyeye bağlı bulunmayan, dizelerindeki hece sayısı değişik olan şiirlerdir. Servet-i Fünûn’dan sonra kullanılmaya başlanan bu nazım şekli günümüzde çok yaygınlaşmıştır. Ölçü ve kafiye şiire ahenk verir. Serbest nazımlarda ise bu ahenk aliterasyon ve asonanslarla sağlanır.
Serbest nazmın, şairlerin kullanışlarına göre pek çok çeşitleri vardır. Bunun için de henüz belirginleşmiş bir kuralı yoktur.
Toplumcu Şiir: Halkı ve halkın sorunlarını anlatan şiir türüdür. Nazım Hikmet ve Rıfat Ilgaz’ın şiirleri buna örnektir. Yirminci yüzyılın başlarında, neredeyse tüm dünyada eşzamanlı olarak gelişen siyasal ve toplumsal hareketlere bağlı olarak yeni bir edebiyat akımı doğar.
Toplumsal gerçekçilik ya da sosyalist gerçekçilik adı verilen bu akım; şiirden, edebiyatın ve sanatın her alanına kadar geniş bir yelpazede etkisini gösterir. Emekçilerin sorunlarını, emek-sermaye çelişkisini ve yaşamsal kaygılarını konu alan bu akım, “toplum için sanat” görüşünü temsil eder.
Serbest Nazım ve Toplumcu Şiirin Özellikleri:
  • Pragmatik, yani çıkarcı şiirdir.
  • Şiir tezlidir, savunulan bir görüş vardır ve bu görüş kendini şiirde belli eder.
  • Şair, toplumun bir parçası olduğu için şiirlerini toplumsal bir kaygı ile yazmalıdır.
  • Şair ancak toplum şiirleri yazarak kendini geliştirebilir. Bireysellikten önce kolektiflik vardır.
  • Dilin harekete geçiren gücünden, etkisinden yararlanılmıştır.
  • Söylev üslubundan yararlanılmıştır.
  • Geniş kitlelere hitap etmek, onları harekete geçirmek için yazılmıştır.
  • Şiirde biçimden çok içeriğe önem vermişler bu sebeple de ölçüsüz, kafiyesiz şiirler yazmışlardır.
  • Gelecekçilik (Fütürizm) akımından etkilenmişlerdir.
Gelecekçilik (Fütürizm): 20. yüzyılın başlarında İtalya’da ortaya çıkan bu akımın sanatçıları, şiirde temel öğelerin cesaret, isyan ve cüret olduğunu savunmuşlardır. Edebiyatın durgun değil hareketli, barışçıl değil kavgacıl olmasını istemişlerdir. Savaşı övmüşler ve geçmişi kötülemişlerdir. Türk Edebiyatında Nazım Hikmet, ünlü Rus şairi gelecekçi Mayokovski’den etkilenmiştir.
Serbest Nazım ve Toplumcu Şiirin Önemli Temsilcileri
1. NAZIM HİKMET (1902 – 1963)
  • Toplumcu gerçekçi edebiyatın öncüsü olup, ilk şiirlerini ölçülü ve uyaklı yazmıştır.
  • Rusya’daki öğrenim yıllarında Fütürist şair Mayakovski’nin sanat görüşünü benimsemiş, ölçülü ve uyaklı şiiri bırakmıştır.
  • Rusya’dan döndükten sonra öz, biçim ve tema bakımından yeni şiirleriyle serbest nazmın ve toplumcu şiirin ilk örneklerini vermiş; bu yönüyle pek çok şairi etkilemiştir.
  • Şiir dışında roman, tiyatro, masal, mektup gibi türlerde eserler vermiştir.
  • “Memleketimden İnsan Manzaraları” ve Kuruluş Savaşı’nı anlattığı “Kuvayı Milliye Destanı” önemli eserlerindendir.
  • Eserleri:
  • Şiir: 835 Satır, Jokond ile Si-Ya-u, Memleketimden İnsan Manzaraları, Kuvayı Milliye Destanı
  • Tiyatro: Kafatası, Yusuf ile Menofis
  • Roman: Kan Konuşmaz
  • Masal: Sevdalı Bulut
  • Mektup: Kemal Tahir’e Mahpushaneden Mektuplar
2. RIFAT ILGAZ (1911 – 1993)
  • Toplumcu gerçekçi bir şair ve yazardır.
  • Özellikle 1940’lı yıllarda yoksulların yaşamlarını anlattığı şiirleriyle, toplumcu gerçekçi şairlerin önemli temsilcilerindedir.
  • “Markopaşa” dergisinde mizahi yazılar yazmıştır.
  • En önemli eserlerinden olan Hababam Sınıfı, başlangıçta tiyatro olarak yayımlanmıştır.
  • Eserleri:
  • Şiir: Sınıf, Yaşadıkça, Devam, Bütün Şiirleri
  • Roman: Karartma Geceleri, Sarı Yazma
  • Mizahi Hikâyeler: Don Kişot İstanbul’da, Radarın Anahtarı
  • Mizahi Romanlar: Hababam Sınıfı, Pijamalılar
3. CEYHUN ATUF KANSU (1919 – 1978)
  • Önceleri halk şiirinden etkilenen şair, 1940’lı yıllarda toplumcu gerçekçi şiire katılarak serbest şiirler yazmaya başlamıştır.
  • Şiirleri dışında makale, hikâye, deneme türlerinde de yazan sanatçı, “Dünyanın Bütün Çiçekleri”, “Kızamuk Ağıdı” adlı şiirleriyle sevilmiştir.
  • Eserleri:
  • Şiir: Bağbozumu Sofrası, Bağımsızlık Gülü, Sakarya Meydan Savaşı, Yanık Hava

hisarcılar

1950’lerde “Hisar” dergisi etrafında toplanan Munis Faik Ozansoy, İlhan Geçer, Mehmet Çınarlı, Gültekin Samanoğlu, Mustafa Necati Karaer, Yavuz Bülent Bakiler gibi sanatçıların oluşturduğu edebi topluluktur.
Hisarcılar’ın Özellikleri:
  • İlk sayısı 1950’de yayımlanan Hisar dergisi, iki ayrı dönemde yayın hayatını sürdürmüştür. 1950-1957 arasında yetmiş beş sayı; 1964-1980 arasında iki yüz iki sayı yayımlanmıştır.
  • Garipçilere ve İkinci Yeniciler’e tepki göstermişler ve milli duyguları manevi değerleri öne çıkaran bir edebiyattan yana olmuşlardır.
  • Ölçü, uyak gibi klâsik edebiyat öğelerini kullanarak, aşk, doğa ve vatan sevgisi gibi konuları işlemişlerdir.
  • Sanatçının hiçbir ideolojinin sözcülüğünü yapmaması ve bağımsız olması gerektiğini savunmuşlardır.
  • Şiir güzelliğini korumak koşuluyla; aruzu, heceyi, serbest şiiri kullanmayı, şiiri nesre yaklaştırmayı uygun görmüşlerdir.
1. İLHAN GEÇER (1917 – 2004)
  • Daha çok duyguya yaslanan şiirler yazmıştır.
  • Şiirleri dışında eleştirileri de vardır.
  • Uzun yıllar Hisar dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yapmıştır.
  • Eserleri:
  • Şiir: Büyüyen Eller, Belki, Yeşil Çağ, Hüzzam Beste
2. MUNİS FAİK OZANSOY (1911 – 1975)
  • Hisar dergisi çevresine girerek burada başyazılar yazmıştır.
  • Bir duygu şairi olarak, Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Hamdi Tanpınar’daki şiir zevkini yakalamaya çalışmıştır.
  • Eserleri:
  • Şiir: Büyük Mabedin Eşiğinde, Hayal Ettiğim Gibi, Yakarış, Bir Daha, Zaman Saati, Yakınma, Kaybolan Dünya, Düşündüğün Gibi
3. YAVUZ BÜLENT BAKİLER (1936 – …)
  • Geleneksel şiirimizin öz ve şekil özelliklerini kendi şiir potasında eriterek kişiliğine kavuşmuştur.
  • Şiirlerinde, Anadolu’ya, Anadolu insanına eğilmiş, onların sorunlarını yapıcı bir tavırla dile getirmiştir.
  • Sade ve rahat bir dili, aydınlık bir üslubu vardır.
  • Milli ve manevi değerlere bağlı kalmıştır.
  • Eserleri:
  • Şiir: Yalnızlık, Duvak, Seninle, Harman
  • Gezi Yazısı: Üsküp’ten Kosova’ya, Türkistan Türkistan
4. MEHMET ÇINARLI (1925 – 1999)
  • Lise öğrencisi iken şiir yazmaya başlayan sanatçı, şiirlerini önce Antalya Gazetesi, Yedigün ve Yarımay dergilerinde, sonra Çınaraltı ve Doğu’da, daha sonra da arkadaşlarıyla birlikte kurdukları Hisar dergisinde yayımlar.
  • Türk Yurdu, Çağrı, İlgaz ve Töre dergilerinde de yazmıştır.
  • Hem aruz hem de hece vezniyle şiirler yazmıştır.
  • Yerli ve millî kültürle beslenen şiirleri şekil yönünden mükemmel, muhteva yönünden de orijinal hayâllerle doludur.
  • Sâde, yaşayan Türkçe ile ferdî ve millî meseleleri anlatır.
  • Hisar dergisinde yayımladığı deneme ve tenkit yazıları Hisar dergisi Çevresinde bir şâirler okulunun oluşmasını sağlamıştır.
  • “Yeni Bîr Dünyâ Kurmuşum” adlı kitabı ile 1976’da Türkiye Millî Kültür Vakfı Şiir Armağanı’nı kazanmıştır.
  • Şairin Hisar dergisinin 26.sayısında geniş bir biyografisi mevcuttur.
  • Eserleri
  • Şiir: Güneş Rengi Kadehlerle, Gerçek Hayali Aştı, Bir Yeni Dünya Kurmuşum
  • Deneme ve makaleleri: Halkımız ve Sanatımız, Söylemek Yaraşır, Sanatçı Dostlarım

maviciler

Maviciler (Mavi Akımı)
Atilla İlhan’ın 1952–1956 yıllarında çıkardığı derginin adı olan “Mavi” nin etrafında toplanan Orhan Duru, Ferit Edgü gibi sanatçıları oluşturduğu gruptur.Bu sanatçılar, şairane bir sanat anlayışının temsilcisi olmuşlar.
Daha sonra Mavi dergisi Özdemir Nutku’nun yönetimine geçti ve Atilla İlhan’ın savunduğu toplumsal gerçekçiliğin (sosyal realizm) sözcüsü oldu.Dergi Nisan 1956’da çıkan 36. sayıdan sonra (son mavi) kapatıldı.
Garip akımına tepki olarak çıkmıştır.Bu topluluğun hedefinde Garip Akımı ve Orhan Veli vardır. Garipçilerin savunduğu birçok görüşe karşı çıkmışlardır. Özellikle şiirin açık olması gerektiği anlayışı Maviciler tarafından tamamen reddedilmişti. Mavicilerşiirin bütünüyle açık olamayacağını, anlam kapalılığının şiiri düzyazıdan ayıran önemli bir faktör olduğu görüşündedirler.
Şiirin basit olamayacağını zengin benzetmeli, içli, derin olması gerektiğini savunmuşlardır.
Temsilcileri
  • Atilla İLHAN
  • Fırat Edgü
  • Orhan Duru
  • Özdemir Nutku
  • Yılmaz Gruda
  • Ahmet Oktay
  • Demirtaş Ceyhun
  • Demir Özlü
  • Ece Ayhan
  • Tahsin Yücel


Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/turk-dili-ve-edebiyati/318109-maviciler-mavi-akimi.html#ixzz2EkDCyXIH

1.yeni(garip)-2.yeni sanatçıları

GARİP AKIMI (BİRİNCİ YENİ )
  • 1940'ta Garipçiler adıyla çıkan topluluğun ortaya koyduğu bir sanat anlayışıdır.
  • Şiirde her türlü kurala ve belirli kalıplara karşı çıkmışlardır.
  • Şiirde ölçü, kafiye ve dörtlüğe karşı çıkmışlardır.
  • Şiirde şairaneliği, mecazlı söyleyiş ve sanatları kabul etmediler.
  • Süslü, sanatlı dile karşı çıkıp sade bir dil kullandılar.
  • Şiirde o güne kadar işlenmedik konuları ele aldılar.
  • Konuşma dili ile günlük sıradan konuları işlediler.
  • İşledikleri konular günlük hayattan sıradan insanların problemleri, yaşama sevinci ve hayattaki bazı garipliklerdir.
  • Halk deyişlerinden yararlanmışlar, toplumsal yergiye yer vermişlerdir.
  • Garipçiler: Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu’nun oluşturduğu bir topluluklardır.


    ORHAN VELİ KANIK (1914-1950)
    Türk şiirinde iki arkadaşıyla birlikte büyük bir atılım yapmış, yeni bir anlayışın öncüsü olmuştur.1914'te arkadaşlarıyla birlikte yayımladıkları Garip adlı şiir kitabı ve yazdığı önsöz, Türk şiirinde günden güne donmuş olan eski değerleri yıkmış, şiire başka bir açıdan bakılmasını sağlamıştır.
    Şiire getirdiği ilkeler :
    -Ölçüye baş kaldırıp serbest yazmak
    -Kafiyeyi şiir için gerekli görmekten vazgeçmek
    -Şairane duyuları, parlak görüntüleri şiirden silmek
    -Şiiri hayal gücünün kapalı duvarlarından kurtarıp gerçek hayata çıkarmak, yapmacıksız tabii bir söylentiyle, günlük yaşayış içinde halktan insanları yakalamak.Her çeşit kelimeyi konuyu şiire sokmak, halk deyişlerinden yararlanmak ve toplumla ilgili yergiye yer vermek
    ESERLERİ:
    Şiirleri: Garip,Vazgeçemediğim, Destan Gibi , Yenisi, Karşı
    Nesirleri: Sanat ve Edebiyatımız, Bindiğimiz Dal
    <!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
    <!--[endif]-->

OKTAY RIFAT HOROZCU(1914-1988)
Garip akımının temsilcilerindendir.
Başlangıçta, yeni bir hava içinde, güçlü aşk şiirleri; toplumcu sanat ilkesinden hareketle halk deyimi ve söyleyişlerinden masal ve tekerlemelerden faydalanarak başarılı taşlamalar; sosyal şiirler yazdı. Perçemli Sokak adlı kitabıyla birlikte şiir anlayışında büyük değişiklik olmuş soyut şiire kaymıştır.
Son şiirlerinde öz ve biçim yoğunlaştırmalarıyla estetik planda yeni ve güçlü bir şiir estetiği yakalamıştır.
ESERLERİ :
Şiirleri; Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üzerine Şiirler, Güzelleme, Karga İle Tilki, Aşk Merdiveni, Denize Doğru Konuşma, Dilsiz ve Çıplak,
Koca Bir Yaz


<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->


MELİH CEVDET ANDAY (1915)
Garip akımının temsilcilerindendir.
Şiirlerinde toplumsal gerçekliği inceler.
Daha sonra ilk şiirlerindeki romantizmden sıyrılarak duygulardan çok aklın egemenliğine, güzel günlerin özlemine bırakır.
Söz oyunlarında arınmış yalın bir dil vardır. Düz yazılarında ise yoğun bir düşünce, şiirsel, esprili, özlü bir dil vardır.
Fıkra, makale, gezi, roman, tiyatro ve şiir yazmıştır. Çevirilerde yapmıştır.

ESERLERİ : Şiirleri: Garip, Rahatı Kaçan Ağaç,Telgrafname, Yanyana.
Denemeleri : Çevirileri; İngiliz Edebiyatından Denemeler
Tiyatroları : Komedya, İçerdekiler, Gizli Emir
İkinci Yeni
Bu tutumun belli başlı özellikleri şöyle sıralanabilir:
- İmgeye kapıları yeniden ve sonuna kadar açmak
- Edebi sanatlara özgürlük tanımak
- Basitlik , sadelik ve aleladelikten ayrılmak.
- Konuşma diline sırt çevirmek
- Halkın hayatından ve kültüründen uzaklaşmak , folkoru şiire düşman
bellemek
- Şehirli adam tipi çizmeğe boş vermek
- Nükte , şaşırtma ve tekerlemeden kaçmak
- Şiiri ustan ve anlamdan kaydırmak
- Duyguya ve çağrışıma yaslanmak
- Konuyu , hikayeyi , olayı atmak
- Fakir çoğunluğa değil , aydın azınlığa seslen
İkinci Yeni Öncüleri :Oktay Rifat , İlhan Berk , Turgut uyar , Edip
Cansever , Cemal Süreya , Sezai Karakoç , Ece Ayhan , Ülkü Tamer , Tevfik Akdağ , Yılmaz Gruda gibi şairlerdir.
Cemal Süreyya
Asıl adı Cemalettin Seber'dir. 1931 yılında Erzincan'da doğdu, 9 Ocak 1990 tarihinde İstanbul'da öldü. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü'nü bitirdi. Maliye Bakanlığı'nda müfettişlik, darphane müdürü, Kültür Bakanlığı'nda yayın kurulu danışma üyeliği, Orta Doğu İktisat Bankası yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Yayınevlerinde danışmanlık, ansiklopedilerde redaktörlük, çevirmenlik yaptı.
Papirüs dergisini üç kez çeşitli aralıklarla çıkardı. Pazar Postası, Yeditepe, Oluşum, Türkiye Yazıları, Politika, Yeni Ulus, Aydınlık, Saçak, Yazko Somut, 2000'e Doğru gibi yayın organlarında şiir ve yazılarını yayımladı.
İkinci Yeni şiirinin en önemli isimlerindendir. Geleneğe karşı olmasına karşın geleneği şiirinde en güzel kullanan şairlerden birisiydi. Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimi ile, duyarlı, çarpıcı,yoğun, diri imgeleriyle İkinci Yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir.
YAPITLARI
Üvercinka (1958)
Göçebe (1965)
Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973)
Sevda Sözleri (1984, Uçurumda Açan ile birlikte toplu şiirleri)
Güz Bitiği (1988)
Sıcak Nal (1988)
Sevda Sözleri (1990, 1995, tüm şiirleri, ölümünden sonra)
ÖDÜLLERİ
1959 Yeditepe Şiir Armağanı
1966 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü
1988 Behçet Necatigil Şiir Ödülü
ŞİİR ÇEVİRİLERİ
Ayağı Karıncalı - Federico Garcia LORCA
Barışın Tadı - Eugène GUILLEVIC
Dada Şarkısı - Tristan TZARA
Karanlık Sunu - Maurice MAETERLINCK
Mirabeau Köprüsü - Guillaume APOLLINAIRE
Mutlu Aşk Yok Ki Dünyada - Louis ARAGON
Şiir - Paul ELUARD
Yürek Ki Paramparça - Pierre REVERDY
Turgut Uyar
1927 Ankara doğumlu. Askeri Liseyi ve Askeri Memurlar Okulu'nu bitirdi. İlk şiiri 1947'de Yedigün dergisinde çıktı. Kaynak dergisinin bir şiir yarışmasında Arz-ı Hal şiiri ikincilik kazanınca Nurullah Ataç'ın güvendiği şairler arasına girdi. İkinci Yeni Şiir akımının önde gelen şairlerindendir. 1985'de öldü.
Şiir Kitapları:
Arz-i Hal (1949), Türkiyem (1952), Dünyanın En Güzel Arabistanı (1959),
Tütünler Islak (1962), Her Pazartesi (1968), Divan (1970), Toplandılar
(1974), Kayayı Delen Zincir (1981), Büyük Saat (Bütün Şiirleri, 1984).
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç, 1933 yılında Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde dünyaya gelir. Babası Yasin Efendi’nin koyduğu isim Muhammed Sezai’dir. Nüfus kayıtlarında Ahmet Sezai olarak geçer. Dedeleri, Ergani ve yöresinde oldukça etkin kişilerdendir. Babasının babası Hüseyin efendi, Plevne savaşına katılmış; Gazi Osman Paşa’nın takdirini kazanmıştır. Aile Leventoğulları olarak anılır.
Devlet, millet ve medeniyet kavramlarına farklı boyutlarda anlam yükleyen Sezai Karakoç’un kırk-bir yıllık ‘Diriliş’ doktrini etrafında düşünsel alanda bir Diriliş Nesli oluşur.
Şiir, sanat ve düşünce ile yüklü hayatına, çilesine, duygu ve duyarlıklarına değinmek çok da kolay değil. Bunun için büyük bir çalışma gerekir. Kısaca, ‘şiir üslubu bakımından, az çok İkinci Yeni’ye yakın sayılsa da, şiirinde işlediği temalar, inandığı değerler bakımından şiirimizde yeni ve değişik bir sestir’ demek mümkün.
Şiir Kitapları:
Körfez (1959), Şahdamar (1962), Hızır'la Kırk Saat (1967), Sesler (1968), Taha'nın Kitabı (1968), Kıyamet Asisi (1968), Mağara ve Işık (düzyazı şiirler, 1969), Gül Muştusu (1969), Zamana Adanmış Sözler (1970), Ayinler (1977), Leyla ile Mecnun (1981), Ateş Dansı (1987)
Özdemir İnce, (d. 1 Eylül 1936 Mersin), Türk şair,yazar,gazete yazarı.
İlk şiiri 1954'te "Kaynak" dergisinde yayınlandı. Pazar Postası, Türk Dili, a, Değişim, Dost, Şiir Sanatı, Papirüs, Soyut, Türkiye Yazıları, Milliyet Sanat, Yusufçuk, Adam Sanat gibi dergilerde yayınlanan şiirleriyle tanındı. Şiir üzerine kuramsal yazılar ve değişik konularda denemeler, eleştirel denemeler yazdı.
ŞİİRLERİ [değiştir]Kargı 1963
Tutanaklar 1967
Kiraz Zamanı 1969
Karşı Yazgı 1974
Rüzgara Yazılıdır 1979
Elmanın Tarihi 1981
Kentler 1981
Yedi Deryalar Geçsen 1983
Siyasetname 1984
Eski Şiirler 1985
Hayatbilgisi 1986
Zorba ve Ozan 1987
Başak ile Terazi 1989
Burçlar Kuşağı 1989
Can Yelekleri Tavandadır 1989
Gürlevik 1990
Gündönümü Gündönümü 1992
Yazın Sesi [[1994]
Uykusuzluk 1996
Mani-Hayy 1998
Evren Ağacı 2000
Ot Hızı 2002
Keskindoreke Fındınfalava, (Kırmızı Yayınları, Ekim 2006)
Magma ve Kör Saat, (Kırmızı Yayınları, Mayıs 2007)
Ağustos 1936, Annemin Karnında Son Bir Ay(Kırmızı Yayınları, Ocak 2008)
Bir Ana Heykeli (Kırmızı Yayınları, Nisan 2008
ELEŞTİRİ
Yazmasam Olmazdı, Doğan Kitapçılık, Ekim 2004
Mahşerin Üç Kitabı, Doğan Kitapçılık, Nisan 2005
DENEME
Şiir ve Gerçeklik 1986, 2001
Söz ve Yazı
Tabula Rasa 1992, 2002
Yazınsal Söylem Üzerine 1993,2002
Dinozorca 1993
Tarih Bağışlamaz 1994
Çile Törenleri 1995
Bu Ne Biçim Memleket 1996
Yaşasın Cumhuriyet 1999
Şiirde Devrim 2000, 2008
Mevsimsiz Yazılar 2002
Gördüğünü Kitaba Yaz, 2002
Pazar Yazıları 2002
Tersi Yüzü2003
Isırganın Faydaları 2004
Yedi Canlı Cumhuriyet2004
100 Pazar Yazısı[[2004]
Denek Taşı [[2006]
Fesatlar Sarmalında Türkiye2007
Edip Cansever (8 Ağustos 1928–28 Mayıs 1986) Türk şair.
8 Ağustos 1928’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi. Kapalıçarşı’da turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başladı. 1976’dan sonra yalnızca şiirle uğraştı. Bodrum'da tatildeyken beyin kanaması geçirdi, tedavi için getirildiği İstanbul'da 28 Mayıs 1986’da yaşamını yitirdi.
Eserleri [değiştir]
Şiir [değiştir]İkindi Üstü (1947)
Dirlik Düzenlik (1954)
Yerçekimli Karanfil (1957)
Umutsuzlar Parkı (1958)
Petrol (1959)
Nerde Antigone (1961)
Tragedyalar (1964)
Çağrılmayan Yakup (1966)
Kirli Ağustos (1970)
Sonrası Kalır (1974)
Ben Ruhi Bey Nasılım (1976)
Sevda ile Sevgi (1977)
Şairin Seyif Defteri (1980)
Yeniden (1981)
Bezik Oynayan Kadınlar (1982)
İlkyaz Şikayetçileri (1984)
Oteller Kenti (1985)
Düzyazı: Gül Dönüyor Avucumda (Ölümünden sonra, 1987
Ece Ayhan (1931 - 12 Temmuz 2002)
Türk şair. İkinci Yeni şiir akımının öncülerindendir.
Şiir Kitapları [değiştir]Kınar Hanım'ın Denizleri (1959),
Bakışsız Bir Kedi Kara (1965),
Ortodoksluklar (1968),
Devlet ve Tabiat (1973),
Yort Savul (Toplu Şiirler, 1977),
Zambaklı Padişah (1981),
Cok Eski Adıyladir (1982),
Sivil Şiirler (1993),
Son Şiirler (1993).
İlhan berk:
İlhan Berk, Necatigil’in deyimiyle “şiirimizin uç beyi”, 1918’de Manisa’da doğdu. İlk şiirleri Manisa Halkevi dergisi, Uyanış, Varlık, Çığır gibi dergilerde çıktı. 1944 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Fransızca Bölümü’nü bitirdi. Destansı yönünün ağır bastığı, adeta bir Türk Walt Whitman’ı olarak adlandırıldığı dönemde İstanbul (1947), Günaydın Yeryüzü (1952), Türkiye Şarkısı (1953) ve Köroğlu’nu (1955) yayımladı.
Şiir:
Güneşi Yakanların Selâmı (1935), İstanbul (1947), Günaydın Yeryüzü (1952), Türkiye Şarkısı (1953), Köroğlu (1955), Galile Denizi (1958), Çivi Yazısı (1960), Otağ (1961), Mısırkalyoniğne (1962), Aşıkane (1968), Şenlikname (1972), Taş Baskısı (1975), Atlas (1975), Kül (1978), İstanbul Kitabı (1979), Kitaplar Kitabı (1981- Seçilmiş Şiirler), Deniz Eskisi (1982- Şiirin Gizli Tarihi'ni de içererek), Delta ve Çocuk (1984), Galata (1985), Güzel Irmak (1988- Şairin Kanı'nı da içererek), Pera (1990), Anlatı: Uzun Bir Adam (1982),
Öteki Eserleri:
Başlangıcından Bugüne Beyit Mısra Antolojisi (1960), Aşk Elçisi (1965-antoloji), A. Rimbaud : Seçme Şiirler (1962), Dünya Edebiyatında Aşk Şiirleri (1968), Dünya Şiiri (1969), Şifalı Otlar Kitabı (1982), El Yazılarına Vuruyor Güneş (1983), E. Pound : Seçme Kantolar (1983), Şairin Toprağı (1992).
Oktay Rıfat Horozcu
1914'te Trabzon'da doğdu. Ankara Erkek Lisesi'ni bitirdi. Maliye Bakanlığı hesabına üç yıl Paris'te Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde okudu. Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nde çalıştı. İstanbul'da Devlet Demiryolları, Birinci İşletme Avukatı iken görevinden ayrıldı (1973). İlk şiirleri Varlık (1936-1944), sonrakiler Aile (1947), Yaprak (1949-1950), Yeditepe (1951-1957) dergilerinde yayımlandı. Yeni Şiir'in kurucularından olan Rifat, 1988 yılında İstanbul'da öldü.

ESERLERİ

Şiir:
Garip (1941), Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üstüne Şiirler (1945), Güzelleme (1945), Aşağı Yukarı (1952), Karga ile Tilki (1954), Perçemli Sokak (1956), Aşık Merdiveni (1958), İkilik (1963 - Aşağı Yukarı ve Karga ile Tilki adlı kitaplarının 2. Basımı), Elleri Var Özgürlüğün (1966), Şiirler (1969), Yeni Şiirler (1973), Çobanlı Şiirler (1976), Bir Cigara İçimi (1979), Elifli (1980), Denize Doğru Konuşma (1982), Dilsiz ve Çıplak (1984), Koca bir Yaz (1987).

Oyun:
Bir Takım İnsanlar (1961), Kadınlar Arasında (1966), Bu iki oyunla birlikte üç oyunu daha tek cilt: Atlarla Filler, Çil Horoz, Yağmur Sıkıntısı(1988). Bazı oyunlarının oynayış yılları şöyle: Oyun İçinde Oyun (1949 - 1950), Zabit Fatmanın Kuzusu (1965), Dirlik Düzenlik (1975).

Roman:
Bir Kadının Penceresinden (1976), Danaburnu (1980), Bay Lear (1982).

10 Aralık 2012 Pazartesi

yedi meşaleciler

Ziya Osman SABA

Sanatçı, şiirlerinde çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, ev - aile sevgisi, yoksul yaşamlara karşı utanç duyma ve acıma, Allah'a kulluk, kadere boyun eğiş, küçük mutluluklarla yetinme, ölümün yakınlığı, öte dünya özlemi gibi bireysel konuları işler.
Dili gayet sade ve açıktır. 1940'a kadar hece ölçüsünü kullanmış, bu dönemden sonra serbest şiirler de yazmıştır.
Şiirlerini Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak adlarıyla kitaplaştırmıştır.
Bunun yanında hikaye kitapları yazmış ve Goncourt Kardeşlerden roman çevirileri de yapmıştır.

Cevdet Kudret SOLOK

Başlangıçta gençlik dönemindeki şiir anlayışının dışına çıkmadan hece ölçüsüyle, bireysel duygularını ve karamsar iç dünyasını dile getirmiş, sonra ölçüsüz fakat uyaklı şiirler yazmıştır.
Kendi yaşamını da yansıttığı roman, öyküleri ve oyunları yanında onu daha çok tanıtan yapıtları, inceleme-araştırma eserleridir.
Eleştirel bir yöntemle açıkladığı konuları, gelecek kuşaklar için hem aydınlatan hem tartışılabilecek olan bilgi kaynaklarıdır.
Cevdet Kudret Türkçenin sadeleşmesini istemesine rağmen "Dilleri Var Bizim Dile Benzemez" adlı eserinde özleştirmenin sınırlanmamasının doğru olmayacağını, yüzyıllardır kullanılan yabancı sözcüklere karşılıklar bulmanın, ölü sözcükleri diriltmenin yararsız olacağını savunmuştur.
Birinci Perde adlı şiir kitabı; Tersine Akan Nehir, Rüya İçinde, Kurtlar adlı oyunları; Süleyman'ın Dünyası adı altında topladığı romanı; Sokak adlı öykü kitabı; Örneklerle Edebiyat Bilgileri, Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman, Orta Oyunu adlı inceleme eserleri, Türk Edebiyatı adlı ders kitapları vardır.

Kenan Hulusi KORAY

Edebiyat dünyasına adım atması öğrencilik yıllarına denk düşer. "Serveti Fünun" dergisinde yayınlanan ilk hikayelerinin ardından, aynı dergiye yazan diğer altı arkadaşı ile birlikte, edebiyatımızda "Yedi Meşaleciler" diye anılan topluluğu oluşturdular. İçlerindeki tek hikaye yazarıydı. Yaşadığı sürede beş hikaye kitabı yayınlamış, "Osmanoflar" romanı ve kısa hikayelerinin bir çoğu gazete sayfalarında kaybolup gitmiştir. Gazeteciliğinin de etkisiyle küçük hikaye tarzını benimseyen Kenan Hulusi, Cumhuriyet döneminde korku türünde örnekler veren ilk hikayecidir.

Yaşar Nabi NAYIR

Edebiyatımıza Yedi Meşalecilerle birlikte şair olarak girdi. Zamanla bütün edebi türleri denedi. Roman yazdı, manzum destan yazdı, inceleme ve gezi kitapları çıkardı, makaleler, fıkralar yazdı.
Ancak edebiyatımızda bunlarla değil yayıncılığıma unutulmayacak olan sanatçı, asıl ömrünü verdiği Varlık dergisiyle anılacaktır. Onun adıyla özdeşleşen en önemli yapıtı hiç kuşkusuz kırk sekiz yılını verdiği bu dergidir.
Şiirleri yazıldıkları dönemin biçim özelliklerini yansıtır. Ancak çevreyle ilişkileri olmayan, insan ve toplum üzerinde gözlemlere dayanmayan şiirlerdir bunlar. Yazarın iç dünyasını yansıtmaktan da uzaktırlar.
Kahramanlar, Onar Mısra adlı şiir kitapları; Bir Kadın Söylüyor, Adem ile Havva adlı romanları; inkılap Çocukları, Köyün Namusu adlı oyunları; Atatürkçülük Nedir, Dost Mektupları gibi inceleme eserleri vardır.

Vasfi Mahir KOCATÜRK

Halk şiirlerinin biçimsel özelliklerinden yararlanarak hece ölçüsüyle ulusal, epik, lirik şiirler yazmıştır. Manzum oyunlar da denemiş olan Kocatürk, bir sanatçı olmaktan çok, edebiyatla ilgili kitap ve araştırmalarıyla tanınmıştır.
Tunç Sesleri, Geçmiş Geceler, Bizim Türküler, Ergenekon adlı şiir kitapları; Yaman, Sanatkar adlı oyunları; Yeni Türk Edebiyatı, Divan Şiiri Artolojisi, Türk Edebiyatı Tarihi adlı araştırma inceleme eserleri vardır.

Sabri Esat SİYAVUŞGİL

Fotoğraf gözlemciliğiyle çevresini gözler ve izlenimlerini şiirine aktarır. Ancak Yedi Meşaleciler içinde başladığı şairliğe daha sonra veda eder ve daha çok çevirilerle ve inceleme yazılarıyla edebiyat hayatına devam eder. En güçlü yanı çevirilerinde görülür. Ancak kendisi mesleğinin psikoloji olduğunu ve mesleğine sadık kalabilmek için sevmesine rağmen şiir yazmadığını söylemiştir.
Odalar ve Sofalar adlı şiir kitabının yanında inceleme eserleri ve roman çevirileri vardır.

Muammer Lütfi BAHŞİ

Asıl mesleği Avukatlıktır. Arapça ve Farsça bilen şair Yedi Meşale grubu içinde edebi faaliyetlerini sürdürdü. Edebiyat alanında çok fazla yapıt vermedi.
Türk Akdeniz ve İlk Kurşun adlı yapıtları vardır.

hecenin beş şairi

Beş Hececiler Dönemi Sanatçıları

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL (1898-1973) :
Şiir dilinde yeni bir söyleyiş çığrı açmıştır.
Hececi çağdaşlarının en üstünlerinden sayılmış ve şiir üslubu, sonra yetişen hece şairlerini etkilemiştir.
♥ Hececilerin en genci fakat en başarılı ismidir.
Şiirlerinde Anadolu,memleket sevgisi ve bireysel konulara yönelmiştir.
♥ ''Sanat'' adlı şiirinde, uygulamaya çalıştığı ''Memleket Edebiyatı''nın felsefesini ortaya koymuştur.

YAPITLARI :
♥ Han Duvarları, Dinle Neyden, Çoban Çeşmesi, Gönülden Gönüle, Bir Ömür Böyle Geçti, Elimle Seçtiklerim, Heyecan ve Sükun : ŞİİR
♥ Özyurt, Canavar, Akın, Kahraman : TİYATRO



ORHAN SEYFİ ORHON (1890-1972) :
Şiirlerinde daha çok, bireysel konuları işleyen sanatçı, milli konuları da işlemiştir.
Şiirlerinde konuşma dilini başarıyla kullanmıştır.
Bazı şiirlerinde Halk şiirinin şekillerini de kullanmıştır.
Divan şiiri kalıplarını hece ölçüsüne uyarlayarak gazele benzer şekilde şiirler yazmıştır.

YAPITLARI :
♥ Fırtına ve Kar, Gönülden Sesler, Peri Kızı İle Çoban Hikayesi, O Beyaz Bir Kuştu, Kervan : ŞİİR



HALİT FAHRİ OZANSOY (1891-1971) :
İlk şiirlerinde ölçü, dil ve duyuş tarzı bakımından Fecr-i Ati şairlerinin etkisinde kalmış, Milli Edebiyat akımından etkilenerek aruz ölçüsünü bırakmış ve şiirlerini hece ölçüsüyle yazmıştır.
♥ ''Aruza Veda'' adlı şiiriyle aruz ölçüsünü bırakıp heceye yönelmiştir.
Şiirlerinde, konuşulan Türkçeyi başarıyla kullanmıştır.
Derin bir melankoli ve karamsarlık taşıyan şiirlerinde bireysel konuları işlemiştir.

YAPITLARI :
♥ Rüya,Efsaneler, Cenk Duyguları, Paravan , Sulara Dalan Gözler, Sonsuz Gecelerin Ötesinde, Hep Onun için : ŞİİR
♥ Baykuş, Nedim, Hayalet : OYUN
♥ Edebiyatçılar Çevremde, Eski İstanbul'un Ramazanları : ANI



ENİS BEHİÇ KORYÜREK (1892-1949) :
İlk şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmış, Ziya Gökalp'in önerisiyle hece ölçüsünü benimsemiştir.
Aruz ölçüsüyle yazdığı ilk şiirlerinde aşka yer vermiştir.
Kurtuluş Savası yıllarında milli duyguları ve tarihi kahramanlıkları işleyen şiirler yazmıştır.
Hece ölçüsü üzerinde çalışarak bazı durak değişiklikleri yapmış, bir şiirde çeşitli hece kalıplarını kullanmayı denemiştir.

YAPITLARI :
♥ Miras, Güneşin Ölümü : ŞİİR



YUSUF ZİYA ORTAÇ (1895-1967) :
İlk şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmış, Ziya Gökapl'le tanıştıktan sonra hece ölçüsüyle yazmayaa başlamıştır.
Şiirlerinde günlük yaşamın çeşitli görünümlerini yalın bir söyleyişle dile getirmiştir.
Çıkardığı ''Şair'' ve ''Akbaba'' adlı dergilerde yazıları yayımlanmıştır.
Sürükleyici bir anlatımla, rahat okunur bir tarzda yazdığı fıkralarında, edebiyatımıza siyasal mizahın başarılı örneklerini kazandırmıştır.
♥ ''Kuş Cıvıltıları'' adlı çocuk şiirlerinin yer aldığı yapıtıyla çocuk edebiyatımıza katkıda bulunmuştur.
♥ ''Binnaz'' adlı oyunu, edebiyatımızda hece ölçüsüyle yazılmış ilk tiyatro yapıtıdır.

YAPITLARI :
♥ Akından Akına, Bir Rüzgar Esti, Yanardağ, Aşıklar Yolu, Bir Selvi Gölgesi, Cenk Ufukları, Oyun : ŞİİR
♥ Binnaz, Kördüğüm, Latife, Nikahta Keramet : TİYATRO
♥ Şeker Osman, Kürkçü Dükkanı, Üç Katlı Ev, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, Gün Doğmadan, Göç : ROMAN
♥ Göz Ucuyla Avrupa : GEZİ YAZISI
♥ Portreler : Anı
♥ Ahmet Haşim,Seyrani,Faruk Nafiz : İnceleme
♥ Halk Edebiyatı Antolojisi : Antoloji

cumhuriyet dönemi sanatçıları

CUMHURİYET DÖNEMİ SANATÇILARI

YAHYA KEMAL BEYATLI
( 1884 - 1958 )
*Sanatçı kişiliğini Paris’te okurken ünlü tarihçi Albert Sorelin derslerinden aldığı tarih zevkinden ve günündeki Fransız şairlerin ölçü ve biçim güzelliğinde buldu.
*Şiirlerinde Türk tarihinin, Türk sanatının başarılı geçmişini, çevresinin güzelliklerini ve bunlar karşısındaki kişisel duygularını dile getirmiştir.
*Duygu, düşünce ve hayali ustalıkla kaynaştırdı ve lirik-epik şiirlerinin konularını aşk, doğa, deniz, ölüm ve sonsuzluktan aldı.
*Şiirde dile, sözcükleri özenle seçilerek yerli yerinde kullanılmasına, biçim mükemmelliğine, ahenk ve kafiyeye önem vermiştir
*Ok şiiri hariç bütün şiirlerini aruz vezni ile yazmıştır.Aruzu Türk aruzu haline getirmiştir.

*Parnasizmin edebiyatımızdaki en büyük temsilcisidir.
ESERLERİ :
Şiirleri; Kendi Gök Kubbemiz , Eski Şiirin Rüzgarı, Rubailer.
Nesirler; Aziz İstanbul, Eğil Dağlar,
Siyasi Hikayeler; Edebiyata Dair.



MEMDUH ŞEVKET ESENDAL
(1883-1952)
*Edebiyatımızda Çehov tarzı hikayenin temsilcilerindendir.
*Hikayelerine konu olarak, halkın içinde ilgi çekmeyen kişileri ve onların önemsiz görünen davranışlarını alır.
*Bunların gülünç, iyi ve kötü yanlarını sevdirerek tanıtır.
*Hikayelerdeki kişileri çevremizde görür gibi, tanır gibi oluruz.
*Hikaye türüne yalınlık getirmiş ,onu gereksiz süslemelerden kurtararak halktan kişilere ve basit görünüşlü gerçek olaylara yöneltmiştir.
*Marifeti hayata uymayan bir şey kabul eder. Kahramanlarının ruhsal durumlarını basitçe anlatmıştır.
*Eserlerinde konuşma dilini kullanır.Hikayelerinde gözlem gücü son derece kuvvetlidir.
ESERLERİ:
Hikayeleri: Otlakçı, Hikayeler, Mendil Altında, Hava Parası ,Temiz Sevgiler
Romanları:Ayaşlı ve Kiracıları, Miras,
Vassaf Bey



SAİT FAİK ABASIYANIK
(1901-1962)
*Edebiyatımızdaki Çahov tarzı hikayenin temsilcilerindendir.
*Yazmanın kendisi için bir ihtiyaç olduğuna inanmıştır.
*Gözlemci ve gerçekçi bir yazardır.
*Toplumcu konu alan hikayelerinde toplumdaki bazı problemleri işler.
*S.Faik'e kadar işitilmemiş, okunmamış sözler, hatta kelimeler, yadırganan bir üslup, konu sayılamayacak kadar aykırı konular onun dikkatini çekmiştir.
*Düşüncelerini ve hayallerini içtenlikle anlatır.
*Hikayelerinde yakından tanıdığı, gözlemlediği kişileri okuyucularına anlatır.
*Kahramanlarını, yaşadıkları çevreye ve karakterlerine uygun olarak ele alır ve anlatır.
*Deniz, tabiat, yaşlı adam, bir boyacı çocuk, balıkçı kahvesi onun hikayelerinde sık rastlanan unsurlardır.
*Hikayelerini yapmacıklıktan ve sanat kaygısından uzak bir dille yazmıştır.
ESERLERİ:
Romanları:Kayıp Aranıyor, Medar-ı Maişet Motoru
Hikayeleri:Semaver, Şahmerdan, Sarnıç, Havada Bulut, Son Kuşlar, Alemdağ’da Bir Yılan, Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi



AHMET HAMDİ TANPINAR
(1901-1952)
*Hikaye, roman, deneme, makale, edebiyat tarihi ve şiir türünde eserleri vardır.
*En önemli yönü şairliğidir.
*Şiirlerinde temel unsur musiki, his ve hayaldir.
*Şiirlerinde dış öğe olarak ahenk, iç öğe olarak zaman kavramıyla bilinç altı ağır basar.
*Renkli, pürüzsüz anlatımıyla insanı içten kavrayan bir şairdir.
*Şiirlerini sade bir dille yazmıştır.ve hece veznini kullanmıştır.
*Şiirleriyle olduğu kadar psikolojik hikaye, roman ve edebi incelemeleriyle de tanınır.
*Hikaye ve romanlarında kendi dönemindeki toplum hayatını ve bu hayatın çelişkilerini ortaya koymuştur.
*Roman ve hikayelerinde psikolojik yön önemli bir yer tutar.
*Sanatçı, dili başarıyla kullanır.
ESERLERİ:
Romanları:Mahur Beste, Sahnenin Dışındakiler, Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Aydaki Kadın
Deneme: Beş Şehir
Hikayeleri:Yaz Yağmuru, Abdullah Efendi’nin Rüyaları
Edebiyat Tarihi: XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi
Şiir: Şiirler



PEYAMİ SAFA
(1889-1961)
*Roman, hikaye ve makale türünde eserler vermiştir.
*İşlediği konuya hakimdir.Üslubu kuvvetli ve eserlerini ören zengin fikir unsurları vardır.
*Felsefe ve psikoloji alanlarında geniş bilgiler edinmiştir.
*Romanlarında psikolojik tahlillere önem verir.
*Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı eserinde kendi hayatının bir bölümünü anlatmıştır.
ESERLERİ:
Gün doğuyor adlı bir tiyatro denemesi vardır.
"Kimdir? Nedir?" isimli eserinde Kurtuluş savaşı büyüklerinin hayatlarını anlatan biyografik eseridir.
Romanları: Sözde Kızlar, Canan, Mahşer, Fatih-Harbiye, Matmazel Noralya’nın Koltuğu , Yalnızız, Şimşek, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu.


FALİH RIFKI ATAY
(1894-1971)
*Fıkra, makale, anı, gezi ve sohbet türlerinde özlü yazılarıyla tanındı.
*Birinci dünya savaşına katıldı ve yazılarıyla kurtuluş savaşını destekledi.
*Falih Rıfkı, Atatürk devrimlerini koruma gibi toplumsal ve güncel konuları da kullanarak fikir ve siyaset hayatımıza batılılaşma çabalarına yön verdi.
*Eserlerinde yalın ve duru bir anlatım vardır.
*Cumhuriyetten sonra oluşan Türk seyahat edebiyatının oluşmasında önemli bir rolü vardır.
*Gazetecidir, birçok gazetede çalışmıştır.
ESERLERİ:
Gezi: Denizaşırı, Yeni Rusya, Bizim Akdeniz, Tuna Kıyıları,Yolcu Defteri
Anı: Ateş ve Güneş, Zeytindağı, Atatürk’ün Bana Anlattıkları, Çankaya
Fıkra: Eski Saat, Akşam
NOT: Politikayla ilgili makale, anı ve hatıralarını topladığı Niçin Kurtulmamak, Batış Yılları, Çile gibi eserlerinin yanında “roman” adlı bir denemesi vardır



NURULLAH ATAÇ
(1898-1957)
*Yazı hayatına şiir, makale ve tiyatro eleştirileriyle başladı.
*Deneme ve eleştiri türlerinde başarılı eserler verdi.
*Cumhuriyet sonrası edebiyatımızda yol gösterici bir görevi üstlenmiştir.
*Türkçe’yi özleştirmedeki yılmayan çabasıyla, nesir anlatımında devrik cümlenin, konuşma dilinin gerekliliğini savunması ve uygulamasıdır.
ESERLERİ: Karalama Defteri, Günlerin Getirdiği, Sözden Söze, Ararken, Diyelim,
Söz Arasında, Okuma Mektuplar, Söyleyişler



SUUT KEMAL YETKİN
(1903-1980)
*Edebiyatımızda deneme ve eleştiriyle tanınmıştır.
*Sanat, estetik, resim, felsefe konularında eser verdi ve birçok dergide bu konularda yazılar yazdı.
*Sanat ve edebiyat konuları üzerinde özel görüşleriyle, düşüncelerini, kesin yargılara, kurallara bağlanmaksızın duygulu bir biçimde belirtir.
*Açık ve özlü bir anlatımı vardır.
ESERLERİ:
Denemeleri: Düş’ün Payı, Yokuşa Doğru, Denemeler, Edebiyat Konuşmaları ,
Edebiyat Üzerine Çeviriler, Andre Gide’den çevirdiği “Seçme Yazılar” ,
Calvet'ten çevirdiği “Dünya Edebiyatının **meyen Üç Tipi :Hamlet-Don Kişot-Faust”



ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR
(1888-1963)
*Edebiyata Dergah, Yarın, İleri ve Medeniyet dergilerinde çıkan eleştiri yazılarıyla başladı.
*Teknik yazıları ve romanlarıyla ün yaptı.
*Şiirde yazan Şinasi Hisar son yıllarında mensur şiir ve anı türünde eserler verdi.
*Nesirlerinde görgü, hatıra, tasvir ve kültür unsurları ağır basar.
*Eserlerinin ağırlıklı noktasını mutluluklarla geçmiş gençliği ve 20. yy. başlarındaki rahat İstanbul yaşamları oluşturur.
*Eserlerinde mekan olarak İstanbul; özellikle de Boğaziçi önemli yer tutar.
ESERLERİ:
Romanları: Fahim Bey ve Biz , Çamlıcadaki Eniştemiz , Ali Nazmi Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği
Anıları: Boğaziçi Yılları, Geçmiş Zaman Köşkleri, Boğaziçi Mehtapları , Geçmiş Zaman Fıkraları


AHMET KUTSİ TECER
1901 1967
*Duygulu ve memleket şiirleri ile tanınır.
*Şiirlerinde Anadolu halk motiflerini işlemiştir.
*Hece ölçüsüne yeni biçimler eklemiştir.
*Avrupai şiir anlayışında, aşık tarzı söyleyişe yönelmiştir.
*Şiirlerinde iç duygu ve bununla birlikte gelişen hafif sesli bir musiki havası vardır.
*Halk edebiyatı üzerine araştırmaları önemlidir.
Edebiyatımıza Aşık Veysel'i kazandırmıştır.
ESERLERİ : "Şiirler" tek şiir kitabıdır.
Tiyatroları: Koçyiğit Köroğlu, Köşebaşı,
Satılık Ev, Bir Pazar Günü


AHMET MUHİP DIRANAS
(1909-1980)
*Fransız sembolistlerinin ve yeni izlenimcilerinin sanat anlayışını benimsemiştir.
*Vezin ve kafiyeye büyük önem veren bu anlayış, tabiattaki bir anlık görünüşten yola çıkarak, onun gerisindeki saf düşünceye yönelir.
*Şiirlerinde biçim ve ahenge önem verir.
*Şiirlerinde ruhun dalgalanışlarını dile getirmiştir.
*Şiirlerinde konu olarak Anadolu’yu, memleket manzaralarını, tabiat ve tarih sevgisini işlemiştir.
*Destanımsı şiirleri de vardır.
***çü ve kafiyeye sıkı sıkıya bağlıdır.
*Sese ve ahenge önem verir.
*Fransız şair Baudelaire'nin etkisindedir.
ESERLERİ :
Tiyatroları; Gölgeler , O Böyle İstemezdi ,
Şiirleri İş Bankasınca 1974 yılında "Şiirler" adı altında toplanmıştır.

milli edebiyat döneminin bağımsız sanatçıları

MEHMET ÂKİF ERSOY (1873-1936)

  1. Küçük yaşta iyi bir din eğitimi görmüş, Arapça, Farsça; gençlik yıllarında ise Fransızca öğrenmiş olan Mehmet Âkif, dini -milli - lirik - epik özellik taşıyan şiirleriyle edebiyatımızdaki yerini almış­tır.
  2. 1908'den sonra Sırat-ı Müstakim ve Sebil'ür-Reşat adlı din dergilerinde şiirler, din ve edebiyatla ilgili makaleler yayımlayarak yazı hayatına başlamıştır.

  1. Şiirlerinin çoğunda İslâm'ı anlatmaya çalış­mış, İslâm dininin doğru anlaşılması duru­munda toplumun ilerleyebileceğini söylemiş­tir.
  2. Mehmet Âkif realist bir şairdir.

"Hayır, hayâl ile yoktur benim alışverişim

İnan ki her ne demişsem görüp de söylemi­şim..." dizeleri onun bu özelliğini yansıtır.

  1. Öğretici yanı ağır basan, din, ahlâk, vatan konularının işlendiği şiirlerinde konuşma dili­ni başarıyla kullanmıştır.
  2. Tüm şiirlerini aruzla yazmıştır.
  3. Aruzu konuşma diline büyük bir başarıyla uygulayan şair, nazmı nesre yaklaştırmıştır (Bu özellikleriyle Tevfik Fikret'e benzer).
  4. Şiirlerinin çoğu manzum öykü şeklindedir.
  5. Âkif, birçok şiirinde sosyal sorunlara da yer vermiştir. Sözgelimi "Küfe" şiirinde yetim kalan bir çocuğun dramını, "Mahalle Kah­vesinde zamanını kahvelerde öldüren tem­bel kişileri, "Köse İmam"da İslâmı yanlış anlayarak karısını boşamak isteyen acıma­sız, cahil bir adamı... anlatır.
  6. Sanatçı, milli marşımız olan İstiklâl Marş'nın da şairidir.
  7. Mehmet Âkif, özlediği gençliği "Asım"da simgeleştirmiştir. Ona göre gençlik İslâm inancı ile Batı'nın bilimini sentezleyebilirse görevini yapmış olacaktır.
  8. Mehmet Âkif, Fransız sanatçı Emile Zola'nın gerçekçiliğine hayrandır. Bu bakımdan da naturalisttir. Gerçeği olduğu gibi, bütün çir­kinliği ve kusurlu yanlarıyla anlatması onu naturalistlere yaklaştırır.



Eserleri:

Mehmet Âkif bütün şiirlerini Safahat adı al­tında ve yedi ciltte toplamıştır. Safahat'ın ciltleri şu başlıkları taşır: Safahat, Süleymaniye Kürsüsünde, Hakkın Sesleri, Fatih Kürsü­sünde, Hatıralar, Âsim, Gölgeler.

YAHYA KEMAL BEYATLI (1884 - 1958)



 


Üsküp (Yugoslavya)'te doğan şair, ilköğrenimini İstanbul'da yapmış, ya­şamı boyunca öğretim üyeliği, milletvekilliği, bü­yükelçilik gibi görevlerde bulunmuştur
Paris'te okurken ünlü ta­rihçi Albert Sorel'den et­kilenmiş, Fransız sembolistlerini (Baudelaire, Verlaine) tanımış; şiir zevkini bu temeller üzerine kurmuştur.
Şiirde biçim kusursuzluğu araması nedeniyle parnasyen sayılabilir.
Yahya Kemal çağdaş Batı şiiriyle eski Divan şiirinin bileşimini gerçekleştiren "neo - kla­sik" bir şairdir.
"Ok" şiiri dışındaki tüm şiirlerini aruzla yaz­mıştır.
 Divan şiiri nazım biçimlerinden yararlanmış; gazel, rubai, şarkı biçimlerini canlandırmıştır.
Şiirde iç ahengi üstün tutmuş, şiiri "musiki­den başka türlü bir musiki" saymıştır.
 Nazmı nesirden uzaklaştırmıştır.
 Şiirde biçim mükemmelliği aramış, sözcük­leri bir kuyumcu titizliğiyle seçmiştir.
Şiirlerinde toplum sorunlarına yer vermeyen sanatçı daha çok lirik şiirler yazmış; çoklukla aşk, sonsuzluk özlemi, ölüm, Osmanlı tari­hinden aldığı ilhamla kahramanlık, Türk uy­garlığına hayranlık, İstanbul sevgisi... tema­larını işlemiştir.
Yahya Kemal, İstanbul'u dünyanın en güzel şehri saymış ve birçok şiirinde İstanbul aşkı­nı dile getirmiştir.
"Türkçe, ağzımda annemin sütüdür." diyen şair, İstanbul Türkçesini başarıyla kullanmış, anlaşılır bir dille yazmıştır.



Eserleri:

Yahya Kemal, eserlerini sağlığında kitap ha­linde yayımlamamış; ölümünden sonra bazı kuruluşlar onun eserlerini aşağıdaki adlar al­tında bastırmıştır.

Kendi Gök Kubbemiz (şiir)

Eski Şiirin Rüzgârıyla (şiir)

Rubailer (şiir)

Aziz İstanbul (makale)

Eğil Dağlar (makale, sohbet)

Siyasi ve Edebi Hatıralar (anı)

milli edebiyat dönemi sanatçıları ve eserleri

Ömer SEYFETTİN (1884-1920)

ESERLERİ
ŞİİR:
Ömer Seyfettin'in Şiirleri (1972)
ROMAN:
Ashâb-ı Kehfimiz (1918)
Efruz Bey (1919)
Yalnız Efe (1919, 1988)
ÖYKÜ:
Harem (1918)
Yüksek Ökçeler (1922, 1988)
Gizli Mabed (1923, 1988)
Beyaz Lale (1938)
Asilzâdeler (1938)
İlk Düşen Ak (1938, 1980)
Mahçupluk İmtihanı (1938, 1982 bir oyun da içerir)
Dalga (1943, 1952)
Nokta (1956)
Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür (1958)
İNCELEME:
Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset (1912)
Yarınki Turan Devleti (1914)
Türklük Mefkuresi (1914)
Türklük Ülküsü (ilk 3 kitap birarada ölümünden sonra, 1975)

Ziya GÖKALP (1876-1924)

ESERLERİ
Kızıl Elma (1914)
Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (1918)
Yeni Hayat (1918)
Altın Işık (1923)
Türk Töresi (1923)
Doğru Yol (1923)
Türkçülüğün Esasları (1923)
Türk Medeniyet Tarihi (1926, ölümünden sonra)

Mehmet Emin YURDAKUL
(1869-1944)

ESERLERİ
ŞİİR:
Türkçe Şiirler (1899-1918)
Türk Sazı (1914)
Ey Türk Uyan (1914)
Tan Sesleri (1915, 1956)
Ordunun Destanı (1915)
Dicle Önünde (1916)
Hastabakıcı Hanımlar (1917)
Turana Doğru (1918)
Zafer Yolunda (1918)
İsyan ve Dua (1918)
Aydın Kızları (1919)
Mustafa Kemal (1928, şiir ve düzyazı)
Ankara (1939)
DÜZYAZI:
Fazilet ve Asalet (1890)
Türkün Hukuku (1919)
Kral Corc'a (1923)
Dante'ye (1928)

Halide Edip ADIVAR
(1884-1964)

ESERLERİ
ROMAN:
Heyula (1908)
Raik'in Annesi (1909)
Seviye Talip (1910)
Handan (1912)
Yeni Turan (1912)
Son Eseri (1913)
Mev'ud Hüküm (1918)
Ateşten Gömlek (1923)
Vurun Kahpeye (1923)
Kalp Ağrısı (1924)
Zeyno'nun Oğlu (1928)
Sinekli Bakkal (1936)
Yolpalas Cinayeti (1937)
Tatarcık (1939)
Sonsuz Panayır (1946)
Döner Ayna (1954)
Akile Hanım Sokağı (1958)
Kerim Ustanın Oğlu (1958)
Sevda Sokağı Komedyası (1959)
Çaresaz (1961)
Hayat Parçaları (1963)

ÖYKÜ:
İzmir'den Bursa'ya (Yakup Kadri, Falih Rıfkı ve Mehmet Asım Us ile birlikte, 1922)
Harap Mabetler (1911)
Dağa Çıkan Kurt (1922)

OYUN:
Kenan Çobanları (1916)
Maske ve Ruh (1945)

ANI:
Türkün Ateşle İmtihanı (1962)
Mor Salkımlı Ev (1963)

Mehmet Fuat KÖPRÜLÜ
(1890-1966)

ESERLERİ
Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı (1916)
Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (1919-1966)
Nasrettin Hoca (1918-1981)
Türk Edebiyatı Tarihi (1920)
Türkiye Tarihi (1923)
Bugünkü Edebiyat (1924)
Azeri Edebiyatına Ait Tetkikler (1926)
Milli Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türk-i Basit (1928)
Türk Saz Şairleri Antolojisi (1930-1940, üç cilt)
Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar (1934)
Anadolu'da Türk Dili ve Edebiyatı'nın Tekamülüne Bir Bakış (1934)
Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu (1959)
Edebiyat Araştırmaları Külliyatı (1966)
İslam ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi (1983, ölümünden sonra)

Refik Halit KARAY
(1888-1965)

ESERLERİ
ROMAN:
İstanbul'un İçyüzü (1920)
Yezidin Kızı (1939)
Çete (1939)
Sürgün (1941)
Anahtar (1947)
Bu Bizim Hayatımız (1950)
Nilgün (3 cilt, 1950-1952)
Yeraltında Dünya Var (1953)
Dişi Örümcek (1953)
Bugünün Saraylısı (1954)
2000 Yılının Sevgilisi (1954)
İki Cisimli kadın (1955)
Kadınlar Tekkesi (1956)
Karlı Dağdaki Ateş (1956)
Dört Yapraklı Yonca (1957)
Sonuncu Kadeh (1965)
Yerini Seven Fidan (1977)
Ekmek Elden Su Gölden (1980)
Ayın On Dördü (1980)
Yüzen Bahçe (1981)
ÖYKÜ:
Memleket Hikayeleri (1919)
Gurbet Hikayeleri (1940)
MİZAH:
Sakın Aldanma İnanma Kanma (1915)
Kirpinin Dedikleri (1918)
Agop Paşa'nın Hatıraları (1918)
Ay Peşinde (1922)
Tanıdıklarım (1922)
Guguklu Saat (1925)
GÜNCE:
Bir İçim Su (1931)
Bir Avuç Saçma (1939)
İlk Adım (1941)
Üç Nesil Üç Hayat (1943)
Makyajlı Kadın (1943)
Tanrıya Şikayet (1944)
ANI:
Minelbab İlelmihrab ((1946)
Bir Ömür Boyunca (1980)

Ömer Seyfettin (1884-1920): Milli Edebiyat hareketinin önderlerinden olan sanatçı daha çok hikayeleriyle tanınmıştır. “Yeni Lisan” makalesinde ortaya koyduğu görüşlerini, hikayelerinde uygulamaya çalışmış ve başarılı olmuştur. Dilimizin sadeleşmesinde önemli yeri olan Ömer Seyfettin, anılarından, tarihteki kahramanlıklardan ve günlük yaşayışlardan yararlanarak, gücünü çekici anlatımından, olaylardan alan, çoğunlukla beklenmedik sonuçlarla biten hikayeleriyle edebiyatımızda önemli bir yer tutar.

Hikayeleri: İlk Düşen Ak, Yüksek Ökçeler, Bomba, Gizli Mabet, Asılzadeler, Bahar ve Kelebekler, Beyaz Lale….adı verilen kitaplarda toplanmıştır.


Ziya Gökalp (1876-1924): Şiiri, düşüncelerini halka yaymak için bir araç olarak kabul eden sanatçı, bu türde sanatsal yönden güçlü ürünler vermemiştir. Daha çok Türkçülük düşüncesini sistemleştiren bir düşünür ve sosyolog olarak tanınmıştır. Önceleri, bütün dünya Türklerini bir bayrak altında toplamayı amaçlayan “Turancılık ”görüşüne bağlıyken, sonraları “Türkiye Türkçülüğü” düşüncesine yönelir. Günlük konuşma diliyle yazı dilinin birleştirilmesi gerektiğine inanan sanatçı eserlerinde bunu başarıyla uygular. Şiirlerinde hece ölçüsünü kullanan Ziya Gökalp (Turan adlı şiiri hariç), konu olarak daha çok eski Türk tarihine, İslameyiet önçesi dönemlere yönelir. Ayyrıca yurt, millet, ahlak, din ve uygarlık gibi konuları da eğitici bir yaklaşımla ele alır.

Eserleri: Şiir: Kızıl Elma, Altın Işık, Yeni Hayat

Nesir: “Türkçülüğün Esasları”, “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak”; “Türk Medeniyeti Tarihi”, “Malta Mektupları”.


Mehmet Emin Yurdakul [değiştir]Türk edebiyatında açık bir Türçülüğü ilk defa bir sanat ideali haline getiren Türk şairi Mehmet Emin'dir.Mİlliyetçi kimliği ilk vurgulayan sair.Milli edebiyatın Bağrağı simgesindedir. Hece ölçüsünü aruz ölçüsüne tercih etmiştir.Bunun nedeni hece ölçüsünün eski Türk ölçüsü olmasıdır.Şiirleri tüm ölçü ve uyağa rağmen başarılı sayılmaz.Gayet kuru hatta tekdüze bir söyleyişi vardır. Sanatı;ülküsünü,fikirlerini anlatmakta bir araç olarak kullanmış,herşeyi vatanın yükselmesi uğrunda kullanabileceğini söylemiştir. Şiir ve nesir türlerinde eser veren yazarın Türk Sazı, Ey Türk Uyan,Cedde Giderken, Tan Sesleri, Dicle Önünde, Turana Doğru, Ordunun Destanı, Zafer Yolunda adlı şiir kitapları vardır.


Refik Halit Karay (1888-1965) [değiştir]Millî Edebiyat ve Cumhuriyet döneminin en ünlü öykü ve roman yazarlarındandır. Önce Fecr-i Ati edebiyatına 1917’den sonra ise Millî Edebiyata katılır. Kurtuluş Savaşı’na karşı yazılarından dolayı tutklanacağı zaman Halep’e kaçar. Çıkarılan bir af üzerine 1938’de Türkiye’ye döner. Anadolu gerçeğinin ilk olarak Refik Halit Karay 'ın “Memleket Hikayeleri” adlı yapıtıyla edebiyata girdiği kabul ediler. Güçlü bir gözlemci olan yazar, betimlemelerinde de nesneldir. Realist bir anlayışa sahip olan yazarın sade bir dili ve yalın bir anlatımı vardır. Mizah ve eleştiri onun yapıtlarının ayrılmaz unsurlarıdır. Öykü ve romandan başka, anı, deneme, fıkra ve tiyatro türlerinde de eserler vermiştir. "Kirpi" lakaplıdır

Eserleri:

Öykü: Memleket Hikayeleri , Gurbet Hikayeleri
Roman: Sürgün , Nilgün, Çete, Kadınlar Tekkesi, Bugünün Saraylısı, İstanbul’un İç Yüzü, Anahtar......
Deli, Sakın Aldanma İnanma Kanma, Kirpinin dedikleri (Mizah ve Hiciv Yazıları).


Halide Edip Adıvar [/b] (1884-1964) [değiştir]Daha çok İngiliz Edebiyatı'ndaki romanlardan etkilenen sanatçının eserlerini üç grupta inceleyebiliriz. Kadın psikolojisine eğildi romanları (Seviye Talip, Raik’in Annesi, Handan), Kurtuluş Savaşı’nı anlattığı romanları (Vurun Kahpeye, Ateşten Gömlek), toplumsal konuları ele aldığı töre romanları (Sinekli Bakkal, Tatarcık, Sonsuz Panayır....)

Dilbilgisi kurallarına ve anlatıma pek özen göstermeyen sanatçinin diğer önemli eserleri şunlardır:

Yeni Turan, Kalp Ağrısı, Zeyno’nun Oğlu (Roman)
Türk’ün Ateşle imtihanı, Mor salkımlı Ev (Anı)
Harap mabetler, Dağa Çıkan Kurt, Kubbede Kalan Hoş Sada (Hikaye)
Ayrıca sanatçının birçok araştırma yazısı ve çevirisi vardır.


Reşat Nuri Güntekin (1889-1956) [değiştir]Realist bir anlayışa sahip olan yazar Millî Eğitim müfettişliği görevi ile Anadolu’yu dolaşmış, buradaki yaşamı gözlemlemiş, bu gözlemlerini yalın bir dil ve anlatımla eserlerinde dile getirmiştir.

Reşat Nuri Güntekin, romanlarında yoğun bir Anadolu atmosferi vardır. Bu atmosfer içinde yurt ve toplum gerçeklerini, töreden kaynaklanan doğru ya da yanlış inanışları ele alır. Bu konular, öykülerinde, mizah unsuruyla da berleştirilerek verilir. Yazar, ilk ününü, duygulsal bir aşkı dile getirdiği ve birçok yönleriyle Anadolu’yu anlattığı “Çalıkuşu” romanıyla sağlamıştır. Sanatçının önemli eserleri şunlardır:

Roman: Çalıkuşu, Damga, Yeşil Gece, Yaprak Dökümü, Bir Kadın Düşmanı, Miskinler Tekkesi, Kan Davası...
Öyküler: Tanrı Misafiri, Leyla ile Mecnun, Olağan İşler...
Oyunları: Hançer, Hülleci, Tanrı Dağı Ziyafeti...

Mehmet Fuat Köprülü (1890-1966) [değiştir]Türk Edebiyatı araştırmalarını sistemleştiren ve edebiyat tarihçişi olarak ün kazanan sanatçının eserleri de bu yoldadır. Bugün bilinen birçok şair (özellikle Türk halk şairleri), Mehmet Fuad Köprülü'nün yoğun arıştırmaları sonucunda ortaya çıkmıştır.

Eserleri:

Türk Edebiyatı Tarihi, Türk Edebiyatında ilk Mutasavvuflar, Divan Edebiyatı Antolojisi, Türk Saz Şairleri Antolojisi.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889-1974) [değiştir]Yakup Kadri Karaosmanoğlu , romanlarında kusursuz bir anlatım ve sağlam tekniği ile dikkat çeken sanatçı, tarihi ve sosyal olaylardan herbirini bir romanına konu edinerek, Tanzimat dönemiyle Atatürk Türkiyesi arasındaki dönem ve kuşakların geçirdikleri sosyal değişiklik ve bunalımları yaşayış ve görüş ayrılıklarını işlemiş: düşünce ve teze dayalı özlü yapıtlar vermiştir. Eserlerini ve içeriklerini şöyle inceleyebiliriz:

“Hep o şarkı ” da Abdülaziz döneminin yaşamı,
“Bir Sürgün ”de II. Abdülhamit’in baskılı yönetimiyle savaşmak için Fransa’ya kaçan Jön Türkler,
“Hüküm Gecesi” nde Meşrutiyet devrinindeki Bektaşi tekkelerinin durumu,
“Kiralik Konak”ta Tanzimat’tan I. Dünya Savaşı’na kadar yetişen üç kaşaktaki görüş ayrılığı,
“Sodom ve Gomore” de mütareke döneminde, işgal altındaki İstanbul’da ortaya çıkan ahlaki çöküntü,
“Yaban”da Kurtuluş Savaşı yıllanrındaki bir Anadolu köyü,
“Ankara” da yeni başkentin üç dönemi,
“Panorama I, II” de Cumhuriyet döneminin 1952’ye kadarki durumunu bir bir ele almıştır.
Diğer eserleri:

Anı: Zoraki Diplomat, Politikada 45 yıl,Vatan Yolunda, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları....
Monografi: Ahmet Haşim, Atatürk
Mensur şiirleri: Erenlerin Bağından, Okun Ucundan...
Hikâyeleri: Bir Serencam, Rahmet, Milli Savaş Hikayeleri
Tiyatro eserleri: Nirvana, Veda, Sağanak, Mağara
Önemli Makaleleri: İzmir’den Bursa’ya, Ergenekon, Kadınlık ve Kadınlarımız....

Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958) [değiştir]Millî Edebiyat hareketini makaleleri ve konferanslarıyla destekleyen Yahya Kemal'in, esasen , kendine özgü Millî Edebiyat’ınkinden farklı bir anlayışı vardır. İstanbul şairi olarak tanınır. Osmanlı İmparatorluğunun geçmişteki parlak günlerine büyük bir özlem duyar. Başlıca konuları: İstanbul, tarih, yurt sevgisi, aşk, ölüm ve sonsuzluktur. Divan şiirinin özünü anlatma çabası içinde olan sanatçı, eski şiirin ölçü, uyak ve ahenk unsurunu ön planda tutmuştur. Onun eserlerinde malzeme eski, şiir ise yenidir. Örneğin, Divan Edebiyatında aşkı terrennüm eden gazel biçimiyle kahramanlık şiirleri ve İstanbul’a duyduğu sevgiyi dile getiren şiirler yazmıştır.

Not: ilginç bir özelliği de bütün kitaplarının ölümünden sonra basılmasıdır. Bütün eserleri ölümünden sonra kitaplaşmıştır.Bunun sebebi de Yahya Kemal'in şiirde aşırı titizliğidir.

Şiir kitapları: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgarıyla, Rübailer,
Nesir Kitapları: Aziz İstanbul, Eğil Dağlar, Siyasî ve Edebî Portreler, Siyasî Hikayeler, Edebiyata Dair.