Mevlana hazretleri Altun Aba Medresesinde dersini vermiş bir bineğe binmiş at arabası gibi katırların çektiği bir araçta olabilir evine doğru yol alıyorken, yolda bir derviş onu durdurdu.
Ciddi ve yüksek bir ses tonu ile sordu:'' Sen Belh'li Sultan'ül ülema oğlu Mevlana Muhammed Celaleddin'sin, öyle değil mi? dedi.
Evet dedi Mevlana...
Bendenizin bir müşkülü var sana danışayım. Hazreti Muhammed mi büyüktür yoksa Beyazıt ı Bestami mi?
Mevlana cadde ortasında toplanan kalabalığın şaşkın bakışları altında ansızın sorulan bu soru karşısında irkildi. Sorunun taşıdığı derin manayı anlamış dervişin önemli bir kişi olduğunu anlamıştı.
Bu nasıl soru? Elbette hazreti Muhammed s.a.v büyüktür dedi.
Derviş gülümsedi,
İyi ama Hazreti Muhammed, ''Yarabbi, seni tebcil ederim, biz seni layık olduğun veçhile bilemedik'' Buyurur.
Halbuki Beyazıt'ı Bistami,'' Ben kendimi tebcil ederim, benim şanım çok yücedir.Zira cesedimin her zerresinde Allah' dan başka varlık yok.'' der.
Buna ne diyeceksin dedi.
Mevlana sorunun bu mecraya döküleceğini anlamıştı hemen cevap verdi.
Çünkü Hazreti Muhammed, Günde sayısız makamlar aşıyor, her makam ve mertebeye varışında, evvelki bilgi ve halinden istiğfar ediyordu. Böylece Peygamber hiçbir makamda ve hükümde kalmayarak ebediyen tenzih edilmesi gereken Rabbi, Onu bütün tecelli cilveleri içinde dahi, tecrid ve tenzih edebilmenin mukavemetine malik bulunuyordu.
Mutasavvıf Beyazıt ı Bistami ise, vardığı ilk makamın sarhoşluğu ile kendinden geçti.O makamda kaldı ve bu sözü söyledi.
Derviş, cevabın büyüklüğü karşısında dayanamadı, sendeledi, ve olduğu yere bayıldı. Mevlana da heyecanlanmış ki olduğu yerden inerek dervişi düştüğü yerden kaldırdı.
Yukarıda anlatılan bölüm MEVLANA MÜZESİNDE 2155 NOLU KAYITLI ESERDEN VE MEVLANA MÜZESİNDE 79 NOLU KAYITLI ESERLERDEN ALINTI İÇERMEKTEDİR. BAŞKA ESERLERDE GEÇEN BÖLÜMLERLE DE DESTEKLENMEKTEDİR.
Buradan sonraki anlatacaklarımız yukarıdaki olayla ilgili olacaktır. Yukarıdaki olayı anlayabilmek için içeriğini bir takım bilgilerle açmak lazım gelir. Mevlana celaleddin rumi hazretlerine sual soran zat ŞEMS İ TEBRİZİ DİR. Yukarıdaki bölüm Mevlana Ve Şems hazretlerinin karşılaşmasını anlatmaktadır.
Şems ile Mevlana hazretlerinin ilk defa karşılaşıp görüştükleri bu yere Mevleviler sonradan Kur'an ı Kerim'in Rahman suresinin 19. Ayetinden alınan ve'' iki denizin karşılaştığı yer'' anlamına gelen, MERACEL BAHREYN adını vermişler. Bir çevrikle işaretlemişlerdi.
Şems Hazretleri kendine bir Mürşid arıyordu. Bu vesile ile diyar diyar dolaşıp şeyh olarak bilinen tüm kişileri tartıp ölçüyordu. Kendine uygun bir şeyhi bulmak için dolanıp duruyordu. Hocanın düzeyi yüksek olsun ki öğrenciye bir şeyler katabilsin değil mi? Şems aşkın aşkınlığın alemetini taşıyordu. Hazreti Mevlana bilindiği üzere babası da ulema idi yani bilgi sahibi medrese eğitimi almış kültürlü ilim sahibi bir insanın oğlu olarak dünyaya gelmişti. Mevlana hazretlerinin babası da bir tarikat şeyhi idi. Ama Mevlana bir çok şeyh den ilim tahsil etmiş en son ise şems denilen Mürşid ile karşılaşmış mana aleminde derin manalar ile haşır olmuşlardı.
Yukarıda yazan olaylara uygun cümleler sarfetmek için kendimi ölçümü ve yazımıda uzatamamak için daha anlaşılır örneklerle sürdürmeye çalışacağım.
Allah katında her insanın bir derecesi bir makamı vardır. Allah katında en üstün derece ve makam sahibi olan yaratılmış varlık Peygamberimiz s.a.v dir. Onun makamı halende artmaya devam etmekte olup ümmetin iyilikleri de Peygamberimize de aynı zamanda yazılmaktadadır.
Son peygamberde odur ilk peygamberde odur. Yaratılan ilk varlık odur bütün alemleri rabbül elemin ona olan aşkından yaratmıştır. Sen olmasaydın olmazdık sözü de buna vurgu yapmaktadır. Son peygamber Hazreti Muhammed Mustafa S.A.V den sonra peygamberlik makamı bitmiş bulunmaktadır. Velakin Peygamberimiz benim ümmetimin velileri Beni İsrail in peygamberlerine denktir demektedir. Bu da şuna tekabül eder. Allah her bozulmaya karşın dünyaya peygamber göndermiş ve bunların yanı sıra onlara yardımcı veliler tahsil etmiştir. En son peygamber olarak da peygamberimiz s.a.v i aramıza bir düzeltici bir elçi olarak göndermiş ve insanlığı cahilane gidişattan kurtarmıştır. Şimdi ise daha başka peygamber gelmeyecek bu bir bakıma Peygamberimiz s.a.v e Allah'ın aşkının bir göstergesi olarak tezahür etmiştir. İnsanların, cinlerin peygamberi olarak gelen peygamberimiz alemlerin peygamberi olan peygamberimiz yaratılan bütün varlıklardan her manada üstün yaratılmıştır. Allah ona ayrı bir üstünlük yüklemiştir.
Şuan için biz ümmet i Muhammed in ulaşabilceğimiz en üst mevki kutupluk gavslık mevkisidir.Bu en üst makama ulaşabilmek için çok ince noktalardan geçmek gerekmektedir. Duygu ve düşünceleri tamamen hakka vermek gerekir ki bu ulaşılması zor ve meşaketli bir yolculuktur. Gülü zeven dikenini baştan kabullenmiş demektir. Her koklayışta gülün tikeni canımızı açıtsa da kokusu bizi mest, sermest ediyor etmeye devam edecektir.
Alt derecelerden üst dercelere doğru çıktıkça Allah katında alt katta doğru olan üst katta hata oluyor günah oluyor. Her mevki her derece her makam kendi özellikleri ile tartılıp biçiliyor. Örnek vermek gerekirse. Hazreti Yusuf Zindanda iki kişinin rüyasını yorumluyor rüyanın zuhur günü geldiği vakit krala hizmete gidecek olana diyor ki Kralına benden bahset ki belki beni de zindandan kurtarır diyor. Bunun üzerine söylediği bu söze günlerce ağlıyor. Ben nasıl olur da rabbimden başkasından medet umdum diyor. Bizim her zaman yaptığımız bu basit olay peygamberlik makamına uygun gelmiyor. Ve zindanda yakardığı tevbe istifar ettiği bir anda vahy olunuyor. Eğer hatanı anlayıp tevbe istifar etmeseydin Allah seni peygamberlik makamından atacaktı lakin tevbe ettiin için seni bağışladı. 2 sende Allah seni bu zindandan kurtaracaktı lakin bu hatan üzerine 7 sene sonra bu zindandan çıkacaksın buyuruldu. Hazreti Yusuf Kur'anda bahsedildiği üzere 7 sene zindan hayatı çekmiş ve bu 7 sene eziyet ile geçmişti.
Bizim her gün yaptığımız hal ve tavırlar ileri makam ve mevkilerde suç unsuru oluşturmaktadır.
YAZARI= BAHADIR ÇAKIR O ADAM SENSİN...
Ciddi ve yüksek bir ses tonu ile sordu:'' Sen Belh'li Sultan'ül ülema oğlu Mevlana Muhammed Celaleddin'sin, öyle değil mi? dedi.
Evet dedi Mevlana...
Bendenizin bir müşkülü var sana danışayım. Hazreti Muhammed mi büyüktür yoksa Beyazıt ı Bestami mi?
Mevlana cadde ortasında toplanan kalabalığın şaşkın bakışları altında ansızın sorulan bu soru karşısında irkildi. Sorunun taşıdığı derin manayı anlamış dervişin önemli bir kişi olduğunu anlamıştı.
Bu nasıl soru? Elbette hazreti Muhammed s.a.v büyüktür dedi.
Derviş gülümsedi,
İyi ama Hazreti Muhammed, ''Yarabbi, seni tebcil ederim, biz seni layık olduğun veçhile bilemedik'' Buyurur.
Halbuki Beyazıt'ı Bistami,'' Ben kendimi tebcil ederim, benim şanım çok yücedir.Zira cesedimin her zerresinde Allah' dan başka varlık yok.'' der.
Buna ne diyeceksin dedi.
Mevlana sorunun bu mecraya döküleceğini anlamıştı hemen cevap verdi.
Çünkü Hazreti Muhammed, Günde sayısız makamlar aşıyor, her makam ve mertebeye varışında, evvelki bilgi ve halinden istiğfar ediyordu. Böylece Peygamber hiçbir makamda ve hükümde kalmayarak ebediyen tenzih edilmesi gereken Rabbi, Onu bütün tecelli cilveleri içinde dahi, tecrid ve tenzih edebilmenin mukavemetine malik bulunuyordu.
Mutasavvıf Beyazıt ı Bistami ise, vardığı ilk makamın sarhoşluğu ile kendinden geçti.O makamda kaldı ve bu sözü söyledi.
Derviş, cevabın büyüklüğü karşısında dayanamadı, sendeledi, ve olduğu yere bayıldı. Mevlana da heyecanlanmış ki olduğu yerden inerek dervişi düştüğü yerden kaldırdı.
Yukarıda anlatılan bölüm MEVLANA MÜZESİNDE 2155 NOLU KAYITLI ESERDEN VE MEVLANA MÜZESİNDE 79 NOLU KAYITLI ESERLERDEN ALINTI İÇERMEKTEDİR. BAŞKA ESERLERDE GEÇEN BÖLÜMLERLE DE DESTEKLENMEKTEDİR.
Buradan sonraki anlatacaklarımız yukarıdaki olayla ilgili olacaktır. Yukarıdaki olayı anlayabilmek için içeriğini bir takım bilgilerle açmak lazım gelir. Mevlana celaleddin rumi hazretlerine sual soran zat ŞEMS İ TEBRİZİ DİR. Yukarıdaki bölüm Mevlana Ve Şems hazretlerinin karşılaşmasını anlatmaktadır.
Şems ile Mevlana hazretlerinin ilk defa karşılaşıp görüştükleri bu yere Mevleviler sonradan Kur'an ı Kerim'in Rahman suresinin 19. Ayetinden alınan ve'' iki denizin karşılaştığı yer'' anlamına gelen, MERACEL BAHREYN adını vermişler. Bir çevrikle işaretlemişlerdi.
Şems Hazretleri kendine bir Mürşid arıyordu. Bu vesile ile diyar diyar dolaşıp şeyh olarak bilinen tüm kişileri tartıp ölçüyordu. Kendine uygun bir şeyhi bulmak için dolanıp duruyordu. Hocanın düzeyi yüksek olsun ki öğrenciye bir şeyler katabilsin değil mi? Şems aşkın aşkınlığın alemetini taşıyordu. Hazreti Mevlana bilindiği üzere babası da ulema idi yani bilgi sahibi medrese eğitimi almış kültürlü ilim sahibi bir insanın oğlu olarak dünyaya gelmişti. Mevlana hazretlerinin babası da bir tarikat şeyhi idi. Ama Mevlana bir çok şeyh den ilim tahsil etmiş en son ise şems denilen Mürşid ile karşılaşmış mana aleminde derin manalar ile haşır olmuşlardı.
Yukarıda yazan olaylara uygun cümleler sarfetmek için kendimi ölçümü ve yazımıda uzatamamak için daha anlaşılır örneklerle sürdürmeye çalışacağım.
Allah katında her insanın bir derecesi bir makamı vardır. Allah katında en üstün derece ve makam sahibi olan yaratılmış varlık Peygamberimiz s.a.v dir. Onun makamı halende artmaya devam etmekte olup ümmetin iyilikleri de Peygamberimize de aynı zamanda yazılmaktadadır.
Son peygamberde odur ilk peygamberde odur. Yaratılan ilk varlık odur bütün alemleri rabbül elemin ona olan aşkından yaratmıştır. Sen olmasaydın olmazdık sözü de buna vurgu yapmaktadır. Son peygamber Hazreti Muhammed Mustafa S.A.V den sonra peygamberlik makamı bitmiş bulunmaktadır. Velakin Peygamberimiz benim ümmetimin velileri Beni İsrail in peygamberlerine denktir demektedir. Bu da şuna tekabül eder. Allah her bozulmaya karşın dünyaya peygamber göndermiş ve bunların yanı sıra onlara yardımcı veliler tahsil etmiştir. En son peygamber olarak da peygamberimiz s.a.v i aramıza bir düzeltici bir elçi olarak göndermiş ve insanlığı cahilane gidişattan kurtarmıştır. Şimdi ise daha başka peygamber gelmeyecek bu bir bakıma Peygamberimiz s.a.v e Allah'ın aşkının bir göstergesi olarak tezahür etmiştir. İnsanların, cinlerin peygamberi olarak gelen peygamberimiz alemlerin peygamberi olan peygamberimiz yaratılan bütün varlıklardan her manada üstün yaratılmıştır. Allah ona ayrı bir üstünlük yüklemiştir.
Şuan için biz ümmet i Muhammed in ulaşabilceğimiz en üst mevki kutupluk gavslık mevkisidir.Bu en üst makama ulaşabilmek için çok ince noktalardan geçmek gerekmektedir. Duygu ve düşünceleri tamamen hakka vermek gerekir ki bu ulaşılması zor ve meşaketli bir yolculuktur. Gülü zeven dikenini baştan kabullenmiş demektir. Her koklayışta gülün tikeni canımızı açıtsa da kokusu bizi mest, sermest ediyor etmeye devam edecektir.
Alt derecelerden üst dercelere doğru çıktıkça Allah katında alt katta doğru olan üst katta hata oluyor günah oluyor. Her mevki her derece her makam kendi özellikleri ile tartılıp biçiliyor. Örnek vermek gerekirse. Hazreti Yusuf Zindanda iki kişinin rüyasını yorumluyor rüyanın zuhur günü geldiği vakit krala hizmete gidecek olana diyor ki Kralına benden bahset ki belki beni de zindandan kurtarır diyor. Bunun üzerine söylediği bu söze günlerce ağlıyor. Ben nasıl olur da rabbimden başkasından medet umdum diyor. Bizim her zaman yaptığımız bu basit olay peygamberlik makamına uygun gelmiyor. Ve zindanda yakardığı tevbe istifar ettiği bir anda vahy olunuyor. Eğer hatanı anlayıp tevbe istifar etmeseydin Allah seni peygamberlik makamından atacaktı lakin tevbe ettiin için seni bağışladı. 2 sende Allah seni bu zindandan kurtaracaktı lakin bu hatan üzerine 7 sene sonra bu zindandan çıkacaksın buyuruldu. Hazreti Yusuf Kur'anda bahsedildiği üzere 7 sene zindan hayatı çekmiş ve bu 7 sene eziyet ile geçmişti.
Bizim her gün yaptığımız hal ve tavırlar ileri makam ve mevkilerde suç unsuru oluşturmaktadır.
YAZARI= BAHADIR ÇAKIR O ADAM SENSİN...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder