29 Mart 2013 Cuma

MEKTUP,OTOBİYOGRAFİ,TUTANAK,GEZİ,RAPOR,ANI,DİLEKÇE,GÜNLÜK,ÖZGEÇMİŞ,MAKALE,RÖPORTAJ,DENEME,BİYOGRAFİ YAZILARININ ÖZELLİKLERİ

''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLA



Mektupta Biçim
1. Hitap: Mektup yazılan kişiye olan ilgi ve yakınlığımıza bağlıdır. Samimi olduğumuz kişilere Canım, Dostum, yeni tanıştığımız ya da resmi olduğumuz kişilere Bay, Bayan, Sayın şeklinden hitap edebiliriz.
2. Giriş ve Gelişme: Mektubun amacını belirten bölümdür. Amaca doğrudan doğruya girilir. Bir haber öğrenmek için mi, bir sorunu tartışmak için mi, bir mektuba cevap olarak mı yazıldığı bu bölümde ortaya konur.
3. Sonuç: Bu bölümde klişeleşmiş cümleler, selam ve iyi dilekler yer almalıdır.
Mektup Çeşitleri
- Özel Mektuplar
- İş Mektupları
- Resmi Mektuplar
- Edebi ve Felsefi Mektuplar
- Açık Mektuplar
Özel mektuplar
Birbirine yakın, tanışık insanlar ve eş dost arasında yazılan mektuplardır.isteğe bağlı yazılabilir.Bu tür mektuplarda doğal ve samimi anlatım ön plandadır.Sanatçı ve edebiyatçıların,daha çok genel konular üzerinde yazdıkları özel mektuplara 'edebi mektup' da denmektedir.Mektubun ulaşma süresinden daha erken ulaşması gereken kısa ve öz olarak oluşturulan bir mektup türüdür. Telgrafta az ve öz ifade önemlidir.
Resmi Mektuplar
Devlet kurumlarının aralarında veya kişilerle devlet kurumları arasında yazılan mektuplardır. Bu tür mektuplarda anlatım ciddi ve saygılıdır. Konu dışındaki bilgi ve istekler yer almaz.
İş Mektupları
Özel kurumların arasında veya kişilerle kurumlar arasında, yapılan mektup yazışmasına iş mektubu denir.Bu mektup türünde açıklayıcı anlatım kullanılır.
* Dilekçe
Bir dilekte ya da bildiride bulunmak veya bilgi vermek amacıyla resmi düzeylere sunulan tarihli, imzalı mektuptur. Açık Mektup: Her hangi bir düşünceyi, görüşü açıklamak, bir tezi savunmak için bir devlet yetkilisine ya da halka hitaben, bir kişi ya da kurum tarafından yazılan, gazete, dergi aracılığıyla yayımlanan mektuplardır.
Açık Mektuplar
Açık mektuplarda sadece yazanı değil, geniş kitleleri ilgilendiren önemli konular ele alınır. Açık mektubun türü; makale, fıkra, inceleme yazılarından birine uygun olabilir. Açık mektup örneklerine zaman zaman gazete ve sanat dergilerinde rastlanmaktadır.
Edebi ve Felsefi Mektuplar
Edebî mektuplar; yazarları, içerikleri ve ifade şekilleri ile özel mektuplar içinde ayrı yer tutar ve ayrı şekilde ele alınırlar. Edebî mektuplarda, mektubun yazıldığı dönemin edebiyat ve düşünce olayları yer alır. Yazar, karşısındakine öğüt verir, yol gösterir. Eski dönemlerde, bu tür kişisel edebî mektuplar, "Mektûbât = Mektuplar" adı altında toplanır ve geniş kitlelerin de okuyabilmesi için yayımlanırdı. Düşünce ve edebiyat alanındaki görüşleri sergilemeleri bakımından mektupları yayımlanan yazar ve şairlerimizden bazıları şunlardır:
Ali Şir Nevaî (XV. yy.) Kınalızade Ali (XVI. Yy.) Veysî (XVII. yy.) Ragıp Paşa (XVIII. yy.) Namık Kemal (XIX.yy.) Ahmet Hamdi Tanpınar (XX. yy.)
Ayrıca mektup tarzında eleştiri, seyahatname, roman, hikâye, şiir gibi yazılı kompozisyon türlerinin (edebî türler) de yazıldığı görülmektedir.
Otobiyografinin Belirleyici Özellikleri:
• Otobiyografi düşünsel plânla yazılır.
• Otobiyografi, belgelere dayanılarak yazılır. Rivayetlere ve tartışmalara yol açacak bilgilere yer verilmez.
• Derlenen bilgiler bilimsel araştırma yöntemiyle bir araya getirilmelidir.
• Biyografi yazarı objektif olmak zorundadır.
• Otobiyografide kişi kendini anlatır.
Otobiyografi Nedir
Otobiyografi veya otobiyoğrafi (öz yaşam öyküsü olarak da geçer), yunanca auton, 'kendi, öz', bios, 'hayat' and graphein, 'kitabet' demektir. Bu terim tarihi 18. asrın sonlarında ortaya çıkmıştır.
Özetle; bir düşünürün, bir sanatçının kendi yaşam öyküsünü anlattığı eserdir. Kaynak olarak kişi kendini ve aile büyüklerinden aldığı bilgileri kullanır. Otobiyografi yazmak çok güçtür, çünkü insanın kendinden sözederken objektif olması zordur.
Otobiyografiler sayesinde o kişinin sanatı, düşünceleri, yaptığı işler hakkında bilgileniriz. Biyografiler aynı zamanda iyi bir belgeseldirler. Bu alanda çalışacaklara ve yazarın yaşadığı dönemin özelliklerine kaynaklık eder. Otobiyografileri okumak, kendi deneyimlerimize bir yaşam deneyimini, yaşayanın ağzından katmak demektir. Onların; başarılarının nedenlerini çözeriz.
Tutanak
Muhtelif toplantılarda yapılan konuşmaları söylenen sözleri herhangi bir olayın şekil ve sonuçlarını bildiren imzalı yazılara tutanak denir.
Toplantıya katılanlar, toplantı sonunda tutanağın altını imzalarlar. Tutanağı süratli yazan birisi yazmalıdır. Tutanağı tutacak kimse konuşmaları çok dikkatli dinlemelidir. Tutanak, raporun değişik bir şeklidir. Rapor inceleme sonucu yazılmış , tutanak ise konu veya olayın görülmüş şekliyle yazılmış olmasıdır.
Örnek Tutanak 1
SOSYAL KULÜP TOPLANTI TUTANAĞI
Öğretim Yılı: 2008-2009
Okulun Adı:...................ÖĞRETMEN LİSESİ
Kolun Adı: KÜLTÜR VE EDEBİYAT KULÜBÜ
Toplantı No: .....................
Toplantı Tarihi: ......../....../......

GÜNDEM :
1............................................................................................
2.............................................................................................
3............................................................................................

GÖRÜŞMELER VE ALINAN KARARLAR............................................... ................................................................................................................ .................................................................................................................
Başkan         Başkan Yardımcısı                Sayman             Sekreter
Üye                Üye
                                                                         Danışman Öğretmeni
ANI (HATIRA) TÜRÜ
Bir kimsenin, özellikle tanınmış kişilerin yaşadıkları dönemde gördükleri ya da yaşadıkları ilginç olayları gözlemlerine ve bilgilerine dayanarak anlattıkları yazı türüdür. Tanınmış sanatçı, siyasetçi, ve bilim adamlarının yazdığı anılar onların yaşayışlarını, yaşadıkları dönemdeki önemli olayları anlatması bakımından önemlidir.
Özellikleri :
1 – Yaşanmakta olanı değil, yaşanmış bir konuyu anlatır.
2 – İnsan belleğinde iz bırakan olay ve olguları anlatır
3 – Tarihsel gerçeklerin öğrenilmesine katkı yaptığı için tarihçilere ışık tutar.
4 – Tanınmış, bilim, sanat ve politika adamlarının yaşamlarını çalışma ve araştırmalarını anlatır.
5 – Yazarın unutulmasını istemediği gerçekleri kalıcı kılar.
6 – Geçmiş birinci kişinin ağzından kişisel yargılar ve yorumlarla verilir.
TARİHSEL GELİŞİMİ
Batıda en çok yaygın bir tür olup ilk örneğini eski Yunan sanatçısı Ksenophon’un “Anabasis” adlı eseriyle vermiştir. Alman filozofu Eflatun’un birçok eseri bu türdendir 18. yüzyılda J. J. Rouseau’nun “ İtiraflar” Goldoni’nin “İyilkik Sever Somurtkan”, Goethe’nin “Şiir ve Gerçek Andre Gide’nin “Jurnaller “bu alanda önemli eserlerdir. 19. yüzyılda Fransız edebiyatında :Victor Hugo’nun”Gördüklerim”, Stendhal!ın “Bencillik Anılar, Verlaine’nin “ İtiraflar Rus yazarTolstoy’un İtidafım” 20. yüzylda dünyanın her ülkesinde çok sayıda edebiyatçı bu türde eserler vermeye devam etmektedir. Bizde, 7. yüzyıla ait “Göktürk Yazıtları” bu türün ilk örneği sayılmaktadır. 16. yüzyılda Hindistan’da bir imparatorluk kurmuş olan Babür Şah’ın yazdığı “Babürname” , 17. yüzyılda Ebul Gazi Bahadır Han’ın yazdığı “Şecere-i Türk” , Katip Çelebi ve Naima’nın bir çok eseri bu türün örneklerindendir. Eski edebiyatta anı özelliği taşıyan “Vakainameler, Gazavatnmeler, sefaretnameler bu türün öenekleri sayılmaktadır
Edebi tür anlamında anı ise bizde Tanzimat döneminde başlamıştir. Önceleri Ebuziya Tevfik ve Ali Suavi çıkardıkları gazetelerde anılarını yayınlarlar Daha sonra Akif Paşa’nın “Tabsıra” Namık Kemal’in “Magaza Mektupları” , Ziya Paşa’nın “Defter-i Amel” Ahmet Mithat Efendi’nin “Menfa” Muallim Naci’nin “Ömer’in Çocukluğu” Servet-i FünunDöneminde; Ahmet Rasim’in “Eşkal-i Zaman”, “Falaka” “ Maharir “,”Şair “ Halit Ziya’nın “Kırk Yıl”, Saray ve Ötesi Hüseyin Cahit Yalçın’ın : “ Edebi Hatıralar”. Son Dönem Edebiyatında Yakup Kadri: “Zoraki Diplomat, Vatan Yolunda , Gençlik ve Edebiyat Hatıraların” Ruşen Eşref Ünaydın : “ Atatürk’ü Özleyiş” Falih Rıfkı Atay : “Çankaya” Halide Edip . “Türk’ün Ateşle İmtihanı” Yahya Kemal: “ Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım “ Yusuf Ziya Ortaç “ Porteler,” Bizim Yokuş” Ahmet Hamdi Tanpınar . “ Kerkük Anıları” Samet Ağaoğlu: “ Babamın Arkadaşları” Salah Birsel : “Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu” Halikarnas Balıkçısı : “ Mavi Sürgün” Oktay Rıfat . “Şair Dostlarım”
Ayrıca, son dönemde, Celal Bayar, İsmet İnönü, Kazım Karabekir ve Rauf Orbay gibi siyasi kişilerin yazdıkları anılar, yakın tarihimizi aydınlatması bakımından önemli eserlerdir.
ANI İLE GÜNLÜĞÜN BENZER VE FARKLI YANLARI
1 – Anı da günlük gibi bir kişinin başından geçen gerçek yaşantılardan kaynaklanan yazı türüdür .
2- Günlük yaşanırken anı ise yaşandıktan sonra yazılır
3 – Anılar, yazarların yaşlılık çağlarında yazdıkları ve yaşamları boyunca karşılaştıkları olayları nesnel bir şekilde ortaya koyan yazılardır Günlükler ise daha öznel, derin, içten ve ruhun derinliklerinden kopup gelen Anlık duygu ve düşünceler hakimdir.
4 – Anı yazılarının anlatım açısından kurgusal niteliklere sahip olduğunu da söyleyebiliriz Günlükler ise kurgudan uzak yoğun düşüncelerin toplamıdır.
GEZİ YAZISI
Herhangi bir kimsenin, daha çok bir edebiyat sanatçısının gerek yurt içinde gerekse yurt dışında gezip gördüğü yerlerdeki toplumları, kentleri, yerleri, yaşayışları, âdet ve töreleri, gelenek ve görenekleri, doğal ve tarihî güzellikleri, ilgi çeken değişik yönleri edebî bir üslup içinde kaleme alarak anlatmasına “gezi yazısı (seyahatnâme)” denir.
** Yazar, gezip gördüğü yerlerle ilgili gözlemlerini, incelemelerini bilgileri bir araya getirerek gezi yazısını yazar.
** Okur, anlatılan yerleri bu sayede sanki yazarla birlikte geziyormuş hissine kapılır.
** Gezi yazılarında aydınlatıcı, öğretici bilgiler de yer alır.
**Amaç, gezilen yeri okuyucuya her yönüyle tanıtmaktır. Bu yapılırken geçmişle gelecek arasında bağ kurulur, toplumların birbirleriyle ilişki kurması ve birbirlerini tanıması, toplumlar arası kültür alış-verişi ortamının oluşması sağlanır.
** Gezi yazılarında, gezilip görülen yerin bütün özellikleri ele alınır.
** Gezilen yerin özellikle tarihî, coğrafî, tabiî ve sosyal nitelikleri belirgin şekilde anlatılır. Gezi yazılarında gezginin dikkatini çeken ve farklı bir özellik gösteren insanlar, tarihî ve tabiî güzellikler, farklı kültürler gibi konular güncel olaylarla da bütünleştirilerek edebî bir üslupla yazıya geçirilir.
** Gezi yazılarında ayrıca yörenin dil, din, inanç, adet, gelenek, görenekleri incelenir. Bölgedeki insanların düşünce yapısı ortaya konur. Bölge, okuyucunun daha iyi anlaması açısından başka bölgelerle kıyaslanır.
** Yazar, gezisi esnasında birçok yer görür, birçok insanla tanışır; bunları hafızasında tutmak zor olduğu için gezi esnasında kısa notlar alır ve bunları hikâye eder.
** Gezi yazısı gezilen bölge için belgesel bilgiler içerir.
** Bu bakımdan gezi yazısında yazar gözlemlerine yer vermeli, yanlış bilgiler aktarmamalıdır.
** Gezi yasında gerçek bilgiler verilmelidir. Ancak gezi yazıları her şeye rağmen kişisel bir değerlendirme içerdiği için nesnel verilerden oluşan bilimsel bir belge niteliği taşımaz.
** Sadece fikir verici bir içeriğe sahiptir.
**Dış dünyayı yazarın gözüyle anlamaya yarar.
Dünya Edebiyatında Gezi Yazısı
** Dünya edebiyatında gezi yazısının ilk örnekleri sayılabilecek eserleri verenlerin başında Heredotos (Heredot), Marco Polo (Marko Polo, 1254–1324), İbni Batuda (1304–1369) gelir.
Türk Edebiyatında Gezi Yazısı
** Eski çağlarda özellikle keşif, ticaret, savaş amacıyla değişik geziler yapılmıştır.
** Eski Türk edebiyatında gezi yazısına “seyahatnâme” denirdi.
** Türk edebiyatında en eski seyahatnameler, Timur’un oğlu Şahruh’un yanında bulunan Gıyasüddin Nakkâş’ın yazdığı “Acâib’ül Letâif” ve Ali Ekber Hatâi adlı bir tüccarın kaleme aldığı “Hıtâînâme” dir.
** 16. yüzyılda yazılan “Baburnâme” ve Kâtîbi mahlasıyla tanınan Seyit Ali Reis’in “Mirat-ül Memalik (Memleket Aynası)”; Evliya Çelebi’nin 17. yüzyılda yazdığı “Seyahatnâme” ise dünya edebiyatındaki en iyi örneklerle boy ölçüşebilecek niteliktedir. Bu eserin birinci bölümü her yönü ile İstanbul’u anlatmaktadır.

**Kanunî Sultan Süleyman’ın hizmetinde bulunmuş olan Pirî Reis’in yazdığı “Bahriye” adlı eseri verdiği coğrafya ve oşinografya bilgileri dışında mükemmel bir Akdeniz seyahatnâmesi sayılabilir.

** Ancak Türk edebiyatında Batılı anlamda gezi yazısı örnekleri Tanzimat döneminde yazarların Avrupa’ya gitmesiyle verilmeye başlanmıştır. Avrupa’ya giden sanatçılar gördükleri şehirlerle ilgili yazılar yazmışlardır. Özellikle Namık Kemal ve Ziya Paşa bunların başında gelir.
RAPOR
Her hangi bir konu ya da olayla ilgili inceleme sonucunu tespit ederek bildiren yazılara rapor denir.
İncelenmek istenen bir sorun; doğru, kesin, güvenilir bilgi gerektiren bir iş hakkında, onu soruşturmakla görevlendirilen kişinin yaptığı "araştırma, inceleme" sonucunu belli kurallara göre yazdığı yazı, rapor türüne girer. Rapor; yazılı olur, ancak "sözlü" olarak da bir makama, kurula sunulabilir. Raporun bir makama yazılı olarak sunulması, "dilekçe" yazmak biçiminde olmalıdır. Sözlü olarak raporun sunulmasında ise, sunulan kişiye ya da kurula "hitap cümlesi" ile söze başlanır.
Yazılı anlatım türleri içinde rapor, çok değişik konularda kaleme alınan bir yazı türüdür. Tek kişinin hazırladığı rapora kişisel rapor, birden fazla kişinin hazırladığı rapora da ortak rapor adı verilir.
Bir raporun hazırlanmasında göz önünde tutulması gereken nitelikleri de şöyle sıralayabiliriz:
* Konunun uzmanı olmak.
* Raporun konusunu iyi kavramış olmak.
* Konuyla ilgili kaynakları taramak.
* Kaynaklardan elde edilen malzemeyi etkili, çarpıcı, inandırıcı ve doyurucu nitelikte hazırlamak.
* Objektif davranmak.
* Bilimsel çalışmaları değerlendirirken raporları bilimsel ölçüler içinde hazırlamak.
* Raporlarda ileri sürülen olumlu ya da olumsuz görüşleri kesin deliller ile somut bir biçimde açıklamak.
* Raporları belli bir plân dahilinde hazırlamak ve varılan yargıyı açıkça belirtmek.
* Gereksiz ayrıntılara girmeden özlü bir biçimde sınırlandırmak.
* Açık ve net bir ifade kullanmak. Yanlış anlaşılmaya meydan vermemek.
DİLEKÇE
Dilekçe: Bir isteği, bir şikâyeti duyurmak veya herhangi bir konuda bilgi vermek için resmî veya  özel kurum ve kuruluşlara, gerçek ve tüzel kişilere yazılan imzalı başvuru yazısıdır. Her Türk vatandaşının resmî kurumlara dilekçe verme hakkı vardır ve bu hak anayasa teminatı altındadır.
Dilekçe yazarken dikkât edilecek hususlar:
1.Çizgisiz beyaz kâğıda yazılmalıdır. Kesinlikle yarım kâğıt kullanılmamalıdır. Kâğıdın arka yüzüne geçilmemelidir, çok gerekli ise ikinci kâğıt kullanılmalıdır.
2. Bilgisayar, daktilo veya dolma kalemle yazılabilir. Tükenmez kalemle mavi ve siyah mürekkepli kalemler dışında başka renkli kalemlerle yazılmaz.
3. Sorun hangi kurumu ilgilendiriyorsa ona hitap edilerek başlanmalıdır.
4. Yer ve tarih belirtilmelidir.
5. Ciddi ,resmî, saygılı bir dil ve üslûp kullanılmalı, nesnel olunmalıdır.
6. Sorun, durum ya da dilek kısa ve açık olarak ifade edilmelidir. Gereksiz ayrıntılara ve kişiselliğe yer verilmemelidir.
7. İstenen şey yasalara uygun olmalı; yasal çerçeve kesinlikle aşılmamalıdır. Bir şikâyet söz konusu ise sorun mutlaka belgelere ve tanıklara dayandırılarak açıklanmalıdır.
8. Hiyerarşik düzene dikkât edilmelidir.
9.Bir konuda üst makamın bilgilendirilmesi amaçlanmışsa "...durumu bilgilerinize arz ederim.",
Üst makamın bir sorunu çözmesi, bir işlemi başlatması isteniyorsa  "Gereğini saygılarımla arz ederim.",
Yapılacak bir işlem için izin isteniyorsa " İzninizi saygılarımla arz ederim" gibi saygı ifadeleriyle son bulmalıdır.
10.Yazım ve noktalama kurallarına dikkât edilmelidir.
11.Dilekçe sahibi adını ve açık adresini belirtmelidir.
12.Bir dilekçede sadece bir imza bulunması gerektiği  unutulmamalıdır. Ortak bir konuda birden fazla kişi aynı dilekte bulunacaksa bunlar da dileklerini ayrı ayrı dilekçelerle belirtmelidirler.
13. Dilekçeye eklenecek ek belgeler yazının sonunda "ekler" başlığı altında maddeler halinde sıralanmalıdır.
MAKAM  ADI

                                             YER

Dilekçenin metni.......................................................................
..................................................................................................

ADRES:......................                                                TARİH
................................                                                   İMZA
................................                                                   İSİM
..............    

Ekler:
1)............
2)............


T.C
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ DEKANLIĞINA

  ANKARA
            Türk Dili ve Edebiyatı  bölümünde normal öğretim ikinci sınıf, 121212 numaralı öğrenciyim. 2007-2008 ders yılı güz dönemi  Çağdaş Türk Lehçeleri genel sınavına ekte belgesini sunduğum hastalığım dolayısıyla giremedim. Mazeret sınavına alınmam için gereğini  arz ederim.

ADRES

Cumhuriyet Mah. Atatürk Cad.
13.02.2007
Nu:18 ANKARA
İmza


Eki :Sağlık raporu.
 GÜNLÜK
Günlük türünün ne olduğu üzerine kafa yormak, aslında biraz da edebiyatın ne olduğunu düşünmektir. Düzenli olarak tutulmuş, tarih atılmış notlardan mı ibarettir günlükler yoksa bundan fazla bir şey mi?
Bu konuda en genelleyici tanımı usta günlükçü, romancı André Gide yapmıştı: "Günlüğün anıdan tek farkı, günü gününe tutulmuş olmasıdır." Edebiyatın toplardamarlarından biri olarak her günlük bir portre, bir öykü, bir anı, bir tarih yazısıdır. Yayımlanmak için yazılsın yazılmasın, her günlüğün bir kurgusu vardır. Paris'teki Bir Yabancının Günlüğü yazarı Malaparte'nin dediği gibi, "Günlüklerin, tüm öyküler gibi, bir başı, bir entrikası ve bir sonu vardır."
Öğretmeye bağlı, gerçekçi anlatım türlerinden biri olan günlükler, bir kişinin önemli ve kayda değer bulduğu olayları, gözlem, izlenim duygu düşünce ve hayallerini günü gününe tarih belirterek anlattığı yazdığı yazı türüdür. Latincedeki "dies ( gün ) sözcüğünden "diarium" ( günlük ) sözünden gelir.
Edebiyat ve sanat dünyasından tanınmış kişilerin kaleminden günü gününe yazılan günlükler, tüm gerçekliğiyle yaşamı yansıtan birer ayna olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Günlükler, yazarlarının iç dünyasını kurgusuz bir biçimde sergileyerek günlüğün sahibine ilişkin ayrıntılı bilgilere birinci elden ulaşmamızı sağladıkları gibi, yazıldıkları dönemin önemli olaylarına ilişkin tarihsel belgeler olarak da önem kazanırlar.
Örneğin 1409-1431 yılları arasında Fransız bir papanın tutuğu "Parisli Bir Burjuvanın Günlüğü" VI. ve VII. Charles dönemini araştıran tarihçiler için önemli bir kaynaktır. İngiliz Günlük yazarı John Evelyn'in "Diary" (günlük) adlı günlüğü 17. yüzyıl İngiltere'sinin toplumsal ve kültürel yapısına ışık tutar.
Günlük Özellikleri
1- Yaşan olayların, izlenimlerin günün gününe yazılması ile oluşurlar
2 - Birinci kişi ağzından yazılmış kısa ve özlü yazılardır
3 - İnandırıcı, içten ve samimidirler.
4 - Konuşma diline yakın bir dil kullanılır.
5 - Yazarın kişiliğini, görüşlerini ve ruhsal yapısını yansıtırlar.
6 - Gerçekler, yaşanılanlar değiştirilmeden, çarpıtılmadn yazılır
7- Tarih, biyografi, anı için birer belge değeri taşırlar.
Günlük Çeşitleri
1 - İçe Dönük Günlükler ( özel ruhbilimsel günlük ): Yazarın bir bakıma kendi kendi ile konuşmasıdır içinde bulunduğu doğal ve toplumsl çevreden yazgısından yakınır. Bu metinlerde yazarın yaşadığı duygusal coşkunluğu bulabileceğimiz gibi, çeşitli kavramlar hakkındaki düşüncelerin yazarın bilincindeki açılımlarını da bulabiliriz. Stendhal'ın günlüğü, Rus yazar Alexander Sergeyeviç Puşkin'in "Gizli Günce" bu metinlere örnek gösterilebilecek niteliktedir. Fransız yazarı Andre Gide ve bizde Nudullah Ataç bu türün başta gelen ustalarındandır.
2 - Dışa Dönük Günlükler : Bu tip günlüklerde yazarlar, alaycı bir tavırla dönemin olaylarını, siyaset, sanat ve edebiyat adamlarını ya da gündelik sıkıntılarını öykü tekniği kullanılarak anlatmaktadırlar. Bu tür günlüklerde yazar kendi zaman dilimi içindeki tutum ve davranışlardan, düşünsel akımlardan haber verir. Bu nedenle de bu günlükler birer belge değeri taşır. Ünlü ressam Paul Gaugin'in o dönemde Fransız kolonisi olan Markiz adalarında yazdığı günlük, dışa dönük günlüklere örnek olabilir.
Yaşadığı hayat kesitlerini, çeşitli konulardaki izlenimlerini öykü tekniği ve zengin betimlemeler aracılığıyla günlüğüne yansıtan ünlü öykücümüz Tomris Uyar'ın günlükleri de dışa dönük niteliğe sahiptir.
Bu türler dışında bir de sanat esarlerinin oluşumu ve gelişini ile ilgili günlüklerde vardır. Yazar eserinin gelişme evrelerini günü gününe anlatırken çektiği sıkıntıları, kaygılar çalışma yöntemini de bize göstermiş olur. A. Gide'nin "Kalpazanlar" Thomas Man'ın "Doktor Faustas" bu tür günlüklerin başarılı örnekleridir.
Günlük Tarihsel Gelişimi
Günlük isimli yazın türünün tarihsel gelişimini ve geçirdiği evreleri incelemek istediğimizde bu yazın türü için iki ayrı dönem olduğunu fark ederiz. Bu dönemlerden ilki günlüklerin edebi bir nitelik kazanmasından önceki dönemdir. Tarihte ilk defa Romalılar günlük kullanmıştır. Edebi içerikten yoksun, bir takım kamu kuruluşlarında yapılan işlemlerin unutulmaması amacıyla tutulan ve "commentarii" adıyla anılan bu ilk günlükler, duygusallıktan uzak notların kabaca birleşiminden oluşmaktadır. Tarihte, bu çeşit günlüklerin savaşlar ve askeri hareketleri not etmek amacıyla kullanıldığı da görülmüştür. Edebiyat değeri taşımayan bu günlükler şüphesiz tarihçiler için önemli kanıtlardır, Osmanlı Teşrifatçılarından Ahmet Ağa Kara Mustafa Paşa'nın İkinci Viyana kuşatmasını günü gününe kaydettiği "Vakay-ı Beç" adlı eseri( Aslı Viyana Milli kütüphanesinde olup "Viyana Önlerinde Kara Mustafa Paşa" ve "Viyana Kuşatması Günlüğü" olarak Türkçeye çevrilmiş ) , Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran ve Mısır seferini anlatan "Haydar Çelebi Ruznamesi " bu dönem ve olaylara ışık tutmuştur .
Günlükler edebi değer kazanmaya ancak. Rönesans sonlarına doğru başlamıştır. 1768-1840 yılları arasında İngiltere Kraliçesinin nedimesi ve roman yazarı olan Fanny Burney, saray dedikodularına ve pek çok olaya kendi duygusal izlenimlerini ekleyerek yazdığı günlükle İngiliz edebiyatında önemli bir yere sahip olmuştur.
19. yüzyılın ortalarına doğru, romantizm akımının en yoğun dönemini yaşamasıyla birlikte günlükler, edebi değeri ve içeriği bakımından çoğalmaya, yaygınlaşmaya ve yazarlarının iç dünyasını yoğun duygularla yansıtmaya başlamıştır.
Türk edebiyat tarihi düşünüldüğünde, Divan edebiyatı döneminde tutulan "Ruzname" isimli savaş notları ile Evliya Çelibi'nin "Seyahatname"si tam bir günlük niteliği taşımasa da içerdikleri bazı bölümlerle bu yazın türüne yakınsamakta ve tarihimizdeki ilk günlük örneklerini oluşturmaktadır. Asıl olarak günlüklerin, batı edebiyatındaki biçim ve içeriğiyle Türk edebiyatında yer alması Tanzimat dönemine denk gelmiştir. Direktör Ali Bey'in "Seyahat Jurnali"(1897) adlı gezi kitabı batıdaki anlamıyla Türk edebiyatında görülen ilk günlüktür. Bunu şair Nigâr Hanım'ın "Hayatımın Hikayesi" adlı eseri izler.
Günlükler,1950 yılında Nurullah Ataç'ın bir gazetede günlük yazıları yazmasından ve yoğun ilgi çekmesinden sonra önem kazanmaya başlamıştır. Nurullah Ataç bu yazılarına başlık olarak "Günlük" yerine "Günce" deyişini kullanarak bu deyişi yazın hayatımıza kazandırmıştır. Nurullah Ataç'ın günceleri içe ve dışa dönük içeriğin uyumlu bir sentezi olarak edebiyat dünyasına bu türdeki en bilinen eser olarak geçmiştir.
Türk edebiyatındaki en seçkin günlüklerin başında Oğuz Atay'ın günlüğü ile Cemal Süreya'nın "Günler" adlı eseri gelmektedir Bunlar dışında edebiyatımızda kitap olarak basılan en önemli günlükler ve yazarları şunlardır:
Nurullah Ataç :Günce, Uçuş Günlüğü, Gazi Günlüğü, Avusturya Günlüğü
Salah Birsel: Günlük,Kuşları Örtünmek,Nezleli Karga,Bay sessizlik,Aynalar Günlüğü
Oktay Akbal: Yeryüzü Korkusu, Geçmişin Kuşları, Anılarda Görmek
Ahmet Refik Altınay: Kafkas Yollarında
Falih Rıfkı Atay: Yolculuk Defteri
Tomris Uyar: Gündökümü, Sesler, Yüzler, Sokaklar, Günlerin Tortusu
ÖZGEÇMİŞ
Öz geçmiş, insanın hayatını, kabiliyetini, yeteneğini, iş yapma gücü ve tecrübelerini ortaya koyan bir belgedir. Yani insanın o güne kadar elde ettiği becerilerin özetidir.
Öz geçmişler üçe ayrılır:
1. Kronolojik Öz geçmiş: En çok kullanılan öz geçmiştir. Bunda öğrenim durumu ve önceden çalışılan iş sahaları, bugünden başlayıp geriye doğru gidilerek kronolojik bir sıra içinde verilir.
2. Fonksiyonel Öz geçmiş: Kişinin iş hayatındaki tecrübelerinin özeti verilir. Bu kısımda kişi kendi düşüncelerinden ilgili alana getireceği faydalardan bahsederek kendi niteliklerini açıklar.
3. Yeni mezunlar için öz geçmiş: Bu durumda olanlar yeni işe başladığı için bazı konulara cevap vermek imkânı yoktur. Bu durumda en çok üzerinde durulacak kısım, başvuru amacının düzgün şekilde ifade edilmesidir.
Makale Nedir ? Makale Nasıl Yazılır?
Makale, belirli bir konuda, bir görüşü, bir düşünceyi savunmak ve kanıtlamak için yazılan yazı türüne denir. Gazete, dergi ve internette yayınlanır. Ayrıca herhangi gerçeği açıklığa kavuşturmak, bir konuda görüş ve tezler ortaya koymak ve bir hipotezi savunmak, desteklemek için yazılmış olan yazılara da makale denir.
Makale yazarken aşağaıdaki kriterler önemlidir:
-Anlatımda sade ve belirli bir formata uygun olursa daha iyi olur.
-Somut özellikler ön plandadır.
-Öne sürülen düşünce ve tez kanıtlamak icap eder.
-Makele yazarken belirli bir konu yoktur. Yazar her konuda yazabilir.
-Gazetee dergi ve internette yayımlanır.
 Türk Edebiyatında Makale Yazarları Ve Eserleri
Şinasi
. Mukaddime
Namık Kemal
.  Mes Prisons Muahezenamesi
.  Renan Müdafaanamesi
Ziya Gökalp
. Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak
Cenap Sahabettin
. Evrak-ı Eyyam
. Nesr-i Harp
. Nesr-i Sulh
Ali Canip Yöntem
. Millî Edebiyat Meseleleri ve Cenap Beyle Münakaşalarımız
Yahya Kemal Beyatlı
. Aziz İstanbul
. Eğil Dağlar (makale - sohbet)
Yaşar Nabi Nayır
. Edebiyatımızın Bugünkü Meseleleri (makale - inceleme)
Hasan Ali Yücel
. Pazartesi Konuşmaları
. İyi Vatandaş İyi İnsan
Mehmet Kaplan
.  Büyük Türkiye Rüyası (makale - eleştiri)
.  Kültür ve Dil (makale I eleştiri)
.  Nesillerin Ruhu (makale - eleştiri)
Ahmet Hamdi Tanpınar
. Edebiyat Üzerine Makaleler
Samiha Ayverdi
. Yusufçuk (makale ve konferansları)
RÖPORTAJ
Yazarın okuyucularına bir konuyu inandırmak için kişi, eşya, eser ya da  yer ile ilgili yaptığı incelemeleri fotoğraflarla süsleyerek kendi görüşlerini de katarak yazdığı gazete ve dergi yazılarına röportaj denir.
Röportaj, gazeteciliğin gelişmesi ile ortaya çıkmıştır. Gazetecilerin uyguladığı bir türdür. Radyo ve televizyonlar röportaj aracı konumundadır.
Bu sözcük Latince toplamak getirmek anlamındadır. Türk edebiyatında 1960 yılından sonra halkın sorunlarını yansıtmak gazetelerin vazgeçilmez bir birimi olan röportajla sağlanmıştır.
Başlıca özellikleri;
1-  Yazar bilgiden başka izlenimlerini, görüşlerini, düşüncelerini yazmalıdır.
2-  Röportajdaki konu iyice öğrenilmeli, gerekli incelemeler yapılmalı, gerekli belgeler toplanmalıdır.
3-  Röportajda öznellik hakimdir. Gerçekleri öznel yaşamla harmanlar.
4-  Birinci  tekil kişi ağzından yazılır.
5-  İnsanların söze katılmaları anlatımı canlandırır.
6-  Kaleme alınan olay bizzat yaşanmış olmalıdır.
7-  Röportajda öykülemeye ağırlık verilmelidir. Okuyucuda heyecan yaratmalı, özelden  genele gidilmelidir.
8-  İyi bir röportajda gezip görülen yerlerin yorumlanması ya da değerlendirmesi olmalıdır.
Dünya edebiyatında; Jack London, Heming Way, Selohow Sortre, röportaj örneği vermiş sanatçılardır.
Türk edebiyatında: Rujen Eşref Ünaydın, Falih Rıfkı Atay, Abdi İpekçi, Fikret Otyam, Yaşar Kemal, Mete Akyol, Mustafa Ekmekçi, Halit Çapın, Dursun Akşam röportaj örneği vermiştir.
Röportajda konularına göre üç’e ayrılır:
1-  Bir yeri konu alan röportajlar; Bu röportajlarda ya da tanıtılan yeri, yaşamı her yönüyle bilinir. Farklı yönleri fotoğraflarla filmlerle kanıtlanır.
2-  Eşyayı konu alan röportajlar; Eşyanın dikkat çekici özelliği, düşündürücü özellikleri ele alınır.
3-  İnsanı konu alan röportajlar; Belli bir üne kavuşmuş kimselerin, dikkat çeken ve düşündüren yönleri belirtilir. Fotoğraflarla desteklenir.
*  Röportajlarda ses kayıtları, fotoğraflar, filmler vb. teknolojik aletler inandırıcılık kazandıran öğelerdir.
*  Röportaj metinlerinde öyküleyici, betimleyici, öğretici ve açıklayıcı anlatım türleri kullanılır.
Röportaj’ın Diğer Edebi Türlerden Farkları
1-  Haber Yazısı ile Röportaj arasındaki fark
Haber yazılarında haber, olduğu gibi objektif yansıtılır. Röportajda yazarın kişisel görüşleri vardır. Haberin genişletilmiş halidir.
2- Röportaj ile Gezi Yazısı’nın farkı
Gezi yazılarında fotoğraf, resim gibi belgeler bulunmaz. Röportajlarda resimlere, fotoğraflara yer verilir.
Gezi yazılarında insan konuşmalarına (diyaloglara) yer verilmez. Röportajda konuşmalara yer verilir.
Gezi Yazısı ile Röportaj’ın Benzer Yönleri
1-  Her iki tür de bilgilendirme amaçlıdır.
2-  Her iki tür de haber yazısıdır.
3-  Gözlem önemlidir.
Röportaj ile Biyografi’nin Farkı
Röportajlarda konuşmalara yer verilirken biyografide yoktur.
Röportajlarda kişisel yorum varken biyografilerde yoktur.
Röportajlar yaşayan sanatçılarla yapılır. Biyografiler belgelere dayandırılarak yapılır.
DENEME
1.         Tanımı
Bir yazarın özgürce seçtiği herhangi bir konu üzerinde kesin yargılara varmadan, kişisel görüş ve düşüncelerini serbestçe anlattığı yazılara deneme denir.
Kendisinden önce benzeri yazılar yazılmış olmakla birlikte 16. yüzyılda deneme kavramını ilk kez kullanan Fransız yazarı Montaigne (Monteyn)'dir. Denemeler adını verdiği yazıları, bir edebiyat türünün adı olmakla kalmamış, benzerlerinin de yazılmasına yol açmıştır.
 2.         Özellikleri
Denemede konu özgürce seçilir.
İnsanı ve toplumu ilgilendiren her şey (yaşama, ölüm, aşk, sanat, felsefe, din, ahlâk, töre, bilim, siyaset vb.) denemenin konusu olabilir.
Deneme yazarı kendisiyle konuşur gibi yazar.
Dili doğru ve güzel kullanır.
Düşünce ufku geniş ve kendine özgü bilgi birikimine sahiptir.
Kendi duygularının dışında başkalarının düşüncelerine de saygı duyar.
Denemeci ele aldığı konuyu içtenlikle anlatır.
Denemeci, bayağı bir anlatıma inmeden terim ve felsefi kavramların ağırlığından uzak bir üslubu tercih eder.
Denemeci, denemenin sonunda kesin bir yargıya, bir sonuca varmak amacında değildir.
Deneme, herhangi bir konuda düşündürücü, öğretici, inandırıcı ve ufuk açıcıdır.
Deneme rahat okunan bir düşünce yazısıdır.
Denemecinin öne sürülen her düşünce ya da savı doğrulama, kanıtlama gibi bir kaygısı yoktur. Deneme, makale ve eleştiriden bu yönüyle ayrılır.
Deneme yazarı birçok kaynaktan beslenir: Felsefî, sosyolojik, tarihî tema ve olay­ların yanında bilimsel veriler ve ünlü kişilerin özdeyişleri olabilir. Yine de denemeci seçtiği konuyu farklı bir yaklaşımla işler.
 Denemenin Amacı;
Okuyucuyu düşünmeye yöneltmek,
Hayatın gerçeklerini ortaya koymak,
Kültür alanındaki değişme ve gelişmeleri fark ettirmek,
Birey-toplum ilişkisini dile getirmek vb.
 Konularına ve Yazılış Amaçlarına Göre Denemeler;
Klasik deneme,
Edebî deneme,
Felsefî deneme,
Eleştirel deneme olmak üzere gruplandırılır.
Deneme ile makale arasında ne fark vardır?
 Denemelerde kişisel düşünce yer alır. Söylenenlerin kanıtlanmasına ihtiyaç duyulmaz. Denemelerde ele alınan konular, kesin sonuçlara bağlanmaz. Makalelerde ise bilgi vermek, bir fikri açıklamak ön plandadır. Düşünce yönü ağır basar; kanıtlamaya ve açıklamaya dayanır. Kesin bir sonuca ulaşmak hedeflenir.
 Dünya edebiyatında: Montaigne(zaten öncüsüdür),Bacon,Voltaire,J.J Roussesau'yu saymak mümkündür.
Türk edebiyatında ilk deneme kitapları arasında Ahmet Haşim’in Bize Göre (1928), Gurebahanei Laklakan (1928); Ahmet Rasim’in pek çok yazısı; Mahmut Sadık’ın Takvimden Yapraklar (1912); Refik Halit Karay’ın Bir Avuç Saçma (1939), Bir İçim Su (1931), İlk Adım (1941), Üç Nesil Üç Hayat (1943), Makyajlı Kadın (1943), Tanrıya Şikâyet (1944); Falih Rıfkı Atay’ın Eski Saat (1933), Niçin Kurtulmak (1953), Çile (1955), İnanç (1965), Pazar Konuşmaları (1966), Kurtuluş (1966), Bayrak (1970) gibi kitaplarını saymak mümkündür.
 Türk edebiyatında deneme türü, genellikle şair, romancı ya da hikâyeci kimliği öne çıkan sanatçılar tarafından ortaya konan ürünlerden oluşmaktadır. Birinci derecedeki vasfı “denemeci” olan yazar sayısı oldukça azdır. Nurullah Ataç (18981957), Sabahattin Eyüboğlu (19081973), Suut Kemal Yetkin (19031980), Mehmet Kaplan (19151986), Nurettin Topçu (19091975), Salah Birsel (1919 ), Vedat Günyol (1912 ), Enis Batur (1952 ), Cemil Meriç (19171987), Mehmet Salihoğlu (1922 ), Uğur Kökden (1934 ), Nermi Uygur (1925 ) bunlardan birkaçıdır.
Aşağıdaki örnek, çağdaş bir deneme yazarımız olan Vedat Günyol’un bir denemesidir.
 --------------DENEME TÜRÜNE ÖRNEK----------------
KÖRÜ KÖRÜNE İNANMAK
Öyle köylüler biliyorum ki; ayaklarının altını yakmışlar, bir tüfeğin tetiği altında parmaklarının ucunu ezmişler, başlarını cendereye sokup gözlerini kan içinde dışarı fırlatmışlar, yine de ağızlarından söz alamamışlar.
 Birini gözümle gördüm. Öldüğünü sanarak bir çıkıra atmışlardı; boynundaki ip hala duruyordu; bu iple, onu bütün gece bir atın kuyruğuna bağlayıp sürüklermişlerdi. Öldürmek için değil, eziyet etmek için, yüz yerine hançer saplamışlardı. Kendisiyle konuştum; bütün bunlara katlanmış, sonunda da kendini kaybetmiş;  istedikleri sözü söylemektense, bin kez ölmeyi göze almış. Çektiği acılar yanında ölüm hiç kalırdı. Hem de bu adam o semtin en zengin çiftçilerinden biriydi. Nice insanlar kendilerinin olmayan inanışlar için, başkarından aldıkları, ne olduğu doğru dürüt bilmedikleri fikirler için ses çıkarmadan diri diri yanmışlardır.
                                                                                                           Montaigne
BİYOGRAFİ
1-Yaşamı yazılan kişinin kendisi tarafından değil, onunla ilgili araştırma yapan, bilgi ve belgelere ulaşan veya onun yaşamına yakından tanıklık etmiş kişiler tarafından kaleme alınır.
2- Tarafsız ve gerçekçi olunmalıdır.
3-bilgi. Belge, tanık ve kanıtlara dayandırılmalıdır.
4- Kronolojik sıra izlenebilir.
5- Kişiyi tüm yönleriyle tanıtır. Kişinin önemi, değeri, benzerlerinden farkı belirlenmelidir.
6- Öznel bir tutum izlenmemeli, kişinin yaşamı aşırı yerme ve övmelerden uzak tutulmalıdır
7- Açık, sade bir dil kullanılır.
8-divan edebiyatında şairleri anlatan bu eserlere, "Tezkire" denirdi.
9-Türün ünlüleri; Mithat Cemal Kuntay, Şevket Süreyya Aydemir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder