27 Aralık 2013 Cuma

Müslüman Yeni Yıla Nasıl Girmeli?

   Müslüman yeni yıla nasıl girmeli?  Müslümanın yeni yılı bir kere miladi takvime göre değil zaten...Müslümanın yeni yılı hicri takvime göredir. Miladi takvim Güneş yılını esas alır dünyanın güneş etrafındaki dönüşünü esas alır.Hicri takvim ise ay yılını esas alır ayın dünya etrafındaki dönüşünü dikkate alır...
   Miladi takvim Hazreti İsa'nın doğumunu esas alır. Hicri takvim ise Hazreti Muhammed'in s.a.v'in Mekke'den Medine'ye hicretini  Başlangıç olarak esas alır...Bu kadarı bile bu takvimi kullanmamız gerektiğini gösterirken.Birileri çıkıp yeni yıl kutlamalı mıyız kutlamamalı mıyız diye yargılaması yadırgaması anlamsızdır.Sen yeni yılı gavurların kutladığı takvime göre yap sonrada yeni yılı kutlamayın ey Müslümanlar diye söylemek saçmadır.Önce bu takvimi kullanmaktan vazgeçmeliyiz o zaman yeni yıl meselesine sıra gelir...Kutlayanlara hiçbir şekilde suç görmüyorum...Zira bu takvimi değiştirenleri kınıyorum.Türkler kaç yıl boyunca hicri takvimi kullanmıştır?Hangi güç çıkıp bunu değiştirdi?Hangi güç bizi batıya batılılara benzetti..Hangi güç bizi bizliğimizden aldı da gençleri uyuşturucu,sigara,alkol bataklığına soktu...
    Evvela şunu söyleyelim Noel ile Yılbaşı birbirinden farklıdır.Fakat Noel kutlamalarının devamı olduğu için yıl başı gecesi onlar gibi eğlenmek,cam kesip evi onlar gibi süslemek caiz olmaz.Çünkü bayramlarında onlar gibi eğlenmek onlara benzemek olur.Siz hiç kurban bayramında kurban kesen Hristiyan,Yahudi vesaire diğer abuk subuk şeylere inanan batıla gönül verenlerin bizim gibi davrandığını hiç gördünüz mü? Cevap hayırsa biz salak mıyız? Yılbaşı münasebetiyle Türkiye'nin ve Dünya'nın çeşitli yerlerinde binlerce çam fidanı Noel hurafesi uğruna kesilip yok edilmektedir. Gavur ülkelerde olduğu gibi bu cinayetler bizim ülkede de işlenmesi kağıt üstü Müslümanlığının göstergesidir. Nüfus kağıdında Müslüman yazıyor diye kimse kendini Müslüman zannetmesin..Müslüman kimse Müslüman adetlerine göre hareket eder...İslam tapınma dini değildir yaşam dinidir diyoruz ama bunu uygulayabilmemiz için evvela ülkenin bu aşmaya getirilmesi gerektiğini elbette biliyoruz.Ama kendini Müslüman olduğunu söyleyip de Müslümanca hareket etme gayreti oluşmadığı müddetçe Müslüman yasalarına göre yönetilen bir ülke hayal edilemez.Bunlar hep iç içedir. Bugün Yılbaşı kutlarsın yarın kızlı erkekli kalırsın öbürkü gün bir bakmışın Nüfus kağıdı Müslüman'ısın. Bu millet asırlarca Müslüman anayasasına göre yaşadı asırlarca şerri medeni kanunlara göre aile kurdu...Ama nasıl olduysa biri geldi bunların hepsini kökten değiştirdi gerilemeyi İslama yükledi ve İsviçre medeni kanununu kullanmaya itildik..Bunlar sorgulanamaz çünkü yasak...Hangi yasanın yasağı...Ecnebi kanunları ile ne kadar Müslümanca yaşanabilirse o kadar yaşamalıyız.Elimizden geldiğince maksimum düzeyde Müslümanca yaşamaya gayret etmeliyiz.
      Yılbaşı gecesini diğer gecelerden farklı yaşamamalıyız.Çünkü o gecenin diğer gecelerden hiç bir farkı yoktur.Bu gece gayri müslümlere benzemek gayesi ile çeşitli yiyecek, içecek almakta caiz olmaz.Bu geceye ayrı bir önem yüklemek caiz olmaz.Yalnız Hristiyanların değil, Bütün batılların hurafelerini yapmakta onlara benzemek olur.Mesela 21 martı Nevruz bayramı olarak kutlamakta öyle olur.Kafirlerin çirkin işleri hariç, mubah olan adetlerini yapmakta mahzur yoktur. Futüratsız hiç bir gereği olmayan faydası sıfır olan işleri yapmak zaten hoş değil. Yine bir hatırlatma da bulunarak eğer İslam öncesi adet gelenek ve görenekler sünneti seniyeye uygunsa nasa karşı değilse uygulanmasında mahzur yoktur.Ölçü sünnete İslama uygun olup olmamasıdır. Cumhuriyet devrimlerinin 100 de 80 i İslama uygun değildir.Kalan yüzde 20 lik kısımda aykırı olmadığı bilinse idi değiştirilirdi...
    Noeli kutlamak caiz değildir,zaruret olursa içki içmemek şartı ile caiz olur.Onun dışında bu mahzur karşılanamz. Ha kutladınız diye dinden de çıkmazsınız. Bundan 2 3 yıl önce bende işin gerçek boyutuna vakıf olamamış içki içmeden diğer günlerden farklı bir şekilde değerlendiriyordum bu geceyi Allah affetsin...Bir şey birden bire bırakılamaz bırakılıyorsa zaten bırakılmalı...Ama sırf bu geceye havas edip nice Müslüman gencinin kendi çapında eylenmesinede zorla karşı çıkılamaz.Dinde zorlama yoktur. Heves ediyorsa o geceyi en az zararla atlatmak gerekir...Bir şeyleri meşrulaştırmak adına söylemiyorum..Zira Kur'an'ın metodu kademe kademe ilerlemektir.Tıpkı şarabın haram olması hususunda olduğu gibi aşma aşama ilerlenir.Bu yazıyı okuduktan sonra halen yılbaşını kutlamayı düşünen varsa şunu hatırlatmak isterim bir şeyi bildikten sonraki halinizle bilmeden önceki haliniz aynı değilidir.Bilerek hata işlemekle bilmeden hata işlemek aynı değildir.Ümidim odur ki bu yazıyı okuyan yılbaşını kutlamaz okuduğu halde kutlamayı düşünen varsa Allah okumasına fırsat vermesin....

YAZARI: BAHADIR    ÇAKIR                                        O ADAM SENSİN...

21 Aralık 2013 Cumartesi

İhlas Ve İhsan

       ''İhsan eden ihsan görür. Hesap günü bir müslümanın hesabı görülüyor, günah sevap tarafı tam denk geliyor. Melekler her şeyi bilen Allahü teâlâya arz ediyorlar, (Ya Rabbi ne yapalım diyorlar, günahı sevabı tam denk geldi.) Allahü teâlâ (Gitsin akrabalarından bir sevap alsın) buyuruyor. Müslüman hemen akrabalarına gider, çok küçük bir sevap ister, yalvarır. Vermezler. Biz kendimizden korkuyoruz derler. Müslüman boynu bükük gelir, bulamadım der. O zaman Allahü teâlâ buyurur ki; (Benim için sevdiği bir din kardeşine gidip istesin). Müslüman, hemen Allah için sevdiği bir din kardeşine gider, durumu anlatır, çok küçük bir sevabını ver, zor durumdayım der. O müslüman da (çok az da ne demek, sana bütün sevaplarımı hediye ettim) der. Müslüman hemen sevinerek gelir, sevapları verir ve Cennetlik olur. Yalnız melekler merak eder, Ya Rabbi derler, buna sevaplarının hepsini hediye eden müslüman ne olacak, hiç sevabı kalmadı derler. Allahü teâlâ (Ben ondan daha cömerdim, onu da Cennetime götürün) buyurur.''
       İhsan nedir diye Peygamberimize sorulunca şöyle cevapladı:''Allah'a, onu görüyormuşcasına kulluk etmendir. Sen O'nu görmesen dahi O seni görür." Buyurmuşlardır.
        İslam düşüncesinde hakikatin seviyeleri vardır. Başka bir ifade ile her varlık katmanında hakikat farklıdır. Dolayısı ile bir varlık katmanındaki hakikati tüm varlık katmanına genellemek doğru değildir.
        Hz.Yusuf  peygamber zindanda iki kişinin rüyasını yorumlar. Sonra bu kişilerden biri Hz.Yusuf peygamberin yorumladığı gibi karlın hizmetkarı olarak zindandan ayrılırken Hz.Yusuf Kralına benden bahset belki beni de çıkarır mealinde bir söz söyler. Bunun üzerinde zindanda günlerce ağlar tövbe eder gözlerinden yaşlar yerine kanlar akar. Sebebini soranlara şöyle cevap verir ben nasıl olurda Allah'tan başkasından medet umdum der ve günlerce af diler.Bunun üzerine Cebrail meleği gelir ve ona şu müjdeyi verir. Hatanı anlayıp mafiret dilediğin için Allah seni affetti fakat 2 yıl da çıkacağın zindan süren 7 yıla cıktı buyurur.Bunun üzerine o kişi gerçekten Karalına Hz.Yusufu 7 yıl sonra hatrına gelip Kralın rüyasını yorumlayarak çıkarttırır.
          Bu olay Kur'an'da anlatılır ilim sahipleri işin teferruatını derin boyutlarını akıl ve kalp yoluyla iştirak ederek halka anlatır. Bir olayın bir kaç boyutu vardır.Bu olayı neden anlattık insanlar Allah katında takvalarına göre derece derecedir.Allah'a daha yakın olanlar ve daha uzak olanlar şeklinde.Allah'a en yakın olan Hz.Muhammed s.a.v dir sonra diğer peygamberler sonra bütün sahabeler sonra Abdul Kadir-i Geylani Hazretleri sonra diğer veliler sonra şehitler sonra ümmet-i muhammed....diye gider....
          Her kul derecesi mukabilinde değerlendirilir. Kul yükseldikçe küçük hatalar büyür...Kulun hatası Allah katında kulun derecesine göre değerlendirilir.
          Kur'an ayetlerinden anladığımız kadarıyla ihlasında dereceleri var zira kuldan kula farklılık gösterir.Fakat bir alt tabanı vardır. Oradan aşağı olanlar ihlas mertebesinden çıkar...Kul düşünmelidir.Ve yükselmelidir.Allah katında da yükselmelidir.Yükselmek için ilim ile meşgul olmalıdır.Zira Kuran'ı kerimimizde Müslümanların vasıfları anlatılırken onlar şöyledir böyledir ve düşünürler diye bitirir. Evvela Müslüman olmak için Düşünür olmak şarttır. Peki neyi Düşüneceksin..Nasıl var olduğunu Hakkı ...Bu gibi konular üzerine düşünmek gerekir.Dünya işlerinden soyutlanıp Hakkı hakkıyla idrak etmeye çalışmak gerekir.  Kısaca Allah'ı düşünmek gerekir....
          İhlas kişinin nezdinde halkın kendisini övmesi ve ya yermesinin eşit olmasıdır. İhlas amelde ameli görmeyi unutmaktır. Çünkü amele güvenilirse riyadan uzak kalınmaz.Riya ise tüm sevabları yok eden mezmum bir sıfattır.Hakikat şudur ki , kul ameline güvenmemelidir. Kul amele değer vermemelidir. Gereği gibi ibadet edemedim diyen Allah resulüdür.O halde ''El aman Yarabbi '' diyerek samimi olarak ibadete devam etmelidir.
         Esasen tüm yapılan ibadetlerin tek gayesi vardır.Bu gaye ölene kadar bir Kez ihlas derecesinde ''La İLahe İllallah '' demek içindir.
          İsmail'i bıçak kesmedi LA İLAHE İLALAH'  tan dolayı,Hz.İbrahim'i ateş yakmadı LA İLAHE İLALLAH' tan dolayı....
          Evliya zatlardan birinin ilmini ölçmek istemişler.''LA İLAHE İLLALLAH'' manası nedir demişler.Üstat demiş ki benim bildiğim gibi mi söyleyeyim yoksa sizin bildiğiniz gibi mi söyleyeyim demiş. Sen kendi bildiğin gibi söyle demişler.Üstat bir talebesini çağırtıyor bak tevhit istiyorlar şimdi isbat yapacağız demiş. ''LA İLAHE '' talebesiyle birlikte yok oluyorlar  ''İLLALLAH'' DA  var olmuşlar.Kim Hakta yok olursa Hakkın cemalinde baki olur.La İlahe İLLLALLAH Hakk İLe baki kılacaktır.
          La İLahe illallah Allah'tan başka ilah yoktur manası değildir.Allah gayri bir şey yoktur manasıdır.Allahım senden başka hiçbir şey yok bir tek sen varsın manasındadır.
          Kim kendinde olmayan bir şeyle halka süslü görünürse  Allah'ın gözünden düşer. La ilahe illallah diyen çok,fakat ihlas üzere diyen azdır.Nefse en ağır gelen hal ihlastır. Çünkü onun ihlasta nasibi yoktur. Büyüklerden bir zata ''İhlas '' nedir diye sormuşlar,şçyle cevap vermiş:''Aziz ve Celil olan Allahtan başkasına amelini göstermemektir.''
            İhlas Halis temiz etmek niyeti temizlemek dünya faydalarını düşünmeden bütün işlerini ibadetlerini yalnız Allah için yapmak demektir. Allah'ın rızası için değil Allah için olmaktır.Allah'ın zatı için rızasından vazgeçmektir.Cennet için değil Allah'ın zatı için ona duyulan muhabbetten ötürü kalbi kabe gibi Allah'a açmaktır.Büyük zatlar Kabe hükmünde olan kalplerine yönelirler. Zira hakkın tecelli gahı kalptir.İhlas eyleleri saf halde icra etmektir. Nefsani gayeler için değil Hakk için eylemektir....Allah bizi ihlaslı kullarından eylesin...İhlaslı olmak için İhlas suresini 100 ün üzerinde hergün okunsa o kişi ihlas kazanmaya başlar..İşin en kısa yolu budur.İlahi sözcükler merhem gibi ilaç olur....100 e kadar okunan İhlası melekler sayar 100 den sonrasını melekler saymaz. O yüzden günde 101 103 kadar ihlas okumak eylemlerin ihalaslaşmasına kulunda ihlas derecesine çıkmasına neden olacaktır...  Tabi bunu devamlı hale sokmak gerekir... Her şey kademe kademe gerçekleşir birden bire olmaz sabır eden derviş muradına ermiş....
             İhlas suresini dediğimiz sayıda okuyanlar dediğimizi daha iyi idrak ederler...Ya da söylemeye çalıştığımızı diyelim....

           Hesap günü Allah bizleri muhabbetiyle yargılar inşallah...
           
           YAZARI : BAHADIR  ÇAKIR                    O ADAM SENSİN...

18 Aralık 2013 Çarşamba

The End İmam

    Yazımızın da başlığından anlaşılacağı üzere bu akşam.''The end ''inglizce bir kelime ''son''demek.Yazımızın başlığı Son İmam.Başlık da bir filimden esinlendim yoksa İngilizce kelimelere kıl oluyorum.Yalnız belirtelim ...fimin adı ''the imam''Biz yazıyı düzelttik the kelimesini son demek zannediyorduk cahillik başa bela 12 yıldır ingilizce dersi alıyoruz ama bir the yı öğrenemedik.Zorla olmuyor demek ki.Severek olur.İnsan bildiğinin alimidir bilmediğinin cahilidir.Bir bilenden bir başka bilen vardır her zaman.İlimde son yoktur.Dilde sadeciliği savunanlara on defa söyledik kardeşim Türkçe basit bir dil bunu kabul edin.Osmanlı zamanında Arapça, Farsça sözcüklerle besleniyordu.Bugün de İngilizceyle besleniyor.Bu kaçınılmaz olaya yakalanmamızın sebebi Dile yapılan müdahaledir.Örneğin Yüz kelimesi çok anlamlı bir sözcük.Örneğin kol kelimesi göz kelimesi.Dolabın gözü, insan gözü ,masanın gözü...Kapı kolu, pencere kolu, makine kolu bilmem ne bilmem ne...İşte buradan da görüldüğü ibi Türkçemiz ne yazık ki bayağı bir dil.Zengin mengin değil zırba tebil götürmez.
     Çat pat İngilizce öğrenmeye çalışıyoruz. İngilizce'de de Arapçada da bu  ve buna benzer sözcüklere farklı faklı kelimelerle karşılık bulmuştur.
    Hem bu dilde sadeliği savunanlardan hep şunu duyardım.Dil yaşayan bir varlık ona müdahale edilmemelidir.Evet müdahale edilmemeli fakat harf devrimini ben yaptım sadeleştirme öz Türkçe harekatına ben karıştıma.Sanki dalga geçer gibi laflar ediyorlar da ona şaşıyorum.Batı sevdası bir milletiz şapkada takarız, yeni yılı da kutlarız, güzellik yarışmalarına da katılırız günah olursa yaptırandan sorulsun...
     Eskiden resmi tatil Cuma günü idi.Şimdi pazar...Her neyse oralara girmeyeceğim bugün diyanete gireceğim...
     Din ve Devlet işlerinin birbirinden ayrılması Laiklik...Vauvvvv süper bir kelime LA İK LİK....DİN VE DEVLET İŞLERİNİN BİR BİRİNDEN AYRILMASI ....
     Ama ne hikmetse Diyanet Devletin bir kurumu.Hemde alt kurumu.Üst emreder alt yapar.Cuma namazlarında Hutbe dinleyenler bilir Hutbe de devlet meslelerini dinlemeyen var mı?Güncel olaylar dini motiflerle halka aktarılır.Devlet dini kullanmış fakat diyanetin kuruluş yıllarına bakın.Tarihler hangi dilimi gösterecek acaba...Bunlar siyasete dini alet ediyor vesaire bir girersem daha çıkamazlar dini siyasete kim alet etti söylersem ortalık tutuşur..
     Lafın fazlası deliye söylenir...
     Bugün en çok adam kayırmanın torpilin döndüğü yer D İ Y A N  E T    .....Şunu sormamız lazım Diyanet Dine hıyanet mi ediyor?
     Dinimiz adam kayırmaya,torpile karşı eee en çok torpil adam kayırmayı diyanetin içindeki kalpazanlar yapıyor.Sözlerimi geri alıyorum diyanet hıyanet kurumu olamaz.Torpilci dinciler kurumun genelini kirletemez buna hakkı yok.Fakat neden se dindar imamlarımızda sesini çıkartmadığına göre herkes olayı izlediğine göre izleyenin suçu yok mu? Sözlerimi geri almıyorum vazgeçtim.Diyanet = Hiyanet kurumudur....
     Kesinlikle bu yazıyı yazmak istemezdim fakat çok zorlandım...Din adamlarının dinimizi üç paralık etmesine gönlüm razı değil.Bunu aklımda zihnimde tutumam.Okuyucuya arzetmek bir çareler aramak her Müslümanın yapması gereken bir vazife olarak görüyorum...
     Osmanlı zamanında camilarin içinde bölmeler olurdu o bölmeler de tasavvuf ehli insanlara ders verirdi...Bugün neden yok...Tekkeler kanunu önde büyük bir engel...Fikir hürriyeti var mış...Siyaset yok terör yok Allah Kitap Peygamber dördüncüyü  söyleyen ziyanda tekkelerimiz böyle...Ama toplanmak yasak bu ülkede ümmetçilikten içeri atılırız.Yerin diplerinde Allah'ı zikre devam...Hucu dediler....Hu Allah'ın ismi şerifidir. Allahçıyız yani başımız üstüne koçum...Hay dan geldik Hu ya gidiyoruz....
      Olandan şikayetçi değilim yanlış anlaşılmasın olana her zaman razıyım.Fakat olanı da yazmak hakkımız dahaaaa....
       İçerde ve dışarda yoğun bir duman var bu dumanın içinde ümmet boğuluyor.Bizim amacımız Ümmetin birliği şu birliği bu birliği değil...Yıllarca elin gevuru haçlı birliği olarak üzerimize saldırdı helnde saldırıyor biz Müslümanlar ise dağınık dağınık selin önünde durmaya çalışan bölük pörçük olmuş bir yığın gibi bekleşiyoruz.Neyi bekliyorsun ey Ümmeti Muhammed seli mi ? 
     Seli bekliyorsan koptu geliyor birleşmen lazım önünde durmak için...
   
 Yapılması gerekenler 1)Tasavvufu yerin altından halkın içine kavuşturmak...    2)Diyaneti bertaraf etmek   3)Böyle bir kuruma ihtiyaç yok zaten...   4)Yenisini kurmuyoruz...    

    Bu saydıklarım olursa ne olur Türkiye'nin en büyük sorunu adam kayırma torpil tüm damarlarına işlemiş durumda A partisinden B partisine kadar...A kurumundan B Z kurumuna kadar işlemiş durumda...Bunu sistemlerle kurtaramayız neden Türkler'de iki özellik vardır akrabalık ve dostluk bağları  bu iki bağ çözülmeyeceğine göre...Nurcular kendi adamlarını  koymaya devam edecek...MHP liler kendi adamlarını Akp liler kendi adamlarını CHP liler kendi adamlarını koymaya devam edecek böyle devam ederse farklı görüşten olup da görevi  hak eden kişiler devlet kademesin de bulunamayacak pörçük zihniyetler devam edecek....

 
   Bu yazımızdan da anlaşılacağı üzere Torpil Allah'a mahsus bir olay istediğine kıya geçer istediğine geçmez...Ama o torpil insanların dünya da kullandığı torpile benzemez.Aslın da Allah herkese torpil geçiyor da kimse kullanmıyor o ayrı tabi...

   Bizim orada her koyun kendi bacağından asılıyor başka yerde faklıysa mümkün değil....

   Torpil adam kayırma Osmanlı da bundan yıkıldı...İLtizam usulü alimin oğlunun alim olması...Alimin oğlu deli olmaz mı ?  Hepsi alim mi olur?    Kafes üsülü halktan kopuk padişahlar yönetim deneyimi daha az...Tımar sisteminin bozulması ekonomik sistem bozulması....Dış devletlere borçlanma...Padişahlığın babadan oğula geçmesi...İslam'a ters İslam da seçim esas...
   
    Daha nice sebep fakat en başı torpil.....Adı üstünde torpil patlar...

YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                                      O ADAM SENSİN....
       

5 Aralık 2013 Perşembe

TASAVVUF NEDİR?

TASAVVUF NEDİR?
Tasavvuf nedir? sorusu ile başlayalım.Çünkü kaynak arayışı yapmamaktan kaynaklanan cahilliklerden dolayı tasvvufu bir islam felsefesi zannediyorlar önce bu yanlışı bir düzeltmemiz lazım.Bu yanlışların oluşmasının en temel sebebi dinin bu dünyaya ait olmadığı öteki tarafa yatırım olarak görülmesidir.Bu yanlış görüşler islamı diğer dinler gibi tapınma dini zannedilmesine sebebiyet vermektedir.Halbuki islam bir tapınma dini değildir bir yaşam dinidir.Madem ki islam bir inanç sitemi değildir bir yaşam dinidir.Hele hele zahitlerin zannettiği gibi islam bir tapınma dini değilse,zahit dediğimiz kabuğu görüp içini görmeyenlerdir.Dini yeşil bir cevize benzetelim:Dış kabuğu şeriat'tır,serttir ve acıdır.Onun içindeki kahverengi kabuk serttir kırmasını bilen kırar bir mürşid kırar ancak,ona ise tarikat derler.İçindeki çevize hakikat derler.Bunu okuyan alim kişiler diyeceklerdir ki hani bu işin içinde marifet nerde onu benzetemedin mi? derler.Marifet neye denir onuda söyleyelim.Cevizden kasıt içindeki özdür ne dıştaki yeşil kabuk nede içteki kahverengi kabuktur.Marifet işte o cevizi yemeye derler.O cevizi yiyenlerin aldığı lezzet ise o kişinin şahsına göre değişir.Onun için cevizi yeşil kabuktan ibaret zannedenlerle ceviz konuşulmaz.Keza cevizi kahverengi kabuk zannedenlerle de ceviz konuşulmaz.Ceviz cevizi yiyenlerle konuşulur.O zaman anlaşılır ancak cevizin ne olduğu.O yüzden zahitler islamı bir takım ibadet rituelleriyle bitti zannederler.Ve bir büyük mutasavvufumuz olan Niyazi Mısri efendimiz bu duruma asırlar öncesinden cevap veriyor:''Savmu salatı hac ile. Sanma biter zahid işin İnsanı kamil olmaya. Lazım olan irfan imiş '' İşte o irfan ancak tasavvuf ile kazanılır. Demiyoruz ki şeriat,tarikat,hakikat,marifet kapılarından geçemeyen cennete gidemez. Kimin nereye gideceğini ancak Allah bilir ve Allah'ın gösterdiği insanlar bilebilir. Bizim hedefimiz cennet değil cennete gitmek için hakikate ermiş olmana gerek yok. Allah'ın zatına ulaşmak için rızasından vazgeçmek gerekir. Hazreti Yunus Emre hazretleri yine asırlar öncesinden duygularımıza tercüman oluyor.''Cennet cennet dedikleri bir kaç köşkle bir kaç huri isteyene ver onları bana seni gerek seni'' Bize hocamız hep şöyle der ben sizi cennete göndermeyeyim diye uğraşıyorum. İncelik anlayan anladı...

İslam'da cemaatler yoktur.Bugünkü manada oluşum gösteren cemaatlerden bahsediyorum.İslam tarihinin her bir yaprağını çevirsinler İçinde cemaat tipi oluşumlar gözleyemezler.Tarih yapraklarında karşımıza çıkacak yegane varlık Tarikatlardır.Osmanlı'da bir kaç padişah dışında tüm padişahlar uzaktan yakından tarikatla bağlantılı kişilerdir.Osmanlı camilerinde tarikat hocaları halka zahiri ve manevi dersler verirlerdi.Bugünde aynısının olması gerekir.Tasvvufun halkla buluşması gerekir.

Osmanlı camilerinin dışında sadaka için oymalı taşlar vardı ve içindeki oyuklardaki para kesinlikle bitmezdi.İhtiyacı olan ihtiyacı kadar alır hatta kimisi oradan kendince borç alır tekrar yerine bırakırdı.İşte toplum bu hassasiyete ulaşmadıkça bir yükselmeden bahsedilemez.İşte bu hassasiyeti kazanabilmek için tasavvufun yerin altından yerin yüzeyine çıkarılması gerekir.Toplum gelişirse,hakkettiği kişilerle yönetilir.Siz nasılsanız sizi yönetenler de öyledir.Sözü buna işaret eder.Biz gelişmedikçe bizin etrafındakilerin gelişmesini bekleyemeyiz.İnsan kendi iç aleminde kendi duygu ve hal aleminde gelişmedikçe yükselemez.Batı toplumların da görüyoruz ilerlemişler diye onlara imreniyoruz.Fakat sorduğumuz zaman mutlu musunuz diye hayır cevabını veriyorlar.Nedeni şudur.İnsan bu dünyada nedenini bilmediği bir şeyi arar kimisi bunu para zanneder kimisi teknoloji zanneder kimisi bilim kimisi bilmem ne hepsi bir şeyler zanneder.Zannettiği şeyler için çabalar ve sonunda muvaffak olanlar olur.Bakar ki istediği şey o değilmiş.İşte sonsuz istek sahibi olan insanın aradığı her neyse bu dünya da değildir.İnsan yaratıcısını arar kendini yaratan her şeyin sahibi mutlak mükemmel olan Halik'i arar.İşte bu dünya da bunun farkında olanlar onu kalbinde bulurlar.Dünya da iken Hakkal yakin olurlar işte biz onlara erenler deriz.Bunlar her yüz yılda dünya yüzeyinde belki 120 binden fazla ermiş olan zatlardır.Onların ocaklarına dergah denir.İnsanlar hep erenlerin evliyaların Allah dostlarının geçmiş çağlarda yaşadığını zannederek gaflete düşerler.Bir kaç örnek vermek gerekirse.Abdulkadir-i Geylani hazretlerinin tasavvufiyatını devam ettirenlere Kadiriler denir bugün hala varlıkları devam etmektedir.Hazreti Mevlana devrinde en meşhur fakat devrinde yegane değil devrine damgasını vurması yegane olduğunu göstermez,Onun izinden gidenler hala mevcut,onun ve onun öncesinin bu isimler halk tarafından verilmiştir.Onlara Mevlanaya atıfta bulunarak halk mevleviler der hala mevcut.Şahı nakibend hazretlerinin yolundan gidenler hala mevcut adı nakşiler.İnsanlar sanmasın ki bitti bitmez.Ta hazreti Muhammed Mustafa'dan el aldılar kıyamete dek vuku bulacaklar.Tarikatın ismi sonradan konmuştur önceden peygamberimiz döneminde tarikat diye bir isimde böyle oluşumlar göremezsiniz fakat isminin sonradan konması çocuğun nasıl ki anne karnında ki varlığını değiştirmiyorsa o şekilde tarikat bilmem 5 yüzyılda çıktı demekte bir o kadar yanlıştır.5.yüzyılda ismi kondu o yüzyılda meydana gelmedi.Tarikatlar sonradan dogma oluşumlar değildir.Peygambere ağacın altında biat edenler diye Kuranı kerimde ayetle de sabittirler.İşte o ağacın altında söz verenlerden el ala ala tarikatlar bugüne kadar silsile şeklinde gelmiştir.Her öğreticinin eğiticinin eğitim öğretim şekli farklıdır fakat öğrettiği eğittiği şey aynıdır.Tarikatlarında çeşitli olmasının sebebi budur.Yaramaz bir çocuğun öğretmeni ile uysal bir çocuğun öğreticisi hocası aynı olamaz.

YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                                                                            O ADAM SENSİN...

17 Kasım 2013 Pazar

Sufism talk 2


İslam Bir Tapınma Dini Değildir

    Din bir yaşamdır.İslam tapınma dini değildir bir yaşam dinidir.Belki bu sözü 20 defa söylemiş yazmıştırız fakat görünen o ki bu hak din yaşamda yaptığımız hatalara karşı sanki bir sığınamız durumuna düşmüş durumda. Halbuki din-i İslamiye yaşamda yapacağımız hataların sığınağı değil o hatalara düşmemek için yaşamamız gereken kuvveti ilahiyedir.
   Dinin her alanda yaşanması gerektiğini onunla bakım onunla görmeye çalışmamız gerktiğini ben söyledikçe birileri buna muhalif olmaya çalışıyor.Bilmiyorlar bundan eminim bilseler böyle davranmazlardı.Beyinleri bulanmış durumda zira yanlış anlatılan din ve öbür taraftan dinin üzerinde gördükleri bilim onları tamamen gerçeklikten itmiş dinsiz bir yükselişin olabileceği hususuna yöneltmiştir.Halbuki dinsiz bir yükseliş mümkün değilken bir ilerlemenin de olması için tam manada akılcı sistemlerin disiplinli bir şekilde uygulanmasıyla mümkündür.Ve üstüne üstlük bu ilerlemede stratejik olamaz.Örneğin bugün dünya hakim olan Amerika ilerlemiş olabilir fakat fevkinde gördüğümüz odur ki yükselememiştir.Belki kişi başına düşen refah seviyesi bize göre yüksek olabilir fakat halkın mutsuzluğu halen devam etmektedir.İnsanlar her ne kadar parayla mutlu olabileceğini düşünseler de.Aylık 10 bin maşa sahip olan insanlar dahi mutlu olmayabilir.Emekle paraya ulaşıldığı için yüksek özellik sağlık yitiriliyor ve bu seferde farklı cereyanlar itikaf ediyor.
    İnsanların maaşları yükseldiği vakit doğru orantılı olarak satın alma güçleri de artıyor aynı oranda harcama yaparak eski hallerindeki gibi oluyorlar.Ve yahutta para hırsı bünyelerini bürüyüp sürekli stoka yönelip paranın üstüne para koyarken hayatlarını heba ediyorlar.Ve yahutta bu ikisininde tam tersi istikamette rasyonel hareket ettiklerini düşünerek yerinde harcama ve biriktirme yaparak dünyanın nimetlerinden yararlanmaya çalışıyorlar.Yine sonunda ömür en tatlı yerinde bitip dünya hayatı son bulurken hayır adına yapılanların azlığı dikkate şayan olarak yerini sessizliğe bırakıyor.
     Bildiğimiz tarih nitekim paranın buluşunu Lidyalılara dayandırdığı vakit anlıyoruz ki dünya üzerindeki bu meşgulüyetçi düzeni insan kendi eliyle kurmuştur.
     İnsan tarih boyunca izlediğimiz zaman toplumlardan bireylere kadar hep bir şeylerle meşgul olmuş hayat sayfasını tamamlamış bitirmiştir.Fakat ölümlü olan bu dünyada ölümsüz olarak anılanlar da vardır.Siz öldükten sonra isminizin zikredilmesinin sizin için bir manasına kalmaz artık.Fakat ölümle hayat arasında ki bu dünyada bir şeyin farkına varmamız gerekir ki o da şudur.''İnsan fevkalade uğraşlar içerisinde bulunmuş olabilir fakat rahmetle yad olunanlara baktığımız zaman onların Hak katında da muteber bir makamda oldukları anlaşılır.Yani öyle ki rahmetle anılanların asıl amaçları rahmetle anılmak değildi fakat Hak onları sevdiği için halkta onları rahmetle anarak yad ediyor.Anıl mayadabilir anlatmaya çalıştığım nokta o değil.Dünyada uğraşmış olduğumuz peşinde koştuğumuz maksatların şuurunda olmamız gerektiğidir.
     Çoğu alim ve zevat devrinde anlaşılamamış kendinden çok çok sonraları ancak anlaşılabilmiştir.Halbuki devrinde anlaşılmış olsaydı hem o devir güzel olurdu hemde insanlık şuan ki bulunduğu aşamadan çok çok ilerde olurdu.Her neyse bu da çok önemli değil zira hakka ulaşmak hakkal yakin olmak bu daha önemli fakat anlayarak ve yaşarak bu safaya gelsek de dünya nizamı bizden öğrense iyi olmaz mı?İslamiyetin aydınlık Güneşinin ışığını dünyanın her yerine yaysak ve herkesin bu şiddetli ışıktan en azından haberdar olmasını sağlasak olmaz mı?
     Elbetteki olur fakat kendisi aydınlanmış olan insan diğer insanların aydınlanmasını ancak isteyebilir fakat insanlar bunda dahi kar ve rant amacı aramakta meşgul olabiliyorsa insanlık henüz cahillikten kurtulmuş ve o aydınlığa hazır sayılmaz.İçinde ırki,dini,yaşamsal yükseklik hissi yaşayan insan bir bakıma kibrinden sıyrılamamış insan ışığı alamaz.Ne yazık ki Dünyada iken hakka kavuşmuş insanlardan çok az insan faydalanabilecek ve onlarda çok az insana faydalı olabilecektir.Belki benim bilmediğim hikmetler bunu böyle olması gerektiğine dair kulağıma fısıldasa da bu hakkın merhametinden bir gıda bir çağrı bir tairf edilemez kaderin bir parçası olarak okuyucularımla buluştu.Ben ne hezeyanlarla yazdım fakat ne Mücteba ile sizlere ulaştı bilmiyorum.Anlatabildiklerim karşımdakilerin anlayabileceği kadardı ötesine ulaşamazdım.Ötesine ulaşmak için hayat mayat ne yaşadıysam bilmeniz gerekir ona göre kelimelere vurabildiğim düşüncelere daha yaklaşabilir anlatmaya çalıştığım gerçek maksada ancak o şekilde yanaşabilirdiniz.Fakat anladıklarınız da size yetecek kabiliyettedir.
      Yazamazsam ne yapayım ruhumdaki yükü hangi limana boşaltayım.İslamdan haberi olmayanların İslamıdır sosyalizm.Fakat bu bir düşüncedir bu bu ahlaksız dinden yoksun insanların asla gerçekleştiremediği bir düşünce.Altın bir sistem altın olmayan kar ve rant bataklığına saplanmış altın olmayan insanlar tarafından gerçekleştirilmesi mümkün değildir.Fakat İslam insanı altın yaparak altın sistemine uygun hale getirir.Sanmayın ki isyan ediyoruz yaşanılana kesinlikle öyle değil biz olana razıyız sadece olanları intizar kör olanlara göstermeye çalışıyoruz.Hayat kitabının her satırının her ayrıntısının hikmet kaleminden çıktığını asla eksinin olmadığını asla fazlasının olmadığını her noktası her virgülünün olması gereken yerde olduğunu sadece bu hikmetlere bu hayat sayfasının okunması gerektiğini söylüyoruz o kadar.
      Ariflerden biri bir mezar kazıcısına sorar:Bunca yıldır mezar kazıyorsun mutlaka ibretlik bir hikayen vardır anlatır mısın?
       Demiş ki yetmiş yıldır bu işi yapıyorum nefsime hala öleceğini kabul ettiremedim bundan ibretlik ne olabilir ki...
     

   HER YAZI SONA ULAŞIR DA BU YAZININ DA SONU OLMASIN.

    YAZARI: BAHADIR ÇAKIR                                           O ADAM SENSİN...

16 Kasım 2013 Cumartesi

sufism talk 1


GÖNÜL NEYİ SEVERSE O EN GÜZELDİR

   Her insan bir ruh ve nefis sahibidir.Her ruhun arzusu,istekleri vesaireleri farklı farklıdır.Her insan hazrettir.Biz tasavvufta her insana hazret gözüyle bakarız.Bizim için tüm insanlar özünde hazrettir.Her insanın bir yaratılış gayesi yaratılışının bir hikmeti vardır.
   Tasavvuf kalbin eğitilmesini sağlayan ilim yeridir.İlimleri maddi,manevi ve diğer ilimler olmak üzere üçe ayıracak olursak insanın her ne kadar maddi ilimlere ihtiyacı varsa aynı oranda da manevi ilimlere ihtiyacı vardır.Bu esnada tasavvuf imdadımıza yetişiyor.Nefsi mertebeleri aşmış olan bir Mürşid'e Mmürid olmamızı öngörüyor.Bu olayda para pul yoktur kar rant çıkar iltimas adam kayırma yoktur Allah için Mürşid'i dinleyip feyz almak vardır.Aşkı gerçek sevgiliyi onun ağzından dinlemek vardır.Hazreti Allah aşkıyla yanmak peygamber aşkıyla alev almak vardır.Bu olaylarda nefsi cerayanlar asla karışamaz.Mürşid gönüle hitap eden kişidir.Her insanın Mürşidi aynı olacak diye bir kaide de yoktur.Sana aşkı tattırsın yeter ki hangi tarikattan olmanın bir önemi yoktur.Allah için yolların hepsi aynıdır fakat kullar farklı farklı olduğu için her kulada farlı farklı yollardan Allah'a yol vardır.Evvala kula kendi kalbinden yol vardır,devamında hangi tarikat Mürşidine bağlıysa o Mürşid onun yolunu aydınlatır.İnsan kendi kalbindeki yolun hangi yol olduğunu ruhen kabul ettiği tarikatta bulur.Örnek vermek gerekirse Bir insanın kalbi nakşiliğe açıksa nasibi orasıysa kul orada hakka kalbinden yollar açar.Ama kalbi nakşiliğe uygun olmayabilir bu durumda kul kadiri de olabilir başka tarikatlardan da olabilir bu defa yılmadan kendisine en uygun bulduğu yerde duraklamalıdır.
   Bizimde gönlümüzde yatan Aslan tektir fakat hürmetten tüm Allah dostlarıyla buluşmak onları da dinlemek bana hoşnutluk veriyor bir bakıma Hocama olan sadakatim ve ona olan aşkım daha da şiddetleniyor çünkü ben nereye baksam kimi dinlesem hep o gönlümdeki aslanı görüyorum....

      YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                                                      O ADAM SENSİN...

11 Kasım 2013 Pazartesi

Ölüm Yok Olmak Mıdır?

   Hazreti İnsan 6 tane alemde yaşar.İnsan Doğar,büyür ve ölür.Her nefis ölümü tadacaktır.Her canlı derler bu yanlıştır orjinali nefistir.Kuranı kerim lisan bakımından da gramer bakımından da hata içermez.Her konuda çok incedir.Her harften çeşitli pencereler ve kapılar açılır.Ayetlerin numarası bile değer taşır.Yabancı bilim adamları bir buluş buluyor ulan bu kuranda vardı vardı da elin adamı bulana kadar neredeydin.Aklın neredeydi.Belki bir ayeti bin kere okursunuz fakat 1001. okuyuşta farklı bir şey görebilirsiniz.Bakmak ve  görmek ikisi farklı şeylerdir.Her bakan göremez.Görmek için ilim gerekir.Yani bir bakıma beyinde töz halinde bir varlık belirtisinin olması gerekir.Su sadece Arşimete mi taştı.Ve ya Elma sadece Newton'un mu başına düştü.Hayır fakat bunların aklında zaten bu konular töz halinde vardı.Demek istediğim o ki ilahiyatçı kardeşimiz Tarihi bilgisi yoksa Kuranın içinde ki tarihten ne anlasın.Ve ya kozmoloji bilgisi yoksa astronomiden bahseden ayetlerden ne anlasın.Türkçeye çevirirken de yorumlarken de teknik hatalar yapılır.Ama biz buraya yazıyoruz herkes şunu bilsin Kuranda teknik hata bilimsel hata yoktur.Başlı başına bir bilimdir.Fatihin hocası Akşemseddin hazretleri tasavvufun yanı sıra tıp ilmiyle de uğraşıyordu ve ilk mikrobu bulan keşfeden kişidir.Fakat kendisinden yaklaşık 400 sene sonra Fıransız Pasteur'a gelişmiş mikroskoplarla mikrobu bulmuştur.Fakat gerçek kaşifi Akşemseddin hazretleridir.Bu insanlar Kuranla bakıp görüyorlardı.Şuan içinde bulunduğumuz durumdan kurtulacak her türlü kaynağa sahibiz fakat okumaktan aciziz çünkü okumamamız için latin alfabesine geçildi.700 yıllık birikim hatta 1500 senelik birikim heba edildi.Fakat Tarihle yüzleşeceğimiz günler yaklaştı.Konumuz bu değildi fakat her nedense bir anda kendimi bu konun içinde buldum.
   Konumuza dönecek olursak.İnsan anne karnın da 9 ay 10 günlük bir hayat yaşar fakat hangimiz bu yaşamdan haberdarız.Ve hangimiz bu yaşamı bildiği halde hatırlamadığı için ret edebilir.Hiç kimse bunu ret edemez fakat insanın daha öncesini de düşünmesi akıl etmesi gerekir.İnsan kendine şu soruları yöneltmelidir.Nereden geldim nereye gidiyorum benim sonum ne olacak demelidir.Dünyada sadece maddi rızıklara odaklanmamalıdır.Ölüm de bir rızıktır Allah ölümden sonrada rızıklarımızı tayin edecek yegane varlıktır.Rızık sadece yemeden içmeden ibaret değildir.Batı toplumlarında şöyle bir durum söz konusudur.Ne kadar para ne kadar mal o kadar mutluluk ne kadar makam,ne kadar benlik o kadar mutluluk.Peki ya bunun sonu ne olacak.Ey insan dünya ile meşgul olurken madde ile oyalanırken hangi maksat için çabalıyorsun.Para para para bu bir yere kadar tamam da insanın amaçlarını bir sıralasa hepsinin boş olduğunu görecektir.Allah için amaçlanmalıyız.Eskiler bu amca maksadi kutsi demişlerdir en kutsal amaç yegane tek amaç amaçların amacı sebepsiz amaç.Eğer yaptığımız şeylerin amacında Allah içinlik yoksa o amaç ihlaslı değildir.Allah için üretmeli ALlah için çalışmalı,her şeyi Allah la Allah için ona ulaşmak için eylemlendirmeliyiz.Ancak bu şekilde eskisi kadar güçlenir ve ileri gidebiliriz.Yıllarca olmayacak işlerle enerjimizi tükettik.Vaktimizi heba ettik.Artık engin düşünmenin vakti geldi de geçiyor bile.Sol sağ çatışmalarından artık kurtulmalıyız.Batının sistemlerinden yavaş yavaş artık elimizi sıyırmalıyız.Solculukta sağcılıkta batı kaynaklı akımlardır.Bendeniz şuanda batının geliştirmiş olduğu iktisadi kaynaklarla üniversitede eğitim görüyorum.Zira ekonomik sitemleri geliştiren kişiler batılılar.Fakat biz müslümanlar da eski devirler de kendimize ait ekonomik sistemler kuarabilmişken şimdi nedense kendimize ait bir ekonomik bir sistemimiz bile yok.Batısal kaynaklarla ekonomik sistem kurup bir de üstüne müslümanlık taslanmaz.Evvala bu hezimetten kurtulmalıyız.
   Bu yazıya başladım başlayalı odaklanmak istediğim konuya bir türlü odaklanamadım.Zira bence bunun yegane sebebi ahiret için dünyasından vazgeçenler olmuştur. Cehennem cennet içindir cehennem olmasa cenettin ne değeri kalırdı.Allah için eylemlenmez cennet için eylemlenirsek hem Allah'ı hemde cenneti kaybederiz.Dünyada Allah'ı bulamayanlar ahirette de Allah'ı bulamaz.Dünyada iyi bir konuma gelemeyenler ahirette de iyi bir konuma gelemez.Dünya da iken nefsin hal makam ve derecelerini geçmemiz.Kafire karşı da üstün bir konumda olmamız gerekir.
    Her neyse konumuza dönecek olursak insan en başından alacak olursak.Kün muhammeda ol emriyle Peygamberimizin ruhu şerifi Allah nurundan bir parça ile ilk hiçbir şey yok iken onu yarattı onun aşkından alemleri ruhlar elemini vesaire yarattı.Derinlemesine girmeyeceğim zira yazının çok fazla uzamasından başka başka konulara dalmamak için detaya girmeyip yüzeysel geçeceğiz inşallah.İnsan ruhlar alemi,Anne karnı yani rahim araya doğum girer dünya hayatı başlar sonra ölümle dünya dan kabir hayatına yani bir bakıma boyut değiştirir.Ölümle birlikte ten kafesinden can kuşu kurtulur.Kimilerinin elinde mızraklarla kara çarşaflarla kuru kafalarla karikatüre ettiği bir melek olan ölüm meleği gelir canımızı alır.Canımızı alacak olan bir melektir o yüzden onu hayatı çok sevenlerin o şekilde karikatüre etmesinden rahatsızlık duyuyorum.Sevgili Azrail gelir canımızı alır özgürlüğümüze kavuşturur inşallah.Ölüm bir kurtuluştur dünyanın cefasından kanat çırpıp kurtulmaktır.Sonra kabir hayatımız başlar bu hayatta kıyamete kadar devam eder.kıyamet kopar bütün canlar bedenlerinden alınır daha sonra belli bir süreç sonra diriliş başlar ve ruhlar tekrar bedenlerde can bulur dirilişle birlikte mahşer haytıda başlar mahşer hayatı hesap zamanına kadar devam edecek olan çok uzun bir dönemdir.Mahşerin bir yerine 700 bin zebani meleği cehennemi kurar ve üzerine sırat köprüsü kurulur.Sonra sırattan geçme olayı vesairesi bittikten sonra cennetlikler kevser havuzunda yıkanıp ayıp ve kusurlarından arındıktan sonra 8 aşamalı olan cennetlerden birine girerek burada ahiret hayatı başlar.Cennetlerin en iyisi ve cennetlerin ortasında en yüksek mevzide olan aden cenneti Allah'ın tecelli edeceği yerdir.Her hafta Allah burada tecelli ederek cennet ahalisine ikramda bulunur zira Allah'ı cismen görenler onun etkisinden kurtulamaz.
   İnsan hayatı burada anlattığımız gibi ölümle son bulan bir hayat değildir.İnsan ebedidir fakat ezeli değildir.Bir başlangıcı vardır fakat sonu yoktur.Bu başlangıç doğum değildir.Allah hem ebedidir hem ezelidir.Hem öncesi vardır hem sonrası vardır.Sonumuz yokluk olsa idi bu varlık niye?
   Özetlersek insan 1)ruhlar 2)Anne rahimi 3)dünya hayatı 4)kabir hayatı 5)mahşer hayatı 6)sonsuza dek ahiret hayatı...
 
    YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                                                  O ADAM SENSİN...

1 Kasım 2013 Cuma

Gerçekleri Sindirmek Zordur

  Bendeniz her konuda yazarım kimse bunu kısıtlayamaz.Zira hakaret boyutunda hiç bir şekilde yazı yazmayız.Gerçekler Mideye atıp sindirmek zordur.Lakin gerçekleri sindirebilen insan ancak arif olabilir.Gerçekleri yazdığımız için zor bir yolculuğa çıktığımızın farkındayız.Fakat biz bu yolculuğumuz esnasında çıkabilecek her türlü engele zaten baştan adım atarak talip olduk.Hakka talip olan zorluklarına da talip olur.Biz kimseyi görüşünden ötürü,siyasi düşüncesinden,dinsizliğinden daha nice sebeplerinden ötürü kimseye hor bakmadık bakmayacağız da.Fakat özgürlük alanımıza her hangi bir tacizi de asla karşılıksız bırakamayız.Her kim ki takındığı tavır hakaret boyutuna ulaşmışsa müdahale ile karşı karşıya kalmıştır.Aksi istikamette bizim asla kimseye bir zararımız olamaz.Fikre fikirle karşılık veririz.Zikre zikirle karşılık veririz.Fakat hakarete hakaret ile karşılık vermez ,direkt şiddeti müdahale ile karşılık veririz.Hiç bir sebebe bağlı olarak zulmü alkışlayamayız.Her daim kim zorda kim müşkül ise onun  yanında olmaya çalışırız.
    Hiç kimseye siyasi görüşü ile bakmayız.Karşımızdaki insanlardan da aynı nezaketi bekliyoruz.İnsanlar fikirleri ile değil zikirleri ile uğurlanmalı.Saygılarıyla uğurlanmalıdır.Eğer ki olur ya saygıda bir kusurumuzu görürseniz bizi saygısızlık yapmaktan ötürü en ağır şekilde itham edebilirsiniz.Onun dışındaki ithamları asla ve asla kaldıramayız.Karşılığı neyi gerektiriyorsa cevabını vermek durumundayız.
    Müridin biri hocasına kalp dili ile şeriatın,tarikatın,hakikatin manasının ne olduğunu sormuş.Hoca zikir halinde üç kişiyi göstermiş git her birine sırasıyla tokat at gel demiş.Birinci şahısa vurmuş tokadı aynı şiddette geri dönmüş.İkincisine vurmuş tokadı,sadece başını kaldırıp dike dike bakmış.Üçüncüsüne vurmuş tokadı,hiç istifini bozmamış.Hocasına gelip üçünün de anormal davranışlar sergildeğini bunun manasının ne olduğunu sormuş.Hoca şöyle cevap vermiş:'' Birincisi şeriat ehliydi,kısasa kısas olarak sana aynı şiddette karşılık verdi.İkincisi  tarikat ehliydi vuranın allah olduğunu biliyordu vasıtaya bakma gereksinimi hissettiği için bakma gereksinimi duydu.Üçüncüsü hakikat ehliydi vasıtayı da aradan çıkarmış bakmamıştır bile demiştir.''
    Ey Hz.İnsan biz bize gelene elbetteki karşılık vermeyiz fakat Allah dayanamayıp bize gelen tokada yine bizimle karşılık veriyor.Gayb-ı yalnızca Allah bilir fakat Allah'ın gösterdiği sıradan bir insan da gaybı bilebilir.Allah'ı aradan çıkarark o şahsiyet gaybı bildi demek şirktir.Aksini söylemek şirk değildir.

    YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                             O ADAM SENSİN...

27 Ekim 2013 Pazar

Muhalefetin Çıkmaz Sokağı

      Kardeşim bu muhalefeti anlamış değilim.Üçüncü köprüye karşı,üçüncü hava alanına karşı,marmaray projesine karşı ona karşı buna karşı kısacası hükümetin her yaptığına karşı.Kardeşim muhalefet bu şekilde iktidar olacağını mı sanıyor anlamış değilim.Muhalefetin görevi her yapılana karşı olmak değildir.Doğruyu yanlıştan ayırıp halkı aydınlatmaktır.Projeler üreterek iktidara yardımcı olmaktır.Koltuk sevdası ile değil vatan ve millet sevdası ile hareket etmelidir.Ama görüyoruz ki muhalefet doğruya da yanlış,yanlışa da yanlış diyor.Muhalefet bu tavrıyla halka güvence verememektedir.Göz var görüyor sen nasıl 3.köprüye karşı çıkarsın,kanal İstanbul projesine nasıl karşı çıkarsın.?
       10 Yıldır bu ülke bölünecek tayip her yeri sattı bilmem nelerle bu halkı iyice kandırdı.Artık halk uyandı.Bakıyor ki terör olayları bitti.Bakıyor ki duble yollar,tüneller,hava alanları,tüp geçitler,köprüler yapılıyor hizmet son hız devam ediyor.Eee kim yalan söylüyor muhalefet cephesi gözün gördüğünü yalanlıyo iken kim doğruyu söyleyebilir.Bu ülkenin yüzde 50 küsürlük kısmına aptal diyerek iktidar olacaklarını mı sanıyorlar elbetteki hayır.
        Şuan yapılan projeler gerçekten aklın hayelin almayacağı kadar büyük dev projelerdir.Her alanda topyekün bir çıkış yapmak zordur fakat bu başarılırsa ancak ilerleme olacağını iyi bilen iktidar son hız üretmeye devam ediyor.2003 yılında İktidar savaş teknolojisinde dışa bağımlılığı kapattı.10 yıl boyunca yapılan çalışmaların sonucunda ilk yerli helikopter Atak,İlk yerli tank Altay,ilk yerli savaş gemimiz Hebeli Ada,İlk yerli insansız hava aracı Anka,ilk yerli,İlk yerli uçak Hürkuş,ilk yerli füze Hisar-A, ilk yerli aklılı füze Som Füzesi,ilk yerli lazer kilitlenmeli füze Cirit,daha sayamadımız bir çok yerli üretim savaş teknolojisi var..
        Şimdi soruyorum Muhalefetin görevi gelişmeye karşı olmak mı?Yoksa gelişmeye destek verip yanışlara karşı olmak mı?Yanlış anlamayın bendeniz partizan değilim.Secim anında oy sandığının başında bile fikrimi değiştirebilir.Takım tutar gibi parti tutan insanlardan değilim.Fakat gelişmelere  maddi olmasa da manevi desteğim son raptiye de devam edecektir.Muhalefetin görevi köstek olmak değil İktidarı denetlemektir.
        Eğer muhalefet güçlü olsa İktidar daha bir temkinli daha bir doğru daha bir gelişmeler yerli yerinde seyreder.Muhalefet kendini geliştirememiş eskilerden beridir devam eden çağ dışı kurallarından ayrılamamış yüzeysel düşünen her sözünde İktidarı eleştirerek yol almaya çalışan müşkül düşkün bir durumdadır.Halkın çoğunluğunun oy attığı bir partiyi eleştirerek yol alamazsınız.İcraat,icat yerli konuşmalarla ancak ilerleyebilir halkın güvenini kazanabilirsiniz.Yanlışları yererek,doğruları överek ancak ilerleme kaydedilebilir.
        Türk-İslam birliği nasıl gerçekleşecek yattığın yerden reislik yaparak mı?Yok karşı olduğunuz Hoca Efendinin yurt dışındaki okullarında yetişen öğrencilerin kendi devletlerinde önemli makamlara geçmesiyle mi?İki şıkta fasa fiso o yüzden bu gücü bize kaptırmazlar dikkatli olmak lazım.İktidarın ülküleri gizlidir yer altından ilerler fakat dikkatli olmalıdır dışarıdan yönetilen bir organizasyon her an başka güç odaklarına kaptırılabilir.Isıracak olan köpek havlamaz.Sakin ve rahat davranır ansızın ısırır farkına varamazsın.Yıllardan beridir havlayan köpeklerin yapamadıklarını yapan bir iktidar var fakat değerinin bilmiyorlar.

     YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                           O ADAM SENSİN...

25 Ekim 2013 Cuma

Allah'ın Huzurunda Olduğunu Unutmak İsraftır

   Şeriatta doyduktan sonra yemek,tarikatta doyuncaya kadar yemek,hakikatte Allah'ın huzurunda olduğunu unutarak yemek israftır.Bir yemeği yemeden önce:nereden geldiğini,tadını,kokusunu,rengini,dokusunu düşünmek gerekir.Örneğin yoğurt ve ekmek yiyecek birinin düşünmesi gerekenler.Yoğurt nereden geldi inek ot yedi sonra sağıldı sonra süzüldü sonra ısıtıldı sonra mayalandı sonra satıldı ve ücreti ödenip sofraya geldi,tadı ekşi ve ya normal yoğurt tadında helal inek ne mübarek hayvan ağzımın tadını biliyor dilimdeki hücrelerde müberek hepsi bir birini tamamlamış ki bende bu lezzetin farkına varıyor ne muhteşem yeşil ot beyaz yoğurt oldu ve ben onu yedim kokusu ne hoş.Dokusu sudan biraz daha yoğun.Vay be dünyada bunun gibi saysız nimet var ve hepsi benim hücrelerimin neye ihtiyacı olduğunu biliyor.Yok yok hayır başı boş dolaşan atomlar bunu bilemez bunu bilen bir Allah var ve sayısız nimeti mideme uygun bir şekilde sunuyor.
   Ekmek buğday tarladan biçildi,ufalandı,öğütüldü,hamur oldu,fırında pişirildi,sonra marketlere dağıtıldı sonra ben gittim satın aldım.Ve mideme attım.Ekmek atomlardan oluşur bende öyle.Midem onu tanımaz bilmez hayret nasıl oluyor da bir birini tanımayan bu iki şey uyum içinde birbirini tanıyormuş gibi davranıyor.Ey dilim ey midem sana bu eşsiz nimetleri sunan seni ancak senden daha iyi tanıyan biridir o da yalnızca Allah'dır.
   Günümüzde ben harama bulaşmadım diyen insan yalan söylüyordur inanmayın.Zira mutlaka bilerek ve ya bilmeyerek harama bulaşmıştır.Bunu haramı meşrulaştırmak için söylemiyorum.Bilakis yediğinize içtiğinize dikkat edin diye söylüyorum.Midenin üstü kalp mideye atılan haram lokma direk kalbi karartıyor.Maddi kaple manevi kalp aynı noktada işlem görüyor.Zira meme ucunun 4 parmak altı manevi kalbin yeridir.
   Yediğinize içtiğinize dikkat edin zira yanlışlıkla domuz eti de yesen bu kalbini karartır,eşine olan sadaketini azaltır,eşini kıskanma duygun azalır.Dinin temel gayesi hakka kul olduğunun idrak ve şuurunda olan zarif ve derin insanlar yetiştirmektir.Bu maksadın hasıl olması,ancak ve ancak hakka kulluğun idrak ve ifa edilmesine bağlıdır.Bu da aşamalar zincirinde gerçekleşir.İnsanın olgunlaşması,ham iken pişmesi kalbi alemindeki hal ve derecelerinin yükselmesiyle mümkündür.Kalp ki düşüncelerin çıkış noktası iken.Önemi anlatmakla bitirilemez.Yine bu manada kalbin altında kaynayan bir kazan gibi duran midenin içine atılanlara çok dikkat etmek gerekir ki kalbe herhangi bir pislik bulaşmasın en azından bunu önlemeye çalışmalıdır.
    Hakikatte kul Allah'ın huzurumda olduğunu unuttuğu her saniye her sanise israftadır.

   Tabiki makam ve derecelere göre israfın boyutu da değişmektedir.İnsanın hal ve dereceleri artıkça Hakikate yaklaşır ve onun ölçütleri hakikat boyutunda ele alınır.

      YAZARI: BAHADIR  ÇAKIR                                                            O ADAM SENSİN

21 Ekim 2013 Pazartesi

Cemre Beklentisi

     Bir cemre var havaya düşer.Bir cemre var suya düşer.Bir cemre var toprağa düşer.Ama bunların hepsinden başka bir cemre var ki işte o cemre ne havaya,ne suya,ne de toprağa düşer.Kimisi var bu cemreyi bekler kimisi var zaten düşmüştür ateşi ile kavrulur durur.İşte bu cemre kalbe düşer.
   
      Ey sevgili sen benim gönlüme düşmüş Cemre'sin.Gönlümü yakıp kavuran Cemre'sin.Sen gönül cemresisin.Aşıkların gönlüne düşer gönülleri yakarsın.Gönül aynasını masivadan temizler aynanın göstermesini sağlarsın.Ey sevgili sen öyle bir cemresin ki gönülleri yakar kavurursun.Ey gönüllere Aşkını sunan sevgili senin aşkından ızdırap çeken gönlüm nedense bundan şikayetçi değil.Zira sen hem dertsin hem derman.
   
     Gönüllerin yanışıyla yakarışı olmasaydı ne dünya dönerdi ne de atomun etrafında elektronlar dönerdi.Aşk bir dönüş ama hangi dönüş sevgiliye olan hasretin dönüşü.Kelebeğin ışığa yanışının dönüşü.Yakacağını bile bile ışığa uçuşun dönüşü.Kelebek ışığa sevdalı ışıksa şiddetli bir sevgili.Aşık şiddeti nurunu unutup ışığa yolculuk yapan kişi...Işık ki görünenlerin en şiddetlisi ki görünenler onunla görür.Fakat ona fazla bakılmaz şiddeti zuhuru gözleri kör eder.İşte aşık kavuşmak için kör olandır.
   
      Derler ki sevgi gözleri kör kulakları sağır etmemelidir.Evet bu doğrudur fakat sevginin şiddetlendiği nokta olan aşk halinde hem gözler kör olmalı hem kulaklar sağır olmalı zira gönül gözü görür,gönül kulağı işitir.
 
     ''Derler ki gözden uzak olan gönülden de uzak olur.Derim ki gönle giren gözden uzak olsa ne olur.''(Hz.Mevlana)
   
     Göz ile görünmeyenler gönül ile görünür olur.Aşk varsa, bedeni mesafelerin ne önemi var.Gönüller yakınken gövdenin uzaklığı önemli olur mu?Aşk ki iki beden arasında değilken iki gönül arasında iken bedenlerin ne önemi var.

      YAZARI: BAHADIR ÇAKIR                             O ADAM SENSİN

16 Ekim 2013 Çarşamba

Kimse İnanmayacak Herkes Bilecektir

 ''Bir gün kimse inanmayacak,herkes bilecek,bilim tüm bilinmeyenleri açıklayacak.'' Demiş felsefecinin birisi...Bu ne demek biliyor musunuz?İnsan tüm bilinmeyenleri bir gün bilecek demektir.Öyle ki insan akla gelebilecek her şeyin bilgisine sahip olacak ve artık inanma gereksinimi hissetmeyecek demeye çalışmış diyen kimse adı da aklıma gelmedi önemli biri olsaydı ismi aklıma gelirdi.Klasik bilim felsefesini savunanlardan bir felsefeci olması lazım.Her neyse ismi de o kadar önemli değil.
  Bildiklerimiz, bilmediklerimizin yanında bir hiçtir.Her bilinen aynı zamanda bir bilinmeyene bağlıdır.Her yeni bilinen karşımıza yeni sorularla çıkacaktır.Bu bağlamda tüm bilinmeyenlerin çözülmesi imkansızdır.Bildikçe bilinmeyenler dahada artacaktır.Bildikçe insan bilmediğinin farkına varır.
  Bilim insanın evrene egemen olma isteğidir.Halbuki insan kendisine egemen olmayı başarsa evrene de egemen olur.İnsan maddeye yaklaştıkça hakikatten uzaklaşıyor.Bu devirde insanları en çok aldatan şey maddedir.Şeytan bu devirde maddeci yaklaşımını doruğa vurdurmuş durumda.Bu zamanın en büyük fitnesi erkekler için kadınlar,kadınlar içinde erkeklerdir.İnsanlar karma yapıda bilim inşa edemezler.Düşüncenin cinsellikten tamamen arınması gerekir.Bazı ateist bilimciler derki üzerindeki din hırkasını atta öyle gir laboratuvara der.Bende tam tersini söylüyorum ne biliyorsan onunla gir ama cinsellik hırkasını çıkar zira daha derin şeyler düşüneceğiz.
        BİLİMSEL YÖNTEMLERİN ÖZELLİKLERİ
   1)Düşünceyle başlar.
   2)Gözlemlenir
   3)Fikirlere ulaşır
   4)Hipotez(Doğruluğu,yanlışlığı kanıtlanmamış fikirlerdir.)
   5)Doğrulanan hipotez teori olur.
   6)Yasa:Yanlışlanamayan teorilerdir.

  BİLİMİN ELEŞTİRİSİ:Tümevarım istisnaları göz ardı eder.Bilim ilerlemez değişir.Bugün bilimdeki ayrışma son hızla devam etmektedir.Buda daha fazla bilinmeyen demektir.Zaten bilinenler bilinmeyenlerin yanında yok gibi bir şey...Bilime göre varlık bir ön kabuldür.Bilim varlığı parçalayarak inceler.Nasıl varolduğumuz umurunda bile değil.Zira maddeyi ezel kabul eder.Maddenin nasıl oluştuğunu söyleyemez hep varsayımmlar savurur.Milyon senelere dayandırdığı bir değişim teorisi ile tesadüfen oluşan şartlar insanları ve diğer canlıları meydana getirir ki bu teori kabul edilemez.Zira hiç bir ip ucu milyon senelere dayanan bir evrim oluşumu gözlemleyememiştir.

      Neiteztise (Nice) isimli filozof demiş ki ''Tanrı ölüdür.'' Bu adamlar batıl bir dinin hüküm sürdüğü bir çevrede yetiştiler.Dolayısı ile din hakkında eleştirdikleri bazı yönler doğru olabilir çiğneyip atmayın.Hristiyan inancına göre ''Hz.İsa Tanrının oğludur.Ve çarmığa gerilerek öldürülmüştür.''O halde mantıklı bir adam şu soruyu sorar tanrının oğluna siz Hristiyanlar tanrı diyorsunuz çarmığa gerilerek öldüğüne göre o halde tanrı ölüdür.
     Bizim inancımıza göre Hz.İsa öldürülmemiş göğe kaldırılmıştır.Hatta kıyamete yakın bir zamanda ineceğine iman ediyoruz.
      Demek istediğim şudur ki bu insanların hepsinin ortak özelliği Dinin batıl oluşundan dolayı dinsizliği yani ateizmi seçmiş olmalarıdır.Dinden bulamadıklarını bilimle kapatmaya çalışmışlar fakat biliminde bir çapı var.Cürümü kadar yer yakar.

     İslamın içinde her şey var kardeşim:
''Bilim,tarih,coğrafya,mantık,sosyoloji,kimya,fizik,matematik,Zoyoloji,Kozmoloji,.......vesaire ne arar isen var.''

   Önceden İslamla kendimizi ve çevremizi aydınlatmayı başarmıştık bugün ne yazık ki  İslamdan uzaklaşıldığı için geri kaldık fakat stratejimiz yine İslamda dır onlar stratejik ilerleyemedikleri için biz onları İslamın ışığında oluşturulacak bir strateji ile yine geçeriz.  Kast etmek istediğim şudur:''Bir belediye başkanı düşünün ki belediyeyi çok kötü bir vaziyette ele alsın sonra ilk seçimlere az bir vakit kala ancak borçları kapatmış ve yeni bir oluşum hazırlayabilecek konumda olsun.Seçimlere 6,7 ay kalsın bütçesi tüm sokakları,kaldırımları yapmaya yetecek kadar olsun fakat kaldırımdan önce daha ağır bütçe isteyen elektirik santralini ve çöp geri dönüşüm tesisini kuracak olsa seçimlere kadar yaptıramaz bütçesi de yetersiz seçime sokakları yaptırmadan girmesi daha stretejiktir eğer kazanırsa elektirik sanreli ve çöp geri dönüşüm tesisi açabilecek bütçeyi oluşturacak ve sonra buradan elde ettiği gelirle daha etkili bir su,yol köprü,tesisler açabilecekken sırf kazanmak için parayı kaldırımda çar çur etmesi ve sonra tekrar adi malzemelerin patlak vermesine neden olurdu.Stratejik olan kar amacı gütmeyen riski üstlenen ikinci durumudur.Toparlayamadım ama siz anladınız.

    YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                        O ADAM SENSİN...
   

14 Ekim 2013 Pazartesi

İslamla Tanışmayan Çoğu Akıllı İnsan Ateist

      Ateist'ten hayır gelmez demişler de ona cevaben bir Türk kanalı bir video hazırlamış.Bilmem ne bilmem ne.Üç beş popüler ateistin fotoğrafını geçiyorlar.Bakın bu adamlar çok hayırlı işler yaptılar biz bu sözü çürüttük diyorlar kafalarına göre...Yaptıkları klipte hatırımda kalan iki kişi var biri Angeline jolie diğeri de Stephen Hawking'dir. İlkin Angelina Jolia'yı ele alalım.Bu kadıncağız çok ciddi hastalıklar geçirdi en son kilisede dua ediyordu.Bir insan ateistse ateist kalacak hali yok ya.Türkiye'ye geldi bir çok İslam aliminden İslam hakkında bilgiler aldı son durumdan haberim yok.Hasta olduktan sonra kendini hayır işlerine adadı.Hastalığı onun dine olan ihtiyacını çok daha fazla artırdı hatta öyle ki arayışa bile sevketti denebilir.Çok insan var Rahip bilmem ne aslında Müslüman olmuş ama görünüşte kafir gözüküyor her neyse iyi araştırsalardı hayat hikayelerinden de kısaca geçerlerdi.
   
       Stephen Hawking'e gelince kendisi Müslüman sayısının çok düşük olduğu bir ülkede dünyaya gelmiş.Öyle ki önüne gelen ilk şerbet ekşi ve hatta bozuk.Akıllı bir insan şerbetin tadına bakınca bozuk olduğunu anlar.Ama kafada biraz varsa ekşilik yanına takılır kalır bozuk olduğunu anlamaz.Bu Stephen'de bilimle uğraşan biri olduğu için bakıyor ki bilim Hiristiyanlığın öğretilerini reddediyor.Durum böyle olunca her akıllı insan gibi önündeki iki seçenekten biri olan ya başka dinleri araştıracak ya da dinleri reddedecek o ikinci seçeneği seçmiş ki ateist olmuş.Son olarak Stephen Bibang teorisine inanmış onu kabul etmiş Tanrı var diyordu.İlk olaylara bakmayacaksınız kıç rahatta iken Tanrı yok fakat kıça zor binince o zaman Tanrı var.

       Kardeşim klipteki adamların hepsi yabancı onların dinleri batıl dolayısı ile batıl bir din yerine dinleri reddedip ateist olmaları olağan olabilir.İslamiyet bir güneştir gözlerini kapayanlar yalnızca kendilerine gölge yaparlar.Demem o ki gördükleri halde gözlerini kapayanlar gözleri kör olanlardan daha aşağıdadır.Gözleri kör olanlarda kulakları duymayanlardan daha aşağıdadır.


       Ki ben hiç kulakları duymayana hiç rastlamadım.Şimdi aklıma gelmişken belki o videoyu bulabilirim bulursam sizlerle paylaşmak isterim.


  Videoyu hele şükür bulmayı başardım.Bu videoda gösterilenlerin hayat hikayeleri çok üzücü hepsinin ibretlik hayat hikayeleri var. Siz değerli okuyucularımın kendileri Wikipedia'ya girip bu insanların hayat hikayelerini bir araştırırsa anlatmaya çalıştıklarımızı daha iyi anlayabilirler diye düşünüyorum.

    Hawking'e Allah öyle bir dert vermiş ki yaşayan bir ölüden hiçbir farkı yok.Bu adamın ne faydası var diye düşündüm baktım ki bir faydası var ibreti alem için Allah onu o şekilde gösteriyor düşünen insanlar için ne büyük dersler var. Bir insanın popüler olması ya da isminin önünde prof. ünvanın  olması onu faydalı yapmaz.Evrimciler işte bu dinsiz kanat sığınacak kavşak bulamayınca yalanla dolanla bişeyler yapmaya çalışıp duruyorlar.   Tamam derdini anladık Hükümete karşısın tamam olabilir fakat sırf bu yüzden ateistleri savunmana gerek yok. Hakkı düşmanımız da söylese kabul etmeliyiz. Bu ateistlerin 1 faydası varsa 1000 de zararı vardır yani öyle ki zararı faydasından çok o zaman onlara faydalı mı diyelim zararlı mı diyelim.Videoda dikkat edin kadının eli kolu titriyor.Kardeşim bu kadar mı hazmede miyorsun?Bakanın söylediği çokta dikkate değer bir sözde değil yani.Ateistlerden hayır gelmez ne var bunda bakana hayır gelmemiş.Bende hiç bir Ateitten hayır görmedim.Hepsini genellemek bir yanlışlık olur benim tanıştığım ateistlerden yarar gelmedi demek daha iyi olur zira zarar yapim derken yanlışlıla hayırda yapılır. Biz işin o boyutunda değiliz.Bakanın kimi kastettiğini çok iyi tahmin ediyorum ama buraya yazılmaz. Kadın da işin farkında da ondan eli ayağına dolanıyor sinirleniyor.Hazmedemiyor.
   
     Bizim İslam inancı gereğince biz tüm insanlığa hoşgörü ve sevecen yaklaşırız.Onlara da Allah'ın yaratığı olarak değerlendirir.Yaradılanı yaradandan ötürü severiz. Benim şahsi kanaatim neden gelecek nesilimize tesadüfen oluştuk masalıyla büyütelim ki Allah yarattı var demek varken.  Tesadüfen hiçbir şeyin olamayacağını evrimin geçersizliğini ve diğer öne sürülen varsayım ve teorilerin hiçbir ısbatı olmadığını fikren ortaya koymak evrimin yanında çocuklarımıza evrimi çürüten görüşleri de anlatarak geçersizliğini ortaya koymak boynumuzun borcudur.Bu kainatın tesadüfen oluşamayacağını,atomların tesadüfen birleşemeyeceğini,tesadüfün olmadığını bu insanlara öğretmek göstermek gerekir.Bedüzaman Said Nursi hazretleri risalelerinde metaryalizmin geçersizliğini ,tesadüfen oluşamayacağımızı delilleriyle anlatmışken bütün kaynaklar hazır bir şekilde elimizin altındayken Halen bu masallarla insanları kandırmak çok alçakça bir durum. 
     
   şuan içinde bulunduğumuz tüm sorunların çözümü eski manevi büyüklerimiz tarafından ele alınmış ve yeni manevi büyüklerimiz tarafından da nasıl ilerleyeceğimizin nasıl yükseleceğimizin projeleri üretilmişken bu elimiz kolumuz bağlı duruyor olmamızın illaki bir hikmeti vardır.

      YAZARI : BAHADIR ÇAKIR                                           O ADAM SENSİN...

      

21 Eylül 2013 Cumartesi

Religion

  There is one God.  There are a religion.  Jesus was born without a father.   But the father is not God. Hz. Jesus defended Islam.   but. churches for money.  changed the true religion.
    To fix the god. HZ.   Muhammad sent. The only religion of Islam until the Day of Judgment will remain permanently.

YAZARI: BAHADIR ÇAKIR             O ADAM SENSİN

16 Eylül 2013 Pazartesi

Büyük Zenginlere Karşı

   Büyük zenginler oldum olası beni rahatsız eder.Sebebi de şudur:Büyük zenginlik gözlerini kör eder.Daha çok büyümek için alt kademeyi ezerler.Bu meşru olmayan bir büyümeye ve güçlenmeye doğru gider.
   Devletin büyük zenginlerin doğmasını engellemesi gerekir.Peki nasıl?İşte bu yazımızda büyük zenginlerin zararlarından bahsedeceğiz.İstisnalar kaideyi bozmaz.
   Orta çağda Avrupa'da büyük zenginler olarak bilinen burjuva sınıfı vardı.Bunlar çok büyük arazilere sahipti.Şatolarda yaşarlardı.Krallara bile karşı gelirlerdi.Orta çağ Avrupa'sında bu yüzden adaletten söz etmek imkansız.Çünkü halk üç katmana bölünmüş durumdaydı.Köleler,orta sınıf,burjuva sınıfı şeklinde bir sınıf ayrımı vardı.Bugün aynı sistemi kapitalizm ekonomik olarak uyguluyor.Bugün ülkemiz insanını fakir,orta sınıf ve zengin sınıfı diye ayırabiliyoruz.Fakat istatistiklere baktığımız zaman zengin sınıfının sayısının azlığı ve orta sınıfın çok olduğunu görüyoruz.
    Tamda yeni anayasa çalışmaları yapılırken.Bunları yazmamda yarar var diye düşünüyorum.Çükü bazı yeni yasalarla halkın büyük zenginler karşısında ezilmesinin önüne geçilebilir.Özelleştirmenin artığı bu günlerde özel sektöre dayalı kanun ve yasaların sayısının artırılması gerektiği kanaatindeyim.
    Büyük zenginler devletten vergi kaçırarak ve bazı konularda direterek daha da büyümektedir.Örneğin şöyle yapmaktadır.Büyük şirket sahipleri çalıştırdığı işçilerin sayısının fazlalığını bahane ederek ben sana vergi vermem diyor devlete.Devlette tamam demek zorunda kalıyor çünkü işcileri atmakla tehdit ediyor.Devlet kaosa ve işsizlik sayısının artmaması için çoğu yerde çoğu şeye göz yummak zorunda kalıyor.Bazı çok büyük zenginler devlettin arazisini bedava alarak üzerine şirket kuruyor bina dikiyor vesaire.
    Yılanın başını küçükken ezmezsen işte böyle dertler açar başına.
     Yılanın başı küçükken nasıl ezilir.
1)Biz üretim dursun demiyoruz.Yeni şirket açanlara her türlü teşviğin yapılmasına olumlu bakıyorum.Fakat büyüyüyen bir şirketin önüne bazı bariyellerin çekilmesini istiyorum.Örneğin vergi yükünün çok artırılması gibi.Yani belli bir aşamaya gelmiş olan şirketlerin çok ağır vergilerle dahada büyümesinin engellenmesini istiyoruz.
2)Büyüyen şirketlerin işcilerine ödediği miktarın artmasını istiyoruz.
3)24 saat çalışan şirketlerin ikinci vardiyasında çalıştırdığı işcilere daha fazla ödeme yapmasını talep ediyoruz.
4)Büyük şirketlerin işcilerini tatile çıkarmasını istiyorum...
5)İşcilerin 8 saatten fazla çalışmamasını istiyorum.
6)kaliteli mal üretmeyen şirketlere ceza verilmesini talep ediyorum.

saydıklarımızın hepsi yasalarla sağlanabilecek şeyler böylelikle hem verim hemde kalite hemde ülke kalkınacaktır.Zenginlerin boş yere parayı depo etmesi önlenmiş olacak.Halkın refah düzeyi artacaktır.

   Eğitimde de bazı düzenlemeler istiyoruz eğitim özel sektörde değil devletin elinde olduğu için daha iyi yaptırımlar yapılabilir.
1)Düşük seviyede eğitim veren öğretmenlerin maaşlarının düşürülmesini.Eğitimi iyi veren öğretmenlerin maaşlarının artırılmasını talep ediyorum
2)Okulun başarı düzeyi artıkça müdürün ve diğer eğitim görevlilerinin de maaşına belli bir artış olsun.azaldıkçada tam tersi olsun.
3)Bölüm bölüm öğrencilerin bölüm bölüm her alandan aldığı başarı ortalamasına göre bireysel olarak maaşlarda oynama yapılması daha mantıklı olur.Örneğin Matamatikten öğrencilere belli dönemler de seviye belirleme sınavları ile matamatik başarısını ölçülsüz derse giren öğretmenin öğrencilerin başarı düzeyine göre azalış varsa maaşı düşürülsün artış var ise artırılsın şeklinde olması öğretmenleri ve öğrencileri daha verimli hale getirecektir.
   Sağlık sektörü devletin elinde ondada bazı düzenlemeler gerçekleştirilmeli
1)Devletin elinde olmayan özel hastahaneler de çalışan personellerin maaşlarının artırılmasını
2)Devlet sektöründe çalışanlarda başarılı doktorların daha fazla maaş almasını...
3)Doktorların genelde zengin ailelerin çocuklarında seçilmesi için  özel yeni tıp fakülteleri açılması bu fakültelere en başarılı öğrencilerin seçilmesi ve bu en başarılı öğrencilere ailesinin devlete para ödemesi istenmeli.Niçin zengin ve başarılı kişilerin doktor olmasını istiyorum 1.sebep para için tıp icra etmemesi için ikinci sebep ilim ilim için olsun diye.
4)Doktorların başarı düzeyi düştükçe maaşlarının azalmasını talep ediyorum.

     Esnaflıkta;
1)100 metre kare içerisinde aynı esnafların olması engellenmeli
2)Esnafın belini büken büyük alışveriş merkezlerinin kırsal alanlara çekilmesini talep ediyoruz
3)Esnafların kullanmış olduğu enerjilerin fiyatının normailn altına düşürülmesini talep ediyoruz.elektirik su ve benzeri şeylerde daha az para ödeneleri


Daha bir çok alanda buna benzer düzenlemeler olması gerektiğini düşünüyorum.

YAZARI: BAHADIR ÇAKIR                            O ADAM SENSİN


Kaşınmayın Kardeşim

    Tıp ilmi,insanların hayatlarını kurtaran.Bazende insanların eski sağlıklarına dönmesini sağlayan bir ilimdir.Bazen insanlar ufak tefek hastalıklara yakalanırlar ve doktora tıp ilmiyle meşgul olan kişiye giderler.Doktorda bu kişiye önce teşhis koyar.Teşhis koyabilmek için önce sorgular.Neren ağrıyor.Nerenden memnun değilsin gibi sözlerle bilgi alır.Hasta olan kişi de örneğin.Başım ağrıyor.Midem de yanma var.Gibi hastalığına dair ip uçları verir.Doktorda.Almış olduğu tıp ilmiyle hastanın şikayetlerinden ötürü hangi hastalığın belirtilerini taşıdığını bulur.Fakat olur ya yanılmış mıyım diye teknolojiden yararlanır.Tahlil etmek için bazı cihazlardan geçirir.
   
     Yüksek özelik hastalığın teşhisi doğru çıkar.Çünkü her hastalığın belirtileri farklıdır.Bazı hastalıkları bir birinden ayırt eden belirtiler çok bir birine yakın olabilir.O yüzden insanlar az çok neresinin ağrıdığını sızladığını bilmesi gerekir.Karnım ağrıyor bugün ilkokul çocuğu bile karnının neresinin ağrıdığını bilir.Karnım ağrıyor derseniz doktora.Doktorun işi zorlaşır.Sizi mecburen bütün taramalardan geçirmek zorunda kalır.Karnın ağrıyor tamam anladık ama karnın içinde nerede sorun var.Miden de mi?Böbrekte mi?Bağırsakta mı?Pankreasta mı?Karaciğerde mi?Hangisi sorunlu acaba.İşte bu yüzden normal bir insanın dahi az da olsa biyoloji bilgisine ihtiyacı vardır.En azından böbreğin karaciğerin nerede olduğunu bilmesi gerekir.
   
      Çok uzun bir açıklama yaptık.Benim söyleyeceğim şey biraz daha farklı bir nokta ile ilgili olacak.Normal insanlar hatta tıp ilminde ilerlemiş olan insanları dahi ilgilendiren bir noktaya temas edeceğim.Allah teala kullarına sevinci de hüznü de yaşatır.Biz bu dünyada yaşıyoruz ki her şeyi görebiliriz.Allah yine de bizleri bela ve musibetlerden korusun.Balda onun biber de.Her ikisine de razı olmalıyız.Allah kulunun sesini yakarışını duymak için bazen kuluna hastalıklara tabi tutar.Hastalığın bir insana bulaşmasının çok farklı sebepleri olabilir.
       
      Ey insanlar Allah bazen çok ciddi hastalıklar verebilir fakat siz farkında olmadan onu tekrar sizden alabilir.Örneğin size kanser virüsü bulaşmıştır Allah sizi belli bir süre o hastalıkla baş başa bırakmışken sizin başka bir yerinizde örneğin gözünüzde ki ve ya dizinizde ki bir sorundan dolayı hastahaneye gidersiniz.Fakat sizde ayriyeten bir de kanser mevcut fakat siz bunu bilmiyorsunuz.Doktora gitmişken bir de genel bir tarama yaptırayım demeyin.Çünkü o taramada o kanser mikrobu görünecek ve başınıza iş alacaksınız.Halbuki hastalığınız neyse onu tedavi ettirip ayrılsaydınız.Allah sizden diğer hastalığı üzerinizden alacaktı.

      Dünyada sağlıklı insan zaten yok herkes hastalıklı.Sağlıklı olsalardı ölmezlerdi.Her nefis ölümü tadacağına göre herkeste bir gün zayıf tarafından hasta olabilir.Mesele hasta olmak değil mesele kaşınmamaktan geçiyor.Hastalığınız şikayetiniz nerenizde ise orayı tedavi ettirip bir an önce hastahaneden uzaklaşın.Hastanede yok oramı da bir baksınlar yok  kalpten de baktırayım yok genel tarama yaptırayım demeyin.Derseniz kaşınıyorsun demektir kalpte çıkabilir başka bir şeyde çıkabilir uğraşıp durursunuz o zaman.Hemen uzaklaşın.


YAZARI: BAHADIR ÇAKIR                                 O ADAM SENSİN

10 Eylül 2013 Salı

Mektuba Okunmadan Verilen Cevap

       3.Murat Han,3.Mehmet Han,1.Ahmet Han,2.Osman Han ve 4.Murat Han Üsküdar'daki  Hüdai dergahının kapısından her daim edep ve hürmetle istişare rica etmiş,dua beklemişlerdir.Belirli günlerde Sultan Ahmet Caminde halka sohbet ve vaazlarda bulunmuştur.Eskiden Camilerde Tasavvuf ehline ayrılmış bölümler bulunurdu.Şimdi bunlar olmadığı için halk tasavvuftan uzak düştü.Tasavvuf yeniden eskisi gibi halkla iç içe olmadıkça bu devlette bu millette aşama kaydedemez.İlerleyebilir fakat asla yükselemez.Hem ilerlemek hem de yükselmek için Tasavvuf ehline olan ihtiyacın anlaşılması ve yeniden çalışmalarını rahat bir şekilde sürdürebilmesine olanak sağlanmalıdır.Tarihçiler Osmanlının dünyaya hakim oluşunu hep yanlış sebeplere bağladılar,zira Osmanlıyı dünyanın süper gücü yapan tek bir etmen vardı o da Tasavvuf ehline olan hürmetinden kaynaklanıyordu.
        Bugünkü Anayasamızda halen tekkelerin kapatılması ile ilgili yasa kaldırılmış değil.Nasıl ki şapka kanunu kaldırdıysak bugün tekke ile ilgili olan kanunu da kaldırmalıyız.Bugünün şartlarına uygun olmayan yanlış kanun  ve hükümler Devleti Aliyemizin önünde birer barikat gibi durmaktadır.Eskimiş hüküm ve kanunlardan bir an önce sıyrılmalıyız.Türkiye artık eskisi kadar Genç bir ülke değil yaşı olguluk safasına gelmiş ve yaşına uygun davranışlar sergilemesi gerekirken halen çocukluk yıllarından kalma olaylarla uğraşıyor olması sıkıntı verici bir durum ve kaidedir.
       
           SULTAN'IN RÜYASI

     Osmanlı tahtında Sultan 1.Ahmet'in bulunduğu yıllardı.Bir sabah sultan sarayda bulunan ulemanın toplanmasını ister.Saray meclisinde toplanan ulemaya şöyle seslenir:''Dün gece bir rüya gördük ki dehşetliydi.Şu zamanda cihadımıza mukavemet eden Avusturya kralı ile güreş tutmakta idik ki ve biz sırt üstü toprağa düştük.Bu rüyayı tabir için ne buyurursunuz?Sarayda bulunan ulemadan şahıslar bir şeyler söylerler fakat Padişah bir türlü tatmin olmaz.En sonunda içlerinden biri Padişahın bu durumunu anlayınca şöyle der:''Padişahım biz sizin bu rüyanızı yorumlayamadık fakat sizin bu rüyanızı yorumlayabilecek bir Arifi tanırım.''der.Padişah Kimdir bu alim der.Alim zat şöyle der:''Padişahım Üsküdar'daki Hz.Hüdai'den başkası değildir.Vesselam.''Der.Sultanın Rüyası derhal bir kağıda mektup şeklinde dökülür,müğürlenir ve bir haberci tarafından Hüdai dergahına gönderilir.Haberci dergahın kapısını çalar çalmaz Hüdai hazretleri bizzat kapıyı kendisi açar ve haberci mektubu vermeden.Sultanımızın mektubunun cevabıdır diyerek elinde tuttuğu mektubu haberciye uzatır.Haberci elinde iki mektupla Padişaha geri döner.Padişah vay haberci demek sen mektubu vermeden cevabını sana verdi öyle mi deyince.''öyledir padişahım der.''   Padişah: ''Demek bizim kelamımız ulaşmadan cevabı yazılmış,velilerin işi ne hoş diyerek mektubu açar.''
     Padişaha gönderilen mektupta hamd ve selamdan sonra şu satırlar yazılmıştır:''Allah insan vücudunda sırtı,cansız varlıklarda ise toprağı,en kuvvetli olarak yarattı.İnsanın sırtı ile toprağın bir birine değmesi bu iki kuvvetin bir araya gelmesi demektir.Dolayısı ile rüyanızda bu iki kuvvetin bir araya gelmesi ile devletimizin düşmana karşı zafer kazanacağı anlaşılmaktadır.''Diyerek mektup son bulur.
    Padişah işte rüyamın tabiri budur diyerek kendisine verilen müjdeyi gerçekleştirmek için hazırlıkları başlatır.

YAZARI:  BAHADIR ÇAKIR                         O ADAM SENSİN

Keramet

  Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri saraya da hoş sesi ile Müridi Sultan Ahmet Han'a ve çevresindeki diğer saray ehline sohbet veriyordu.Sulatan Ahmet Hazretleri sürekli anasına Aziz Mahmut Hüdai Hazretlerinin kerametlerinden bahsederdi.Annesi de keramet nasıl bir şeydir diye çok merak ederdi.Hiç keramet görmemişti.Keramet bazen insanların imanına bazen var olan imanlarının güçlenmesine vesile olur.Çünkü insanlar olağanüstü şeylere pek meraklılar.
  Aziz Mahmut Hüdai hazretleri sohbetten sonra Abdest tazelemek istediler.Derhal ibrik ve leğen getirildi.Sultan Ahmet Han Mürşidine hürmetten abdest suyunu döküyor,validesi de bir kafesin ardında hazırladığı havlu ile bekliyordu.Hüdai hazretlerinin abdest alışını seyreden valide sultan kalbinde şöyle geçirdi:''Şeyh hazretlerinin bir kerametini görebilseydim.''Diye düşündü.Hüdai Hazretleri kafes ardından uzatılan havluya yüzünü silerken konuşmaya başlar:
   ''Hayret Bazı kimseler var ki bizden keramet görmek ister.Osmanlı malikinin hünkarı abdest suyumuzu döküyor, bir yandan da muhterem valideleri havlumuzu hazırlıyor.Bundan daha büyük keramet mi olur?''
   
    Sultan Ahmet olaydan sonra Validesine Müridinin havluya yüzünü silerken söylediği sözcüklere istinaden Validem siz miydiniz keramet isteyen diye sorar.Valide Sultan şöyle der sen kerametlerini bana anlatırken bir gün bende görebilsem diye düşünürdüm.Böyle ansızın yakalandım.Kalbim yerinden çıkacak gibi oldu der.Sulatan Ahmet han biz sohbet esnasında her dakika her an senin o an yaşadığını yaşıyoruz dedi....

   Sevgili okuyucum Hak dostlarının mübarek ağızlarından  çıkan her söz hikmetli ve kerametler ile doludur.Var erenlerin ocağında imanına iman kat....

   YAZARI :     BAHADIR ÇAKIR      ALLAH BİZLERİ ONLARIN DUALARINDAN AYRI KOYMASIN.......................

8 Eylül 2013 Pazar

Her Şeyi Bilmenin Sonu

    Her şeyi bildiğimi zanneden her durumda söyleyecek bir sözü olan kendini alim zanneden cahilin biriydim ben.Her şeyi bildiğimi zannettiğim günler artık geride kaldı.Bilmediklerimizin yanında bildiklerimizin bir hiç olduğunu görerek tecrübe etme fırsatını yakaladım.Ne yazık ki eski çok bilmişliğim çok ağır bir bedel ödememe sebep oldu.Tarih benim adımı her şeye karışan çok bilmiş kendini beğenmiş ukala olarak kaydetti.İşte her şey bundan sonra  başlıyordu.Beni çok bilmişliğimden vazgeçiren o olay hayatımın dönüm noktası oldu.O günden sonra benlik davasından vazgeçtim.Ve inanılamayacak güzelliklere şahit oldum.
     Adım Molla Kasım.Herkes beni o kötü olayla tanıdı.Şimdi anlatacağım şeyleri yaşamamış olsaydım.Hz.Yunus Emere'nin İki bin kadar şiirini daha okuyor olabilirdiniz.Evet ben suçuluyum hayatım boyunca bu kara leke alnımdan hiç silinmedi.Ve Hz. Yunus Hatırlandıkça bende suçlu bir zanlı olarak hatırlanacağım.Ne var ki bunları suçlu olarak hatırlanmaktan bıktığım için yazmıyorum.Bu suçumu affettirebilmek için kendimi Hz.Yunusa adadım.Kendimi adamış biri olarak bu suçumu affettirebileceğimden şüpheliyim.Zira bütün yazacaklarım Hz.Yunusun Yaktığım ve ya ırmağa attığım tek bir şiirin tek bir harfine bile denk değil.
     On yıl Şam,üç yıl Isfahan ve altı yıl da Konya medreselerinde okudum.Fıkıh ve hadis ilmiyle meşgul oldum.O yıllarda Anadolunun her yanına dağılmış olan Tarikatlar asabımı bozardı.Tarikatlara karşı biriydim.Bbunların şeriyatla da kurranla da alakaları yok diye düşünürdüm.Hafız idim çok kitap okur okuduğum kitaplarda Allah'ın kitabına ters bir şey görür isem kaldırır atar idim.Ebu Said Bahadır Han'ın İlhanlı Devleti tahtına oturduğu yıllardı.Konya'da müderris Fazullah Efendi diye birinin 'ilm i fıkıh' adı altında kitaba aykırı şeyler anlattığını duydum.Ona haddini bildirmek üzere söğütten yola çıkmış Konya'ya gidiyorum.
     Sakarya Suyu kenarında bir yer bulup o gece orada sabahlayacaktım.Bir kaç çalı çırpı toplayıp bir ateş yaktım.Oltamı çıkarıp suya daldırdım.Yakaladığım balıkları ateşte pişirip yiyecektim.Sonra aklıma geldi.Akşam Meczup bir derviş yağmurun altında elime bir tomar kağıt tutuşturmuş.Bunu sana gönderdi gönderen diyerek kaçıp gitmişti.Yağmurun altında o gece elime tutuşturduğu kağıtlarda hiç ıslaklık yoktu.Fakat o an fırsatım olmadığı için malum yağan yağmurdan ıslanmasın diye torbama atmıştım.Şimdi hazır balıklar oltaya vuradursun bende açıp şu Gönderen  ne göndermiş okuyayım dedim.Yazan bir şiir yazmış güzel yazan benim şiirle uğraştığımı bilirmiş.Hadi okuyalım bakalım ne yazmış.Baş sayfada ''Haza divanı derviş Yunus''yazılıydı.Bu derviş Yunus kimdi bilmiyordum.Mısralara bakınca usta bir şair tarafından tertiplenmiş olduğu belli idi.Başladım okumaya:''Sensiz yola girer isem/Çarem yok adım atmağa/Gövdemde kuvvetim sensin/Başım görüp gitmeğe..''
    Güzel bir dörtlüktü şiir güzeldi.Allah'ın birliğinden bahsediyordu.Kitaba uygundu.Atmadım ayırdım kenara.İkincisini okumaya başladım.İkincisi tam bir din düşmanı tarafından yazılmış gibiydi.Tahmmül edemedim.Buruşturup suya attım.Aman Tanrım üçüncüsü gözüme daha kötü göründü.Şairine kağıdına yazanına lanetler okuyarak cehennem ateşinde yanasıcalar diyerek kabaran ateşe attım.Dördüncü şiir aşktan bahsediyordu:''Aşk davasın kılan kişi/Hiç anmaya hırs'u heva/Aşk evine girenlere/Ayrık ne meyl ü ne vefa''Bu şekilde devam eden bir şiir tam onuda buruşturup atacaktım ki suya.Aşk kelimesi ile din kelimesini değiştirmek geldi aklıma.Din o yüce varlığa aşık olmak içindi şair doğru yapmıştı belkide.Ama ne hikmetse dinin adını aşk koymuştu.Onu tuttum.Sonraki şiiri okudum onu beğenmedim suya bir sonrakini ateşe suya ateşe derken kimini tuttum kimini attım.
    İlkindi olmak üzereydi kalkıp aceleyle Öğle namazını kıldım.Namazdan sonra olatamı yokladım.İrice bir balık takılmış oltama kim bilir ne zamandan beri çırpınıp duruyordu.Bu günlük o balık bana yeterdi Onu güzelce ateşte dönzere dönzere pişirdim.Yanımda iki avuç içi kadar da ekmek vardı torbamdan ekmeği çıkardım.Birde başka bir kaba su doldurdum.Balığı kılçığından tamamen sıyırıp ekmeğimin arasına yerleştirdim.Aceyip lezzetliydi.Karnımı doyurduktan sonra ateşi söndürmedim zira daha yakacağım şiirler olabilirdi.Ateşi biraz daha körükledim.Ve ilk şiiri başladım okumaya.:
    ''''Ben dervişim diyene/Bir ün edesim gelir./Tanıyuban şimdiden/Varıp yetesim gelir.Sırat kıldan incedir/Kılıçtan keskincedir./Varıp onun üstüne evler yapasım gelir.''''
   Bu kadarına vurulmuşken şiirin ayengi her yerimi kuşatmıştı.Bütün ruhaniyetiyle beni içinine çekmişti.Son beyit ise kanımı dondurdu:

     ''Derviş Yunus bu sözü/Eğri büğrü söyleme/seni sigaya çeker /Bir molla Kasım gelir.''Adımı duyunca korkudan altıma işedim.Tomarı elimden atıp secdeye kapandım.Bu yabancı benim adımı nerden bilmişti.Gönderen bir tomar şiir değil bir dehşet göndermişti besbellli.Ağlıyordum Ağlayışım iki sbeptendi.Birincisi O güne kadar Tarikat ehline hor gözle bakmıştım.İkincisi de o şiirleri Ateşe atmıştım.

     Kendini bilmiş adamın dini herkesten çok bildiğini zanneden ben hafız Molla Kasımın Farkına vardığı bir şey vardı o da Bir bilenden ziyade bir başka bilenin olduğuydu.Birincisinden pişmandım geri dönebilirdim.İkincisi ise asla telafi edilmezdi.İki bin kadar şiiri Ahmakça yok etmiştim bu derviş Yunus kimse bana ağır bir şamar vurmuştu.O sırada uyku ile uyanıklık arasında bir nida işittim.

  ''Üzülme molla....Onun şiirlerinden bini yerde mahluk içindir.Allah binini suda balıklar,Binini de gökte melekler okusun istedi.''
    Yarından tezi yok onu arayacaktım.Bir yıla aşkın Yunus Emre hazretlerini aradıktan sonra onu buldum.Onu bulduktan sonra kendimi buldum.Kendimi bulduktan sonra bana benden daha yakın olan Rabbimi buldum.Bu zamana kadar boş yaşamıştım buna çok üzülüyordum.Yunus Emre Hazretlerinin Dizinin dibimde ham idim pişmeye durdum.Ey beni okuyan okuyucu bu yazının birazı Molla Kasımdan Birazı Yazıyı Yazandandır.Biliniz ki mest olanların kelamı kendinden değildir.Varın Bir Mürşide Mürid olun.....


YAZARI:     BAHADIR ÇAKIR            O ADAM SENSİN

1 Eylül 2013 Pazar

Zihin Okuma


 Beyin okuma alt taraftaki 1 dakka 22 saniyelik videoyu izleyin......


Çok şaşıracaksınız....................İnanamayacaksınız.......dikkatlice yapın.....



HAZIRLAYAN:  BAHADIR ÇAKIR                     O ADAM SENSİN....

İslam Estetiği

   İslam estetiği her alanda gösterilmesi gerekir.Öncelikle ben şehirlerden başlamak istiyorum.Müslümanların şehirleri düzgün her şeyiyle farklılığını gözler önüne seren en iyi mimari yapılarla doğayı iç içe sunan yapıda olmalıdır.Eski mimarimize baktığımız zaman Ecdat her şeyi düşünerek inşa etmiş.Eski köprüler,Kervansaraylar,camiler vesaire yüksek bir mimari zenginliği bulunmaktadır.Bir yabancı Müslüman ülkesine baktığı zaman hayran kalmalı.Ama bugün ne yazık ki yabancılara bir Müslüman görünümü verebildiğimizi zannetmiyorum.İnşallah bundan sonra o görünümü vereceğiz.
     Eski köprüler dümdüz yapılmazdı ovel yapılırdı ve bu sağlamlığını buna borçluydu aynısını bugün Japonlar büyük köprülerde kullanıyor çünkü depreme daha dayanıklı oluyorlar.Osmanlı her alanda bugünün öncülüğünü yapıyor.Bizim dışımızda her gelişmiş ülke ondan yararlanıyor faydalanıyor üzerine katarak kendini ortaya koyuyor biz ise geçmişi pek fazla sahiplenmeyişimizden kaybediyoruz.
   
yandaki resim Mostar köprüsü Osmanlı



yandaki resim sokullu vezirin bosnaya armağanı





yandaki resim adana ceyahan osmanlı köprüsü






yandaki resim Yunanistan'daki Osmanlı köprüsü





yandaki resim Adana Varda köprüsü Almanlar tarafından 1912 yılında yapılmıştır....





yukarıdaki resim Mimar SİNAN tarafından 1577'de Drina Irmağı üzerine yapılan 11 gözlü köprüdür...

yukarıdaki resim Selimiye camii Edirne Mimar Sinan Tarafından inşa edilmiştir.


yukaridaki resim selimiye camiinden 


yukarıdaki resim selimiye camisinden 


yukarıdaki resim selimiye camisi Mimar Sinan tarafından 1574'te inşa edilmiştir...



    Osmanlı Mimarisi gerçekten insanı büyüler niteliktedir.Bugün aynı mimariyi hayatımıza sokmamız gerektiğini düşünüyorum.Osmanlının üzerine kendimizi koyarsak sonucunda şaheserler ortaya koyabiliriz.Osmanlının ihtişamını bilmeyenler onun hakkında ileri geri konuşmaktadır ne yazık ki.Bendeniz istiyorum ki herkes Osmanlıyı tanısın ve bilsin.Ecdadının ne dereceli bir iman gücüne sahip olduğunu anlasın istiyorum.Çok şey mi istiyorum henüz bundan emin olmuş değilim fakat çok fazla şey istediğimi zannetmiyorum.Batıyı taklit eden bir Türkiye görmek beni çıldırtıyor.Çünkü bugün taklit ettiğimiz batı Osmanlıdan çalıp çırptıklarıyla yarım yamalak bir medeniyettir.Eğer biz kendi ecdadımızı anlayabilirsek ki bunu dünyada tam manada sadece biz başarabiliriz.Her kes taklit eder fakat biz geçmişimizi taklit edemeyiz geçmişimizi daha fazlasıyla bugüne taşıyabiliriz.Batı Osmanlıyı taklit ederek bu kadar ilerledi biz bizler gerçek cevherin sahipleri daha fazlasını ortaya koyabiliriz.

   Şimdide siz değerli okuyucularımla bir başka alandaki estetiği ortaya koyacağım videoları izlemenizi tavsiye ederim...


Aşağıdaki video Erzurum'da bir sabah Ezanıdır.......







Aşağıdaki video bir çocuğun Kuranı kerimi okuyuşundan...





Aşağıdaki video Namaz esnasında kuran okunurken...




Aşağıdaki video güzel bir sabah ezanından ......



Aşağıdaki video güzel bir Kuran okuyuşu...



          Sevgili okuyucum İslam bir yaşam dinidir.Onu hayatımızda yaşarsak işte o zaman dünyada iken rahat ve huzurla buluşmuş oluruz.Hak din insanları dünyada ve ahirette mutlu etmek içindir.Müslümanlık hak din olduğuna göre Müslümanların dünyada iken mutluluğu yaşamaları gerekir.İslam her alanda ilerde olmamız için gönderilmiş olan Allah'ın ilahi haberler bütünüdür.İslam biten ve azalan bir şey değildir.Hep aynı yere geliyoruz farkındayım fakat İslam gerçek manada Halkla buluşması için Tasavvufun yerin altında n yerin yüzüne taşınması gerektiği kanaatindeyim.İslamın güzelliği karşısında o vakit insanların hayranlık içerisinde kalacağını düşünüyorum...Gerçek İslamla buluşma vaktine çok az kaldı.......



YAZARI:BAHADIR ÇAKIR                                            O ADAM SENSİN...