23 Aralık 2014 Salı

Çürütülmüş Bir Düşünceyi Savunmamalıyız

Savunduğum bir şeyin görüşün,düşüncenin,fikrin,konun her neyse onu savunurken onun doğru olmadığını karşımdaki bir kanıtladığı halde ve bende savunduğum şeyin doğru olmadığını anladığım halde kendi nefsani duygularımla eğer o her neyse savunduğum onu terk etmiyor isem bende sorun var demektir bu şekilde kendimle çelişik bir halde yaşam sürmek adeta bir işkenceye döner. Aynı şekilde karşımdaki kişi benimle muhabbet eder iken kendisinin savunduğu şeyin hatalı olduğunu anladığı anda belli oluyor ve kendisiyle çelişmeye başlayıp, başladığını farkettiği halde neden hala kendi düşüncesinin doğru olduğunu söylemeye çalışır ki. Yanlışsa yanlıştır.Yanlışın yanlış olduğunu anladıktan sonra benim dediğim doğru benlik sevdası ile karşısındakine galip gelme istediği bir o kadar anlamsız ve bir o kadar aşağılık. Allah bizi hatasını farkettiği anda senin dediğin doğru kardeşim ben hatalıymışım bu konuda dedirtmeyi asla ve asla elimizden almasın. Bizi hakkın karşısında asla muhalif duruma düşürmesin. Hakikati düşmanımızın ağzından çıksa bile anında sahiplenme isteğinden Allah bizleri mahrum bırakmasın.
Hayatta en çok nefret ettiğim davranışlardan biridir insanlarla dalga geçmek. Onların duygu ve düşünce dünyalarına karışmak ve onların duygu ve düşünce dünyalarıyla alay etmek en sevmediğim davranışlardan biridir.Allah bizleri asla başkalarıyla dalga geçmemizi onları alaya almamızı sağlamasın.
Duygu ve düşünce dünyasına inanın şu gerçek fiiliyata dökülmüş olan davranışlardan daha çok önem veriyorum. Çok garip gelebilir belki ama eşyalarla bile duygusal bir bağ oluşuyor aramızda. Sürekli kullandığım eşyalarla aramda duygusal bir bağ oluşuyor. Örneğin yeni bir ayakkabı yeni bir tişört yeni bir gömlek aldığım zaman eskisini asla atamıyorum. Onu bırakmak bana acı veriyor sanki. Bu yüzden köydeki eski evimiz benim eski üstüm başımla dolu. Şu cansız gibi gördükleri cansızlar diye nitelendirdikleri eşyaların bile bir canı var sanki. Onlarında bir dili var sanki. Yeni ayakkabı almıştım eski ayakkabıyı da bilmeden dışarıda unuturken yenisini içeri almıştım. Sonra durumu fark ettim eski ayakkabıyı aldım içeri yenisinin üstüne koydum. Sanki o ayakkabılar aralarında konuşmuştu ben kapıyı örterken yenisi eskisine sıytarıyordu sanki eskiside ona şöyle diyordu bak önceden beni de içeri alıyordu yarın sende eskiyince sende benim gibi olacaksın boşuna gülme diyordu sanki. Ve onu içeri aldığım zaman ve diğerinin üstüne koyduğum zaman hepimiz ağlamıştık sanki ....
Bu kadar duygusalmıyım evet bu kadar duygusalım. Ama zalimlerin karşısında da bir o kadar hiddet bir o kadar dehşete döşebiliyor bu kadar duygusal olan bir kişi. Affı olmayan şeyler var. Allah katında karar çıkardıktan sonra asla hükmünden geri dönmez. Zalimler hakkında aldığı kararlardan asla geri dönmemiştir dönmeyecek de. Belki bana gülüyorsunuz cansız bir nesnenin canı var mı diye. Ama bana sorarsan var kafayı falanda yemedim var duyguları var ve hissedebiliyorum.
Peygamberimiz İçin Ağlayan Kütük
Peygamber Efendimiz cuma Hutbelerini Bir kuru hurma kütüğüne dayanarak ve ya üzerine çıkarak yapardı.Daha sonraları cemaat artınca arkada kalanların Efendimizi görebilmesi için sahabeden birinin yapmış olduğu 3 basamaklı minbere çıkıyor.Bir hıçkırık sesi ortalığı kaplıyor.Herkes bu sesi duyuyor.Bir kaç kişi değil herkes.Efendimiz bunun üzerine üç basamaktan indi ve daha önceki çıkmış olduğu kütüğün yanına geldi ve onu okşamaya başladı,ağlama dedi, neden alıyorsun dedi.Bir annenin çocuğu ağlarken onu teselli etmesi gibi, Efendimiz de kütüğü teselli etti.Kütük ağlamayı kesti fakat iç çeker gibi olan hıçkırığı bir müddet devam etti.Ve hitap buyurdu Resurullah.Kütük niçin ağlarsın söyle dedi.Kütük şöyle cevap verdi:''Şimdiye kadar hep bana yaslanırdınız şimdi oraya gittiniz sizden ayrı kaldım ona ağlıyorum.'' dedi.Peki dedi peygamberimiz.Şimdi senin için Rabbime dua edeyim.Seni yeşil meyve veren ağaç haline mi getirsin, yoksa seni burada bu halinle muhafaza edip mahşerde benimle mi olmak istersin diye kütüğe iki şık sundu.Kütük bunun üzerine şu seçimi yaptı:''Mahşerde seninle olmak isterim Ya Resurullah.''Dedi.Peygamberimiz Kütüğe şöyle dedi:''Peki Seni namazdan sonra ben yerleştireceğim şimdi sakin ol.'' dedi.O kütük namazdan sonra o minberin altına çukur kazdırılarak ve içine gömüldü.Bildiğiniz üzere mescidi Nebevi büyük tadilatlar geçirdi.En son Abdul Mecid Han zamanında tekrar onarıldı.O kütüğün en son kaydı top kapı sarayında kayıtların içinde mevcud.Hatta çok meşhurdur.İnşatın bitiminde padişaha gelinip haber verilince.Padişahım inşaat bitti turanızı koyduk denilince.Padişah bir anda tahtından fırlayarak şöyle diyor:''Ben kim oluyorum da benim adımı Resurullahın kabrine yazıyorsunuz yıkın yeniden yapın her tuğlaya günahkar Mecid yazın buyuruyor.''Hangimiz Mecid,hangimiz o kütük olabildik.
Düşünsenize sevgili kardeşlerim cansız dedikleri bu kütük dahi onsuz yapamamış herkese onsuz yapamayacağını duyurmuş.Ey sevgili kardeşler kainatta hiçbir şey cansız değildir.Cansızlar diye nitelendirdiğimiz eşyalar dahi cansız değildir.Muhakkak ki günümüz ilmi bunu kanıtlamıştır.Her madde atomlardan oluşmakta ve atomda elektron,proton ve nötronlardan oluşmakta.Öyle ki elektronlar sürekli hareket halindedir.Canlılığını mikroskoplara göstermektedir.Belki bilim dahada ilerlediği zaman bu canlılığın duygularının olduğunu da gösterecek.Kainat canlı arzdan kürreye kadar her şey onun aşkıyla dönüyor.Allah bu dönüşün içinde kalbinde onu bulup da dönenlerden eylesin...
Bilim ve teknolojinin varacağı en son nokta.Peygamberlerin ve velilerin mucize ve kerametlerinin oluşma safhasıdır. Kızıl denizi Hazreti Musa Allah tarafından elindeki asa ile yararak mücize göster mişse o ileride bir gün teknoloji ve bilimle gerçekleştirilebilecek düzeye gelecektir. Peygamberimiz Miraca çıkıp oralarda türlü şeyler yaşadı ise ışınlanma ve zamanda yolculuk gibi bu tür olaylar olduğuna göre ileride bilim ve teknoloji zamanda yolculuk ve ışınlanma yolunu bulabileceğine işarettir.
YAZARI : BAHADIR ÇAKIR O ADAM SENSİN.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder