18 Nisan 2013 Perşembe

KÜRESELLEŞME NEDİR?


      İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜ
KÜRESELLEŞME KAVRAMININ ORTAYA ÇIKIŞI
Küreselleşme Nedir?
GİDDENS KÜRESELLEŞME NASIL TANIMLAMAKTADIR?
Wallerstein ve Kapitalist Dünya Ekonomisinin Küreselleşmesi
YENİ DÜNYA DÜZENİ ARAYIŞLARI: KÜRESELLEŞME














KÜRESELLEŞME KAVRAMININ ORTAYA ÇIKIŞI
(1)Kavram olarak “küresel” (global) sözcüğünün kökeni, 400 yıl öncesine gitse bile, “küreselleşme süreci” (globalization), oldukça yeni bir olgudur. İlk olarak 1960’larda ortaya çıkan küreselleşme kavramı, 1980’lerden sonra ise sıkça kullanılmaya başlanmıştır (Waters, 1995: 2). 1990’lara gelindiğinde de, bilim adamlarının önemini kabul ettiği anahtar bir sözcük haline gelmiştir. Günümüzde küreselleşme konusunda çok geniş bir literatür oluşmuştur. Politik, ekonomik, sosyo-kültürel ve teknolojik gelişmelerin damgasını taşıyan küreselleşme süreci, hızlı bir biçimde, günümüze ait politik ve akademik tartışmalarda, önemle üzerinde durulan ve analizi yapılan kavramlardan (2)
Küreselleşme Nedir?
(3)Küreselleşme, dünyaya hakim olmak isteyen sanayileşmiş devletlerin, azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kaynaklarını, kendi çıkarlarına mâl edebilmek için II. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya attıkları bir kavramdır. Robertson' şöyle demiştir: "...Küreselleşme teması anlayışları aralarında farklılık göstermesine rağmen küreselleşme diye adlandırılan şeyi anlamanın en iyi yolunun, dünyanın 'birleşik' hale geldiği, ama kesinlikle safdil işlevselci tarzda bütünleşmediği 'biçim sorunu' üzerinde yoğunlaşmak olduğunu düşünmektedir”
Dünyanın birleşik hale gelmesi, tekdüze dinamikler ile oluşan bir süreç değildir. Çünkü küreselleşme, ekonomik olduğu kadar siyasal, teknolojik ve kültürel boyutlu bir süreçtir. Giddens’a göre küreselleşme, tek bir süreç değildir, karmaşık süreçlerin bir araya geldiği bir olgular kümesidir. Üstelik çelişkili ya da birbirine zıt etkenlerin devreye girdiği bir süreçtir. Çoğu insanın gözünde, küreselleşme basitçe gücün ya da etkinin yerel toplulukların elinden alınıp küresel arenaya aktarılmasından ibarettir. Küreselleşmeyi genel kabul görmüş bir tanımla ifade edebilmemiz mümkün değildir bunun nedeni ;konuyu ele alan araştırmacıların temelde iki farklı yaklaşıma sahip olmalarıdır. Birinci yaklaşım, küreselleşme terimini bir kavram olarak görür. Diğer bir deyişle, küreselleşmeyi; somut bir olguyu, kuram düzeyinde bilimsel olarak yansıtan bir ifade olarak görür.
İkinci yaklaşım ise, küreselleşmeyi ideolojik bir görüşün ifadesi olarak kabul eder. Bu yaklaşım, küreselleşmeyi ya yanında olunacak ya da karşısında tavır alınacak bir ideolojik etken olarak görür.(4)Bahadır Çakır'a göre küreselleşmeyi ideolojik bir yaklaşım olarak görmek bilimselliğe terstir.Eğer Küreselleşmeyi birkaç devletin ideolojisi olarak görülecek olursa küreselleşme kavramı bir kaç devletin politikası olarak indirgenmiş olur.Oysa küreselleşme Kapitalizm'in yayıldığı dünya ekonomisinde Kapitalizm'in geliştirdiği bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.Bu küreselleşme olgusu kapitalizm'in karşısına Komünizm'den daha güçlü bir ekonomik sistem çıkartılana kadar dünyayı sömürmeye devam edecektir.Ne yazık ki İslamiyete empoze edilen guruplar da kapitalizm'e yenik düşmüş ceplerini doldurma kaygısına düşmüşlerdir.Halbuki islamiyet kapitalizm'in kökünü kurutur.Ne yazık ki İslam devletlerinin şuan için kendine has bir iktisadi sistemi yoktur.(5)
GİDDENS KÜRESELLEŞME NASIL TANIMLAMAKTADIR?
Giddens küreselleşmeyi zaman ve mekansal olarak birbirlerinden oldukça çok uzakta gelişen olayların yerel oluşumları biçimlendirebilmesi ve bu yolla birbirleri ile ilişkili olan dünya ölçeğindeki toplumsal ilişkilerin giderek yoğunlaşması olarak tanımlamaktadır.Fakat Giddens küreselleşmenin zaman ve mekansal boyutta toplumları birbirlerine fonksiyonel olarak yakınlaşması gibi görülmemesi gerektiğini öne sürmekte ve bölgesel ve yerel olan farklı türden toplumsal formların bu oluşuma tepki gösterebilmesinin de çok mümkün olduğunu belirtmektedir. Giddens buna örnek olarak ta küreselleşme ile ‘ulus-devlet’ ve ‘ulusalcılık’ gibi kavramların öneminin giderek azalacağını özellikle kapitalizmin uluslararasılaşmasının bunda çok etkili olduğunu ancak bölgesel ve yerel düzlemde buna bir tepki olarak ulusalcılık hareketlerinin, bölgesel-kültürel kimliğin güçlenmesi veya yerel özerklik taleplerinin ön plana çıkmasının olası olduğunu belirtmektedir.
Giddens küreselleşmeyi kaç boyutta ele almaktadır?
Giddens küreselleşmenin dört boyutta ele alınması gerektiğini öne sürmektedir.
• Dünya kapitalist ekonomisi,
• Ulus-devlet sistemi,
• Dünya askeri düzeni,
• Uluslararası iş bölümü.
Giddens’a göre küreselleşmenin birinci boyutu ‘dünya kapitalist ekonomisidir’.Buna göre kapitalizmin 16. ve 17. yüzyıllarda ortaya çıkmasıyla birlikte, küresel dünya düzeni siyasal güçten daha çok ekonomik güce dayanmaktadır. Çünkü dünya kapitalist ekonomisi ticaret ve sanayi bağlantı merkezleri yolu ile bütünleşmiştir.Bu nedenle dünyamızdaki ekonomik küreselleşmede en önemli rolü oynayan kapitalist dünya ekonomisidir. Zira uluslararası ekonomik ilişkiler daha çok ülkelerin ve çok uluslu şirketlerin kapitalist türden iş bağlantıları, endüstriyel mal ve hizmetlerin alımı ve satımı, dağıtımı ve pazarlanması ile belirlenmektedir. Ülkeler arasındaki ekonomik gelişmişlik farklılığı da dünya kapitalist ekonomi düzeninin bir sonucudur.Giddens’in yaklaşımında, küreselleşmenin ikinci boyutunu ise ‘ulus-devlet sistemi’ meydana getirmektedir. Giddens’a göre ulus-devletler küresel siyasal düzenin en önemli üyesidirler. Çünkü ulus-devletler bölgesel ve uluslararası ekonomik politikaların yürütülmesi, uygulanması ve düzenlemesinde oldukça etkin rol almaktadırlar. Ancak küresel siyasal düzende bir ulus-devletin etkin olabilmesi o devletin refah düzeyi ve askeri gücüyle sınırlıdır. Ulus-devletler kendi aralarında siyasal ve ekonomik çıkarlaını korumak ve geliştirmek için tıpkı Avrupa Topluluğu (AT) örneğinde olduğu gibi, ‘küresel ulus-devlet sistemini’ oluşturmaya yönelebilmekteYEN İ DÜNYA DÜZENİ dirler. Giddens bu süreci aynı zamanda ‘devletlerin uluslararası eşgüdümlenmesi’ olarak tanımlamakta ve günümüz dünyasında, ulus-devletler sisteminin siyasal ve ekonomik küreselleşmede oldukça etkin bir rol oynadığını belirtmektedir.Küreselleşmenin üçüncü boyutunu ise ‘dünya askeri düzeni’ oluşturmaktadır. Ortak silahlanma ve savunma politikaları yoluyla birden fazla ülkenin (örneğinNATO) silahlı güçlerini birleştirmesi küreselleşmenin önemli bir boyutunu meydanagetirmektedir. Böylece, belirli bir bölgede olan çatışma o bölgedeki ulusların bağlı bulunduğu uluslararası askeri örgütleri kolayca harekete geçirebilmekte ve yerel çatışmalar bütün dünyayı ilgilendirebilen bir küresel sorun haline gelebilmektedir.Giddens birinci ve ikinci dünya savaşlarının buna iyi bir örnek oluşturduğunu belirtmektedir.Giddens’a göre küreselleşmenin dördüncü boyutu ise ‘uluslararası işbölümüdür’.Endürstriyel gelişmeye bağlı olarak gelişmiş ve azgelişmiş ülkeler arasındaki farklılaşmalarını kapsamına alan ve sürekli genişleyen bir küresel iş bölümünden söz etmek mümkündür. Bu yaklaşıma göre, modern endüstri yapılması gereken işlerin düzeyine değil fakat aynı zamanda bölgesel düzeyde var olan iş bölümü çerçevesi içerisinde endüstrinin gelişmişlik düzeyine, sendikalaşma oranına, iş gücünün el becerisine ve hammadde üretimine bağlıdır. Böylece küresel olarak belirli bölgeler üretim merkezleri heline gelirken belirli bölgeler endüstri dışı üretim faaliyetlerinde yoğunlaşmaktadır. Her ne kadar belirli bölgeler diğerlerine göre daha gelimiş olsa bile, ülkelerin birbirlerine olan karşılıklı bağımlılıkları giderek artmaktadır. Küreselleşmenin modern endüstriye bağlı olarak ortaya çıkardıığ bir diğer sonuç ise teknolojisinin dünya çapında yayılması ve bunun üretim süreciyle sınırlı kalmayıp insanların günlük yaşamının içine kadar girmesi ve küresel olarak bütün bireyleri derinden etkileyebilmesidir. Özellikle kitle iletişim araçlarının giderek yaygınlaşması bireylerin dünyada olup biten olayları anında izleyebilmelerine olanak tanı-masıdır.Giddens’a göre küreselleşme modernitenin bir sonucudur ve bu süreç, kapitalistmodernizmin dayandığı ekonomik, siyasal ve kültürel gelişmelerin dünya çapında yaygınlaşmasından başka bir şey değildir.Giddens’in yaklaşımında günümüzdeki küresel gelişmeler modernitenin dünya çıpanda yaygınlaştığını yani küresselştiğini göstermektedir. Bu nedenle, Giddens küreselleşme sürecinin ‘geç modirnite’ olarak ele alınmasının daha doğru olacağını belirtmektedir.
Wallerstein ve Kapitalist Dünya Ekonomisinin Küreselleşmesi
Dünya kapitalist ekonomilerinin, endüstriyel üretim, sermaye birikimi ve uluslararası pazar ilişkileri açısından küresel olarak tek bir kapitalist dünya toplumuna doğru ilerlemekte olduğu öne sürülmektedir. Artık küresel düzeyde oluşan ekonomik dalgalanmalardan ve krizlerden bütün dünya ülkeleri giderek daha çok etkilenmektedir. Özellikle uluslararası pazarda çok uluslu şirketlerin bütünleşmeleri, yabancı sermaye yatırımlarının artması, ülkeler arasında teknoloji transferinin yaygınlaşması ve belirli coğrafi bölgelerde bulunan ülkelerin ekonomik ve siyasal düzeyde bloklaşmaya doğru yönelmeleri küreselleşme sürecinin nedenleri arasında gösterilmektedir. Ancak bu küreselleşmenin ne tür ekonomik, siyasal ve kültürel formlar içerisinde gerçekleştiği ve az gelişmiş ülkelerin konumlarının ne olduğu tartışma konusu olmaya devam etmektedir.
Örneğin, Wallerstein küreselleşme olgusunu kapitalist ekonomik sisteminin işleyişine bağlı olarak incelemeye çalışmaktadır. Wallerstein küreselleşmenin kapitalist sermayenin sınır tanımayan yayılmacılığının ve buna bağlı olarak ortaya çıkan uluslararası işbölümünün bir yansıması olarak görmektedir. Küresel dönüşümler
YENİ DÜNYA DÜZENİ ARAYIŞLARI: KÜRESELLEŞME
kapitalist sermayenin sürekli genişlemek istemesinin doğal bir sonucudur. Wallerstein kapitalist dünya sisteminin işleyişini merkez ülkeler (gelişmiş kapitalist ülkeler), çevre ülkeler (az gelişmiş kapitalist ülkeler) ve yarı çevre ülkeler (yarı gelişmiş kapitalist ülkeler) modeli çerçevesinde incelemektedir. Wallerstein'e göre merkez ülkeler ekonomik olarak daha güçlü oldukları için dünya ticaret düzenini kendi çıkarlarına göre düzenlemekte ve böylece azgelişmiş çevre ülkelerini doğal kaynaklar ve insan gücü açısından sömürmektedirler. Böylece, Wallerstein küreselleşmenin ülkeler arasındaki eşitsizliği süreklileştirdiğini ve bu eşitsizliği küresel gelişmelere paralel olarak belirli formlar içersinde yeniden ürettiğini öne sürmektedir. Wallerstein'e göre ekonomik ve siyasal düzeydeki küresel değişmeler kapitalist dünya ekonomisinin genişlemesiyle birlikte oluşmuştur. Bu nedenle hiçbir tarihsel sistem kapitalist dünya ekonomisi kadar kendi içinde ilintili, karmaşık, yaygın ve ayrıntılı olmamıştır. Wallerstein'in yaklaşımına göre, kapitalist dünya ekonomisi genişlemeye her zaman gereksinimi olmuştur ve bunun sonucu olarak son dörtyüzyılda Avrupa merkezli bir sistemden bütün küreyi kapsayacak bir sisteme geçmiştir. Bu süreç içerisinde merkez ülkeler kendi ulusal devletlerini güçlendirmiş, ekonomilerini kalkındırmış ve ulusal kültürlerini de geliştirmişlerdir. Buna karşın çevre ülkeler ise ekonomik olarak merkez ülkelere bağımlı ve geri kalmış, ve böylece ulusal devletlerini güçlendirememişlerdir. Ayrıca, çevre ülkeleri merkez ülkelerin kültürel etkisi altına girniştir. Böylece ekonomik süreçte kapitalist sermayenin genişlemesine bağlı olarak dünya çapına yayılan küreselleşme, kültürel boyutuda içine alarak kapitalist dünyayı tek bir sistem haline getirmiştir.Wallerstein azgelişmiş ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasındaki eşitsiz ekonomik ilişkilerin küreselleşme üzerine olan etkilerini vurgulaması açısından literatüre önemli bir katkıda bulunmuştur. Aynı şekilde Wallerstein'in yaklaşımının batılılaşma veya modernleşme teorilerinin çok başarılı bir eliştirisini yaptığını da söyleyebiliriz.(6)







KAYNAKÇA
Dr.Mehmet Yunus Çelik'in Doktora tezinden alıntı.1-2
İktisat ansiklöbedisi.3-4
Bahadır Çakır'ın Ekonomik Sistemler isimli makalesinden alıntı.4-5
Armaoğlu, Fahir H., 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, 1914-1995.Sander, Oral, Siyasi Tarih (1918-1994).Archer, M. S. (1991), "Sociology for One World: Unity and Diversity", International Sociology, cilt. 6, no.2.Beyer, M. S. (1994). Religion and Globalization, Sage, London.Çınar, M. (1993) "Küresel Sermaye ve Ulus-Devlet Üzerine Etkileri", Toplum ve Bilim, no. 62.Gıdens, A. (1994) Modernliğin Sonuçları, Ayrıntı Yayınları, İstansul.Hall, S. (1995) "Yerel ve Küresel", Mürekkep, no 3-4.Robertson, R. (1992), Globalization, Sage, London.Somel, C. (1996) "Üretimde Globalleşme ve Kalkınma", Toplum ve Bilim, no. 69.Suğur, N. (1994) "Küreselleşme Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme", Birikim, no. 73.Tıryakıan, E. D. (1994), "The New Worlds and Sociology: An Overview", International Sociology, cilt. 9, no. 2.Wallerstein, I. (1987), "World System Analysis", A. Giddens ve J. H. Turner (ed.), Social Theory Today, Polity, Cambridge. 5-6

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder