Hala şu üzerinde hiç düşünülmeden söylenen sözleri duyuyor olmaktan dolayı bizarım. Suriyelilerin bizim ülkemizde ne işi var mış? Dünya da akan Müslüman kanlarının hepsinin üzerimizde hakkı var. Biz ki Osmanlı torunuyuz. İmparotorluk varisiyiz. Bugün kan ağlayan yerlerin büyük ekseriyeti Osmanlının eski topraklarıdır. Filistin kimin toprağı bugün Osmanlı eski iştişamı ile oraların hakimi olsaydı bunlar olur muydu? Ya da yeni cümleler le ifade edecek olursak Osmanlının varisi olan bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendini çok hızlı bir şekilde toparlayıp Müslümanlık bilinciyle eski Osmanlı anlayışı ile oralara yeniden hakimiyet kurabilmiş olsaydı bu kanlar akacak mıydı? Doğu Türkmenistan da olan olaylar ile ilgili dış işleri bakanımız müdahale etmeye çalıştı geçen günlerde Çin emperyalist gücünden gelen cevaba karşılık verebildik mi? Veremeyiz çünkü henüz o kadar güç ve söz sahibi olamadık. Müslüman bir çocuk soğuk taşların üzerinde ya da sıcak kumların üzerinde cansız yatıyor iken bizim ülkenin beyleri paşaları maaşımızdan gidiyor yok bilmem ne şudur budur diyebiliyorsa insanlık ölmüştür boşuna yaşıyoruz. Biz Müslümanların hiç mi gururu yok hiç mi haysiyeti yok da kardeşlerine sahip çıkamıyor. Aman efendim Arabistan da Müslüman onlar niye ses çıkarmıyor. Osmanlı parçalandıktan sonra kurulan tüm devletler suni yapıdadır. İngiliz mandasında kurulmuştur. Ağır kaçar diye yazmıyorum araştırın Türkiye Cumhuriyetinin başına gelen başbakanlardan Cumhurbaşkanlarından kaç tanesi Türk. Türkiye Cumhuriyeti devletinin üst düzey yönetim gücüne sahip kişilerinin soyunu sopunu araştırıldığı zaman gerçek ortaya çıkıyor. Osmanlıyı öyle bir kurnazlıkla parçaladılar ki öyle bir oyun düzdüler ki acısı bin sene geçmeyecek darbe yedik. Bu ezikliği en az bin sene dünyanın o kadar ömrü var ise çekmemiz gerekirken biz ben ben bir şey olmamış gibi davranmaya devam edelim bakalım sonumuz ne olur.
Biz bugün dünya çapında gerçekleştirilen bu kanlı olaylara dur diyemiyecek kadar aciz olabiliriz. Allah acizliğimizi zalimin karşısına çıkacak bir güç olarak değiştirsin. Ve bizi asla zalimlerden yapmasın.
Ya şimdi bugün bizim çıkaracak olan güç nedir? Evvala Allah ...Mevsimler değişiyor küfrün galip geldiği yerde zayıfladık. Allah kainatın her herine isimleriyle sıfatları ile tecelli ediyor. Biz zaman karanlık hakim olur aydınlıklar kuytu yerler de lambadan mumdan yine azda olsa etrafı aydınlatır. Ama galebe olan karanlıktır. Biz zamanda öyle olur ki aydınlık galip gelir karanlıklar bodrum katlara saklanır. Manevi mevsimler gidişattan görüyoruz ki artık değişiyor. Küfür bu yüzyıla kadar zirve noktasına ulaştı artık çöküş vakti gerileme zamanı geldi. 2000 li yıllardayız artık gelecek bizim aleyhimize çalışmayacak.
İşte bu yüzyılı doruk noktamız yapmak için eski köhnemiş kokuşmuş kalıplardan kurtulmalıyız. Yeni hiç olmadığı kadar yeni ufuk açıcı kararlar almalıyız. Ve aldığımız her karar bizi geriletmemeli ileri ivme kazandırmalı. Eski harflarin ruhuna ihtiyacımız var. Ne kadar yazarsak yazalım bütün bu latin harfler bir elif manası kadar değildir.Eskiyi görsel olarak değil mana olarak ruhumuza hapsetmeliyiz. Tarih diyor ki bu kadar tekerrür edip duruyorum hala ne diye tekrara düşü durursun be adam ders alsana şu yazan hakikatlerden diyor. Tarihi doğru kavrayabilmek için tarihi okuyabilecek donanıma sahip olmamız gerekir bu da Osmanlıca dan geçiyor malesef. Alfabeden bahsetmiyorum. Eski kaynakları latince ye çevirseler yine de çoğunu anlayamayacak kadar sığ ve bir çok kelimesi uyduruk bir türkçe kullanıyoruz. Günde 200 kelime ile konuşan insanlar haline geldik. Hangi halimizi hangi derdimizi doğru düzgün sözcüklere vurup ifade edebilmeyi başarabildik ki?
Şimdi liselere zorunlu Osmanlıca dersi getiriliyormuş. Ben olsam ilk kafadan zorunlu yapmazdım aradan biraz zaman geçtikten sonra zorunluya çevirirdim. Zannedersem bu alfabe üzerine bir ders olacak halbuki edebiyat kelime ağırlıklı bir ders koymaları lazımdı. Ve öğrencilerde not kaygısı olmaması lazım. Günümüz Türkçesi ile de Arap alfabesinde yazılabiliyor. Mesele harf değil zadece sadeleştirilen uyduruk kelimeler ile bayağılaştırılan Türkçedir. Eski Türkçe Osmanlı türkçesi dediğimiz dil bize şuanda çok yabancı ve ağır geliyor. Sebebi de bu Nurullah Ataç gibi adamlar. En sade dil olarak Yunus Emre'yi Mevlana Hazretlerini gözteriler ama sadeleştilme yapılmamış şiirlerini okuyup anlayamıyoruz. Bunlar devirlerinde halka hitap eden insanlar bunların dili sadedir. Ama anlayamıyoruz.
Bir ingiliz 500 sene önceki kaynağını okyup anlayabiliyor bir Japon 1000 senelik kaynağını okuyup anlıyabiliyor iken biz 100 sene önceki kaynağı okuyup anlayamıyoruz. Mesele harfte değil harf var tamam ama öz Türkçeleştirme bizi tamamen çökertmiştir. Şimdi Osmanlıca yazılan bir eseri hiç kelimeleri oynamadan latince yapsınlar anlayabilecek miyiz? Hayır. Anlayamayacağız. Çünkü eski kalimelerin manalarından uzak düştük.
Geçen Yunus Emre Hazretlerinin şiirindeki kelimelerin karşılığını bulmaya çalıştım kelime arapçadan türkçeye dönmüş bir kelime aynı kelimenin arapçada ihtiva ettiği anlamla türkçede ihtiva ettiği anlam değişmiş. Manasını çözemedim. Gelinen vaziyet bu. Dile müdahale ettiğiniz halde geri döşü olmayan zaralar meydana getiriyor. Birden bire harf devrimi ile latin harflerine geçip öz türkçe akımını başlatmak ne kadar yanlışsa yine birden eskiye dönmek de bir o kadar hatalı olur.
Bunu kırmadan dökmeden halletmemiz lazım. Önce aydınlardan aydınlığı getirecek olan zümrenin kelimelerine dikkat etmesi lazım. Sonra alt kademelere doğru aktarılması. Uygun gelir.
Bizi diriltecek ikinci husus ise hilafet makamıdır. Halkın seçtiği en üst düzey kişi aynı zamanda hilafet makamını da elinde bulundurmalıdır. Ve dini fetvaları alacak olduğu bir kurul kurmalıdır.
Üçüncü husus tarikatları dergahları serbest yapmak. Camileri şeyhlerle doldurmak. Her camiyi bir tarikata vereceksin. Devlet dergah yapacak içine dergah hocalarını koyacak halk kendi isteği doğrultusunda tasavvuf ile tanışacak.
Dördüncü husus ilmi çalışmalar eski kaynaklarımızın üzerine kendi bilgi ve becerilerimizi koyarak gerçekleşmesi için İslami İlimler ile ilgili çok geniş kapsamlı Üniversiteler yapılmalı. Ve kollejler liseler inşa edilmeli.
Beşinci husus ezberci eğitimin etkisi kırılmalı. Proje üreten bir öğrenci aktif öğrenci işlevi oluşturulmalı. İlgili kurum ve kuruluşlara öğrencilerin ve hocaların proje tez tüz teori yazıp göndermeleri kolaylaştırılmalı internet üzerinden bu kolayca yapılabilir hale getirilmelidir. Derslerin müfradatları azaltılmalı herkes sevdiği bölümün sevdiği kısmına yoğunlaşıp üzerinde geniş kapsamlı araştırma yapabilmeli.
Buna benzer konulara eğilim göstermeliyiz.
Biz bugün dünya çapında gerçekleştirilen bu kanlı olaylara dur diyemiyecek kadar aciz olabiliriz. Allah acizliğimizi zalimin karşısına çıkacak bir güç olarak değiştirsin. Ve bizi asla zalimlerden yapmasın.
Ya şimdi bugün bizim çıkaracak olan güç nedir? Evvala Allah ...Mevsimler değişiyor küfrün galip geldiği yerde zayıfladık. Allah kainatın her herine isimleriyle sıfatları ile tecelli ediyor. Biz zaman karanlık hakim olur aydınlıklar kuytu yerler de lambadan mumdan yine azda olsa etrafı aydınlatır. Ama galebe olan karanlıktır. Biz zamanda öyle olur ki aydınlık galip gelir karanlıklar bodrum katlara saklanır. Manevi mevsimler gidişattan görüyoruz ki artık değişiyor. Küfür bu yüzyıla kadar zirve noktasına ulaştı artık çöküş vakti gerileme zamanı geldi. 2000 li yıllardayız artık gelecek bizim aleyhimize çalışmayacak.
İşte bu yüzyılı doruk noktamız yapmak için eski köhnemiş kokuşmuş kalıplardan kurtulmalıyız. Yeni hiç olmadığı kadar yeni ufuk açıcı kararlar almalıyız. Ve aldığımız her karar bizi geriletmemeli ileri ivme kazandırmalı. Eski harflarin ruhuna ihtiyacımız var. Ne kadar yazarsak yazalım bütün bu latin harfler bir elif manası kadar değildir.Eskiyi görsel olarak değil mana olarak ruhumuza hapsetmeliyiz. Tarih diyor ki bu kadar tekerrür edip duruyorum hala ne diye tekrara düşü durursun be adam ders alsana şu yazan hakikatlerden diyor. Tarihi doğru kavrayabilmek için tarihi okuyabilecek donanıma sahip olmamız gerekir bu da Osmanlıca dan geçiyor malesef. Alfabeden bahsetmiyorum. Eski kaynakları latince ye çevirseler yine de çoğunu anlayamayacak kadar sığ ve bir çok kelimesi uyduruk bir türkçe kullanıyoruz. Günde 200 kelime ile konuşan insanlar haline geldik. Hangi halimizi hangi derdimizi doğru düzgün sözcüklere vurup ifade edebilmeyi başarabildik ki?
Şimdi liselere zorunlu Osmanlıca dersi getiriliyormuş. Ben olsam ilk kafadan zorunlu yapmazdım aradan biraz zaman geçtikten sonra zorunluya çevirirdim. Zannedersem bu alfabe üzerine bir ders olacak halbuki edebiyat kelime ağırlıklı bir ders koymaları lazımdı. Ve öğrencilerde not kaygısı olmaması lazım. Günümüz Türkçesi ile de Arap alfabesinde yazılabiliyor. Mesele harf değil zadece sadeleştirilen uyduruk kelimeler ile bayağılaştırılan Türkçedir. Eski Türkçe Osmanlı türkçesi dediğimiz dil bize şuanda çok yabancı ve ağır geliyor. Sebebi de bu Nurullah Ataç gibi adamlar. En sade dil olarak Yunus Emre'yi Mevlana Hazretlerini gözteriler ama sadeleştilme yapılmamış şiirlerini okuyup anlayamıyoruz. Bunlar devirlerinde halka hitap eden insanlar bunların dili sadedir. Ama anlayamıyoruz.
Bir ingiliz 500 sene önceki kaynağını okyup anlayabiliyor bir Japon 1000 senelik kaynağını okuyup anlıyabiliyor iken biz 100 sene önceki kaynağı okuyup anlayamıyoruz. Mesele harfte değil harf var tamam ama öz Türkçeleştirme bizi tamamen çökertmiştir. Şimdi Osmanlıca yazılan bir eseri hiç kelimeleri oynamadan latince yapsınlar anlayabilecek miyiz? Hayır. Anlayamayacağız. Çünkü eski kalimelerin manalarından uzak düştük.
Geçen Yunus Emre Hazretlerinin şiirindeki kelimelerin karşılığını bulmaya çalıştım kelime arapçadan türkçeye dönmüş bir kelime aynı kelimenin arapçada ihtiva ettiği anlamla türkçede ihtiva ettiği anlam değişmiş. Manasını çözemedim. Gelinen vaziyet bu. Dile müdahale ettiğiniz halde geri döşü olmayan zaralar meydana getiriyor. Birden bire harf devrimi ile latin harflerine geçip öz türkçe akımını başlatmak ne kadar yanlışsa yine birden eskiye dönmek de bir o kadar hatalı olur.
Bunu kırmadan dökmeden halletmemiz lazım. Önce aydınlardan aydınlığı getirecek olan zümrenin kelimelerine dikkat etmesi lazım. Sonra alt kademelere doğru aktarılması. Uygun gelir.
Bizi diriltecek ikinci husus ise hilafet makamıdır. Halkın seçtiği en üst düzey kişi aynı zamanda hilafet makamını da elinde bulundurmalıdır. Ve dini fetvaları alacak olduğu bir kurul kurmalıdır.
Üçüncü husus tarikatları dergahları serbest yapmak. Camileri şeyhlerle doldurmak. Her camiyi bir tarikata vereceksin. Devlet dergah yapacak içine dergah hocalarını koyacak halk kendi isteği doğrultusunda tasavvuf ile tanışacak.
Dördüncü husus ilmi çalışmalar eski kaynaklarımızın üzerine kendi bilgi ve becerilerimizi koyarak gerçekleşmesi için İslami İlimler ile ilgili çok geniş kapsamlı Üniversiteler yapılmalı. Ve kollejler liseler inşa edilmeli.
Beşinci husus ezberci eğitimin etkisi kırılmalı. Proje üreten bir öğrenci aktif öğrenci işlevi oluşturulmalı. İlgili kurum ve kuruluşlara öğrencilerin ve hocaların proje tez tüz teori yazıp göndermeleri kolaylaştırılmalı internet üzerinden bu kolayca yapılabilir hale getirilmelidir. Derslerin müfradatları azaltılmalı herkes sevdiği bölümün sevdiği kısmına yoğunlaşıp üzerinde geniş kapsamlı araştırma yapabilmeli.
Buna benzer konulara eğilim göstermeliyiz.
YAZARI= BAHADIR ÇAKIR O ADAM SENSİN..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder