30 Haziran 2013 Pazar

Atom Bombası

          Atom bombası insanlık tarihinin en kötü icatlarından biridir.Tamamen insanları hedef alan milyonları topluca öldürebilecek güçte vicdanı olmayan insan dışı varlıkların kullanabileceği canice bir silahtır.İslam savaş hukukuna göre orantılı güç kullanmak karşı taraf pes ettikten sonra öldürmek cinayet sayılmıştır.İslam savaşta kısasa kısas modelini ölçü almaktadır.Öyle ki karşı taraf atom bombası kullanıyorsa bizimde kullanmamız gerekmektedir.Günümüz dünyasında tüm devletler atom teknolojisine geçerken bizim kullanımı yasak diye üretmememiz çok saçma olur.Yıllarca Avrupa bizi şöyle kandırdı siz sanayileşmeyin,biz sanayileştik çevre sorunlarından dert yanıyoruz sizde sanayileşirseniz sizde çevre sorunları yaşıyacaksınız.En iyisi mi siz ham maddenizi bize verin biz işleyip size satalım.Bu zamana kadar resmen enayi yerine alındık.Japonya da 130'a yakın nükleer enerji santrali mevcut.Türkiye mi gülelim mi ağlayalım mı 1 tane bile yok.Üstelik Japonya'ya oranla çok daha fazla korunaklı bölgeye sahip olduğumuz halde yok.
    Gelin hep beraber şu nükleer enerji santralini tanıyalım:
1- Reaktör: Reaktörde fisyon sonucu termik enerji açığa çıkar ve birinci devre suyunu ısıtır.
2- Buhar üreticisi: Birinci devredeki yüksek basınçlı ve enerjili su, ikinci devredeki suyu ısıtır.
3- Türbin: Oluşan buhar, türbini çalıştırarak elektrik üretir. Çıkan kullanılmış buhar yoğuşturucuya gider.
4- Yoğuşturucu: Türbinlerdeki kullanılmış buhar, soğuk üçüncü devre suyu tarafından yoğuşturularak buharlaştırıcıya gönderilir. Sistem bu döngü içerisinde sürekli devam eder.
        Fisyonun oluşumu
             Bir nötronun, uranyum gibi ağır bir element atomunun çekirdeğine çarparak yutulması, bunun sonucunda bu atomun kararsız hale gelerek daha küçük iki veya daha fazla farklı çekirdeğe bölünmesi reaksiyonuna fisyon denir. Çok büyük enerjiler açığa çıkaran iki tür nükleer reaksiyon vardır. Bunlar büyük atom çekirdeklerinin parçalanması (fisyon) veya küçük atom çekirdeklerinin birleşmesi (füzyon) reaksiyonlarıdır. Henüz füzyona dayalı bir nükleer reaktör yok. Güneş, füzyon yoluyla enerji üretmekte.

Nükleer Santral Çalışma Sistemi

Ülkemiz 50 yıldır nükleer enerji üretme peşinde olduğu halde nihayet 2013 başlanacak olan nükleer tesislerle bu serüvenini gerçekleştirmiş olacak.
Sinop ve Mersin'de kurulacak nükleer santraller devreye alındığında, Türkiye yıllık 7,2 milyar dolar tutarında enerji ithalatından kurtulmuş olacak.
   En evvel bu işin ülkemize hayırlara vesile olmasını diliyorum.Nükleer enerji santrallerinde zenginleştirilmiş uranyum kullanılmaktadır.Böylelikle atom bombası da üretebilecek bir ülke olabileceğiz.


Amerika'nın Japonya'ya attığı Atom bombası alttaki video.....................


     Yazarı:      Bahadır   Çakır                      o adam sensin........

İslamın Sancağı Altında

  Biz Müslümanlar İslamın sancağı altında herkese hoşgörü ve anlayışla yaklaşmak dinimizin bize öğretisidir.Bu öğretiyi yaşamak o kadar da basit değildir.Taş atana gül atmak o kadar da basit olamaz.Bunu başarabilmek için en evvel herkesten ileri ve yükselmiş olmalıyız.Öyle bir düzeyde ancak taşa gülle cevap verilebilir.Zavallı acınacak durumdayken taşa gülle cevap verecek takatin olmaz zaten.Önceden Osmanlı bunun en güzel örneklerini sergilemiştir.Osmanlı yükselirken de genişlerken de hatta batarken de bizlere en güzel örnek olmuştur.Osmanlı yükselirken ve genişlerken hep Selçuklu'dan dersler alarak ilerlemeyi başarmıştır.Nitekim bu sayede bir çok badireyi önceden tahmin ederek atlatmıştır.Biz Türkiye olarak geçmişine küfreden değil geçmişinin her aşamasından ders alarak ilerleyen,genişleyen ve yükselen bir devlet olma yolunda ilerlemeliyiz.
   ''Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.''(Mehmet Akif Ersoy) Geçmişi olmayanın geleceği olamaz.İyi ve ya kötü geçmişinden dersler çıkaranlar,geçmişinin hatalarını objektif değerlendirebilenler ancak geleceğe sağlam adımlarla basabilir.Dün dündür bugün bugündür.Diye bir söz var bu sözü sürekli geçmişle bağları kopar gibisinden söyleyenlere şöyle cevap vermeliyiz.Dün olmasaydı bugün sen olmayacaktın.
    Türkiye Cumhuriyeti, Devleti Osmanlı Devletinin küllerinden inşa olmuştur.Osmanlının devamı değil fakat Osmanlıdan da bağımsız değildir.Yeni bir devlet ve yeni bir düzen getirmesi bakımından tamamen bağımsızdır.Fakat kültürel,dilsel,dinsel olarak bağımsız olmaya çalışmamalıydı.Yeni nesil geçmiş kültür birikiminden uzaklaştırıldı.Öyle ki yabancılar gibi düşünmeye ve yaşamaya itildi.Halbuki bizim tarihten gelen bir yaşayış,anlayış ve bir uygulayış biçimimiz vardı.Öz Türkçe anlayışıyla birlikte eski yazıyı yani Arap alfabesini öğrensek dahi eski eserleri anlayamayacak vaziyete getirildik.Şuanda öyle teknolojiler var ki eski yazılmış olan tüm eserleri bir anda latinceye çevirebiliyor fakat biz sığ bir türkçeyle o kelimelere çok yabancıyız.Geçmişine bu derece yabancı bir millet tarihte yaşamamıştır.Türkün başına gelen hiçbir milletin başına gelmemiştir.Cuhuriyetin ilk kurulduğu dönemlerde siyonist,metaryalist,anarşist koministlerin kısa sözle dinsizlerin uygulamış olduğu dümenlere uzun sürer diye girmek istemiyorum.Dahası bir takım hakikatler halka ağır gelir.
    Muhteşem bir düzenle işleyen bu kainatın içinde düzensizlikten beslenenler özgür olduklarını zannederler.Halbuki onların yapmaya çalıştığı düzensizlikte işleyen kanunun bir parçasıdır.O kadar güçlü olmalıyız ki bu kargaşa çıkaranlara dahi gülle yaklaşabilelim.Bilmiyorlar Yarabbi bilselerdi yapmazlardı diyebilelim.
    Bu olayı peygamberimizden küçük bir örnekle tamamlayalım dilerseniz.''Kafirlerden bir gurup billeniyor ve içlerinden biri adı aklıma gelmedi peygamber Efendimize taş atıyor taş o mübarek dişini kırıyor.Göktekiler bu duruma tahammül edemiyor.Cebrail a.s geliyor ya Muhammed s.a.v izin ver şu dağı başlarına yıkayım diyor.Rahmet peygamberi bu müsade istemeye şöyle cevap veriyor.Ben alemlere rahmet olarak gönderildim,onlar inanmasalar da onların çocuklarından inanlar çıkacak''diyor.Ve nitekim de öyle oluyor.İşte sevgili okuyucularım din bu derece ince düşünmeyi arz eder.Bir tarafta aslanlar gibi savaşan bir peygamber,diğer tarafta bir anadan daha şevkatli bir peygamber ikisi de aynı kişi fakat durumlar farklı.Olaylara yaklaşım tarzımız çok önemlidir.Efendimizi anlamaya çalışmalıyız.Taş atana gül atarken şamar oğlana da dönmemeli her şeyi ince ayrıntısına kadar düşünüp tavrımızı ona göre vermeliyiz.
     İslamın, yeni sancağı; beyaz Ay yıldızlı,  kırmızı, Türk bayrağıdır.      

    YAZARI :  BAHADIR ÇAKIR                                            O ADAM SENSİN...

29 Haziran 2013 Cumartesi

Türkiye'nin Askeri Gücü 2




Türkiye'nin Askeri Gücü


''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLA



   Bu yazımız Türkiye'nin askeri gücü hakkında fikir sahibi olmanızı sağlayacaktır. Türkiye'nin askeri gücü hakkında bugüne kadar sahip olamadığınız bilgileri sizlere vereceğinden emin olabilirsiniz.Bu çalışmamızı sonuna kadar dikkatle takip ederseniz ülkemizin diğer ülkelere kıyasla ne derece bir harp etme yeteneğine sahip,harp teknolojisinde ne derece gelişmekte olduğunu sizler elde edebileceksiniz.Bu yazımız ve seçtiğimiz özel videolarla gelişmiş bir askeri bilgiye sahip olacağımızı düşünüyorum.Bu bilgileri toplamam ve düzene sokup sizlerle paylaşmam günlerimi aldı.Emeğimizin karşılığı olarak bizi ne derece bilgilendirdiğini hep beraber görerek şahit olacağız.Eğer ki burada paylaşmış olduğumuz bilgiler sizlerin bir kanaat sahibi olmanızı sağlıyorsa gerçekten başarmışız demektir.
  Ülkeler askeri sahada ne derece güçlü ise dış politikada da o derece söz sahibidir.Başbakanları dış ülkelerde rahat konuşturan askeri güçleridir.Askeri güç dediğimiz zaman çoğu insanın aklına asker sayısının fazla olması gelir.Asker sayısının fazlalığından ziyade askerlerin niteliksel durumu daha önemlidir.Ayrıca askeri teknolojinin milli olması ve gelişmiş olması askeri gücü yükselten en büyük etmendir.Ülkemizde en seçkin birlikler Bordo Bereli'lerdir.Yine onu takip eden siyah bereliler ve mavi berelilerde etkin birliklerdir.Bordo bereliler astsubay ve subaylardan oluşmaktadır.Mavi bereliler ise içinde rütbesiz erleri de barındırmaktadır.Bordo berelilerin sayısı 10 bin civarıdır.726 bin askeri bulunan ve içinde rütbesiz askerlerin sayılmadığı bu sayıda,Bordo Bereli'lerin 10 bin oluşu çok az kalmaktadır.Profesyonel orduya geçişte bordo berelilerin sayısının 100 bin çivarı olmasını talep ediyoruz.Öyle ki bu sayıda Bordo Bereli olduğu vakit normal orduya da pek ihtiyacınız kalmayacaktır.Yine bizim askeri önerilerimiz şu şekilde devam etmektedir.Bordo berelilerin alt katakorisi olarak mavi berelilerin içinde ki  erlerin daha özenle seçilip maşa bağlanıp eğitimli bir şekilde görev almasını öneriyoruz.Yine terör olaylarının bitmesiyle 726 binlik ordunun bu ülke için fazla olduğunu düşünüyorum.Bu sayının 7 de 3 kadar seçkin birliklerden oluşsa yeterlidir diye düşünüyorum.Normal askerliğin süresinin 6 aya düşürülmesini kısa dönem uzun dönem olayının kaldırılmasını talep ediyoruz.Zira 6 ay normal vatandaşın askeri eğitim alması için yeterli bir süredir.15 ay olan eğitim süresi çok fazladır bordo bereliler bile 3 yıllık bir eğitim sonucu bordo bereli olurken normal bir vatandaşın bu kadar süre askerlik yapması akıl dışıdır.6 aylık adam gibi bir eğitimin yeterli olacağı kanısındayım.Yapılan istatistiklere göre en fazla üst rütbeli sayısına sahip ülkelerden biri olduğumuz ortaya çıkmıştır.Zira üst rütbelilerin çok olması kararların yavaşlamasına emirlerin hızlı faaliyete geçmesini engellediği gibi emri veren failin de kaybedilmesine sebebiyet vermektedir.Buda özellikle askeri suç teşkil eden emirlerin saplanmasını zorlaştırmakta faillerinin kaybedilmesine sebebiyet vermektedir.
   İsterseniz İngiliz ordusunu bir inceleyelim.aktif personel/ asker sayısı yaklaşık 200.000 olmakla birlikte; 190.000'i aşkın yedek kuvvet ve 45.000'e yakın gönüllü askeriyle birlikte toplam; 335.000 askeri bulunmaktadır. bir olağanüstü hal durumunda 12.000.000 milyon erkek, 11.500.000 milyon kadın vatandaşı silah altına alınabilinecek konumdadır. ingiltere, yıllık 66 milyar dolarlık askeri harcamasıyla avrupa birliği içersinde en çok, dünya genelindeyse abd'nin ardından ikinci en fazla askeri harcama gerçekleştiren ülke konumundadır. ingiltere'nin yıllık askeri harcamları, gayrisafi yurtiçi hasılasının %2.2'sine denk gelmektedir.
   Bu sayıları ve rakamları İngiltere ordusunu taklit etmemiz için buraya yazmadım zira bizim gibi ülkelerin askeri sayısının fazla olduğuna işaret etmek için bu noktaya temas ettim.Sonuçta biz bir kıta ülkesi değiliz.Hızlı harekat eden hızlı davranan bir orduya ihtiyacımız var.Adam sayısına harcanan paranın askeri teknolijiye yatırıldığında dünyanın ilk üç büyük ordusu içinde yer alacağımızın garintisini veriyorum.Son 10 yıldır askeri teknolojiyi sürekli millileştiriyoruz fakat bu gibi tasarruflarla milli teknolojimizin büyüme hızı artacaktır.
   Şimdi sizlerle 2013 yılınına ait bazı ülkelerin asker sayılarını belirtelim.1.106.000 kuzey kore,617.000 pakistan,726.067 türkiye normal erlerle bu sayı 3 milyonu geçiyor,687.000 güney kore,2.285.000 çin,250.613 almanya bizim örnek almamız gereken sayılardan biri,1.580.255 abd,1.027.000 rusya....
    Türkiye'yi zirveye taşıyacak en önemli unsur milli savaş teknoljisi kullanması ikincisi ise nükller güç unsuruna geçiş yapmasıdır. Tabi bu nükleer gücün alt yapısı için füze sistemlerini aşmış olması nükleer santrallerini kurmuş olması uranyum u zenginleştirmiş olması gibi ön adımları çoktan atmış olması lazım. ABD pensilvanya diye bir deniz altısını nükleer enerji kullanarak yüzdürüyor ve bu enerji sayesinde miyonlara kilometreyi yakıt ikmali yapmadan gidebiliyor. O yüzden nüklleri savaş teknoljisinin her aşamasına entegre edebilmek için elimizden geleni yapmalıyız. Nükleer santralleri bu yönden de destekçisi olmalıyız.Elin ülkeleri kaç yıl önce nükleer güçle tanıştı biz ise halen tanışamamışken tanışmamıza da sıcak bakmayanlar var.  

Şimdide sizlerle katıldığı her yarışmada dünya birincisi olan ülkemizin en seçkin birlikleri olan bordo bereliler hakkında bilgi vermek istiyorum:
    BORDO BERELİLER
 Bordo Bereliler görev gücü Gayri Nizami Harp görevini yerine getirmek için kurulmuş özel birliklerdir. Bu birlikler sınır içinde ve özellikle dışında operasyon yürütecek bilgi ve beceri ile donatılmışlardır. Görevleri -Düşman hatlarının ardına sızmak, yerel halkı (gerilla) psikolojik ve politik telkinlerle örgütlemek, eğitmek ve askeri açıdan donatmak, düşmanın stratejik hedeflerine yönelik gerilla oprasyonlarını planlamak (zaruriyse yönetmek) dost gerillarla ana vatan arasında kordinasyonu sağlamak vb. Tüm bunların yanında 
-Yurt içinde ve dışında psikolojik harp operasyonları gerçekleştirmek. 
-İhtiyaç duyulan alanlarda askeri istihbarat yapmak. "Bilgi Topla-Getir Operasyonları" 
- İhtiyaç duyulanı getirmek "Bul-Getir Operasyonları" (Bu bir kaçağı sınır ötesinde yakalamak "Şemdin SAKIK vb" veya sınır ötesinden bir belgeyi veya bir dostu gayri yollarla yurda sokmak şeklinde de olabilir.) 
-Stratejik hedeflere yönelik saldırılar düzenlemek. (Sabotaj veya sukast vb) 
-Düşmanı yıldıracak, moralini bozacak operasyonlar yapmak.vb 
diye uzayarak gider. 
Burada en önemli husus bu birliklere yukarıda saydığım çerçeve içinde hedefler göstermektir. Eğer bu hedefleri gösteremiyor , siyasi ve maddi açıdan bu birlikleri destekleyemiyorsanız, milli Politikalarınız, bu işe ayıracak bütçeniz ve dünya devleti olma hedefleriniz yoksa bu birlikler pentlatlon yapmaktan ve tatbikatlar düzenlemekten başka bir görev icra etmezler. 
Tüm bunların yanında bu görevler %50 entellektüel %50 askeri eğitim içeren görevler niteliği taşır. Operasyon alanlarınızı çok iyi tanımak, yerel halkla geçmişten gelen bağlara ve ilişkilere sahip olmanız gerekir. Bu ilişkileri politikalarınız doğrultusunda zekice ÖK güçleri ile yönlendirirsiniz. 
   Bordo bereliler'in kullandıkları keskin nişancı (sniper) tüfeği barret m82 olarak biliniyor. Fakat diğer mesajlarda yeralan üstün özellikli "Intervention Model 200 Military"  tüfeğinide kullandıkları düşünülüyor. 
Üretici firmanın adı THEIS (Tactical High Energy Impact Systems). 408 kalibrelik Cheyenne Tactical adı verilen son derece gelişmiş bir mühimmat kullanıyor. 

Tüfeğin özellikleri : 

a. Night Force 5.5-22 X 56 NXS Dürbün 
b. PVS-14 III. nesil gece görüş dürbünü 
c. Kızılötesi hedef işaretleme cihazı 
d. Kestrel 4000 mini meteoroloji bilgisayarı 
e. Advanced Ballistic Computer (ABC) - balistik bilgisayarı. Bu el bilgisayarı, hedefin koordinatlarından, dünyanın dönüşünden kaynaklanan Coriolis ivmesine kadar pek çok veriye erişim olanağı sağlıyor 
f. OPSINC susturucu sistemi. Bu sistem namlunun atış esnasında yaydığı ısıyı emiyor, sesi minimuma indiriyor, ayrıca özel kumaştan yapılmış ve susturucuya sarılan bir kaplama da namlunun parlamasını engelliyor. 
Özellikleri 

1-Subay ve Astsubaylardan oluşuyor. 
2-üç-üçbuçuk yıl eğitim alıyorlar. 
3-Gönüllülük esasına göre seçiliyorlar. 
4-Yurt içinde 72 haftalık temel nitelikli kursları var. 
5-Daha sonra ihtisas alanına göre 10-52 hafta arasında değişen yurt içi ve yurt dışı ihtisas eğitimleri var. 

A- YURT İÇİ TEMEL KURSLARI 
-Muharebe temel eğitimi 
-Göğüs göğüse muharebe 
-Uzak mesafeli keşif devriye 
-Sızma 
-teşhis ve tanıma 
-Hayatı idame 
-kaçma kurtulma 
-Hedef atrifi,Ateş tanzimi 
-Psikolojik Harekat 
-Tahrip 
-Paraşüt 
-Kurbağa adam 
-Gayri nizami savaş 
-Özel harekat türleri.konularında eğitilirler. 

B-İHTİSAS KURSLARI 
-yer ekip komutanlığı 
-tahrip teknikleri.mayın ve bubi tuzakları 
-İlk yardım 
-Cerrahi müdahale teknikleri 
-Mühimmat imha 
-Hafif ve ağır silah uzmanlığı 
-İstihbarat uzmanlığı 
-Muhabere kursları 
-psikolojik harekat kursları 

C-YURT DIŞI KURSLARI 
Ranger 
-Hava İndirme 
-Sivil İşler 
-Halkla İlişkiler 
-Hayatı İdame 
-Psikolojik harekat 

Tümü iyi paraşütçüdür. Çeşitli yabancı dilleri iyi bilirler. 
   Bordo berelilerin görevi özel harekât ve savunmadır. Yıllarca PKK dâhil birçok yasadışı örgüte kan kusturmuşlardır. Farklı aralıklarla yapılan dünya özel kuvvetler taarruz, savunma yarışmalarında 2 defa dışında hep birincilikle dönmektedirler. Ne amor’u ne delta force'u bordo berelilerin önünde ayakta kalamadı. Almanya, Fransa dâhil birçok Avrupa ülkesi özel kuvvet eğitimi aldırmak için sıradalar. Ama bordo berelilere verilen eğitimin %30 u o ülkelere gösteriliyor. 
Özel operasyonlarda sessizlik ve hız en önemli değerdir. 
     K.loca dedikleri kilitleri delta forte dâhil diğer ülkeler 10,13 saniye arası acarken bordo bereliler maksimum 7 saniyede acıyorlar. 
    Şimdi de sizlerleri en çok bilgilendirecek olan videoları paylaşacağım bu videoları Türkiyenin askeri gücü 2 başlıklı yazımdan  izlediğinizde ülkemizin askeri gücünü diğer ülkelerle çok rahat kıyas edebileceksiniz.

YAZARI :    BAHADIR          ÇAKIR                                  O ADAM SENSİN...

28 Haziran 2013 Cuma

DÜŞÜNEN BİRİNİN DAVRANIŞLARI


  1. Güçlü bir göz kontağının oluşması
  2. Sürekli bir nesneye bakmak
  3. Genel sessizlik 
  4. Başını sallamak ya da eğmek
  5. Dudaklarını ya da kalemi çiğnemek
  6. Alnını kırıştırmak
  7. kollarını kıvırmak ya da boşluğa doğru bırakmak
  8. Arkaya yaslanmak
  9. Yukarı bakmak
  10. Bir elin diğerini kavraması
  11. Çeneyi parmaklara dayamak

Yazarı : BAHADIR ÇAKIR        O ADAM SENSİN...

27 Haziran 2013 Perşembe

Mantığın Mantığı

                     KARAR VERİRKEN
   Gerekli bilgi ve birikime sahip olduğumdan,
   Bildiklerimi hatırlayabildiğimden,
   Duygusal davranmadığımdan,
   Bildiklerimi uygun bir şekilde sentezlediğimden emin olmalı öyle karar vermeliyim.
        Çoğumuz doğru karara varmamızı sağlayacak verilerden ziyade haklı çıkmamızı sağlıyacakları derlemeye çalışırız.Araştırma yaparken işimize geleni alırız işimize gelmeyeni almayız.Yani kendimizi kandırırız.Benzerliklerden ötürü doğru karara varma çabasına girdiğimizde oluyor.Çok basit bir örnek vermek gerekirse:Soğuk algınlığından doktora giden birinin grip olan komşusunun da aynı ilaçları kullanmak istemesi gibi.Grip olan komşusu o kişi ile kendi hastalığı arasında benzerlikler kuruyor.Ve  hastalıklarının aynı olduğuna karar veriyor.Halbuki sadece bazı benzerliklerden yola çıktı,oysaki küçük farklılıklar vardı.
       Çoğunluğun davranışlarını,tutumlarını ve söylediklerini doğru kabul etme eyilimine giriyoruz.Ülkemizde kullanıcılarının sayısının kabarık olması sigara ve alkol kullanımını faydalı kılar mı?Hayır.Önemli olan çoğunluğun ölçüleri ve durumu değildir.Doğru doğrudur.Yanlışta yanşlıştır.
       Bazen de istisnai durumları ölçü almaya meylediyoruz.Sigara içen birisine,sigaranın erken öldürdüğünü vesaire anlatmaya çalıştığımızda,15 yaşından 90 yaşına kadar sigara içen dedesini örnek gösteriyor.Ve sigara içtiği halde halan yaşamakta olan ihtiyarların listesini çıkarmaya çalışıyor.Sigara içtiği halde uzun ve sağlıklı yaşayan kaç kişi var ki.Bir kaç kişinin durumu geneli temsil etmez ki.Benim dedem 85 yaşına kadar sigara içti fakat o yaşa kadarda sürekli yoğurt tüketirdi.Ve başka etkenlerde uzun yaşamasında etkiliydi.Sigara kullanmasaydı belkide 150 yaşına kadar yaşacaktı.
       Bir gün,tam yanından geçerken bana çayocağı bu sokağın neresinde acaba diye bir soru sordu.Baktım ki arkasındaydı.Çayocağının önünde bana çayocağı nerde diye soruyor.Düşündüm ki bazen yanımızda olanları bile göremeyecek kadar aciz olabiliyoruz.

       

ÇÖZÜM ARAYIŞLARI

  1. SORUNU TANIMAK
  2. SORUNU TANIMLAMAK
  3. SORUNUN RESMİNİ ÇİZMEK
  4. TEFEKKÜR
  5. MEŞVERET
  6. ARAŞTIRMAK
  7. BEYİN FIRTINASI
  8. TEPEDEN BAKMAK
SONUÇ:ANALİTİK DÜŞÜNCE VE SENTEZ YOLUYLA SORUN ÇÖZÜLMÜŞTÜR.
 
        YAZARI :     BAHADIR ÇAKIR

Stanford Üniversitesinin Deneyi

  Zimbardo ve arkadaşları 1973 yılında,Stanford üniversitesinde bir deney yaparlar.Deney için,şartları normal bir hapishane oluşturulup ,bu hapishaneye gönüllü olarak seçilen denekler alınır. Bu deneklerin bir kısmına mahkum,bir kısmına da gardiyan rolü verilir.Mahkumlara mahkum,gardiyanlara ise gardiyan elbisesi giydirilir.Zamanla,rollerini o kadar benimserler ki;iki hafta sürdürülmesi gereken deney altı günde bitirilir.Çünkü mahkumlarla gardiyanlar arasında ciddi sürtüşmeler başlamıştır.
 
     KAYNAK:   KRAFCHIK,PARAPSİKOLOJİ DERSLERİ,RUH VE MADDE YAYINLARI

23 Haziran 2013 Pazar

İğneyi Önce Kendine Batır

      Halk olarak belli bir mesafeye gelmeliyiz.Öncelikle kendimizden yola çıkarak başlamalıyız.Önce kendimizi değiştirmeliyiz.Bu değişim olumlu yönde sürekli kendimizi eğiterek olmalı.Bu eğitim iki kanatlı olmalıdır çünkü tek kanatlı kuş uçamaz.Dini öteki dünyaya yatırım gibi görmekten vazgeçip kendimizi tasavvufa bırakırsak diğer kanadımızda tamam olur.
       Halk nasılsa onu yönetenlerde öyledir.İyi yöneticilerin bizleri yönetmesini istiyorsak evvela kendimizin iyi olması gerekmektedir.Toplum olarak kendimize çeki düzen vermeliyiz.Toplumların tahammül edebilecekleri şeyler vardır tahammül edemeyecek oldukları şeyler vardır.Örneğin kimse Türkiye'de bir konferansta ensest ilişki hakkında  konuşamaz.Çünkü ona toplum şöyle tepki verir.Konuşmaya başka bir şey bulamadın mı der.Çünkü toplumun buna tahammülü yoktur.Toplum olarak İslamın karşı olduklarına karşı olmalıyız.Alkollü içkiler her türlü belaya davetiye çıkarıyor iken toplumun buna tahammül etmesi olağan olmamalı.Bu tip Alkol gibi sigara,uyuşturucu vesaire gibi şeylere yasalarla kısıtlamalar dan ziyade toplumun bunlara sınırlamalar getirmesi,tahammül etmemesi gerekir.Toplum olarak kendimize bakmalıyız.Kendine bakabilmek kendi noksanlarımızı kendimizin bulması çok zordur fakat bunu başardığımızda ülke olarak medeniyetlerin üzerine çıkmayı başarırız.
        Mehmet Akif Ersoy'un Safahat isimli büyük eserinde tamda demek istediklerimi özetler nitelikte bir hikaye geldi aklıma,bu hikayeyi siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum.Piskopos'un birinin mezar taşında şu değerli cümleler yazılıymış.''Önce Dünyayı değiştirmek istedim.Değiştiremeyeceğimi anlayınca vazgeçtim.Sonra ülkemi değiştirmek istedim çok uğraştım fakat hiçbir etkim olmadığını anlayınca ondanda vazgeçtim.Sonra kendi yaşadığım ili değiştirmeye çalıştım onuda başaramadım vazgeçtim.Sonra yaşadığım kasabayı değiştirmeye çalıştım onuda başaramadım.Sonra ailemi değiştirmeye çalıştım onuda başaramadım.Ömrüm insanları değiştirmeye çalışmakla geçti.Oysaki ilk önce kendimi değiştirmekle başlasaydım.Ailemi,kasabamı,ilimi,ülkemi kim bilir belkide dünyayı bile değiştirebilirdim.''
       Önce kendimizle başlamalıyız.Birine eleştiri yaparken onu eleştirebilecek kadar büyüdük mü diye kendimize sormalı ondan sonra eleştirimizi yapmalıyız.Önce kendimizde devrim gerçekleştirmeliyiz ki devrim yapmaya hakkımız olsun.
    YAZARI:     BAHADIR ÇAKIR                   O ADAM SENSİN....

21 Haziran 2013 Cuma

Abdul Kadir-i Geylani Hazretlerinden Hikmetli Sözler



  • Amelinin karşılığında ödüllendirilmeyi bekleyen, muhlis değildir.ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ
  • Mümin dünyada, zâhid ahirette gariptir. Ârif ise Allah’ın dışındaki her yerde gariptir.ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ

  • Sevenle sevmeyen rıza halinde değil, hoşnutsuzluk halinde belli olur.ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ
  • Yolculuk, kalbin yolculuğudur. Vuslat, sırların vuslatıdır.ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ
  • Kur’an’ın iki yönü vardır: O’nun elinde olan yönü, bizim elimizde olan yönü.ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ.

  • Şöyle denilmiştir: “Şeriatın şahitlik etmediği her hakikat zındıklıktır.”ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ.

  • Eğer O’nu bilseydiniz başkasını inkar eder, sonra da O’nun gayrısını O’nun vasıtasıyla bilirdiniz.ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ.

  • Allah’a ancak, O’ndan başka herşeyi terkeden kimseler yaklaşabilir.ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ.

  • Bir şeyi hatırlamak Allah’ı unutturuyorsa, o şey o kişi için uğursuzdur.

  • Resulullah hariç her mahluk perdedir; Resulullah ise kapıdır.ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ.

  • Bütün insanlar seni kendi menfaati için ister, Allah ise seni senin menfaatin için ister.ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ.

  • Kalp sırra, sır da Hakk’a itimat ederek sükûn bulur.ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ.

  • Bâtın bilgisi, seninle Rabbin arasındaki ışıktır.ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ.
  • Zâhir ilimleri görünen kısmın ışığıdır. Bâtın ilimleri ise görünmeyen kısmın.ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ.

  • Zâhir fıkhını öğren, sonra bâtın fıkhına yönelABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ.

  • Kur’an’dan, hakkında tartışarak değil, içindekilerle amel ederek faydalanın.ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ

  • Yerini bilmeyene kader yerini öğretir.ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ

  • Tasavvuf yolu zâhirî ve bâtınî hükümlere riayet etmeyi ve her şeyden fânî olmayı gerektirir.ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERi

  • İnsan Allah’a kalıbıyla değil, kalbiyle ibadet eder.ABDÜL KADİR-İ GEYLANİ HAZRETLERİ
  • 19 Haziran 2013 Çarşamba

    Farkımız Farkedildiğinde

       Farklılıklarımız zenginliklerimizdir.Bizim anlayış çerçevemiz bu şekilde başlamaktadır.Bütün herkese hoşgörü ile bakmaktayız.Farklı görüşten insanların görüşlerine her zaman saygı duyarız.Çünkü her insan bizim için değerlidir.En evvel insan olduğu için değerlidir.Görüşü farklı olduğu için, farklı düşündüğü için, bu zamana kadar hiçbir insandan uzaklaşmadım; aksine benden farklı düşünen insanlara daha fazla yaklaştım ve onlara daha fazla önem verdim.Karşınızdaki fikrin yanlışlığı ya da doğruluğu önemli değil farklı olması önemli,farklı fikirler mevcut fikirlerimize katkıda bulunurlar.Yeni fikirlerin oluşmasına sebep olabilirler.Eskiden doğru şık  B olduğu halde herkes B işaretledi diye farklı olmak için E seçeneğini işaretlerdim.Şimdi anladım ki farklı olmak için yanlış şıkkı işaretlemeye gerek yokmuş.Herkes doğru seçeneği işaretledi ise yanlış seçeneği işaretlemek bir faklılık değil, faklılık o doğru seçeneği farklı şekilde savunmaktır.Farklılığımızı fark ettiğimiz zaman, farklılıklarımızın zenginliğimiz olduğunun farkına varırız.Bu şekilde fark eden bir insan bencillikten sıyrılıp, biz olmanın tadına varır.
        Bizin, içinde herkes vardır.Yapılan her şey biz, adına inşa edilirse o zaman güzel olur.Ben, adına inşa edilirse kibir heykelinden başka bir şey ortaya çıkmaz.Elbette ki siyasi görüşlerimiz vardır.Fakat bu farklı siyasi görüşlerimiz bizleri ayrıştıran değil birleştiren olamalıdır.Birbirimizi kırmadan,dökmeden,saçmadan birbirimizi eleştirmeliyiz.Unutmamak gerekir ki eleştiri yalnızca olumsuzdan ibaret değildir.Birbirimizde ki olumlu yanlarımızı da eleştirmeliyiz.Birbirimizin taktire şayan yanlarını taktir etmeyi ihmal etmemeliyiz.Allah dileseydi her birimizi tek görüşten,tek ırktan yaratabilirdi.Ama öyle yaratmadıysa elbette ki vardır bir hikmeti deyip farlı görüşten,farklı ırktan olduğumuz halde biz olarak,oradaki hikmeti kavramaya çalışmalıyız.Karşımızdaki insanları kendimize benzetmeye çalışmaktan vazgeçmeliyiz.Karşımızdaki insanı olduğu gibi kabul etmeliyiz.
       Avrupa,ABD,Asya hep bencilliği aşılarken hep bireyselliği ön plana çıkarırken.Biz, toplumu,farklılıklarımızla bizleri ön plana çıkarırsak, farkımız fark edilir.Farkımız ancak onlara farlı yanımızla fark attığımızda ortaya çıkacaktır.Şu sözü bir yere not almalıyız.Hakkı düşmanımız da söylese kabul etmeliyiz.

               YAZARI :      BAHADIR       ÇAKIR                 O ADAM SENSİN...O ADAM BİZLERİZ...


    18 Haziran 2013 Salı

    Tarikatlar Kulla Allah'ın Arasına mı Girer?

       Halk deyişine göre ''Allah'la kul arasına hiçbir şey giremez.'' denmektedir.Ben bu sözün mahiyetinin Halk arasında yanlış anlaşıldığını düşünüyorum.Allah'la kul arasına hiçbir şey girmiyorsa şu soruyu sormamız lazım.Allah'la Peygamber arasına niçin Cebrail aleyhissalam giriyor peki.Hz.Muhammed sallallahualeyhisselam Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna göre bu kulun arasında cebrail vasıta olduğuna göre Allah'la kul arasında demek ki bir araç var.Demek ki Allah bizimle konuşurken araya bir vasıta koyuyor.Bunun sebebi Allah'ın nurunun şiddetinin bizi incitmemesi içindir.Yani şiddeti zuhurundandır.Ve bundan dolayıda onu göremeyiz.
      Allah bizlerle konuşurken araya vasıta koyuyor peki biz Allah'la konuşurken vasıta koyar mıyız?İşte asıl sözün yanlış telaffuz edildiği noktaya şimdik geldik.Sözün doğrusunu söyleyelim Kulla Allah arasına hiçbir şey giremez.Allah'la kulun arasına girer.Din yeşil bir fındığa benzer.Dışındaki yeşil posası şeriattır acıdır yutulmaz.İçindeki kahverengi kabuk tarikattır, serttir kırmasını bilen bir mürşid kırar.İçindeki meyve özde hakikattir.O özü yemekte marifettir.Fındık ne o dıştaki posa,ne o kahverengi kabuktur.Fındık içteki özdür.Fındığı dıştaki posadan ya da içteki kahverengi kabuktan ibaret zannedenlerle fındık konuşulamaz.Fındık, fındığı yiyen marifet ehliyle konuşulursa ancak fındığın ne olduğu anlaşılır.
      Şimdi başlıkta ki sorumuza dönelim.Tarikatlar Kulla Allah'ın arasına girmez.Fakat Allah'la kulun arasına girer.Allah'tan cevap alabilmemiz için tarikata ihtiyaç vardır.Allah'a dua edebilmemiz için hiçbir şeye ihtiyacımız yok fakat onun cevabını duyabilmemiz için tarikata ihtiyacımız var.Başka türlü olmaz.Peygamberimizin benden sonra varislerim gelecek dediği varislerini arayıp bulmamız lazımdır.Tasavvuf eğitimine önce talip sonra da tabi olmalıyız.İslam bir yaşam dinidir bu ancak tasavvufla mümkündür.Fatih sulatan Mehmet Han devrini örnek almalıyız.O zamanki camilerde tarikat mensuplarına eğitim verebilmeleri için özel alanlar mevcuttu ve o alanlarda akşama kadar halkın sorularına cevaplar verilip tasavvuf eğitimiyle din yaşam biçimine aktarılmaktaydı.Bugünde öyle olursa ancak ilerler ve yükseliriz.Hak din hem ilerletir hemde yükseltir.İlim ise yalnızca ilerletir.Hak din ilimi de kapsar.
       
          YAZARI:    BAHADIR ÇAKIR                         O ADAM SENSİN...
       
       

    16 Haziran 2013 Pazar

    TAKSİM'İN ARKA PLANI

      Taksim olayları ilgili bu yazımıza başlarken şu açıklamayı yapmayı gereksinim olarak görüyorum.Biz olayları ele alırken tek taraflı düşünmüyoruz.Bütün kesimleri dikkate alarak ele alıyoruz.Açıkçası fikirlerimiz iki tarafı da dinleyerek oluşuyor.Gerçekleri görebilmek için her olayda karşı karşıya gelen iki kesimi de dinlemek ona göre düşünmek en büyük şarttır.Dinlerken taraf tutmamak duyacaklarına göre düşünmek objektif olmaktır.Gerçekleri yazarken kim haklıysa mecburen onun tarafındaymış gibi gözükmeye neden oluyor fakat objektiflik kavramı doğruları söylemektir.Ki bundan zararlı çıksa bile yalnızca doğru görünenler anlatılır.
      Bu yazımızda taksim olaylarının arka planını,kimlerin nasıl finanse ettiklerini,müdahalelerin ne kadar doğru olduğunu, kendi kanaatimizce açıklamaya ve anlatmaya çalışacağız.
      Gezi parkı Faciası'nın dış planlayıcıları Amerikan Yahudi lobisi tarafından finanse edilmiştir.Dünyada üç şey Yahudi lobisinin elindedir.Özellikle de dünya haber ajansları dolaylı ya da dorudan onların elindedir.Böylelikle kimin nasıl düşünmesini isterse öyle düşündürttürüyorlar.Dilerseniz bu İsrail halkla ilişkiler komitesi olarak bilinen Amerikan Yahudi lobisinin baş elamanlarından bir kaçının ismini resimleriyle birlikte açıklayalım.
           Alttaki resim :DONALD RUMSFELD
       
            Alttaki resim :PAUL WOLFOWITZ

      Alttaki resim :ELLİOT ABRAMS

       Alttaki resim :BERNARD LEWİS

      Alttaki resim :RICHARD PERLE

      Alttaki resim :DOUGLAS FEİTH

         

        Dünyada yaşanan birçok olumsuz olayın arkasında bu Yahudi Lobisi bulunmaktadır.Libya'daki iç savaşın,Suriye'deki iç savaşın,vs.. gibi birçok olayda bu lobinin parmağı vardır.
       Bu olaylar ülkemize çok şeyler kaybettirdi.Özellikle ülkemizin en çok turist alan bölgesi  Marmara'ya turizm açısından çok ağır bir darbe atmış durumda.Şimdi ne olacak esnaf ve turizm yatırımcıları geçen yıla oranla olan kayıplarına bizzat şahit olacak bu durumda ADALET VE KALKINMA PARTİSİ kazanırken Türkiye kaybetmiş olarak başlayacak.
       Bu olay özellikle basında çok abartılı bir şekilde anlatıldı.Olayları abartılı şekilde anlatan BBC isimli  kanal Türkiye'ye gelen yatırımcıları ürkütmeyi başardı.
       Bu Gezi Parkı Faciası ekonomimizde bir takım oynamalara sebep oldu.Borsa İstanbul'dan çıkışların 1 milyar 280 milyon dolar olduğu açıklanırken bu çıkışların birilerine kazandırdığını hatırlatmak istiyorum.
      Taksim dayanışma platformu sözcülerinin Başbakanla yaptıkları ve gece geç saatlere kadar süren görüşmeden çıktıktan sonra umutlu konuşmuşlardı.Platform sözcüsü hatta şöyle konuşmuştu:''Bize karşı pozitif bir yaklaşım sergilendi,bizimde bu pozitif tavra aynı pozitiflik le cevap vermemiz gerekiyor''derken.Niçin gösterilere hatta eylemlere devam kararı aldılar?Dışarıdan birilerinden mi talimat alıyorlar acaba?
      Bu olaylar içeride ve dışarıda icra eden kollar var.Türkiye'deki dağdaki Terör faaliyetlerinin barış süreci adı altında bitirilmesiyle,biz sürekli terörün yön değiştirip şehirlere ineceğini söylüyorduk.Nitekim bu olaylarda terörün sokaklara indiğinin bir göstergesidir.Eğer ki Başbakanımız üslubuna dikkat etmeseydi.Cumhuriyet halk partisinin genel başkanına kızıp halkla terörü ayırt etmeseydi konuşmalarında devamlı bu vurguyu yapmasaydı.Terörün oyununa yenik düşecekti.Ve bu hem ülkemizi daha büyük bir kaosa hemde iktidarın oy kaybetmesine sebep olurdu.Biz oy kısmına karışmayız biz ülkemizi düşünürüz.Menfaatlar uğruna sokaklara inmeyiz.Ülkemiz için sokaklara dökülürüz.Cumhuriyet halk partisi genel başkanı Gezi parkına destek veriyor.Bu durumda şu soruları sormamız lazım.Genel başkan orada Cumhuriyetçilerin,teröristlerle birarada bulunmasına ne diyor?Oradaki insanların bir kültür yozlaşmasına terk ettiğini söylediğimizde ne diyor?Haftalarca eylem yapan göstericilerin cevre esnafa,turizm faaliyetlerine,ülkemizin dışarıdan görünümüne,ekonomimize verdiği zararlar hakkında ne diyor?
       Onun bu sorulara cevap verebileceğini sanmıyorum.Düşünceleri açık ortada.İktidarı indireyim de bu nasıl olursa olsun mantığı içerisinde.İster ülke batsın,isterse iç savaş çıksın,ister ne olursa olsun ben iktidar olayımda ya da mevcut halimi koruyayım da gerisi ne olursa olsun düşüncesi içerisindedir.Öyleki gözü kör olmuş cahilane bir tutum içerisinde işin sonunu düşünemiyor.Muhalefet her şeye maydonuz olsun diye seçmedik onları onları doğruları konuşsun iktidarı denetlesin diye seçtik.Ana muhalefet partisi kendi içinde ikiye bölünmüşken birde bu milleti ikiye bölmeye çalışıyor.Fakat bu bölücü emellerine hiçbir zaman ulaşamayacak.Partinin tamamının da bu şekilde bir tutum içerisinde olduğunu düşünmüyorum açıkcası fakat niteliksiz insanlar genelin kötü bellenmesine sebep oluyor.
       Başbakanın 2004 yılında savaş teknolojisin de dışa bağımlılığımızı kapatmasıyla kendi savaş teknolojimizi kendimiz üretir hale geldik.Bu çok önemli bir olay bence gerekirse aç gezelim fakat kendi savaş aparatlarımızı kendimiz üretelim.
       İktidarın her aldığı kararı onaylamıyoruz.Gerekli yerlerde kardeşim burası yanlış deyip uyarıyoruz.Sandıkla gelen sandıkla gider.Eğer iktidar büyük bir hata içerisine düşerse işte o vakit Türkiye halkı olarak tepesine bineriz.
      Polis müdahalelerinin doğruluk payına gelelim şimdi de ...İlk gün polis aşırı şiddet kullandığını görüyoruz.Ara arada bunu yaptı.Taş atana,molotof atana gazla karşılık verilmez o zaten teröristtir onu vuracaksın.Yalnız taş ve ya gaz attığı kamera vesaire yoluyla kanıtlanması şartıyla.Normal protesto yapan halka biber gazı kullanılmasına karşıyım çünkü bu gaz oldukça zararlıymış.Daha hafifletilmiş daha etkili alternatifler bulunulabilir.Son yapılan müdahaleyi yerli buluyorum çünkü orada kalanlar zaten marjinal guruplar ağırlıktaydı.Fakat valinin o gece göstericilerle 11 de buluşacağı halde o operasyonun yapılası doğru değil.
       Haftalarca devam eden bu eylemlerin arkasında bu işi içeride finanse eden guruplara bunların sorulması Hükümetin halk adına yapacağı en büyük vazifedir.Halkı maşa gibi kullananların cezası verilmelidir.Başkanımız Reyhanlı saldırısının arkasındakileri açıklayacaktı bunları belgeleriyle açıklasın.Cezaları yargı tarafından verilsin.Aynı zamanda cuma günü göstereceğim dediği ve bazı sebeplerden dolayı gösteremediği görüntüleri de bir an önce halkla paylaşsın...
           YAZARI:      BAHADIR  ÇAKIR                       O ADAM SENSİN....


    15 Haziran 2013 Cumartesi

    ARŞ-I TAŞIYAN MELEKLER

    ''AZRAİL'İN BİLE SECDE ETTİĞİ ADAM'' İSMİNİN AÇIKLAMASI İÇİN BU YAZININ KENDİSİNE TIKLA   


      Cenab-ı Allah-ın kainatı bir anda yaratmaya kudreti olduğu halde 6 günde yaratması,yani kainatı pazardan başlayıp cuma günü yaratmasının bir çok hikmeti vardır.Bir hikmeti kullarına her iş ve hareketinde sabırlı ve temkinli olmalarını, acele etmemelerini bildirmek ve anlatmak içindir.Cenab-ı Allah yeşil cevherden peygamberimizin ruhundan arş-ı azam'ı yaratmıştır.Bütün yaratıkların sıfat ve suretleri onda nakşolmuştur.
       Göklerin üstünde meleklerin kıblesi olan Allah'ın arşı vardır.Nasıl ki yeryüzünde insanların kıblesi Kabe'dir.
       Arşın 70 bin dili vardır ki, her dil başka bir lügat ile Allah'ı tesbih eder.Arşın dört direği vardır bu dört direği 4 büyük melek taşır.Bunlara Hamele-i arş (arşı taşıyanlar) denir.Bu melekten her birinin 4 yüzü vardır.Bir yüzleri insan ,bir yüzleri aslan,bir yüzleri öküz,bir yüzleri de kartal suretinde tasvir edilmiştir.Bu yüzlerin her biri dünyada kendine benzeyen yaratıklar için Allah'tan rızık istemektedirler.Bu melekler daima ayaktadır ve arşı boyunları üzerinde taşımaktadırlar.Bu melekler Allah katında bütün meleklerden daha faziletlidir.Bunlardan biride İsrafil (r.a) dır.Arşın bir direği onun boynu üzerinde kuvvetli ve muhkem durur.İsrafil diğer üç melekten daha değerlidir.Çünkü suru taşıyan bu melektir.Sur'a üfürmek için Lehv-i mahfuzdan gelecek emri kıyamete kadar beklemekte ve Cebrail,Mikail ve Azrail a.s'a  Allah'ın verdiği emirleri onlara bildirmektedir.Hamele-i Arş meleklerinin 4 kanadı vardır.Bu meleklerin vucutları yarısı ateşten yarısı soğuk kar gibi bir maddeden yaratılmıştır.Buna rağmen biri diğerini söndürmez.Yıldız böceği gibi birbirine kaynaşmışlardır.O kadar büyüktürler ki kulaklarıyla boyunlarının arası bir kuşun 700 yıllık uçuş mesafesidir...
       Bütün her şeyi büyük bir kudretle yaratan Cenab-hakka sığınırım ki bu bilgiler Ayet ve hadisler ışığında elde edilmiş bilgilerdir.İman etmek gereklidir.Eğer ki kuşku kalıyorsa ki çok büyük bir araştırma içerisine girilmesi gerektiğini önemle vurgularım.Burada yazmış olduğumuz bilgilerle bazı görünen şeyler arasında bağlantı olup bunları keşfedebilirsiniz.Cenab-ı Hakk bizleri hakk yolundan ayırmasın...Çünkü bizim hakka ihtiyacımız var.

                   YAZARI:        BAHADIR ÇAKIR                          O ADAM SENSİN.......... 

    13 Haziran 2013 Perşembe

    Fatih'i Kapısından Döndüren Şehy

      Fatih Sultan Mehmet Han devrinin en iyi hocalarından ders almıştı.Sultan Mehmet hazretleri devrin velilerinden nasiplenmişti.Sultan Mehmet Hanın Hocaları tasavvuf ehli kişilerdi.Özellikle Hacı Bayramı Veli'den el alan Ak Şeyh olarak bilinen Akşemsettin'den küçük yaşlarında çok eğitim almıştı.Akşemsettin bir bayrami dervişidir.Fatihin fatih olmasını sağlayan tarikatlardır.
       Mürşid-i Kamilimin bana anlattığı Fatih Sultan Mehmet Hanla Şeyh Vefanın olayını sizlerle paylaşmak istiyorum.Çünkü bu olay beni çok etkilemişti.Sizleri de etkilemesini istiyorum.
       ''Fatih Sultan Mehmet Han Şehy'i Akşemsettin'in olmadığı zamanlarda feyizlenmek istiyordu.Bu amaçla Bursa'daki Devrin en büyük velisi olan devrin sahibi Şeyh Vefa'nın Dergahının kapısını çaldı.Fakat nedeni bilinmeyen sebeplerden dolayı kapıdaki müridler şeyhin onu kabul etmediğini belirttiler.Bunun üzerine cihan padişahı Koca Fatih acab ne kusur ettim diyerek geri döndü.Bir değil iki değil üçüncü kez kapısını çaldı Şeyh yine onu kabul etmedi.Fatih kapının dışında ağlıyor Şey Vefa içinde ağlıyor.Müridlerden biri cesaret edip Şeyhim onu bu kadar sevdiğiniz halde niçin kabul etmiyorsunuz diyor.Şeyh Vefa şöyle yanıt veriyor''Biz onu içeri kabul edersek o İstanbul'u fethedemeyecek''buyuruyor.Bu sözün manasını istiyor mürid,şeyh diyor ki''Bizim merhamet aşımızla merhametlenecekti bu merhamet duygusu o kadar çok olacaktı ki kafirin askerine dahi kıyamayacaktı''buyuruyor.
        İşte ince hesap bu idi Şeyh Vefa işte bu olayla İstanbul'un onun tarafından Fethedileceği müjdesini veren ilklerden biriydi.Fetihten sonra İstanbul'a gelmiş Fatih gerçekten de onun yoluna girip derviş olamak istemişti.Koskoca İstanbul'un Fatihi Padişahlığı bırakıp derviş olmak istemişti fakat yine geri çevrilmişti.
       İstanbul'un bir semtine ismini veren Şehy Vefa'yı böylelikle tanımış olduk değerli okuyucularım.
                   YAZARI:    BAHADIR ÇAKIR               O ADAM SENSİN....